Tuesday, Dec 24th

Last updateFri, 13 Dec 2024 12pm

You are here: Home Products

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

Yeni nesil hareket kontrolörü

Hareket kontrol ve otomasyon sistemlerinde faaliyet gösteren Kollmorgen, yeni PCMM2G programlanabilir hareket kontrolörünü piyasaya sürdüğünü duyurdu. Şirket tarafından son derece ölçeklenebilir olarak tanımlanan kontrolör, Kollmorgen Automation Suite tabanlı sistemlerin yanı sıra üçüncü taraf cihazlara da basit entegrasyon sunuyor. Ayrıca bağımsız makinelerden karmaşık modüler otomasyon sistemlerine kadar her şeye yeni yetenekler ve büyük ölçüde artırılmış performans sağlayabiliyor.

Şirketin önceki nesil kontrolleri ile uyumlu olan PCMM2G’nin, daha fazla esneklik ve 1,5-3,5 kat daha hızlı fieldbus döngü hızı sayesinde basit bir geçiş yolu sunduğu belirtiliyor. Ayrıca, performansı ve kullanım kolaylığını artırırken çoğu üçüncü taraf otomasyon sistemini de desteklediği ifade ediliyor.

Şirketin yeni kontrolörü, yüksek döngü süreleri sağlayan 1,5 GHz dört çekirdekli işlemciye dayanıyor. Küçük, basit makine modüllerinden, S-eğrisi ve diğer karmaşık hareketler de dâhil olmak üzere 64 eksene kadar senkronize yol hareketine sahip yüksek karmaşıklıktaki otomasyon ortamlarını desteklediği verilen diğer bilgiler arasında yer alıyor.

PCMM2G kontrolör ayrıca 16 GB dahili flash bellek, altı dijital giriş, iki dijital çıkış, entegre fonksiyonel güvenlik modülleri ve yerleşik bir insan-makine arayüz paneli içeriyor.

Sorunsuz entegrasyon

100BASE-T bağlantısı, çoğu sistemle hızlı entegrasyon için UDP, HTTP, Modbus®, Ethernet/IP ve PROFINET®'i destekliyor. Çift Ethernet portu, endüstriyel bir ağa bağlıyken sistem yapılandırmasına izin veriyor. Pil yedeklemeli kesintisiz bir gerçek zamanlı saat ve ağ zaman protokolü (NTP) aracılığıyla harici bir zaman tutma sunucusu desteği, tüm eksenlerde hassas zamanlama ve senkronizasyon sağlıyor.

Ürün Yönetimi Kıdemli Direktörü Chris Cooper, "İster Kollmorgen Automation Suite müşterisi olun, ister üçüncü taraf hareket bileşenlerinin performansını en üst düzeye çıkarmak istiyor olun, yeni nesil PCMM2G sizin için tasarlandı. Son derece hızlı ve güçlü. Tam özellikli ve çok yönlüdür. Ayrıca, küçük basit makinelerden, büyük ve son derece karmaşık ortamlara kadar hemen her endüstriyel uygulamaya gelişmiş otomasyon yetenekleri kazandırmanın kolay bir yoludur" açıklamalarında bulunuyor.

Kolayca geri dönüştürülebilen şeffaf kaplar

SK Chemicals, Sürdürülebilir Ambalaj Çözümü (SPS) ürün serisini güçlendiriyor

Kimya ve yaşam bilimleri alanında faaliyet gösteren Güney Kore merkezli SK Chemicals, geri dönüştürülebilirliği ve kalıplama/işleme çok yönlülüğünü artıran bir kopolyester olan 'ECOTRIA CLARO 300'ün piyasaya sürüldüğünü duyurdu.

Yeni tanıtılan ECOTRIA CLARO 300, şeffaflık ve kimyasal direnç gibi kopolyesterin doğal özelliklerini taşıyan, aynı zamanda geri dönüştürülebilir ve Ekstrüzyon Şişirme Kalıplama (EBM) için uygun bir malzeme olarak tanımlanıyor. Şirket, bu malzemenin mevcut kopoliyester ürünlerine göre yüksek sıcaklık kalıplama koşullarında bile daha yüksek bir viskoziteye sahip olduğunu ve bu nedenle EBM kalıplama için uygun olduğunu açıklıyor.

EBM yöntemi büyük boyutlu kapların kalıplanması için uygundur. Ekstrüde edilmiş plastik tüpleri ısıtarak ve hava ile şişirerek, sakızla balon şişirmeye benzer şekilde istenilen kap şekillerini oluşturur. Bu nedenle, üretimde yüksek sıcaklıktaki kalıplama işlemi sırasında erimeden şeklini koruyan yüksek viskoziteli bir malzeme gerektirir.

Gelecek için sürdürülebilir ambalaj çözümleri

Südpack Medica, yenilikçi ürünü PharmaGuard®'ın piyasaya sürülmesinden bu yana sürdürülebilirlik kategorisinde 2023 Alman Ambalaj Ödülü ve 2024 World Star Küresel Ambalaj Ödülü’nü kazanmasının ardından, kısa süre önce de 2025 Alman Sürdürülebilirlik Ödülü için aday gösterildiğini duyurdu.

Polipropilen (PP) bazlı geri dönüştürülebilir blister konsepti, sert farmasötik ürünler veya nutrasötikler için uygulanabiliyor. Sphera tarafından yürütülen bir LCA'ya göre, PharmaGuard ayrıca diğer popüler PVC/PVdC ve alüminyumdan oluşan blister çözümleriyle karşılaştırıldığında, daha düşük enerji ve su tüketiminin yanı sıra %47'ye varan oranda azaltılmış iklim etkisi (CO2-eq cinsinden) ile de ilişkilendiriliyor.

PharmaGuard serisi, sektörde yeni standartlar belirliyor

Şirket tarafından yapılan açıklamada, yüksek şeffaflık, üstün su buharı bariyeri, kararlı büzülme davranışı ve geleneksel polipropilenden daha geniş bir kapama aralığı özellikleri ambalaj konseptinin termoform filminin öne çıkan yönleri olarak sıralanıyor. Bir diğer avantajının ise ek bir kaplama gerektirmeyen basit ve güvenli kapama sağlaması olduğu belirtiliyor. 

Ayrıca, çeşitli paketleme sistemleriyle uyumlu olan ve önemli yatırımlar yapmadan mevcut makinelerde işlenebilen PP filmin, üstün işleme özellikleri sayesinde termoformlama sırasında eşit kalınlık dağılımı, tüm alt ağ üzerinde tutarlı bir bariyer ve dolayısıyla yüksek ürün koruması sağladığı iddia ediliyor. 

Tamamen geri dönüştürülebilir mono çözümü geliştirirken, çocukların açamayacağı ancak yaşlı kullanıcılar için de kullanıcı dostu bir ambalaj sunmaya özen gösterdiklerini belirten Südpack Medica Genel Müdürü Thomas Freis, "Tıpkı geleneksel ambalaj çözümlerinde olduğu gibi, PP bazlı üst ve alt ağlara sahip bir blister konsepti, boyutları, şekilleri ve türleri ne olursa olsun tabletlerin veya kapsüllerin kolayca çıkarılmasını sağlamalıdır. Ayrıca hedef kullanıcı grubunu da dikkate almalıdır. Bu, yalnızca büyük bir uygulama uzmanlığı ve deneyimiyle başarılabilir. Burada kullanılan mono-malzeme aynı zamanda ftalat, vinil, PFAS ve halojen içermediğinden insan sağlığı için de güvenli. İlaç şirketlerinin PharmaGuard'ı tercih etmelerinin bir diğer nedeni de nitrozamin içermemesidir” açıklamalarında bulunuyor.

Avient, geri dönüştürülmüş TPE portföyünü genişletiyor

Şirket, geri dönüştürülmüş TPE portföyünü %60'a varan geri dönüştürülmüş içerik içeren sınıflarla genişleterek küresel müşterilerini destekliyor

Avient Corporation, reSound™ REC Geri Dönüştürülmüş İçerikli Termoplastik Elastomer (TPE) portföyünü yeni, küresel olarak üretilen GP 7820 sınıflarıyla genişlettiğini duyurdu. Genel amaçlı uygulamalarının sürdürülebilirliğini artırmak isteyen müşteriler için özel olarak geliştirilen sınıflar, tüketici elektroniğinde renkli kalıplanmış bileşenler, gıda dışı uygulamalar için kapaklar ve aparatlar, tıraş bıçakları ve kişisel bakım ürünleri için ürün tutma yerleri, bisiklet ve elektrikli aletler için kulplar ve diğer üst kalıplama uygulamaları için kullanılabiliyor.

Yeni reSound REC GP 7820 TPE sınıfları, bölgesel bulunabilirliğe bağlı olarak tüketim sonrası geri dönüştürülmüş (PCR) akışlarından veya PCR ve endüstri sonrası geri dönüştürülmüş (PIR) ham maddelerin bir kombinasyonundan %60'a kadar geri dönüştürülmüş içerik içeriyor. Bu sınıflar, %100 işlenmemiş eşdeğerlerine benzer performans sağlayarak, ürünün karbon ayak izini (PCF) azaltmaya yardımcı olabiliyor. İsteğe bağlı olarak, Avient’in ISO 14067 standardına göre TÜV Rheinland tarafından sertifikalandırılan PCF Hesaplayıcısı kullanılarak PCF miktarı da hesaplanabiliyor.

Avient Özel Mühendislik Malzemeleri Küresel Pazarlama Direktörü Matt Mitchell, yeni ürünlerine ilişkin düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Müşteri OEM ihtiyaçlarını karşılamak ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak için Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya'da üretilen ve saf TPE sınıflarına daha sürdürülebilir bir alternatif sunan yeni bir küresel ürün serisi geliştirdik. Tasarım mühendisleriyle dünya genelinde iş birliği yapabilir ve ürünlerinin üretimine ihtiyaç duydukları yerde destek verebiliriz. Bu küresel ürünler, sağlam tedarik zincirleri kullanarak yüksek geri dönüştürülmüş içerik sunarken, düşük ürün karbon ayak izi değerlerini destekliyor ve tüm bunlar Avient'in bilindiği aynı yüksek kaliteli performansı da sağlıyor.”

Kolayca renklendirilebilir, enjeksiyon kalıplama ve polipropilen (PP) yüzeyler üzerine kalıplama işlemleri için uygun olan bu yeni malzemeler, 40-80 Shore A aralığında değişen sertlik seçenekleriyle dünya genelinde sunuluyor.

Optimizasyonlu 3D baskı yedek parçalar

Krones, bira fabrikalarından içecek üreticilerine ve gıda sektörüne kadar geniş bir yelpazeye hitap eden, tam donanımlı sistemler üretiyor. Bu üretim hatları, paketleme, etiketleme ve kalite kontrol süreçlerini en verimli şekilde yürütmeye yardımcı oluyor.

Cam şişe, kutu ve PET kap işleyen üretim çözümleriyle tanınan şirket, UltiMaker 3D baskı teknolojisinden yararlanarak operasyonel verimliliğini önemli ölçüde artırdığını ve müşterileri için yedek parça üretimini iyileştirdiğini basın açıklaması ile duyurdu.

İçecek üretiminin yüksek hızlı dünyasında, makinenin her saniyesinin durması potansiyel gelir kaybı anlamına geliyor. Bu sebeple şirket, müşterilerinin makinelerini daha uzun süre kesintisiz çalıştırabilmek, parçaları daha hızlı geliştirmek ve acil yedek parça üretimini kolaylaştırmak için 3D baskı teknolojisini kullanmaya başladı. UltiMaker 3D yazıcılar sayesinde üretilen prototiplerin bir günde, hatta bazı durumlarda birkaç saat içinde üretilebildiği belirtildi. Bu hızlı prototipleme süreci, Krones’in tasarımlarını daha hızlı test etmesine ve geliştirmesine olanak tanıyarak yeni parçaların daha dayanıklı ve performanslı olmasını sağladı. Şirkete göre bu sayede, müşterilerin daha güvenilir makineler, daha fazla çalışma süresi ve daha küçük bir çevresel etki avantajı elde ettiği bilgisi paylaşıldı.

Geri dönüştürülebilir PP ve PE bariyer filmler

Klöckner Pentaplast (kp), iki yeni geri dönüştürülebilir sürekli sarma bariyer filmi olan kp FlexiFlow® EH 155 R ve kp FlexiFlow® PH 255 R'nin piyasaya sürüldüğünü duyurdu. Yapılan açıklamada, tamamen geri dönüştürülebilir olan bu ikilinin, ambalaj ağırlığını alternatif çözümlere kıyasla %75'e kadar azaltarak sürdürülebilir gıda ambalajı tasarımında önemli bir gelişmeyi temsil edeceği belirtiliyor.

Polipropilen bazlı (PP) bir film olan kp FlexiFlow® PH 255 R, geri dönüştürülebilirlik açısından mevcut ambalaj yönergelerinin özelliklerini aşarak %93'ten fazla PP içeriyor. Polietilen (PE) olan eşdeğeri kp FlexiFlow® EH 155 R’nin ise, %95'in üzerindeki PE içeriğiyle çıtayı daha da yükselterek geri dönüştürülebilir bariyer filmleri için heyecan verici yeni bir ölçüt belirleyeceği ifade ediliyor.

Her iki film de ürün korumasından ödün vermeden, alternatif ambalaj çözümlerine kıyasla plastik atığı %75'e kadar azaltmayı hedefliyor. Filmlerin raftaki görsel çekiciliğini artırmak için her biri güçlü estetik özellikler ve buğu önleyici teknoloji sunuyor; çok yönlülüklerinin ise taze etler, peynirler, işlenmiş gıdalar ve ürünlere kadar geniş bir uygulama yelpazesi için uygun olduğu belirtiliyor. Ayrıca filmlerin yüksek hızlı mevcut üretim hatlarına sorunsuz bir şekilde entegre edilmesi planlanıyor ve kp FlexiFlow PH 255 R'nin dakikada 120 pakete kadar hıza ulaşması bekleniyor.

Kp Fleksıbıl Kıdemli Ticaret ve Pazarlama Direktörü Francisco Quesada yeni ürünleri ile ilgili olarak, "Ürünlerimizi sürdürülebilirlik odaklı tasarlayarak, gıda üreticilerinin kalite veya verimlilikten ödün vermeden artan tüketici ve düzenleyici taleplerini karşılamalarına yardımcı oluyoruz. kp'deki uzmanlığımız, bunu bu kadar etkili bir şekilde yapabilmemizin nedenidir. Yasal düzenlemeler ve kurumsal sürdürülebilirlik girişimleri dünya genelinde gelişmeye devam ederken, bu yeni bariyer filmleri geri dönüştürülebilir ambalaj inovasyonunun ön saflarındaki konumumuzu daha da sağlamlaştırıyor. Hem PE hem de PP seçenekleri sunarak, müşterilerimizin kendi özel ürün gereksinimlerine ve faaliyet gösterdikleri pazarların geri dönüşüm altyapısına en uygun malzemeyi seçebilmelerini sağlıyoruz. Sadece mevcut standartları karşılamakla kalmıyoruz; gelecekteki ihtiyaçları öngörerek, sektörü ileriye taşıyacak çözümler sunuyoruz" açıklamalarında bulunuyor.

Hava geçirmez ambalaj

Henkel, kuru gıdalar için sürdürülebilir ambalaj sağlamak amacıyla Panverta ile iş birliği yapıyor

Un, pirinç veya makarna havaya, ışığa veya neme maruz kaldığında hızla bozulabilir veya lezzetini kaybedebilir. Bu nedenle kuru gıdaların ambalajı hava, ışık ve nem geçirmez olmalıdır. Tüm bu gereklilikleri karşılayan yüksek kaliteli ambalaj çözümleri genellikle farklı malzemelerden oluşan birkaç katmandan oluşur. Bu kompozit malzemeler kolayca ayrıştırılamadıkları için geri dönüştürülmeleri genellikle zordur. Henkel'in Endonezya'nın önde gelen film üreticilerinden biri olan PT. Panverta Cakrakencana ile iş birliği, metalize cast polipropilenin (CPP) oksijen bariyer performansını 0,5 cc/m²/gün ve alüminyum oksit kaplamalı (AIOx) CPP filmlerin ise 8 cc/m²/gün altına düşürmek için başarılı bir çözüm sağladı. Ortaklaşa geliştirilen bu yenilik sayesinde, çok malzemeli tasarımlardan tek malzemeli polipropilene (PP) geçerken kuru gıda ambalajları için bu önemli oksijen bariyeri özelliklerinin elde edilebilmesini sağlıyor.

Panverta Satış Müdürü Marcus Hengky, iş birliğinin önemine ilişkin düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Henkel, ilk denemelerden devam eden üretime kadar tüm süreç boyunca bize destek oldu. Henkel ile yaptığımız bu iş birliği sayesinde ürün portföyümüzün katma değerini artırabildik ve artık geleneksel çok katmanlı ambalajları tek bir malzemeden yapılmış daha ince ve daha verimli çözümlerle değiştirmek isteyen marka sahiplerine de hitap edebiliyoruz. Bu şekilde, sürdürülebilir bir ambalaj endüstrisi açısından döngüsel ekonomiye değerli bir katkı sunuyoruz.”

Loctite Liofol BC Serisi ile yeni pazar fırsatları

Henkel'in iş birliğine katkısı olan geri dönüştürülebilir Loctite Liofol ürün yelpazesi, hem hat dışı hem de hat içi kaplama seçenekleriyle film ve ambalaj üreticilerine önemli avantajlar sunuyor. Üstün oksijen bariyer özellikleri sayesinde kaplama, sadece tek bir malzeme kullanarak yeni bir ambalaj tasarımına olanak sağlıyor. Bununla birlikte, kalite ve bütünlükten ödün vermeden gıda ambalajında kullanılan malzeme miktarını azaltıyor. Yapılan açıklamada ayrıca yeni çözümün cyclos-HTP tarafından geri dönüştürülebilir olarak sertifikalandırıldığı ve Plastik Geri Dönüşümcüler Derneği (APR) tarafından PE filmler ve esnek ambalajlar için Kritik Rehberlik Protokolünü karşıladığının kabul edildiği bilgisi de paylaşılıyor. Tek malzemeli ambalajların farklı bileşenlere ayrılması gerekmediğinden, geri dönüşüm kalitesi artarken geri dönüşümün çabası ve maliyetinin de azaldığı belirtiliyor. Oksijen bariyer katmanı, hem flekso hem de gravür baskı işlemlerinde dakikada 150 ila 200 metreyi aşan yüksek makine hızlarında ve 1 g/m²'nin altında bir ağırlıkla OPP ve PE filmlere uygulanabiliyor.

Esnek ambalaj sektörüne sürdürülebilir çözümler

İspak Ambalaj, müşterilerinin ihtiyaç ve beklentilerine yönelik katma değerli, optimum raf ömrü olan, gıda güvenliği gereklerine uygun, maliyet avantajlı, kullanım kolaylığı sağlayan yaratıcı ambalaj çözümleri sunuyor. Bilgi birikimi, çalışma ilkeleri ve dinamik çalışanlarıyla sürdürülebilirliği tüm işlerinin merkezine alan şirket, “Daha İyisi için Her Zaman ileri” sloganı ile yeni ürün ve üretim teknolojileri geliştirmeye devam ediyor.

İspak Satış Direktörü Bilge Bostancı, şirketlerinin çözümleri ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor: “50 yıllık tecrübemiz ve yenilikçi ekibimizle, işlenmiş gıda, şekerleme, çikolata, süt ve süt ürünleri, ilaç, kozmetik, içecek, beyaz eşya, izolasyon ve iklimlendirme sektörlerine yönelik geniş bir yelpazede hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara katma değer sağlamak amacıyla, her geçen gün sürdürebilirliği göz önünde tutarak ambalaj çözümleri geliştirmeye devam ediyoruz. Hedefimiz, müşterilerimizin pazardaki rekabet gücünü artırmak ve onları bir adım öne taşımaktır.”

Sürdürülebilirlik konusunda da öncü olduklarını belirten Bostancı, “İspak Ambalaj olarak, solvent geri kazanım tesisimiz ve atık yönetimi gibi çevre dostu uygulamalarımızla çevresel etkileri en aza indirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca geri dönüştürülebilir ve kompostlanabilir ambalaj malzemeleri geliştirerek, sürdürülebilirlik ve inovasyonu iş yapış şeklimizin merkezine koyuyoruz. Üretim süreçlerimizde çevresel etkimizi azaltırken, müşterilerimize daha sürdürülebilir çözümler sunmak için çalışıyoruz" açıklamalarında bulunuyor.

Gıda sektöründe birçok kategoriyle çalışan İspak, çikolata ve şekerleme gibi hassas gıdalar için yüksek bariyer özellikleri olan, dış etkenlerden kaynaklanan nem ve oksijenin ürünlere zarar vermesini önleyen ambalajlar üretiyor. Ayrıca ambalajın İspak tarafından sağlanan yüksek baskı kalitesi, görsel çekiciliği artırarak, markaların raflarda dikkat çekmesine yardımcı oluyor.

Şirketin Ar-Ge çalışmaları sonrasında geliştirdiği ve sektörde 30 yıldır öncü olduğu bardak su üst folyoları, su sektöründe hijyen ve güvenlik standartlarına uygun, dayanıklı ve kaliteli kapama sağlıyor.

Evcil hayvan mamaları için, tazelik ve besin değerini koruyan, dayanıklı ve fonksiyonel ambalaj çözümleri sunabilen İspak, bu kategoride de, yüksek nem ve hava geçirmez özelliklere sahip, raf ömrünü uzatan, çevre dostu, geri dönüştürülebilir malzemeler kullanarak, sürdürülebilirliğe olan bağlılığını pekiştiriyor.

Şirketin teknik folyo ürünlerinden de bahseden Bostancı: “Esnek ambalaj sektörünün öncü firması olan şirketimiz, aynı zamanda buzdolabı, iklimlendirme ve izolasyon gibi alanlarda kullanılan teknik folyolar konusunda da önemli bir üretici.  Bu folyolar, enerji tasarrufu ve yalıtımda verimliliği artıran özelliklere sahip olup, farklı sektörlerdeki müşterilerimizin ihtiyaçlarına geniş bir yelpazede cevap veriyor” diyor.

Bostancı, İspak’ın geçmişten gelen köklü yapısı ve yenilikçi bakış açısıyla, sektörde birçok ilki hayata geçirerek geleceğe yön vermeye devam edeceğini vurguluyor. 

Sürdürülebilir ambalajlarda yenilikçi materyaller yükselişe geçiyor

Günümüz dünyasında, tüketicilerin satın alma kararında çevre hassasiyetinin de önemli bir rol oynadığının bilincinde olan birçok marka, sürdürülebilirlik ve çevre bilinci üzerinde çalışmalar gerçekleştiriyor. Çevresel kirliliği minimuma düşürerek doğal kaynakların korunmasına katkı sağlamayı hedefleyen markalar, çevresel sürdürülebilirlik ve teknolojik gelişim açısından yenilikçi ambalajlara yönelmeye başladı. Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, yenilikçi materyaller ile tasarlanan ambalajların marka imajını olumlu yönde etkilediğini dile getiriyor.

Sürdürülebilir üretim anlayışını benimseyen birçok işletme ambalaj endüstrisine de yön veriyor. Yenilikçi materyaller bu değişimin merkezinde yer alarak ambalaj üretimine yeni bir boyut ve yükseliş katıyor. Yenilikçi materyallerin atık miktarında önemli bir düşüşe sebep olması ve daha az enerjiyle üretilip karbon ayak izini azaltmaya katkı sağlaması, tüketici gözünde markayı daha değerli kılıyor. Aynı zamanda bu materyallerin kullanılması tüketicilere daha sürdürülebilir ve şeffaf ürünler sunma imkânını da doğuruyor. Yenilikçi materyallerin kullanımının tüketici beklentilerini karşılayarak uzun vadede başarı sağlamada büyük etkisi olduğunu ifade eden Musa Çelik, sürdürülebilir ambalaj tasarımlarında yenilikçi materyal kullanımının daha fazla yer edinmesiyle ambalaj endüstrisinin daha sürdürülebilir ve çevre dostu bir yapıya dönüşmesine zemin hazırlayacağını ifade ediyor. Bu dönüşümün yeni fırsatlar sunarak rekabet üstünlüğü sağlayacağına ve yenilikçi materyallerin sürdürülebilir geleceğe olan katkısına değinirken, marka özgünlüğü yaratacağına ve yeni pazar segmentlerinin oluşabileceğinin de altını çiziyor. 

 

Korozo Grup, geri dönüşüme hazır esnek ambalajları hayata geçiriyor

Korozo, şirketin tescilli KoroRCY filmi kullanarak üretilen ve paketin Dijital Ürün Pasaportlarına (DDP) bağlanan bir QR kodu içeren, prototip kapaklı esnek ambalaj torbalarını piyasaya sürmek için R-Cycle ile ortaklık kurdu.

Bağlantı aracılığıyla, malzeme türü ve bileşimi; ağırlık, yoğunluk ve boyutlar; PCR içeriği ve geri dönüştürülebilirlik gibi bilgilere kolayca erişim sağlanabiliyor. Bu bilgiler, ambalajın üretim aşamasından kullanım ömrünün sonuna kadar sorumlu bir şekilde işlenmesini sağlamak için kullanılabiliyor.

R-Cycle, ambalaj endüstrisiyle birlikte DPP'lerin döngüsel bir ekonomi yaratma potansiyelini gerçekleştirmek için çalışıyor. Sürdürülebilir plastik ürünler ve ambalajlar için GS1'in açık bir izlenebilirlik standardı olarak R-Cycle, ambalaj üretimi ve dolumu sırasında otomatik olarak kaydedilen ilgili bilgileri tüm değer zincirine sunuyor ve erişilebilir hale getiriyor.

Bunu yapmak için R-Cycle, ERP sistemleri ile entegre olarak ilgili verileri çıkarıyor ve DPP oluşturuyor. Bilgiler GS1'den alınan açık bir standarda dayandığından, diğer sistemlerle birlikte çalışabiliyor ve böylece ambalaj için dijital veri değişiminin otomasyonunu hızlandırıyor.

Bu yaklaşım, Avrupa Komisyonu'nun kıtayı döngüsel bir ekonomiye doğru taşıma çabasının bir parçası olarak, münferit parçaların onarımı, geri dönüşümü ve bertarafına - ve aradaki tüm ilgili adımlara - kadar menşei ve bileşimi hakkında bilgi sağlamayı amaçlayan DPP'lerin uygulamaya alınmasını destekliyor.

Korozo Group Tüketici Ambalajları Teknik Hesap Yöneticisi Fatih Imre, yeni ürünlerine ilişkin düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Markaların ambalajlarının sürdürülebilir olmasını sağlamak ve tüketicilere sorumlu seçimler yapma imkânı vermenin yollarını aradığını biliyoruz. DPP'ler esnek ambalaj endüstrisinin döngüsel geleceğine bir adım daha yaklaşmamızı sağlıyor. Geri dönüşüme hazır tek malzemeli esnek ambalajlarımız şimdiden sektörü bu yönde değiştirdi. Ambalajları DPP'lerin yetenekleriyle birlikte sergilemek sektöre güçlü bir mesajdır. Tamamen döngüsel bir esnek ambalaj endüstrisi sadece başarılabilir değil, aynı zamanda gerçeğe dönüşme noktasındadır.”

Yeniden kullanılabilir PET şişe, plastik döngüsünü destekliyor

ALPLA ve zerooo kozmetik ürünleri için yeniden kullanılabilir PET şişe üretiyor

zerooo, kozmetik sektöründe döngüsel ekonomiyi destekleyen yeniden kullanılabilir ambalajı temsil ediyor. Start-up SEA ME GmbH tarafından sunulan sistem, marka üreticilerine cam şişelere ek olarak, güvenli, uygun maliyetli ve sürdürülebilir PET şişeler de sunuyor. Şirket, on marka ortağı ve ambalaj ve geri dönüşüm uzmanı ALPLA ile birlikte tamamen geri dönüştürülebilir bir çözüm geliştirdi. 300 mililitre hacminde olan yeniden kullanılabilir PET şişe, şeffaf, süt beyazı ve kahverengi seçenekleriyle sunuluyor. Tüm kapaklarla uyumlu olan bu şişe, ayrıca duşta kullanmak üzere kırılmaz bir alternatif olarak da değerlendirilebiliyor. Gelecekte farklı formatların da piyasaya sürülmesi planlanıyor.

Eylül ayından itibaren Almanya'daki ilk üreticiler, zerooo yeniden kullanılabilir sisteminde PET kaplarda kozmetik ve bakım ürünleri sunmaya başlayacak. Ekim ayında ise Avusturya da bu uygulamayı devreye alacak. SEA ME'nin kendi markasının yanı sıra, başka markalar da bu sisteme dahil olacak. Boş şişeler, zerooo'nun yaklaşık bin toplama noktasına €0,50 depozito karşılığında iade edilebilecek.

Mondi, Ambalaj Ay Yıldızları yarışmasında 11 ödülün sahibi oldu

Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) tarafından düzenlenen yarışma, küresel ambalaj sektöründeki yenilikleri öne çıkarıyor

Mondi, bu yıl Türkiye'de düzenlenen Ambalaj Ay Yıldızları yarışmasında birçok ödüle layık görüldü. Şirketin ödüllü ürünleri arasında Plate Protector (Mondi Eschenbach), Eco Cage Kağıt Sepeti (Mondi Bupak), BeerCoolBox (Mondi Varşova) ve Koala Teşhir Standı (Mondi Adana) yer aldı.

Mondi Oluklu Ambalaj CEO'su Markus Gärtner ödüllerle ilgili şunları ifade etti: "Ekibimizin başarılarından ve Ambalaj Ay Yıldızları 2024'te aldığımız takdirden inanılmaz derecede gurur duyuyoruz. Bu ödüller, durmak bilmeyen mükemmellik arayışımızın ve müşterilerimizin beklentilerini karşılamakla kalmayıp aynı zamanda sürdürülebilir, yenilikçi ambalaj çözümleri sunma taahhüdümüzün bir kanıtıdır" 

Mondi Oluklu Mukavva Çözümleri COO'su Armand Schoonbrood ise; "Ödüllü ürünlerimizin her biri, müşteri geri bildirimlerini tasarım sürecimize entegre etme stratejimizi yansıtıyor ve müşterilerimizin karşılaştığı hem pratik hem de çevresel zorluklara getirdiğimiz çözümleri sergiliyor. Bu ödüllerle aldığımız takdir, daha sürdürülebilir ve etkili ambalaj çözümlerine yönelik yenilik yapmaya ve sektöre öncülük etmeye devam etme isteğimizi körüklüyor" diyerek görüşlerini ekledi.

Bu yıl içinde İstanbul'da düzenlenmesi beklenen Ambalaj Ay Yıldızları 2024 ödül töreni ve gala gecesinde kazananlara altın, gümüş ve bronz ödüller takdim edilecek.

 

Plastik endüstrisi için yeniden kullanılabilir paletler

PRS Palet İade Sistemi, Avrupa'nın en köklü döngüsel ekonomi sistemlerinden birini yönetiyor ve plastik endüstrisine yeniden kullanılabilir paletler sağlıyor

Sürdürülebilir kaynak kullanımı ve geniş geri kazanım ağıyla, atıkları ve karbon emisyonlarını azaltarak verimli bir yeniden kullanım sistemi sunan PRS, müşterilerinin maliyetlerini düşürerek plastik endüstrisinin operasyonel ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmayı hedefliyor.

Şirket tarafından verilen bilgiye göre, hemen hemen tüm Avrupa polimer üreticileri 1997’den bu yana çevresel etkilerini azaltmak ve ürün ambalajlama aşamasında ahşap kullanımını minimize etmek için PRS döngüsel palet iade sistemine güveniyor.

Tüm ortaklarının katkılarıyla çevre dostu üreticiler, dönüştürücüler, nakliyeciler, depolar, tüccarlar ve dağıtıcılar arasında sürdürülebilir bir ağ oluşturan şirket, paletlerini polimer üreticilerine kiralıyor; onlar da ürünlerini bu paletler üzerinde paketleyip, plastik dönüştürücülere sevk ediyor. Boş ve uygun olduğunda dönüştürücülerden ücretsiz olarak toplanan ve tamir edilen paletler tekrar kiraya veriliyor.

Tedarikçilerin satış belgeleri (CMR/Fatura/Satış Koşulları), paletlerin üzerindeki yeşil kenarlar ve "PROPERTY PRS" ibaresi, paletlerin PRS mülkiyetinde olduğunu ve iade edilmesi gerektiğini belirtiyor. 

Polimer ambalajının çevresel etkisini azaltarak PRS paletlerinin geri kazanımını ve yeniden kullanımını maksimize etmek için Green Label sertifika sistemi oluşturan şirket, her 7 PRS paletin iadesiyle bir ağaç kurtaran, bu sayede sektördeki sürdürülebilirliği geliştirmeye katkıda bulunan tüm ortaklarına bu resmi sertifikayı gönderiyor.

Türkiye dahil Avrupa’da 35 ülkede geniş hizmet ağı, 25 dilde hizmet veren müşteri temsilcileri, sertifikalı ahşaptan üretilmiş yüksek kalite standartlarına uygun paletleriyle PRS Palet İade Sistemleri hizmet ve güvenilirliği birleştirirken, pazarın artan sürdürülebilirlik hedeflerine katkıda bulunuyor. PRS Palet Türkiye Ofisi'nden sistem hakkında daha detaylı bilgi alınabiliyor.

PRS PALET

İlaç endüstrisi için sürdürülebilir seçenekler sunan yenilik

Aluflexpack şirketi, ambalajlama sektörü için öncelikli olarak ilaç endüstrisinde kullanılacak ancak kendisine de daha geniş bir kapsamda uygulama alanı bulabilecek yeni farmasötik bir blister ambalaj geliştirdiğini duyurdu.  

Şirket tarafından yapılan açıklamada, tamamen lake alüminyum kullanılarak üretilen 4∞ Form ürününün, öncelik olarak ilaç endüstrisinde kullanılmak üzere tasarlandığı ve bu endüstride tablet, kapsül ve benzeri ürünlerin ambalajlanmasında kullanılan OPA/AL/PVC (cold form) veya PVC/PVDC (thermoform) gibi mevcut çözümlerin yerini alabileceği belirtiliyor. Şirkete göre burada öne çıkan nokta, yenilikçi Aluflexpack ambalajının tamamen lake alüminyumdan yapılmış olması. Ürün adının da atıfta bulunduğu alüminyum, şirket tarafından ambalaj endüstrisinde ürün güvenliği ve kalitesinin korunması ile ilgili olan son derece önemli özellikleri kaybetmeden sınırsız veya sonsuz geri dönüştürülebilen bir malzeme olarak tanımlanıyor. 

Şirkete göre, ayrıca alüminyum son derece hafif olmasının yanı sıra hem yüksek hem de düşük sıcaklıklara karşı dayanıklı olabiliyor. Nem, ışık, oksijen ve diğer gazlarla birlikte bakteri ve mikroorganizmalara karşı %100 koruma sağlayabiliyor. Bu nedenle esnek alüminyum ambalaj içindeki ürünler çok daha uzun bir raf ömrü sunabiliyor.

Otomotiv parçaları için simülasyon aracı

THERMOFIP iş akışı aracı, su ve glikol bazlı soğutucu sıvıların tüm kullanım ömrü boyunca otomotiv parçaları üzerindeki etkilerini tahmin ediyor

Domo Chemicals; Toyota (TME), Renault, SOGEFI, Hexagon Manufacturing Intelligence ve Arobas Technologies ile ortak bir projenin parçası olarak su ve soğutma sıvısıyla temas eden poliamid parçalar için geliştirilen yeni bir simülasyon aracını tanıttı. THERMOFIP iş akışı aracı, eskime sonrası parça direnci gelişiminin tahmin edilmesini sağlıyor ve tasarımcıları çok sayıda teste gerek kalmadan yeni parçalar için doğru geometrileri şekillendirme konusunda destekliyor. 

Otomotiv alanındaki poliamid 66 cam elyaf bileşikleri için temel uygulama örnekleri, soğutma sıvısı ile temas eden kaput altı parçalarıdır. Bu durum sadece içten yanmalı motorlu araçlar için değil, aynı zamanda akülü elektrikli ve hibrit araçlar, hatta yakıt hücreli araçlar için de geçerlidir. CO2 emisyonlarını azaltma ihtiyacına ve bunun sonucunda motor mimarisinde ortaya çıkan değişikliklere yanıt olarak, doğru tahmine dayalı simülasyon teknolojisi, plastik endüstrisinde gereklilik haline geliyor.

Bileşiğin ana malzemeleri (poliamid ve dolgu maddesi) ile soğutma sıvısının ana bileşenleri olan su ve etilen glikol arasındaki etkileşimler karmaşıktır. Bunlar, bileşiğin camsı geçiş sıcaklığını ve dolayısıyla standart çalışma koşullarındaki mekanik özelliklerini önemli ölçüde azaltan plastikleştirmeyi içerir. Ayrıca, poliamid zincirlerinin hidrolizi yoluyla kimyasal bozunmayı ve parçanın bir tarafından diğer tarafına değişebilen soğutma sıvısı konsantrasyonu da içerir. Bu, parça geometrisinin farklı noktalarında ve zaman içinde malzemenin farklı mekanik performans seviyelerine neden olur.

Oerlikon HRSflow yeni nesil kontrol ünitelerini sunuyor

NPE 2024'te tanıtılan Oerlikon HRSflow'un yeni T-Flow HRS Kontrol Üniteleri, sıcak yolluklu enjeksiyon kalıplamada sıcaklık kontrolünün hassasiyetini ve güvenilirliğini artırmaya yardımcı oluyor. Modüler tasarımda, 6 bölgenin katları şeklinde yapılandırılabilen üç model bulunuyor.

T-Flow HRS, kapsamlı proses kontrolü için sezgisel, kendi kendini açıklayan bir kullanıcı arayüzü sunuyor. Entegre dokunmatik ekran, anlaşılır metin ekranı, akıllı navigasyon ve yönlendirmeli kullanımın kombinasyonu, herhangi bir talimat veya ön bilgiye ihtiyaç duymadan kullanıcı dostu bir konsept sunuyor. Yeşil, sarı ve kırmızı sinyal renklerindeki entegre LED şerit, çalışma durumunun uzaktan görülebilmesini sağlıyor. Reçeteler ve test raporları, entegre USB bağlantı noktası aracılığıyla hızlı ve verimli bir şekilde kurulabiliyor ve aktarılabiliyor. Veri alışverişi, sıcak yolluk kontrolörleri için yeni Euromap 82.2 standart protokolüne uygun olarak OPC UA arayüzü üzerinden enjeksiyon kalıplama makinesiyle gerçekleştiriliyor. Entegre VNC sunucusu ayrıca dizüstü bilgisayar veya akıllı telefon/tablet aracılığıyla rahat kullanıma olanak sağlıyor.

Şirket, yeni kontrol ünitelerinin nozul sıcaklıklarını son derece hassas bir şekilde kontrol edebildiğini, bu sayede sistemin küçük ve kompakt nozullarla yüksek performanslı zorlu uygulamalarda bile kullanılabileceği anlamına geldiğini vurguluyor. Modüler tasarım, ilgili gereksinimleri karşılamak için esnek konfigürasyona olanak tanıyor. Reçete yönetimi ise, farklı reçetelerin kaydedilmesine, saklanmasına, karşılaştırılmasına ve hızlı bir şekilde çağrılmasına olanak tanıyor.

Lityum iyon bataryaları için ambalaj çözümleri

CHEP’in BM sertifikalı ambalaj çözümleri üst düzey koruma sağlıyor

Elektrikli araçlar her geçen gün çok daha fazla yaygınlaşmaya devam ediyor. Bu durum beraberinde elektrikli otomobillerin bataryasında birincil ham madde olan lityuma yönelik küresel talebi artırıyor. Pek çok çevresel faydaya olanak tanıyan bu gelişme, lityumun yanıcı bir madde olmasından dolayı nakliyesi sırasında riskler de barındırıyor. Küresel tedarik zinciri markası CHEP, elektrikli otomotiv sektöründeki batarya taşımacılığındaki olası tehlikelere ve alınması gereken önlemlere dikkat çekiyor.

CHEP Türkiye Otomotiv Ülke Temsilcisi Derya Çınar, gerekli önlemlerin alınmadan lityum iyon bataryaların taşınmasının, otomotiv üreticileri ve tedarikçilerini, ölümler, para cezası, yangın riskleri ve kâr kaybı gibi olumsuz sonuçlarla karşı karşıya getireceğini vurguluyor. 

‘’Müşterilerimizin hedeflerine uygun ambalaj çözümleri sunuyoruz’’

Tedarik sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalara ilişkin Çınar, şunları söyledi: “Lityum kullanılan bataryaların sevkiyatında özellikle sıcaklık kontrolü (bataryaların aşırı ısınmaması), ürün stabilizesi (nakliye sırasında bataryaların yerinden oynamaması) ve iletken yüzeylere maruz kalmama (bataryaların kapalı olduğundan emin olunması) gibi konular büyük önem arz ediyor. Tedarikçilerin, bu temel gereksinimleri karşılayan, resmi düzenlemelere uygun, güvenli ve ekonomik nakliye hizmeti sağlayan ambalaj çözümlerine sahip olması gerekir. CHEP olarak, farklı türlerde parçalara yönelik ambalaj ihtiyaçlarını karşılayacak geniş bir standart ve yeniden kullanılabilir ekipman çeşitliliğine sahibiz. BM sertifikalı konteyner çözümlerimizle birlikte batarya üreticilerine ve tedarikçilerine hem nakliye optimizasyonu hem de korumayı en üst seviyeye çıkaran iç profil çözümleri sunuyoruz. Böylece nakliye sırasında karşılaşılacak olası tehlikeleri de en aza indiriyoruz.” 

Lityum iyon bataryaların, 9. sınıf tehlikeli madde sınıfına girdiğinden ve özel taşıma yönetmeliklerine tabi tutulduğunu da vurgulayan Derya Çınar, “Sürdürülebilir bir gelecek için elektrikli araçların yaygınlaşması büyük önem taşıyor. Beraberinde getirdiği büyük zorluklara da yeni nesil çözümler üretiyoruz. Müşterilerimizin maliyetlerini düşürmeye ve verimliliğini arttırmaya yönelik temel hedeflerini tam bir şekilde anladıktan sonra doğru ambalaj çözümünü bulup onların tedarik zincirinize uygun ambalajlama dönüşümünü gerçekleştiriyoruz” dedi.

PET geri dönüşüm tesisine yeni yatırım

TANRIKULU, gıdaya uygun rPET granül ürettiği tesisinde yine TOMRA teknolojilerini tercih etti

Türkiye’nin önde gelen geri dönüşüm şirketlerinden Tanrıkulu, 2022 yılının sonunda faaliyete başlayan Akyazı, Sakarya’daki PET geri dönüşüm tesisine yaptığı son yatırımda yine TOMRA ayıklama çözümlerini tercih ettiğini duyurdu. Tüketim sonrası PET işleme tesisinde, şişeden şişeye geri dönüşüme uygun birincil malzemeye benzer yüksek kalitede rPET granül ve PET levha üretiliyor. 

Tesiste kurulumu yapılan SHARP EYE teknolojisine sahip dört adet TOMRA AUTOSORT™ sensör tabanlı ayıklama makinesinin yanı sıra AUTOSORT™ FLAKE ve INNOSORT™ FLAKE çapak ayıklama makineleri ile ürün kalitesi ve kapasitesinin artırılması hedefleniyor. 

2014 yılından bu yana TOMRA teknolojilerini kullanan Tanrıkulu’nun Sakarya’daki son tesisi ile toplamda 10 tesisi ve tümünde 19 adet TOMRA ayıklama makinesi bulunuyor. Tanrıkulu, 20.000 m2 açık, 16.000 m2 kapalı alana sahip son tesisinde saatte 7 metrik ton tüketim sonrası PET atığı işleyerek 3.000 ton/ay PET çapak elde ediyor. Elde edilen çapaklarla Türkiye ve yurtdışındaki müşteriler için 1.500 ton/ay rPET granül ve 1.500 ton/ay PET levha üretiliyor. 

Tanrıkulu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Tanrıkulu, açıklamasında; “Girişimci yatırımlarımız, yüksek ihracat kapasitemiz ve son teknolojideki makinelerimiz ile küresel pazarda da önemli bir rol oynuyoruz. Son olarak yatırım yaptığımız Sakarya’daki PET geri dönüşüm tesisimiz daha proje aşamasındayken çözüm ortağımız olarak TOMRA ile planlamalar yaptık. 10 yıldır devam eden iş birliğimiz nedeniyle, üretim ve satış sonrası ihtiyaçlarımıza oldukça hakimler. Bu nedenle gıdaya uygun üretim sertifikamızı aldığımızda nihai ürün kalitesi ve kapasitesindeki yüksek standartları yakalamak üzere ayıklama hatlarına TOMRA makinelerimizin kurulumunu gerçekleştirdik” diye belirtti.

İzzet Tanrıkulu, rPET uygulamalarının Türkiye’de büyük bir gelişim kaydettiğine değinerek; “Petrol fiyatlarındaki artış ile ham maddenin daha da değerlenmesinin yanı sıra zorunlu yönetmeliklerle gelişen pazar talepleri, sektörde üst sınıf petlerin kullanıldığı granül ve levha üretiminin artması nedeniyle rPET uygulamaları, her geçen gün daha da önem kazanıyor. Teknolojinin gelişmesi sayesinde polimerlerin daha saf hale gelmesinin kolaylaşması ve üretim kapasitelerinin artması da rPET uygulamalarını destekliyor. Öte yandan pazar, geri dönüştürülmüş içeriğin artırılması için baskı yapıyor. Sonuçta çapak üreticileri, kârlılıklarını artırmak, karbon ayak izlerini azaltmak ve sürdürülebilirlik çabaları doğrultusunda rPET üretiminin daha verimli olduğunun farkına vardı. Bu faktörler, hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde rPET üretiminin artmasına sebep oluyor. Tanrıkulu olarak bu yönde yatırım yaparak gerçekleştirdiğimiz yüksek kalitedeki geri dönüşüm ile gıda ambalajlarındaki geri dönüşüm içeriklerinin artmasını destekliyoruz. TOMRA makinelerini kullanarak ürettiğimiz levha ürünleri, termoform ambalaj üretimi ve granüller ise içecek sektöründeki şişelemede kullanılıyor” şeklinde açıkladı.

Gıdaya uygun rPET üretiminde yüksek saflık için ayıklama süreçleri büyük önem taşıyor

Tesisin üretim hattında PET şişelerin ön ayıklanması için bulunan 4 adet AUTOSORT™ makinesi, çok adımlı süreçte PET şişeleri malzeme ve renge göre doğru şekilde ayıklıyor. Ön ayıklamadan geçen malzeme kırıldıktan, yıkandıktan ve kurutulduktan sonra INNOSORT™ FLAKE ve AUTOSORT™ FLAKE makineleri, PET çapak ayıklama süreçlerini üstleniyor. INNOSORT™ FLAKE, PET çapaklarının renge göre ayıklanmasını sağlarken AUTOSORT™ FLAKE ünitesi, malzeme ve renge göre polimer ayıklama ve metal kirleticilerin güvenilir şekilde ayıklanması sayesinde yüksek saflık sunuyor. Elde edilen yüksek kalitedeki çapaklar işlenerek rPET granül ve PET levhaya dönüştürülüyor.

TOMRA Recycling Sorting Türkiye ve Ortadoğu Satış Müdürü Serkan Orhan, konu ile ilgili olarak; “Tanrıkulu’nun yeni tesis kurulumunda başından beri projenin bir parçası olarak hatlarında ihtiyaç duydukları tüm sensör bazlı ayıklama çözümlerini sunabildik. Tanrıkulu, bu tesisi ile Türkiye’de geri dönüşüm alanında yeni bir seviyeye geçiyor ve plastik üreticilerini geri dönüştürülmüş içerik hedeflerine ulaşmasını son derece kaliteli ürünler ile destekliyor” dedi.  

Serkan Orhan, süreç ile ilgili bilgi vererek; “Malzemeler ön ayıklama, kırma ve yıkama işleminden geçtikten sonra INNOSORT™ FLAKE, çift taraflı renk kamerası sayesinde son kalan renk safsızlıklarını temizliyor. Sonraki aşamada AUTOSORT™ FLAKE sayesinde renk, polimer ve metal safsızlıkları son bir kontrolden daha geçerek orjinal ürün kalitesine yakın bir malzeme elde edilmesi sağlanıyor. Böylece en zorlu malzemelerden bile yüksek kapasitelerde ve minimum iş gücü kullanılarak en üst saflıkta geri dönüştürülebilir ürün elde ediliyor. Gıdaya uygun rPET üretimi gibi en üst seviyede saflık gerektiren zorlu bir uygulamada bu düzeyde ayıklamaların yapılması zorunlu” diye açıkladı. 

Tüketiciler, satın alınan ambalajlı gıdalarda ve tüketim mallarında ürün kadar ambalajına da ödeme yapıyor. Öte yandan artık dünyamızda Sürdürülebilirlik ve Çevre, her üretim alanının merkezinde. Bu doğrultuda Avrupa’nın 2025 yılına kadar plastik ambalajların yüzde 50'sinin geri dönüştürülmesi hedefine değinen İzzet Tanrıkulu, şu şekilde açıklıyor; “Bu hedefe artık ulaşılabilir görünüyor. 2025 yılında ise plastik şişeler için yüzde 77'lik ayrı bir toplama hedefi belirlenecek ve bu oran 2029'da yüzde 90'a çıkacak. Dolayısıyla atık malzemenin geri dönüşüme kazandırılması büyük önem taşıyor. Ancak geri dönüşüm ve sürdürülebilirliği, sadece yüksek teknoloji ve kalite ile sağlayabiliriz. Bu nedenle ayıklama teknolojilerinde TOMRA makinelerini kullanmak, hem üretim sürecimize hem de ürünlerimize değer katıyor.” 

Tanrıkulu’nun AUTOSORT makineleri, TOMRA’nın SHARP EYE teknolojisi donanımına sahip

Serkan Orhan, ise; “Yüksek ışık yoğunluğuyla ön plana çıkan SHARP EYE  teknolojisi, tek katlı PET termoform ürünlerini PET şişelerden ayırmayı mümkün kılıyor. Böylece AUTOSORT™ makinesinin çok katmanlı termoformları ayıklama kapasitesini güçlendiriyor. Ayrıca, eşdeğer ürünün geri dönüşümü için PET levha ürünlerinin ve PET şişelerin kimyasal özelliklerindeki en küçük ancak kritik farklılıkları dahi tanımlıyor. Daha yüksek ışık yoğunluğu için kullanılan daha büyük bir lens ile ayırt edilmesi zor özellikleri bile tespit edebiliyor. Çok çeşitli kalibrasyon olanakları sayesinde malzemelerdeki en ince moleküler farklılıklar ayırt edilebiliyor” şeklinde ekledi.

PAAG, Türkiye'deki PET şişeden şişeye geri dönüşümü büyütüyor

Bell Holding AŞ. üyesi PAAG, Gebze tesisinde üretim kapasitesi 1.800 kg/saat'e ulaşan bir Starlinger recoSTAR PET 165 HC iV+ PET şişeden şişeye geri dönüşüm hattı kurduğunu duyurdu. Hattın, Mart 2024'ün ortasında işletmeye alındığı bilgisi verildi.

PAAG, şişeden şişeye geri dönüşüme yatırım yaparak orjinal ham maddeye olan talebi düşürmeyi, karbon ayak izini en aza indirmeyi ve ambalajlamada daha sürdürülebilir bir yaklaşımı desteklemeyi amaçlıyor. PAAG Başkan Yardımcısı Bekir Öktenoğlu yaptığı açıklamada: "Şişeden şişeye geri dönüşüm pazarına, sürdürülebilirliği artırma ve çevre üzerinde olumlu bir etki yaratma hedefiyle güçlü bir şekilde girdik. Acilen ilgilenilmesi gereken küresel iklim değişikliği sorununun da bilincinde olarak, kullanılmış plastik şişeleri yüksek kaliteli yeni şişelere dönüştürmenin döngüsel ekonomiye katkı sağlamak için bir fırsat olduğunu görmüş olduk" dedi. 

Şirket bu yeni yatırımı ile, ayda yaklaşık 1.200 ton toplanmış PET şişe işlemeyi amaçlıyor. Geri dönüştürülen PET çoğunlukla Bell Holding bünyesindeki kardeş şirket SENAPA STAMPA'ya tedarik ediliyor. Bu uygulama, kendi tedarik zincirine geri dönüştürülmüş PET'i dâhil ederek ortak çevresel ayak izini azaltmayı amaçlayan holding şirketinin bütünsel sürdürülebilirlik yaklaşımının bir parçası olarak tanımlanıyor. Ayrıca, geri dönüştürülmüş PET holding dışı müşterilere de satılıyor.

Şirkete göre PAAG'nin Starlinger'e ait PET şişeden şişeye geri dönüşüm hattı kurma kararını vermesinde etkili olan kilit faktörler arasında geçmişteki bilinen performansı, modern teknolojisi, sektör standartlarına uygunluğu, enerji verimliliği ve inovasyona bağlılığı yer alıyor. Bekir Öktenoğlu ayrıca şunları ekliyor, "Starlinger'in modern teknolojisi, PAAG'nin yüksek kalitede geri dönüştürülmüş malzeme sunma, çevresel etkiyi azaltma ve ambalaj sektöründe sürdürülebilirliği destekleme hedefleriyle uyuşuyor. Bu stratejik ortaklık, şirketimizin daha sürdürülebilir ve çevre bilinci daha yüksek bir gelecek vizyonunu yansıtıyor. Ayrıca, Starlinger'in PET geri dönüşüm prosesi, gıdada kullanılabilen rPET üretimi için EFSA ve FDA onayına sahip, yani geri dönüştürülmüş PET malzemeler en yüksek güvenlik ve kalite standartlarını karşılıyor. Bu da yalnızca sürdürülebilir değil aynı zamanda gıdada kullanılabilir ambalaj çözümleri sunma hedefimize tamamen uyuyor ve ambalaj sektörüne olan bağımızı güçlendiriyor."

Şişelerin toplanması konusunda ise, son kullanıcıların attığı PET şişeler için şirketin "To-Ka" adını verdiği kapıdan kapıya toplama sistemi kuruldu. Ayrıca, geri dönüşüm ortakları ve toplum kuruluşlarıyla iş birlikleri kurularak toplama noktaları oluşturularak, tüketicilerden toplanan PET şişeleri taşımak için çevre dostu taşıma yöntemleri kullanılıyor. Geri dönüşüm tesisine vardıktan sonra PET şişeler titizlikle sınıflandırılıp, temizleme işlemine tabi tutularak kirleticiler uzaklaştırılıyor, sonrasında yıkanan ve parçalanan şişeler Starlinger recoSTAR PET 165 HC iV+ sisteminde işlenerek yüksek kalitede geri dönüştürülmüş PET granüllerine dönüştürülüyor. Yapılan açıklama da, Starlinger'in ekstra temiz PET geri dönüşüm prosesleri ile PAAG'nin güvenilir kalite güvence programı bir araya geldiğinde, geri dönüştürülmüş malzemenin sektör standartlarını karşılamanın da ötesine geçtiği vurgulanıyor.

Çevre farkındalığını artırıcı unsurlar

"To-Ka" adlı atık toplama ve yönetimi girişimi, PAAG tarafından oluşturulan ve başlatılan gönüllü bir proje. Adını "Topla ve kazan" sözcüklerinin kısaltmalarından alan projedeki ödüllendirme sistemi sayesinde vatandaşların ve tüzel kişilerin plastik atık toplama faaliyetine aktif şekilde katılması amaçlanıyor. Kişiler ve işletmeler "To-Ka" uygulamasını kullanarak PAAG atık toplayıcılarına topladıkları PET şişelerini almaları için haber verebiliyor ve her şişe için uygulama içerisinde belirli miktarda puan kazanıyorlar. Biriken puanlarını kafe, perakende mağaza vb. yerlerde ödeme yaparken kullanabiliyorlar. "To-Ka" projesi, İstanbul'da Mayıs 2023’ten bu yana uygulanıyor. Bir sonraki adım olarak, Türkiye'deki diğer 15 büyükşehirde de kullanıma sunulması planlanıyor.

Bekir Öktenoğlu son olarak şunları aktarıyor, "Uygulamalarını çevresel hedeflere uyumlu hâle getiren ve Türkiye'de plastik atık yönetimi konusunda daha geniş çaplı çalışmalara katkıda bulunan PAAG, sorumlu tüzel kişi rolüne sadık kalmaktadır. Döngüsel ekonomi bizim pusulamızdır. PAAG'nin şişeden şişeye geri dönüşüm pazarına aktif katılım sağlayarak döngüsel ekonominin geliştirilmesi, daha sürdürülebilir bir geleceğin yaratılması ve sektördeki diğer işletmelerin çevre dostu uygulamaları tercih etmesi konusunda kritik rol oynayabileceğimize inanmaktayız."

Nöromarketing tüketici davranışlarını şekillendiriyor

Bilinçaltına hitap eden ambalaj tasarımı, tüketici ve ürün arasında güçlü bir bağ kuruyor

Kuruluşlar, ürün tasarımından pazarlama stratejilerine kadar güçlü bir marka imajı oluşturmak için önemli kaynaklara yatırım yapıyor. Bu noktada etkili bir kullanıcı deneyimine ve müşteriyi ikna etmeye odaklanan nöromarketingi benimsemek, kuruluşlara önemli fırsatlar sağlıyor. Sinir bilimi ile pazarlamayı birleştiren bir alan olan nöropazarlama, tüketicilerin satın alma davranışlarındaki tepkisini ölçmeye yarıyor. Şirketler bu yöntemle, tüketicinin karar verme sürecinin ardındaki bilişsel ve duygusal süreçleri anlayarak, daha ilgi çekici ve akılda kalıcı bir kullanıcı deneyimi yaratmak için ürün ambalajlarını optimize edebiliyor. Nöropazarlama insanların satın alma deneyimleri hakkında söylediklerinden ziyade gerçek hislerini öğrenmeyi mümkün kılıyor. Bu sayede tüketiciyle ürün arasında güçlü bir bağlantı oluşturarak satışların ve marka sadakatinin artmasına olanak sağlıyor. 

Müşterilerin satın alma kararını etkiliyor

Duygularından etkilenerek alışveriş yapan günümüz tüketicisi, tercih edeceği üründe kendine hitap eden tasarımlar görmek istiyor.  Bu noktada nöromarketing, müşterilerin satın alma kararlarını etkileyen güçlü bir araç olarak öne çıkıyor. Nöromarketing, ambalaj tasarımıyla entegre olarak yeni nesil bir kullanıcı deneyimi sağlıyor. Nörolojik çalışmalar ve göz izleme tekniklerinden elde edilen veriler doğrultusunda geliştirilen ambalajlar, tüketicilerin duygusal ve bilişsel tepkilerini uyandırarak marka sadakatini artırıyor ve satışları güçlendiriyor. Ambalaj üzerinde yer alan renk ve görsel gibi duyusal uyaranların tüketicide uyandırdığı çağrışıma yönelik veriler sunan bu yöntem, dokunsal deneyimlerde de rol oynuyor. Pürüzsüz ve yumuşak dokulu bir ambalaj, ürünün lüks olduğu algısı yaratırken, pürüzlü bir doku, doğal veya organik niteliklere işaret edebiliyor. Nöromarketing yöntemiyle tasarlanmış ambalaj, hedef kitlelerinin dikkatini çeken gerçek anlamda kişiselleştirilmiş deneyimler yaratmaya olanak tanıyor.

“Nöromarketing sayesinde tüketici beynindeki duygularla konuşuyoruz”

Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, “Günümüz pazarında markaların tüketicilere ulaşmak ve onların dikkatini çekmek için yaratıcı yöntemler bulmaları gerekiyor. Anketler tüketici tutumu hakkında fikir verse de temelde yatan davranış kalıplarının tam bir resmini yansıtmayabilir. Bu sebeple markaların pazarlama noktasında hangi nörolojik tetikleyicilerin tüketici davranışını tetiklediğini bilmesi gerekiyor. Nöropazarlama tekniklerinin uygulama alanı bulduğu yer tam da burasıdır.  Etkisi kanıtlanmış bir geçmişe sahip olan nöromarketing, bir zamanlar erişilemez olduğu düşünülen insan bilinçaltına dair içgörüler sağlıyor. Bu yöntem beynin kısayollarına dokunarak duygu takibi yapmaya yarıyor. Yani nöromarketing sayesinde yaptığımız en önemli şey, tüketici beynindeki duygularla konuşmak. Böylece onların bilinçaltı tercihlerine uygun tasarımlar geliştirebiliyor ve zihinlerinde kalıcı bir marka imajı yaratabiliyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Geri dönüşüm, dünyanın sürdürülebilir geleceğine ışık tutuyor

Çevre sürdürülebilirliğinde gönüllü sanayi inisiyatifi ve geniş kitlelere dokunan sivil toplum kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve özellikle son yıllarda “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, 18 Mart Küresel Dönüşüm Günü kapsamında açıklamalarda bulundu. İmer, atıkların kaynağında toplanıp geri dönüştürülmesi konusundaki sorumluluğun üreticilerden belediyelere, lisanslı geri kazanım şirketlerinden satış noktalarına ve tüketicilere kadar tüm paydaşlar tarafından sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı. “Sürdürülebilir bir dünya için tüm bireylere büyük sorumluluk düşüyor” diyen Mete İmer, yaklaşan yerel seçimler gündeminde “Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi” konularına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Geri dönüşüm evlerden başlıyor

Atıkların ham madde olarak yeniden değerlendirme sürecinin evlerden başladığına dikkat çeken İmer, “Geri dönüşüm için evlerimizde atıklarımızı ayrı olarak biriktirmek ve geri dönüşümlerini sağlamak sorumluluklarımız arasında yer alıyor. Bu konularda duyarlılık gösteren her birey, bu olumlu davranışların en yakınlarından başlayarak çevresinde yaygınlaşması ve bu konuda bilincin ve farkındalığın artması için gönüllü katkı sağlayabilir” şeklinde konuştu. 

Dünyada döngüsel ekonomiye geçişle sürdürülebilir atık yönetiminin temel bileşenlerini oluşturan ürünlerin en az atık oluşacak şekilde üretilmesi, tekrar kullanılması, geri dönüşümü ile kaynak israfının önlenmesi ülkelerin gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. Geri dönüşüme ilişkin farkındalığın artırılmasına yönelik iletişim, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının sürdürülebilir atık yönetiminin bileşenlerinden biri olduğuna değinen İmer, “Geri dönüşüm süreci, tüketicilerin atıklarını kaynağında ayrı biriktirmesi ile başlıyor. Atıkların belediyelerce toplanması, lisanslı geri dönüşüm tesislerinde geri dönüştürülmesi ve alanında disiplinli çalışma geçmişine ve nitelikli insan kaynağına sahip geri kazanım örgütlerince koordine edilmesi ile süreç tamamlanıyor” dedi.