Gıda Ambalajlamada Nanoteknoloji
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Nanoteknoloji yüzyılın en önemli gelişmelerinden bir tanesidir. Gıda endüstrisinde de nanoteknolojiden yararlanılmakta olup, ambalajların matriksine eklenen nanopartiküller aracılığıyla bariyer, mekanik ve termal özelliklerinin geliştirilmesi sağlanmaktadır. Bununla birlikte polimerlere eklenen aktif nanomateryaller, etilen ve oksijen tutuculuk yanında, antimikrobiyal özellik kazandırma gibi fonksiyonlarıyla gıdaların raf ömrünün artırılması amacıyla da kullanılmaktadır. Fakat tüm bu olumlu yönlerinin yanında, güvenlik ve sağlık konusunda endişeler de bulunmaktadır. Bu nedenle bu derlemede, gıda ambalajlama uygulamalarında kullanılan nanopartiküller ve nanoteknoloji konusunda yaşanan endişeler hakkında bilgi verilmektedir.
1.GiriÅŸ
Küreselleşme, sosyal-kültürel değişimler ve mikrobiyal kontaminasyon sonucu bozulmuş gıdaların tüketimi nedeniyle gıda kaynaklı hastalıkların artması; tüketicilerin kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan güvenli gıdaya olan taleplerinin artmasına neden olmaktadır [1]. Bu nedenle, gıdanın üretimden son kullanıcıya ulaşıncaya kadar olan süreçte iyi biçimde korunması; uygun ambalaj malzemelerinin kullanılmasını gerektirmektedir [2]. Genel olarak ambalajlama materyalleri; ürün çeşidine ve istenen raf ömrüne bağlı olarak ambalajın mekaniksel, termal ve bariyer özellikleri göz önüne alınarak seçildiğinden, birçok kuruluş ve araştırmacı gıda ambalajlamada nanoteknolojiyi kullanarak ambalaj materyallerinin geçirgenlik özelliklerini değiştirmeyi, gıdaların raf ömrünü arttırmayı ve gıda güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır [3].
Nanoteknoloji tanım olarak, en az bir boyut içeren yapılarda 1-100 nm uzunluÄŸundaki bileÅŸenlerin üretilmesidir. Nano ölçekte üretilen malzemeler tek boyutta (çok ince kaplamalar), iki boyutta (nanoteller) veya üç boyutta (nanopartiküller) elde edilebilmektedir. Partikül boyutu nano ölçeÄŸinde olan malzemeler, aynı malzemenin makro boyutuyla karşılaÅŸtırıldığında önemli ölçüde farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip olmaktadır [4, 5]. Nanoteknoloji; elektronik, biyomedikal, tekstil, kozmetik, boya, saÄŸlık ve inÅŸaat gibi birçok sektörde kullanılmakta olup, yaklaşık olarak 400.000 bilim insanının nanoteknoloji alanında çalıştığı düşünülmektedir [2]. Nanomateryaller gıda endüstrisine de birçok fırsat sunmakta olup; renklendiriciler, tatlandırıcılar, besinsel katkılar, antimikrobiyal bileÅŸenler ve gıda ambalajlama materyalleri bu kapsamda deÄŸerlendirilmektedir [6]. Özellikle plastik veya kâğıt bazlı ambalaj matrikslerine nanopartiküllerin eklenmesi sonucunda gıda ambalajlarının antimikrobiyal, antioksidan ve gaz geçirgenliÄŸi bakımından özellikleri geliÅŸtirilmekte olup, bunun neticesinde gıdanın raf ömrü artırılmaktadır. Ayrıca, ambalajın biyolojik olarak parçalanabilirliÄŸi iyileÅŸtirilmekte, bertaraf edilecek atık malzeme hacmi azaltılmakta ve bu ÅŸekilde CO2 emisyonu minimum düzeyde tutulabilmektedir [1].Â
Bu derleme; gıda ambalajlarında bariyer, termal ve mekaniksel özellikleri geliÅŸtirme amacıyla kullanılan nanopartikülleri içermekte olup, aynı zamanda gıdalarda raf ömrünü artırma amacıyla kullanılan aktif-nanobileÅŸenler hakkında da bilgi vermektedir. Son bölümde ise nanoteknoloji konusundaki endiÅŸeler ve yasal düzenlemeler özetlenmiÅŸtir.Â
2.Mevcut Ambalajlama Sistemlerinin Eksiklikleri
Gıda ambalajlama amacıyla kullanılan poliolefin ve türevleri, etkili bariyer ve mekanik özellikleri, basit ve ucuz iÅŸleme teknikleri yönünden mükemmel özellikler sunsa da, bu polimerler yenilenemeyen kaynaklardan elde edilmektedir. Ayrıca petrol bazlı bu polimerler, petrol fiyatlarındaki istikrarsızlık ve petrol arzındaki öngörülemezlik sebebiyle mevcut durumda soru iÅŸaretleri oluÅŸturmaktadır [7]. Plastikler sadece sürdürülebilirlik bakımından problem yaratmamakta, aynı zamanda ciddi ekolojik etkilere de neden olmaktadır. Bu ambalaj materyallerinin bertarafı çevresel kaygılar meydana getirmekte ve geri dönüşümü kompleks ve maliyetli süreçler içermektedir. Bununla birlikte, plastiklerin geri dönüşümü için gereken ısı aynı zamanda küresel ısınmadan en çok sorumlu olan çeÅŸitli kimyasalları da üretmektedir [8]. Ambalaj materyalinin bariyer performasının meyve ve sebzeler gibi hasat sonrası solunuma devam eden ürünlerle eÅŸleÅŸtirilmesi ise diÄŸer bir zorluk olarak göze çarpmaktadır. Bu kapsamda kullanılan ambalaj materyalleri; polimer karışımları ve çok tabakalı kompozit yapılar kullanılarak fonksiyonel olarak geliÅŸtirilmeye çalışılsa da yüksek maliyet ve geri dönüşümde yaÅŸanan sıkıntılar devam etmektedir [9]. Ä°ÅŸte bu nedenlerden ötürü nanoteknoloji alanındaki çalışmalar sözü edilen sıkıntıların giderilmesi amacıyla önem kazanmaktadır.Â
3.Gıda Ambalajlamada Nanokompozitler
Plastiklerde yaşanan problemlere çözüm olarak geliştirilen yenilebilir ve biyolojik olarak parçalanabilir polimerler; kırılganlık, zayıf gaz ve nem bariyeri, düşük sıcaklıklarda bozulma göstermesi ve maliyetle ilgili sorunlar nedeniyle istenilen özellikleri karşılamamaktadır [9]. Bununla birlikte çeşitli güçlendirici bileşenler eklenerek termal, mekanik ve bariyer özellikleri geliştirilmek istenen kompozitlerde ise, eklenen bileşenlerin ara yüzlerdeki etkileşimleri zayıf olmakta ve bu durum da sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenlerden ötürü nanoteknolojik yöntemlerin polimerlere uygulanmasıyla sadece termal, mekanik ve bariyer özelliklerde gelişme sağlanmayacak olup, aynı zamanda maliyet ve fiyat etkinliği de sağlanabilecektir.
Nanokompozitler genellikle sürekli veya süreksiz bir fazdaki polimer matriksten oluşmaktadır. Matriks (sürekli faz) ve nano boyutlu bir materyalin (süreksiz faz) birleşmesinden kaynaklandığından çok fazlı bir materyal olarak tanımlanmaktadır. Nano boyutlu malzemeye bağlı olarak, nano boyutlu faz genellikle nanoküreler, nanopartiküller, nanorodlar, nanotüpler ve nanosheets veya nanoplateletler olarak karakterize edilmektedir [10].
Nano boyutlu dolgu maddeleri belirli bir matriks içerisinde dağılmış bileÅŸenlerdir. Dolgunun en büyük boyutunun en küçüğüne oranı en boy oranı olarak da bilinen önemli bir parametreyi meydana getirmektedir [11]. Yüksek en boy oranına sahip dolgular, daha spesifik yüzey alanına sahip olup, güçlendirici etkisi de buna baÄŸlı olarak artmaktadır [10]. Kil ve silikatlar, katmanlı yapılarından dolayı en fazla dikkat çeken dolgu malzemelerindendir [12]. Â
3.1. Kil
Polimerlerin özelliklerini geliÅŸtirmek için bazı nanopartiküller tanımlanmış olsa da, özellikle killer; üstün mekaniksel özellikler göstermesi, ağırlıkta azalmayı saÄŸlaması, ısı direncini artırması, alevlenmeyi geciktirmesi ve karbondioksit, oksijen, nem ve uçucu bileÅŸenler ile ultraviyole ışınlara karşı üstün bariyer özellikleri nedeniyle gıda ambalajlamada dikkat çeken nanopartiküllerdendir [13]. Mikrokompozit yapılarda baskın olan taktoid yapıdan dolayı killer karışmadan kalmakta ve topaklaÅŸmaya neden olarak, materyalin özelliklerinin geliÅŸmemesine neden olmaktadır. Fakat nanokompozit yapılarda ise katmanlı silikatlar ve polimer zincirleri arasındaki etkileÅŸim nedeniyle iki tipte ideal nanokompozitlerin üretilmesi mümkündür [14]. Tabakalı nanokompozitler, polimerlerin killerin iç tabakalarına penetrasyonu sonucu oluÅŸmakta olup, sıralı bir çoklu tabaka meydana getirmektedir. Dağılmış nanokompozitlerde ise kil katmanları polimer matriksinde rastgele dağılmış halde bulunmaktadır ve bunun neticesinde polimerlerin penetrasyonu daha fazla gerçekleÅŸmektedir. Bu nedenle dağılmış nanokompozitler en iyi özelliklere sahip olan grup olarak nitelendirilmektedir [15] (Åžekil1). Nanokillerin polimer özellikleri üzerindeki etkisi esas olarak yüksek yüzey/hacim oranlarından kaynaklanmaktadır, çünkü polimer-dolgu etkileÅŸimleri arayüzey kuvvetleri tarafından yönetilmektedir. Ayrıca nanokiller polimerlere dağıldıklarında, gazların hareket etmesini engellemek üzere kıvrımlı bir yol sunan ve nüfuz etme oranlarını büyük ölçüde yavaÅŸlatan bir labirent yapısı oluÅŸturmaktadır [13].Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Şekil 1. Kil ve polimerler arasındaki farklı etkileşimler: (a) Taktoid yapıda mikrokompozit (b) Tabakalı yapıda nanokompozit (c) Dağılmış yapıda nanokompozit [15]
3.2. Karbon Nanotüpler Â
Karbon nanotüpler, tek duvarlı karbon nanotüpler (SWCNT) veya çok duvarlı karbon nanotüpler (MWCNT) olarak çeÅŸitli ÅŸekillerde üretilmektedir. Tek duvarlı olanlar bir atom kalınlığında olduÄŸu gibi, çok duvarlılar ise birkaç eÅŸ merkezli nanotüpten oluÅŸmaktadır. Karbon nanotüpler yalnızca polimer matriksin elastik modülü ve gerilme mukavemeti gibi özelliklerini iyileÅŸtirmekle kalmamakta, aynı zamanda antibakteriyel özellikler de göstermektedir [16].Â
3.3. SilikaÂ
Silika nanopartikülleri gözenekli materyallerin en önemlisinden bir tanesi olup, yüksek yüzey alanı, kontrol edilebilir yüzey alanı, geniÅŸ gözenek hacmi, optik olarak ÅŸeffaf özelliÄŸi, düşük toksisitesi, yüksek kimyasal ve termal stabilite gibi benzersiz özelliklerinden dolayı son zamanlarda yaygın olarak kullanılmaktadır [17]. Bu nanoparçacıklar, polimer matriksinde silikat katmanlarının aralarında takviye görevi görmekte ve bu nedenle ambalaj filmlerin teknolojik özelliklerini geliÅŸtirmede önemli yer tutmaktadır [18].Â
4.Aktif Ambalajlama Amaçlı Nanokompozitler
Geleneksel ambalajlama sistemleri; ürünü korumak, içermek, pazarlamak, tüketiciye bilgi vermek ve ürünün taşınmasını kolaylaştırmak gibi fonksiyonlara sahiptir [3]. Aktif ambalajlama sistemlerinde ise, ürünü korumayı geliştirmek amacıyla ambalajlara antimikrobiyal maddeler, koruyucular, etilen düzenleyiciler, oksijen ve nem tutucular gibi aktif bileşenler eklenmektedir. Şekil 2’de nanoteknoloji yardımıyla oluşturulan aktif ambalajlama sistemlerinin içeriği gösterilmektedir [9]. Aktif ambalajlama amacıyla kullanılan nanobileşenlerin bazıları aşağıda verilmiştir.
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
 Şekil 2. Nanoteknolojinin aktif ambalajlamaya uygulanması [9]
4.1. Titanyum DioksitÂ
TiO2 nanopartikülleri, dayanıklılıkları ve düşük maliyetleri nedeniyle farklı alanlarda kullanılabilmekte olup; toksikoloji çalışmaları göz önüne alındığında insan hücrelerinde genotoksisite ve sitotoksisiteye neden olabileceÄŸinden FDA ve diÄŸer kuruluÅŸlar tarafından GRAS materyali olarak derecelendirilmemektedir [19]. TiO2 ultraviyole ışığa maruz kaldığında hidroksil radikalleri ve reaktif oksijen türleri oluÅŸturarak, antimikrobiyal ve etilen tutucu etki yaratmaktadır [20, 21] (Åžekil 3).Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
 Şekil 3. Kitosan- Titanyum Oksit Nanokompozit filmlerin etilen tutucu ve antimikrobiyal etkisi [21]
4.2.GümüşÂ
Gümüş nanopartiküller, aktif ambalajlama konsepti için potansiyel bileÅŸenlerden bir tanesi olup, bakteri, virüs ve diÄŸer mikroorganizmalara karşı etkili olduÄŸu belirtilmektedir. Gümüşün antimikrobiyal aktivitesi, sülfür, oksijen veya nitrojen içeren biyolojik moleküllerde elektron verici gruplara güçlü bir ÅŸekilde baÄŸlanan gümüş katyonuna baÄŸlıdır. Gümüş iyonları oldukça reaktif olup, doku proteinlerine baÄŸlanırlar ve bakteri hücre duvarında ve membranda yapısal deÄŸiÅŸiklikler meydana getirerek hücre bozulmasına ve ölüme yol açmaktadır [22]. Gümüş nanopartiküller ise gümüş iyonlarına kıyasla mikrobiyal hücrelere kolayca girebilmektedir. Gümüş nanopartiküller temelde hücre zarı hasarına ve sonuçta hücrelerin DNA'sına zarar veren ROS reaksiyonlarına neden olmaktadır [19]. Gümüş nanopartikülleri sadece antimikrobiyal olarak iÅŸlev görmemekte ayrıca su buharı geçirgenliÄŸini de düşürmektedir. Çünkü gümüş nanopartikülleri polimer matriksinde süreksiz bir faz olarak dağılmakta ve böylece su moleküllerinin film boyunca difüzyonunu düşürmektedir. Ayrıca polimerik matrikste gümüş nedeniyle olan kıvrımlı yol da, geliÅŸtirilmiÅŸ su bariyerini saÄŸlamaktadır [23].Â
4.3.Çinko OksitÂ
Gıda endüstrisi, çinko oksiti temel bir mikro besin olan ve insanlarda ve hayvanlarda büyüme ve geliÅŸmede önemli ve kritik roller sunan çinko kaynağı olarak kullanmaktadır. Bununla birlikte, çinko oksit antimikrobiyal aktivite de göstermekte olup, bu etki antimikrobiyal iyonların salınımı, nanopartiküllerin mikroorganizmalarla etkileÅŸimi ve daha sonra bakteri hücresinin bütünlüğüne zarar verme gibi çeÅŸitli mekanizmalarla açıklanmaktadır [24].Â
5.Nanoteknoloji Konusunda Endişeler ve Yasal Düzenlemeler
Nanoteknoloji her ne kadar gıda ambalajlama konusunda yüksek potansiyele sahipse de, her yeni teknoloji de olduğu gibi etik bir sorumluluk taşımakta ve öngörülemeyen riskler içerebilmektedir [25]. Endüstride, nanokompozitlerin kullanımını kısıtlayan etmenler; materyal ve işleme maliyetinin yüksekliği, mevzuattan kaynaklanan kısıtlamalar, müşteri tarafından kabulde yaşanan sıkıntılar, nanopartiküllerin çevre ve insan sağlığına etkisi konusundaki bilgi eksiklikleri ve gıda ambalajından gıdaya nanopartiküllerin geçme riskidir [54]. Nanomalzemelerin gıda maddelerine geçişini; nanopartiküllerin özellikleri (örneğin, konsantrasyon, partikül boyutu, moleküler ağırlık, çözünürlük), çevresel koşullar (sıcaklık, mekanik stres), gıda içeriği (pH değeri, bileşim), ambalaj özellikleri (polimer yapısı ve viskozitesi) ve temas süresi etkilemektedir [12].
Gıda endüstrisinde tüketicilerin nanopartiküllere doÄŸrudan maruz kalması, insan saÄŸlığı bakımından ciddi bir sorun teÅŸkil etmektedir. Nanopartiküller gıda ambalaj malzemelerine baÄŸlı kaldığı sürece, maruz kalma sınırlı veya çok düşüktür. Ancak, nanopartiküllerin gıdalara migrasyonu yüksek risk oluÅŸturmaktadır [26]. Nanopartiküller, biyolojik ortama girdiklerinde, kaçınılmaz olarak proteinler, ÅŸekerler ve lipitler gibi bileÅŸenlerle teması gerçekleÅŸmektedir. Nanopartikülün boyutu küçüldükçe yüzey alanından dolayı biyolojik moleküllerle etkileÅŸimi artmakta ve bu nedenle büyük boyutlulara göre daha fazla toksik risk meydana getirmektedir [11].Â
Nanoteknolojik yaklaşımların tüketiciler tarafından nasıl algılandığı, nanoteknolojinin gıda endüstrisindeki geleceÄŸini etkileyen önemli bir durumdur. Yapılan çalışmalarda nanoteknolojiden türetilen ambalajın, nanoteknoloji mühendisliÄŸi ile üretilmiÅŸ gıdalardan daha kabul edilebilir olduÄŸu ortaya konmuÅŸ olup [27], ayrıca nanoteknoloji kullanılarak üretilen gıda ve gıda ambalajlarını satın alma isteÄŸinin algılanan riskten çok faydadan etkilendiÄŸi belirlenmiÅŸtir [28].Â
Nanomalzemeler ile ilgili bir diÄŸer konu ise yönetmeliklerdir. Avrupa BirliÄŸi ve diÄŸer ülkelerde, nanomalzemelerin tüketici ürünlerinde kullanımını saÄŸlık ve güvenlik yönlerinden ele alan mevzuat sürekli olarak güncellenmektedir. 2018 yılında çıkarılan ISO 19007:2018 (E) standardı, nanopartiküllerin sitotoksik etkisinin ölçümü üzerinedir. Ayrıca, 2019’da ABD’de bebek gıdaları ile ilgili olarak migrasyon bakımından yeni tavsiyeler yayınlanmıştır [29]. Kontrollü koÅŸullar altında migrasyon testlerinin gerçekleÅŸtirilmesi, nanomalzemelerin gıda ambalajlarına dahil edilme olasılığını deÄŸerlendirmek ve ilgili güvenlik sorunlarını açıklamak bakımından da gereklidir. Çünkü analiz koÅŸulları, test edilen gıda matriksinin veya gıda simülantının türüne baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸmektedir. Bununla birlikte, bazı aktif ambalajlarda ise nanomalzemelerin bilinçli olarak serbest bırakılması amaçlandığından test metotlarının geliÅŸtirilmesi gerekmektedir [12].Â
Genel olarak, nanomateryallerin gıda ambalajlarında kullanılması için gerekli olan yasal onay süresi kompleks ve uzun olabileceÄŸinden, firmaların hükümetlerle iÅŸbirliÄŸi içinde çalışarak, ticarileÅŸme aÅŸamasının kolaylaÅŸmasına yardımcı olması lazımdır [9]. FDA ve EFSA gibi düzenleyici kurumlar ise gıda ambalajlarına uygulanan nanokompozitlerin güvenliÄŸini deÄŸerlendirmek için rehberlik görevini üstlenmeli ve nanopartiküllerin insan saÄŸlığına etkilerini belirlemek için standartlaÅŸtırılmış prosedürleri geliÅŸtirilme gerekmektedir [30].Â
6.Sonuç
Nanoteknoloji, gıda ambalajındaki uygulamalar açısından topluma fayda saÄŸlamak için son derece yüksek bir potansiyele sahiptir. Özellikle aktif nanopartiküllerin plastik veya kâğıt polimer matrikslere eklenmesi, sadece gıda ambalajlarının bariyer özelliklerinin iyileÅŸtirilmesini saÄŸlamayacak, aynı zamanda gıdanın raf ömrünü uzatan ek iÅŸlevsellikler (antimikrobiyal, antioksidan, oksijen-etilen-nem düzenleme) de kazandıracaktır. Aynı zamanda doÄŸal biyopolimer esaslı nanokompozit ambalaj malzemeleri, çevresel endiÅŸeleri de minimuma indirgeyebilecektir. Fakat, nanokompozit ambalajların bu kadar avantajına raÄŸmen gelecekteki senaryoyu tahmin etmek zordur. Çünkü gıda endüstrisinde nanoteknoloji alanındaki geliÅŸmeler hem hükümet hem de endüstri için önemli zorluklar sunmaktadır. Özellikle ambalaj endüstrisi, tüketiciyi bu konuda bilgilendirmeli ve böylece tüketici güvenini saÄŸlamalıdır. Hükümetler ise, nanopartiküller konusunda daha fazla detay içeren mevzuatlar oluÅŸturarak, nanopartiküllerin ambalaj malzemelerinden gıdaya olası göçü, insanlar ve çevre üzerindeki toksik etkileri konusunda güven yaratmalıdır.Â
Kaynaklar
[1] Apan, R., Cozmuta, A. M., Peter, A., Nicula, C., 2014. Nano food packages: from food preservation efficiency to consumer legal protection. Amfiteatru Economic Journal 16: 483-500.
[2] Pal, M., 2017. Nanotechnology: a new approach in food packaging. J Food Microbiol Saf Hyg 2: 8-9.
[3] Kuswandi, B. Nanotechnology in Food Packaging. 2016. p. 151-83.
[4] Duncan, T. V., 2011. Applications of nanotechnology in food packaging and food safety: barrier materials, antimicrobials and sensors. Journal of colloid and interface science 363: 1-24.
[5] Jaiswal, S., 2016. Applications of nanotechnology in food processing and packaging. INROADS-An International Journal of Jaipur National University 5: 45-8.
[6] Alfadul, S. M., Elneshwy, A. A., 2010. Use of nanotechnology in food processing, packaging and safety–review. African Journal of Food, Agriculture, Nutrition and Development 10.
[7] Rabnawaz, M., Wyman, I., Auras, R., Cheng, S., 2017. A roadmap towards green packaging: the current status and future outlook for polyesters in the packaging industry. Green Chemistry 19: 4737-53.
[8] Shanmugam, K., Doosthosseini, H., Varanasi, S., Garnier, G., Batchelor, W., 2019. Nanocellulose films as air and water vapour barriers: A recyclable and biodegradable alternative to polyolefin packaging. Sustainable Materials and Technologies 22: e00115.
[9] Mihindukulasuriya, S. D. F., Lim, L. T., 2014. Nanotechnology development in food packaging: A review. Trends in Food Science & Technology 40: 149-67.
[10] Sharma, C., Dhiman, R., Rokana, N., Panwar, H., 2017. Nanotechnology: an untapped resource for food packaging. Frontiers in microbiology 8: 1735.
[11] Farhoodi, M., 2016. Nanocomposite materials for food packaging applications: characterization and safety evaluation. Food Eng Rev 8: 35-51.
[12] Honarvar, Z., Hadian, Z., Mashayekh, M., 2016. Nanocomposites in food packaging applications and their risk assessment for health. Electronic physician 8: 2531.
[13] Ray, S., Quek, S. Y., Easteal, A., Chen, X. D., 2006. The potential use of polymer-clay nanocomposites in food packaging. Int J Food Eng 2.
[14] Telis, V. R. N., 2012. Biopolymer engineering in food processing: CRC Press;Â
[15] De Azeredo, H. M. C., 2009. Nanocomposites for food packaging applications. Food research international 42: 1240-53.
[16] Rezić, I., Haramina, T., Rezić, T. Metal nanoparticles and carbon nanotubes—perfect antimicrobial nano-fillers in polymer-based food packaging materials. Food Packaging: Elsevier; 2017. p. 497-532.
[17] Al-Asmar, A., Giosafatto, C. V. L., Sabbah, M., Sanchez, A., Villalonga Santana, R., Mariniello, L., 2020. Effect of mesoporous silica nanoparticles on the physicochemical properties of pectin packaging material for strawberry wrapping. Nanomaterials 10: 52.
[18] Giosafatto, C. V. L., Sabbah, M., Al-Asmar, A., Esposito, M., Sanchez, A., Villalonga Santana, R., et al., 2019. Effect of Mesoporous Silica Nanoparticles on Glycerol-Plasticized Anionic and Cationic Polysaccharide Edible Films. Coatings 9: 172.
[19] Hoseinnejad, M., Jafari, S. M., Katouzian, I., 2018. Inorganic and metal nanoparticles and their antimicrobial activity in food packaging applications. Critical reviews in microbiology 44: 161-81.
[20] Kaewklin, P., Siripatrawan, U., Suwanagul, A., Lee, Y. S., 2018. Active packaging from chitosan-titanium dioxide nanocomposite film for prolonging storage life of tomato fruit. International journal of biological macromolecules 112: 523-9.
[21] Siripatrawan, U., Kaewklin, P., 2018. Fabrication and characterization of chitosan-titanium dioxide nanocomposite film as ethylene scavenging and antimicrobial active food packaging. Food hydrocolloids 84: 125-34.
[22] Incoronato, A. L., Conte, A., Buonocore, G. G., Del Nobile, M. A., 2011. Agar hydrogel with silver nanoparticles to prolong the shelf life of Fior di Latte cheese. Journal of dairy science 94: 1697-704.
[23] Cano, A., Cháfer, M., Chiralt, A., González-MartÃnez, C., 2016. Development and characterization of active films based on starch-PVA, containing silver nanoparticles. Food Packaging and Shelf Life 10: 16-24.
[24] Espitia, P. J. P., Soares, N. d. F. F., dos Reis Coimbra, J. S., de Andrade, N. J., Cruz, R. S., Medeiros, E. A. A., 2012. Zinc oxide nanoparticles: synthesis, antimicrobial activity and food packaging applications. Food and bioprocess technology 5: 1447-64.
[25] Sumit, G., 2012. Nanotechnology in food packaging a critical review. Russian Journal of Agricultural and Socio-Economic Sciences 10.
[26] Berekaa, M. M., 2015. Nanotechnology in food industry; advances in food processing, packaging and food safety. Int J Curr Microbiol App Sci 4: 345-57.
[27] Siegrist, M., Cousin, M.-E., Kastenholz, H., Wiek, A., 2007. Public acceptance of nanotechnology foods and food packaging: The influence of affect and trust. Appetite 49: 459-66.
[28] Stampfli, N., Siegrist, M., Kastenholz, H., 2010. Acceptance of nanotechnology in food and food packaging: a path model analysis. Journal of Risk Research 13: 353-65.
[29] Enescu, D., Cerqueira, M. A., Fucinos, P., Pastrana, L. M., 2019. Recent advances and challenges on applications of nanotechnology in food packaging. A literature review. Food Chem Toxicol 134: 110814.
[30] Hernández-Muñoz, P., Cerisuelo i Ferriols, J. P., DomÃnguez, I., López-Carballo, G., Catala, R., Gavara, R. Nanotechnology in Food Packaging. 2019. p. 205-32.
Mehmet Seçkin ADAY*Â
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü