Gıdaların modifiye atmosferde ambalajlanması uygulamaları
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Â
Et ve et mamullerinin modifiye atmosferde ambalajlanmaları
Et ve et mamullerinin korunmasında modifiye atmosferde ambalajlama uygulamalarıyla çok olumlu sonuçlar alınmıştır. Nitekim yapılan bir çalışmada aerobik ambalajlarda 0ºC’ de 2 hafta dayandırılan domuz etinin modifiye atmosferde ambalajlanmasıyla yine 0ºC de 3 ay süreyle özelliklerini koruduÄŸu belirlenmiÅŸtir. Bir baÅŸka araÅŸtırmada tavuk karkasları % 10 CO2 içeren ortamda ambalajlanıp 3ºC’de depolandıklarında 6 haftaya kadar herhangi bir bozulma belirtisi gözlenmemiÅŸtir.Â
%80-10 CO2’li ortamda  10ºC’nin altında muhafaza edilen tavuk etinde salmonella’nın geliÅŸmediÄŸi saptanmıştır. Yine % 6 CO2 içeren ortamda 10ºC’ de 10 gün süre ile muhafaza edilen kıymada ki Enterecocsus sayısı atmosferik gazla ambalajlanarak korunan kıymadakine kıyasla 3 logaritmik ünite daha düşük olmuÅŸtur. Hijyenik koÅŸullarda üretilmiÅŸ sığır etinin gaz içermeyen ambalajda CO2’li ortamda -1.5ºC de 6 ay süre ile muhafaza edilebileceÄŸi bildirilmiÅŸtir. Modifiye atmosferde ambalajlanan et mamullerinde mikroorganizmaların inhibisyonu için atmosferde en az %20 oranında CO2 bulunması gerekir.Â
Modifiye atmosferde ambalajlanmış et mamullerinin depolama ömrünü ürünün çeÅŸidi, boyutu, baÅŸlangıçtaki mikrobiyal yük, depolama sıcaklığı, modifiye atmosferin gaz bileÅŸimi ve ambalaj materyalinin gaz geçirgenlik deÄŸeri etkilemektedir. Bu baÄŸlamda etlerin özellikle baÅŸlangıç mikrobiyal yükleriyle, depolama sıcaklık derecelerinin düşük olması büyük önem taşımaktadır. Nitekim %2 CO2 atmosferinde ambalajlanmış etlerin depolama sıcaklıklarının 5ºC den 10ºC ye yükseltilmesi depolama ömrünün yarı yarıya azalmasına yol açmıştır.Â
Porsiyonlar halinde ambalajlanıp piyasaya sürülen etlerin paket içi atmosferinin %70-80 O2 +%20-3 CO2 den oluÅŸması ve depolamanın 0ºC de yapılması baÅŸarılı sonuçlar vermektedir. Bu durumda sığır etinin nitelikleri 4c de ve düşük baÅŸlangıç mikroorganizma yükünde (10.3-10.4/cm 2) 1 hafta, 2 ºC’de 10 gün kadar dana etinde ise 2ºC de 4-5 gün süreyle kullanılabilmektedir.Â
Modifiye atmosferde ambalajlamada taze kırmızı etler için %80 O2 + %2ºCO2 veya %70 O2 +%10 N2 + %2 CO2 ya da %79,5 O2 + %2 CO2 + %0.5 CO2; taze tavuk etleri için %50N2 + %5 CO2; taze yaÄŸlı balıklar için %70 N2 + %3 CO2 ve sosisler için %40 O2 + %60 N2’tan oluÅŸan gaz karışımları önerilebilir. Bu teknikle etlerin ambalajlanmasında, çeÅŸitli ambalaj seçeneklerinden, alt tabakası (470 um) ‘PET/LDPE/PVdC’ katmanlarından oluÅŸan ambalaj kombinasyonu kullanılabilir.Â
Et ve mamullerinin modifiye atmosferde ambalajlanmasının pek çok avantajı olmasına karşın, uygulamada karşılaşılan bazı sorunlarda vardır. Örneğin:  Tavukların bu yolla korunmasında Salmonella tehlikesi balıklarda anaerobik patojenlerin potansiyel gelişme sorunları, özellikle kırmızı etlere renk, tat değişiklikleri ve özsuyu sızıntısına ilişkin sorunlar en belirgin olanlarıdır. Bu tür örnekler ve bu bağlamda alınabilecek önlemler aşağıda belirtilmiştir:
•Ambalaj atmosferindeki CO2 oranının yükseltilmesi özellikle aktif modifikasyon uygulanmış et mamullerinde bazı sorunlar oluÅŸturmaktadır. Bunlardan en sık rastlananı paket göçmesi ( büzüşmesi),  tat deÄŸiÅŸiklikleri ve özsuyunun sızmasıdır. Paket çökmesi CO2 gazının yaÄŸ ve sudaki çözünürlüğünün fazla olmasından kaynaklanır.  Nitekim CO2 gazı, ºC deki suda oksijenin 30, azotun ise 60 katı kadar fazla çözünebilir. Bu nedenle yaÄŸ ve su oranı yüksek olan et mamullerinde ambalajın tepe boÅŸluÄŸundaki CO2,ürün içine difüzyonla sızarak orada çözünmekte ve ambalaj içi basıncı düşerek paketin büzüşüp göçmesine yol açmaktadır.  Bu olayın önlenebilmesi için ambalaj doldu gazı olarak ayrıca N2’nin enjekte edilmesi gerekir. BaÅŸka bir uygulama ise, ortama verilen CO2 gazına dönüşerek paket önce bombaj yapmakta, daha sonra karbondioksitin bir bölümünün ürün tarafından absorbe edilmesiyle basınç düşmekte ve normal görünümü kazanmaktadır. Ancak paketin göçmesini, ambalajda bırakılacak boÅŸluk oranını ayarlayarak da denetim altında tutabilmek mümkündür.Â
•MAP tekniÄŸi uygulamasında yüksek oranda CO2 kullanılan et ve mamullerinde karşılaşılan diÄŸer olumsuzluklar, yukarıda da deÄŸinildiÄŸi gibi, üründe tat deÄŸiÅŸimi ve özsuyu sızıntısıdır. Bu olaylar, ambalaj atmosferindeki CO2 konsantrasyonunun %20’nin üzerine çıkması durumunda belirginleÅŸmektedir. Dokuda çözünen CO2, bir yandan ürünün ekÅŸi bir tat kazanmasına yol açarken, diÄŸer yandan etin Ph derecesini düşürerek, yüzeydeki proteinlerin denatüre olmasına ve böylece su tutma kapasitesinin büyük ölçüde azalmasına neden olmaktadır. Sonuçta etten özsuyu sızmakta ve ambalajda sıvı birikmektedir. Pakette sıvı birikintisi istenmediÄŸi için, ambalaja, sıvıyı emen ‘ped’ ler konulabilir.Â
•Yüksek oranda kullanılan larbondioksitin ette renk bozulmalarına yol açtığı, özellikle grileÅŸmenin gözlendiÄŸi belirtilmekte ve bu durumun pH’ nın düşmesi ile denatüre olan sarkoplazmik proteinlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Kırmızı etlerde çok yüksek CO2 konsantrasyonundan kaynaklanan renk olumsuzluklarını en alt düzeye indirebilmek için, CO2’nin yanı sıra O2 ve N2 gazlarının da kullanılması gerekir. Bu baÄŸlamda, kritik bakteriyel geliÅŸmeler de dikkate alınarak, baÅŸlangıç CO2 konsantrasyonun %15-20 dolaylarında olması önerilmekte ve çiÄŸ biftek vb. ürünlerin depolanmasında en uygun gaz karışımının önceden de belirtildiÄŸi gibi,%15-2 CO2 + %70-75 O2 + %10 N2 olduÄŸu vurgulanmaktadır.  Bu uygulama mikrobiyolojik geliÅŸmeleri sınırlama bakımından geleneksel vakum paketlemeye göre de çok daha uygun bulunmuÅŸtur. Clostridium botulinum tip E, Listeria monocytogenes ve Yersinia enterocolitica gibi psikrofil patojenler ve diÄŸer aerobik bozulma bakterilerinin baskılanması açısından da çok baÅŸarılı sonuçlar alınmıştır.Â
•Et mamullerinde sadece CO2 kullanımı renk bozulmalarına yol açtığı gibi N2’nin tek başına kullanılması da renk deÄŸiÅŸimlerine neden olmaktadır. Ancak, kuzu eti gibi renk sorunu olmayan veya tuzlanmış etlerde kullanılabilmektedir. Bu nedenle N2 atmosferinde ambalajlanmış paketlerde vakum paketlenmiÅŸ olanlarına göre daha az sızıntı duyu birikimi gözlenmektedir.Â
•Modifiye atmosferde ambalajlanarak muhafaza edilen et, balık ve tavuk ürünlerinde en önemli mikroorganizma aerobik Clostridium botulinum’dur. Özellikle proteolitik olmayan C botulinum suÅŸlarının geliÅŸmesi sonucu, üründe fark edilebilir bir bozulma ortaya çıkmadan önce mikroorganizma geliÅŸmiÅŸ ve toksin üretmiÅŸ olabilir. Uygulamada CO2 ve O2 oranları ile depolama sıcaklığının C. Botulinum’un geliÅŸmesi ve toksin üretimine etkisi üzerine pek çok çalışma yapılmış olmasına karşın, elde edilen sonuçlardan kesin bir yargıya varmak mümkün olamamıştır. Yapılan çalışmalar, CO2’nin C. Botulinum üzerinde inhibe edici etkisi olmadığını hatta organizmanın geliÅŸmesi üzerinde olumlu etkisi olabileceÄŸini ortaya koymuÅŸtur. Ortamda oksijenin varlığı ise C.botulinum’un geliÅŸmesini engellemektedir. Sonuç olarak; depolanma sıcaklığı yeterince düşük olmadığı sürece modifiye atmosferde ambalajlama C. Botulinum’a karşı bir güvence saÄŸlamaz. Bu nedenle MAP uygulanmış ürünlerin soÄŸukta depolanmaları ve ambalaj atmosferinde O2 bulunması, botulizmi önlemek açısından son derece önemlidir.  ÖrneÄŸin kümes hayvanlarının modifiye atmosferde paketlenmesinde, yukarıda açıklandığı gibi gıda zehirlenmesine neden olan mikroorganizmalarının bazıları O2 varlığında geliÅŸmediklerinden, paket içine güvenlik faktörü olarak O2 dahil edilmektedir.  %2’nin üzerinde, en iyisi  % 5-10 düzeylerinde O2 içeren modifiye atmosferde ambalajlanmış ürünlerin 0ºC de depolanması C. Botulinum ve C. Perfringens geliÅŸmesine engel olmaktadır. Ancak soÄŸuk zincirde, özellikle perakende satış noktalarında aksamalar olmamasına özen gösterilmelidir. Aksi halde C.botulinum kontaminasyonuna  ve geliÅŸmesine duyarlı olan gıdaların modifiye atmosferde ambalajlanarak muhafazasında sorunlar ortaya çıkabilir.Â
•Vakum paketlenmiş ve 0- 5 ºC’de korunmuş etlerde laktik asit bakterileri yavaş gelişirler. Ve genellikle H2S üreten L actobacillus suşları gelişerek dominant flora haline gelmediği sürece ette bozulmaya neden olan aerobik flora gibi kötü kokulu bozulmaya neden olmazlar.  Vakum ambalajlanmış taze etlerde botulizm riski açısından fazla bilgi bulunmamakla beraber, modifiye atmosferde ambalajlanan taze etlerde C. Botulinum’un bir risk oluşturmayacağı belirtilmektedir. Ancak, pastorize ve pişirilmiş et, balık ve tavuk ürünleri için bu bildiriş geçerli değildir. Ayrıca pastorize et mamullerinde kürleme tuzlarının, özellikle nitritin bulunup bulunmaması önemli bir faktördür. %75 CO2 + %15 N2 + %10 O2 içeren modifiye atmosferde ambalajlanan kürlenmiş bir et ürünü olan dilimlenmiş rostoda Salmonella typhimurium’un 4,4 ºC’de 42 günde ve 12.5 ºC ise 7 günde geliştiği belirlenmiştir. Öte yandan, vakum paketlenmiş rosto, dilimlenmiş tavuk, hindi ve bolognaya inoküle edilen Listeria monocytogenes’in bu ürünlerde geliştiği saptanmıştır.
Tavşan etinde de vakum ambalajlama ve MAP uygulaması yapılmaktadır. Ancak bu tür etlerde CO2 gazı kullanımı mikrobiyal kalite üzerine olumlu etki yapmasına karşın, etin su tutma kapasitesi azalmakta ve bu bağlamada renk kaybı ve sertleşme gözlenmektedir.
Şekil 17.7. çeşitli gaz karışımlarının hindi göğüs etindeki aerobik mikrofloraya etkisi ( Drulhe, 1996)
Balıkların Modifiye Atmosferde Ambalajlanmaları
Modifiye atmosferde ambalajlama uygulamalarından su ürünlerinin muhafazasında da yararlanılmaktadır. Yapılan araÅŸtırmalar; balık çiftliklerinde üretilen kültür alabalıklarının  ( salmo gairdneri) depolama ömürlerinin, %8ºCO2 + %20 N2’den  oluÅŸan atmosfer altında,normal atmosferde depolanmış olanlara göre 2 kat arttığını göstermiÅŸtir. SoÄŸuk koÅŸullarda normal havada depolanan alabalıklar 12 günde tamamen bozulurken; MAP tekniÄŸi uygulanıp 1-2 ºC’de depolananlar 14 gün sonra kalitelerinden hiçbir ÅŸey yitirmemiÅŸle, 25 gün sonra bile kabul edilebilir kalitelerini korumuÅŸlardır. Ancak, MAP uygulanmış ve 1.7 ºC de depolanmış alabalıklar için en uygun raf ömrü 1 haftadır. Vakum ambalajlama alabalıklar için daha iyi sonuçlar vermektedir. Â
Nitekim yapılan bir araÅŸtırmada: Vakum ambalajlanmış alabalıkların daha uzun süre depolanabildikleri belirlenmiÅŸtir.  75 ,um kalınlıkta PE torbalara vakum ambalajlanmış olan alabalıklar ºC de 2 hafta depolanabilmiÅŸlerdir.Â
Gaz geçirgenliÄŸi olmayan plastik torbalara konulan bütün ve dilimlenmiÅŸ Mezgit balıkları %6ºCO2+%20  O2+%20 N2 karışımında, yalıtılmış özel kutularda ambalajlanarak buzda saklandıklarında, tazeliklerini çok iyi korumuÅŸlardır.Â
%8 CO2 altında muhafaza edilen bazı balık türlerinde havalı saklananlara göre, daha az mikrobiyolojik etkinlik gözlenmiştir. Dilimlendikten sonra % 5’lik NaCI çözeltisine 1 dakika bandırılıp CO2 gazı altında ambalajlanan balık etlerinde, yapı renk ve diğer duyusal özelikler bakımından olumlu sonuçlar alınmıştır.
%6CO2 + %40 N2 atmosferinde ambalajlanıp 5 C derecede de depolanmış somon balıkları  (solmo solar) vakum paketlenenlere göre, kalitelerini daha uzun süre korumuÅŸlardır. Aynı ÅŸekilde bütün halde ve iç organları çıkartılmış somonlar ºC de ve %9CO2 + %10 normal hava içeren atmosferde 3 hafta muhafaza edilebilmektedir.  MAP uygulanmış somon filetoları da  -1 C ‘de  +1 ºC’de depolananlara göre daha uzun raf ömrüne sahip olmaktadırlar.Â
Morino filetolarını %75 N2 + %25 CO2 içeren ortamda ve 0ºC’ de yığın halinde veya  %6 CO2+%40 havadan oluÅŸan MAP uygulamasında 4,5 kg’lık paketler halinde 1C de klasik yöntemlere göre daha uzun sürede saklamak mümkün olmaktadır. Vakum paketlenmiÅŸ morino  fletoları, C’ de 10 gün 5 ºC de 4 gün ve 1ºC de 2 gün raf ömrüne sahiptirler. Oysa %4CO2 +%30 N2 + %30 O2’ den oluÅŸan MAP uygulamasında fletolar ºC’de 14 gün, 5 ºC de 6 gün ve 1ºC de 3 gün muhafaza edilebilmektedir.  Görüldüğü gibi MAP uygulaması, vakum paketlemeye göre morino fletolarının raf ömrünü 1,5 kat artırmaktadır.Â
Çipura  (chrysophrys auratus) filetolarını %60 N2+%4 CO2 atmosferinde veya vakum altında muhafaza etmek mümkünse de ambalajlama da tamamen CO2’ den yaralanmak ve -1 ºC de depolamak daha iyi sonuçlar vermektedir. Karbondioksit ortamında ambalajlanıp  -1 ºC’ de muhafaza edilen çipura filetoları, yine CO2’ li koÅŸullarda ambalajlanmış ve fakat 3 ºC’de depolanmış olanlara göre 2,25 kat daha uzun süre korunabilmiÅŸlerdir.Â
Karbondioksit atmosferinde depolanmış ringa baliğı filetolarının raf ömrü, normal havada 2 ºC’de depolananlara göre 3,5 kat daha fazla olmaktadır. Azot gazı altında depolama ise, normal havada ki depolama ömrünü 1,5 kat arttırmaktadır. Ancak ringa balıklarında vakum ambalajlama, MAP uygulamasından daha iyi sonuç vermiÅŸtir. Nitekim %4 CO2 + %30 O2 + %30 N2 karışımından oluÅŸan ortamda ambalajlanıp 0ºC’de depolanmış olan ringa filetoları 8 gün;  %6 CO2 + %30 N2 ortamında 3 gün dayanırken; vakum ambalajlanmış ve 0ºC’de depolanmış olanları 13 gün muhafaza edilebilmiÅŸtir.Â
Sardalyalar (Sardinops melanostictus), %8CO2 ve %20 N2 ortamında ambalajlanıp 5ºC’de depolanabilmektedir. Sıcak tütsülenmiÅŸ uskumru  (Scamber scombrus) balıkları ise %4 CO2 + %30 02 + %30 N2 atmosferinde ambalajlandıklarında 8 gün, vakum ambalajlanıp 0 ºC’de depolandıklarında 13 gün dayanabilmektedir.Â
Şekil17.8. Çeşitli gaz karışımlarının morina balığı filetolarının aerobik mikroflorasına etkisi (Drulhe,1996)
Su ürünlerinin modifiye atmosferde ambalajlanmalarının, anaerobik patojenlerin potansiyel geliÅŸme sorunlarına yol açabileceÄŸi kesinlikle unutulmamalıdır. Uygulamada en önemli tehlike psikrofil patojenlerden potansiyel geliÅŸme sorunlarına yol açabileceÄŸi kesinlikle unutulmamalıdır. Uygulamada en önemli tehlike psikrofil patojenlerden Clostridium botulinum tip E’ nin üremesi ve toksin üretmesidir.  İnsanlarda görme bozuklukları, felçler gibi sinirsel tahribatlar, solunum sistemi parazitleri ve buna baÄŸlı ölümlere yol açabilen ve ölüm riski %65 olarak belirtilen ve asitli gıda konserveleri, et ve deniz ürünleri konserveleri, iÅŸlenmiÅŸ ve dumanlanmış balık ürünlerinde de ortaya çıkabilen ‘Botulizm’ sorununu önleyebilmek için genelde bu tip gıdalara; uygun konservasyon, dumanlama ve iÅŸleme teknikleri, toksin tahribine yönelik piÅŸirme, uygun sanitasyon ve soÄŸutma uygulamaları yapılmaktadır. Fakat C. Botulinum tip E, 3,3 ºC’de bile üreyip toksin oluÅŸturabilmektedir.Â
Önceden de deÄŸinildiÄŸi gibi, MAP uygulamasında CO2 ve O2 oranları ile depolama sıcaklığının C.botulinum’un geliÅŸmesi ve toksin üretimine etkisi üzerine yapılan çalışmalarda kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Ancak yapılan çalışmalar, MAP uygulanmış bu tip ürünlerin mutlaka gereken soÄŸuk koÅŸullarda depolanmaları ve ambalaj atmosferinde bir miktar O2 bulunmasının botulizmi önleme açısından önemli olduÄŸunu göstermiÅŸtir.Â
Meyve ve Sebzelerin Kontrollü ve Modifiye Atmosferde Muhafazası
17.5.3.1. Meyve ve sebzelerin kontrollü atmosferde (CA)  depolanmaları
Meyve ve sebzelerde gerçekleÅŸen fizyolojik deÄŸiÅŸimlerin kontrol altında tutulabilmesi ve depolanabilme sürecinin uzatılabilmesi amacıyla yaygın olarak uygulanan yöntem, soÄŸukta muhafazadır. Bu alanda özellikle son yıllarda giderek önem kazanan diÄŸer bir yöntem ise, gerçekte soÄŸuÄŸun etkisini güçlendirme amacıyla yapılan bir ek uygulama olan kontrollü atmosfere depolamadır.Â
Kontrollü atmosferde muhafazanın temel ilkesi; mekanik soÄŸutma yöntemleriyle meyvede yavaÅŸlayan solunum (respirasyon) ve olgunlaÅŸma gibi fizyolojik olayların, ürünün bulunduÄŸu atmosfer bileÅŸimindeki oksijen oranının azaltılması buna karşın karbondioksit oranının yükseltilmesiyle daha da yavaÅŸlatılarak, meyvenin solunum hızının anaerobik solunum seviyesinin hemen üstünde tutulmasına dayanır. Her ürünün kontrollü atmosferde depolanmasında optimum bir atmosfer bileÅŸimi gereklidir. Bu optimum deÄŸere ürünün solunumu yardımıyla ulaşılır. Ancak ürün yeterli hızla solunum yapmıyor ve bu yolla CO2 oranı istenen düzeye eriÅŸemiyor ve O2 oranı istene düzeye düşmüyorsa; bu durumda depoya CO2 ve/ veya N2 verilerek, depo atmosferindeki CO2 ve O2 oranları optimum düzeyine ayarlanır. Fakat daha sonra solunumla oluÅŸan CO2 depodaki mevcut CO2 oranının gittikçe artmasına ve nihayet ürünün solunumunun durmasına neden olur.Â
Ä°ÅŸte bu nedenle, karbondioksitin fazlasının giderilmesi için absorber veya tutulması için adsorberlerden yararlanılır.  Bu tip depolamada O2 oranı genellikle %3 veya altına düşürülmekte ve CO2 oranı yükseltilmektedir. Oksijen oranının istenen düzeyin altına düşmesi, depoya yeterli taze alınmasıyla önlenmekte; CO2 oranının istene düzeyin üzerine çıkması ise, adsorber ve absorberlerle CO2’nin uzaklaÅŸtırılmasıyla engellenmektedir.Â
Meyve ve Sebzelerin Modifiye Atmosferde Ambalajlanması (MAP)
Modifiye atmosferde ambalajlama yönteminin en yaygın uygulandığı gıdalar meyve ve sebzelerdir. Bu tür gıdaların düşük O2 ve yüksek CO2 konsantrasyonunun etkin olduÄŸu atmosfer altında saklanmasıyla, solunum hızları ve etilen üretimi yavaÅŸlar. Bunun sonucunda;  olgunlaÅŸma gecikir, bileÅŸimindeki ÅŸeker ve asitlerin tüketilmesi sınırlanır, solunuma baÄŸlı olarak geliÅŸen nem ve ısı oluÅŸumu azalır, klorofil yıkılımı ve enzimatik esmerleÅŸmeler frenlenir veya sona erer.  GeliÅŸmiÅŸ ülkelerde özellikle dilimlenmiÅŸ sebzelerin modifiye atmosfer uygulaması ile raf ömürlerinin uzatılması ticari bakımdan da baÅŸarılı olmuÅŸtur.Â
Meyve ve sebzeler gibi solunum yapan gıdalara MAP tekniÄŸinin olabialdiÄŸince kusursuz uygulanabilmesi için, sistem üzerinde etkili olan parametrelerin bilinmesinde yarar vardır. Bu parametrelerden en önemlileri:  hammaddenin duyusal ve mikrobiyolojik kalitesi, etilen üretimi ve ürünün etilene karşı olan duyarlılığı, solunum, depolama sıcaklığı, ambalaj materyali, ambalaj içerisinde ki gaz bileÅŸimi, ambalaj atmosferinin bağıl nemidir. Modifiye atmosferde ambalajlanan bir ürün için bu parametrelerin doÄŸru kullanımı, dayanma süresini arttırdığı gibi,kaliteyi koruyucu etkide yapmaktadır. Belirtilen bu parametlerden bazıları hakkında aÅŸağıda olabildiÄŸince kısa bilgiler verilmiÅŸtir:Â
(a)Hammaddenin duyusal ve mikrobiyolojik kalitesi
Tüm gıda iÅŸleme ve muhafaza yöntemlerinde olduÄŸu gibi, MAP tekniÄŸinde de hammaddenin baÅŸlangıç kalitesi son ürünün kalitesine etki eden önemli etmenlerden biridir. Bu baÄŸlamda, ürünün yetiÅŸtirme koÅŸulları, çeÅŸit ve olgunluk durumu ile hast ve hasat sonrası uygulamalar önem kazanmaktadır.Â
BilindiÄŸi gibi ‘çeÅŸit’ ürünün kalitesindeki deÄŸiÅŸkenliÄŸi etkileyen önemli bir faktördür. MAP teniÄŸi için solunum hızı yavaÅŸ olan çeÅŸitler tercih edilmelidir. EÄŸer meyve ve sebzeler optimum yeme kalitelerinde hissedilir düzeyde bozulma olmadan depolanabiliyorsa, bu tip ürünler kalitelerinin en üst düzeyde olduÄŸu olgunluk aÅŸamasında hasat edilmelidirler. MAP uygulaması, böyle bir aÅŸamada hasat edilmiÅŸ ürünlerin bozulmasını geciktirerek, raf ömrünün uzamasına yardımcı olabilir. Fakat muz, elma, domates gibi ürünler tam olgunluÄŸa ulaÅŸmadan hasat edilmelidirler.  Bu tip ürünlerde depolama sırasında, istenen renk, tekstür ve aroma geliÅŸimi devam eder. Portakal, üzüm, salatalık ve havuç gibi klimaterik olmayan ürünlerin kalitelerinde ise sonradan pek geliÅŸme görülmez.Â
DiÄŸer yandan meyve ve sebzelerin zedelenip yaralanmaları durumunda hem solunum hızları hem de bozulmaya yol açan mikrobiyolojik aktivite artacağı için, ürüne hasat öncesi ve sonrasında, ambalajlama ve piyasaya sunma sırasında herhangi bir zarar gelmemesine dikkat edilmelidir.Â
Ãœrünün mikrobiyolojik yükü de kalitenin korunmasında etkili olan bir baÅŸka parametredir. Yüksek mikrobiyolojik yük, kötü hijyenik koÅŸullar ve önerilenden daha yüksek sıcaklıklar, ürünün dayanma ömrünü, %60-70 oranında azaltabilmektedir. Bu nedenle hasat öncesi uygulanan iÅŸlemlerin yanı sıra, hasatın hemen ardından,  mikroorganizmaların geliÅŸimi kontrol altına alınmalıdır.  Bu amaçla bazı antimikrobiyal maddelerin uygulanması, hızlı soÄŸutma, gereÄŸinden fazla yüzey suyunun uzaklaÅŸtırılması, uygun depolama sıcaklığının ve bağıl nemin saÄŸlanması ve sanitasyon kurallarına uyulması mikrobiyal geliÅŸimin engellenmesinde etkili olabilir.Â
Meyve-Sebzelerin Solunum Hızları
Önceden de belirtildiÄŸi gibi meyve ve sebzeler hasat sonrası solunumlarını sürdürebilmektedirler. Buda su, renk kayıpları ve mikrobiyal bozulmalara yol açmakta ve ürünlerin raf ömürlerinin kısalmasına neden olmaktadır. Ãœrünün solunum hızı, dokunun metobolik aktivitesinin bir göstergesidir. Bu hızı tüketilen O2 veya üretilen CO2 cinsinden ölçebilmek mümkündür. Çizelge 17.5 de bazı meyve ve sebzelerin üretilen CO2 hızına göre belirlenen solunum hızları, çizelge 17.6 da çeÅŸitli meyve-sebzelerin solunum hızlarına iliÅŸkin sınırlar verilmiÅŸ ve çizelge 17.7’de de bazı ürünlerin relatif solunum oranlarına göre gruplandırılması yapılmıştır.Â
MAP tekniÄŸi sadece bütün haldeki meyve-sebzelerde uygulanmaktaysa da, bunlardan bazılarını doÄŸrama, dilimleme ve çekirdek çıkarma iÅŸlemleri sonrasında modifiye atmosferde ambalajlamak mümkündür. Ancak bu tür iÅŸlem görmüş meyve ve sebzelerde; zorunlu olarak solunum hızının artması ve özellikle etilen üretiminin yüksek boyutlara ulaÅŸması MAP uygulasında önemli sorunlar oluÅŸturmaktadır. Bu nedenle dilimlenmiÅŸ olarak ambalajlanacak meyvelerin depolama sürecinde tekstürlerinin korunabilmesi için %2’lik CaCl2 çözeltisine daldırılmaları yararlıdır.Â
(b)Depolama sıcaklığı
Hasat edilmiÅŸ taze ürünlerin metobılik aktiviteleri üzerinde sıcaklığında büyük önemi  vardır. Ãœrünün sıcaklığı yükseldikçe hücre içinde oluÅŸan metabolik reaksiyonların hızlarıda artar. Nitekim taze ve meyve ve sebzelerde sıcaklığın her 1ºC lik yükselmesinde solunum hızı 2-2,5 kat artmaktadır. (Çizelge 17.8) Bu nedenle MAP tekniÄŸiyle ambalajlanmış ürünlerin düşük sıcaklıklarda depolanması gerekmektedir.Â
Çizelge 17.8 Farklı sıcaklık ve atmosfer kompozisyonlarında bazı meyve ve sebzelerin solunum hızları (kader ve ark.,1989)
Soğukta depolama sebze –meyvelerde solunum hızını azaltmaktaysa da Map tekniği uygulamasında bu hız 4 katı daha fazla düşebilmektedir. Fakat bazı ürünlerde gereğinden düşük sıcaklıklar renkte bozulmalara, yüzeyde lekelere ve dokunun yumuşamasına neden olabilmektedir. Nitekim modifiye atmosfer koşullarında 0ºC de depolanan marullarda kahverengi lekeler gözlenmesine karşın, 1 ºC de depolananlarda bu tür lekeler oluşmamaktadır.
Ambalaj İçerisindeki Gaz KarışımıÂ
Yukarıda da açıklandığı gibi; meyve sebzelerin içinde bulundukları ortamın gaz kompozisyonu da ürünün solunum ve metobolik reaksiyonlarının hızını etkiler. Solunum hızı, ortamdaki O2 konsantrasyonu ile doÄŸrudan iliÅŸkilidir. Ortamda O2 konsantrasyonu azalırsa, solunum hızının da ‘kritik konsantrasyon’ olarak adlandırılan bir düzeye kadar azalma görülebilir. Bu düzey,aerobik solunumun sona erip anaerobik solunumun baÅŸladığını belirtir.Â
Anaerobik solunumun baÅŸladığı kritik 02 konsantrasyonu ürün çeÅŸidine göre farklılık göstermekteyse de; genellikle ortamın O2  konsantrasyonu %10 düzeyini altına düşmedikçe, solunum hızında önemli bir azalma görülmez. SoÄŸukta depolanan bir çok ürün için optimum ortam O2 konsantrasyonu %1-3 arasındadır. DiÄŸer yandan % 20’nin üzerindeki CO2 konsantrasyonunun anaerobik solunumu arttırdığı ve dokuda olumsuz geliÅŸmelere neden olduÄŸu bilinmektedir. Ä°ÅŸte bu nedenle her sebze ve meyvenin solunum özelliklerinin çok duyarlı bir ÅŸekilde belirlenerek anaerobik solunumun baÅŸlayacağı O2 ve CO2 konsantrasyonlarının önceden bilinmesi gerekmektedir. Ancak modifiye atmosfer için en uygun oranların %2-4 O2 ve %3-1 CO2 kombinasyonları olması, fakat bazı uygulamalarda ise % 1-2 O2 ve % 10-2 CO’ den oluÅŸan gaz kompozisyonlarının seçilmesi önerilmektedir.Â
Bazı meyve ve sebzelerin tolore edildikleri minimum O2 düzeyleri ile maksimum CO2 düzeyleri Çizelge b17.9 ve 17.10’da gösterilmiÅŸtir. Ãœrün için belirlenen O2 düzeyi tolore edilen deÄŸerin altına indiÄŸinde, ya da CO2 düzeyi tolore edilen deÄŸerin üzerine çıktığında; üründe kalite kaybı ve çeÅŸitli fizyolojik bozulmalar ortaya çıkmaktadır. Söz konusu tolerans limitleri ürünün çeÅŸidine, depolama sıcaklığına, fizyolojik yaÅŸa, depolama süresine ve kullanılan ek gazlara göre deÄŸiÅŸmektedir. ÖrneÄŸin; farklı marul çeÅŸitlerinin yüksek CO2 düzeyinden etkilenmeleri de farklı olmaktadır.Â
Nitekim modifiye atmosfer uygulamasında %1 CO2 kullanılan kıvırcık marullarda soÄŸuk depolama sürecinde kahverengi lekeler oluÅŸmaktadır. Oysa baÅŸka bir marul çeÅŸidinde ise aynı olgu ancak %12 CO2 oranının üzerinde gerçekleÅŸmektedir.Â
Günümüzde solunum hızları çok yüksek olan mantar ve doğranmış sebzeler gibi ürünler için,yüzeyinde çok küçük delikler bulunan (perfore) filmler kullanılmaktadır. Kesilmiş elma, şeftali gibi meyveler ile, doğranmış patates, mantar ve marul gibi sebzeler, kapalı ambalaj içerisinde hava kalması durumunda, oksidatif  enzimatik esmerleşmesi tepkimesi sonucunda yüzey kararmasına maruz kaldıklarından, bu gibi tepkimeleri en alt düzeye indirebilmek amacıyla, doğranmış marul için %5 O2 + %5 CO2 + %90 N2; patates dilimleri için %5 O2 + %1CO2 + %85 N2 veya %3 O2 + %97 N2 ve elma dilimleri için ise %100N2 veya %502 CO2 + %50 N2 oranlarında gaz karışımları önerilmektedir.
Ambalaj materyalleri
Modifiye atmosferde ambalajlanacak bir ürün için ambalaj materyali seçiminde;  mekanik etkilere karşı direnç, ısıyla yapışabilme, antifoğ özelliğe sahip olma, CO2 O2 ve su buharı geçirgenlik değerleri gibi özelliklerin dikkate alınması gerekir. Belirtilen bu özelliklerden MAP tekniği için önemlileri: O2 CO2 ve su buharı geçirgenlik değerleridir.
Taze meyve ve sebzeler ambajlandıklarında;  ürün solunumu sürdürdüğü ve O2 tüketilip CO2 ile su üretildiÄŸi için, baÅŸlangıçtaki gaz bileÅŸimi depolama sürecinde deÄŸiÅŸir. Ortamdaki O2 miktarı azalır ve CO2 oranı yükselir. EÄŸer gaz geçirgenlik deÄŸerleri gereÄŸinden düşük olan ambalaj materyalleri kullanılırsa; ortamdaki O2 tamamen tüketilerek, ürün için olumsuz etkileri olan anaerobik solunum baÅŸlar. Ä°ÅŸte bu nedenle taze meyve ve sebze gibi solunum yapan ürünlerin ambalajlanmasında, solunum hızıyla gaz bileÅŸimi arasındaki ‘denge gaz bileÅŸiminin’ saÄŸlanmasını gerçekleÅŸtirebilecek düzeyde geçirgenliÄŸe sahip ambalaj filmlerinden yararlanılmalıdır. BilindiÄŸi gibi ambalaj filmlerindeki gaz geçiÅŸi; filmin yapısı, kalınlığı, alanı sıcaklık ve filmin her iki tarafındaki gazların konsantrasyon ve basınç farklılığıyla yakından ilgilidir. Bazı filmlerin gaz geçiÅŸ özellikleri, bağıl nemden de etkilenebilir. Ayrıca ambalaj içindeki serbest hacim ve ambalaj etrafında ki hava hızı da gaz geçiÅŸine etki eder. Ä°deal bir ambalajlama sisteminde, ambalaj içerisindeki gıdanın aerobik solunumu için gerekli O2 kullanım hızı, dışarıdan içeriye giren O2’nin hızına eÅŸit olmalıdır. Ayrıca aerobik solunumda oluÅŸan CO2 hızı da, dışarı akan CO2’de eÅŸitlenmelidir. Bu amaçla; alçak yoÄŸunluklu polietilen (HDPE) polipropilen (PP), polivinil klorür (PVC) ve etilenvinil asetat (EVA) gibi gaz geçirgenlik deÄŸerleri yüksek olan filmler; polietilen tereftalat (PET) gibi orta düzeyde eçirgen olan filmler ile poliviniliden klorür (PVdC),  etilenvinil alkol (EVOH) ve naylon ( PA) gibi düşük gaz geçirgenliÄŸine sahip filmler laminasyon ve koekstrude çok katlı kombinasyonlar halinde kullanılabilirler. Belirtilen bu materyallerin gaz geçirgenlik deÄŸerleri arasında önemli farklılıklar bulunmakta olup, CO2 geçirgenlik deÄŸerleri O2 geçirgenliÄŸin genellikle 2-4 katı kadardır.Â
Modifiye atmosferde ambalajlama tekniÄŸinde kullanılan plastik filmlerin su buharı geçirgenlik deÄŸerleri de önemlidir. Birçok filmin su buharı geçirgenlik hızları, gaz geçirgenliklerinden daha düşüktür. Ambalaj ortamı bağıl nemi de yüksek olduÄŸundan, depolama sıcaklığında meydana gelebilecek küçük dalgalanmalar, ambalaj iç yüzeyinde kondensasyona (yoÄŸunlaÅŸma) neden olarak mikrobiyolojik etkinlikleri artırabilir ve sonuçta küf geliÅŸimi ve çürüme gibi sorunlar ortaya çıkabilir.Â
Bağıl nemin ürün üzerindeki etkisini engelleyebilmek amacıyla, su absorblayıcı maddeler içeren poÅŸetler, su buharı geçirgenliÄŸi yüksek olan filmler ile birlikte kullanılabilir. Ya da ambalaj materyalinin iç yüzeyi, suyun yüzey gerilimini azaltarak yoÄŸunlaÅŸmayı engelleyici  ‘antifog’ adı verilen laklarla kaplanabilir.Â
(f)Ambalajlama Sistemleri
MAP tekniğinin meyve-sebzelerle başarılı bir şekilde uygulanabilmesinde, kullanılan ambalajlama sisteminin son derece önemi vardır. Söz konusu sistemin tasarımında; ambalajlanacak ürünün özellikleri, kullanım yeri, dağıtım koşulları, film saydamlığına gerek olup olmadığı ve gaz geçişi engelleme gereksimi gibi faktörler etkilidir. Taze meyve ve sebze ambalajlanmasında esnek bir polipropilen filmden yapılmış ve ısıyla kapatılabilen basit bir torba kullanılabileceği gibi; kapatılabilir bir kutu içine yerleştirilmiş gaz içeren kapatılabilir geniş bir torbaya,  ısıl yolla kapatılan başka bir torba yerleştirilerek oluşturulan daha karmaşık ambalaj sistemlerinden de yaralanmak mümkünüdür. Kuşkusuz, depolama, dağıtım ve perakende satış noktalarında ürünün kalitesinin kalıcılığına sağlamaya yönelik  gerekli ambalaj fonksiyonlarının tipi ve sayısı, yararlanılacak ambalajlama sistemini belirleyecektir.
MAP tekniÄŸinde kullanılan ambalaj sistemleri genelde 7 grup altında toplanabilir.  Bunlar;Â
•Bir plastik film ile kapatılmış sert veya yarı sert tabla ‘tray or double tray /rigid or semirrigid) lidded with a plastic film’
•Esnek plastik torba,poÅŸet  ‘flexible  plastic  pouch  (bag)Â
•Plastik filme sarılmış tabla ‘plastic film overwrap of a tray’
•İç içe geçmiş torba veya torbalar ‘bag(s)- in-a-bag
•Bir karton kutu içersinde torba veya torbalar ‘bag (s) –in-a-carton (paperboard)’
•Karton veya polistiren köpükten yapılmış kutu içinde torba veya torbalar ‘bag (s) in-a-bax (paperboard,styrofoam)’
•Bir torba içerisinde kutu veya kutular ‘box (es)-in-a-bag’
Yukarıda belirtilen tablalar (tepsi) genellikle polistiren köpük malzemeden, kalıplanmış plastik filmlerden,  püskürtme döküm uygulanmış plastiklerden, plastik kaplanmış önceden kalıplanmış pulplardan ve karton – plastik film laminatlardan üretilirler.Â
MAP uygulanmasında kullanılacak kapların üretimi, doldurulması, gazlanması ve kapatılması iÅŸlemlerinin yapılabildiÄŸi makineler ise; a) yatay ÅŸekil verme / doldurma / kapatma makineleri, c) tablaya streç film sarma makineleri ve d) önceden yapılmış torbalara doldurma ve kapatma makineleri olmak üzere 4 temel sınıfa ayrılabilir. Söz konusu bu makinelerde gazlama iÅŸlemi,önceden de belirtildiÄŸi gibi (bknz. 17.4.2.) iki yöntemle yapılır: ya henüz kapatılmamış ambalaja istenen bileÅŸimdeki  gazın verilerek  mevcut atmosferi süpürüp onun yerini alması saÄŸlanır, yada önce ambalajın havası vakum kullanarak uzaklaÅŸtırılıp,sonra içine gaz enjekte edilir.Â
Bu sistemlerde ambalajın gazı sızdırmayacak ÅŸekilde kapatılması sıon derece önemlidir. Sonucun baÅŸarılı olmasında özellikle kullanılan plastik filmin tipi, yapışma yüzeyinde yabancı madde bulunup bulunmaması önemli rol oynar.  Hatta yapışma alanındaki önemsiz bir buruÅŸuk bile paketten gaz sızmasına neden olabilir. Paketlerde gaz sızması olup olmadığını belirleyecek en basit yöntem, su altında paketlere elle basınç uygulayarak hava kabarcığı çıkıp çıkmadığını gözlemlemektir. Kabarcık çıkışını daha saÄŸlıklı izleyebilmek amacıyla suya bir miktar yüzey etkin madde katılması yararlıdır. Ancak gaz sızıntısı kontrolüne iliÅŸkin en duyarlı ve güvenli yöntem IR- detektör sistemleriyle vakum altında paketten CO2 kaybını belirlemektedir. Â
Bu yazı ASD-Ambalaj Sanayicileri DerneÄŸi tarafından yayınlanan Gıda Ambalajlama Teknolojisi isimli kitaptan alınmıştır. Ayrıntılı bilgi için www.ambalaj.org.trÂ
Prof.Dr. Mustafa Üçüncü