Saturday, Nov 23rd

Last updateWed, 13 Nov 2024 8am

You are here: Home Interview Haberler

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, Daralmaya karşı büyüyoruz ama ihracat odaklı katma değerli üretim desteklenmeli

Dünyada 6., Avrupa’da ise Almanya’dan sonra 2. sırada yer alan Türkiye Plastik Sektörünün, küresel resesyon ve iç pazarlarda yaşanan daralmaya karşı büyüme trendini sürdürdüğüne dikkat çeken PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Hızlı büyümesini sürdüren sektörümüz, eskiyen makinelerini yeni teknolojilere yatırım yaparak yeniliyor, katma değerli üretim ve ihracatı arttırmayı hedefliyor. Zorluklara rağmen ekonomik büyümeye katkı sunmaya çalışan sanayicilerimizin, stratejik alan içinde belirlenen öncelikli yatırım ve üretimi uygun kredi kaynaklarıyla desteklenmeli” dedi. 

Küresel ekonomik daralmadan kısmen etkilenen plastik mamul üretiminin, 2023 yılının ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla miktar bazında %12,6 değer bazında ise %24,8 gerileyip 5,4 milyon ton ve 22,7 milyar dolar olarak gerçekleştiğini vurgulayan Eroğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “2023 yılı sonunda üretimin 2022 yılına kıyasla miktar bazında %3,6 ve değer bazında %2,9 artacağı ve 10,9 milyon ton ve 45,5 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. 2023 yılının ilk yarısında 5,4 milyon tonluk toplam plastik mamul üretimi içinde yaklaşık 2,28 milyon ton ile plastik ambalaj malzemelerinin başı çektiği, plastik inşaat malzemeleri üretiminin ise 1,09 milyon ton ile plastik ambalaj malzemelerini takip ettiği görülüyor.”

Makine teknolojisine yatırım arttı

2018-2022 yılları arasında yılda ortalama %8,3 artış gösteren plastik sektörünün makine yatırımlarının, 2023 yılının ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla %18 artarak 670 milyon dolara yükseldiğine dikkat çeken Eroğlu, zorluklara rağmen makine teknolojisine ciddi yatırım artışı olduğunun altını çizerek, “Yılın kalan aylarında aynı trendle sürmesi halinde makine ve teçhizat yatırımlarının 2023 sonunda 2022 yılına kıyasla %32 artarak 1 milyar 608 milyon dolar olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Plastik sektörü 2018-2022 yıllarını kapsayan dönemde, yılda ortalama 988 milyon dolarlık makine ve teçhizat yatırımı gerçekleştirmiştir. 2023 yılı sonunda 2022 yılına kıyasla plastik işleme makineleri üretiminin % 28, ithalatın %37, ihracatın % 33 ve yurtiçi satışların (plastik sektörünün makine yatırımı) % 32 artacağı tahmin ediliyor” şeklinde konuştu.

Eroğlu sözlerini şu şekilde devam ettirdi: “Plastik mamul ithalatı, 2023 yılı ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla, miktar bazında %2,4 artarken, değer bazında da %17,1 azalarak, 386 bin ton ve 2 milyar 102 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılı sonunda ithalatın 2022 yılına kıyasla miktar bazında %9,1 ve değer bazında %8,4 artarak 772 bin ton ve 4,2 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Plastik mamul ihracatı, 2023 yılının ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla miktar bazında %6,4 ve değer bazında da %8,8 geriledi, 1 milyon 258 bin ton ve 3 milyar 668 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılı sonunda plastik mamul ihracatının 2022 yılına kıyasla miktar bazında %5,4 değer bazında da %6,4 gerileyerek 2 milyon 516 bin ton ve 7 milyar 336 milyon dolara çıkacağı tahmin ediliyor. 2023 yılının ilk yarısında plastikler ve mamullerinde ihracat kimya sektöründe birinci ihracatçı sektör konumunu korudu.

Bu dönemde toplam ithalattan Çin’in, miktar ve değerde en büyük payı aldığı gözleniyor. Çin’in yanında Almanya, İtalya, Güney Kore ve Fransa toplam plastik mamullerde en büyük ithalat yaptığımız ülkeler konumunu koruyor. Söz konusu dönemde Irak, Almanya, İngiltere, İsrail ve İtalya plastik mamullerde en büyük ihraç pazarlarımız oldu.

Söz konusu dönemde birim ihraç fiyatlarının birim ithal fiyatlarının %54’ünü oluşturması, sektörde ihracattaki katma değerin daha da azalmasına neden oluyor. Türkiye plastik mamul dış ticaretinde daima fazla veriyor. Plastik mamul sektöründe 2023 yılının ilk yarısında 872 bin ton ve 1 milyar 566 milyon dolar dış ticaret fazlası verildi. Dış ticaret fazlası 2022 yılının eş dönemine kıyasla miktar bazında %9,8 azalırken, değer bazında %5,5 arttı.

Plastik mamul iç pazar talebi, 2023 yılının ilk yarısında bir önceki yılın eş dönemine kıyasla miktar bazında %13,1 değer bazında da %26,4 azalarak 4,6 milyon ton ve 21,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. İç pazar tüketiminin 2023 sonunda 2022 yılına kıyasla miktar bazında %6,9 değer bazında da %5,2 artarak 9,1 milyon tona ve 42,3 milyar dolara çıkması bekleniyor.

2023 yılının ilk yarısında toplam plastik ham madde üretiminin 507 bin ton civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Plastik ham madde ithalatı 2023 yılının ilk yarısında bir önceki yılın eş dönemine kıyasla miktar bazında %3,2 ve değer bazında %12,2 azalarak 4,44 milyon ton ve 6,41 milyar dolar olarak gerçekleşti. Plastik ham madde ithalatının 2023 yılında 2022 yılına kıyasla miktar bazında %5,2 artarak, değer bazında da %9,9 azalarak 8,87 milyon ton ve 12,8 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. 

Plastik ham madde ihracatı 2023 yılının ilk yarısında bir önceki yılın eş dönemine kıyasla miktar bazında %2,4 azalırken değer bazında %3,85 artarak 962 bin ton ve 1,60 milyar dolara çıktı. 2023 yılında plastik ham madde ihracatının 2022 yılına kıyasla miktar bazında %13,8 ve değer bazında %11 artarak 1 milyon 924 bin ton ve 3,19 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. 

2023 yılının ilk yarısında toplam plastik ham madde ithalatında ilk 3 sırayı S. Arabistan, G. Kore ve Çin almış olup bu 3 ülkenin toplam plastik ham madde ithalatımızdan aldığı pay miktar bazında %41 değer bazında %40 oldu. Bu dönemde toplam plastik ham madde ihracatında ilk 3 sırayı İtalya, Romanya ve İspanya almış olup bu 3 ülkenin toplam plastik ham madde ihracatımızdan aldığı pay miktar bazında %24 değer bazında %23 olarak gerçekleşti.”

Kimya sektörü 2,15 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı Temmuz ayında geçen yıl aynı döneme göre yüzde 8,4 artışla 20,1 milyar dolar oldu. Temmuz ayında en çok ihracat yapan ikinci sektör kimya ise 2,15 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 

Kimya sektörünün Temmuz ayı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Temmuz ayında kimya sektörüüz 2,15 milyar dolarlık ihracat ile en çok ihracat yapan ikinci sektör oldu. Geçen yıla kıyasla ihracatımızda yüzde 25’lik gerileme söz konusu. İlk yedi aylık dönemde ise ihracatımız 16,7 milyar dolar oldu. Küresel talepteki durgunluk devam ediyor. Bu yıl dünya ekonomisi için büyüme oranı geriye çekilerek yüzde 3 olarak revize edildi. Sektörümüzle ilgili emtia ve petrol fiyatları yine geçen yıla göre düşük seyrediyor. Bu gelişmeler elbette sektör ihracatımızı olumsuz etkiliyor. İhracatımızı ve rekabetçiliğimizi etkileyen önemli konulardan biri enflasyon ve kur dengesi. Kimya sektörümüz ham madde bakımından yüzde 70 oranında dışa bağımlı durumda. Bu oran plastikler ve mamullerinde yüzde 90’a kadar çıkıyor. Dolayısıyla dövize ihtiyacımız diğer sektörlere göre daha fazla olabiliyor. Bu açıdan döviz kurunun yükselmesi, reeskont kredilerinde döviz bozdurma zorunluluğunun kaldırılması ve finansmana ulaşımda Eximbank’ın sermayesinin artırılması kararlarını ihracatçılar olarak olumlu karşıladık. Diğer yandan olumsuz gelişmelere rağmen sektör ihracatımızı artırmak için pek çok faaliyet gerçekleştiriyoruz. Bu yıl Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, Güney Afrika Cumhuriyeti, Suudi Arabistan, Birleşik Krallık, İtalya, Panama, Hollanda, Filipinler, İsrail, Vietnam, Hong Kong ve Irak olmak üzere 16 farklı ülkede fuar milli katılımı, info stand ve ticaret heyeti gerçekleştireceğiz. İlk 7 ayda 11 fuar milli katılım organizasyonumuzu, 5 info stand, 3 ticaret heyeti ve 2 alım heyetimizi gerçekleştirdik. Yılsonuna kadar 3 fuar milli katılımı, 4 info stand, 5 Ticaret heyeti ve 3 alım heyeti organizasyonu yapmayı planlıyoruz. İhracat hedefimizi yakalamak için çalışmaya, üretmeye ve ihracata devam edeceğiz” dedi.

Temmuz ayında en çok “plastikler ve mamulleri” ihracatı gerçekleştirildi

Temmuz ayında kimyevi maddeler ve mamulleri ürün gruplarında plastikler ve mamulleri ihracatı, 724 milyon 171 bin dolarla kimya ihracatında ilk sırada yer aldı. İkinci sırada 481 milyon 756 bin dolarlık ihracatla mineral yakıtlar ve ürünler yer alırken, anorganik kimyasallar ihracatı 191 milyon 440 bin dolarla üçüncü sırada yer aldı. ‘Anorganik kimyasallar’ı takiben ilk onda yer alan diğer sektörler ise; ‘uçucu yağlar, kozmetikler ve sabun’, ‘boya, vernik, mürekkep ve müstahzarları’, ‘kauçuk, kauçuk eşya’, ‘eczacılık ürünleri’, ‘muhtelif kimyasal maddeler’, ‘yıkama müstahzarları’ve ‘organik kimyasallar’ oldu. 

Temmuz ayında en çok ihracat yapılan ilk on ülke Rusya, Hollanda, İtalya, Irak, İspanya, Almanya, ABD, İngiltere, Romanya ve Belçika oldu. Temmuz ayında ilk 10 ülke arasında en çok artış yüzde 31,86 ile İspanya’ya oldu.

2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde en çok kimya ihracatı yapılan ülkeler ise sırasıyla Rusya, Hollanda, İtalya, İspanya, Almanya, Romanya, ABD, Irak, İngiltere ve Belçika olarak ilk onda yer aldı.

Tetra Pak’tan döngüsel ekonomiye 1,5 milyon euroluk yatırım

Tetra Pak, içecek kartonlarının sürdürülebilir bir değer zinciri içerisinde geri dönüşümünü sağlamak için yatırımlarını sürdürüyor. Bu kapsamda şirket, Momentum Atık Yönetimi ile halihazırda devam eden atık içecek kartonu tedarik ağı oluşturma çalışmalarını desteklemek üzere, yeni ambalaj atığı toplama ve ayrıştırma tesisi yatırımı için düğmeye bastı. Tesiste günde 100 ton ambalaj atığı türlerine göre ayrıştırılacak. Ayrıca ülkemizde ilk kez içecek kartonlarını diğer atıklardan otomatik olarak ayıran bir teknoloji kullanılacak.

Yatırımın toplam değeri 2,5 milyon euro 

Toplam değeri 2,5 milyon euro olarak belirlenen projede Tetra Pak’ın desteği ise yaklaşık 1,5 milyon euro olacak. Tesisin faaliyete başlamasının ardından yürürlüğe girecek atık içecek kartonu geri dönüşüm hedefleri kapsamında Momentum Atık Yönetimi, ülke genelindeki atık kaynaklarını belirleyerek hem takip edilebilir toplama sistemleri oluşturacak hem de mevcut toplama çalışmalarının optimizasyonuna destek verecek. Böylece Momentum Atık Yönetimi tüm saha çalışmalarında aktif rol üstlenecek. Yatırımın tam kapasite devreye girmesiyle birlikte ise geri dönüşüm tesislerine yıllık 5 bin ton içecek kartonu temin edilmesi hedefleniyor.

“Ambalajların geri dönüşümü için kapasitemizi artırmak önceliklerimiz arasında”

Tetra Pak’ın merkez ofisinde gerçekleştirilen imza töreninde açıklamalarda bulunan Tetra Pak Türkiye Genel Müdürü Konstantin Kolesnik, “Tetra Pak olarak küresel sürdürülebilirlik politikalarımız çerçevesinde, üretim ve tüketimin tüm süreçlerinde çevreyi korumayı prensip ediniyoruz. Global çapta sürdürdüğümüz faaliyetlerimizi, Türkiye’de de aynı biçimde uygulayarak atıkları daha iyi ve sistemli şekilde yönetip gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için çalışıyoruz. Bu vizyon doğrultusunda ambalajların geri dönüşümü için mevcut kapasitemizi artırmak, şirket önceliklerimiz arasında yer alıyor. Momentum Atık Yönetimi’yle gerçekleştirdiğimiz iş birliği sayesinde ambalaj atığı toplama ve ayıklama kapasitemizi genişlettik. Bu yatırım, Tetra Pak’ın Türkiye’deki sistem geliştirme çalışmalarına yön verecek pilot bir proje niteliğinde olacak” ifadelerini kullandı.

“İş ortağımızın saha tecrübesi ortak yatırımda itici güç oldu”

Yatırımın detaylarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tetra Pak Türkiye, İran, Kafkas Ülkeleri & Orta Asya Sürdürülebilirlik Direktörü Volkan Aydeniz, “Momentum Atık Yönetimi şirketiyle başlattığımız iş birliği, Türkiye’de kurulu geri dönüşüm kapasitesinin verimli şekilde işletilebilmesine, atıkların belirli bir sistem çerçevesinde ayrı şekilde toplanabilmesine ve karışık olarak toplanan ambalaj atıklarının içerisinden ayrıştırılmasına odaklanıyor. İş ortağımızın saha tecrübesi, atık tedarik sistemi kurma ve işletmeye yönelik vizyoner yaklaşımı, ortak yatırımda itici güç oldu. İçecek kartonu geri dönüşümü yapan kağıt fabrikalarıyla mevcut olumlu ilişkiler, geri dönüşüm değer zinciri oluşturma çabalarımızın daha geniş bir paydaş kitlesiyle desteklenmesine vesile oldu. Dolayısıyla Tetra Pak’ın dünya genelinde 200’ün üzerinde iş ortağıyla sürdürdüğü döngüsel ekonomi ve değer zinciri oluşturma çalışmaları için Türkiye’deki bu yatırımımız büyük önem teşkil ediyor” dedi.

“Atık ayrıştırma ve içecek kartonlarının ayrı toplanması için yatırımlarımız sürecek”

Aydeniz, sözlerini şöyle noktaladı: “Tetra Pak olarak, Türkiye’de kalıcı bir içecek kartonu geri dönüşüm değer zinciri oluşumuna destek veriyor, paydaşlara liderlik ederek kendi dinamikleri içinde sorunsuz işleyen bir ekosistemin oluşumu için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu süreçte bugüne kadar yaklaşık 2,5 milyon euro değerinde yatırım gerçekleştirdik. Yeni tesis yatırımıyla desteğimiz 4 milyon euroya ulaşacak. Atık ayrıştırma ve içecek kartonlarının kaynağında ayrı toplanması için iş birliklerimiz ve yatırımlarımız sürecek.”

“Önemli bir ortaklığa imza attık”

Momentum Atık Yönetimi ve Danışmanlık Genel Müdürü Sema Nur Çetinkaya ise iş birliğine ilişkin şöyle konuştu: “Sıfır atık ve döngüsel ekonomi ilkeleriyle Tetra Pak ile birlikte kompozit ambalaj atıklarının ve özellikle de içecek kartonu adını verdiğimiz süt ve meyve suyu kutularının geri dönüşümünü arttırmak için çalışmalarımıza başladık. Ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması, güncel teknolojilerle ayrıştırılması ve uygun prosese sahip tesislerde geri dönüşümünün sağlanması yolunda önemli bir ortaklığa imza attığımıza inanıyoruz. Kağıt ve kompozit malzeme üreticileri için değerli ham madde niteliği taşıyan içecek kartonu atıklarının çevreye ve ülke ekonomisine katkısını temin etmeye yönelik projelerimiz devam edecek.”

Türkiye’deki paydaşlarla döngüsel ekonomiye önemli katkı

Tetra Pak, tüketim sonrası oluşan kullanılmış içecek kartonlarının yanı sıra müşterilerinin tesislerinde ortaya çıkan ambalaj malzemesi atıklarını tekrar değerlendirmek üzere Kahramanmaraş Kağıt, Viking Kağıt ve Öz Aytı firmalarıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Kahramanmaraş Kağıt ile ortak projeler kapsamında yıllık 18 bin ton karton geri dönüştürülebiliyor. AYTI Entegre ile yapılan iş birliği kapsamında tesiste yıllık 5 bin ton geri dönüşüm gerçekleştiriliyor. Tetra Pak’ın paydaşı olan ve İzmir'de faaliyet gösteren Viking Kağıt’ın fabrikasında ise Türkiye’de ve bölgede ilk olarak içecek kartonu atıklarından üretilen “Select Nature” markalı temizlik kağıtları yurt içi ve yurt dışındaki tüketicilerle buluşuyor. Tetra Pak ortaklığıyla hayata geçirilen recyfiber teknolojisi sayesinde yıllık kapasitesi 20 bin ton olan tesiste içecek kartonlarının geri dönüşümü sağlanıyor.

Momentum Atık Yönetimi hakkında

2022 yılında kurulan Kahramanmaraş merkezli Momentum Atık Yönetimi, 15 yıllık sektörel tecrübeye sahip akademik ve teknik uzman kadrosuyla hizmet veriyor. Çevreye duyarlı, güvenilir, etik, müşteri ve çözüm odaklı mühendislik ve müşavirlik çalışmalarıyla faaliyetlerini sürdüren şirketin hizmet kapsamı arasında; atık yönetim danışmanlığı, atık yönetimi sektörel veri analizleri, saha araştırması ve raporlama, atık yönetimi uygulamaları, çevresel sürdürülebilirlik projeleri, stratejik danışmanlık, proje yatırım danışmanlığı, iş geliştirme danışmanlığı, mühendislik projeleri, çevre mevzuatı danışmanlığı, sıfır artık uygulama danışmanlığı, geri dönüşüm tesisleri için tehlikesiz atık temini bulunuyor.

Poelsan’dan peyzaj sektörüne teknolojik yatırım

Sulama sistemleri sektörünün yenilikçi markası Poelsan, 1 milyar TL yatırım ve yerli üretim ile geliştirdiği PoelsanARC Sprey ve Nozulları satışa sundu. Otomatik sulama sistemleri alanında 2025 yılına kadar 2 milyar TL’ye varan stratejik yatırımlara imza atacak olan şirket, global pazarda Türk peyzaj sektörünün yerlilik oranını artırmayı hedefliyor. Geleneksel sulama sistemlerine göre yüzde 30 ile yüzde 50’ye varan su tasarrufu sağlayan PeolsanARC Sprey ve Nozullar, bitkilerin kök bölgelerine yönlendirmeyle su israfını minimize ediyor.

İleri teknoloji ve yerli mühendislikle geliştirilen ürünleri ile Türkiye’de bir ilki başardıklarını ifade eden Poelsan Yönetim Kurulu Başkanı Yeliz Dağdelen Gür, “Sektörün lider markası olarak ilk günden itibaren büyük sorumlulukla hareket ediyoruz. Hayata geçirdiğimiz her üründe yenilikçilik metodolojisini benimseyerek sürdürülebilirliği merkeze alan bir yaklaşımla adımlarımızı atıyoruz. En temel ihtiyacımız olan suyun kısıtlı bir kaynak olduğu bilinciyle tüm ürünlerimizi geleceğin beklentilerine yönelik geliştiriyor ve çeşitlendiriyoruz” dedi.

Stratejik Bir Hamle

PoelsanARC markasının 30 yıllık başarı hikâyesinde yine fark yaratan yeni bir kilometre taşı olduğunu paylaşan Yeliz Dağdelen Gür, “Sektörel dinamikleri değiştirecek nitelikte dünya standartlarında ürettiğimiz çevreci ve kaliteli ürünlerimiz ile otomatik sulama sistemleri alanında verimliliğin arttırılmasını hedefliyoruz. Otomatik sulama sistemleri gerek peyzaj gerekse tarımsal alanlarda geleceğin teknolojisi olarak nitelendiriliyor. Doğa dostu ve son teknoloji ile geliştirilen kaliteli ürünlerimizle ülkemizi bu alanda temsil edecek olmaktan dolayı gurur duyuyoruz” dedi.

Sadece bugünün değil geleceğin ihtiyaçları doğrultusunda projeler geliştirdiklerini belirten Dağdelen Gür, “Tarım alanları, peyzaj, içme suyu şebekeleri, seralar ve damla sulama sistemlerinde son teknoloji ürünlerimiz ve yenilikçi yaklaşımımızla 80’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor, sürdürülebilir bir gelecek için gayret gösteriyor ve aynı zamanda stratejik anlamda özel projelere imzamızı atıyoruz” diye konuştu.

Batı Polimer yüksek teknolojili geri dönüşüm tesisi kuruyor

30 yılı aşkın deneyimi ile Türk petrokimya endüstrisinin önemli ham madde tedarikçileri arasında yer alan Batı Polimer A.Ş., sektördeki güçlü konumunu yüksek teknolojili geri dönüşüm tesisi kurarak geliştirmeyi hedefliyor. BTP Grubu’nun amiral gemisi olan şirketin, Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nde (ALOSBİ) bulunan 15 bin metrekare arazisinde inşasına başladığı yüksek teknolojili geri dönüşüm yatırımının 2024 yılı son çeyreğinde devreye alınması hedefleniyor. 

Batı Polimer Genel Müdürü Berat Güzelel, yeni sanayi yatırımları ve şirket satın almaları ile sektördeki güçlü konumlarını büyüttüklerini belirterek, yeni yatırımlarına da bu vizyonla yaklaştıklarını vurguladı. 

Geri dönüşüm cari açık dostu bir sektör

Türkiye’de geri dönüşüm sektörünün olması gereken seviyenin çok altında kaldığına dikkat çeken Güzelel, ham maddede yüzde 88 oranında ithalata bağımlı olan sektörde yüksek teknolojili geri dönüşüm tesislerine ihtiyacın her geçen yıl artacağına işaret etti. 

Geri dönüşüm sektörünün, cari açık dostu bir sektör olduğunu kaydeden Berat Güzelel, Türkiye’nin mevcut büyüme trendini sürdürmesi halinde 2050 yılında geri dönüşümde 73 milyar dolarlık bir sektör büyüklüğüne ulaşacağı bilgisini verdi. 

Küresel Plastik tüketiminin sadece yüzde 8’inin geri dönüştürüldüğünü, 2035 yılına kadar geri dönüştürülmüş plastiklerin tüketiminin, toplam tüketimin %30’na ulaşmasının beklendiğini hatırlatan Güzelel, şu değerlendirmeyi yaptı: 

 “Yaklaşık 200 milyon TL’ye mal olacak yatırımımız ile ülkemize, ihtiyaç duyduğu inovatif ve yüksek teknolojili bir geri dönüşüm tesisi kazandırmak istiyoruz. Hedefimiz ilk aşamada aylık 1000 ton kapasite ile polietilen ve polipropilen ham maddeden imal edilmiş plastik ürünlerin toplanarak geri dönüşümünü sağlayacağız. Hem ihracat yapacak hem de iç piyasa ihtiyacını karşılayacağız. Geri dönüşümünü sağlayacağımız malzemeleri başta Avrupa olmak üzere yurt dışından temin edeceğiz. İç piyasadan bu kadar malzemeyi bulmak zor. Plastik atık toplayan bu alanda uzmanlaşmış ciddi firmalar ile işbirliği yapacağız. Yeşil Mutabakat sürecinde, ülkemizden Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelere ihraç edilecek her türlü sanayi ürünün içerisinde belirli oranlarda geri dönüştürülmüş malzeme kullanmak zorunlu olacak. Plastik de bu sektörlerin başında geliyor. Bugün hayatımızın her alanında bulunan plastiğin, daha yüksek derecede katma değer yaratması için geri dönüşüm sektörümüzün dünyadaki örneklerine uygun şekilde gelişmesi gerekiyor. Bugün itibarıyla Türkiye’de geri dönüşüm deyince sokaktan pet şişe ya da gazete kağıdı toplamak akla geliyor. Oysa her sektörde geri dönüştürülebilir malzemeler var ve bu ürünler birkaç kez geri dönüştürülerek tekrar üretim süreçlerinde kullanılıyor. Bu nedenle hemen her sektörde geri dönüşüm önem kazanacak ve bu alana yapılacak yatırımlar artacak. Biz de Yeşil Mutabakat süreçlerine uygun olarak, ihracata odaklanan; bilgi ve teknoloji yoğun bir yatırımı ülkemize kazandırmak istiyoruz.”

ALPLA, tüm geri dönüşüm faaliyetlerini yeni ALPLArecycling markası altında birleştiriyor

Plastik ambalaj uzmanı şirket, 2025 yılına kadar en az yüzde 25 oranında tüketici sonrası malzeme (PCR) üretmeyi hedefliyor.

Mekanik geri dönüşüme odaklı çalışan ALPLA, 2021'den bu yana faaliyetlerini küresel ölçekte büyütmek için yılda 50 milyon Euro'dan fazla yatırım yapıyor. Yeni fabrikalar, mevcut tesislerin genişletilmesi, iş ortaklıkları üzerinden yapılan girişimler ve stratejik alımlar sonucunda yıllık bazda mevcut ve öngörülen üretim kapasitesi iki katına çıkarak 350.000 ton PCR malzemesi seviyesine ulaşmış durumda. Güney Afrika'da kısa süre önce duyurulan yeni bir fabrikanın inşası ve Polonya'daki saha genişletme çalışmaları ile birlikte yıllık kapasite 266.000 ton rPET (geri dönüştürülmüş PET) ve 84.000 ton rHDPE (geri dönüştürülmüş HDPE) seviyesinde.

Yaklaşık 1.100 ALPLA çalışanı geri dönüşüm konusunda çalışıyor

Şirket, dördü bölgesel iş ortaklarıyla yapılan ortak girişimler olmak üzere 13 fabrikada yüksek kaliteli rPET ve rHDPE üretimine ek olarak, yüksek oranlarda geri dönüştürülmüş malzeme, optimal geri dönüştürülebilirlik ve düşük ağırlığa sahip sürdürülebilir ambalaj çözümleri geliştirilmesine ağırlık veriyor. Geri dönüşüm sektörünün giderek artan önemi, güçlü büyüme ve yükselen talep nedeniyle şirket, ALPLArecycling markasını yarattı ve markaya özel bir de web sitesi hazırladı. Bu web sitesi, geri dönüşüm üzerine kapsamlı bilgileri, mevcut ürünleri, geri dönüşüm tesislerinin ve ortak girişimlerin lokasyonlarını bir araya getiriyor.

ALPLA CEO'su Philipp Lehner, "Her yıl kullanılmış ambalajlarımızı tekrar kullanarak daha yüksek kaliteli, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir ambalajlar üretiyoruz. Kendi üretimimiz, geliştirmemiz ve malzeme optimizasyonumuz sayesinde kalite ve miktarın yanı sıra bölgesel ve ulusal geri dönüşüm döngülerini de destekliyoruz. Plastik geri dönüşümü karbon tüketimini yüzde 90'a kadar düşürürken, atıkları azaltıyor, tesislerde değer ve istihdam yaratıyor" diye belirtiyor. 

ALPLA Geri Dönüşüm Bölümü Genel Müdürü Dietmar Marin ise, "Uzun yıllara dayanan uzmanlığımız ve kendi malzemelerimize erişimimiz müşterilerimize rekabet avantajı sağlıyor. Bu yeni markamız, geri dönüşüm ve büyüyen pazarlarda genişleme yönündeki planlarımızla ilgili açık bir taahhüt niteliğinde" ifadelerini kullanıyor. 

Önümüzdeki yıllarda Güney Afrika, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesi gibi yerlerde çalışmalarını hızlandıracaklarını belirten Marin sözlerine şöyle devam ediyor, "Sürdürülebilir ambalaja olan ilgi tüm dünyada gittikçe artıyor. Dünyanın her yerinde öncü konumdayız ve gelecekteki çözümler için şimdiden güçlü bir ortağız."

Geri dönüşüm hedefi: 2025 yılına kadar yüzde 25 PCR malzemesi

ALPLA hali hazırda yüzde 20 oranında PCR malzemesi işliyor ve bu oranı 2025 yılına kadar en az yüzde 25'e çıkarmayı hedefliyor. Ayrıca, tüm ambalaj çözümlerinin o zamana kadar tamamen geri dönüştürülebilir olması bekleniyor. Şirket 2018 yılından beri Ellen MacArthur Vakfı'nın bir girişimi olan Yeni Plastik Ekonomisi'nin bir parçası olarak çalışmalarına da devam ediyor. Şirket Danışma Kurulu Başkanı Günther Lehner şu ifadeleri kullanıyor, "Geri dönüştürülebilir bir malzeme olarak plastiğe ve kapalı şişeden şişeye döngüsünün başarısına yürekten inanıyoruz. Hedefimiz, verdiğimiz taahhüt sayesinde mümkün olduğunca fazla ülkede altyapı ve farkındalık oluşturarak böylece çevre, ekonomi ve toplum bağlamında katma değer yaratmak."

Plastik kirliliği ile mücadele için sahil sahiplenme çağrısı

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye’nin 8 bin kilometreyi aşkın kıyı şeridinde tüm bölgeleri temsil edecek 150 sahilin sahiplenilmesi ile denizlerdeki kirlilik miktarı ve çeşitliliğiyle ilgili sağlıklı bilgi edinmeyi, ilgili kurum ve kuruluşlara açık kaynak veri tabanı bilgisi sağlanmayı amaçlayan “Sahil Sahiplen Programı”nı başlattı.

Gönüllü ekiplerin tutarlı ve güvenilir katılımına dayanan programa dileyen herkes başvurarak Türkiye’deki en büyük dinamik atık izleme haritasının oluşturulmasına yardımcı olabilecek. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından geliştirilen “Adopt a Beach” vatandaş farkındalığı ve deniz çöpü izleme mekanizmasına dayanan program kapsamında gerçekleştirilecek deniz çöpü izleme süreci, Yunanistan Deniz Araştırmaları Merkezi (HCMR) tarafından kullanılan yönteme göre yapılacak. 

Akdeniz Havzasında plastik kirliliği sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla WWF-Yunanistan, WWF-Tunus ve WWF-Türkiye’nin bir araya gelerek hayata geçireceği projenin Türkiye tanıtım etkinliği 20 Haziran Salı günü, Marmara Yelken Kulübü’nün ev sahipliğinde yapıldı. 

Açılış konuşmasında plastik kirliliğinin yol açtığı tehditlere değinen WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, “WWF-Türkiye olarak, bir yandan sürdürülebilir uygulamaları teşvik ederken bir yandan da doğa koruma alanındaki sorunlar hakkında farkındalık yaratmak için çalışıyoruz. Bu çerçevede, hedeflerimizden biri de 2030 yılına kadar doğaya karışan plastiğin sıfırlanması. Bu hedefe yönelik ana yollardan biri ise şehirlerden doğaya karışan plastik kirliliğine son vermek. Sahil Sahiplen, denizlerdeki plastik atıkları izlemek ve bu sorunla başa çıkmak için nitel ve nicel verilerin toplanması yoluyla plastik ve kıyı kirliliğini en aza indirmeyi amaçlayan bir girişim. Türkiye’nin dört bir yanında denizlerdeki kirliliği ölçmek ve değerlendirmek için gönüllü grupları, gençleri, okulları; vatandaş bilimi yoluyla katılıma davet ediyoruz. Elde edilen verilerle özellikle tek kullanımlık plastiklerin azaltılması için bir yandan politika değişikliklerinin gerçekleşmesini, diğer yandan toplumsal farkındalığı arttırmayı ve vatandaşları harekete geçirmeyi amaçlıyoruz” dedi. 

Tanıtım etkinliğinde, WWF-Türkiye Plastik Projeleri Uzmanı Togay Tanyolaç tarafından programın işleyişi hakkında bilgi verildi. Örnek uygulama olarak İstanbul Erenköy Plajı’nda atık toplama ve tasnif çalışması düzenlendi ve elde edilen veriler değerlendirildi.

Henkel, İstanbul Tuzla’daki fabrikasını karbon nötr hale getirdi

Henkel'in İstanbul Tuzla’daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikası; Hindistan, Orta Doğu ve Afrika (IMEA) bölgesinde karbon nötr ilk iki Henkel tesisinden biri oldu.

Bu kilometre taşı, şirketin 2030 yılına kadar global operasyonlarının iklim pozitif olmasına yönelik hedefi için önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. Henkel’in İstanbul Tuzla’daki ve Hindistan'ın Chennai kentindeki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikaları; şirketin Hindistan, Orta Doğu ve Afrika (IMEA) bölgesinde karbon nötr hale gelen tesislerinden ilk ikisi oldu.

Henkel’in Tuzla Fabrikası’nın sıfır karbon salınımı ayak izine geçişi; LED aydınlatma kullanımı, akıllı hareket sensörleri ve doğal aydınlatma gibi enerji verimli çözümlerin yanı sıra, tesis içi ve dışında ihtiyaç duyulan elektrik enerjisinin de yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edilmeye başlanması sayesinde gerçekleştirildi. Tuzla’daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikasını  karbon nötr hale getiren şirket, dünyanın en yaygın kullanılan sera gazı hesaplama standartları olan Sera Gazı (GhG) Protokolü’ne ait kapsam 1 ve 2'yi karşılıyor.

Henkel, 2030 yılına kadar Türkiye'deki tüm üretim tesislerini karbon nötr tesislere dönüştürmeyi, enerjisinin yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı ve gelişmiş teknolojilerle fosil enerji kaynaklarının kullanımını azaltmayı hedefliyor.

IMEA Bölgesi Operasyonlar ve Tedarik Zinciri’nden Sorumlu Başkan Yardımcısı Simon Ulmann konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle ifade etti: “Tuzla'daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikamızda karbon nötrlüğe ulaşarak, global sürdürülebilirlik hedeflerimize yönelik açık ve somut bir kararlılığı ortaya koymuş olduk. Çevresel etkinin azaltılmasına yönelik acil ihtiyacın farkındayız ve daha sürdürülebilir bir geleceğe ulaşma yolunda önemli adımlar atıyoruz. Henkel’de 2030+ Sürdürülebilirlik Hedefleri Çerçevemiz; gezegenimizin yenilenmesine destek olmak, toplulukların gelişmesine yardım etmek ve güvenilir ortaklık gibi uzun vadeli üç temel hedefimizi ortaya koyuyor. Hedeflerimize doğru yolculuğumuzda, Tuzla ve Chennai'daki fabrikalarımızı karbon nötr hale getirmek, önemli bir kilometre taşını oluşturuyor. Bu fabrikalarımızın, IMEA bölgesinde karbon nötrlüğe ulaşan ilk iki Henkel tesisi olmaları, özellikle büyük bir başarı. Bu sayede müşterilerimize, ortaklarımıza ve paydaşlarımıza da karbon salınımını ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltma çabalarımızda bize katılmaları yolunda ilham kaynağı olmayı umuyoruz.”

Henkel’in Tuzla Fabrikası’nda, fosil yakıtlı ısıtıcı yerine elektrikli sıcaklık kontrol ünitesi kullanılmaya başlandı. Geleneksel kazan ise geliştirilmiş elektrikli bir versiyon ile değiştirildi. Tesis içi Fotovoltaik (PV) Çatı Güneş Enerjisi Sistemi kurularak, Enerji Satın Alma Anlaşmaları (PPA) ve IREC'ler* ile fabrikaya yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik sağlanmaya başlandı.

Türk Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Başkanı ve Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Operasyonlar Direktörü Mehmet Yılmaz, "Tuzla'da kayda değer bir ilerleme sağladık ve bölgede karbon nötrlüğe ulaşan ilk tesislerden biri olmaktan gurur duyuyoruz. Elde ettiğimiz başarı, Henkel'in tüm iş alanlarında sürdürülebilir gelişme yönünde ilerlemek konusunda hissettiği global kararlılığı yansıtıyor” şeklinde konuştu.

Henkel, sürdürülebilir yarınlara yönelik global stratejisinin bir parçası olarak, 2030 yılına kadar üretim süreçlerini iklim pozitif hale getirme hedefinde iddialı. Şirket, 2025 yılına kadar dünya genelindeki üretim tesislerinde, karbon ayak izini 2010 baz yılına kıyasla, ürün tonu başına yüzde 65 oranında azaltmayı hedefliyor. Bugüne kadar ise, karbon ayak izini ürün tonu başına yüzde 55 oranında azaltmayı gerçekleştirmiş durumda. Şirket, 2030 yılına kadar elektrik ihtiyacının yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan karşılamak için çalışmalarına devam ediyor. Halihazırda Henkel'de kullanılan yenilenebilir elektriğin payı yüzde 68’dir. Ayrıca şirket, üretimde kullanmakta olduğu son kalan fosil yakıtları da biyogaz gibi yenilenebilir alternatiflerle değiştirmeyi amaçlıyor. Şirket, kendi kullanımı için gerekli olmayan karbondioksit nötr enerji fazlasını da iklim pozitif olma hedefi çerçevesinde üçüncü partilere tedarik edecek.

SOCAR Türkiye, Kalite Yönetim Sistemi Standartları’nın tasarlanmasında aktif rol oynuyor

İş Süreçleri ve Kalite Yönetim Sistemleri alanlarında vizyonlarını “Standartları takip eden değil, standartları tasarlayan ekip” olmak yönünde belirleyen SOCAR Türkiye, belirledikleri vizyon doğrultusunda ISO’nun dünyada ilk kez oluşturmaya başladığı İnovasyon Yönetim Standardı hazırlama çalışmalarında aktif rol aldı.

Standardın yayınlanmasının ardından Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile iş birliği yaparak SOCAR Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Şirketi’nde endüstride dünyada ilk ISO 56002 İnovasyon Belgelendirmesi’ni gerçekleştirdiklerini belirten SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi İş Mükemmelliği Başkan Yardımcısı İbrahim Kadıoğlu, “Sürdürülebilirlik stratejimiz doğrultusunda 2022 yılında, sürdürülebilir ham maddeler ve bu ham maddelerle üretilen ürünlerin tedarik zinciri boyunca şeffaf bir şekilde izlenebilirliğini ortaya koyan, paydaşlarımıza ürünlerin sürdürülebilirlik gereksinimlerini karşıladığını garanti eden bir sertifika olan ISCC (International Sustainability Carbon Certification) sertifikasını ilk kez aldık. Şirket varlıklarının maliyetlerini, risklerini, fırsat ve performanslarını doğru yaklaşım, planlama ve uygulamalar ile analiz edip onlardan maksimum fayda sağlamayı amaçlayan ISO 55001 Varlık Yönetim Sistemi’ni, Petkim ve STAR Rafineri kapsamında belgelendirdik. Bu derece büyük bir kapsamda Türkiye’de bir ilki daha gerçekleştirmiş olduk” dedi.

İş süreci yönetimi kurumun çevikliğine katkı sağlar

Kalite faaliyetleri kapsamında Türkiye’de birçok dernek, sivil toplum örgütü veya şirketlerle bilgi alışverişi gerçekleştirdiklerini belirten İbrahim Kadıoğlu, şunları söyledi: “Kalite Yönetim Sistemi Çalışmaları ile eş zamanlı iş süreç çalışmalarına da devam ediyoruz. Günümüzün değişken iş ortamı, yüksek etkili teknolojilerin artan karmaşıklığı ve yaygınlığı, kuruluşların işlerini yürütmesinde zorluklar oluşturuyor. Tüm sektörlerdeki ve coğrafyalardaki şirketler, bunları ele almak için İş Süreci Yönetimi’ne daha fazla odaklanıyor. İş süreçlerini modellemek; analiz etmek, ölçmek, iyileştirmek, optimize etmek, çevikliğini artırmak ve dijitalleştirmek için çeşitli yöntemlerin kullanıldığı stratejik bir yaklaşımdır. Ayrıca; analitik yaklaşım, sürekli izleme ve karar yönetimi ile hedeflenen iş sonuçlarına ulaşmak için kişileri, sistemleri, bilgi ve materyalleri koordine eden sistem bütünüdür. Birçok kuruluşta ‘iş akış şemalarının’ çizimi, iş süreçlerinin yönetimi olarak algılansa da aslında doğru bir yaklaşımı ifade etmiyor. Yalın, anlaşılabilir, kurum stratejisi ile uyumlu, uçtan uca tasarlanmış bir iş süreçleri yönetimi kurumun değişikliklere uyumunu, çevikliğini, katma değerli çıktılar elde edilmesini ve verimliliğini artırarak sürekli iyileştirmeye katkı sağlıyor.”

26 adet yönetim sistemi sertifikası bulunuyor

Süreçlerin yaşayan bir sistem olması sebebiyle süreç değişikliklerinin yönetimi ve sürekli iyileştirme çalışmalarının devam ettiğini kaydeden Kadıoğlu, “Değer odaklı iş süreçleri yönetimi yaklaşımı ile stratejik değişiklikleri, iş süreçlerini etkileyen büyük projeleri, yeni geliştirilen işleri, süreçlerin işleyişini etkileyen darboğazların çözümü kaynaklı ihtiyaçları sürekli analiz ediyor ve süreç iyileştirme çalışmalarını yürütüyoruz. Kalite yönetim sistemlerimizin kapsam genişliği ve çeşitliliği ile ilgili sayılara değinirsem, mevcutta Petkim’de 8 adet, STAR Rafineri’de 7 adet ve SOCAR Depolama’da 4 adet farklı ISO Yönetim Sistemi Standardı uygulanıyor. Şirketlerimizde sürdürülen yönetim sistemi sertifikalarımızın sayısı, liman faaliyetlerimizin sistem sertifikaları ile birlikte 26’ya ulaştı. Bu sistemler; ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi, ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetim Sistemi, ISO 55001 Varlık Yönetim Sistemi, ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi, ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemleri” diye konuştu.

Sistem kontrolleri 98 farklı noktada yapılıyor

Faaliyetlerinin ilgili yönetim sistem standartlarına uygunluğunu her yıl gerçekleştirdikleri iç tetkiklerle doğruladıklarını ifade eden Kadıoğlu, bu yıl Rafineri ve Petrokimya İş Birimi’ndeki şirketlerde 98 farklı tetkik noktasında, farklı uzmanlıklara sahip 20 baş tetkikçi, 65 iç tetkikçiden oluşan 20 tetkik ekibi ile iç tetkikleri entegre olarak planladıklarını söyledi. Kadıoğlu, ayrıca iş biriminin tüm noktalarına temas eden bir uygunluk değerlendirme çalışması olmasının iyileştirme fırsatlarının tespit edilmesine zemin hazırladığını ve sürekli iyileştirmeye önemli bir girdi sağladığını belirtti.

GF Hakan Plastik “İyi Süpürme Hareketi” ile plastiklerin doğaya salınımını engelliyor

GF Hakan Plastik şirket vizyonunda vurguladığı “Çevreye Duyarlı” olma ve politikasında taahhüt ettiği “Çevresel Kirlenmeye Karşı Önlem Alma” konusunda sürdürdüğü çalışmalarına bir yenisini ekleyerek PAGEV ile yürüttüğü iş birliği ile Operation Clean Sweep / İyi Süpürme Hareketi sertifikası aldı. 

Dünyada, çevresel kirliliği azaltmak amacıyla geliştirilen global çalışmalardan biri olan Operation Celan Sweep (OCS) Türkiye'de PAGEV tarafından yürütülüyor. OCS / İyi Süpürme Hareketi, plastik üretimindeki granüllerin üretimi, nakliyeleri ve üretilmesi esnasında tesislerde meydana gelen kayıp ve sızmalarının engellenmesi, küresel bir çevresel sorun olan deniz kirliliğinin ve karada bulunan plastik ham maddelerin denizlere karışmasının önlenmesi amacını taşıyor. 

GF Hakan Plastik, ilk olarak Çerkezköy tesisinde başlattığı ve yaklaşık 4 ay süren; üretim, bakım, çevre, kalite ve idari işler birimlerinin yoğun katılımları ile tamamladığı program sonucunda denetimden geçerek yapılan çalışmaların uygunluğunu belgelendirdi. Şirketin Şanlıurfa tesisi için de hazırlanan yol haritası üzerinde başlatılan çalışmaların 2023 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

 

Petrokimya sektörüne TOGG yatırım modeli önerisi

İKMİB tarafından düzenlenen Plastik Sektörü Değerlendirme Toplantısı’nda petrokimya sektörü masaya yatırıldı. Sektör, ithalat bağımlılığına çözüm olarak TOGG yatırımının örnek alınmasını öneriyor.

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından düzenlenen Plastik Sektörü Değerlendirme Toplantısı’nda sektörün sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Toplantıya İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün ile İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki Plastik sektörü temsilcileri katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Ege Plastik Sanayicileri Derneği (EGEPLASDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkan Yardımcısı Şener Gençer, Türkiye’nin yerli petrokimyasal üretimindeki sorununun, 40 yılı aşkın süredir çözümsüz kaldığını vurguladı. Gençer, “Bu durumun devam etmesi halinde, global petrokimya üreticilerinin ithalat cennetine çevirdikleri ülkemiz, bu kez ithalatçıların istedikleri gibi fiyat dayatacakları bir ülke haline gelecektir. Bunu önlemenin yolu yerli ve milli otomobilimiz TOGG örneğinde olduğu gibi devletin oyun kurucu ve yatırımcı olarak sektörde yeniden yer almasından geçmektedir” dedi.

Türkiye’nin yerli petrokimya üreticisi Petkim’in 15 yıldır özel sektörün yönetiminde olmasına rağmen, üretiminde dikkat çekici bir artış yaşanmadığına dikkat çeken Şener Gençer, buna karşılık sektörün talepteki artış oranının, Türkiye’nin büyüme hızının çok üzerinde olduğunu ve yerli üretimin payının son 15 yılda yüzde 20’den yüzde 12’ye kadar düştüğü bilgisini verdi.

“Yatırımlar heyecan verici, hızlandırılmalı”

SASA ve Rönesans Grubu gibi şirketlerin Adana’da devam eden Polipropilen ve PTA yatırımlarından büyük heyecan duyduklarını kaydeden Şener Gençer, “Bu yatırımların bir an önce devreye alınmasını elbette heyecanla bekliyoruz. Ancak bu ürünlerin dışında Türkiye’nin net ithalatçı olduğu onlarca ürün bulunuyor. Bu veriler ışığında sektörümüz ve kamuoyumuzla paylaşacağımız radikal önerimiz şudur: Devletimizin dünyadaki gelişmeleri ve sektörel trendleri doğru okuyarak, ölçek ekonomisini gözeterek yeniden petrokimya sektörüne yatırımcı olarak girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özel sektörün mevcut ve planlanan yatırımlarını engellemeden ve onlara rakip olmadan devletin de petrokimyaya yatırım yapabileceğine inanıyoruz. Yerli otomobil projemiz TOGG’da nasıl devlet ve babayiğitler olarak gösterilen özel sektör şirketleri el ele vererek muhteşem bir başarı hikâyesi yazdıysa, petrokimyada da benzer strateji uygulayabiliriz. Devlet, Petkim’in ve diğer şirketlerimizin ürettikleri ürünleri değil; ülkemizde üretilmeyen ya da çok yüksek oranda ithalata bağımlı olduğumuz katı ve sıvı petrokimyasalları üretebilir. Türkiye’de petrokimyada sektöründe kim hangi üretimi yaparsa yapsın, bir başkasına rakip olamaz. Bu yatırım aynı zamanda Türkiye’nin dış ticaret açığı ve cari açığına pozitif yönde etki edecektir” dedi.

“İthalat bağımlılığı, acımasızca istismar ediliyor”

Türkiye’nin petrokimyasal ürünlerdeki ithalat bağımlılığının kabul edilebilir sınırların çok üzerinde olduğuna işaret eden Gençer, Türkiye’ye ürün satan şirketler tarafından bu durumun acımasızca istismar edildiğini hatırlattı. “Çünkü herkes biliyor ki, biz üretmek için o ham maddeyi ithal etmek durumundayız. Aksi halde dünyanın 7’inci Avrupa’nın 2’inci büyük üretim gücüne sahip plastik sektörümüzü çalıştıramayız” diyen Gençer; otomotivden tekstile, inşaattan tıbbi malzemelere, kimyadan boyaya kadar en temel ihracatçı sektörlerin bu ürünleri üretimlerinde kullanmak zorunda olduğunu sözlerine ekledi.

Türk Prysmian Kablo, Eurasia Rail 2023 Fuarı’nda yenilikçi ürünlerini tanıttı

Enerji ve telekomünikasyon kabloları sektörüne öncülük eden Türk Prysmian Kablo, 21-23 Haziran 2023 tarihleri arasında IFM, İstanbul Fuar Merkezi’nde bu yıl 10’uncusu düzenlenen Uluslararası Demiryolu, Hafif Raylı Sistemler, Altyapı ve Lojistik Fuarı’nda demiryolu ve demiryolu araç kabloları alanındaki yeni ürün ve teknolojilerini sergiledi. 

Eurasia Rail fuarının açılış törenine katılan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türk Prysmian Kablo CEO’su Ülkü Özcan’dan grup içerisinde “Demiryolu Kabloları Mükemmeliyet Merkezi” olarak konumlandırılan Mudanya fabrikası, şirketin Türkiye’deki faaliyetleri ve yatırımları hakkında bilgi aldı.

Türkiye’nin tek, dünyanın en büyük üçüncü demiryolu ve hafif raylı sistemler fuarı olan ve 2011 yılından bu yana demiryolu, lojistik ve raylı sistemler sektörünün temsilcilerini bir araya getiren Eurasia Rail’in ikinci gününde Türk Prysmian Kablo, fuara uzun soluklu ve istikrarlı katılımı ve katkılarından dolayı 10. Yıl Sadakat Ödülü’ne layık görüldü.

Büyümelerinin arkasında yer alan en büyük gücün Ar-Ge yatırımları olduğunu belirten Türk Prysmian Kablo CEO’su Ülkü Özcan, “Türk Prysmian Kablo olarak, 10 yıldır Eurasia Rail’de sektörün öncü firmalarıyla bir arada olmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Bugün aldığımız ödül ile paydaşlarımız yararına kazanç sağlamanın ve toplum için değer yaratmanın önemini bir kez daha vurgulamış olduk. Sektöre öncülük eden bir marka olarak, üretim yaptığımız her alanda odağımızda sürdürülebilirlik bakış açımız yer alıyor. Sektörde fark yaratan uygulamalarımızda ve başarımızda fabrikamız, grubumuzun Demiryolu Kabloları Mükemmeliyet Merkezi olarak konumlandırılıyor. Demiryolu endüstrisindeki teknolojik değişimleri, fırsatları ve potansiyeli takip eden Türk Prysmian Kablo bu yatırımlar sayesinde Türkiye'de pazar lideri konumuna geldi. Türk Prysmian Kablo olarak dijitalleşme ve yenilikçi teknolojilere odaklanmaya ve ‘Türkiye’yi Sürdürülebilir Yarınlara Bağlıyoruz’ vizyonumuzla sektöre yol gösteren faaliyetlerimize devam edeceğiz” dedi.

Türk Prysmian Kablo, fuar kapsamında metro ve raylı sistem araçları için özel olarak ürettiği kablolarla birlikte demiryolları uygulamalarında ihtiyaç duyulan enerji, sinyalizasyon ve fiber optik kablolarını sektör temsilcileriyle paylaştı.

Tüketicilerin yüzde 77’si camı sağlık nedeniyle tercih ediyor

Cam, ambalaj malzemeleri içerisinde tüketiciler nezdinde sağlıklı bir malzeme olarak her zaman öne çıkıyor. 2015 yılından bu yana Gürok Grubu bünyesinde faaliyetlerini sürdüren ve Türkiye’nin cam ambalaj sektörünün öncülerinden olan GCA’nın Mayıs 2023 tarihli Cam Ambalaj Kullanım Araştırması da bu yaklaşımı destekliyor. Araştırma sonuçlarında cam ambalaj kullanımında temel motivasyonu sağlık ve güven algısı belirliyor. Kullanıcılar cam ambalajı en çok; içindeki ürüne koku ve tat vermemesi, raf ömrünü uzatması gibi sebeplerle tercih ediyor. Söz konusu istatistikler, camın gelecekte de en sık kullanılacak ambalaj ürünü olacağını gözler önüne seriyor.

“Cam, tüketiciler tarafından en iyi malzeme olarak görülüyor”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, “GCA olarak, farklı inovatif müşteri ilişkileri yaklaşımı ve yönetimini odağımıza alarak müşterilerimizi iş ortaklarımız olarak görüyor, ihtiyaçlarını kendi işimiz gibi analiz ederek çözmeye gayret gösteriyoruz. Müşteri deneyimini merkezimize alarak, geleneksel ölçüm yöntemleri ile değil modern yöntemlerle müşterilerimizin sesini dinliyor, verdikleri geribildirimleri iş modelimize yansıtıyoruz. Bu vizyonla yaptığımız son araştırmamızdan çıkan sonuçlara göre de cam, tüketiciler tarafından insanları ve gezegeni koruyan en iyi malzeme olarak görülüyor. Su ve maden suyu tüketicileri için cam ambalajın en önemli avantajları; yüzde 77 sağlıklı olması, yüzde 49 gıda maddelerine tat ve koku vermemesi, yüzde 48 güvenilir olması, yüzde 32 daha uzun raf ömrü olarak ifade ediliyor. Camın raftaki dayanıklı nitelikleri, insanların en sevdikleri ürünleri daha uzun süre koruyarak gıda atıklarını da azaltmalarına olanak tanıyor” şeklinde konuştu.

“Tüm süreçleri otomasyon vasıtasıyla yürütüyoruz”

Tüketicinin en önemli beklentisi olan ürün güvenliği ve hijyenini merkeze koyduklarını ve GCA tesislerinde full otomasyon sistemine yatırım yapmayı sürdürdüklerini kaydeden Abdullah Gayret, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Cam damlasının oluşmasından depolama sürecine kadar tüm süreçleri otomasyon vasıtası ile manuel işlem olmadan yürütüyoruz. Her proses noktasında faydalandığımız özel takip sistemleri ve sensörler vasıtası ile hem üretim sürecinin verimliliğini arttırmak hem de kaliteyi maksimize etmek için her türlü veri ve istatistiksel analiz yeteneklerine sahibiz. Fabrikamızın kuruluşundan bu yana en gelişmiş ERP sistemini kullanıyoruz. BT ve depo ekibimiz her yıl yazılım üzerinde geliştirmeler yapıyor. Böylece hem süreçleri hızlandırıyor hem de dijital çağı yakından takip ederek entegrasyonu sağlıyoruz.”

VAT Enerji, elektrik üretim sistemi projesi ile yeni bir devir açıyor

Türkiye’nin enerji ve sürdürülebilirlik alanında öncü şirketlerinden VAT Enerji, kimya sektörünün lider firmalarından olan bir işletmede  elektrik üretim sistemi kurmaya hazırlanıyor. Haziran  ayında yapılan sözleşme ile 620 kwh kapasiteli sistemin çalışmalarına başlandı.

Şirket, Türkiye temsilcisi olduğu HELIEX STEAM  EXPANDER sistemi ile, buharın basınç düşümünden  elektrik üreten bu özel teknolojiyi işletmelere çözüm  olarak sunmakta. Sistem, yüksek basınçta buhar kullanan ve buharın basıncını basınç düşürücü vana ile  düşüren işletmelerde verimliliği önemli ölçüde artıran yeni nesil bir teknoloji ürünü olarak VAT Enerji ile  Türkiye pazarına giriş yaptı. 

“Bu sistemimizi birçok tesise kurmaya başlayacağız”

Proje hakkında değerlendirmelerde bulunan VAT Enerji Genel Müdür Yardımcısı Gökay Çomoğlu şu ifadelerde bulundu, “Bizler için oldukça heyecanlı ve keyif verici bir süreç. Enerji ve verimlilik alanında yaptığımız yüzlerce özel projeye bir yenisini daha ekledik. HELIEX, VAT Enerji olarak temsilciliği yaptığımız özel bir sistem. Özellikle yüksek basınçta buhar kullanan ve buhar basıncını proses ihtiyacına göre düşüren işletmelerde oldukça başarılı sonuçlar ortaya çıkarmakta. Bu projede, ülkemizde faaliyet gösteren büyük bir kimya tesisinde çalışmamıza başlayacağız. 620 kwh elektrik üreten sistem için geri ödeme süresi yılın altında. İlerleyen dönemlerde bu sistemimizi ülkemizde birçok tesise kurmaya başlayacağız. Emekleri ve destekleri için tüm işletme yetkililerimize de teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

İKMİB’den Sapro’ya “İhracat Yıldızı Ödülü”

Sapro, “2022 İKMİB İhracatın Yıldızları Ödülleri”nde “Islak Temizleme Mendilleri” kategorisinde birincilik ödülünü aldı.

1997 yılında, ıslak mendil üretimi gerçekleştirmek üzere Türkiye’de kurulan Sapro A.Ş, kurulduğu günden bu yana, aynı özveriyle çalışmalarını sürdürüyor. Ürünlerini 65 ülkeye ihraç eden ve özel markalı ıslak mendil üretiminde Avrupa’nın en büyük dört üreticisinden biri olan şirket, üretiminin yüzde 75’ini ihraç ediyor. 2017’den bu yana ihracat lideri konumunda olan marka, bu yıl 8'inci kez düzenlenen ve İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından organize edilen İhracatın Yıldızları Ödül Töreni’nde ihracat şampiyonu ödülüne layık görüldü.  

Şirketlerinin ihracattaki öncü kimliğini çevreye duyarlı üretim konusunda da devam ettirdiklerini vurgulayan Sapro Genel Müdürü Murat Gönül, sürdürülebilirliğin Sapro’nun öncelikleri arasında yer aldığının altını çizerek sözlerine şöyle devam etti: 2017’den beri “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” listesinde yer alan ve Türkiye’nin ıslak mendil kategorisinde ‘İhracat Şampiyonu’ olan markamız, sadece Türkiye'de değil, bölgesel ve küresel pazarlarda da istikrarlı bir büyüme sergiliyor. 2021’de faaliyete başlayan Bulgaristan üretim fabrikamız, Avrupa ve Amerika’daki satış temsilciliklerimiz ve 7 farklı ülkede 9 depo yatırımı ile 65'e yakın ülkeye ihracat yapan Sapro, alanında dünya lideri olma yolunda emin adımlarla ilerlemeyi sürdürüyor. Sektöre sunduğumuz inovasyonlarla ve yaptığımız yatırımlarla hem yeni müşteriler edinmeyi hem de mevcut müşterilerimizin iş hacmini büyütmeyi hedefliyoruz. 2021’de Bulgaristan’daki fabrikamızı faaliyete geçirdik. Burası, bizim “Avrupa’ya açılan kapımız” oldu. 2022 yılında, Lotus kumaş üretiminde kapasitemizi %100 artıran hat yatırımı, ıslak mendil üretiminde kapasitemizi %40 arttıran hat yatırımı, son teknoloji ile tasarlanmış akıllı depo yatırımı ve yine üst düzey hijyen seviyesinde arıtma sağlayan, Türkiye’nin sayılı endüstriyel hijyenik su arıtma tesislerinden birini kurarak, planladığımız tüm yatırımları hayata geçirdik. 2023 ve 2024 için hedefimiz, bu yatırımlarımızın sağladığı kapasite artışını %100 kullanacak üretim faaliyetini gerçekleştirmek üzerine olacak. Diğer taraftan, tüm dünyada ve özellikle Avrupa’da sürdürülebilir ürün ve hizmetlere gösterilen talep artmaya devam ediyor. Sürdürülebilir ürünler giderek daha fazla ilgi çekerken çevresel ve sosyal açıdan sorumlu ürünler için insanların büyük bir bölümü fazladan ödeme yapmaya istekli, bu da pazarın büyümesini destekliyor. Sürdürülebilir çevre dostu ürünler geliştirmek adına büyük bir yatırıma imza atarak bir ilk olan Yeni Nesil Viskon Kumaş Newipe’ı pazara sunduk. Newipe®; doğada biyolojik olarak parçalanabiliyor ve plastik içermiyor. Diğer viskon kumaşlarla kıyaslandığında Newipe®, sadece karbondioksit emisyonlarını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda jenerik viskona göre daha yumuşak ve daha hızlı doğaya dönebiliyor. %100 doğada çözünebilen çevre dostu kumaş, %100 geri dönüştürülebilen ambalaj ve %100 doğal içeriklerle hazırladığımız inovasyonel çevre dostu ürünlerimiz ile hedef pazarlarımız olan Amerika ve Avrupa’da büyümeyi hedefliyoruz.”

Epson, akıllı kumaş üretimi için yatırım yaptı

Japon girişim şirketi AI Silk’in yüksek performanslı özel kaplama tekstil ürünü ‘LEAD SKIN’, herhangi bir kumaşı iletken hale getiriyor

Seiko Epson Corporation (Epson) ve yan kuruluşu Epson X Investment Corporation, EP-GB Yatırım Ortaklığı adlı ortak bir fon aracılığıyla Japon girişim şirketi AI Silk Corporation'a yatırım yaptığını duyurdu. Tohoku Üniversitesi'nden çıkan bir girişim olan AI Silk, ‘LEAD SKIN’ adında yüksek performanslı bir iletken tekstil ürünü geliştirip üretiyor.

İletken tekstiller, biyolojik ölçüm ve elektriksel kas uyarımı (EMS) gibi uygulamalar, otomotiv parçaları ve giyilebilir cihazlar için malzeme olarak kullanılıyor. Ancak bu alanlarda birkaç sorun ortaya çıkıyor. İletken direnç iletkenlik hassasiyetini etkileyebiliyor. Dokunma hissi ve özelliklerdeki değişiklikler (paslanma) konforu ve güvenliği etkiliyor. Ayrıca, üretim maliyeti ve dayanıklılık konularında da sorunlar yaşanabiliyor.

AI Silk tarafından geliştirilen ve üretilen yüksek performanslı iletken tekstil olan LEAD SKIN, bu sorunları çözüyor. AI Silk, ipek, polyester, dokunmamış kumaşlar ve süet gibi çeşitli malzemeleri iletken hale getirmeyi başarıyor. Bu başarı, Tohoku Üniversitesi'nde icat edilen özel bir iletken polimer kaplama teknolojisini benimseyerek üretim sürecini önemli ölçüde iyileştirerek elde edildi. Bu teknoloji, ileten direnci azaltarak hassasiyeti artırıyor. Aynı zamanda tekstilin dokunsal hissini, dokusunu, konforunu ve dayanıklılığını iyileştirirken üretim maliyetini de düşürüyor.

Tıpta genişleyecek

AI Silk, bu hisse senedi tahsisatını kullanarak LEAD SKIN’in hacimli üretimini genişletmeyi hedefliyor. Şirket, Japonya'nın ötesine geçmeyi ve EMS ürünleri gibi otomotiv parçaları ve giyilebilir cihazlar için LEAD SILK'i bir malzeme olarak satmayı planlıyor. Ayrıca, tıp alanına da genişlemeyi hedefliyor.

Kimpur, Düzce'de üretim faaliyetlerine başladı

Şirket, Pekintaş AŞ. ile ortaklaşa kurulan bu modern tesiste yıllık 65 bin ton kapasiteyle çalışmayı hedefliyor

Türkiye'nin önde gelen kimya sanayi şirketlerinden biri olan Kimpur, sürdürülebilir büyümesine devam ediyor. Gümüşova Organize Sanayi Bölgesinde (OSB) gerçekleştirilen yatırımla şirket, yeni üretim tesisine modern bir başlangıç yaparak sektördeki konumunu pekiştirmeyi hedefliyor. Toplam maliyeti yaklaşık 400 milyon TL seviyesinde olan yatırımda; ilk faz olarak yaklaşık 30 bin ton poliüretan sistemleri üretiminin yapılmasını mümkün kılan alt yapı çalışmaları tamamlandı ve üretim bu tesisten başlatıldı.

Kimpur, Gebze’deki mevcut üretim tesisinin büyüme planlarına artık cevap veremeyecek olması nedeni ile Düzce'de Türkiye’deki ikinci üretim tesisini kurma kararı aldı ve bu önemli projede Pekintaş AŞ ile iş birliği içinde çalıştı. Yıllık 65 bin ton kapasiteye ulaşması hedeflenen yeni yatırım, 50 bin tonluk mevcut ürün grubu olan poliüretan sistemleri, 5 bin tonluk yeşil ürün gamı kapsamında PET artıklarından sentezlenerek üretilen polyester poliol için geri dönüşüm tesisini ve 10 bin tonluk ek ‘eva granül ham madde’ kapasitesini kapsıyor. Hedef, bu kapasitelere 2022-2024 döneminde ulaşmak.

Şirket ayrıca, güneş enerjisi sistemleri yatırımıyla üretimde enerji maliyetlerini azaltmayı ve ihracat ile iç pazarlarda rekabetçi bir yapı oluşturma hedeflerine odaklanıyor. Bu yeni yatırım, toplam elektrik tüketiminin yaklaşık yüzde 55'ini karşılamayı ve yılda yaklaşık 679 ton karbondioksit salınımını azaltmayı amaçlıyor.

"Sürdürülebilir büyüme ve hedeflerimiz"

Yönetim Kurulu Başkanı Leon Mizrahi, poliüretan sektöründe öncü bir şirket olarak sürdürülebilir büyümeye ve çevre dostu çözümlere olan önemlerini vurguladı. ISO 500'de 314. sırada yer almanın yanı sıra Türkiye’nin ‘İlk 1000 İhracatçısı’ listesinde de ilk 500 içinde yer aldıklarını belirten Mizrahi, Türkiye ve dünya genelinde üst sıralara yükselmeyi hedeflediklerini belirtti. Hedeflerine ulaşmak için mevcut kapasitelerini yurt dışı ve Düzce yatırımlarıyla 200 bin tona çıkarmayı ve dünya sıralamasında ilk 10'a girmeyi planladıklarını ifade etti. Kimpur olarak Türkiye'nin geleceğine güvenle yatırımlara devam edeceklerine ve Düzce için önemli bir sanayi kuruluşu olacaklarına inandıklarını belirten Mizrahi, gelecek hedeflerini de paylaştı.

"Kapasite artışı ve ihracat üssü hedefi"

Kimpur CEO’su Cavidan Karaca ise Türkiye'deki ikinci üretim tesislerini Düzce'de hayata geçirerek, kapasite kullanım oranlarını artırmayı ve çevreci ürün gamını genişletmeyi amaçladıklarını belirtti. Karaca ayrıca, üretime başlamalarıyla birlikte iç pazara destek sağlamanın yanı sıra ihracat pazarları için de önemli bir üretim üssü olacaklarını ifade etti.

ISRA VISION yeni bir kurumsal tasarım ile karşımıza geliyor

Yapay Görme Sistemleri konusunda dünyanın önde gelen firmalarından biri olan ISRA VISION GmbH, yeniden tasarlanmış bir kurumsal kimlik yapısını hayata geçiriyor. Yeni Kurumsal Tasarım ile ISRA VISION, şirketin sürekli gelişimi ve Atlas Copco Grubu ile her geçen gün yoğunlaşan entegrasyonu için bir örnek oluşturuyor. Şirket, ilerleyen dönemde Yapay Görme Çözümleri bölümünün kapsayıcı markası olarak hareket etmeyi hedefliyor. Perceptron, QUISS, Parsytec ve GP Solar gibi markaların ise grup bünyesinde ürün markaları olarak kalmaya devam edeceği bilgisi veriliyor.

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan ISRA VISION GmbH Genel Müdürü Tomas Lundin açıklamasında şu ifadelere yer veriyor; "35 yılı aşkın bir süre önce, Almanya/Darmstadt Teknik Üniversitesi bünyesinde kurulan ISRA VISION, kuruluşundan bugüne, yapay görme sistemleri alanında sürekli gelişerek konusunda lider bir noktaya ulaşmıştır. Yeni Kurumsal Tasarım ile Atlas Copco Grubu’nun doğrudan bir parçası olmamızın, açık ve yapıcı kurum kültürümüzün ve teknolojik bilgi birikimimizi sürekli geliştirme iddiamızın altını çiziyoruz." 

Yeni Kurumsal Tasarım, şirkete göre müşteriler ve çalışanlar için benzersiz faydaları vurguluyor. Bu vesile ile müşteriler, Atlas Copco Grubu'nun geniş küresel ağından faydalanırken, çalışanların ise, grup içinde çok çeşitli gelişim fırsatlarına sahip olabileceği belirtiliyor. Yeni Kurumsal Tasarımın bir parçası olarak ISRA VISION, ayrıca yeni bir kurumsal web sitesini de hayata geçirmiş bulunuyor.

WIN EURASIA’ya yoğun ilgi

Hannover Fairs Turkey Fuarcılık A.Ş. tarafından düzenlenen dünyanın en önemli endüstriyel ticaret fuarlarından biri olan HANNOVER MESSE’nin bölge pazarındaki temsilcisi olan WIN EURASIA Fuarı, “Endüstri gelecekle buluşuyor” mottosuyla 7-10 Haziran tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 29’ncu kez gerçekleşti. 500’ün üzerinde firmanın katılımıyla 55.000 m2 brüt sergileme alanına ulaşan fuarda, 102 ülkeden 38.586 satın almacı ağırlandı. Almanya, Tayvan, Çin ve Kore pavilyonlarının katılımıyla uluslararası kimliğini pekiştiren fuarda imalat sanayinin bugünü ve geleceği için ihtiyaç duyulabilecek tüm ürün, teknoloji ve çözümler tek çatı altında sunuldu.

Organizatör tarafından verilen bilgiye göre, Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) ve Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) iş birliği ile düzenlenen Alım Heyeti Programı kapsamında 20 ülkeden satın almacı fuarda yüz yüze görüşmelere katılarak milyonlarca avroluk yeni ticari işbirliklerine imza attı. 

Ambalaj endüstrisi İstanbul’da buluşmaya hazırlanıyor

Geleceğin çözüm odaklı firmaları, yaratıcı ambalaj çözümlerini ve en son teknolojilerini 28. Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı’nda sergilemek üzere 11-14 Ekim 2023 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde bir araya gelecek. 2022 yılında Türkiye dahil 122 ülkeden olmak üzere toplamda 72 bin 652 ziyaretçiyi ağırlayan fuar, 2023 yılında yerli üreticileri sadece Türkiye’den değil, dünya genelinden 120’nin üzerinde ülkeden gelen alıcılarla yeniden buluşturmak için gün saymaya başladı. Sektörün gücünü, yenilikçi yönünü ve sürdürülebilirliğe bakışını yerli ve yabancı ziyaretçilere gösteren etkin bir ticaret platformu olan fuar, ambalaj endüstrisinin 2030 yılına yönelik 50 milyar dolarlık sektör büyüklüğü hedefine ve 20 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmasına önemli bir katkı sağlıyor.

Fuar her geçen yıl daha da büyüyor

28. Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı, RX Tüyap tarafından Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) iş birliğinde, Ambalaj Makinecileri Derneği (AMD), Etiket Sanayicileri Derneği (ESD), Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği (FASD), Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD), Metal Ambalaj Sanayicileri Derneği (MASD), Oluklu Mukavva Sanayicileri Derneği (OMÜD) ve Sert Plastik Ambalaj Sanayicileri Derneği’nin (SEPA) destekleriyle düzenleniyor. Avrasya coğrafyasında her yıl düzenlenen en kapsamlı ve en büyük ticaret platformu olan fuar, ilk düzenlendiği yıldan bugüne kadar büyümesini ve gelişmesini sürdürüyor. Ekim ayındaki fuar toplam 14 salonda 120.000 metrekare alanda 1200’ün üzerinde firma ve firma temsilciliğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 

İzocam’ın, çevreyi korumak için attığı 8 önemli adım!

Doğadan ilham alarak doğal olanı destekleyen İzocam, “5 Haziran Dünya Çevre Günü”nde çevreyi korumak için gerçekleştirdiği faaliyetlere dikkat çekiyor. İzocam’ın çevreyi korumak hedefiyle attığı 8 önemli adım şu şekilde sıralanıyor;

1-Karbon nötr olma hedefiyle karbon ayak izini azaltıyor: 

Kurulduğu günden bu yana ürettiği yalıtım ürünleriyle 650 milyon ton CO₂’in atmosfere salımını önleyen İzocam, 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefiyle seragazı emisyonlarının azaltılması, su tüketimlerinin ve atıksu oluşumlarının sınırlandırılması, alternatif ham madde kaynaklarının üretim süreçlerine adapte edilmesi ve döngüsel ekonomiye katkı sağlayacak birçok projeyi hayata geçirmeye başladı. Taşyünü ve camyünü üretim tesislerinde enerji izleme sistemleri kurarak geri kazanım, verimlilik projeleri uygulayan şirket, yine enerji kullanım azaltımı hedefiyle tüm tesislerinde aydınlatma tiplerini çevreci uygulamalarla yeniledi. Özellikle fırın üreticileri için tasarladığı iğneli tip camyünü ürünlerindeki geliştirmelerle emisyon seviyelerini de Avrupa standartlarının çok altına indirdi.