PAAG, Türkiye'deki PET şişeden şişeye geri dönüşümü büyütüyor
Bell Holding AŞ. üyesi PAAG, Gebze tesisinde üretim kapasitesi 1.800 kg/saat'e ulaşan bir Starlinger recoSTAR PET 165 HC iV+ PET şişeden şişeye geri dönüşüm hattı kurduğunu duyurdu. Hattın, Mart 2024'ün ortasında işletmeye alındığı bilgisi verildi.
PAAG, şişeden şişeye geri dönüşüme yatırım yaparak orjinal ham maddeye olan talebi düşürmeyi, karbon ayak izini en aza indirmeyi ve ambalajlamada daha sürdürülebilir bir yaklaşımı desteklemeyi amaçlıyor. PAAG Başkan Yardımcısı Bekir Öktenoğlu yaptığı açıklamada: "Şişeden şişeye geri dönüşüm pazarına, sürdürülebilirliği artırma ve çevre üzerinde olumlu bir etki yaratma hedefiyle güçlü bir şekilde girdik. Acilen ilgilenilmesi gereken küresel iklim değişikliği sorununun da bilincinde olarak, kullanılmış plastik şişeleri yüksek kaliteli yeni şişelere dönüştürmenin döngüsel ekonomiye katkı sağlamak için bir fırsat olduğunu görmüş olduk" dedi.
Şirket bu yeni yatırımı ile, ayda yaklaşık 1.200 ton toplanmış PET şişe işlemeyi amaçlıyor. Geri dönüştürülen PET çoğunlukla Bell Holding bünyesindeki kardeş şirket SENAPA STAMPA'ya tedarik ediliyor. Bu uygulama, kendi tedarik zincirine geri dönüştürülmüş PET'i dâhil ederek ortak çevresel ayak izini azaltmayı amaçlayan holding şirketinin bütünsel sürdürülebilirlik yaklaşımının bir parçası olarak tanımlanıyor. Ayrıca, geri dönüştürülmüş PET holding dışı müşterilere de satılıyor.
Şirkete göre PAAG'nin Starlinger'e ait PET şişeden şişeye geri dönüşüm hattı kurma kararını vermesinde etkili olan kilit faktörler arasında geçmişteki bilinen performansı, modern teknolojisi, sektör standartlarına uygunluğu, enerji verimliliği ve inovasyona bağlılığı yer alıyor. Bekir Öktenoğlu ayrıca şunları ekliyor, "Starlinger'in modern teknolojisi, PAAG'nin yüksek kalitede geri dönüştürülmüş malzeme sunma, çevresel etkiyi azaltma ve ambalaj sektöründe sürdürülebilirliği destekleme hedefleriyle uyuşuyor. Bu stratejik ortaklık, şirketimizin daha sürdürülebilir ve çevre bilinci daha yüksek bir gelecek vizyonunu yansıtıyor. Ayrıca, Starlinger'in PET geri dönüşüm prosesi, gıdada kullanılabilen rPET üretimi için EFSA ve FDA onayına sahip, yani geri dönüştürülmüş PET malzemeler en yüksek güvenlik ve kalite standartlarını karşılıyor. Bu da yalnızca sürdürülebilir değil aynı zamanda gıdada kullanılabilir ambalaj çözümleri sunma hedefimize tamamen uyuyor ve ambalaj sektörüne olan bağımızı güçlendiriyor."
Şişelerin toplanması konusunda ise, son kullanıcıların attığı PET şişeler için şirketin "To-Ka" adını verdiği kapıdan kapıya toplama sistemi kuruldu. Ayrıca, geri dönüşüm ortakları ve toplum kuruluşlarıyla iş birlikleri kurularak toplama noktaları oluşturularak, tüketicilerden toplanan PET şişeleri taşımak için çevre dostu taşıma yöntemleri kullanılıyor. Geri dönüşüm tesisine vardıktan sonra PET şişeler titizlikle sınıflandırılıp, temizleme işlemine tabi tutularak kirleticiler uzaklaştırılıyor, sonrasında yıkanan ve parçalanan şişeler Starlinger recoSTAR PET 165 HC iV+ sisteminde işlenerek yüksek kalitede geri dönüştürülmüş PET granüllerine dönüştürülüyor. Yapılan açıklama da, Starlinger'in ekstra temiz PET geri dönüşüm prosesleri ile PAAG'nin güvenilir kalite güvence programı bir araya geldiğinde, geri dönüştürülmüş malzemenin sektör standartlarını karşılamanın da ötesine geçtiği vurgulanıyor.
Çevre farkındalığını artırıcı unsurlar
"To-Ka" adlı atık toplama ve yönetimi girişimi, PAAG tarafından oluşturulan ve başlatılan gönüllü bir proje. Adını "Topla ve kazan" sözcüklerinin kısaltmalarından alan projedeki ödüllendirme sistemi sayesinde vatandaşların ve tüzel kişilerin plastik atık toplama faaliyetine aktif şekilde katılması amaçlanıyor. Kişiler ve işletmeler "To-Ka" uygulamasını kullanarak PAAG atık toplayıcılarına topladıkları PET şişelerini almaları için haber verebiliyor ve her şişe için uygulama içerisinde belirli miktarda puan kazanıyorlar. Biriken puanlarını kafe, perakende mağaza vb. yerlerde ödeme yaparken kullanabiliyorlar. "To-Ka" projesi, İstanbul'da Mayıs 2023’ten bu yana uygulanıyor. Bir sonraki adım olarak, Türkiye'deki diğer 15 büyükşehirde de kullanıma sunulması planlanıyor.
Bekir Öktenoğlu son olarak şunları aktarıyor, "Uygulamalarını çevresel hedeflere uyumlu hâle getiren ve Türkiye'de plastik atık yönetimi konusunda daha geniş çaplı çalışmalara katkıda bulunan PAAG, sorumlu tüzel kişi rolüne sadık kalmaktadır. Döngüsel ekonomi bizim pusulamızdır. PAAG'nin şişeden şişeye geri dönüşüm pazarına aktif katılım sağlayarak döngüsel ekonominin geliştirilmesi, daha sürdürülebilir bir geleceğin yaratılması ve sektördeki diğer işletmelerin çevre dostu uygulamaları tercih etmesi konusunda kritik rol oynayabileceğimize inanmaktayız."
Nöromarketing tüketici davranışlarını şekillendiriyor
Bilinçaltına hitap eden ambalaj tasarımı, tüketici ve ürün arasında güçlü bir bağ kuruyor
Kuruluşlar, ürün tasarımından pazarlama stratejilerine kadar güçlü bir marka imajı oluşturmak için önemli kaynaklara yatırım yapıyor. Bu noktada etkili bir kullanıcı deneyimine ve müşteriyi ikna etmeye odaklanan nöromarketingi benimsemek, kuruluşlara önemli fırsatlar sağlıyor. Sinir bilimi ile pazarlamayı birleştiren bir alan olan nöropazarlama, tüketicilerin satın alma davranışlarındaki tepkisini ölçmeye yarıyor. Şirketler bu yöntemle, tüketicinin karar verme sürecinin ardındaki bilişsel ve duygusal süreçleri anlayarak, daha ilgi çekici ve akılda kalıcı bir kullanıcı deneyimi yaratmak için ürün ambalajlarını optimize edebiliyor. Nöropazarlama insanların satın alma deneyimleri hakkında söylediklerinden ziyade gerçek hislerini öğrenmeyi mümkün kılıyor. Bu sayede tüketiciyle ürün arasında güçlü bir bağlantı oluşturarak satışların ve marka sadakatinin artmasına olanak sağlıyor.
Müşterilerin satın alma kararını etkiliyor
Duygularından etkilenerek alışveriş yapan günümüz tüketicisi, tercih edeceği üründe kendine hitap eden tasarımlar görmek istiyor. Bu noktada nöromarketing, müşterilerin satın alma kararlarını etkileyen güçlü bir araç olarak öne çıkıyor. Nöromarketing, ambalaj tasarımıyla entegre olarak yeni nesil bir kullanıcı deneyimi sağlıyor. Nörolojik çalışmalar ve göz izleme tekniklerinden elde edilen veriler doğrultusunda geliştirilen ambalajlar, tüketicilerin duygusal ve bilişsel tepkilerini uyandırarak marka sadakatini artırıyor ve satışları güçlendiriyor. Ambalaj üzerinde yer alan renk ve görsel gibi duyusal uyaranların tüketicide uyandırdığı çağrışıma yönelik veriler sunan bu yöntem, dokunsal deneyimlerde de rol oynuyor. Pürüzsüz ve yumuşak dokulu bir ambalaj, ürünün lüks olduğu algısı yaratırken, pürüzlü bir doku, doğal veya organik niteliklere işaret edebiliyor. Nöromarketing yöntemiyle tasarlanmış ambalaj, hedef kitlelerinin dikkatini çeken gerçek anlamda kişiselleştirilmiş deneyimler yaratmaya olanak tanıyor.
“Nöromarketing sayesinde tüketici beynindeki duygularla konuşuyoruz”
Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, “Günümüz pazarında markaların tüketicilere ulaşmak ve onların dikkatini çekmek için yaratıcı yöntemler bulmaları gerekiyor. Anketler tüketici tutumu hakkında fikir verse de temelde yatan davranış kalıplarının tam bir resmini yansıtmayabilir. Bu sebeple markaların pazarlama noktasında hangi nörolojik tetikleyicilerin tüketici davranışını tetiklediğini bilmesi gerekiyor. Nöropazarlama tekniklerinin uygulama alanı bulduğu yer tam da burasıdır. Etkisi kanıtlanmış bir geçmişe sahip olan nöromarketing, bir zamanlar erişilemez olduğu düşünülen insan bilinçaltına dair içgörüler sağlıyor. Bu yöntem beynin kısayollarına dokunarak duygu takibi yapmaya yarıyor. Yani nöromarketing sayesinde yaptığımız en önemli şey, tüketici beynindeki duygularla konuşmak. Böylece onların bilinçaltı tercihlerine uygun tasarımlar geliştirebiliyor ve zihinlerinde kalıcı bir marka imajı yaratabiliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Geri dönüşüm, dünyanın sürdürülebilir geleceğine ışık tutuyor
Çevre sürdürülebilirliğinde gönüllü sanayi inisiyatifi ve geniş kitlelere dokunan sivil toplum kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve özellikle son yıllarda “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, 18 Mart Küresel Dönüşüm Günü kapsamında açıklamalarda bulundu. İmer, atıkların kaynağında toplanıp geri dönüştürülmesi konusundaki sorumluluğun üreticilerden belediyelere, lisanslı geri kazanım şirketlerinden satış noktalarına ve tüketicilere kadar tüm paydaşlar tarafından sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı. “Sürdürülebilir bir dünya için tüm bireylere büyük sorumluluk düşüyor” diyen Mete İmer, yaklaşan yerel seçimler gündeminde “Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi” konularına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Geri dönüşüm evlerden başlıyor
Atıkların ham madde olarak yeniden değerlendirme sürecinin evlerden başladığına dikkat çeken İmer, “Geri dönüşüm için evlerimizde atıklarımızı ayrı olarak biriktirmek ve geri dönüşümlerini sağlamak sorumluluklarımız arasında yer alıyor. Bu konularda duyarlılık gösteren her birey, bu olumlu davranışların en yakınlarından başlayarak çevresinde yaygınlaşması ve bu konuda bilincin ve farkındalığın artması için gönüllü katkı sağlayabilir” şeklinde konuştu.
Dünyada döngüsel ekonomiye geçişle sürdürülebilir atık yönetiminin temel bileşenlerini oluşturan ürünlerin en az atık oluşacak şekilde üretilmesi, tekrar kullanılması, geri dönüşümü ile kaynak israfının önlenmesi ülkelerin gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. Geri dönüşüme ilişkin farkındalığın artırılmasına yönelik iletişim, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının sürdürülebilir atık yönetiminin bileşenlerinden biri olduğuna değinen İmer, “Geri dönüşüm süreci, tüketicilerin atıklarını kaynağında ayrı biriktirmesi ile başlıyor. Atıkların belediyelerce toplanması, lisanslı geri dönüşüm tesislerinde geri dönüştürülmesi ve alanında disiplinli çalışma geçmişine ve nitelikli insan kaynağına sahip geri kazanım örgütlerince koordine edilmesi ile süreç tamamlanıyor” dedi.
Henkel, sürdürülebilirlik hedeflerine güçlü bir şekilde ilerliyor
2030+ Sürdürülebilirlik Hedefi Çerçevesi; Henkel'in çevre, sosyal ve yönetişim alanlarında izleyeceği global sürdürülebilirlik yolu için net hedefler ve amaçlar tanımlıyor. Henkel, geçtiğimiz yıl iklim alanında önemli gelişmeler kaydederek üretimdeki toplam karbondioksit salınımlarını metrik ton ürün başına (2010 baz yılına kıyasla) yüzde 61 oranında azaltırken, yenilenebilir kaynaklardan satın aldığı elektriğin payını da yüzde 89 seviyesine çıkardı. 2023 yılında toplamda 14 tesiste daha karbon-nötr üretime geçildi. Şirket, ham madde ve ambalaj kaynaklı karbondioksit salınımlarını (2017 baz yılına kıyasla bir ton ürün başına) yüzde 17 oranında azaltarak, tüm salınım kategorilerinde net sıfır hedefine biraz daha yaklaştı.
Henkel CEO’su Carsten Knobel konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle paylaştı: “Sürdürülebilirlik, ‘Amaca Yönelik Büyüme Gündemi’mizin temel unsurlarından biridir. Özellikle bu gibi zorlu zamanlarda, sürdürülebilir eylem her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Bu nedenle sürdürülebilirlik hedeflerimizi hayata geçirmek için durmaksızın çalışıyoruz. 2023 yılında kaydettiğimiz ilerlemeden büyük gurur duyuyorum. Önde gelen dış ESG derecelendirmelerinde elde ettiğimiz üst düzey sonuçlar, örneğin tekrarlanan EcoVadis Platinum başarısı, doğru yolda olduğumuzu ve ilerlememizin takdir edildiğini gösteriyor.”
Henkel'in önemli hedeflerinden biri de döngüsel ekonomiyi teşvik etmek. Şirket, tüketici ürünlerinin ambalajlarında kullanılan geri dönüştürülmüş plastiğin payını dünya genelinde yüzde 19'a yükseltti. Persil örneğinde olduğu gibi, Avrupa'daki sıvı deterjanlar portföyünün tamamında geri dönüştürülmüş içerik seviyesinin iki katına çıkarılarak yüzde 50 seviyesine getirilmesi, bu konudaki önemli örneği ifade ediyor.
Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık alanında Henkel, diğer konuların yanında, 2025 yılına kadar tüm yönetim kademelerinde cinsiyet eşitliğini sağlama amacını güdüyor. Geçen yıl, yönetici pozisyonundaki kadınların oranı yüzde 39,5'e yükseldi. Şirket, daha fazla eşitlik ve aile dostu olmaya yönelik bir şirket olma yolunda, cinsiyetten bağımsız ebeveyn izni programını başlattı. Yeni politika, dünya genelindeki tüm çalışanlar için sekiz haftalık yüzde 100 ücretli ebeveyn iznini garanti ediyor.
Henkel, 2022 yılında global olarak başlattığı "Sustainability at Heart" programının bir parçası olarak, çalışanlarının sürdürülebilirliğe olan bağlılığını daha da teşvik etmeyi amaçlıyor. Şirket bu maksatla 2023 yılında sunduğu eğitimlerin kapsamını genişletti. Halihazırda 10.000'den fazla çalışan, birçok dilde e-eğitime ve üretimde çalışanlar için yeni geliştirilen bir format şeklinde mevcut olan temel eğitime katıldı. Ayrıca detaylı eğitim programlarının yanı sıra, çalışanlara kendi sürdürülebilirlik fikirleri üzerinde çalışma fırsatı veren yeni bir Sürdürülebilirlik İnkübatör Laboratuvarı da bulunuyor.
Tetra Pak, Avrupa Birliği genelinde geri dönüşümü artırmak için yatırımlar yapıyor
Tetra Pak, Avrupa Birliği'ndeki (AB) karton ambalajların geri dönüşüm kapasitesini artırmak için tasarlanan stratejik yatırımların duyurusunu yaptı. Bu hareket, tüm ambalaj bileşenlerinin geri dönüştürülmesini ve değerli ham maddelerin daha uzun süre dolaşımda tutulmasını sağlayarak önerilen AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Yönetmeliği’nin hedeflerini destekleyecek.
Tetra Pak, 2023 yılında dünya çapında içecek kartonu geri dönüşümünü hızlandırmak için yaklaşık 40 milyon euro yatırım yaptı ve daha fazla malzeme döngüselliği elde etmek için yatırımlarını önümüzdeki yıllarda arttırmayı planlıyor. Son girişimler ve yatırımlar, AB'nin, 'poliAl' olarak bilinen, fiber olmayan koruyucu polietilen ve alüminyum katmanları da dahil olmak üzere içecek kartonlarının geri dönüştürme yeterliliğini artırmayı hedefliyor. Bu gelişme, yeni iş birliklerinin önünü açarak ya da yerleşik geri dönüşümcülerin tüm malzemeleri tüketim sonrası kartonlardan yeni yüksek kaliteli kaynaklara ve mallara dönüştürme yeterliliklerini güçlendirerek başarılacak. Bunlar, içecek kartonlarının 20 özel kağıt fabrikasında geri dönüştürüldüğü, polyAl'in şu anda yedi tesiste işlendiği AB'deki mevcut ve köklü geri dönüşüm altyapısına katkıda bulunuyor. PoliAl geri dönüşüm kapasitesinin ise yıllık 40 bin tonun üzerinde artacağı öngörülüyor, bu da 4 milyardan fazla paket birimine eş değer.
Bak Ambalaj’dan sürdürülebilirlik odağında bir adım daha
Bakioğlu Holding Ambalaj Grup Şirketleri’nden Bak Ambalaj, sürdürülebilir gelecek için, baskılı esnek ambalaj sektörüne yönelik sürdürülebilir çözümler geliştirmeye, bu alanda önemli adımlar atmaya devam ediyor. Şirket, ISCC Plus Belgelendirme Denetimini başarı ile tamamlayarak “Uluslararası Sürdürülebilirlik ve Karbon Sertifikasına” hak kazandı. Bu sertifika ile çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülebilir üretime katkıda bulunarak, sürdürülebilirlik odağıyla atılan adımlara bir yenisi daha eklendi.
Gerek ürün gerekse üretim ve yönetim süreçlerinde süreklilik bakış açısıyla faaliyetlerine yön veren Bak Ambalaj; aynı zamanda, Reborn Ürün Ailesi ile birden fazla sürdürülebilirlik seçeneği geliştirmek üzere Azalt/Dönüştür/Yeniden Kullan yaklaşımıyla, müşterilerinin gerçek ihtiyaçlarını sorgulayarak daha sürdürülebilir ambalaj çözümlerini, Bakanlık onaylı Bak Ambalaj Ar-Ge Merkezi çatısı altında geliştiriyor. Şirket, yine aynı çatı altında geliştirdiği Refill Ambalajlar ile hem sürdürülebilir üretime katkıda bulunuyor, hem de tüketiciye aynı ambalajı birden fazla kullanma imkanı sağlayarak “yeniden kullan” yaklaşımını destekliyor. Refill Ambalaj aynı zamanda sıvı tüketim ürünlerini hedef alarak; tasarımında valfli, ayakta durabilen, kapaklı, doldurma ve boşaltma kolaylığı sağlayan özellikleri tek pakette bir araya getiren bir ambalaj türü özelliği taşıyor.
Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Bak Ambalaj Genel Müdürü Mehmet Emin Bozdağ, “Bak Ambalaj olarak sektöre kazandırdığımız ilkler, çevreci ve inovatif projelerimiz, çevik ve girişimci yapımız ve hep daha iyisini hedeflediğimiz yaklaşımlarımızla ortak kurum kültürümüz ve ödün vermediğimiz değerlerimiz ışığında, sürdürülebilirlik odağıyla sağlam adımlarla ilerliyoruz. ISCC Uluslararası Sürdürülebilirlik ve Karbon Sertifikamız da bu alandaki son dönem önemli girişimlerimiz arasında yerini alacaktır” diye belirtti.
Otomotiv pazarı için geri dönüşüm içeriğine sahip yeni bileşikler
KRAIBURG TPE, en az %73’ü geri dönüştürülmüş içerik içeren yeni bir termoplastik elastomer (TPE) ürün serisini piyasaya sürdü.
Otomotiv üreticileri ve daha geniş anlamda otomotiv değer zinciri, önemli işlevleri ve uygulamaları yerine getirmek için, giderek daha hafif ve sürdürülebilir malzemeler arıyor. Bunun çeşitli nedenleri var. İlk olarak hükümetler ve bölgesel otoriteler, net sıfır ekonomilere ve toplumlara geçiş amacıyla, araçlarda geri dönüştürülmüş içeriğin kullanımını zorunlu kılmak için kuralları sıkılaştırıyor ve yasalar çıkarıyor. Örneğin, döngüsel araç tasarımı ve kullanım ömrü sonu araç yönetimi gerekliliklerine ilişkin yeni AB düzenleme önerileri, %6,25'i kapalı döngü tüketici sonrası geri dönüştürülmüş (PCR) kaynaklardan olmak üzere, araç başına ortalama %25 oranında geri dönüştürülmüş malzeme hedefliyor.
İkinci olarak, hem tüketici hem de ticari çevrelerde son kullanıcılardan gelen talep ve baskı giderek artıyor. Araç kullanan halkın önemli bir kısmı çevre dostu araçlar kullanarak kendi paylarına düşeni yapmak isterken, ticari filo işleten işletmelerin de yerine getirmesi gereken önemli çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) kriterleri bulunuyor.
Değer zinciri için sürdürülebilirlik artışı
Kraiburg TPE, yeni sürdürülebilir TPE malzemeleri portföyü ile otomotiv değer zincirini bu talepleri karşılama konusunda desteklediğini belirtiyor. Otomotiv sektörüne yönelik piyasaya sürülen en son ürün olan Geri Dönüşüm İçerikli TPE, 2024 yılında mevcut İç Mekan PIR TPE serilerinin yerini alacak. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika'daki müşterilere sunulacak.
Otomotiv pazarını ve bu pazarın sürdürülebilir polimer malzeme ihtiyacını hedef alarak geliştirilen yeni ürün, çeşitli geri dönüştürülmüş ham maddelerin bir kombinasyonu olarak tanımlanıyor. 20 ila 95 Shore A sertlik derecesinde en az %73 oranında geri dönüştürülmüş içerik, şirket tarafından garanti ediliyor. İşlenmemiş bileşikle karşılaştırıldığında bunun, karbon ayak izinde %25'lik bir azalmayı temsil ettiği bildiriliyor.
Kraiburg TPE'ye göre, tüm geri dönüştürülmüş ham madde bileşenleri, OEM'lerin ve Tier 1 tedarikçilerinin talep ettiği performanstan ödün vermeden, daha sürdürülebilir kazanımlar sağlamak üzere dikkatle araştırıldı ve geliştirildi.
İlk ticari uygulamalar
Otomotiv için Geri Dönüşüm İçeriği TPE, tüm sertlik derecelerini kapsadığından, bu ürünler çeşitli otomotiv uygulamalarını karşılamak için kullanılabiliyor. Diğer faydalı özellikleri arasında yumuşak dokunuşlu bir yüzey, kontrollü emisyon ve koku seviyeleri yer alıyor; bu da seriyi otomotiv iç mekanları için uygun hale getiriyor. Örneğin satış sonrası parça platformu Tessi Supply’ın, çeşitli otomobil modelleri için kaplama kılıfları ve paspaslar üretmek için bu malzemeyi seçtiği belirtiliyor. Yeni bileşikler; kaymayı önleyici paspaslar, kaputlar, marşpiyel paspasları ve hava kılavuzu elemanları dahil olmak üzere, diğer birçok otomotiv iç ve dış mekanının yanı sıra güç aktarma sistemi uygulamalarında da kullanılabiliyor.
KRAIBURG TPE'nin yeni portföyü, Otomotiv için Geri Dönüşüm İçerikli TPE'ye ek olarak; otomotiv, tüketici, tüketici elektroniği, giyilebilir cihazlar ve endüstri uygulamaları için özel olarak geliştirilmiş bir dizi malzeme çözümünü içeriyor. Yüksek PCR ve PIR içeriğiyle bu ürünlerin birçok küresel standartla uyumlu olduğu belirtilirken, şirket ayrıca isteyen müşterilerine ürün karbon ayak izi değerlerini de sunabiliyor.
Küresel iş birliği modeli ile akıllı üretim ekosistemine rehberlik ediyor
CC-Link teknolojisinin global temsilcisi CLPA, güçlü ortaklık sistemiyle Sanayi 4.0’a uyumlu akıllı üretime adım atmayı hedefleyen şirketleri destekliyor
Sanayi 4.0 ile uyumlu akıllı üretim; daha verimli ve duyarlı bir üretim ortamı oluşturmak için dijital teknolojilerin, otomasyonun ve veri alışverişinin entegrasyonunu kapsıyor. Bu noktada akıllı üretimi benimseyen fabrikalar için endüstriyel iletişim ağları Sanayi 4.0’ın omurgasını oluşturuyor. Başta Asya kıtası olmak üzere dünya çapında 11 farklı bölgede bulunan faaliyet merkezleriyle otomasyon sistemlerindeki değişime katkıda bulunan CLPA (CC-Link Partner Association), geleceğin oyun kurucuları arasında olmak isteyen firmaların her adımında yanında yer alıyor. Gerek teknolojileri gerekse iş birlikçi modeli ile akıllı üretim yapmak isteyen üreticileri Sanayi 4.0’ın normlarına hazırlıyor.
Dünya genelinde 3 bin 900'ü aşkın ortak, 340'tan fazla üretici dahil olmak üzere geniş bir sektörel topluluğa katılma şansı sunan CLPA (CC-Link Partner Association), üreticilere akıllı üretimin gereklilikleriyle uyumlu, sağlam ve standartlaştırılmış bir iletişim teknolojisi sağlıyor. Yüksek hızlı iletişim, güvenilirlik, açık standartlar, küresel destek, eğitim programları ve topluluk iş birliği gibi akıllı üretime başarılı bir geçiş için gerekli unsurları üyeleri için bir araya getiriyor. 133 üyeyle başladığı yolculuğuna 4 bine yakın şirketle devam eden CLPA, sağladığı üyelik avantajlarıyla hem endüstriyel haberleşme protokollerinin gelişimine hem de üye şirketlerin Sanayi 4.0’a uyumlu ve dünya standartlarında akıllı üretime adım atmasına destek oluyor.
SmartFactory’nin yeni genel müdürü E. Çağtay Güleç oldu
MES çözümleriyle Türkiye’de 6000’in üzerinde CNC makinesine aktif bağlantı ile sanayiye hizmet veren SmartFactory’de atama gerçekleştirildi. Yaklaşık 15 yıldır Türkiye sanayisine sunduğu destek kapsamında özellikle yerli makine üretiminde mevcut üreticilerin kapasite artırımı, yeni makine üreticilerinin sektöre kazanımı, global büyük ölçekli makine üreticilerinin Türkiye’de üretime başlama amacı ile yatırımlarını kaydırma gibi başarılarda görev alan E. Çağtay Güleç, SmartFactory’nin yeni genel müdürü oldu.
Marmara Üniversitesi’nde Teknoloji ve Teknik Eğitim Fakültesi’nde lisans eğitimini alan E. Çağtay Güleç, ardından Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA Programı’nı tamamladı. Türkiye sanayisindeki tecrübesine 2012 yılında Elsim Kollmorgen ile adım atan Güleç, dünyanın önde gelen fabrika otomasyonu üreticilerinden FANUC ile 2014 yılında başlayan serüveni süresince farklı kademelerde son 7 yılı yöneticilik olmak üzere 10 yıla yakın çalıştı. Burada son olarak Türkiye Divizyon Müdürü ve Avrupa Satış Koordinatörü görevlerini üstlenen Güleç, ileri derecede İngilizce dil bilgisine sahip.
CNC ve PLC kontrollü makineler, SmartFactory ile her an birbirine bağlı
Endüstri 4.0’ın Dünya ve Türkiye’de yaygınlaşmaya başlamasıyla beraber, küçük veya büyük tüm işletmelerin ihtiyacı haline gelen maliyetlerin en aza indirilmesi ve makinelerin en az duruş ile tam verimli çalışması için hayata geçirilen SmartFactory yazılımı, CNC ve PLC kontrollü makinelerden gerçek zamanlı olarak üretim datalarını toplama, görüntüleme ve raporlama işlemini gerçekleştiriyor. Endüstri 4.0'ın en önemli bileşenlerinden olan IOT (Internet of Things)'i kendine ilke edinmiş ve tüm geliştirmelerini bunu baz alarak yapmış olan şirket, birinci önceliğini fabrikaların internet ağına dahil etmek ve interaktif olarak tüm ekipmanlar ile haberleşmek üzerine kurguluyor. Böylelikle yazılım, direkt makinenin kalbi olan kontrol ünitesi ile haberleşirken makinenin kontrol ünitesi dışında herhangi bir ekipman adaptasyonuna ihtiyaç duymuyor. İşletmenin ihtiyacı olan tüm teknolojik gereksinimleri sağlamak üzerine kurgulanan ve gelişmiş raporlama seçenekleri ile saniyeler içerisinde ihtiyaç olan tüm verilere ulaşabilmeyi mümkün kılan yazılım, yüzde 100 Türk mühendisliği ve özgün yapısı ile Endüstri 4.0 geçiş sürecinde müşterilerinin en yakın partneri oluyor. Aynı zamanda şirket önümüzdeki 5 yıl içerisinde 5 ayrı ülkede kendi organizasyonunu kurma hedefiyle birlikte Türkiye’de üretilen tüm makinelerin SmartFactory altyapısı ile dünya sanayisine kazandırılmasını planlıyor.
İki WorldStar ödülü, Greiner Packaging için yıla başarılı bir başlangıç
Ödül için 41 ülkeden toplam 435 ambalaj ürünü yarıştı
2024 yılı Greiner Packaging için çifte başarıyla başladı: 9 Ocak'ta, şirketin bu yıl bir değil iki WorldStar ödülü almanın gururunu yaşadığı açıklandı; bunlardan biri yenilikçi K3® r100, diğeri ise yoğurt ambalajının sürdürülebilirlik odaklı yeniden tasarımıydı.
K3® r100: Geri dönüştürülebilirlik için kendiliğinden ayrılma
Karton-plastik bardak, 40 yılı aşkın bir süre önce Greiner Packaging tarafından icat edildi ve o zamandan beri sürekli olarak geliştiriliyor. Şirkete göre, ince plastik kabı, azaltılmış karbon ayak izi ve sezgisel yırtma şeridi gibi özellikleri bu ürünü hem sürdürülebilir hem de görsel açıdan çekici bir ambalaj seçeneği haline getiriyor.
Karton ve plastik ambalaj, atık imha işlemi sırasında insan müdahalesi olmadan birbirinden ayrılıyor. Bu, yüksek bir geri dönüştürülebilirlik oranına (%98'e kadar) ulaşmanın, önceki tüm K3® ambalajlarında olduğu gibi, son tüketici tarafından uygun şekilde ayrılmasına bağlı olmadığı anlamına geliyor: Bu işlem, tamamen bağımsız olarak gerçekleşiyor. Karton-plastik bardak, yenilikçiliği nedeniyle WorldStar’da “Yeşil Ambalaj Yıldızı” ödülünü aldı.
Özelleştirilmiş yoğurt ambalajı: Sürdürülebilirlik avantajlarıyla yeniden tasarım
Olma Pierot'un kremalı, meyveli yoğurtlarının ambalaj tasarımını daha sürdürülebilir hale getirmek için marka, ambalaj uzmanı Greiner Packaging'e başvurdu. Enjeksiyonlu kalıplamadan termoforma geçiş ve kap geometrisinin uyarlanması, kap başına plastik miktarının toplamda %29 oranında azaltılmasına olanak sağladı. Bu, yıllık 48 ton plastik tasarrufu potansiyeline karşılık geliyor. Ayrıca kap geometrisinde yapılan ayarlamalar sayesinde ambalajın istiflenmesi daha kolay hale geldi: 5 bardağın istifleme yüksekliği 74,8 mm azaltıldı, bu da nakliye için gereken kamyon yükünü yılda neredeyse %80 oranında azalttı. Greiner Packaging, 2023'teki yeniden tasarımıyla Çek Obal Roku'da "2023 Yılının Ambalajı" ödülünün sahibi olmuştu.
Greiner Packaging CEO'su Beatrix Praeceptor, “Son yıllarda zaten birçok WorldStar ödülü kazandık. Ancak bir yılda iki ödül almak çok özel bir şey ve müşterilerimizle birlikte tüm lokasyonlarımızda sürdürülebilirlik bakış açısıyla yenilikçi ambalajlar geliştirmek için çok çalıştığımız gerçeğini vurguluyor. Önümüzdeki mali yıla da tam olarak bu misyonla giriyoruz” açıklamalarında bulunuyor.