Saturday, Jul 27th

Last updateThu, 25 Jul 2024 8am

You are here: Home Products

İlaç endüstrisi için sürdürülebilir seçenekler sunan yenilik

Aluflexpack şirketi, ambalajlama sektörü için öncelikli olarak ilaç endüstrisinde kullanılacak ancak kendisine de daha geniş bir kapsamda uygulama alanı bulabilecek yeni farmasötik bir blister ambalaj geliştirdiğini duyurdu.  

Şirket tarafından yapılan açıklamada, tamamen lake alüminyum kullanılarak üretilen 4∞ Form ürününün, öncelik olarak ilaç endüstrisinde kullanılmak üzere tasarlandığı ve bu endüstride tablet, kapsül ve benzeri ürünlerin ambalajlanmasında kullanılan OPA/AL/PVC (cold form) veya PVC/PVDC (thermoform) gibi mevcut çözümlerin yerini alabileceği belirtiliyor. Şirkete göre burada öne çıkan nokta, yenilikçi Aluflexpack ambalajının tamamen lake alüminyumdan yapılmış olması. Ürün adının da atıfta bulunduğu alüminyum, şirket tarafından ambalaj endüstrisinde ürün güvenliği ve kalitesinin korunması ile ilgili olan son derece önemli özellikleri kaybetmeden sınırsız veya sonsuz geri dönüştürülebilen bir malzeme olarak tanımlanıyor. 

Şirkete göre, ayrıca alüminyum son derece hafif olmasının yanı sıra hem yüksek hem de düşük sıcaklıklara karşı dayanıklı olabiliyor. Nem, ışık, oksijen ve diğer gazlarla birlikte bakteri ve mikroorganizmalara karşı %100 koruma sağlayabiliyor. Bu nedenle esnek alüminyum ambalaj içindeki ürünler çok daha uzun bir raf ömrü sunabiliyor.

Dijitalleşen ambalaj tasarımları, akılda kalıcı bir kullanıcı deneyimi sunuyor

Günümüz tüketicileri teknolojiyi ve dijital araçları günlük yaşamlarına giderek daha fazla dâhil ediyor. Geçtiğimiz sene yapılan bir araştırmaya göre tüketicilerin %64'ü satın alma sırasında ileri teknolojiyle entegre olan ürünleri aradıklarını söylüyor. Tüketiciye ulaşmanın en etkili yollarından olan ambalaj tasarımı endüstrisi de bu inovasyonu hızla yakalıyor. 

Dijitalleşme, çok yönlülük, kişiselleştirme seçenekleri ve sürdürülebilirlik avantajlarıyla endüstri standartlarını yeniden tanımlıyor. ABD merkezli pazar araştırma şirketi Smithers, dijitalleşmenin 2027'ye kadar ambalaj sektörü için en hızlı büyüyen teknoloji olacağını söylüyor. Bir diğer taraftan günümüz tüketicilerinin büyük çoğunluğunu Z kuşağının oluşturması da bu veriyi destekler nitelikte. Geçtiğimiz senelerde yapılan bir başka araştırmaya göre tüketicilerin %64'ünün satın alma sırasında ileri teknolojiyle harmanlanan ürünlere yöneldiklerini gösteriyor. Birbiriyle bağlantılı bu iki istatistik, teknolojinin ambalaj tasarımının geleceğini şekillendirecek dönüştürücü bir güç olacağına işaret ediyor. Ambalaj tasarımında dijital araçların kullanımı, daha az maliyetle zaman tasarrufu sağlarken tasarım ve üretim noktasında da esneklik sunuyor. Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, ambalajın teknolojiyle harmanlanmasının marka ve müşteriye eş zamanlı fayda sağladığını belirtiyor. 

Tüketiciler, kişisel yaşamlarını kolaylaştırmak ve satın alma deneyimlerini artırmak için teknolojik ürün ve hizmetleri tercih ediyor. Bu sebeple teknolojiyle desteklenen araçları müşterilerin uğrak noktalarına ve onların ilgisini çekecek tasarımlarda konumlandırmak önem taşıyor. Ürünü temsil eden ambalajın, müşterinin ilk bakışta dikkat ettiği unsur olmasından ve hemen her yerde bulunmasından dolayı dijital araçlarla donatılması çeşitli avantajlar sağlıyor. Ambalaj üzerine yerleştirilmiş hızlı yanıt (QR) kodları, radyo frekansı tanımlama (RFID) ve yakın alan iletişim (NFC) etiketleri gibi akıllı paketleme çözümleri, marka ve müşteri arasında bir köprü oluşturuyor. Bu sayede müşteriler ürünleri sanal olarak deneyimleyebiliyor ve ürünün değeri daha iyi anlaşılarak satın alma olasılığı artıyor. Sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları, çok boyutlu metin, grafik, video ve animasyon oluşturarak ambalajı canlandırmaya, tüketicilerle benzersiz ve akılda kalıcı bir etkileşim kurulmasına imkân tanıyor. Bu teknoloji ilerlemeye devam ettikçe, sürdürülebilir ambalaj çözümlerinde küresel çapta büyük ilerlemeler kaçınılmaz hale gelecek.

Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, “Dijitalleşme her alanda olduğu gibi ambalaj endüstrisinde de rekabete yol açıyor.  Ambalaj tasarımcıları tüketicilere güvenli ve yaratıcı bir kullanıcı deneyimi sunmak için teknolojiden yararlanıyor. Bilgiyi parmaklarının ucunda bulmak isteyen yeni nesil tüketici, satın alacağı ürünle bütünleşik bir bağ kurmak istiyor. Ambalajın üzerine yerleştirilmiş dijital araçlar, markanın şeffaflığını gözler önüne sererken müşterinin ürün hakkında kapsamlı bilgi sahibi olmasını sağlıyor. Gün geçtikçe gelişmeye devam eden bu akıllı ambalaj çözümleri tüketicilerin beklentilerini daha dinamik ve gerçek zamanlı şekilde karşılamaya olanak tanıyor” açıklamalarında bulunuyor.

Lityum iyon bataryaları için ambalaj çözümleri

CHEP’in BM sertifikalı ambalaj çözümleri üst düzey koruma sağlıyor

Elektrikli araçlar her geçen gün çok daha fazla yaygınlaşmaya devam ediyor. Bu durum beraberinde elektrikli otomobillerin bataryasında birincil ham madde olan lityuma yönelik küresel talebi artırıyor. Pek çok çevresel faydaya olanak tanıyan bu gelişme, lityumun yanıcı bir madde olmasından dolayı nakliyesi sırasında riskler de barındırıyor. Küresel tedarik zinciri markası CHEP, elektrikli otomotiv sektöründeki batarya taşımacılığındaki olası tehlikelere ve alınması gereken önlemlere dikkat çekiyor.

CHEP Türkiye Otomotiv Ülke Temsilcisi Derya Çınar, gerekli önlemlerin alınmadan lityum iyon bataryaların taşınmasının, otomotiv üreticileri ve tedarikçilerini, ölümler, para cezası, yangın riskleri ve kâr kaybı gibi olumsuz sonuçlarla karşı karşıya getireceğini vurguluyor. 

‘’Müşterilerimizin hedeflerine uygun ambalaj çözümleri sunuyoruz’’

Tedarik sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalara ilişkin Çınar, şunları söyledi: “Lityum kullanılan bataryaların sevkiyatında özellikle sıcaklık kontrolü (bataryaların aşırı ısınmaması), ürün stabilizesi (nakliye sırasında bataryaların yerinden oynamaması) ve iletken yüzeylere maruz kalmama (bataryaların kapalı olduğundan emin olunması) gibi konular büyük önem arz ediyor. Tedarikçilerin, bu temel gereksinimleri karşılayan, resmi düzenlemelere uygun, güvenli ve ekonomik nakliye hizmeti sağlayan ambalaj çözümlerine sahip olması gerekir. CHEP olarak, farklı türlerde parçalara yönelik ambalaj ihtiyaçlarını karşılayacak geniş bir standart ve yeniden kullanılabilir ekipman çeşitliliğine sahibiz. BM sertifikalı konteyner çözümlerimizle birlikte batarya üreticilerine ve tedarikçilerine hem nakliye optimizasyonu hem de korumayı en üst seviyeye çıkaran iç profil çözümleri sunuyoruz. Böylece nakliye sırasında karşılaşılacak olası tehlikeleri de en aza indiriyoruz.” 

Lityum iyon bataryaların, 9. sınıf tehlikeli madde sınıfına girdiğinden ve özel taşıma yönetmeliklerine tabi tutulduğunu da vurgulayan Derya Çınar, “Sürdürülebilir bir gelecek için elektrikli araçların yaygınlaşması büyük önem taşıyor. Beraberinde getirdiği büyük zorluklara da yeni nesil çözümler üretiyoruz. Müşterilerimizin maliyetlerini düşürmeye ve verimliliğini arttırmaya yönelik temel hedeflerini tam bir şekilde anladıktan sonra doğru ambalaj çözümünü bulup onların tedarik zincirinize uygun ambalajlama dönüşümünü gerçekleştiriyoruz” dedi.

Geri dönüşüm, dünyanın sürdürülebilir geleceğine ışık tutuyor

Çevre sürdürülebilirliğinde gönüllü sanayi inisiyatifi ve geniş kitlelere dokunan sivil toplum kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve özellikle son yıllarda “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, 18 Mart Küresel Dönüşüm Günü kapsamında açıklamalarda bulundu. İmer, atıkların kaynağında toplanıp geri dönüştürülmesi konusundaki sorumluluğun üreticilerden belediyelere, lisanslı geri kazanım şirketlerinden satış noktalarına ve tüketicilere kadar tüm paydaşlar tarafından sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı. “Sürdürülebilir bir dünya için tüm bireylere büyük sorumluluk düşüyor” diyen Mete İmer, yaklaşan yerel seçimler gündeminde “Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi” konularına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Geri dönüşüm evlerden başlıyor

Atıkların ham madde olarak yeniden değerlendirme sürecinin evlerden başladığına dikkat çeken İmer, “Geri dönüşüm için evlerimizde atıklarımızı ayrı olarak biriktirmek ve geri dönüşümlerini sağlamak sorumluluklarımız arasında yer alıyor. Bu konularda duyarlılık gösteren her birey, bu olumlu davranışların en yakınlarından başlayarak çevresinde yaygınlaşması ve bu konuda bilincin ve farkındalığın artması için gönüllü katkı sağlayabilir” şeklinde konuştu. 

Dünyada döngüsel ekonomiye geçişle sürdürülebilir atık yönetiminin temel bileşenlerini oluşturan ürünlerin en az atık oluşacak şekilde üretilmesi, tekrar kullanılması, geri dönüşümü ile kaynak israfının önlenmesi ülkelerin gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. Geri dönüşüme ilişkin farkındalığın artırılmasına yönelik iletişim, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının sürdürülebilir atık yönetiminin bileşenlerinden biri olduğuna değinen İmer, “Geri dönüşüm süreci, tüketicilerin atıklarını kaynağında ayrı biriktirmesi ile başlıyor. Atıkların belediyelerce toplanması, lisanslı geri dönüşüm tesislerinde geri dönüştürülmesi ve alanında disiplinli çalışma geçmişine ve nitelikli insan kaynağına sahip geri kazanım örgütlerince koordine edilmesi ile süreç tamamlanıyor” dedi. 

 

Henkel, sürdürülebilirlik hedeflerine güçlü bir şekilde ilerliyor

2030+ Sürdürülebilirlik Hedefi Çerçevesi; Henkel'in çevre, sosyal ve yönetişim alanlarında izleyeceği global sürdürülebilirlik yolu için net hedefler ve amaçlar tanımlıyor. Henkel, geçtiğimiz yıl iklim alanında önemli gelişmeler kaydederek üretimdeki toplam karbondioksit salınımlarını metrik ton ürün başına (2010 baz yılına kıyasla) yüzde 61 oranında azaltırken, yenilenebilir kaynaklardan satın aldığı elektriğin payını da yüzde 89 seviyesine çıkardı. 2023 yılında toplamda 14 tesiste daha karbon-nötr üretime geçildi. Şirket, ham madde ve ambalaj kaynaklı karbondioksit salınımlarını (2017 baz yılına kıyasla bir ton ürün başına) yüzde 17 oranında azaltarak, tüm salınım kategorilerinde net sıfır hedefine biraz daha yaklaştı.

Henkel CEO’su Carsten Knobel konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle paylaştı: “Sürdürülebilirlik, ‘Amaca Yönelik Büyüme Gündemi’mizin temel unsurlarından biridir. Özellikle bu gibi zorlu zamanlarda, sürdürülebilir eylem her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Bu nedenle sürdürülebilirlik hedeflerimizi hayata geçirmek için durmaksızın çalışıyoruz. 2023 yılında kaydettiğimiz ilerlemeden büyük gurur duyuyorum. Önde gelen dış ESG derecelendirmelerinde elde ettiğimiz üst düzey sonuçlar, örneğin tekrarlanan EcoVadis Platinum başarısı, doğru yolda olduğumuzu ve ilerlememizin takdir edildiğini gösteriyor.”

Henkel'in önemli hedeflerinden biri de döngüsel ekonomiyi teşvik etmek. Şirket, tüketici ürünlerinin ambalajlarında kullanılan geri dönüştürülmüş plastiğin payını dünya genelinde yüzde 19'a yükseltti. Persil örneğinde olduğu gibi, Avrupa'daki sıvı deterjanlar portföyünün tamamında geri dönüştürülmüş içerik seviyesinin iki katına çıkarılarak yüzde 50 seviyesine getirilmesi, bu konudaki önemli örneği ifade ediyor.

Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık alanında Henkel, diğer konuların yanında, 2025 yılına kadar tüm yönetim kademelerinde cinsiyet eşitliğini sağlama amacını güdüyor. Geçen yıl, yönetici pozisyonundaki kadınların oranı yüzde 39,5'e yükseldi. Şirket, daha fazla eşitlik ve aile dostu olmaya yönelik bir şirket olma yolunda, cinsiyetten bağımsız ebeveyn izni programını başlattı. Yeni politika, dünya genelindeki tüm çalışanlar için sekiz haftalık yüzde 100 ücretli ebeveyn iznini garanti ediyor.

Henkel, 2022 yılında global olarak başlattığı "Sustainability at Heart" programının bir parçası olarak, çalışanlarının sürdürülebilirliğe olan bağlılığını daha da teşvik etmeyi amaçlıyor. Şirket bu maksatla 2023 yılında sunduğu eğitimlerin kapsamını genişletti. Halihazırda 10.000'den fazla çalışan, birçok dilde e-eğitime ve üretimde çalışanlar için yeni geliştirilen bir format şeklinde mevcut olan temel eğitime katıldı. Ayrıca detaylı eğitim programlarının yanı sıra, çalışanlara kendi sürdürülebilirlik fikirleri üzerinde çalışma fırsatı veren yeni bir Sürdürülebilirlik İnkübatör Laboratuvarı da bulunuyor.

Tetra Pak, Avrupa Birliği genelinde geri dönüşümü artırmak için yatırımlar yapıyor

Tetra Pak, Avrupa Birliği'ndeki (AB) karton ambalajların geri dönüşüm kapasitesini artırmak için tasarlanan stratejik yatırımların duyurusunu yaptı. Bu hareket, tüm ambalaj bileşenlerinin geri dönüştürülmesini ve değerli ham maddelerin daha uzun süre dolaşımda tutulmasını sağlayarak önerilen AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Yönetmeliği’nin hedeflerini destekleyecek.

Tetra Pak, 2023 yılında dünya çapında içecek kartonu geri dönüşümünü hızlandırmak için yaklaşık 40 milyon euro yatırım yaptı ve daha fazla malzeme döngüselliği elde etmek için yatırımlarını önümüzdeki yıllarda arttırmayı planlıyor. Son girişimler ve yatırımlar, AB'nin, 'poliAl' olarak bilinen, fiber olmayan koruyucu polietilen ve alüminyum katmanları da dahil olmak üzere içecek kartonlarının geri dönüştürme yeterliliğini artırmayı hedefliyor. Bu gelişme, yeni iş birliklerinin önünü açarak ya da yerleşik geri dönüşümcülerin tüm malzemeleri tüketim sonrası kartonlardan yeni yüksek kaliteli kaynaklara ve mallara dönüştürme yeterliliklerini güçlendirerek başarılacak. Bunlar, içecek kartonlarının 20 özel kağıt fabrikasında geri dönüştürüldüğü, polyAl'in şu anda yedi tesiste işlendiği AB'deki mevcut ve köklü geri dönüşüm altyapısına katkıda bulunuyor. PoliAl geri dönüşüm kapasitesinin ise yıllık 40 bin tonun üzerinde artacağı öngörülüyor, bu da 4 milyardan fazla paket birimine eş değer.

 

Bak Ambalaj’dan sürdürülebilirlik odağında bir adım daha

Bak Ambalaj Genel Müdürü Mehmet Emin BozdağBakioğlu Holding Ambalaj Grup Şirketleri’nden Bak Ambalaj, sürdürülebilir gelecek için, baskılı esnek ambalaj sektörüne yönelik sürdürülebilir çözümler geliştirmeye, bu alanda önemli adımlar atmaya devam ediyor. Şirket, ISCC Plus Belgelendirme Denetimini başarı ile tamamlayarak “Uluslararası Sürdürülebilirlik ve Karbon Sertifikasına” hak kazandı. Bu sertifika ile çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülebilir üretime katkıda bulunarak, sürdürülebilirlik odağıyla atılan adımlara bir yenisi daha eklendi.

Gerek ürün gerekse üretim ve yönetim süreçlerinde süreklilik bakış açısıyla faaliyetlerine yön veren Bak Ambalaj; aynı zamanda, Reborn Ürün Ailesi ile birden fazla sürdürülebilirlik seçeneği geliştirmek üzere Azalt/Dönüştür/Yeniden Kullan yaklaşımıyla, müşterilerinin gerçek ihtiyaçlarını sorgulayarak daha sürdürülebilir ambalaj çözümlerini, Bakanlık onaylı Bak Ambalaj Ar-Ge Merkezi çatısı altında geliştiriyor. Şirket, yine aynı çatı altında geliştirdiği Refill Ambalajlar ile hem sürdürülebilir üretime katkıda bulunuyor, hem de tüketiciye aynı ambalajı birden fazla kullanma imkanı sağlayarak “yeniden kullan” yaklaşımını destekliyor. Refill Ambalaj aynı zamanda sıvı tüketim ürünlerini hedef alarak; tasarımında valfli, ayakta durabilen, kapaklı, doldurma ve boşaltma kolaylığı sağlayan özellikleri tek pakette bir araya getiren bir ambalaj türü özelliği taşıyor. 

Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Bak Ambalaj Genel Müdürü Mehmet Emin Bozdağ, “Bak Ambalaj olarak sektöre kazandırdığımız ilkler, çevreci ve inovatif projelerimiz, çevik ve girişimci yapımız ve hep daha iyisini hedeflediğimiz yaklaşımlarımızla ortak kurum kültürümüz ve ödün vermediğimiz değerlerimiz ışığında, sürdürülebilirlik odağıyla sağlam adımlarla ilerliyoruz. ISCC Uluslararası Sürdürülebilirlik ve Karbon Sertifikamız da bu alandaki son dönem önemli girişimlerimiz arasında yerini alacaktır” diye belirtti.

Küresel iş birliği modeli ile akıllı üretim ekosistemine rehberlik ediyor

CC-Link teknolojisinin global temsilcisi CLPA, güçlü ortaklık sistemiyle Sanayi 4.0’a uyumlu akıllı üretime adım atmayı hedefleyen şirketleri destekliyor

Sanayi 4.0 ile uyumlu akıllı üretim; daha verimli ve duyarlı bir üretim ortamı oluşturmak için dijital teknolojilerin, otomasyonun ve veri alışverişinin entegrasyonunu kapsıyor. Bu noktada akıllı üretimi benimseyen fabrikalar için endüstriyel iletişim ağları Sanayi 4.0’ın omurgasını oluşturuyor. Başta Asya kıtası olmak üzere dünya çapında 11 farklı bölgede bulunan faaliyet merkezleriyle otomasyon sistemlerindeki değişime katkıda bulunan CLPA (CC-Link Partner Association), geleceğin oyun kurucuları arasında olmak isteyen firmaların her adımında yanında yer alıyor. Gerek teknolojileri gerekse iş birlikçi modeli ile akıllı üretim yapmak isteyen üreticileri Sanayi 4.0’ın normlarına hazırlıyor.

Dünya genelinde 3 bin 900'ü aşkın ortak, 340'tan fazla üretici dahil olmak üzere geniş bir sektörel topluluğa katılma şansı sunan CLPA (CC-Link Partner Association), üreticilere akıllı üretimin gereklilikleriyle uyumlu, sağlam ve standartlaştırılmış bir iletişim teknolojisi sağlıyor. Yüksek hızlı iletişim, güvenilirlik, açık standartlar, küresel destek, eğitim programları ve topluluk iş birliği gibi akıllı üretime başarılı bir geçiş için gerekli unsurları üyeleri için bir araya getiriyor. 133 üyeyle başladığı yolculuğuna 4 bine yakın şirketle devam eden CLPA, sağladığı üyelik avantajlarıyla hem endüstriyel haberleşme protokollerinin gelişimine hem de üye şirketlerin Sanayi 4.0’a uyumlu ve dünya standartlarında akıllı üretime adım atmasına destek oluyor. 

 

SmartFactory’nin yeni genel müdürü E. Çağtay Güleç oldu

MES çözümleriyle Türkiye’de 6000’in üzerinde CNC makinesine aktif bağlantı ile sanayiye hizmet veren SmartFactory’de atama gerçekleştirildi. Yaklaşık 15 yıldır Türkiye sanayisine sunduğu destek kapsamında özellikle yerli makine üretiminde mevcut üreticilerin kapasite artırımı, yeni makine üreticilerinin sektöre kazanımı, global büyük ölçekli makine üreticilerinin Türkiye’de üretime başlama amacı ile yatırımlarını kaydırma gibi başarılarda görev alan E. Çağtay Güleç, SmartFactory’nin yeni genel müdürü oldu. 

Marmara Üniversitesi’nde Teknoloji ve Teknik Eğitim Fakültesi’nde lisans eğitimini alan E. Çağtay Güleç, ardından Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA Programı’nı tamamladı. Türkiye sanayisindeki tecrübesine 2012 yılında Elsim Kollmorgen ile adım atan Güleç,  dünyanın önde gelen fabrika otomasyonu üreticilerinden FANUC ile 2014 yılında başlayan serüveni süresince farklı kademelerde son 7 yılı yöneticilik olmak üzere 10 yıla yakın çalıştı. Burada son olarak Türkiye Divizyon Müdürü ve Avrupa Satış Koordinatörü görevlerini üstlenen Güleç, ileri derecede İngilizce dil bilgisine sahip.

CNC ve PLC kontrollü makineler, SmartFactory ile her an birbirine bağlı

Endüstri 4.0’ın Dünya ve Türkiye’de yaygınlaşmaya başlamasıyla beraber, küçük veya büyük tüm işletmelerin ihtiyacı haline gelen maliyetlerin en aza indirilmesi ve makinelerin en az duruş ile tam verimli çalışması için hayata geçirilen SmartFactory yazılımı, CNC ve PLC kontrollü makinelerden gerçek zamanlı olarak üretim datalarını toplama, görüntüleme ve raporlama işlemini gerçekleştiriyor. Endüstri 4.0'ın en önemli bileşenlerinden olan IOT (Internet of Things)'i kendine ilke edinmiş ve tüm geliştirmelerini bunu baz alarak yapmış olan şirket, birinci önceliğini fabrikaların internet ağına dahil etmek ve interaktif olarak tüm ekipmanlar ile haberleşmek üzerine kurguluyor. Böylelikle yazılım, direkt makinenin kalbi olan kontrol ünitesi ile haberleşirken makinenin kontrol ünitesi dışında herhangi bir ekipman adaptasyonuna ihtiyaç duymuyor. İşletmenin ihtiyacı olan tüm teknolojik gereksinimleri sağlamak üzerine kurgulanan ve gelişmiş raporlama seçenekleri ile saniyeler içerisinde ihtiyaç olan tüm verilere ulaşabilmeyi mümkün kılan yazılım, yüzde 100 Türk mühendisliği ve özgün yapısı ile Endüstri 4.0 geçiş sürecinde müşterilerinin en yakın partneri oluyor. Aynı zamanda şirket önümüzdeki 5 yıl içerisinde 5 ayrı ülkede kendi organizasyonunu kurma hedefiyle birlikte Türkiye’de üretilen tüm makinelerin SmartFactory altyapısı ile dünya sanayisine kazandırılmasını planlıyor.

İki WorldStar ödülü, Greiner Packaging için yıla başarılı bir başlangıç

Ödül için 41 ülkeden toplam 435 ambalaj ürünü yarıştı

2024 yılı Greiner Packaging için çifte başarıyla başladı: 9 Ocak'ta, şirketin bu yıl bir değil iki WorldStar ödülü almanın gururunu yaşadığı açıklandı; bunlardan biri yenilikçi K3® r100, diğeri ise yoğurt ambalajının sürdürülebilirlik odaklı yeniden tasarımıydı.

K3® r100: Geri dönüştürülebilirlik için kendiliğinden ayrılma

Karton-plastik bardak, 40 yılı aşkın bir süre önce Greiner Packaging tarafından icat edildi ve o zamandan beri sürekli olarak geliştiriliyor. Şirkete göre, ince plastik kabı, azaltılmış karbon ayak izi ve sezgisel yırtma şeridi gibi özellikleri bu ürünü hem sürdürülebilir hem de görsel açıdan çekici bir ambalaj seçeneği haline getiriyor.

Karton ve plastik ambalaj, atık imha işlemi sırasında insan müdahalesi olmadan birbirinden ayrılıyor. Bu, yüksek bir geri dönüştürülebilirlik oranına (%98'e kadar) ulaşmanın, önceki tüm K3® ambalajlarında olduğu gibi, son tüketici tarafından uygun şekilde ayrılmasına bağlı olmadığı anlamına geliyor: Bu işlem, tamamen bağımsız olarak gerçekleşiyor. Karton-plastik bardak, yenilikçiliği nedeniyle WorldStar’da “Yeşil Ambalaj Yıldızı” ödülünü aldı.

Özelleştirilmiş yoğurt ambalajı: Sürdürülebilirlik avantajlarıyla yeniden tasarım

Olma Pierot'un kremalı, meyveli yoğurtlarının ambalaj tasarımını daha sürdürülebilir hale getirmek için marka, ambalaj uzmanı Greiner Packaging'e başvurdu. Enjeksiyonlu kalıplamadan termoforma geçiş ve kap geometrisinin uyarlanması, kap başına plastik miktarının toplamda %29 oranında azaltılmasına olanak sağladı. Bu, yıllık 48 ton plastik tasarrufu potansiyeline karşılık geliyor. Ayrıca kap geometrisinde yapılan ayarlamalar sayesinde ambalajın istiflenmesi daha kolay hale geldi: 5 bardağın istifleme yüksekliği 74,8 mm azaltıldı, bu da nakliye için gereken kamyon yükünü yılda neredeyse %80 oranında azalttı. Greiner Packaging, 2023'teki yeniden tasarımıyla Çek Obal Roku'da "2023 Yılının Ambalajı" ödülünün sahibi olmuştu.

Greiner Packaging CEO'su Beatrix Praeceptor, “Son yıllarda zaten birçok WorldStar ödülü kazandık. Ancak bir yılda iki ödül almak çok özel bir şey ve müşterilerimizle birlikte tüm lokasyonlarımızda sürdürülebilirlik bakış açısıyla yenilikçi ambalajlar geliştirmek için çok çalıştığımız gerçeğini vurguluyor. Önümüzdeki mali yıla da tam olarak bu misyonla giriyoruz” açıklamalarında bulunuyor.

Sertifikalı-döngüsel PE film ile “çevre dostu ambalaj malzemelerinin yeni nesli”

ExxonMobil ve Bareks, “Sertifikalı-Döngüsel Ürünler” ile esnek ambalajda döngüsel ekonomiye destek taahhüdünü yerine getirmek için yeni bir iş birliğine imza atıyor.

Ambalaj endüstrisinde yenilikçi yapısıyla öne çıkan Bareks, ExxonMobil ile yaptığı iş birliğiyle müşterilerine, ExxonMobil'in ExxtendTM teknolojisini kullanarak “Kimyasal geri dönüşümlü sertifikalı döngüsel polietilen (PE) filmler” sunuyor. Bu kilometre taşı niteliğindeki gelişme, Bareks'in esnek ambalaj endüstrisini daha döngüsel bir ekonomiye yönlendirme misyonuna hizmet ediyor. Sertifikalı-döngüsel PE film ile gıda temasına uygun geri dönüştürülmüş ürünler üretmeyi amaçlayan şirket, aynı zamanda güvenlik ve döngüsellik konularında standartları belirleyen “çevre dostu ambalaj malzemelerinin yeni nesli” ürünlerini müşterileri ile buluşturmayı hedefliyor.

Kimyasal veya ileri geri dönüşüm teknolojileri, gıda temas uygulamaları için sertifikalı-döngüsel PE filmler üretilmesine olanak tanıyor ve kirlenme veya bozulma nedeniyle geri dönüşümün bazı sınırlamalarına çözüm sunuyor. Söz konusu geri dönüşüm teknolojileri basitçe plastikleri eritmek ve şekillendirmek yerine; kimyasal geri dönüşüm, depolimerizasyon, piroliz veya gazlaştırma gibi çeşitli süreçleri kullanarak karmaşık plastikleri orijinal monomerlerine veya diğer değerli kimyasal bileşenlere ayırmak için çaba harcıyor. Bu süreçler, plastik atıkları yeni plastikler, yakıtlar veya diğer değerli kimyasallar üretmek için kullanılabilen yapı taşlarına dönüştürüyor. 

İleri geri dönüşüm aynı zamanda PE filmler de dahil olmak üzere geri dönüştürülebilecek plastik türlerinin yelpazesini genişletmeye de destek oluyor. Müşteriler, atığı önemli ölçüde azaltarak ambalaj ihtiyaçlarına daha sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemekle birlikte, ürünlerinin en üst düzeyde güvenliğini ve kalitesini sağlayabiliyor.

Bareks Genel Müdürü Yiğitcan ÇelikoğluBaşarılı iş birliğine dair yorumda bulunan Bareks Genel Müdürü Yiğitcan Çelikoğlu şöyle diyor: “Bareks'te, kolektif eylemin gerçek değişimi tetiklediğine inanıyoruz. ExxonMobil ile iş birliğimiz, esnek ambalaj sektöründe yenilik ve daha döngüsel bir ekonomiye destek konusundaki ortak taahhüdümüzü yansıtıyor. Sertifikalı-döngüsel PE filmi portföyümüze eklemek, daha döngüsel bir geleceğe doğru devam eden yolculuğumuzda önemli bir kilometre taşıdır.”

ExxonMobil'in Avrupa Polietilen Satış Müdürü Thierry Debarneville ise, “Bu önemli projede Bareks ile çalışmaktan dolayı memnuniyet duyuyoruz ve Exxtend teknolojisine ve kütle denkliği metodolojisine dayanan ISCC PLUS sertifikalı-döngüsel PE'mizin gıda sektörünün karşı karşıya olduğu bir zorluğu aşmakta önemli bir rol oynayacağından dolayı heyecanlıyız” açıklamasıyla, söz konusu iş birliğine dair düşüncelerini ortaya koyuyor.

Bareks'in sertifikalı-döngüsel PE filmi, önemli performans avantajları ile birlikte, International Sustainability and Carbon Certification (ISCC) Plus sertifikasına da sahip. Plastik atık işleme için ISCC, kütlesel denklik mekanizmasına dayalı bir hesaplama modeli kullanıyor. Bu yaklaşım; üreticilere, işleme kayıpları hesaba katıldıktan sonra üretim sistemlerindeki plastik atığın toplam kütlesini denetleyebilmelerini ve ardından bu kütleyi sertifikalı-döngüsel, saf kalitedeki polimerler olarak belgelemelerini sağlıyor.

Yeni uygulama ürün mühendisliği ve servis operasyonlarını birbirine bağlıyor

Siemens ve Salesforce hizmet sunumunu hızlandırmak ve üretim kârlılığını artırmak için güçlerini bir araya getiriyor.

Siemens Digital Industries Software, Salesforce AppExchange'deki yeni Teamcenter® SLM uygulamasını duyurdu. Siemens tarafından Salesforce ile işbirliği içinde geliştirilen uygulama, Siemens Xcelerator endüstri yazılımı portföyündeki Teamcenter Servis Yaşam Döngüsü Yönetimi çözümünü Salesforce Manufacturing Cloud ve Salesforce Service Cloud ‘u bir araya getirerek ürün mühendisliği ve ürün servis operasyonlarını birbirine bağlıyor. Şirkete göre bu yeni uygulama, üreticilerin daha servis merkezli iş modellerini benimsemelerini, müşteri deneyimini iyileştirmelerini ve servis gelirlerini artırmalarını sağlıyor.

Siemens Digital Industries Software Dijital Üretim Kıdemli Başkan Yardımcısı Zvi Feuer, "Siemens ve Salesforce, servis yaşam döngüsü ve müşteri ilişkileri platformlarının bu yenilikçi entegrasyonu aracılığıyla üreticilerin müşterileriyle yepyeni yollarla bağlantı kurmalarını sağlamak için bir araya geliyor. Yeni işbirliğimiz sayesinde, ürün bilgisini tüm müşteri hikayesiyle bir araya getiren kapalı döngü bir entegrasyon yoluyla üreticilerin servise geçmelerine yardımcı oluyoruz. Uygulama, doğru bilgiyi doğru zamanda tek ve merkezi bir konumda sunarak servis operasyonlarında, mühendislik ve servis ekipleri arasında işbirliğini teşvik edebilecek ve müşteri memnuniyetini artırabilecek gelişmiş bir müşteri hizmetleri deneyimi sunuyor" dedi.

Yeni Teamcenter SLM uygulamasının faydaları arasında daha iyi bir ilk seferde düzeltme oranıyla operasyonel verimliliği artırmak, hizmet maliyetini düşürmek ve satış-hizmet çabaları arasındaki uyumu iyileştirmeye yardımcı olmak yer alıyor. Doğru varlık bilgileri, araçlar ve envanterle donatılan servis ekipleri, müşteri hizmetleri deneyimini iyileştirebiliyor ve gelir artışını destekleyebiliyor.

Uygulama ayrıca teknisyenlere ve saha personeline Teamcenter'da yönetilen grafiksel olarak zengin ürün verilerinin yanı sıra müşteri varlık bilgilerine daha fazla görünürlük sağlayarak servis faaliyetlerinin ilk seferde başarıyla tamamlanmasına yardımcı oluyor. Salesforce'un yapay zekâ teknolojisi Einstein'a erişimi sayesinde uygulama, Teamcenter'da yazılan servis planlarından oluşturulan bilgi makalelerini de tarayarak kaynak ve çözümlerin bulunmasına yardımcı olabiliyor. Servis verilerine kolay erişim sayesinde üreticiler, servis etkinlikleri aracılığıyla öğrenilen dersler her bir ürünün dijital ikizinin bir parçası haline geldikçe sürekli ürün iyileştirme sağlayabiliyor.

Salesforce Üretim ve Otomotiv Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Achyut Jajoo ise, "Üreticilerin verimliliği artırmasına, daha iyi hizmet sunmasına ve yeni gelir akışları açmasına yardımcı olmak için Siemens ile iş birliği yapmaktan heyecan duyuyoruz. Gerçek zamanlı veri ve yapay zekâ ile güçlendirilmiş Salesforce ile Siemens'in Teamcenter hizmet yaşam döngüsü yönetimini bir araya getirerek, sektör genelinde dijital dönüşümün ilerlemesine yardımcı olacak ve üreticileri yeni gelir akışları oluştururken daha iyi hizmet sunmaları için güçlendirecektir” açıklamalarında bulunuyor.

Yapay zekâ destekli süreç umut vaat ediyor

Plastik ayıklama araştırma projesi OMNI, gıda sınıfı polipropilenin mekanik geri dönüşümüne yönelik dünyada bir ilki gerçekleştiriyor

Polipropilen (PP) gıda ambalajlarının döngüselliğini artırmak amacıyla Recycleye, Valorplast ve TotalEnergies tarafından yönetilen ortak araştırma projesi OMNI, bir ilke imza atan sonuçlara yol açtı. Yapay Zekâ (AI) ve bilgisayar görüşüne dayalı yeni teknoloji, verimli bir dekontaminasyon süreciyle birleştiğinde, gıdayla temas eden uygulamalar için polipropilenin mekanik olarak geri dönüştürülmesi zorluğunun üstesinden gelmek için yüksek performanslı, pazarlanabilir bir çözüm sunuyor. 

OMNI, evsel tüketim sonrası atıklardan gıda sınıfı PP'nin belirlenmesi ve ayrıştırılması için yapay zekâ ve makine öğreniminden yararlanmayı amaçlayan yenilikçi bir proje olarak tanımlanıyor. Ayrıca, evsel ambalaj ve kağıdın çevresel etkilerini azaltmayı misyon edinen bir şirket olan Citeo'nun proje çağrısı çerçevesinde Ekim 2020'de başarıyla seçilen 7 proje arasında yer alıyor.

18 aylık bir araştırmanın ardından OMNI projesi, sistem genelinde ambalaj değişiklikleri gerektiren dijital ve fiziksel markalama çözümlerine bir alternatif oluşturdu. Recycleye bir demonstrasyon ünitesinde; Valorplast tarafından sağlanan ve karakterize edilen Fransa genelinde 5 konumdan toplanan atıklara dayalı bir yapay zekâ modeli oluşturdu ve eğitti. Yapay zekâ ve robotik ayıklama, %95'in üzerinde saflığa sahip gıdada kullanılabilir malzemenin %50'sinde başarılı bir toplama oranı elde etti. Bu sınıflandırma faaliyeti, kullanıma hazır mekanik geri dönüşüm teknolojilerine dayanan yarı endüstriyel bir pilot uygulamada daha fazla dekontaminasyon için kullanılan malzeme üretti. TotalEnergies daha sonra üst düzey ambalaj uygulamalarına uygun, kokusuz, temiz rPP üretmek için polimer uzmanlığından yararlandı.

Geliştirilen yeni süreç, yapay zekâ ve bilgisayar görüşüyle ayrıştırılan gıda sınıfı PP atıklarının verimli bir şekilde dekontaminasyonunu gösterdi ve polipropilen ambalajın döngüselliği için yeni fırsatlar yarattı.

TotalEnergies Polimerlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Nathalie Brunelle konu ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor: "Bu proje yalnızca en son teknolojinin malzeme döngüselliğini nasıl geliştirebileceğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda müşterilerimize hizmet vermek üzere geri dönüştürülmüş polimerler için daha geniş bir erişilebilir uygulama yelpazesinin önünü açıyor. Ömrünü tamamlamış plastiklerin yönetilmesi zorluğuna somut bir yanıt veriyor ve 1 milyon ton döngüsel polimere ulaşma hedefimizi tam olarak destekliyor.”

Kaynak: TotalEnergies

Alçak Dünya yörüngesindeki uydular için kendinden yağlamalı malzeme

Ensinger Sintimid, uzay endüstrisindeki tribolojik uygulamalar için TECASINT 8591 adlı yeni bir yüksek performanslı plastiği piyasaya sürüyor. PTFE kullanılarak, özel yağlayıcılar ve dolgu maddeleri eklenerek yeni geliştirilen ürünün, uzayda bulunan koşullar altında kendi kendine yağlama özellikleri sergileyeceği belirtiliyor.

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve sözleşme ortağı Aerospace & Advanced Composites (AAC) ile yapılan işbirliğinin bir parçası olarak şirket, "Kendinden Yağlamalı Polimer Matrisli Kompozitler" (SLPMC2) projesinde yer aldı. Amaç, rulmanın tüm hizmet ömrü boyunca düşük sürtünme katsayısı sergileyen, kendinden yağlayıcı bir malzeme geliştirmekti. Ayrıca Avrupalı ortaklar denizaşırı malzeme tedarikçilerine olan bağımlılığı azaltmak istiyorlardı.

Hava durumu, iletişim ve yer gözlem uyduları alçak Dünya yörüngesinde (LEO) daire çizer. Uydular yörüngelerine ulaşır ulaşmaz sensörler, antenler ve reflektörler açılır. Sistemlerin hizmet ömürleri boyunca uzayda karşılaşılan zorlu koşullar altında uzun vadeli işlevselliklerini korumaları sağlanmalıdır.

Bu sistemlerin açılmasını sağlayan mekanizmalar özel bilyalı veya lineer rulmanlarla donatılmıştır. Sürtünmeyle birlikte ortaya çıkan aşınma ve yıpranma, bu bileşenlerden yüksek özellikler talep etmektedir. Her şeyden önce, en az 20 milyon rulman devri boyunca sabit bir bilyalı rulman torkunu korumak özel bir zorluktur. Ensirger tarafından verilen bilgiye göre araştırma bulguları, TECASINT 8591'in rakip ürün PGM-HT ile karşılaştırıldığında daha düşük bir bilyalı rulman torkuna sahip olduğunu gösterdi. İstenmeyen yapışma-kayma etkileri oluşmadı. Tribolojik özelliklerinin yanı sıra malzeme, ECSS Q70-02 tarafından belirlenen gaz çıkışı limitlerine uygun olarak düşük seviyelerde sonradan büzülme sergiledi.

ESA tarafından onay

Proje aşamasında AAC şirketi yeni malzemenin ilgili tüm özelliklerini inceledi ve endüstri ortaklarıyla birlikte ilk uygulamaları test etti. Kriyojenik sıcaklıklarda ve vakum altında bile malzeme üstün sürtünme özellikleri gösterdi. Sonuçların analizinin ardından TECASINT 8591, mevcut tek kaynaklı malzeme PGM-HT'ye alternatif olarak ESA tarafından onaylandı. Şirket tarafından yapılan açıklamada ayrıca ilk müşterilerin, anten ve reflektörlerin açılmasında kullanılan rulman kafesleri için malzemeyi test etmeye başladığı belirtiliyor. Yeni malzeme, 60 mm kalınlığa kadar plakalar ve 60 mm çapa kadar çubuklar halinde bulunuyor.

Kaynak: Ensinger Group

ALPLA’dan yenilikçi kapak

Pratik, sezgisel ve çocuk dostu: Norveçli valf teknolojisi şirketi SmartSeal tarafından geliştirilen çözüm, sızıntılara ve sıçramalara karşı güvenilir bir koruma sağlıyor. 

ALPLA'nın sızdırmayan içecek kapağı tek bir damlanın bile kaybolmamasını sağlıyor. Yenilikçi çözüm, sıvıyı yalnızca vakumla veya elastik ağızlık üzerindeki mekanik basınçla uyguluyor. Buna karşılık yenilikçi kapak, sıvıyı 2,7 bar şişe basıncına kadar içeriden güvenilir bir şekilde sızdırmaz tutuyor. Güvenli valf kapatma sistemi, Norveçli valf teknolojisi şirketi SmartSeal tarafından geliştirildi ve başlangıçtan itibaren yalnızca ALPLA tarafından üretiliyor.

Fußach tesisindeki tüm aletlerin ve montaj hatlarının tamamen devralınmasıyla ALPLA, şimdi bu yenilikçi çözümün daha da ölçeklendirilmesi için rotayı belirliyor. Ambalaj uzmanı aynı zamanda yeni araçların geliştirilmesini yoğunlaştırıyor, optimizasyon yoluyla eme tüketimini azaltıyor ve daha fazla ürün çözümüne yatırım yapıyor.

Fußach'taki Avusturya fabrikasının başkanı Daniel Gut konu ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor: “Şu ana kadar sızıntı olmadan kapatmanın geçmişi umut vericiydi. Şimdi bir sonraki adımı atıyor ve global bir sistem sağlayıcısı olarak gücümüzden yararlanıyoruz. Bunun bize sunduğu muazzam potansiyelden yararlanmak ve üretimimizi hemen üç katına çıkarmak istiyoruz."

Satış Müdürü Patrick Scherbantie ise: “Damlama önleyici kapak standart ürün yelpazesine dâhil olup uluslararası ağ üzerinden dağıtılmaktadır. Müşterilerimiz başka bir yenilikten de yararlanıyor ve şişe veya preform dâhil olmak üzere kapağı tek bir kaynaktan temin edebiliyor. Pazar ve uygulama alanına bağlı olarak, hızlı ve esnek bir şekilde ek kapasiteler de oluşturabiliriz" diye ekliyor.

Damlama yapmayan kapağın, farklı şişe boyun bitişleri için toplam dokuz rengi bulunuyor. Bu belirtilen renklerin dışında müşteriye özel renk seçenekleri de bulunan kapak, gelecekte iki bölümlü bir spor versiyon olarak da sunulacak. Alternatif versiyon, kapak açıldıktan hemen sonra sıvıyı bırakarak, ağızlık üzerinde emme veya basınç gerektirmeyecek, böylece en yoğun fiziki performans sırasında bile içimi kolaylaştıracak.

Kaynak: ALPLA 

Tek kullanımlık enjektör, yenilenebilir ham madde ile sürdürülebilirlik hedeflerini karşılıyor

Cihaz muhafazasının üretiminde Ineos Styrolution'ın biyo bazlı stiren akrilik kopolimeri kullanıldı 

Sağlık sektörüne yönelik İngiltere merkezli yenilikçi bir çözüm sağlayıcı olan Eco-inject, yeni nesil tek kullanımlık otomatik enjektörlerinin muhafazaları için INEOS Styrolution'ın sürdürülebilir NAS® ECO 21 BC70 malzemesini seçtiklerini duyurdu.

Büyüyen sağlık hizmetleri pazarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere özel olarak tasarlanan yeni çözüm Eco-inject’e göre, çevresel sürdürülebilirliği maliyet azaltma ile birleştiriyor. Yeni otomatik enjektör borusu, azaltılmış plastik atık ve biyolojik olarak atfedilen polimerlere dayalı bir muhafaza kutusu ile doğal ve düşük maliyetli bir kullanım sunuyor. Ayrıca tek bir cihaz biçiminde 1ml veya 2.25ml önceden doldurulmuş şırıngaların mevcut olduğu bilgisi veriliyor.

Ineos Styrolution ise malzemenin termal stabiliteye sahip, güçlü, sert ve su geçirmez bir plastik reçine gerektiren uygulamalar için uygun olduğunu belirtiyor. ISCC PLUS kapsamında sertifikalandırılmış bir kütle dengesi sürecine dayalı olarak yenilenebilir ham madde kullanılarak üretilen bu sınıf; %93 oranında karbon ayak izi azaltma (CFR) değeri ile şeffaflık, yüksek yüzey kalitesi ve düşük yoğunluk gibi özellikler de sunuyor.

Yirmi yılı aşkın bir kariyere sahip endüstriyel tasarımcı ve Eco-inject'in kurucusu John Palmer-Felgate şunları söylüyor: "Eco-inject'te hem ekonomik hem de çevre dostu çözümlere odaklanıyoruz. Sürdürülebilirlik ve şıklık için çabalarken aynı zamanda ürün maliyetini de düşürüyoruz. INEOS Styrolution'ın sürdürülebilir ECO malzemeleri ile tam da bunu başarabiliriz. Biyo-bazlı plastiklerin kullanılması, otomatik enjektör cihazlarının karbon ayak izini önemli ölçüde azaltarak, giderek daha sıkı hale gelen sağlık hizmetleri sürdürülebilirlik kriterlerini karşılamalarına olanak tanıyacaktır. Bu da tüketicilerin kendi kendini yöneten bu cihazları evlerinde kullanmanın avantajlarından yararlanmaya devam etmelerini sağlayacaktır.”

Sağlık hizmetleri segmentinin sürdürülebilir ECO malzemelerini benimsediğini görmenin heyecan verici olduğunu söyleyen INEOS Styrolution İş Geliştirme Müdürü Bernd Elbert ise; “Bizimle benzer değerleri paylaşan, kullanıcı ihtiyaçlarına yönelik bütünsel bir yaklaşım ve yenilikçi tasarımla yeni alternatifleri keşfetmeye hazır bir şirketle çalışmak özellikle ilham verici” ifadeleri ile açıklıyor.

Kaynak: INEOS Styrolution

Ferrgem Mold: Kalıp üretimine sanatsal dokunuş

Ferrgem Mold, uzun yıllara dayanan bilgi birikimi, deneyimli kadrosu ve ileri teknoloji barındıran makine parkıyla yüksek kalite standartlarında ürettiği kalıplarını müşterilerinin hizmetine sunuyor. 

Ürün yelpazesinde yer alan gıda ambalajı, plastik kapak, mutfak gereçleri ve medikal malzeme kalıplarının tamamını kendi bünyesinde üretme kabiliyetine sahip olan şirket, her geçen gün daha yenilikçi ve daha uzun ömürlü kalıplar üretmek için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.

20 yılı aşkın süredir kalıp sektörünün tüm aşamalarında kişisel olarak bulunan Ferrgem Mold Kurucusu ve Genel Müdürü Cebrail Demirbağ şirketlerinin yapılanması ve gelişim sürecini şu ifadelere anlatıyor: “2004 yılında ‘Geçmişten Geleceğe’ sloganıyla makine ve kalıp sektöründe faaliyetlerimize başladık. 7 yıl önce kendi şirketimizi kurup kurumsallaşma yolunda ciddi adımlar atarak devam ettirdiğimiz iş sürecine yakın zamanda “Ferrgem Mold” markasını oluşturarak başarıyla devam ediyoruz. Küçük işletmelerden büyük firmalara dek, bu 20 yıllık sürece binlerce proje sığdırabilmiş olmanın gururunu yaşıyoruz. Her daim müşteri memnuniyetini ön planda tutan, verdiği sözü zamanında yerine getiren olası yanlış ve hatalara karşı sorumluluk üstlenen anlayışımızla daima müşterilerimizin lehine bir yönetim anlayışına sahip olduk.” 

Ülkemizin kalıp alanında bir dünya markası olması adına yurt içi üretimi kadar, yurt dışı üretim süreçlerine de ciddi anlamda önem verdiklerini söyleyen Cebrail Demirbağ üretim süreçlerini şu şekilde açıklıyor: “Kalıp üretiminin bütün aşamalarında rol alıyoruz. Universal bakış açısıyla projelendirme ve üretim anlayışıyla yüksek kalitede uzun ömürlü kalıplar üretiyoruz. Ürünlerimizi üretirken müşteriye özel ve hassas üretim metodundan yararlanıyoruz. Bu hem yüksek kaliteli kalıp üretimi olanağı sağladığı gibi hem de kullanım esnasında ve ilerleyen zamanlarda iyileştirme, onarım süreçlerinde esneklik sağlamaktadır. İleri teknoloji barındıran makinelerimizle üretmiş olduğumuz kalıp parçalarımız HASCO ve DME standartlarındadır. Kalıplarımızda sızdırmazlık, kilit fonksiyonu, sorunsuz istiflenme, yüksek sağlamlık, özel üretim özellikleri bulunmaktadır. Sunmuş olduğumuz çözüm önerilerimiz ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutarak karşılıklı güven ortamı içinde sektörde kalıcı olma yolunda önemli adımlar atıyoruz. Gerek teknolojik alt yapımız, gerek değerli personel kadromuz, gerek ise modern yönetim biçimimizle her geçen gün daha atletik ve güçlü bir şirket halini alıyoruz. Ülkemizin obez büyüklükte şirketlerden ziyade güçlü ve yenilikler yaratan firmalara, markalara ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Ferrgem Mold olarak bunun için çalışıyoruz.”

ALPLA, Danimarka merkezli Paboco’nun büyük ortağı oldu

Paboco, 2024 yılının sonu itibariyle Danimarka’daki ileri teknolojiye sahip yeni üretim tesisinde tamamen geri dönüştürülebilir bir kâğıt şişe üretmeyi planlıyor.

The Paper Bottle Company (Paboco), inovatif selüloz şekillendirme teknolojisinin yardımıyla elyaf bazlı ambalaj çözümleri geliştirip üretiyor. Danimarka'nın Slangerup kentinde yerleşik olan şirket, 2019 yılında ALPLA ve Billerud tarafından ortak bir girişim olarak faaliyete geçti. Şirketin çoğunluk hissedarı, ambalaj ve geri dönüşüm uzmanı ALPLA, Billerud'un tüm hisselerini satın aldı ve Paboco'ya yaptığı yatırımla, FSC sertifikalı elyaflardan üretilen tümüyle geri dönüştürülebilir kâğıt şişenin sanayileşmesi yönündeki çalışmaları hızlandırdı. 

Güvenlik, fiyat uygunluğu ve sürdürülebilir ambalaj çözümlerinin şirket olarak temel kriterleri arasında yer aldığını ifade eden ALPLA CEO’su Philipp Lehner: “Paboco ekibi, birkaç yıl süren yoğun bir geliştirme sürecinin ve ezber bozan inovasyonların sonucunda artık sektörde lider konuma gelecek ürününü piyasaya sürmeye ve kâğıt şişeyi geniş bir müşteri kitlesi için sürdürülebilir bir seçenek haline getirmeye hazır" açıklamalarında bulunuyor. 

Test aşamaları başarılı oldu

Paboco, 2021 yılından bu yana The Absolut Company, Carlsberg Group, The Coca-Cola Company, L'Oréal ve Procter & Gamble gibi “Paboco Pioneer Topluluğu” üyeleri ile birlikte piyasaya ilk defa sürülen ürünleri test ediyor. Test sürecinin başarıyla tamamlanmasının ardından, yeni nesil geri dönüştürülebilir kâğıt şişelerin seri üretimine 2024 yılı sonunda başlanması planlanıyor. 

Ravago Petrokimya, sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle sektörde öncü bir rol üstleniyor

Şirket, polimer ham madde alanındaki bu yenilikçi yaklaşımıyla kendini sadece endüstri normlarını şekillendiren bir oyuncu değil, aynı zamanda sürdürülebilirliği teşvik eden bir örnek olarak konumlandırıyor.

1998'den bu yana Türkiye plastik sektörünün önde gelen oyuncularından biri olan Ravago, polimer ham madde üretim şirketi Ravago Petrokimya ile yatırımlarına ara vermeden devam ediyor. Şu an itibariyle Ravago Petrokimya, Aliağa (İzmir) ve Taysad (Kocaeli) üretim tesislerinde toplam 250 bin metrekarelik bir alanda faaliyet gösteriyor. Şirket ayrıca 400 bin tonluk üretim kapasitesi ile Türkiye'nin ikinci büyük plastik üreticisi ve plastik ham madde ihracatının lideri konumunda bulunuyor.

2001 yılında Gebze'de Termoplastik Elastomer ve Mühendislik Plastikleri üretimi ile yolculuğuna başlayan şirket, 2019’da İzmir Aliağa tesislerinde Endüstri 4.0 otomasyon sistemi kurulumu ve 100 bin ton üretim kapasitesiyle Türkiye'nin önde gelen teknik kompound üreticileri arasında yer alıyor.

SOCAR Türkiye Ar-Ge yeni ürünler ve uygulamalar geliştirmeye devam ediyor

Şirket, ticarileşen yeni ürünleriyle Türkiye’nin hedefleri ve ihtiyaçlarına uygun çözümler sunuyor.

SOCAR Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon şirketinin zengin bilgi birikimi ve deneyimi ile geliştirilen PETİLEN EC 10-19 türü, 2023 yılı itibari ile ticari ölçekte üretime geçerek Alçak Yoğunluklu Polietilen türleri arasındaki yerini aldı. 

Yenilikçi bir yöntem ile üretilen PETİLEN EC 10-19 türü, ekstrüzyon prosesi ile kağıt, karton ve alüminyum kaplama işlemlerini hedefleyen kullanıcılar için geliştirildi. Şirket tarafından verilen bilgiye göre, yeni polietilen türü özel moleküler yapısı sayesinde yüksek hat hızlarında dahi işlenebilirken, farklı malzeme yüzeylerine mükemmel yapışma ve üstün sızdırmazlık özellikleri sunuyor. Bu özelliklerinin yanı sıra, stabil eriyik akış ve sabit neck-in (boyun verme) özellikleri sayesinde son kullanıcıların işleme sırasında malzeme kaybını azaltmayı hedefleyen katkısız bir ürün olarak öne çıkıyor. SOCAR Türkiye Ar-Ge, yüksek performanslı yeni polietilen türünü geliştirerek ambalaj sektörüne yönelik kaliteli ürünler ve uzun vadeli tedarik güvencesi sunuyor. Şirket ayrıca yeni ürünleri ile, sektörde yerel ürün kullanımının artırılması ve ithalatın azaltılması amacıyla hem ürün yerlileştirme çabalarına hem de bu sayede ülke ekonomisine de önemli bir katkı sağlamayı hedefliyor.

Sürdürülebilir gelecek için ambalaj inovasyonu

Ambalaj ve basım sanayine hizmet veren Toyo Matbaa Mürekkepleri sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerini Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı’nda sergileyecek.

Japonya merkezli Toyo Ink Group’a bağlı olan Toyo Matbaa Mürekkepleri, ambalaj sektörünün en kapsamlı fuarlarından biri olan Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı’nda “Sürdürülebilir Gelecek için Ambalaj İnovasyonu” başlığı altında basım ve ambalaj üreticilerinin döngüsel bir ekonomiye geçiş yapmalarına yardımcı olabilecek ürün ve hizmetlerini 5’inci Salon, 513B Numaralı Standında sergileyecek. Yenilikçi çözümleri ve teknik destek hizmeti ile uluslararası alanda gücünü artıran şirket; her türlü baskı malzemelerine uygun, yüksek performanslı mürekkeplerini, kaplama sistemlerini ve yardımcı malzemelerini fuarın yerli ve yabancı ziyaretçileri ile buluşturacak. Özellikle, MOSB’deki fabrikasında üretimini yaptığı sheet-fed ofset mürekkepleri, likit mürekkepler, metal ambalaj sistemleri ve veb ofset mürekkepleri ürün gruplarının yanı sıra gıda, içecek ve endüstriyel uygulamalar için geliştirilen ve Toyo Ink Group bünyesinde yer alan laminasyon tutkalları gibi ambalaj sektörüne yönelik ürün gruplarını da tanıtacak. 

Geri dönüştürülebilirliğe doğru artan eğilimin bir parçası olarak, esnek ambalaj yapılarında alüminyumun yerine geçen oksijen bariyeri kaplamaları ve şeffaf UV-blok kaplamaları için Ar-Ge uzmanları tarafından geliştirilen RV-20010 serisi de fuarda tüm mevcut ürün grupları ile birlikte Toyo Matbaa Mürekkepleri’nin öne çıkan ürünleri arasında yer alacak. Bu seri, sadece paketlenmiş ürüne zarar verebilecek istenmeyen UV ışınlarını engellemekle kalmıyor, aynı zamanda toplam paketin geri dönüştürülebilirliğini artırmaya da yardımcı oluyor. 

Şirket gıda güvenliğine yönelik çözüm önerilerinde ise, LP-9000 Toyo Life Premium Food LO/LM tabaka ofset mürekkep serisini sergileyecek. LP-9000 sistemleri, INGEDE tarafından mürekkepten arındırılabilirlik sertifikasına sahip olmasının yanı sıra, EuPIA yönergeleri ve İyi Üretim Uygulamaları (GMP) standartlarına da uygun olarak tasarlandı ve üretildi. Toyo Matbaa Mürekkepleri ayrıca, metal ambalaj iç kaplamalarına yönelik BPA içermeyen, gıda regülasyonlarına uygun ürün önerilerini de bu fuarda ziyaretçilerine sunacak.