Monday, Nov 25th

Last updateWed, 13 Nov 2024 8am

You are here: Home Interview Haberler Türkiye Plastik Sektörü Teşvik Sisteminde revizyon istedi!

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

Türkiye Plastik Sektörü Teşvik Sisteminde revizyon istedi!

 

PLASFED, Ekonomi Bakanlığı’ndan tüm bölgelerde, en az bir ilde plastik yatırımlarının teşvik kapsamına alınmasını talep etti. Ekonomi Bakanlığı’na yazılı başvuruda bulunan PLASFED, Türkiye plastik sanayisinin “6. Bölge” hariç, sektörel-bölgesel teşvik sistemi kapsamı dışında bırakılmasının yarattığı önemli sorunlara ve tehlikeli risklere dikkat çekerek kararda değişiklik talep etti. 

PLASFED talep başvuru yazısını, 6. Bölge’de yapılacak plastik yatırımlarının yüksek ulaşım-lojistik maliyeti nedeniyle ihtiyaç duyulan rekabet gücüne katkı yapmayacağını;  Türkiye plastik sanayisinin inovasyona dayalı yeni ürünlere yönelik yatırım ihtiyacını ve giderek rekabet gücünü kaybettiğini ortaya koyan raporuyla destekledi. 

PLASFED (Plastik Sanayicileri Federasyonu), Ekonomi Bakanlığı’ndan Türkiye plastik sektörü yatırımlarına yönelik teşvik sisteminde değişiklik talep etti.  PLASFED, plastik yatırımlarının sadece 6. Bölge’de değil, bütün bölgelerde, en az bir ilde desteklenmesini ve stratejik yatırım kapsamına alınmasını önerdi.Teşvik sisteminde revizyon isteği başvurusunu, taleplere ilişkin analizlerin de yer aldığı bir rapor ile Ekonomi Bakanlığına ileten PLASFED, sektörde yüzde 99’u KOBİ olan 14 bin dolayında firmanın, 250 bin kişilik istihdamıyla, 30 milyar dolarlık sektör büyüklüğüne ulaştığı, yıllık 11 milyar Dolar katma değer sağladığı ve 5 milyar Doları doğrudan olmak, ürün verdiği sektörler üzerinden yapılan dolaylı ihracatla birlikte Türkiye’ye 10 milyar Doların üzerinde döviz kazandırdığına bir kez daha dikkat çekti. 

PLASFED başvurusunda, Türkiye plastik sektörünün, Avrupa’nın üçüncü büyük üretim kapasitesine ulaşmış olmasına rağmen mevcut yapısının, rekabet ettiği ülkelere nazaran daha düşük katma değerli ürünlere dayalı olduğu, ithalat birim fiyatlarının, ihracat birim fiyatlarının neredeyse iki katı durumda bulunmasının bunun göstergesi olduğunu anlattı. Bu yapının değiştirilmesi için  Ar-Ge’ye dayalı, yenilikçi ürünler üretilmesi, dolayısıyla yeni yatırımlara ihtiyaç olduğu belirtilen yazıda teşvik sisteminde revizyonlar şu başlıklar altında talep edildi:

• Türkiye plastik sektörü teknolojik ve AR - GE yatırımlarına ihtiyaç duyduğundan, teşvik olanakları artırılmalıdır. 

• Plastik sektörünün dış ticaret verilerine bakılmaksızın stratejik yatırımlar içine dâhil edilmesi gerekmektedir ve asgari yatırım tutarı, 5 milyon ABD Doları olarak belirlenmelidir. 

• Plastik mamul üretiminde lokal bazda faaliyet göstermenin daha rasyonel olması sebebiyle, plastik sektörü her bölgede en az bir ilde desteklenmelidir. 

• Teşvik uygulamalarının en temel hedeflerinden biri bölgeler arası kalkınmışlık farkını azaltmak olduğuna göre, mevcut yatırımlarının alt bölgelere nakledilmesi de destek kapsamına alınmalıdır.

PLASFED Raporu: Stratejik yatırımlar tasarımında bakış değişmeli

19 Haziran 2012 günü yayınlanan, 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar (Sektörel Bölgesel Teşvik Sistemi) kapsamında plastik yatırımlarının sadece 6. Bölge’de teşvik edilmesinin sektör açısından yarattığı önemli sakıncalar ve tehlikeler, veri analizleriyle PLASFED Raporu’nda ortaya kondu. 

Teşvik sistemi içinde stratejik yatırım alanları belirlenirken, ilgili sektörün dış ticaret açığı vermesinin baz alındığı, plastik mamul sektörünün ise dış ticaret fazlası vermesi nedeniyle dışarıda bırakıldığı izlenimi veren karar ile ilgili olarak PLASFED, rapordaki veri analizlerine dikkat çekerek, bu üstünlüğün sürdürülebilir olmadığı uyarısında bulundu.

Alınan kararda, küresel rekabet şartlarının gözönüne  alınmadığı; plastik sektörü açısından gelecek dönemde şartların Türkiye aleyhine girme potansiyeli bulunduğuna vurgu yapan PLASFED Raporu’nda, ithalat ve ihracatta gerçekleşen birim fiyatlar mukayese edildiğinde, ortalama ihracat fiyatının ortalama ithalat fiyatının yaklaşık yarısı kadar olduğuna dikkat çekildi (% 54). İthalat ve ihracat birim fiyatlarının yarıya yakın fark içermesinin o mallara ilişkin niteliksel farklılıkları ortaya koyduğunu, Türkiye plastik mamul ihracatında ön sıralarda yer alıyor olmasına karşın, bu üstünlüğün özellikle katma değeri ve kar marjı daha düşük olan ve klasik teknoloji ile üretilen ürünlerin üretim ve satışından kaynaklandığının altı çizildi. 

Teşvik sisteminde revizyona gidilmez ise, Türkiye hem pazar kaybedecek hem de ithalatın artmasına yönelik baskı altına girecek!

PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Aksoy, teşvik sistemindeki revizyon talepleriyle ilgili olarak Ekonomi Bakanlığına yaptıkları başvuru değerlendirmesinde, ivedilikle dikkate alınması gereken konulardan birinin Türkiye’de plastik sektörünün mevcut üretim yapısı olduğunu söyledi. Aksoy, “Türkiye’de üretim yapısı ikiye ayrılıyor; A Grubu Mallar: Klasik üretim teknolojisi ile üretilen mallar. B Grubu Mallar: Farklılaştırılmış bir teknolojik yatırım gerektiren mallar ile yenilikçi (inovative) ürünler olmak üzere iki ayrı sınıfta oluşuyor. Raporumuzda, Türkiye’nin nispeten düşük katma değerli A Grubu ürünlerle dış ticaret fazlası verdiği yer alıyor.  Dünyada ve Türkiye’nin rekabet içinde olduğu ülkelerde B Grubu malların üretiminin hızla arttığı, Türkiye’nin hem pazar kaybetme, hem de ithalatın artmasına yönelik baskı altında kaldığı yine raporumuzdaki verilerle açıklıkla ortaya konuyor. Önümüzdeki yıllar itibarıyla plastikten mamul ürünler bakımından B Grubu ürünlere doğru bir yönelim öngörüldüğünden, buna yönelik fiziki yatırım veya farklılaştırılmış ürünlerin üretimine yönelik Ar-Ge yatırımı yapılmaması halinde bugün itibarıyla plastik sektörü bakımından toplamda var olduğu görülen pozitif durumun negatife döneceği beklenmelidir.  B Grubu, malların üretimine yönelik yatırımların yüksek maliyetli olması ve sektörün KOBİ ağırlıklı yapısı, bu türden yatırımların teşvik edilmesini zorunlu kılıyor. Raporumuzdaki verilerden hareketle, plastik sektörü için asgari 50 milyon TL düzeyindeki stratejik yatırım sınırının imalat sanayi için 5 milyon Dolara düşürülmesi ve plastik sektörünün de dahil edilmesi gerekiyor” dedi. 

Selçuk Aksoy, raporla da ortaya koydukları üzere, hammadde yönünden avantajı bulunan İran gibi ülkelerin, genel olarak işçilik ve diğer maliyet avantajlarıyla da Çin ve Hindistan’ın rekabetinin yoğunlaştığı, hammadde avantajı  bulunan ülkelerin hammadde satışı yerine ürün satışına yöneldiği, bunun da Türkiye açısından hem içi pazarda hem de ihracat pazarında ciddi bir rekabet baskısı yarattığını vurguladı.

Plastik sanayi yatırımları sadece 6. Bölge’de değil, her bölgede teşvik edilmeli!

PLASFED’in raporunda plastik sanayi yatırımlarının sadece 6. Bölge’de teşvik edilmesi kararının olumlu yönde atılmış bir adım olmasına rağmen, sektörün özellikleri nedeniyle istenen amaca hizmet etmekte yeterli olmadığı yer aldı. Plastik ürünlerinin alıcılara yakın yerlerde üretim yapılması halinde verimli ve karlı olabildiği belirtilen raporda, düşük kar marjları, plastik boru gibi bazı özellikli ürünler nedeniyle taşımacılık ve lojistik maliyetlerinin plastik sektörü için çok önemli bir seviyeye yükseldiği bilgisi verildi. 

Türkiye’de gelişmiş bölgelerde kişi başına plastik tüketiminin 102, az gelişmiş bölgelerde 47, genel ortalamada ise 75 kg. olduğu belirtilen raporda, üretimin de, tüketimin de büyük kısmının gelişmiş bölgelerde yoğunlaştığına dikkat çekildi. PLASFED raporunda, 6. Bölge’de yapılacak yatırıma katılan üreticilerin ürünlerini diğer bölgelere de satması gerekeceği, bunun da yüksek taşımacılık - lojistik maliyetler nedeniyle karlı olmaktan çıkacağı, üstelik hammadde tedarikinin de -aynı nedenlerle- yüksek maliyetlere yol açarak şirketlerin kar marjını iyice düşüreceği yer aldı. 

Argüman, Türkiye plastik sektörünün niçin 6. Bölge’de desteklendiği değil, niçin diğer bölgelerde de desteklenmediğidir?!

Selçuk Aksoy, haklı gerekçelerle sundukları talep ve haklı taleplerini destekleyen PLASFED Raporu ile ilgili şu konuların altını özellikle çizdi: “Hiç şüphe yok ki, 6. Bölge’de kurulacak plastik tesislerine teşvik sağlanması, hem bu bölgede, hem de bu bölgeye yakın ülkelerde plastikten mamul ürünlerin pazarlanmasında bir avantaj sağlayacaktır. Zaten ileri sürülen argüman, plastik sektörünün niçin 6. –Bölge’de desteklendiği değil, niçin diğer bölgelerde de desteklenmediğidir. Zira, sektörün yapısal özellikleri dikkate alındığında, plastik üretiminin pazara en yakın alanda gerçekleştirilmesi gerekliliği rahatlıkla gözlenebilir. Ancak, özellikle ifade etmek gerekir ki, Türkiye plastik sektörünün 6. Bölge dışında kalan bölgelerde desteklenmemesi, gerek kar marjlarının düşük olması ve gerekse diğer küresel faktörler sebebiyle girişimcilerin bu bölge dışındaki bölgelerde yatırım yapma şevkini de olumsuz yönde etkileyecektir. Dolayısıyla, yurt içi pazarın büyük kısmını oluşturan İstanbul ve çevresinin plastik mamul ihtiyacının karşılanmasında bu bölgeye yakın Avrupa ülkelerinden ithalatı teşvik edecektir. Böyle bir durum, halihazırda dış ticaret fazlalığına sahip olan plastik mamul sektörün zaman içinde dış ticaret açığına sahip bir sektöre dönüşmesine neden olacaktır. Ülkemiz ve ekonomimiz için çok önemli bir güç olan Türkiye plastik sektörünün her bölgede, en az bir ilde bölgesel teşvik kapsamına alınması, hem yatırımların teşviki, hem de bölgelerarası gelişmişlik farkının azaltılmasına yönelik katkı anlamında çok büyük yararlar sağlayacaktır.”

PLASFED Raporu, bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılması hedefi doğrultusunda, yapılması gereken bir diğer düzenleme ile yatırımların taşınmasının teşvik edileceğini, bu yönde de yeni mekanizmalar geliştirilmesi gerektiğine işaret etmesi açısından önem taşıyor.