Oerlikon HRSflow yeni nesil kontrol ünitelerini sunuyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
NPE 2024'te tanıtılan Oerlikon HRSflow'un yeni T-Flow HRS Kontrol Üniteleri, sıcak yolluklu enjeksiyon kalıplamada sıcaklık kontrolünün hassasiyetini ve güvenilirliğini artırmaya yardımcı oluyor. Modüler tasarımda, 6 bölgenin katları şeklinde yapılandırılabilen üç model bulunuyor.
T-Flow HRS, kapsamlı proses kontrolü için sezgisel, kendi kendini açıklayan bir kullanıcı arayüzü sunuyor. Entegre dokunmatik ekran, anlaşılır metin ekranı, akıllı navigasyon ve yönlendirmeli kullanımın kombinasyonu, herhangi bir talimat veya ön bilgiye ihtiyaç duymadan kullanıcı dostu bir konsept sunuyor. Yeşil, sarı ve kırmızı sinyal renklerindeki entegre LED şerit, çalışma durumunun uzaktan görülebilmesini sağlıyor. Reçeteler ve test raporları, entegre USB bağlantı noktası aracılığıyla hızlı ve verimli bir şekilde kurulabiliyor ve aktarılabiliyor. Veri alışverişi, sıcak yolluk kontrolörleri için yeni Euromap 82.2 standart protokolüne uygun olarak OPC UA arayüzü üzerinden enjeksiyon kalıplama makinesiyle gerçekleştiriliyor. Entegre VNC sunucusu ayrıca dizüstü bilgisayar veya akıllı telefon/tablet aracılığıyla rahat kullanıma olanak sağlıyor.
Şirket, yeni kontrol ünitelerinin nozul sıcaklıklarını son derece hassas bir şekilde kontrol edebildiğini, bu sayede sistemin küçük ve kompakt nozullarla yüksek performanslı zorlu uygulamalarda bile kullanılabileceği anlamına geldiğini vurguluyor. Modüler tasarım, ilgili gereksinimleri karşılamak için esnek konfigürasyona olanak tanıyor. Reçete yönetimi ise, farklı reçetelerin kaydedilmesine, saklanmasına, karşılaştırılmasına ve hızlı bir şekilde çağrılmasına olanak tanıyor.
Lityum iyon bataryaları için ambalaj çözümleri
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
CHEP’in BM sertifikalı ambalaj çözümleri üst düzey koruma sağlıyor
Elektrikli araçlar her geçen gün çok daha fazla yaygınlaşmaya devam ediyor. Bu durum beraberinde elektrikli otomobillerin bataryasında birincil ham madde olan lityuma yönelik küresel talebi artırıyor. Pek çok çevresel faydaya olanak tanıyan bu gelişme, lityumun yanıcı bir madde olmasından dolayı nakliyesi sırasında riskler de barındırıyor. Küresel tedarik zinciri markası CHEP, elektrikli otomotiv sektöründeki batarya taşımacılığındaki olası tehlikelere ve alınması gereken önlemlere dikkat çekiyor.
CHEP Türkiye Otomotiv Ülke Temsilcisi Derya Çınar, gerekli önlemlerin alınmadan lityum iyon bataryaların taşınmasının, otomotiv üreticileri ve tedarikçilerini, ölümler, para cezası, yangın riskleri ve kâr kaybı gibi olumsuz sonuçlarla karşı karşıya getireceğini vurguluyor.
‘’Müşterilerimizin hedeflerine uygun ambalaj çözümleri sunuyoruz’’
Tedarik sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalara ilişkin Çınar, şunları söyledi: “Lityum kullanılan bataryaların sevkiyatında özellikle sıcaklık kontrolü (bataryaların aşırı ısınmaması), ürün stabilizesi (nakliye sırasında bataryaların yerinden oynamaması) ve iletken yüzeylere maruz kalmama (bataryaların kapalı olduğundan emin olunması) gibi konular büyük önem arz ediyor. Tedarikçilerin, bu temel gereksinimleri karşılayan, resmi düzenlemelere uygun, güvenli ve ekonomik nakliye hizmeti sağlayan ambalaj çözümlerine sahip olması gerekir. CHEP olarak, farklı türlerde parçalara yönelik ambalaj ihtiyaçlarını karşılayacak geniş bir standart ve yeniden kullanılabilir ekipman çeşitliliğine sahibiz. BM sertifikalı konteyner çözümlerimizle birlikte batarya üreticilerine ve tedarikçilerine hem nakliye optimizasyonu hem de korumayı en üst seviyeye çıkaran iç profil çözümleri sunuyoruz. Böylece nakliye sırasında karşılaşılacak olası tehlikeleri de en aza indiriyoruz.”
Lityum iyon bataryaların, 9. sınıf tehlikeli madde sınıfına girdiğinden ve özel taşıma yönetmeliklerine tabi tutulduğunu da vurgulayan Derya Çınar, “Sürdürülebilir bir gelecek için elektrikli araçların yaygınlaşması büyük önem taşıyor. Beraberinde getirdiği büyük zorluklara da yeni nesil çözümler üretiyoruz. Müşterilerimizin maliyetlerini düşürmeye ve verimliliğini arttırmaya yönelik temel hedeflerini tam bir şekilde anladıktan sonra doğru ambalaj çözümünü bulup onların tedarik zincirinize uygun ambalajlama dönüşümünü gerçekleştiriyoruz” dedi.
PET geri dönüşüm tesisine yeni yatırım
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
TANRIKULU, gıdaya uygun rPET granül ürettiği tesisinde yine TOMRA teknolojilerini tercih etti
Türkiye’nin önde gelen geri dönüşüm şirketlerinden Tanrıkulu, 2022 yılının sonunda faaliyete başlayan Akyazı, Sakarya’daki PET geri dönüşüm tesisine yaptığı son yatırımda yine TOMRA ayıklama çözümlerini tercih ettiğini duyurdu. Tüketim sonrası PET işleme tesisinde, şişeden şişeye geri dönüşüme uygun birincil malzemeye benzer yüksek kalitede rPET granül ve PET levha üretiliyor.
Tesiste kurulumu yapılan SHARP EYE teknolojisine sahip dört adet TOMRA AUTOSORT™ sensör tabanlı ayıklama makinesinin yanı sıra AUTOSORT™ FLAKE ve INNOSORT™ FLAKE çapak ayıklama makineleri ile ürün kalitesi ve kapasitesinin artırılması hedefleniyor.
2014 yılından bu yana TOMRA teknolojilerini kullanan Tanrıkulu’nun Sakarya’daki son tesisi ile toplamda 10 tesisi ve tümünde 19 adet TOMRA ayıklama makinesi bulunuyor. Tanrıkulu, 20.000 m2 açık, 16.000 m2 kapalı alana sahip son tesisinde saatte 7 metrik ton tüketim sonrası PET atığı işleyerek 3.000 ton/ay PET çapak elde ediyor. Elde edilen çapaklarla Türkiye ve yurtdışındaki müşteriler için 1.500 ton/ay rPET granül ve 1.500 ton/ay PET levha üretiliyor.
Tanrıkulu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Tanrıkulu, açıklamasında; “Girişimci yatırımlarımız, yüksek ihracat kapasitemiz ve son teknolojideki makinelerimiz ile küresel pazarda da önemli bir rol oynuyoruz. Son olarak yatırım yaptığımız Sakarya’daki PET geri dönüşüm tesisimiz daha proje aşamasındayken çözüm ortağımız olarak TOMRA ile planlamalar yaptık. 10 yıldır devam eden iş birliğimiz nedeniyle, üretim ve satış sonrası ihtiyaçlarımıza oldukça hakimler. Bu nedenle gıdaya uygun üretim sertifikamızı aldığımızda nihai ürün kalitesi ve kapasitesindeki yüksek standartları yakalamak üzere ayıklama hatlarına TOMRA makinelerimizin kurulumunu gerçekleştirdik” diye belirtti.
İzzet Tanrıkulu, rPET uygulamalarının Türkiye’de büyük bir gelişim kaydettiğine değinerek; “Petrol fiyatlarındaki artış ile ham maddenin daha da değerlenmesinin yanı sıra zorunlu yönetmeliklerle gelişen pazar talepleri, sektörde üst sınıf petlerin kullanıldığı granül ve levha üretiminin artması nedeniyle rPET uygulamaları, her geçen gün daha da önem kazanıyor. Teknolojinin gelişmesi sayesinde polimerlerin daha saf hale gelmesinin kolaylaşması ve üretim kapasitelerinin artması da rPET uygulamalarını destekliyor. Öte yandan pazar, geri dönüştürülmüş içeriğin artırılması için baskı yapıyor. Sonuçta çapak üreticileri, kârlılıklarını artırmak, karbon ayak izlerini azaltmak ve sürdürülebilirlik çabaları doğrultusunda rPET üretiminin daha verimli olduğunun farkına vardı. Bu faktörler, hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde rPET üretiminin artmasına sebep oluyor. Tanrıkulu olarak bu yönde yatırım yaparak gerçekleştirdiğimiz yüksek kalitedeki geri dönüşüm ile gıda ambalajlarındaki geri dönüşüm içeriklerinin artmasını destekliyoruz. TOMRA makinelerini kullanarak ürettiğimiz levha ürünleri, termoform ambalaj üretimi ve granüller ise içecek sektöründeki şişelemede kullanılıyor” şeklinde açıkladı.
Gıdaya uygun rPET üretiminde yüksek saflık için ayıklama süreçleri büyük önem taşıyor
Tesisin üretim hattında PET şişelerin ön ayıklanması için bulunan 4 adet AUTOSORT™ makinesi, çok adımlı süreçte PET şişeleri malzeme ve renge göre doğru şekilde ayıklıyor. Ön ayıklamadan geçen malzeme kırıldıktan, yıkandıktan ve kurutulduktan sonra INNOSORT™ FLAKE ve AUTOSORT™ FLAKE makineleri, PET çapak ayıklama süreçlerini üstleniyor. INNOSORT™ FLAKE, PET çapaklarının renge göre ayıklanmasını sağlarken AUTOSORT™ FLAKE ünitesi, malzeme ve renge göre polimer ayıklama ve metal kirleticilerin güvenilir şekilde ayıklanması sayesinde yüksek saflık sunuyor. Elde edilen yüksek kalitedeki çapaklar işlenerek rPET granül ve PET levhaya dönüştürülüyor.
TOMRA Recycling Sorting Türkiye ve Ortadoğu Satış Müdürü Serkan Orhan, konu ile ilgili olarak; “Tanrıkulu’nun yeni tesis kurulumunda başından beri projenin bir parçası olarak hatlarında ihtiyaç duydukları tüm sensör bazlı ayıklama çözümlerini sunabildik. Tanrıkulu, bu tesisi ile Türkiye’de geri dönüşüm alanında yeni bir seviyeye geçiyor ve plastik üreticilerini geri dönüştürülmüş içerik hedeflerine ulaşmasını son derece kaliteli ürünler ile destekliyor” dedi.
Serkan Orhan, süreç ile ilgili bilgi vererek; “Malzemeler ön ayıklama, kırma ve yıkama işleminden geçtikten sonra INNOSORT™ FLAKE, çift taraflı renk kamerası sayesinde son kalan renk safsızlıklarını temizliyor. Sonraki aşamada AUTOSORT™ FLAKE sayesinde renk, polimer ve metal safsızlıkları son bir kontrolden daha geçerek orjinal ürün kalitesine yakın bir malzeme elde edilmesi sağlanıyor. Böylece en zorlu malzemelerden bile yüksek kapasitelerde ve minimum iş gücü kullanılarak en üst saflıkta geri dönüştürülebilir ürün elde ediliyor. Gıdaya uygun rPET üretimi gibi en üst seviyede saflık gerektiren zorlu bir uygulamada bu düzeyde ayıklamaların yapılması zorunlu” diye açıkladı.
Tüketiciler, satın alınan ambalajlı gıdalarda ve tüketim mallarında ürün kadar ambalajına da ödeme yapıyor. Öte yandan artık dünyamızda Sürdürülebilirlik ve Çevre, her üretim alanının merkezinde. Bu doğrultuda Avrupa’nın 2025 yılına kadar plastik ambalajların yüzde 50'sinin geri dönüştürülmesi hedefine değinen İzzet Tanrıkulu, şu şekilde açıklıyor; “Bu hedefe artık ulaşılabilir görünüyor. 2025 yılında ise plastik şişeler için yüzde 77'lik ayrı bir toplama hedefi belirlenecek ve bu oran 2029'da yüzde 90'a çıkacak. Dolayısıyla atık malzemenin geri dönüşüme kazandırılması büyük önem taşıyor. Ancak geri dönüşüm ve sürdürülebilirliği, sadece yüksek teknoloji ve kalite ile sağlayabiliriz. Bu nedenle ayıklama teknolojilerinde TOMRA makinelerini kullanmak, hem üretim sürecimize hem de ürünlerimize değer katıyor.”
Tanrıkulu’nun AUTOSORT makineleri, TOMRA’nın SHARP EYE teknolojisi donanımına sahip
Serkan Orhan, ise; “Yüksek ışık yoğunluğuyla ön plana çıkan SHARP EYE teknolojisi, tek katlı PET termoform ürünlerini PET şişelerden ayırmayı mümkün kılıyor. Böylece AUTOSORT™ makinesinin çok katmanlı termoformları ayıklama kapasitesini güçlendiriyor. Ayrıca, eşdeğer ürünün geri dönüşümü için PET levha ürünlerinin ve PET şişelerin kimyasal özelliklerindeki en küçük ancak kritik farklılıkları dahi tanımlıyor. Daha yüksek ışık yoğunluğu için kullanılan daha büyük bir lens ile ayırt edilmesi zor özellikleri bile tespit edebiliyor. Çok çeşitli kalibrasyon olanakları sayesinde malzemelerdeki en ince moleküler farklılıklar ayırt edilebiliyor” şeklinde ekledi.
PAAG, Türkiye'deki PET şişeden şişeye geri dönüşümü büyütüyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Bell Holding AŞ. üyesi PAAG, Gebze tesisinde üretim kapasitesi 1.800 kg/saat'e ulaşan bir Starlinger recoSTAR PET 165 HC iV+ PET şişeden şişeye geri dönüşüm hattı kurduğunu duyurdu. Hattın, Mart 2024'ün ortasında işletmeye alındığı bilgisi verildi.
PAAG, şişeden şişeye geri dönüşüme yatırım yaparak orjinal ham maddeye olan talebi düşürmeyi, karbon ayak izini en aza indirmeyi ve ambalajlamada daha sürdürülebilir bir yaklaşımı desteklemeyi amaçlıyor. PAAG Başkan Yardımcısı Bekir Öktenoğlu yaptığı açıklamada: "Şişeden şişeye geri dönüşüm pazarına, sürdürülebilirliği artırma ve çevre üzerinde olumlu bir etki yaratma hedefiyle güçlü bir şekilde girdik. Acilen ilgilenilmesi gereken küresel iklim değişikliği sorununun da bilincinde olarak, kullanılmış plastik şişeleri yüksek kaliteli yeni şişelere dönüştürmenin döngüsel ekonomiye katkı sağlamak için bir fırsat olduğunu görmüş olduk" dedi.
Şirket bu yeni yatırımı ile, ayda yaklaşık 1.200 ton toplanmış PET şişe işlemeyi amaçlıyor. Geri dönüştürülen PET çoğunlukla Bell Holding bünyesindeki kardeş şirket SENAPA STAMPA'ya tedarik ediliyor. Bu uygulama, kendi tedarik zincirine geri dönüştürülmüş PET'i dâhil ederek ortak çevresel ayak izini azaltmayı amaçlayan holding şirketinin bütünsel sürdürülebilirlik yaklaşımının bir parçası olarak tanımlanıyor. Ayrıca, geri dönüştürülmüş PET holding dışı müşterilere de satılıyor.
Şirkete göre PAAG'nin Starlinger'e ait PET şişeden şişeye geri dönüşüm hattı kurma kararını vermesinde etkili olan kilit faktörler arasında geçmişteki bilinen performansı, modern teknolojisi, sektör standartlarına uygunluğu, enerji verimliliği ve inovasyona bağlılığı yer alıyor. Bekir Öktenoğlu ayrıca şunları ekliyor, "Starlinger'in modern teknolojisi, PAAG'nin yüksek kalitede geri dönüştürülmüş malzeme sunma, çevresel etkiyi azaltma ve ambalaj sektöründe sürdürülebilirliği destekleme hedefleriyle uyuşuyor. Bu stratejik ortaklık, şirketimizin daha sürdürülebilir ve çevre bilinci daha yüksek bir gelecek vizyonunu yansıtıyor. Ayrıca, Starlinger'in PET geri dönüşüm prosesi, gıdada kullanılabilen rPET üretimi için EFSA ve FDA onayına sahip, yani geri dönüştürülmüş PET malzemeler en yüksek güvenlik ve kalite standartlarını karşılıyor. Bu da yalnızca sürdürülebilir değil aynı zamanda gıdada kullanılabilir ambalaj çözümleri sunma hedefimize tamamen uyuyor ve ambalaj sektörüne olan bağımızı güçlendiriyor."
Şişelerin toplanması konusunda ise, son kullanıcıların attığı PET şişeler için şirketin "To-Ka" adını verdiği kapıdan kapıya toplama sistemi kuruldu. Ayrıca, geri dönüşüm ortakları ve toplum kuruluşlarıyla iş birlikleri kurularak toplama noktaları oluşturularak, tüketicilerden toplanan PET şişeleri taşımak için çevre dostu taşıma yöntemleri kullanılıyor. Geri dönüşüm tesisine vardıktan sonra PET şişeler titizlikle sınıflandırılıp, temizleme işlemine tabi tutularak kirleticiler uzaklaştırılıyor, sonrasında yıkanan ve parçalanan şişeler Starlinger recoSTAR PET 165 HC iV+ sisteminde işlenerek yüksek kalitede geri dönüştürülmüş PET granüllerine dönüştürülüyor. Yapılan açıklama da, Starlinger'in ekstra temiz PET geri dönüşüm prosesleri ile PAAG'nin güvenilir kalite güvence programı bir araya geldiğinde, geri dönüştürülmüş malzemenin sektör standartlarını karşılamanın da ötesine geçtiği vurgulanıyor.
Çevre farkındalığını artırıcı unsurlar
"To-Ka" adlı atık toplama ve yönetimi girişimi, PAAG tarafından oluşturulan ve başlatılan gönüllü bir proje. Adını "Topla ve kazan" sözcüklerinin kısaltmalarından alan projedeki ödüllendirme sistemi sayesinde vatandaşların ve tüzel kişilerin plastik atık toplama faaliyetine aktif şekilde katılması amaçlanıyor. Kişiler ve işletmeler "To-Ka" uygulamasını kullanarak PAAG atık toplayıcılarına topladıkları PET şişelerini almaları için haber verebiliyor ve her şişe için uygulama içerisinde belirli miktarda puan kazanıyorlar. Biriken puanlarını kafe, perakende mağaza vb. yerlerde ödeme yaparken kullanabiliyorlar. "To-Ka" projesi, İstanbul'da Mayıs 2023’ten bu yana uygulanıyor. Bir sonraki adım olarak, Türkiye'deki diğer 15 büyükşehirde de kullanıma sunulması planlanıyor.
Bekir Öktenoğlu son olarak şunları aktarıyor, "Uygulamalarını çevresel hedeflere uyumlu hâle getiren ve Türkiye'de plastik atık yönetimi konusunda daha geniş çaplı çalışmalara katkıda bulunan PAAG, sorumlu tüzel kişi rolüne sadık kalmaktadır. Döngüsel ekonomi bizim pusulamızdır. PAAG'nin şişeden şişeye geri dönüşüm pazarına aktif katılım sağlayarak döngüsel ekonominin geliştirilmesi, daha sürdürülebilir bir geleceğin yaratılması ve sektördeki diğer işletmelerin çevre dostu uygulamaları tercih etmesi konusunda kritik rol oynayabileceğimize inanmaktayız."
Nöromarketing tüketici davranışlarını şekillendiriyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Bilinçaltına hitap eden ambalaj tasarımı, tüketici ve ürün arasında güçlü bir bağ kuruyor
Kuruluşlar, ürün tasarımından pazarlama stratejilerine kadar güçlü bir marka imajı oluşturmak için önemli kaynaklara yatırım yapıyor. Bu noktada etkili bir kullanıcı deneyimine ve müşteriyi ikna etmeye odaklanan nöromarketingi benimsemek, kuruluşlara önemli fırsatlar sağlıyor. Sinir bilimi ile pazarlamayı birleştiren bir alan olan nöropazarlama, tüketicilerin satın alma davranışlarındaki tepkisini ölçmeye yarıyor. Şirketler bu yöntemle, tüketicinin karar verme sürecinin ardındaki bilişsel ve duygusal süreçleri anlayarak, daha ilgi çekici ve akılda kalıcı bir kullanıcı deneyimi yaratmak için ürün ambalajlarını optimize edebiliyor. Nöropazarlama insanların satın alma deneyimleri hakkında söylediklerinden ziyade gerçek hislerini öğrenmeyi mümkün kılıyor. Bu sayede tüketiciyle ürün arasında güçlü bir bağlantı oluşturarak satışların ve marka sadakatinin artmasına olanak sağlıyor.
Müşterilerin satın alma kararını etkiliyor
Duygularından etkilenerek alışveriş yapan günümüz tüketicisi, tercih edeceği üründe kendine hitap eden tasarımlar görmek istiyor. Bu noktada nöromarketing, müşterilerin satın alma kararlarını etkileyen güçlü bir araç olarak öne çıkıyor. Nöromarketing, ambalaj tasarımıyla entegre olarak yeni nesil bir kullanıcı deneyimi sağlıyor. Nörolojik çalışmalar ve göz izleme tekniklerinden elde edilen veriler doğrultusunda geliştirilen ambalajlar, tüketicilerin duygusal ve bilişsel tepkilerini uyandırarak marka sadakatini artırıyor ve satışları güçlendiriyor. Ambalaj üzerinde yer alan renk ve görsel gibi duyusal uyaranların tüketicide uyandırdığı çağrışıma yönelik veriler sunan bu yöntem, dokunsal deneyimlerde de rol oynuyor. Pürüzsüz ve yumuşak dokulu bir ambalaj, ürünün lüks olduğu algısı yaratırken, pürüzlü bir doku, doğal veya organik niteliklere işaret edebiliyor. Nöromarketing yöntemiyle tasarlanmış ambalaj, hedef kitlelerinin dikkatini çeken gerçek anlamda kişiselleştirilmiş deneyimler yaratmaya olanak tanıyor.
“Nöromarketing sayesinde tüketici beynindeki duygularla konuşuyoruz”
Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, “Günümüz pazarında markaların tüketicilere ulaşmak ve onların dikkatini çekmek için yaratıcı yöntemler bulmaları gerekiyor. Anketler tüketici tutumu hakkında fikir verse de temelde yatan davranış kalıplarının tam bir resmini yansıtmayabilir. Bu sebeple markaların pazarlama noktasında hangi nörolojik tetikleyicilerin tüketici davranışını tetiklediğini bilmesi gerekiyor. Nöropazarlama tekniklerinin uygulama alanı bulduğu yer tam da burasıdır. Etkisi kanıtlanmış bir geçmişe sahip olan nöromarketing, bir zamanlar erişilemez olduğu düşünülen insan bilinçaltına dair içgörüler sağlıyor. Bu yöntem beynin kısayollarına dokunarak duygu takibi yapmaya yarıyor. Yani nöromarketing sayesinde yaptığımız en önemli şey, tüketici beynindeki duygularla konuşmak. Böylece onların bilinçaltı tercihlerine uygun tasarımlar geliştirebiliyor ve zihinlerinde kalıcı bir marka imajı yaratabiliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Geri dönüşüm, dünyanın sürdürülebilir geleceğine ışık tutuyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Çevre sürdürülebilirliğinde gönüllü sanayi inisiyatifi ve geniş kitlelere dokunan sivil toplum kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve özellikle son yıllarda “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, 18 Mart Küresel Dönüşüm Günü kapsamında açıklamalarda bulundu. İmer, atıkların kaynağında toplanıp geri dönüştürülmesi konusundaki sorumluluğun üreticilerden belediyelere, lisanslı geri kazanım şirketlerinden satış noktalarına ve tüketicilere kadar tüm paydaşlar tarafından sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı. “Sürdürülebilir bir dünya için tüm bireylere büyük sorumluluk düşüyor” diyen Mete İmer, yaklaşan yerel seçimler gündeminde “Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi” konularına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Geri dönüşüm evlerden başlıyor
Atıkların ham madde olarak yeniden değerlendirme sürecinin evlerden başladığına dikkat çeken İmer, “Geri dönüşüm için evlerimizde atıklarımızı ayrı olarak biriktirmek ve geri dönüşümlerini sağlamak sorumluluklarımız arasında yer alıyor. Bu konularda duyarlılık gösteren her birey, bu olumlu davranışların en yakınlarından başlayarak çevresinde yaygınlaşması ve bu konuda bilincin ve farkındalığın artması için gönüllü katkı sağlayabilir” şeklinde konuştu.
Dünyada döngüsel ekonomiye geçişle sürdürülebilir atık yönetiminin temel bileşenlerini oluşturan ürünlerin en az atık oluşacak şekilde üretilmesi, tekrar kullanılması, geri dönüşümü ile kaynak israfının önlenmesi ülkelerin gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. Geri dönüşüme ilişkin farkındalığın artırılmasına yönelik iletişim, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının sürdürülebilir atık yönetiminin bileşenlerinden biri olduğuna değinen İmer, “Geri dönüşüm süreci, tüketicilerin atıklarını kaynağında ayrı biriktirmesi ile başlıyor. Atıkların belediyelerce toplanması, lisanslı geri dönüşüm tesislerinde geri dönüştürülmesi ve alanında disiplinli çalışma geçmişine ve nitelikli insan kaynağına sahip geri kazanım örgütlerince koordine edilmesi ile süreç tamamlanıyor” dedi.
Henkel, sürdürülebilirlik hedeflerine güçlü bir şekilde ilerliyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
2030+ Sürdürülebilirlik Hedefi Çerçevesi; Henkel'in çevre, sosyal ve yönetişim alanlarında izleyeceği global sürdürülebilirlik yolu için net hedefler ve amaçlar tanımlıyor. Henkel, geçtiğimiz yıl iklim alanında önemli gelişmeler kaydederek üretimdeki toplam karbondioksit salınımlarını metrik ton ürün başına (2010 baz yılına kıyasla) yüzde 61 oranında azaltırken, yenilenebilir kaynaklardan satın aldığı elektriğin payını da yüzde 89 seviyesine çıkardı. 2023 yılında toplamda 14 tesiste daha karbon-nötr üretime geçildi. Şirket, ham madde ve ambalaj kaynaklı karbondioksit salınımlarını (2017 baz yılına kıyasla bir ton ürün başına) yüzde 17 oranında azaltarak, tüm salınım kategorilerinde net sıfır hedefine biraz daha yaklaştı.
Henkel CEO’su Carsten Knobel konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle paylaştı: “Sürdürülebilirlik, ‘Amaca Yönelik Büyüme Gündemi’mizin temel unsurlarından biridir. Özellikle bu gibi zorlu zamanlarda, sürdürülebilir eylem her zamankinden daha fazla önem taşıyor. Bu nedenle sürdürülebilirlik hedeflerimizi hayata geçirmek için durmaksızın çalışıyoruz. 2023 yılında kaydettiğimiz ilerlemeden büyük gurur duyuyorum. Önde gelen dış ESG derecelendirmelerinde elde ettiğimiz üst düzey sonuçlar, örneğin tekrarlanan EcoVadis Platinum başarısı, doğru yolda olduğumuzu ve ilerlememizin takdir edildiğini gösteriyor.”
Henkel'in önemli hedeflerinden biri de döngüsel ekonomiyi teşvik etmek. Şirket, tüketici ürünlerinin ambalajlarında kullanılan geri dönüştürülmüş plastiğin payını dünya genelinde yüzde 19'a yükseltti. Persil örneğinde olduğu gibi, Avrupa'daki sıvı deterjanlar portföyünün tamamında geri dönüştürülmüş içerik seviyesinin iki katına çıkarılarak yüzde 50 seviyesine getirilmesi, bu konudaki önemli örneği ifade ediyor.
Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık alanında Henkel, diğer konuların yanında, 2025 yılına kadar tüm yönetim kademelerinde cinsiyet eşitliğini sağlama amacını güdüyor. Geçen yıl, yönetici pozisyonundaki kadınların oranı yüzde 39,5'e yükseldi. Şirket, daha fazla eşitlik ve aile dostu olmaya yönelik bir şirket olma yolunda, cinsiyetten bağımsız ebeveyn izni programını başlattı. Yeni politika, dünya genelindeki tüm çalışanlar için sekiz haftalık yüzde 100 ücretli ebeveyn iznini garanti ediyor.
Henkel, 2022 yılında global olarak başlattığı "Sustainability at Heart" programının bir parçası olarak, çalışanlarının sürdürülebilirliğe olan bağlılığını daha da teşvik etmeyi amaçlıyor. Şirket bu maksatla 2023 yılında sunduğu eğitimlerin kapsamını genişletti. Halihazırda 10.000'den fazla çalışan, birçok dilde e-eğitime ve üretimde çalışanlar için yeni geliştirilen bir format şeklinde mevcut olan temel eğitime katıldı. Ayrıca detaylı eğitim programlarının yanı sıra, çalışanlara kendi sürdürülebilirlik fikirleri üzerinde çalışma fırsatı veren yeni bir Sürdürülebilirlik İnkübatör Laboratuvarı da bulunuyor.
Tetra Pak, Avrupa Birliği genelinde geri dönüşümü artırmak için yatırımlar yapıyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Tetra Pak, Avrupa Birliği'ndeki (AB) karton ambalajların geri dönüşüm kapasitesini artırmak için tasarlanan stratejik yatırımların duyurusunu yaptı. Bu hareket, tüm ambalaj bileşenlerinin geri dönüştürülmesini ve değerli ham maddelerin daha uzun süre dolaşımda tutulmasını sağlayarak önerilen AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Yönetmeliği’nin hedeflerini destekleyecek.
Tetra Pak, 2023 yılında dünya çapında içecek kartonu geri dönüşümünü hızlandırmak için yaklaşık 40 milyon euro yatırım yaptı ve daha fazla malzeme döngüselliği elde etmek için yatırımlarını önümüzdeki yıllarda arttırmayı planlıyor. Son girişimler ve yatırımlar, AB'nin, 'poliAl' olarak bilinen, fiber olmayan koruyucu polietilen ve alüminyum katmanları da dahil olmak üzere içecek kartonlarının geri dönüştürme yeterliliğini artırmayı hedefliyor. Bu gelişme, yeni iş birliklerinin önünü açarak ya da yerleşik geri dönüşümcülerin tüm malzemeleri tüketim sonrası kartonlardan yeni yüksek kaliteli kaynaklara ve mallara dönüştürme yeterliliklerini güçlendirerek başarılacak. Bunlar, içecek kartonlarının 20 özel kağıt fabrikasında geri dönüştürüldüğü, polyAl'in şu anda yedi tesiste işlendiği AB'deki mevcut ve köklü geri dönüşüm altyapısına katkıda bulunuyor. PoliAl geri dönüşüm kapasitesinin ise yıllık 40 bin tonun üzerinde artacağı öngörülüyor, bu da 4 milyardan fazla paket birimine eş değer.
Bak Ambalaj’dan sürdürülebilirlik odağında bir adım daha
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Bakioğlu Holding Ambalaj Grup Şirketleri’nden Bak Ambalaj, sürdürülebilir gelecek için, baskılı esnek ambalaj sektörüne yönelik sürdürülebilir çözümler geliştirmeye, bu alanda önemli adımlar atmaya devam ediyor. Şirket, ISCC Plus Belgelendirme Denetimini başarı ile tamamlayarak “Uluslararası Sürdürülebilirlik ve Karbon Sertifikasına” hak kazandı. Bu sertifika ile çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülebilir üretime katkıda bulunarak, sürdürülebilirlik odağıyla atılan adımlara bir yenisi daha eklendi.
Gerek ürün gerekse üretim ve yönetim süreçlerinde süreklilik bakış açısıyla faaliyetlerine yön veren Bak Ambalaj; aynı zamanda, Reborn Ürün Ailesi ile birden fazla sürdürülebilirlik seçeneği geliştirmek üzere Azalt/Dönüştür/Yeniden Kullan yaklaşımıyla, müşterilerinin gerçek ihtiyaçlarını sorgulayarak daha sürdürülebilir ambalaj çözümlerini, Bakanlık onaylı Bak Ambalaj Ar-Ge Merkezi çatısı altında geliştiriyor. Şirket, yine aynı çatı altında geliştirdiği Refill Ambalajlar ile hem sürdürülebilir üretime katkıda bulunuyor, hem de tüketiciye aynı ambalajı birden fazla kullanma imkanı sağlayarak “yeniden kullan” yaklaşımını destekliyor. Refill Ambalaj aynı zamanda sıvı tüketim ürünlerini hedef alarak; tasarımında valfli, ayakta durabilen, kapaklı, doldurma ve boşaltma kolaylığı sağlayan özellikleri tek pakette bir araya getiren bir ambalaj türü özelliği taşıyor.
Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Bak Ambalaj Genel Müdürü Mehmet Emin Bozdağ, “Bak Ambalaj olarak sektöre kazandırdığımız ilkler, çevreci ve inovatif projelerimiz, çevik ve girişimci yapımız ve hep daha iyisini hedeflediğimiz yaklaşımlarımızla ortak kurum kültürümüz ve ödün vermediğimiz değerlerimiz ışığında, sürdürülebilirlik odağıyla sağlam adımlarla ilerliyoruz. ISCC Uluslararası Sürdürülebilirlik ve Karbon Sertifikamız da bu alandaki son dönem önemli girişimlerimiz arasında yerini alacaktır” diye belirtti.
Otomotiv pazarı için geri dönüşüm içeriğine sahip yeni bileşikler
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
KRAIBURG TPE, en az %73’ü geri dönüştürülmüş içerik içeren yeni bir termoplastik elastomer (TPE) ürün serisini piyasaya sürdü.
Otomotiv üreticileri ve daha geniş anlamda otomotiv değer zinciri, önemli işlevleri ve uygulamaları yerine getirmek için, giderek daha hafif ve sürdürülebilir malzemeler arıyor. Bunun çeşitli nedenleri var. İlk olarak hükümetler ve bölgesel otoriteler, net sıfır ekonomilere ve toplumlara geçiş amacıyla, araçlarda geri dönüştürülmüş içeriğin kullanımını zorunlu kılmak için kuralları sıkılaştırıyor ve yasalar çıkarıyor. Örneğin, döngüsel araç tasarımı ve kullanım ömrü sonu araç yönetimi gerekliliklerine ilişkin yeni AB düzenleme önerileri, %6,25'i kapalı döngü tüketici sonrası geri dönüştürülmüş (PCR) kaynaklardan olmak üzere, araç başına ortalama %25 oranında geri dönüştürülmüş malzeme hedefliyor.
İkinci olarak, hem tüketici hem de ticari çevrelerde son kullanıcılardan gelen talep ve baskı giderek artıyor. Araç kullanan halkın önemli bir kısmı çevre dostu araçlar kullanarak kendi paylarına düşeni yapmak isterken, ticari filo işleten işletmelerin de yerine getirmesi gereken önemli çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) kriterleri bulunuyor.
Değer zinciri için sürdürülebilirlik artışı
Kraiburg TPE, yeni sürdürülebilir TPE malzemeleri portföyü ile otomotiv değer zincirini bu talepleri karşılama konusunda desteklediğini belirtiyor. Otomotiv sektörüne yönelik piyasaya sürülen en son ürün olan Geri Dönüşüm İçerikli TPE, 2024 yılında mevcut İç Mekan PIR TPE serilerinin yerini alacak. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika'daki müşterilere sunulacak.
Otomotiv pazarını ve bu pazarın sürdürülebilir polimer malzeme ihtiyacını hedef alarak geliştirilen yeni ürün, çeşitli geri dönüştürülmüş ham maddelerin bir kombinasyonu olarak tanımlanıyor. 20 ila 95 Shore A sertlik derecesinde en az %73 oranında geri dönüştürülmüş içerik, şirket tarafından garanti ediliyor. İşlenmemiş bileşikle karşılaştırıldığında bunun, karbon ayak izinde %25'lik bir azalmayı temsil ettiği bildiriliyor.
Kraiburg TPE'ye göre, tüm geri dönüştürülmüş ham madde bileşenleri, OEM'lerin ve Tier 1 tedarikçilerinin talep ettiği performanstan ödün vermeden, daha sürdürülebilir kazanımlar sağlamak üzere dikkatle araştırıldı ve geliştirildi.
İlk ticari uygulamalar
Otomotiv için Geri Dönüşüm İçeriği TPE, tüm sertlik derecelerini kapsadığından, bu ürünler çeşitli otomotiv uygulamalarını karşılamak için kullanılabiliyor. Diğer faydalı özellikleri arasında yumuşak dokunuşlu bir yüzey, kontrollü emisyon ve koku seviyeleri yer alıyor; bu da seriyi otomotiv iç mekanları için uygun hale getiriyor. Örneğin satış sonrası parça platformu Tessi Supply’ın, çeşitli otomobil modelleri için kaplama kılıfları ve paspaslar üretmek için bu malzemeyi seçtiği belirtiliyor. Yeni bileşikler; kaymayı önleyici paspaslar, kaputlar, marşpiyel paspasları ve hava kılavuzu elemanları dahil olmak üzere, diğer birçok otomotiv iç ve dış mekanının yanı sıra güç aktarma sistemi uygulamalarında da kullanılabiliyor.
KRAIBURG TPE'nin yeni portföyü, Otomotiv için Geri Dönüşüm İçerikli TPE'ye ek olarak; otomotiv, tüketici, tüketici elektroniği, giyilebilir cihazlar ve endüstri uygulamaları için özel olarak geliştirilmiş bir dizi malzeme çözümünü içeriyor. Yüksek PCR ve PIR içeriğiyle bu ürünlerin birçok küresel standartla uyumlu olduğu belirtilirken, şirket ayrıca isteyen müşterilerine ürün karbon ayak izi değerlerini de sunabiliyor.
Küresel iş birliği modeli ile akıllı üretim ekosistemine rehberlik ediyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
CC-Link teknolojisinin global temsilcisi CLPA, güçlü ortaklık sistemiyle Sanayi 4.0’a uyumlu akıllı üretime adım atmayı hedefleyen şirketleri destekliyor
Sanayi 4.0 ile uyumlu akıllı üretim; daha verimli ve duyarlı bir üretim ortamı oluşturmak için dijital teknolojilerin, otomasyonun ve veri alışverişinin entegrasyonunu kapsıyor. Bu noktada akıllı üretimi benimseyen fabrikalar için endüstriyel iletişim ağları Sanayi 4.0’ın omurgasını oluşturuyor. Başta Asya kıtası olmak üzere dünya çapında 11 farklı bölgede bulunan faaliyet merkezleriyle otomasyon sistemlerindeki değişime katkıda bulunan CLPA (CC-Link Partner Association), geleceğin oyun kurucuları arasında olmak isteyen firmaların her adımında yanında yer alıyor. Gerek teknolojileri gerekse iş birlikçi modeli ile akıllı üretim yapmak isteyen üreticileri Sanayi 4.0’ın normlarına hazırlıyor.
Dünya genelinde 3 bin 900'ü aşkın ortak, 340'tan fazla üretici dahil olmak üzere geniş bir sektörel topluluğa katılma şansı sunan CLPA (CC-Link Partner Association), üreticilere akıllı üretimin gereklilikleriyle uyumlu, sağlam ve standartlaştırılmış bir iletişim teknolojisi sağlıyor. Yüksek hızlı iletişim, güvenilirlik, açık standartlar, küresel destek, eğitim programları ve topluluk iş birliği gibi akıllı üretime başarılı bir geçiş için gerekli unsurları üyeleri için bir araya getiriyor. 133 üyeyle başladığı yolculuğuna 4 bine yakın şirketle devam eden CLPA, sağladığı üyelik avantajlarıyla hem endüstriyel haberleşme protokollerinin gelişimine hem de üye şirketlerin Sanayi 4.0’a uyumlu ve dünya standartlarında akıllı üretime adım atmasına destek oluyor.
SmartFactory’nin yeni genel müdürü E. Çağtay Güleç oldu
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
MES çözümleriyle Türkiye’de 6000’in üzerinde CNC makinesine aktif bağlantı ile sanayiye hizmet veren SmartFactory’de atama gerçekleştirildi. Yaklaşık 15 yıldır Türkiye sanayisine sunduğu destek kapsamında özellikle yerli makine üretiminde mevcut üreticilerin kapasite artırımı, yeni makine üreticilerinin sektöre kazanımı, global büyük ölçekli makine üreticilerinin Türkiye’de üretime başlama amacı ile yatırımlarını kaydırma gibi başarılarda görev alan E. Çağtay Güleç, SmartFactory’nin yeni genel müdürü oldu.
Marmara Üniversitesi’nde Teknoloji ve Teknik Eğitim Fakültesi’nde lisans eğitimini alan E. Çağtay Güleç, ardından Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA Programı’nı tamamladı. Türkiye sanayisindeki tecrübesine 2012 yılında Elsim Kollmorgen ile adım atan Güleç, dünyanın önde gelen fabrika otomasyonu üreticilerinden FANUC ile 2014 yılında başlayan serüveni süresince farklı kademelerde son 7 yılı yöneticilik olmak üzere 10 yıla yakın çalıştı. Burada son olarak Türkiye Divizyon Müdürü ve Avrupa Satış Koordinatörü görevlerini üstlenen Güleç, ileri derecede İngilizce dil bilgisine sahip.
CNC ve PLC kontrollü makineler, SmartFactory ile her an birbirine bağlı
Endüstri 4.0’ın Dünya ve Türkiye’de yaygınlaşmaya başlamasıyla beraber, küçük veya büyük tüm işletmelerin ihtiyacı haline gelen maliyetlerin en aza indirilmesi ve makinelerin en az duruş ile tam verimli çalışması için hayata geçirilen SmartFactory yazılımı, CNC ve PLC kontrollü makinelerden gerçek zamanlı olarak üretim datalarını toplama, görüntüleme ve raporlama işlemini gerçekleştiriyor. Endüstri 4.0'ın en önemli bileşenlerinden olan IOT (Internet of Things)'i kendine ilke edinmiş ve tüm geliştirmelerini bunu baz alarak yapmış olan şirket, birinci önceliğini fabrikaların internet ağına dahil etmek ve interaktif olarak tüm ekipmanlar ile haberleşmek üzerine kurguluyor. Böylelikle yazılım, direkt makinenin kalbi olan kontrol ünitesi ile haberleşirken makinenin kontrol ünitesi dışında herhangi bir ekipman adaptasyonuna ihtiyaç duymuyor. İşletmenin ihtiyacı olan tüm teknolojik gereksinimleri sağlamak üzerine kurgulanan ve gelişmiş raporlama seçenekleri ile saniyeler içerisinde ihtiyaç olan tüm verilere ulaşabilmeyi mümkün kılan yazılım, yüzde 100 Türk mühendisliği ve özgün yapısı ile Endüstri 4.0 geçiş sürecinde müşterilerinin en yakın partneri oluyor. Aynı zamanda şirket önümüzdeki 5 yıl içerisinde 5 ayrı ülkede kendi organizasyonunu kurma hedefiyle birlikte Türkiye’de üretilen tüm makinelerin SmartFactory altyapısı ile dünya sanayisine kazandırılmasını planlıyor.
İki WorldStar ödülü, Greiner Packaging için yıla başarılı bir başlangıç
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Ödül için 41 ülkeden toplam 435 ambalaj ürünü yarıştı
2024 yılı Greiner Packaging için çifte başarıyla başladı: 9 Ocak'ta, şirketin bu yıl bir değil iki WorldStar ödülü almanın gururunu yaşadığı açıklandı; bunlardan biri yenilikçi K3® r100, diğeri ise yoğurt ambalajının sürdürülebilirlik odaklı yeniden tasarımıydı.
K3® r100: Geri dönüştürülebilirlik için kendiliğinden ayrılma
Karton-plastik bardak, 40 yılı aşkın bir süre önce Greiner Packaging tarafından icat edildi ve o zamandan beri sürekli olarak geliştiriliyor. Şirkete göre, ince plastik kabı, azaltılmış karbon ayak izi ve sezgisel yırtma şeridi gibi özellikleri bu ürünü hem sürdürülebilir hem de görsel açıdan çekici bir ambalaj seçeneği haline getiriyor.
Karton ve plastik ambalaj, atık imha işlemi sırasında insan müdahalesi olmadan birbirinden ayrılıyor. Bu, yüksek bir geri dönüştürülebilirlik oranına (%98'e kadar) ulaşmanın, önceki tüm K3® ambalajlarında olduğu gibi, son tüketici tarafından uygun şekilde ayrılmasına bağlı olmadığı anlamına geliyor: Bu işlem, tamamen bağımsız olarak gerçekleşiyor. Karton-plastik bardak, yenilikçiliği nedeniyle WorldStar’da “Yeşil Ambalaj Yıldızı” ödülünü aldı.
Özelleştirilmiş yoğurt ambalajı: Sürdürülebilirlik avantajlarıyla yeniden tasarım
Olma Pierot'un kremalı, meyveli yoğurtlarının ambalaj tasarımını daha sürdürülebilir hale getirmek için marka, ambalaj uzmanı Greiner Packaging'e başvurdu. Enjeksiyonlu kalıplamadan termoforma geçiş ve kap geometrisinin uyarlanması, kap başına plastik miktarının toplamda %29 oranında azaltılmasına olanak sağladı. Bu, yıllık 48 ton plastik tasarrufu potansiyeline karşılık geliyor. Ayrıca kap geometrisinde yapılan ayarlamalar sayesinde ambalajın istiflenmesi daha kolay hale geldi: 5 bardağın istifleme yüksekliği 74,8 mm azaltıldı, bu da nakliye için gereken kamyon yükünü yılda neredeyse %80 oranında azalttı. Greiner Packaging, 2023'teki yeniden tasarımıyla Çek Obal Roku'da "2023 Yılının Ambalajı" ödülünün sahibi olmuştu.
Greiner Packaging CEO'su Beatrix Praeceptor, “Son yıllarda zaten birçok WorldStar ödülü kazandık. Ancak bir yılda iki ödül almak çok özel bir şey ve müşterilerimizle birlikte tüm lokasyonlarımızda sürdürülebilirlik bakış açısıyla yenilikçi ambalajlar geliştirmek için çok çalıştığımız gerçeğini vurguluyor. Önümüzdeki mali yıla da tam olarak bu misyonla giriyoruz” açıklamalarında bulunuyor.
Sertifikalı-döngüsel PE film ile “çevre dostu ambalaj malzemelerinin yeni nesli”
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
ExxonMobil ve Bareks, “Sertifikalı-Döngüsel Ürünler” ile esnek ambalajda döngüsel ekonomiye destek taahhüdünü yerine getirmek için yeni bir iş birliğine imza atıyor.
Ambalaj endüstrisinde yenilikçi yapısıyla öne çıkan Bareks, ExxonMobil ile yaptığı iş birliğiyle müşterilerine, ExxonMobil'in ExxtendTM teknolojisini kullanarak “Kimyasal geri dönüşümlü sertifikalı döngüsel polietilen (PE) filmler” sunuyor. Bu kilometre taşı niteliğindeki gelişme, Bareks'in esnek ambalaj endüstrisini daha döngüsel bir ekonomiye yönlendirme misyonuna hizmet ediyor. Sertifikalı-döngüsel PE film ile gıda temasına uygun geri dönüştürülmüş ürünler üretmeyi amaçlayan şirket, aynı zamanda güvenlik ve döngüsellik konularında standartları belirleyen “çevre dostu ambalaj malzemelerinin yeni nesli” ürünlerini müşterileri ile buluşturmayı hedefliyor.
Kimyasal veya ileri geri dönüşüm teknolojileri, gıda temas uygulamaları için sertifikalı-döngüsel PE filmler üretilmesine olanak tanıyor ve kirlenme veya bozulma nedeniyle geri dönüşümün bazı sınırlamalarına çözüm sunuyor. Söz konusu geri dönüşüm teknolojileri basitçe plastikleri eritmek ve şekillendirmek yerine; kimyasal geri dönüşüm, depolimerizasyon, piroliz veya gazlaştırma gibi çeşitli süreçleri kullanarak karmaşık plastikleri orijinal monomerlerine veya diğer değerli kimyasal bileşenlere ayırmak için çaba harcıyor. Bu süreçler, plastik atıkları yeni plastikler, yakıtlar veya diğer değerli kimyasallar üretmek için kullanılabilen yapı taşlarına dönüştürüyor.
İleri geri dönüşüm aynı zamanda PE filmler de dahil olmak üzere geri dönüştürülebilecek plastik türlerinin yelpazesini genişletmeye de destek oluyor. Müşteriler, atığı önemli ölçüde azaltarak ambalaj ihtiyaçlarına daha sürdürülebilir bir yaklaşım benimsemekle birlikte, ürünlerinin en üst düzeyde güvenliğini ve kalitesini sağlayabiliyor.
Başarılı iş birliğine dair yorumda bulunan Bareks Genel Müdürü Yiğitcan Çelikoğlu şöyle diyor: “Bareks'te, kolektif eylemin gerçek değişimi tetiklediğine inanıyoruz. ExxonMobil ile iş birliğimiz, esnek ambalaj sektöründe yenilik ve daha döngüsel bir ekonomiye destek konusundaki ortak taahhüdümüzü yansıtıyor. Sertifikalı-döngüsel PE filmi portföyümüze eklemek, daha döngüsel bir geleceğe doğru devam eden yolculuğumuzda önemli bir kilometre taşıdır.”
ExxonMobil'in Avrupa Polietilen Satış Müdürü Thierry Debarneville ise, “Bu önemli projede Bareks ile çalışmaktan dolayı memnuniyet duyuyoruz ve Exxtend teknolojisine ve kütle denkliği metodolojisine dayanan ISCC PLUS sertifikalı-döngüsel PE'mizin gıda sektörünün karşı karşıya olduğu bir zorluğu aşmakta önemli bir rol oynayacağından dolayı heyecanlıyız” açıklamasıyla, söz konusu iş birliğine dair düşüncelerini ortaya koyuyor.
Bareks'in sertifikalı-döngüsel PE filmi, önemli performans avantajları ile birlikte, International Sustainability and Carbon Certification (ISCC) Plus sertifikasına da sahip. Plastik atık işleme için ISCC, kütlesel denklik mekanizmasına dayalı bir hesaplama modeli kullanıyor. Bu yaklaşım; üreticilere, işleme kayıpları hesaba katıldıktan sonra üretim sistemlerindeki plastik atığın toplam kütlesini denetleyebilmelerini ve ardından bu kütleyi sertifikalı-döngüsel, saf kalitedeki polimerler olarak belgelemelerini sağlıyor.
Yeni uygulama ürün mühendisliği ve servis operasyonlarını birbirine bağlıyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Siemens ve Salesforce hizmet sunumunu hızlandırmak ve üretim kârlılığını artırmak için güçlerini bir araya getiriyor.
Siemens Digital Industries Software, Salesforce AppExchange'deki yeni Teamcenter® SLM uygulamasını duyurdu. Siemens tarafından Salesforce ile işbirliği içinde geliştirilen uygulama, Siemens Xcelerator endüstri yazılımı portföyündeki Teamcenter Servis Yaşam Döngüsü Yönetimi çözümünü Salesforce Manufacturing Cloud ve Salesforce Service Cloud ‘u bir araya getirerek ürün mühendisliği ve ürün servis operasyonlarını birbirine bağlıyor. Şirkete göre bu yeni uygulama, üreticilerin daha servis merkezli iş modellerini benimsemelerini, müşteri deneyimini iyileştirmelerini ve servis gelirlerini artırmalarını sağlıyor.
Siemens Digital Industries Software Dijital Üretim Kıdemli Başkan Yardımcısı Zvi Feuer, "Siemens ve Salesforce, servis yaşam döngüsü ve müşteri ilişkileri platformlarının bu yenilikçi entegrasyonu aracılığıyla üreticilerin müşterileriyle yepyeni yollarla bağlantı kurmalarını sağlamak için bir araya geliyor. Yeni işbirliğimiz sayesinde, ürün bilgisini tüm müşteri hikayesiyle bir araya getiren kapalı döngü bir entegrasyon yoluyla üreticilerin servise geçmelerine yardımcı oluyoruz. Uygulama, doğru bilgiyi doğru zamanda tek ve merkezi bir konumda sunarak servis operasyonlarında, mühendislik ve servis ekipleri arasında işbirliğini teşvik edebilecek ve müşteri memnuniyetini artırabilecek gelişmiş bir müşteri hizmetleri deneyimi sunuyor" dedi.
Yeni Teamcenter SLM uygulamasının faydaları arasında daha iyi bir ilk seferde düzeltme oranıyla operasyonel verimliliği artırmak, hizmet maliyetini düşürmek ve satış-hizmet çabaları arasındaki uyumu iyileştirmeye yardımcı olmak yer alıyor. Doğru varlık bilgileri, araçlar ve envanterle donatılan servis ekipleri, müşteri hizmetleri deneyimini iyileştirebiliyor ve gelir artışını destekleyebiliyor.
Uygulama ayrıca teknisyenlere ve saha personeline Teamcenter'da yönetilen grafiksel olarak zengin ürün verilerinin yanı sıra müşteri varlık bilgilerine daha fazla görünürlük sağlayarak servis faaliyetlerinin ilk seferde başarıyla tamamlanmasına yardımcı oluyor. Salesforce'un yapay zekâ teknolojisi Einstein'a erişimi sayesinde uygulama, Teamcenter'da yazılan servis planlarından oluşturulan bilgi makalelerini de tarayarak kaynak ve çözümlerin bulunmasına yardımcı olabiliyor. Servis verilerine kolay erişim sayesinde üreticiler, servis etkinlikleri aracılığıyla öğrenilen dersler her bir ürünün dijital ikizinin bir parçası haline geldikçe sürekli ürün iyileştirme sağlayabiliyor.
Salesforce Üretim ve Otomotiv Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Achyut Jajoo ise, "Üreticilerin verimliliği artırmasına, daha iyi hizmet sunmasına ve yeni gelir akışları açmasına yardımcı olmak için Siemens ile iş birliği yapmaktan heyecan duyuyoruz. Gerçek zamanlı veri ve yapay zekâ ile güçlendirilmiş Salesforce ile Siemens'in Teamcenter hizmet yaşam döngüsü yönetimini bir araya getirerek, sektör genelinde dijital dönüşümün ilerlemesine yardımcı olacak ve üreticileri yeni gelir akışları oluştururken daha iyi hizmet sunmaları için güçlendirecektir” açıklamalarında bulunuyor.
Yapay zekâ destekli süreç umut vaat ediyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Plastik ayıklama araştırma projesi OMNI, gıda sınıfı polipropilenin mekanik geri dönüşümüne yönelik dünyada bir ilki gerçekleştiriyor
Polipropilen (PP) gıda ambalajlarının döngüselliğini artırmak amacıyla Recycleye, Valorplast ve TotalEnergies tarafından yönetilen ortak araştırma projesi OMNI, bir ilke imza atan sonuçlara yol açtı. Yapay Zekâ (AI) ve bilgisayar görüşüne dayalı yeni teknoloji, verimli bir dekontaminasyon süreciyle birleştiğinde, gıdayla temas eden uygulamalar için polipropilenin mekanik olarak geri dönüştürülmesi zorluğunun üstesinden gelmek için yüksek performanslı, pazarlanabilir bir çözüm sunuyor.
OMNI, evsel tüketim sonrası atıklardan gıda sınıfı PP'nin belirlenmesi ve ayrıştırılması için yapay zekâ ve makine öğreniminden yararlanmayı amaçlayan yenilikçi bir proje olarak tanımlanıyor. Ayrıca, evsel ambalaj ve kağıdın çevresel etkilerini azaltmayı misyon edinen bir şirket olan Citeo'nun proje çağrısı çerçevesinde Ekim 2020'de başarıyla seçilen 7 proje arasında yer alıyor.
18 aylık bir araştırmanın ardından OMNI projesi, sistem genelinde ambalaj değişiklikleri gerektiren dijital ve fiziksel markalama çözümlerine bir alternatif oluşturdu. Recycleye bir demonstrasyon ünitesinde; Valorplast tarafından sağlanan ve karakterize edilen Fransa genelinde 5 konumdan toplanan atıklara dayalı bir yapay zekâ modeli oluşturdu ve eğitti. Yapay zekâ ve robotik ayıklama, %95'in üzerinde saflığa sahip gıdada kullanılabilir malzemenin %50'sinde başarılı bir toplama oranı elde etti. Bu sınıflandırma faaliyeti, kullanıma hazır mekanik geri dönüşüm teknolojilerine dayanan yarı endüstriyel bir pilot uygulamada daha fazla dekontaminasyon için kullanılan malzeme üretti. TotalEnergies daha sonra üst düzey ambalaj uygulamalarına uygun, kokusuz, temiz rPP üretmek için polimer uzmanlığından yararlandı.
Geliştirilen yeni süreç, yapay zekâ ve bilgisayar görüşüyle ayrıştırılan gıda sınıfı PP atıklarının verimli bir şekilde dekontaminasyonunu gösterdi ve polipropilen ambalajın döngüselliği için yeni fırsatlar yarattı.
TotalEnergies Polimerlerden Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Nathalie Brunelle konu ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor: "Bu proje yalnızca en son teknolojinin malzeme döngüselliğini nasıl geliştirebileceğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda müşterilerimize hizmet vermek üzere geri dönüştürülmüş polimerler için daha geniş bir erişilebilir uygulama yelpazesinin önünü açıyor. Ömrünü tamamlamış plastiklerin yönetilmesi zorluğuna somut bir yanıt veriyor ve 1 milyon ton döngüsel polimere ulaşma hedefimizi tam olarak destekliyor.”
Kaynak: TotalEnergies
Alçak Dünya yörüngesindeki uydular için kendinden yağlamalı malzeme
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Ensinger Sintimid, uzay endüstrisindeki tribolojik uygulamalar için TECASINT 8591 adlı yeni bir yüksek performanslı plastiği piyasaya sürüyor. PTFE kullanılarak, özel yağlayıcılar ve dolgu maddeleri eklenerek yeni geliştirilen ürünün, uzayda bulunan koşullar altında kendi kendine yağlama özellikleri sergileyeceği belirtiliyor.
Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve sözleşme ortağı Aerospace & Advanced Composites (AAC) ile yapılan işbirliğinin bir parçası olarak şirket, "Kendinden Yağlamalı Polimer Matrisli Kompozitler" (SLPMC2) projesinde yer aldı. Amaç, rulmanın tüm hizmet ömrü boyunca düşük sürtünme katsayısı sergileyen, kendinden yağlayıcı bir malzeme geliştirmekti. Ayrıca Avrupalı ortaklar denizaşırı malzeme tedarikçilerine olan bağımlılığı azaltmak istiyorlardı.
Hava durumu, iletişim ve yer gözlem uyduları alçak Dünya yörüngesinde (LEO) daire çizer. Uydular yörüngelerine ulaşır ulaşmaz sensörler, antenler ve reflektörler açılır. Sistemlerin hizmet ömürleri boyunca uzayda karşılaşılan zorlu koşullar altında uzun vadeli işlevselliklerini korumaları sağlanmalıdır.
Bu sistemlerin açılmasını sağlayan mekanizmalar özel bilyalı veya lineer rulmanlarla donatılmıştır. Sürtünmeyle birlikte ortaya çıkan aşınma ve yıpranma, bu bileşenlerden yüksek özellikler talep etmektedir. Her şeyden önce, en az 20 milyon rulman devri boyunca sabit bir bilyalı rulman torkunu korumak özel bir zorluktur. Ensirger tarafından verilen bilgiye göre araştırma bulguları, TECASINT 8591'in rakip ürün PGM-HT ile karşılaştırıldığında daha düşük bir bilyalı rulman torkuna sahip olduğunu gösterdi. İstenmeyen yapışma-kayma etkileri oluşmadı. Tribolojik özelliklerinin yanı sıra malzeme, ECSS Q70-02 tarafından belirlenen gaz çıkışı limitlerine uygun olarak düşük seviyelerde sonradan büzülme sergiledi.
ESA tarafından onay
Proje aşamasında AAC şirketi yeni malzemenin ilgili tüm özelliklerini inceledi ve endüstri ortaklarıyla birlikte ilk uygulamaları test etti. Kriyojenik sıcaklıklarda ve vakum altında bile malzeme üstün sürtünme özellikleri gösterdi. Sonuçların analizinin ardından TECASINT 8591, mevcut tek kaynaklı malzeme PGM-HT'ye alternatif olarak ESA tarafından onaylandı. Şirket tarafından yapılan açıklamada ayrıca ilk müşterilerin, anten ve reflektörlerin açılmasında kullanılan rulman kafesleri için malzemeyi test etmeye başladığı belirtiliyor. Yeni malzeme, 60 mm kalınlığa kadar plakalar ve 60 mm çapa kadar çubuklar halinde bulunuyor.
Kaynak: Ensinger Group
ALPLA’dan yenilikçi kapak
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Pratik, sezgisel ve çocuk dostu: Norveçli valf teknolojisi şirketi SmartSeal tarafından geliştirilen çözüm, sızıntılara ve sıçramalara karşı güvenilir bir koruma sağlıyor.
ALPLA'nın sızdırmayan içecek kapağı tek bir damlanın bile kaybolmamasını sağlıyor. Yenilikçi çözüm, sıvıyı yalnızca vakumla veya elastik ağızlık üzerindeki mekanik basınçla uyguluyor. Buna karşılık yenilikçi kapak, sıvıyı 2,7 bar şişe basıncına kadar içeriden güvenilir bir şekilde sızdırmaz tutuyor. Güvenli valf kapatma sistemi, Norveçli valf teknolojisi şirketi SmartSeal tarafından geliştirildi ve başlangıçtan itibaren yalnızca ALPLA tarafından üretiliyor.
Fußach tesisindeki tüm aletlerin ve montaj hatlarının tamamen devralınmasıyla ALPLA, şimdi bu yenilikçi çözümün daha da ölçeklendirilmesi için rotayı belirliyor. Ambalaj uzmanı aynı zamanda yeni araçların geliştirilmesini yoğunlaştırıyor, optimizasyon yoluyla eme tüketimini azaltıyor ve daha fazla ürün çözümüne yatırım yapıyor.
Fußach'taki Avusturya fabrikasının başkanı Daniel Gut konu ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor: “Şu ana kadar sızıntı olmadan kapatmanın geçmişi umut vericiydi. Şimdi bir sonraki adımı atıyor ve global bir sistem sağlayıcısı olarak gücümüzden yararlanıyoruz. Bunun bize sunduğu muazzam potansiyelden yararlanmak ve üretimimizi hemen üç katına çıkarmak istiyoruz."
Satış Müdürü Patrick Scherbantie ise: “Damlama önleyici kapak standart ürün yelpazesine dâhil olup uluslararası ağ üzerinden dağıtılmaktadır. Müşterilerimiz başka bir yenilikten de yararlanıyor ve şişe veya preform dâhil olmak üzere kapağı tek bir kaynaktan temin edebiliyor. Pazar ve uygulama alanına bağlı olarak, hızlı ve esnek bir şekilde ek kapasiteler de oluşturabiliriz" diye ekliyor.
Damlama yapmayan kapağın, farklı şişe boyun bitişleri için toplam dokuz rengi bulunuyor. Bu belirtilen renklerin dışında müşteriye özel renk seçenekleri de bulunan kapak, gelecekte iki bölümlü bir spor versiyon olarak da sunulacak. Alternatif versiyon, kapak açıldıktan hemen sonra sıvıyı bırakarak, ağızlık üzerinde emme veya basınç gerektirmeyecek, böylece en yoğun fiziki performans sırasında bile içimi kolaylaştıracak.
Kaynak: ALPLA
Tek kullanımlık enjektör, yenilenebilir ham madde ile sürdürülebilirlik hedeflerini karşılıyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Cihaz muhafazasının üretiminde Ineos Styrolution'ın biyo bazlı stiren akrilik kopolimeri kullanıldı
Sağlık sektörüne yönelik İngiltere merkezli yenilikçi bir çözüm sağlayıcı olan Eco-inject, yeni nesil tek kullanımlık otomatik enjektörlerinin muhafazaları için INEOS Styrolution'ın sürdürülebilir NAS® ECO 21 BC70 malzemesini seçtiklerini duyurdu.
Büyüyen sağlık hizmetleri pazarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere özel olarak tasarlanan yeni çözüm Eco-inject’e göre, çevresel sürdürülebilirliği maliyet azaltma ile birleştiriyor. Yeni otomatik enjektör borusu, azaltılmış plastik atık ve biyolojik olarak atfedilen polimerlere dayalı bir muhafaza kutusu ile doğal ve düşük maliyetli bir kullanım sunuyor. Ayrıca tek bir cihaz biçiminde 1ml veya 2.25ml önceden doldurulmuş şırıngaların mevcut olduğu bilgisi veriliyor.
Ineos Styrolution ise malzemenin termal stabiliteye sahip, güçlü, sert ve su geçirmez bir plastik reçine gerektiren uygulamalar için uygun olduğunu belirtiyor. ISCC PLUS kapsamında sertifikalandırılmış bir kütle dengesi sürecine dayalı olarak yenilenebilir ham madde kullanılarak üretilen bu sınıf; %93 oranında karbon ayak izi azaltma (CFR) değeri ile şeffaflık, yüksek yüzey kalitesi ve düşük yoğunluk gibi özellikler de sunuyor.
Yirmi yılı aşkın bir kariyere sahip endüstriyel tasarımcı ve Eco-inject'in kurucusu John Palmer-Felgate şunları söylüyor: "Eco-inject'te hem ekonomik hem de çevre dostu çözümlere odaklanıyoruz. Sürdürülebilirlik ve şıklık için çabalarken aynı zamanda ürün maliyetini de düşürüyoruz. INEOS Styrolution'ın sürdürülebilir ECO malzemeleri ile tam da bunu başarabiliriz. Biyo-bazlı plastiklerin kullanılması, otomatik enjektör cihazlarının karbon ayak izini önemli ölçüde azaltarak, giderek daha sıkı hale gelen sağlık hizmetleri sürdürülebilirlik kriterlerini karşılamalarına olanak tanıyacaktır. Bu da tüketicilerin kendi kendini yöneten bu cihazları evlerinde kullanmanın avantajlarından yararlanmaya devam etmelerini sağlayacaktır.”
Sağlık hizmetleri segmentinin sürdürülebilir ECO malzemelerini benimsediğini görmenin heyecan verici olduğunu söyleyen INEOS Styrolution İş Geliştirme Müdürü Bernd Elbert ise; “Bizimle benzer değerleri paylaşan, kullanıcı ihtiyaçlarına yönelik bütünsel bir yaklaşım ve yenilikçi tasarımla yeni alternatifleri keşfetmeye hazır bir şirketle çalışmak özellikle ilham verici” ifadeleri ile açıklıyor.
Kaynak: INEOS Styrolution
Ferrgem Mold: Kalıp üretimine sanatsal dokunuş
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Ferrgem Mold, uzun yıllara dayanan bilgi birikimi, deneyimli kadrosu ve ileri teknoloji barındıran makine parkıyla yüksek kalite standartlarında ürettiği kalıplarını müşterilerinin hizmetine sunuyor.
Ürün yelpazesinde yer alan gıda ambalajı, plastik kapak, mutfak gereçleri ve medikal malzeme kalıplarının tamamını kendi bünyesinde üretme kabiliyetine sahip olan şirket, her geçen gün daha yenilikçi ve daha uzun ömürlü kalıplar üretmek için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.
20 yılı aşkın süredir kalıp sektörünün tüm aşamalarında kişisel olarak bulunan Ferrgem Mold Kurucusu ve Genel Müdürü Cebrail Demirbağ şirketlerinin yapılanması ve gelişim sürecini şu ifadelere anlatıyor: “2004 yılında ‘Geçmişten Geleceğe’ sloganıyla makine ve kalıp sektöründe faaliyetlerimize başladık. 7 yıl önce kendi şirketimizi kurup kurumsallaşma yolunda ciddi adımlar atarak devam ettirdiğimiz iş sürecine yakın zamanda “Ferrgem Mold” markasını oluşturarak başarıyla devam ediyoruz. Küçük işletmelerden büyük firmalara dek, bu 20 yıllık sürece binlerce proje sığdırabilmiş olmanın gururunu yaşıyoruz. Her daim müşteri memnuniyetini ön planda tutan, verdiği sözü zamanında yerine getiren olası yanlış ve hatalara karşı sorumluluk üstlenen anlayışımızla daima müşterilerimizin lehine bir yönetim anlayışına sahip olduk.”
Ülkemizin kalıp alanında bir dünya markası olması adına yurt içi üretimi kadar, yurt dışı üretim süreçlerine de ciddi anlamda önem verdiklerini söyleyen Cebrail Demirbağ üretim süreçlerini şu şekilde açıklıyor: “Kalıp üretiminin bütün aşamalarında rol alıyoruz. Universal bakış açısıyla projelendirme ve üretim anlayışıyla yüksek kalitede uzun ömürlü kalıplar üretiyoruz. Ürünlerimizi üretirken müşteriye özel ve hassas üretim metodundan yararlanıyoruz. Bu hem yüksek kaliteli kalıp üretimi olanağı sağladığı gibi hem de kullanım esnasında ve ilerleyen zamanlarda iyileştirme, onarım süreçlerinde esneklik sağlamaktadır. İleri teknoloji barındıran makinelerimizle üretmiş olduğumuz kalıp parçalarımız HASCO ve DME standartlarındadır. Kalıplarımızda sızdırmazlık, kilit fonksiyonu, sorunsuz istiflenme, yüksek sağlamlık, özel üretim özellikleri bulunmaktadır. Sunmuş olduğumuz çözüm önerilerimiz ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutarak karşılıklı güven ortamı içinde sektörde kalıcı olma yolunda önemli adımlar atıyoruz. Gerek teknolojik alt yapımız, gerek değerli personel kadromuz, gerek ise modern yönetim biçimimizle her geçen gün daha atletik ve güçlü bir şirket halini alıyoruz. Ülkemizin obez büyüklükte şirketlerden ziyade güçlü ve yenilikler yaratan firmalara, markalara ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Ferrgem Mold olarak bunun için çalışıyoruz.”
ALPLA, Danimarka merkezli Paboco’nun büyük ortağı oldu
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Paboco, 2024 yılının sonu itibariyle Danimarka’daki ileri teknolojiye sahip yeni üretim tesisinde tamamen geri dönüştürülebilir bir kâğıt şişe üretmeyi planlıyor.
The Paper Bottle Company (Paboco), inovatif selüloz şekillendirme teknolojisinin yardımıyla elyaf bazlı ambalaj çözümleri geliştirip üretiyor. Danimarka'nın Slangerup kentinde yerleşik olan şirket, 2019 yılında ALPLA ve Billerud tarafından ortak bir girişim olarak faaliyete geçti. Şirketin çoğunluk hissedarı, ambalaj ve geri dönüşüm uzmanı ALPLA, Billerud'un tüm hisselerini satın aldı ve Paboco'ya yaptığı yatırımla, FSC sertifikalı elyaflardan üretilen tümüyle geri dönüştürülebilir kâğıt şişenin sanayileşmesi yönündeki çalışmaları hızlandırdı.
Güvenlik, fiyat uygunluğu ve sürdürülebilir ambalaj çözümlerinin şirket olarak temel kriterleri arasında yer aldığını ifade eden ALPLA CEO’su Philipp Lehner: “Paboco ekibi, birkaç yıl süren yoğun bir geliştirme sürecinin ve ezber bozan inovasyonların sonucunda artık sektörde lider konuma gelecek ürününü piyasaya sürmeye ve kâğıt şişeyi geniş bir müşteri kitlesi için sürdürülebilir bir seçenek haline getirmeye hazır" açıklamalarında bulunuyor.
Test aşamaları başarılı oldu
Paboco, 2021 yılından bu yana The Absolut Company, Carlsberg Group, The Coca-Cola Company, L'Oréal ve Procter & Gamble gibi “Paboco Pioneer Topluluğu” üyeleri ile birlikte piyasaya ilk defa sürülen ürünleri test ediyor. Test sürecinin başarıyla tamamlanmasının ardından, yeni nesil geri dönüştürülebilir kâğıt şişelerin seri üretimine 2024 yılı sonunda başlanması planlanıyor.