Saturday, Dec 21st

Last updateFri, 13 Dec 2024 12pm

You are here: Home News

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

DyDo Drinco Türkiye, atık sorunu için harekete geçti

Sürdürülebilir kaynaklar elde edebilmek ve gelecek nesillere temiz bir dünya bırakabilmek için geri dönüşüm büyük bir önem taşıyor. Tüketimi en aza indirerek malzemelerin yeniden kullanılabilir hale gelmesini sağlayan geri dönüşüm, sürdürülebilir bir dünyanın anahtarını oluşturuyor. Değerleri doğrultusunda sürdürülebilirliği odağına alan çalışmalar gerçekleştiren DyDo Drinco Türkiye, bu çerçevede hayata geçirdiği “Crush Your Bottle” projesi ile plastik şişe atıkları sorununu ele alıyor. Günlük hayata kolayca entegre edilebilen proje, plastik atıkların geri dönüşümü için pratik bir çözüm sunuyor.

Gençlere ve çocuklara daha yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için harekete geçti

Her yıl milyonlarca plastik şişe çöplere atılıyor, düzensiz çöp atımı ise atık fazlalığına sebep oluyor ve zararlı sera gazlarını havaya salıyor. Bu çerçevede harekete geçen DyDo Drinco Türkiye, boş plastik şişelerin çöp kutusuna atılmadan önce ‘şişeyi ezme’ uygulamasını benimseyerek bir farkındalık projesine imza attı. Küçük bir adımla büyük bir etki yaratmayı amaçlayan şirket, Saka Su markasıyla hayata geçirdiği “Crush Your Bottle” projesi ile plastik şişe kullanan herkesin bu şişeleri ezerek çöp kutusuna atmaya davet ediyor. 

DyDo Drinco Türkiye, yeni projesi ile çöp kutularında daha fazla alan yaratmayı, atık toplama sıklığının ve CO2 emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunmayı hedefliyor.

3 bin ton ambalaj atığı ekonomiye kazandırılıyor

Eyüpsultan Sıfır Atık Merkezi’nde, İlçe Sıfır Atık Yönetim Planı kapsamında ambalaj, cam, yağ, pil, elektronik ve tekstil atıkları kaynağında ayrı olarak toplanarak ayrıştırılıyor.

İstanbul Avrupa yakasının ilk otomatik ambalaj atığı ayrıştırma tesisi olma özelliğini taşıyan Eyüpsultan Sıfır Atık Merkezi'nde aylık 3 bin ton ambalaj atığı ekonomiye kazandırılıyor. Tesis içerisinde poşet açıcı, ön ayrıştırma kabini, balistik seperatör, magnet, disk elek, ayrıştırma bandı ve saatte 15 ton ambalaj atığını sıkıştırabilen balya-press makinesi gibi otomatik ayrıştırma sistemleri bulunuyor.

Toplam 4.168 m² alana sahip, 13 tür atığın kabulünün sağlandığı Eyüpsultan Sıfır Atık Merkezi’nde; 1.030 m²'lik 1. Sınıf Atık Getirme Merkezi inşa edildi. Merkezde 93 m² Geçici Tehlikesiz Atık Depolama binası, 32 m² Geçici Tehlikeli Atık Depolama Binası, 905 m² asfalt zeminli açık alan imalatları tamamlandı. Ambalaj atıkları 10 hidrolik sıkıştırmalı araç ve 1 mini araç olmak üzere toplam 11 araç ile tüm mahalellerden toplanıyor.

Otomatik ambalaj ayrıştırma tesisi nasıl çalışıyor?

Toplanan ambalaj atıkları Alibeyköy Şantiyesinde bulunan Eyüpsultan Sıfır Atık Merkezi'ne getirildikten sonra besleme bandına bırakılarak disk elek kısmına geliyor.

Disk elek; karton, plastik bidon, teneke gibi malzemeleri ayrıştırma bandına gönderirken, elekten geçen diğer küçük malzemeler diğer ayrıştırma bandına gidiyor. Küçük olan parçalar daha sonra boyutlarına göre ayrıştırılması için Balistik Seperatöre geliyor.

Malzemeler iki ve üç boyut olarak ayrıştırılıyor

İki ve üç boyut olarak ayrılan malzemeler tekrar ayrı ayrı ayrıştırma bandına gelerek türlerine göre haznelere atılıyor. Metal olan parçalar üç boyut ayrıştırma bandında bulunan magnet vasıtasıyla el değmeden ayrıştırılırken, ayrıştırılan malzemeler haznelerde dolduktan sonra pres makinesine gitmek üzere ayrı bir banda dökülerek presleniyor.

EKOMAT Projesi ile 1 yılda 1,6 milyon atık

BİRCAM Vakfı, GCA ve Park Cam iş birliği ile oluşturulan “EKOMAT” Projesi’nin, 1 yıllık sonuçları duyuruldu. Üye sayısı 11 bine yakın kişiye ulaşan projede 1 yılda 1,6 milyon adet içecek ambalajı kaynağında ayrılarak Ekomat’lar üzerinden toplandı. Ekomat’lar boşaltılırken çoğunlukla elektrikli toplama aracı tercih edilerek; alıcı ortama daha az kirletici gazlar verildi. Geri kazanılan ürünler ile belediyenin düzenli depolama tesisine 45 çöp kamyonu kadar atık gönderilmeyerek alandan tasarruf sağlandı. 

“Geri dönüşüm hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük bir öneme sahip”

İş ortağı oldukları EKOMAT Projesi’nin şu ana kadarki sonuçlarından dolayı mutluluk duyduklarını belirten GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, “GCA olarak, teknolojik gelişmeleri takip ederek çevresel kirlenmeyi önlemeye, atıkları mümkün olduğu kadar geri kazanma, geri kazanımı olmayan atıkları çevreye zarar vermeden bertaraf etme misyonuyla hareket ediyoruz. Çünkü geri dönüşüm sadece sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da büyük bir öneme sahip. Bu nedenle her yönüyle çevreyi koruyan, halkın sürdürülebilirlik konusunda bilinçlenmesi ve geri dönüşümü günlük hayatının bir parçası olarak uygulamasını hedefleyen bu projeyi hayata geçirdik. Cam, plastik ve metal içecek ambalajlarının depozito iade makineleri ile yüzde 100 geri dönüşümünü sağlamak amacıyla gerçekleştirdiğimiz projemiz kapsamında Yalova’nın 15 farklı noktasına 34 adet EKOMAT depozito iade cihazı konumlandırdık. Vatandaşların cam, metal ve plastikleri geri dönüşüme kazandırarak mobil uygulama üzerinden para değerinde puanlar kazandığı proje; hem ekonomiye katkı sağlıyor hem de karbon ayak izinin azaltılmasına destek oluyor. Ambalaj malzemelerini geri dönüşüme kazandırmak üzere tüketicide bilinci artırmayı hedefleyen EKOMAT projemizle örnek model oluşturduk. Yerel yazılımı sayesinde verileri anında izleyebilme özelliğiyle “geri dönüşümün dijital dönüşümü” niteliğindeki bu projemizdeki amacımız, ülkemize ambalajın geri dönüşüm kültürünü kazandırmak” ifadelerini kullandı. 

Metal ambalaj ihracat birincisi Sarten oldu

İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB), başarılı ihracatçılarını düzenlenen törenle ödüllendirdi. ‘İhracatın Metalik Yıldızları’nda toplam 82 firma ödül alırken, ‘Metal Ambalaj’ kategorisinin birincisi Sarten Ambalaj oldu. Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar’ın da katıldığı törende ödülü, Sarten Ambalaj Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sarıbekir aldı. 

Türkiye’de Adana, Balıkesir, Çorlu, Kocaeli, Bursa, Manisa, İstanbul, Çerkezköy, yurt dışında ise Bulgaristan, Rusya ve Hollanda’da olmak üzere toplam 21 fabrika ile hizmet veren Sarten’in toplam cirosunun 800 milyon dolara ulaştığını ifade eden Zekir Sarıbekir, ödül töreni sonrası değerlendirmelerde bulundu. 2025 yılında 1 milyar dolar ciroya ulaşmayı hedeflediklerinin altını çizen Zekir Sarıbekir, “2030 yılında ise 30 fabrikaya ulaşma hedefimiz var. Bunun için de çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz. 100'e yakın ülkeye yılda 220 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiriyoruz. Sarten Ambalaj olarak dünyada ilk 10 metal ambalaj üreticisi, Avrupa’da ise ilk 3 içerisinde yer alıyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana hedefimiz üretim, yenilik ve büyüme odaklı Türkiye ekonomisine kesintisiz katkı sunmak” diye konuştu.  

Genç zihinler sürdürülebilir dünya için yarışıyor

ÇEVKO Vakfı Yeşil Nokta Ödülleri kapsamında bu yıl ikinci kez düzenlenen, Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri için son başvuru tarihi, gelen talepler üzerine 13 Ekim 2023 tarihine uzatıldı.

ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı, gelenekselleşen Yeşil Nokta Ödülleri kapsamında, Sanayi ve Basın ödülleri sonrasında başlattığı Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri’ni bu yıl ikinci kez düzenliyor. Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri, üniversite öğrencilerinin ambalaj tasarımı, atık yönetimi ve sosyal sorumluluk alanında özgün çevre dostu ürün, uygulama ve proje geliştirmelerinin teşvik edilmesi, üniversite-sanayi iş birliğinin sağlanmasını hedefliyor. Her kategoride ilk 3’e giren projelere para ödülü ve ayrıca teşvik para ödülleri de veriliyor.

Ambalaj Eko-tasarımı, Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları, Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları olmak üzere üç farklı kategoride ödüller aşağıdaki gibi veriliyor.

Ödüller

1.lik Ödülü 10.000 TL 

2.lik Ödülü 5.000 TL 

3.lük Ödülü 3.000TL 

Teşvik Ödülü 2.000 TL

ÇEVKO Vakfı’nın, Türkiye’deki tek temsilcisi olduğu ve çoğunluğu AB üyesi 31 ülkede, 540 milyon tüketiciyi kapsayan “Yeşil Nokta” markasının, genişletilmiş üretici sorumluluğu modelinin en başarılı uygulama örnekleri arasında yer aldığını belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Yeşil Nokta, sorumlu üreticiyi ve tüketicinin sorumluluğa gösterdiği saygı ve beğeniyi simgeliyor. Yetkin sanayi inisiyatifi ve sivil toplum kuruluşu kimliklerini bir araya getiren ÇEVKO Vakfı, 10 yıldır düzenlediği Yeşil Nokta Ödülleri ile çevre ile ilgili sürdürülebilir geri kazanım çalışmalarında belirlenen kriterleri en yüksek oranda sağlayan sanayi kuruluşlarını, toplumu çevre ve geri dönüşüm konusunda bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye yönelik duyarlılık gösteren basın-yayın kuruluşlarını, habercileri ve toplumun takdirini kazanmış kişileri ödüllendiriyor. Bunun yanı sıra, üniversite öğrencilerinin ambalaj tasarımı, atık yönetimi ve çevre konulu sosyal sorumluluk alanlarında, özgün çevre dostu ürün, uygulama ve proje geliştirmelerinin teşvik edilmesi ve üniversite-sanayi iş birliğinin sağlanması hedefiyle Yeşil Nokta Öğrenci Ödüllerini başlattık ve bu yıl ikinci kez düzenliyoruz. Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri, gençliğin enerjisinin sürdürülebilirliğe ivme katması ve üniversite-sanayi iş birliğinin sağlanması yolunda çok önemli bir adımdır” dedi.

Sürdürülebilirlik konulu tüm çalışmalara gençlerin ve akademik kurumların aktif katılımının önemine vurgu yapan Mete İmer, “Gençlerin iklim krizi konusundaki farkındalığı çok yüksek. Bu konuda sorumlulukları az ama etkilerini yaşayacak olanlar onlar. Onun için birlikte çözüm üretmek ve bu konuyu sahiplenmesi gereken gençliği desteklemekten mutluluk duyuyoruz. Dünya bir değişim içinde, Yeşil dönüşüm hızla gerçekleşiyor. Ülke olarak iklim krizi riskinin ve yeşil dönüşüm ivmesinin gerisinde kalmamak için üniversitelerin ve gençliğin enerjisine ihtiyacımız var. Hep birlikte bir sonraki kuşaklar için bunu yapmak, bu konuda başarılı olmak zorundayız. Yeşil Nokta Öğrenci Ödüllerimizin yanı sıra, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'muz ve Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle 3 yıldır sürdürdüğümüz ÇEVKO Vakfı Söyleşilerimize üniversitelerin ve öğrencilerin aktif konuşmacı olarak katılımını sağlıyoruz” şeklinde konuştu.

KASAD Karton Ambalaj Semineri’nde verimlilik konuşuldu

Avrupa’nın en önemli karton ambalaj üreticileri arasında yer alan Türkiye karton ambalaj sektörü, düzenlenen etkinlik ve organizasyonlarla bir yandan sektör sorunlarına çözüm ararken diğer yandan da bilgilerini güncel tutarak geleceğe emin adımlarla ilerliyor. KASAD’ın öncülüğü, Sekamsan Kağıt & Karton firmasının sponsorluğunda bu yıl 4. kez gerçekleşen, sektör firmalarının çalışanlarına yönelik Karton Ambalaj Semineri’nde sektör ‘Hataların Önlenmesi ve Verimlilik’ teması etrafında yeniliklere ve geleceğe odaklandı. Seminerin açılışında konuşan KASAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Görsel Sanatlar Matbaacılık ve Ambalaj Yönetim Kurulu Başkanı Altuğ Ulu, “Derneğimizin yaptığı pek çok etkinlik yanında sektörel eğitim seminerleri ile de çalışanların gelişimine önem veriyor ve desteklemeye devam ediyoruz. Sektörümüzde yaşadığımız problemleri, çözümleri, fırsatları paylaşarak sinerjimizi arttırıyoruz, arttırmaya da devam edeceğiz. Birlikte daha güçlüyüz” dedi. Sonrasında Sekamsan Yönetim Kurulu Melih Erdoğan ve arkadaşları da firmaları ile ilgili bilgiler verdiler.  

Seminerin ilk konuşmacısı KASAD Genel Sekreteri Erol Gül, karton türleriyle ilgili terminoloji ve en sık rastlanan karton hataları ve çözüm önerileri, KASAD Genel Sekreter Yardımcısı Nihal Yılmaz ise sürdürülebilirlik konusunda sunumlar yaparak katılımcılara bilgi verirken, katılımcı firmalar da uzmanlık alanlarında sunumlarla seminere renk kattılar. 

“Daha az fire ile çalışmamız gerekiyor”

Seminerde gerçekleştirdiği konuşmasında; verimlilik çalışmalarının amacının minimum girdi ile en kısa zamanda, mümkün olabilecek maksimum çıktıyı elde etmek olduğuna değinen KASAD Genel Sekreteri Erol Gül, “Verimli bir işletmede birim karton kutu üretmek için daha az karton, daha az mürekkep ve kimyasal kullanımı, daha az enerji, daha az su tüketimi, daha az zaman kaybı ve daha az fire ile çalışmamız gerekmektedir. Diğer taraftan birim iş gücü ile en fazla üretimi yapmak, makine performanslarında optimum hızlara çıkarken, yapacağımız planlı bakımlarla arızalar nedeniyle olan duruş sürelerini ve hatalarımızı en aza indirmek bir işletmenin verimliliği için olmazsa olmazdır. Verimlilik artık sürdürülebilir bir işletme için olduğu kadar dünyamız için de önemli olmakta, karbon salınımımızı azaltarak küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele etmemizi, karbon ayak izimizi, su ayak izimizi düşürmemizi de sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

“Kağıt karton ambalaj döngüsel sürdürülebilir bir ekonomi”

“Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilirlik Çerçevesinden Karton Ambalaj” başlıklı konuşmasında sürdürülebilirlikte 5 önemli sorumluluğa değinen KASAD Genel Sekreter Yardımcısı Nihal Yılmaz, Avrupa karton ve karton ambalaj endüstrisi verilerini anlatarak, “2018'den bu yana iyileşen karbon ayak izi ve diğer göstergeleri ile, karton ambalajın yalnızca biyo-temelli ve döngüsel bir ekonominin taleplerini karşılamadığını, aynı zamanda düşük karbon ekonomisine geçişte kilit bir role sahip olduğunu gösterdiğini, kağıt-karton ambalajın yenilenebilir kaynaktan gelen, %100 geri dönüştürülebilir, biyobozunur ve kompost edilebilir özelliğinden dolayı sürdürülebilir bir ekonominin en güzel örneği olduğu vurgulamıştır” dedi.

Seminerde; KalDer Kalite Derneği’nden Emin Direkçi “Şirketlerin üretim faaliyetlerinde hatalarını azaltıp verimliliklerini arttırabilmeleri kalite sistemlerinde neler yapılması gerektiği”, Heidelberg Türkiye’den Kutay Ercan “Ofset baskı prosesinde”, Bobst İstanbul Ambalaj’dan Arda Zambak “Kalıplı kesim prosesinde” ve Koenig & Bauer Duran’dan Eren Şentürk “Katlama yapıştırma prosesinde” en fazla görülen sorunları, çözüm önerilerini ve verimli çalışma için neler yapılması gerektiğini uygulamadan örnekler vererek anlattılar. Toyo Matbaa Mürekkepleri’nden Müjde Özdemir ise “Ofset baskıda karton ve mürekkep ilişkisini” anlatarak, diğer konuşmacılar gibi karton ambalaj üretimi sırasında görülen sorunları, çözüm önerilerini izleyicilerle paylaştı. Son konuşmacı olan Duran Doğan Ambalaj’dan Levon Karabosyan “Karton ambalaj sektörünün tarihsel gelişimi ve karşılaşılan zorluklar” başlıkları etrafında ilgiyle izlenen sunum ve konuşmalarını gerçekleştirdi.

Kimya Teknoloji Merkezi faaliyete geçmek için son hazırlıklarını tamamlıyor

İKMİB tarafından yüksek teknolojili ve katma değerli yerli ürün geliştirme vizyonu ile hayata geçirilen ve Türkiye’de bir ilk olacak Kimya Teknoloji Merkezi (KATİM A.Ş), sektörün ihracatını artırmak ve dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla teknoloji, inovasyon ve sürdürülebilirlik temellerinde faaliyet gösterecek. KATİM A.Ş’nin faaliyete geçmesi için hazırlıklar devam ediyor. 

İhracatçılarımızın ihtiyacı olan ve uluslararası geçerliliğe sahip sertifikaların verileceği, gelişmiş bir Ar-Ge merkezi görevi üstlenecek Kimya Teknoloji Merkezi, Türkiye’nin en büyük tematik teknoparkı Bilişim Vadisi’nde 4 katlı bir binada, bin 700 metrekaresi girişimcilere özel alt yapı ile hazırlanmış bir girişimcilik ve kuluçka merkezi olmak üzere yaklaşık 4 bin metrekarelik alanda, akredite edilmiş test ve analiz laboratuvarları, dijital kütüphanesi ile kimya ve bağlantılı sektörlerdeki tüm start-up ekosisteminin faydalanacağı bir buluşma noktası olarak hizmet verecek. 

Adil Pelister: “Kimya Teknoloji Merkezi ile yıllık minimum 7,2 milyon dolar tasarruf edeceğiz”

İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Türkiye’de bir ilk olacak Kimya Teknoloji Merkezi projesi ile yüksek teknoloji ve yüksek katma değer odaklı yeni bir ekosistem kurmayı amaçlıyoruz. Böylece küresel ticarette Türk kimya sektörünü ön plana çıkaracak işlere imza atma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Kimya Teknoloji Merkezi, kimya sanayimize ve ihracatımıza eşik atlatacak bir teknoloji üssü vazifesi görecek. Kimya Teknoloji Merkezi projemiz için şirket kurulumumuzu tamamladık. Bilişim Vadisi’nde merkez binamızın yer tahsisini gerçekleştirdik ve Ticaret Bakanlığımızdan yatırım bedeli için bütçe onayımızı aldık. KATİM A.Ş’nin faaliyete geçmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Merkezi 2024’ün ilk yarısında faaliyete geçirmek üzere son hazırlıklarımızı tamamlıyoruz” dedi.

Kimya Teknoloji Merkezi’nin bünyesinde toplam 175 farklı test uygulanacağını ve 83 testten akredite olunacağını belirten Pelister, “Halihazırda yurtdışında yapılan 38 test KATİM A.Ş sayesinde milli imkânlar ile yapılacak. Merkezimizin tam randımanda faaliyete geçmesi ile yıllık 1 milyon 201 bin 883 test toplam kapasite ile hizmet vermesini planlıyoruz. KATİM A.Ş’de uygulanacak uluslararası akreditasyona haiz test ve analiz laboratuvarları ile her sene milyonlarca doları yurt içinde tutmuş olacağız. Böylece test ve analiz hizmeti kapsamında optimum kapasitede yıllık minimum 7,2 milyon dolar tasarruf sağlanmasını bekliyoruz. Diğer yandan Sürdürülebilirlik Merkezimiz vasıtasıyla KOBİ’lerimiz başta olmak üzere kimya sektörümüzün yeşil ekonomiye geçiş ve uyum süreçlerinde de çok büyük rol alacak. Yine dijital kütüphanemizi kurarak sektörel bütün bilimsel yayınları kullanıcılarımıza ve bilim dünyamıza açacağız. Girişimcilik kuluçka merkezimiz vasıtasıyla da özellikle sanayi üniversite iş birliği kapsamında genç bilim insanlarımız ve akademisyenlerimizin kimya alanındaki yeni buluş ve teknolojilerini hayata geçirmelerine katkıda bulunacağız. İhracatçı firmalarımızın Kimya Teknoloji Merkezimizi büyük gururla faydalanacakları bir komplex olarak göreceklerinden eminiz” dedi.

Ambalaj Tasarımı Ulusal Öğrenci Yarışması’nda dereceye girenler belli oldu

Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) tarafından Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı katkıları ve RX TÜYAP iş birliğiyle 19'uncu kez düzenlenen Ambalaj Tasarımı Ulusal Öğrenci Yarışması’nda katılanlar arasından finale kalanlar belli oldu. 11-14 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek Avrasya Ambalaj Fuarı'nın ilk gününde dereceye girenler açıklanacak. Yarışmanın iki gün süren Seçici Kurul toplantısı 11-12 Temmuz tarihlerinde çevrim içi olarak gerçekleşti. 103 öğrenci projesi arasından 18’inin finale kaldığını ifade eden Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, “Bu yılki yarışmada geçen yıllarda düzenlenen yarışmalara göre çok farklı üniversitelerden başvurular geldi. Artan ilgi sektörümüz adına umut verici bir gelişme oldu. Ayrıca yurtdışından gelen ve ülkemizde eğitim gören öğrencilerin de artan ilgisini görüyoruz. Bu yarışmada dereceye giren tasarımlar yurtdışında da yarışmaya katılıyor. Yurtdışında da ülkemizi ve sektörümüzü onurlandıran ciddi başarılar elde ediyoruz. Yükselen başarı grafiği yarışmamıza olan ilgiliyi de artırıyor” dedi. 

“En çok ödül alan ülkeler arasındayız”

Ambalajda tasarımın önemini her platformda vurguladıklarını dile getiren Zeki Sarıbekir, “Tasarım eğitimi alan öğrencileri bu alana çekmek istiyoruz. 2022’deki 18. Ambalaj Tasarımı Ulusal Öğrenci Yarışması’nda birinci olan İstanbul Medipol Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencisi Zeynep Özel, ‘WorldStar Student’ yarışmasında da Altın Ödül’ü aldı ve dünya birincisi oldu. Öğrencimiz projesiyle aynı yarışmada Pazarlama Kategorisinde de Gümüş Ödül’ü kazandı. Dünya Ambalaj Örgütü (WPO) tarafından düzenlenen WorldStar 2022 yarışmasına ise 41 ülkeden 488 başvuru yapıldı. Türkiye en çok ödül alan ilk 5 ülke arasında yer aldı. Böylelikle ödül töreninde Türkiye olarak öğrencilerimizle 16, firmalarımızla ise 14 ödül almış olduk. Geçtiğimiz yıl diğer önemli bir yarışma olan AsiaStar Öğrenci Kategorisi'nde ise Türkiye 11 ödül aldı. Hem ödül alan öğrencilerimizle hem de firmalarımızla gurur duyduk. Bu başarılarımızın bu yıl dereceye giren öğrencilerimizle aynen devam edeceğine yönelik inancımız tam” ifadelerini kullandı.

PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, Daralmaya karşı büyüyoruz ama ihracat odaklı katma değerli üretim desteklenmeli

Dünyada 6., Avrupa’da ise Almanya’dan sonra 2. sırada yer alan Türkiye Plastik Sektörünün, küresel resesyon ve iç pazarlarda yaşanan daralmaya karşı büyüme trendini sürdürdüğüne dikkat çeken PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, “Hızlı büyümesini sürdüren sektörümüz, eskiyen makinelerini yeni teknolojilere yatırım yaparak yeniliyor, katma değerli üretim ve ihracatı arttırmayı hedefliyor. Zorluklara rağmen ekonomik büyümeye katkı sunmaya çalışan sanayicilerimizin, stratejik alan içinde belirlenen öncelikli yatırım ve üretimi uygun kredi kaynaklarıyla desteklenmeli” dedi. 

Küresel ekonomik daralmadan kısmen etkilenen plastik mamul üretiminin, 2023 yılının ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla miktar bazında %12,6 değer bazında ise %24,8 gerileyip 5,4 milyon ton ve 22,7 milyar dolar olarak gerçekleştiğini vurgulayan Eroğlu, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “2023 yılı sonunda üretimin 2022 yılına kıyasla miktar bazında %3,6 ve değer bazında %2,9 artacağı ve 10,9 milyon ton ve 45,5 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. 2023 yılının ilk yarısında 5,4 milyon tonluk toplam plastik mamul üretimi içinde yaklaşık 2,28 milyon ton ile plastik ambalaj malzemelerinin başı çektiği, plastik inşaat malzemeleri üretiminin ise 1,09 milyon ton ile plastik ambalaj malzemelerini takip ettiği görülüyor.”

Makine teknolojisine yatırım arttı

2018-2022 yılları arasında yılda ortalama %8,3 artış gösteren plastik sektörünün makine yatırımlarının, 2023 yılının ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla %18 artarak 670 milyon dolara yükseldiğine dikkat çeken Eroğlu, zorluklara rağmen makine teknolojisine ciddi yatırım artışı olduğunun altını çizerek, “Yılın kalan aylarında aynı trendle sürmesi halinde makine ve teçhizat yatırımlarının 2023 sonunda 2022 yılına kıyasla %32 artarak 1 milyar 608 milyon dolar olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Plastik sektörü 2018-2022 yıllarını kapsayan dönemde, yılda ortalama 988 milyon dolarlık makine ve teçhizat yatırımı gerçekleştirmiştir. 2023 yılı sonunda 2022 yılına kıyasla plastik işleme makineleri üretiminin % 28, ithalatın %37, ihracatın % 33 ve yurtiçi satışların (plastik sektörünün makine yatırımı) % 32 artacağı tahmin ediliyor” şeklinde konuştu.

Eroğlu sözlerini şu şekilde devam ettirdi: “Plastik mamul ithalatı, 2023 yılı ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla, miktar bazında %2,4 artarken, değer bazında da %17,1 azalarak, 386 bin ton ve 2 milyar 102 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılı sonunda ithalatın 2022 yılına kıyasla miktar bazında %9,1 ve değer bazında %8,4 artarak 772 bin ton ve 4,2 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Plastik mamul ihracatı, 2023 yılının ilk yarısında 2022 yılının eş dönemine kıyasla miktar bazında %6,4 ve değer bazında da %8,8 geriledi, 1 milyon 258 bin ton ve 3 milyar 668 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılı sonunda plastik mamul ihracatının 2022 yılına kıyasla miktar bazında %5,4 değer bazında da %6,4 gerileyerek 2 milyon 516 bin ton ve 7 milyar 336 milyon dolara çıkacağı tahmin ediliyor. 2023 yılının ilk yarısında plastikler ve mamullerinde ihracat kimya sektöründe birinci ihracatçı sektör konumunu korudu.

Bu dönemde toplam ithalattan Çin’in, miktar ve değerde en büyük payı aldığı gözleniyor. Çin’in yanında Almanya, İtalya, Güney Kore ve Fransa toplam plastik mamullerde en büyük ithalat yaptığımız ülkeler konumunu koruyor. Söz konusu dönemde Irak, Almanya, İngiltere, İsrail ve İtalya plastik mamullerde en büyük ihraç pazarlarımız oldu.

Söz konusu dönemde birim ihraç fiyatlarının birim ithal fiyatlarının %54’ünü oluşturması, sektörde ihracattaki katma değerin daha da azalmasına neden oluyor. Türkiye plastik mamul dış ticaretinde daima fazla veriyor. Plastik mamul sektöründe 2023 yılının ilk yarısında 872 bin ton ve 1 milyar 566 milyon dolar dış ticaret fazlası verildi. Dış ticaret fazlası 2022 yılının eş dönemine kıyasla miktar bazında %9,8 azalırken, değer bazında %5,5 arttı.

Plastik mamul iç pazar talebi, 2023 yılının ilk yarısında bir önceki yılın eş dönemine kıyasla miktar bazında %13,1 değer bazında da %26,4 azalarak 4,6 milyon ton ve 21,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. İç pazar tüketiminin 2023 sonunda 2022 yılına kıyasla miktar bazında %6,9 değer bazında da %5,2 artarak 9,1 milyon tona ve 42,3 milyar dolara çıkması bekleniyor.

2023 yılının ilk yarısında toplam plastik ham madde üretiminin 507 bin ton civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Plastik ham madde ithalatı 2023 yılının ilk yarısında bir önceki yılın eş dönemine kıyasla miktar bazında %3,2 ve değer bazında %12,2 azalarak 4,44 milyon ton ve 6,41 milyar dolar olarak gerçekleşti. Plastik ham madde ithalatının 2023 yılında 2022 yılına kıyasla miktar bazında %5,2 artarak, değer bazında da %9,9 azalarak 8,87 milyon ton ve 12,8 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. 

Plastik ham madde ihracatı 2023 yılının ilk yarısında bir önceki yılın eş dönemine kıyasla miktar bazında %2,4 azalırken değer bazında %3,85 artarak 962 bin ton ve 1,60 milyar dolara çıktı. 2023 yılında plastik ham madde ihracatının 2022 yılına kıyasla miktar bazında %13,8 ve değer bazında %11 artarak 1 milyon 924 bin ton ve 3,19 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. 

2023 yılının ilk yarısında toplam plastik ham madde ithalatında ilk 3 sırayı S. Arabistan, G. Kore ve Çin almış olup bu 3 ülkenin toplam plastik ham madde ithalatımızdan aldığı pay miktar bazında %41 değer bazında %40 oldu. Bu dönemde toplam plastik ham madde ihracatında ilk 3 sırayı İtalya, Romanya ve İspanya almış olup bu 3 ülkenin toplam plastik ham madde ihracatımızdan aldığı pay miktar bazında %24 değer bazında %23 olarak gerçekleşti.”

Kimya sektörü 2,15 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı Temmuz ayında geçen yıl aynı döneme göre yüzde 8,4 artışla 20,1 milyar dolar oldu. Temmuz ayında en çok ihracat yapan ikinci sektör kimya ise 2,15 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 

Kimya sektörünün Temmuz ayı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Temmuz ayında kimya sektörüüz 2,15 milyar dolarlık ihracat ile en çok ihracat yapan ikinci sektör oldu. Geçen yıla kıyasla ihracatımızda yüzde 25’lik gerileme söz konusu. İlk yedi aylık dönemde ise ihracatımız 16,7 milyar dolar oldu. Küresel talepteki durgunluk devam ediyor. Bu yıl dünya ekonomisi için büyüme oranı geriye çekilerek yüzde 3 olarak revize edildi. Sektörümüzle ilgili emtia ve petrol fiyatları yine geçen yıla göre düşük seyrediyor. Bu gelişmeler elbette sektör ihracatımızı olumsuz etkiliyor. İhracatımızı ve rekabetçiliğimizi etkileyen önemli konulardan biri enflasyon ve kur dengesi. Kimya sektörümüz ham madde bakımından yüzde 70 oranında dışa bağımlı durumda. Bu oran plastikler ve mamullerinde yüzde 90’a kadar çıkıyor. Dolayısıyla dövize ihtiyacımız diğer sektörlere göre daha fazla olabiliyor. Bu açıdan döviz kurunun yükselmesi, reeskont kredilerinde döviz bozdurma zorunluluğunun kaldırılması ve finansmana ulaşımda Eximbank’ın sermayesinin artırılması kararlarını ihracatçılar olarak olumlu karşıladık. Diğer yandan olumsuz gelişmelere rağmen sektör ihracatımızı artırmak için pek çok faaliyet gerçekleştiriyoruz. Bu yıl Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, Güney Afrika Cumhuriyeti, Suudi Arabistan, Birleşik Krallık, İtalya, Panama, Hollanda, Filipinler, İsrail, Vietnam, Hong Kong ve Irak olmak üzere 16 farklı ülkede fuar milli katılımı, info stand ve ticaret heyeti gerçekleştireceğiz. İlk 7 ayda 11 fuar milli katılım organizasyonumuzu, 5 info stand, 3 ticaret heyeti ve 2 alım heyetimizi gerçekleştirdik. Yılsonuna kadar 3 fuar milli katılımı, 4 info stand, 5 Ticaret heyeti ve 3 alım heyeti organizasyonu yapmayı planlıyoruz. İhracat hedefimizi yakalamak için çalışmaya, üretmeye ve ihracata devam edeceğiz” dedi.

Temmuz ayında en çok “plastikler ve mamulleri” ihracatı gerçekleştirildi

Temmuz ayında kimyevi maddeler ve mamulleri ürün gruplarında plastikler ve mamulleri ihracatı, 724 milyon 171 bin dolarla kimya ihracatında ilk sırada yer aldı. İkinci sırada 481 milyon 756 bin dolarlık ihracatla mineral yakıtlar ve ürünler yer alırken, anorganik kimyasallar ihracatı 191 milyon 440 bin dolarla üçüncü sırada yer aldı. ‘Anorganik kimyasallar’ı takiben ilk onda yer alan diğer sektörler ise; ‘uçucu yağlar, kozmetikler ve sabun’, ‘boya, vernik, mürekkep ve müstahzarları’, ‘kauçuk, kauçuk eşya’, ‘eczacılık ürünleri’, ‘muhtelif kimyasal maddeler’, ‘yıkama müstahzarları’ve ‘organik kimyasallar’ oldu. 

Temmuz ayında en çok ihracat yapılan ilk on ülke Rusya, Hollanda, İtalya, Irak, İspanya, Almanya, ABD, İngiltere, Romanya ve Belçika oldu. Temmuz ayında ilk 10 ülke arasında en çok artış yüzde 31,86 ile İspanya’ya oldu.

2023 yılı Ocak-Temmuz döneminde en çok kimya ihracatı yapılan ülkeler ise sırasıyla Rusya, Hollanda, İtalya, İspanya, Almanya, Romanya, ABD, Irak, İngiltere ve Belçika olarak ilk onda yer aldı.

Tetra Pak’tan döngüsel ekonomiye 1,5 milyon euroluk yatırım

Tetra Pak, içecek kartonlarının sürdürülebilir bir değer zinciri içerisinde geri dönüşümünü sağlamak için yatırımlarını sürdürüyor. Bu kapsamda şirket, Momentum Atık Yönetimi ile halihazırda devam eden atık içecek kartonu tedarik ağı oluşturma çalışmalarını desteklemek üzere, yeni ambalaj atığı toplama ve ayrıştırma tesisi yatırımı için düğmeye bastı. Tesiste günde 100 ton ambalaj atığı türlerine göre ayrıştırılacak. Ayrıca ülkemizde ilk kez içecek kartonlarını diğer atıklardan otomatik olarak ayıran bir teknoloji kullanılacak.

Yatırımın toplam değeri 2,5 milyon euro 

Toplam değeri 2,5 milyon euro olarak belirlenen projede Tetra Pak’ın desteği ise yaklaşık 1,5 milyon euro olacak. Tesisin faaliyete başlamasının ardından yürürlüğe girecek atık içecek kartonu geri dönüşüm hedefleri kapsamında Momentum Atık Yönetimi, ülke genelindeki atık kaynaklarını belirleyerek hem takip edilebilir toplama sistemleri oluşturacak hem de mevcut toplama çalışmalarının optimizasyonuna destek verecek. Böylece Momentum Atık Yönetimi tüm saha çalışmalarında aktif rol üstlenecek. Yatırımın tam kapasite devreye girmesiyle birlikte ise geri dönüşüm tesislerine yıllık 5 bin ton içecek kartonu temin edilmesi hedefleniyor.

“Ambalajların geri dönüşümü için kapasitemizi artırmak önceliklerimiz arasında”

Tetra Pak’ın merkez ofisinde gerçekleştirilen imza töreninde açıklamalarda bulunan Tetra Pak Türkiye Genel Müdürü Konstantin Kolesnik, “Tetra Pak olarak küresel sürdürülebilirlik politikalarımız çerçevesinde, üretim ve tüketimin tüm süreçlerinde çevreyi korumayı prensip ediniyoruz. Global çapta sürdürdüğümüz faaliyetlerimizi, Türkiye’de de aynı biçimde uygulayarak atıkları daha iyi ve sistemli şekilde yönetip gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için çalışıyoruz. Bu vizyon doğrultusunda ambalajların geri dönüşümü için mevcut kapasitemizi artırmak, şirket önceliklerimiz arasında yer alıyor. Momentum Atık Yönetimi’yle gerçekleştirdiğimiz iş birliği sayesinde ambalaj atığı toplama ve ayıklama kapasitemizi genişlettik. Bu yatırım, Tetra Pak’ın Türkiye’deki sistem geliştirme çalışmalarına yön verecek pilot bir proje niteliğinde olacak” ifadelerini kullandı.

“İş ortağımızın saha tecrübesi ortak yatırımda itici güç oldu”

Yatırımın detaylarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tetra Pak Türkiye, İran, Kafkas Ülkeleri & Orta Asya Sürdürülebilirlik Direktörü Volkan Aydeniz, “Momentum Atık Yönetimi şirketiyle başlattığımız iş birliği, Türkiye’de kurulu geri dönüşüm kapasitesinin verimli şekilde işletilebilmesine, atıkların belirli bir sistem çerçevesinde ayrı şekilde toplanabilmesine ve karışık olarak toplanan ambalaj atıklarının içerisinden ayrıştırılmasına odaklanıyor. İş ortağımızın saha tecrübesi, atık tedarik sistemi kurma ve işletmeye yönelik vizyoner yaklaşımı, ortak yatırımda itici güç oldu. İçecek kartonu geri dönüşümü yapan kağıt fabrikalarıyla mevcut olumlu ilişkiler, geri dönüşüm değer zinciri oluşturma çabalarımızın daha geniş bir paydaş kitlesiyle desteklenmesine vesile oldu. Dolayısıyla Tetra Pak’ın dünya genelinde 200’ün üzerinde iş ortağıyla sürdürdüğü döngüsel ekonomi ve değer zinciri oluşturma çalışmaları için Türkiye’deki bu yatırımımız büyük önem teşkil ediyor” dedi.

“Atık ayrıştırma ve içecek kartonlarının ayrı toplanması için yatırımlarımız sürecek”

Aydeniz, sözlerini şöyle noktaladı: “Tetra Pak olarak, Türkiye’de kalıcı bir içecek kartonu geri dönüşüm değer zinciri oluşumuna destek veriyor, paydaşlara liderlik ederek kendi dinamikleri içinde sorunsuz işleyen bir ekosistemin oluşumu için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu süreçte bugüne kadar yaklaşık 2,5 milyon euro değerinde yatırım gerçekleştirdik. Yeni tesis yatırımıyla desteğimiz 4 milyon euroya ulaşacak. Atık ayrıştırma ve içecek kartonlarının kaynağında ayrı toplanması için iş birliklerimiz ve yatırımlarımız sürecek.”

“Önemli bir ortaklığa imza attık”

Momentum Atık Yönetimi ve Danışmanlık Genel Müdürü Sema Nur Çetinkaya ise iş birliğine ilişkin şöyle konuştu: “Sıfır atık ve döngüsel ekonomi ilkeleriyle Tetra Pak ile birlikte kompozit ambalaj atıklarının ve özellikle de içecek kartonu adını verdiğimiz süt ve meyve suyu kutularının geri dönüşümünü arttırmak için çalışmalarımıza başladık. Ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması, güncel teknolojilerle ayrıştırılması ve uygun prosese sahip tesislerde geri dönüşümünün sağlanması yolunda önemli bir ortaklığa imza attığımıza inanıyoruz. Kağıt ve kompozit malzeme üreticileri için değerli ham madde niteliği taşıyan içecek kartonu atıklarının çevreye ve ülke ekonomisine katkısını temin etmeye yönelik projelerimiz devam edecek.”

Türkiye’deki paydaşlarla döngüsel ekonomiye önemli katkı

Tetra Pak, tüketim sonrası oluşan kullanılmış içecek kartonlarının yanı sıra müşterilerinin tesislerinde ortaya çıkan ambalaj malzemesi atıklarını tekrar değerlendirmek üzere Kahramanmaraş Kağıt, Viking Kağıt ve Öz Aytı firmalarıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Kahramanmaraş Kağıt ile ortak projeler kapsamında yıllık 18 bin ton karton geri dönüştürülebiliyor. AYTI Entegre ile yapılan iş birliği kapsamında tesiste yıllık 5 bin ton geri dönüşüm gerçekleştiriliyor. Tetra Pak’ın paydaşı olan ve İzmir'de faaliyet gösteren Viking Kağıt’ın fabrikasında ise Türkiye’de ve bölgede ilk olarak içecek kartonu atıklarından üretilen “Select Nature” markalı temizlik kağıtları yurt içi ve yurt dışındaki tüketicilerle buluşuyor. Tetra Pak ortaklığıyla hayata geçirilen recyfiber teknolojisi sayesinde yıllık kapasitesi 20 bin ton olan tesiste içecek kartonlarının geri dönüşümü sağlanıyor.

Momentum Atık Yönetimi hakkında

2022 yılında kurulan Kahramanmaraş merkezli Momentum Atık Yönetimi, 15 yıllık sektörel tecrübeye sahip akademik ve teknik uzman kadrosuyla hizmet veriyor. Çevreye duyarlı, güvenilir, etik, müşteri ve çözüm odaklı mühendislik ve müşavirlik çalışmalarıyla faaliyetlerini sürdüren şirketin hizmet kapsamı arasında; atık yönetim danışmanlığı, atık yönetimi sektörel veri analizleri, saha araştırması ve raporlama, atık yönetimi uygulamaları, çevresel sürdürülebilirlik projeleri, stratejik danışmanlık, proje yatırım danışmanlığı, iş geliştirme danışmanlığı, mühendislik projeleri, çevre mevzuatı danışmanlığı, sıfır artık uygulama danışmanlığı, geri dönüşüm tesisleri için tehlikesiz atık temini bulunuyor.

Poelsan’dan peyzaj sektörüne teknolojik yatırım

Sulama sistemleri sektörünün yenilikçi markası Poelsan, 1 milyar TL yatırım ve yerli üretim ile geliştirdiği PoelsanARC Sprey ve Nozulları satışa sundu. Otomatik sulama sistemleri alanında 2025 yılına kadar 2 milyar TL’ye varan stratejik yatırımlara imza atacak olan şirket, global pazarda Türk peyzaj sektörünün yerlilik oranını artırmayı hedefliyor. Geleneksel sulama sistemlerine göre yüzde 30 ile yüzde 50’ye varan su tasarrufu sağlayan PeolsanARC Sprey ve Nozullar, bitkilerin kök bölgelerine yönlendirmeyle su israfını minimize ediyor.

İleri teknoloji ve yerli mühendislikle geliştirilen ürünleri ile Türkiye’de bir ilki başardıklarını ifade eden Poelsan Yönetim Kurulu Başkanı Yeliz Dağdelen Gür, “Sektörün lider markası olarak ilk günden itibaren büyük sorumlulukla hareket ediyoruz. Hayata geçirdiğimiz her üründe yenilikçilik metodolojisini benimseyerek sürdürülebilirliği merkeze alan bir yaklaşımla adımlarımızı atıyoruz. En temel ihtiyacımız olan suyun kısıtlı bir kaynak olduğu bilinciyle tüm ürünlerimizi geleceğin beklentilerine yönelik geliştiriyor ve çeşitlendiriyoruz” dedi.

Stratejik Bir Hamle

PoelsanARC markasının 30 yıllık başarı hikâyesinde yine fark yaratan yeni bir kilometre taşı olduğunu paylaşan Yeliz Dağdelen Gür, “Sektörel dinamikleri değiştirecek nitelikte dünya standartlarında ürettiğimiz çevreci ve kaliteli ürünlerimiz ile otomatik sulama sistemleri alanında verimliliğin arttırılmasını hedefliyoruz. Otomatik sulama sistemleri gerek peyzaj gerekse tarımsal alanlarda geleceğin teknolojisi olarak nitelendiriliyor. Doğa dostu ve son teknoloji ile geliştirilen kaliteli ürünlerimizle ülkemizi bu alanda temsil edecek olmaktan dolayı gurur duyuyoruz” dedi.

Sadece bugünün değil geleceğin ihtiyaçları doğrultusunda projeler geliştirdiklerini belirten Dağdelen Gür, “Tarım alanları, peyzaj, içme suyu şebekeleri, seralar ve damla sulama sistemlerinde son teknoloji ürünlerimiz ve yenilikçi yaklaşımımızla 80’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor, sürdürülebilir bir gelecek için gayret gösteriyor ve aynı zamanda stratejik anlamda özel projelere imzamızı atıyoruz” diye konuştu.

Batı Polimer yüksek teknolojili geri dönüşüm tesisi kuruyor

30 yılı aşkın deneyimi ile Türk petrokimya endüstrisinin önemli ham madde tedarikçileri arasında yer alan Batı Polimer A.Ş., sektördeki güçlü konumunu yüksek teknolojili geri dönüşüm tesisi kurarak geliştirmeyi hedefliyor. BTP Grubu’nun amiral gemisi olan şirketin, Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nde (ALOSBİ) bulunan 15 bin metrekare arazisinde inşasına başladığı yüksek teknolojili geri dönüşüm yatırımının 2024 yılı son çeyreğinde devreye alınması hedefleniyor. 

Batı Polimer Genel Müdürü Berat Güzelel, yeni sanayi yatırımları ve şirket satın almaları ile sektördeki güçlü konumlarını büyüttüklerini belirterek, yeni yatırımlarına da bu vizyonla yaklaştıklarını vurguladı. 

Geri dönüşüm cari açık dostu bir sektör

Türkiye’de geri dönüşüm sektörünün olması gereken seviyenin çok altında kaldığına dikkat çeken Güzelel, ham maddede yüzde 88 oranında ithalata bağımlı olan sektörde yüksek teknolojili geri dönüşüm tesislerine ihtiyacın her geçen yıl artacağına işaret etti. 

Geri dönüşüm sektörünün, cari açık dostu bir sektör olduğunu kaydeden Berat Güzelel, Türkiye’nin mevcut büyüme trendini sürdürmesi halinde 2050 yılında geri dönüşümde 73 milyar dolarlık bir sektör büyüklüğüne ulaşacağı bilgisini verdi. 

Küresel Plastik tüketiminin sadece yüzde 8’inin geri dönüştürüldüğünü, 2035 yılına kadar geri dönüştürülmüş plastiklerin tüketiminin, toplam tüketimin %30’na ulaşmasının beklendiğini hatırlatan Güzelel, şu değerlendirmeyi yaptı: 

 “Yaklaşık 200 milyon TL’ye mal olacak yatırımımız ile ülkemize, ihtiyaç duyduğu inovatif ve yüksek teknolojili bir geri dönüşüm tesisi kazandırmak istiyoruz. Hedefimiz ilk aşamada aylık 1000 ton kapasite ile polietilen ve polipropilen ham maddeden imal edilmiş plastik ürünlerin toplanarak geri dönüşümünü sağlayacağız. Hem ihracat yapacak hem de iç piyasa ihtiyacını karşılayacağız. Geri dönüşümünü sağlayacağımız malzemeleri başta Avrupa olmak üzere yurt dışından temin edeceğiz. İç piyasadan bu kadar malzemeyi bulmak zor. Plastik atık toplayan bu alanda uzmanlaşmış ciddi firmalar ile işbirliği yapacağız. Yeşil Mutabakat sürecinde, ülkemizden Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelere ihraç edilecek her türlü sanayi ürünün içerisinde belirli oranlarda geri dönüştürülmüş malzeme kullanmak zorunlu olacak. Plastik de bu sektörlerin başında geliyor. Bugün hayatımızın her alanında bulunan plastiğin, daha yüksek derecede katma değer yaratması için geri dönüşüm sektörümüzün dünyadaki örneklerine uygun şekilde gelişmesi gerekiyor. Bugün itibarıyla Türkiye’de geri dönüşüm deyince sokaktan pet şişe ya da gazete kağıdı toplamak akla geliyor. Oysa her sektörde geri dönüştürülebilir malzemeler var ve bu ürünler birkaç kez geri dönüştürülerek tekrar üretim süreçlerinde kullanılıyor. Bu nedenle hemen her sektörde geri dönüşüm önem kazanacak ve bu alana yapılacak yatırımlar artacak. Biz de Yeşil Mutabakat süreçlerine uygun olarak, ihracata odaklanan; bilgi ve teknoloji yoğun bir yatırımı ülkemize kazandırmak istiyoruz.”

ALPLA, tüm geri dönüşüm faaliyetlerini yeni ALPLArecycling markası altında birleştiriyor

Plastik ambalaj uzmanı şirket, 2025 yılına kadar en az yüzde 25 oranında tüketici sonrası malzeme (PCR) üretmeyi hedefliyor.

Mekanik geri dönüşüme odaklı çalışan ALPLA, 2021'den bu yana faaliyetlerini küresel ölçekte büyütmek için yılda 50 milyon Euro'dan fazla yatırım yapıyor. Yeni fabrikalar, mevcut tesislerin genişletilmesi, iş ortaklıkları üzerinden yapılan girişimler ve stratejik alımlar sonucunda yıllık bazda mevcut ve öngörülen üretim kapasitesi iki katına çıkarak 350.000 ton PCR malzemesi seviyesine ulaşmış durumda. Güney Afrika'da kısa süre önce duyurulan yeni bir fabrikanın inşası ve Polonya'daki saha genişletme çalışmaları ile birlikte yıllık kapasite 266.000 ton rPET (geri dönüştürülmüş PET) ve 84.000 ton rHDPE (geri dönüştürülmüş HDPE) seviyesinde.

Yaklaşık 1.100 ALPLA çalışanı geri dönüşüm konusunda çalışıyor

Şirket, dördü bölgesel iş ortaklarıyla yapılan ortak girişimler olmak üzere 13 fabrikada yüksek kaliteli rPET ve rHDPE üretimine ek olarak, yüksek oranlarda geri dönüştürülmüş malzeme, optimal geri dönüştürülebilirlik ve düşük ağırlığa sahip sürdürülebilir ambalaj çözümleri geliştirilmesine ağırlık veriyor. Geri dönüşüm sektörünün giderek artan önemi, güçlü büyüme ve yükselen talep nedeniyle şirket, ALPLArecycling markasını yarattı ve markaya özel bir de web sitesi hazırladı. Bu web sitesi, geri dönüşüm üzerine kapsamlı bilgileri, mevcut ürünleri, geri dönüşüm tesislerinin ve ortak girişimlerin lokasyonlarını bir araya getiriyor.

ALPLA CEO'su Philipp Lehner, "Her yıl kullanılmış ambalajlarımızı tekrar kullanarak daha yüksek kaliteli, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir ambalajlar üretiyoruz. Kendi üretimimiz, geliştirmemiz ve malzeme optimizasyonumuz sayesinde kalite ve miktarın yanı sıra bölgesel ve ulusal geri dönüşüm döngülerini de destekliyoruz. Plastik geri dönüşümü karbon tüketimini yüzde 90'a kadar düşürürken, atıkları azaltıyor, tesislerde değer ve istihdam yaratıyor" diye belirtiyor. 

ALPLA Geri Dönüşüm Bölümü Genel Müdürü Dietmar Marin ise, "Uzun yıllara dayanan uzmanlığımız ve kendi malzemelerimize erişimimiz müşterilerimize rekabet avantajı sağlıyor. Bu yeni markamız, geri dönüşüm ve büyüyen pazarlarda genişleme yönündeki planlarımızla ilgili açık bir taahhüt niteliğinde" ifadelerini kullanıyor. 

Önümüzdeki yıllarda Güney Afrika, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesi gibi yerlerde çalışmalarını hızlandıracaklarını belirten Marin sözlerine şöyle devam ediyor, "Sürdürülebilir ambalaja olan ilgi tüm dünyada gittikçe artıyor. Dünyanın her yerinde öncü konumdayız ve gelecekteki çözümler için şimdiden güçlü bir ortağız."

Geri dönüşüm hedefi: 2025 yılına kadar yüzde 25 PCR malzemesi

ALPLA hali hazırda yüzde 20 oranında PCR malzemesi işliyor ve bu oranı 2025 yılına kadar en az yüzde 25'e çıkarmayı hedefliyor. Ayrıca, tüm ambalaj çözümlerinin o zamana kadar tamamen geri dönüştürülebilir olması bekleniyor. Şirket 2018 yılından beri Ellen MacArthur Vakfı'nın bir girişimi olan Yeni Plastik Ekonomisi'nin bir parçası olarak çalışmalarına da devam ediyor. Şirket Danışma Kurulu Başkanı Günther Lehner şu ifadeleri kullanıyor, "Geri dönüştürülebilir bir malzeme olarak plastiğe ve kapalı şişeden şişeye döngüsünün başarısına yürekten inanıyoruz. Hedefimiz, verdiğimiz taahhüt sayesinde mümkün olduğunca fazla ülkede altyapı ve farkındalık oluşturarak böylece çevre, ekonomi ve toplum bağlamında katma değer yaratmak."

Plastik kirliliği ile mücadele için sahil sahiplenme çağrısı

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye’nin 8 bin kilometreyi aşkın kıyı şeridinde tüm bölgeleri temsil edecek 150 sahilin sahiplenilmesi ile denizlerdeki kirlilik miktarı ve çeşitliliğiyle ilgili sağlıklı bilgi edinmeyi, ilgili kurum ve kuruluşlara açık kaynak veri tabanı bilgisi sağlanmayı amaçlayan “Sahil Sahiplen Programı”nı başlattı.

Gönüllü ekiplerin tutarlı ve güvenilir katılımına dayanan programa dileyen herkes başvurarak Türkiye’deki en büyük dinamik atık izleme haritasının oluşturulmasına yardımcı olabilecek. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından geliştirilen “Adopt a Beach” vatandaş farkındalığı ve deniz çöpü izleme mekanizmasına dayanan program kapsamında gerçekleştirilecek deniz çöpü izleme süreci, Yunanistan Deniz Araştırmaları Merkezi (HCMR) tarafından kullanılan yönteme göre yapılacak. 

Akdeniz Havzasında plastik kirliliği sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla WWF-Yunanistan, WWF-Tunus ve WWF-Türkiye’nin bir araya gelerek hayata geçireceği projenin Türkiye tanıtım etkinliği 20 Haziran Salı günü, Marmara Yelken Kulübü’nün ev sahipliğinde yapıldı. 

Açılış konuşmasında plastik kirliliğinin yol açtığı tehditlere değinen WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, “WWF-Türkiye olarak, bir yandan sürdürülebilir uygulamaları teşvik ederken bir yandan da doğa koruma alanındaki sorunlar hakkında farkındalık yaratmak için çalışıyoruz. Bu çerçevede, hedeflerimizden biri de 2030 yılına kadar doğaya karışan plastiğin sıfırlanması. Bu hedefe yönelik ana yollardan biri ise şehirlerden doğaya karışan plastik kirliliğine son vermek. Sahil Sahiplen, denizlerdeki plastik atıkları izlemek ve bu sorunla başa çıkmak için nitel ve nicel verilerin toplanması yoluyla plastik ve kıyı kirliliğini en aza indirmeyi amaçlayan bir girişim. Türkiye’nin dört bir yanında denizlerdeki kirliliği ölçmek ve değerlendirmek için gönüllü grupları, gençleri, okulları; vatandaş bilimi yoluyla katılıma davet ediyoruz. Elde edilen verilerle özellikle tek kullanımlık plastiklerin azaltılması için bir yandan politika değişikliklerinin gerçekleşmesini, diğer yandan toplumsal farkındalığı arttırmayı ve vatandaşları harekete geçirmeyi amaçlıyoruz” dedi. 

Tanıtım etkinliğinde, WWF-Türkiye Plastik Projeleri Uzmanı Togay Tanyolaç tarafından programın işleyişi hakkında bilgi verildi. Örnek uygulama olarak İstanbul Erenköy Plajı’nda atık toplama ve tasnif çalışması düzenlendi ve elde edilen veriler değerlendirildi.

Henkel, İstanbul Tuzla’daki fabrikasını karbon nötr hale getirdi

Henkel'in İstanbul Tuzla’daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikası; Hindistan, Orta Doğu ve Afrika (IMEA) bölgesinde karbon nötr ilk iki Henkel tesisinden biri oldu.

Bu kilometre taşı, şirketin 2030 yılına kadar global operasyonlarının iklim pozitif olmasına yönelik hedefi için önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. Henkel’in İstanbul Tuzla’daki ve Hindistan'ın Chennai kentindeki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikaları; şirketin Hindistan, Orta Doğu ve Afrika (IMEA) bölgesinde karbon nötr hale gelen tesislerinden ilk ikisi oldu.

Henkel’in Tuzla Fabrikası’nın sıfır karbon salınımı ayak izine geçişi; LED aydınlatma kullanımı, akıllı hareket sensörleri ve doğal aydınlatma gibi enerji verimli çözümlerin yanı sıra, tesis içi ve dışında ihtiyaç duyulan elektrik enerjisinin de yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edilmeye başlanması sayesinde gerçekleştirildi. Tuzla’daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikasını  karbon nötr hale getiren şirket, dünyanın en yaygın kullanılan sera gazı hesaplama standartları olan Sera Gazı (GhG) Protokolü’ne ait kapsam 1 ve 2'yi karşılıyor.

Henkel, 2030 yılına kadar Türkiye'deki tüm üretim tesislerini karbon nötr tesislere dönüştürmeyi, enerjisinin yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı ve gelişmiş teknolojilerle fosil enerji kaynaklarının kullanımını azaltmayı hedefliyor.

IMEA Bölgesi Operasyonlar ve Tedarik Zinciri’nden Sorumlu Başkan Yardımcısı Simon Ulmann konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle ifade etti: “Tuzla'daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikamızda karbon nötrlüğe ulaşarak, global sürdürülebilirlik hedeflerimize yönelik açık ve somut bir kararlılığı ortaya koymuş olduk. Çevresel etkinin azaltılmasına yönelik acil ihtiyacın farkındayız ve daha sürdürülebilir bir geleceğe ulaşma yolunda önemli adımlar atıyoruz. Henkel’de 2030+ Sürdürülebilirlik Hedefleri Çerçevemiz; gezegenimizin yenilenmesine destek olmak, toplulukların gelişmesine yardım etmek ve güvenilir ortaklık gibi uzun vadeli üç temel hedefimizi ortaya koyuyor. Hedeflerimize doğru yolculuğumuzda, Tuzla ve Chennai'daki fabrikalarımızı karbon nötr hale getirmek, önemli bir kilometre taşını oluşturuyor. Bu fabrikalarımızın, IMEA bölgesinde karbon nötrlüğe ulaşan ilk iki Henkel tesisi olmaları, özellikle büyük bir başarı. Bu sayede müşterilerimize, ortaklarımıza ve paydaşlarımıza da karbon salınımını ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltma çabalarımızda bize katılmaları yolunda ilham kaynağı olmayı umuyoruz.”

Henkel’in Tuzla Fabrikası’nda, fosil yakıtlı ısıtıcı yerine elektrikli sıcaklık kontrol ünitesi kullanılmaya başlandı. Geleneksel kazan ise geliştirilmiş elektrikli bir versiyon ile değiştirildi. Tesis içi Fotovoltaik (PV) Çatı Güneş Enerjisi Sistemi kurularak, Enerji Satın Alma Anlaşmaları (PPA) ve IREC'ler* ile fabrikaya yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik sağlanmaya başlandı.

Türk Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Başkanı ve Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Operasyonlar Direktörü Mehmet Yılmaz, "Tuzla'da kayda değer bir ilerleme sağladık ve bölgede karbon nötrlüğe ulaşan ilk tesislerden biri olmaktan gurur duyuyoruz. Elde ettiğimiz başarı, Henkel'in tüm iş alanlarında sürdürülebilir gelişme yönünde ilerlemek konusunda hissettiği global kararlılığı yansıtıyor” şeklinde konuştu.

Henkel, sürdürülebilir yarınlara yönelik global stratejisinin bir parçası olarak, 2030 yılına kadar üretim süreçlerini iklim pozitif hale getirme hedefinde iddialı. Şirket, 2025 yılına kadar dünya genelindeki üretim tesislerinde, karbon ayak izini 2010 baz yılına kıyasla, ürün tonu başına yüzde 65 oranında azaltmayı hedefliyor. Bugüne kadar ise, karbon ayak izini ürün tonu başına yüzde 55 oranında azaltmayı gerçekleştirmiş durumda. Şirket, 2030 yılına kadar elektrik ihtiyacının yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan karşılamak için çalışmalarına devam ediyor. Halihazırda Henkel'de kullanılan yenilenebilir elektriğin payı yüzde 68’dir. Ayrıca şirket, üretimde kullanmakta olduğu son kalan fosil yakıtları da biyogaz gibi yenilenebilir alternatiflerle değiştirmeyi amaçlıyor. Şirket, kendi kullanımı için gerekli olmayan karbondioksit nötr enerji fazlasını da iklim pozitif olma hedefi çerçevesinde üçüncü partilere tedarik edecek.

SOCAR Türkiye, Kalite Yönetim Sistemi Standartları’nın tasarlanmasında aktif rol oynuyor

İş Süreçleri ve Kalite Yönetim Sistemleri alanlarında vizyonlarını “Standartları takip eden değil, standartları tasarlayan ekip” olmak yönünde belirleyen SOCAR Türkiye, belirledikleri vizyon doğrultusunda ISO’nun dünyada ilk kez oluşturmaya başladığı İnovasyon Yönetim Standardı hazırlama çalışmalarında aktif rol aldı.

Standardın yayınlanmasının ardından Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile iş birliği yaparak SOCAR Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Şirketi’nde endüstride dünyada ilk ISO 56002 İnovasyon Belgelendirmesi’ni gerçekleştirdiklerini belirten SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi İş Mükemmelliği Başkan Yardımcısı İbrahim Kadıoğlu, “Sürdürülebilirlik stratejimiz doğrultusunda 2022 yılında, sürdürülebilir ham maddeler ve bu ham maddelerle üretilen ürünlerin tedarik zinciri boyunca şeffaf bir şekilde izlenebilirliğini ortaya koyan, paydaşlarımıza ürünlerin sürdürülebilirlik gereksinimlerini karşıladığını garanti eden bir sertifika olan ISCC (International Sustainability Carbon Certification) sertifikasını ilk kez aldık. Şirket varlıklarının maliyetlerini, risklerini, fırsat ve performanslarını doğru yaklaşım, planlama ve uygulamalar ile analiz edip onlardan maksimum fayda sağlamayı amaçlayan ISO 55001 Varlık Yönetim Sistemi’ni, Petkim ve STAR Rafineri kapsamında belgelendirdik. Bu derece büyük bir kapsamda Türkiye’de bir ilki daha gerçekleştirmiş olduk” dedi.

İş süreci yönetimi kurumun çevikliğine katkı sağlar

Kalite faaliyetleri kapsamında Türkiye’de birçok dernek, sivil toplum örgütü veya şirketlerle bilgi alışverişi gerçekleştirdiklerini belirten İbrahim Kadıoğlu, şunları söyledi: “Kalite Yönetim Sistemi Çalışmaları ile eş zamanlı iş süreç çalışmalarına da devam ediyoruz. Günümüzün değişken iş ortamı, yüksek etkili teknolojilerin artan karmaşıklığı ve yaygınlığı, kuruluşların işlerini yürütmesinde zorluklar oluşturuyor. Tüm sektörlerdeki ve coğrafyalardaki şirketler, bunları ele almak için İş Süreci Yönetimi’ne daha fazla odaklanıyor. İş süreçlerini modellemek; analiz etmek, ölçmek, iyileştirmek, optimize etmek, çevikliğini artırmak ve dijitalleştirmek için çeşitli yöntemlerin kullanıldığı stratejik bir yaklaşımdır. Ayrıca; analitik yaklaşım, sürekli izleme ve karar yönetimi ile hedeflenen iş sonuçlarına ulaşmak için kişileri, sistemleri, bilgi ve materyalleri koordine eden sistem bütünüdür. Birçok kuruluşta ‘iş akış şemalarının’ çizimi, iş süreçlerinin yönetimi olarak algılansa da aslında doğru bir yaklaşımı ifade etmiyor. Yalın, anlaşılabilir, kurum stratejisi ile uyumlu, uçtan uca tasarlanmış bir iş süreçleri yönetimi kurumun değişikliklere uyumunu, çevikliğini, katma değerli çıktılar elde edilmesini ve verimliliğini artırarak sürekli iyileştirmeye katkı sağlıyor.”

26 adet yönetim sistemi sertifikası bulunuyor

Süreçlerin yaşayan bir sistem olması sebebiyle süreç değişikliklerinin yönetimi ve sürekli iyileştirme çalışmalarının devam ettiğini kaydeden Kadıoğlu, “Değer odaklı iş süreçleri yönetimi yaklaşımı ile stratejik değişiklikleri, iş süreçlerini etkileyen büyük projeleri, yeni geliştirilen işleri, süreçlerin işleyişini etkileyen darboğazların çözümü kaynaklı ihtiyaçları sürekli analiz ediyor ve süreç iyileştirme çalışmalarını yürütüyoruz. Kalite yönetim sistemlerimizin kapsam genişliği ve çeşitliliği ile ilgili sayılara değinirsem, mevcutta Petkim’de 8 adet, STAR Rafineri’de 7 adet ve SOCAR Depolama’da 4 adet farklı ISO Yönetim Sistemi Standardı uygulanıyor. Şirketlerimizde sürdürülen yönetim sistemi sertifikalarımızın sayısı, liman faaliyetlerimizin sistem sertifikaları ile birlikte 26’ya ulaştı. Bu sistemler; ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi, ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetim Sistemi, ISO 55001 Varlık Yönetim Sistemi, ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi, ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemleri” diye konuştu.

Sistem kontrolleri 98 farklı noktada yapılıyor

Faaliyetlerinin ilgili yönetim sistem standartlarına uygunluğunu her yıl gerçekleştirdikleri iç tetkiklerle doğruladıklarını ifade eden Kadıoğlu, bu yıl Rafineri ve Petrokimya İş Birimi’ndeki şirketlerde 98 farklı tetkik noktasında, farklı uzmanlıklara sahip 20 baş tetkikçi, 65 iç tetkikçiden oluşan 20 tetkik ekibi ile iç tetkikleri entegre olarak planladıklarını söyledi. Kadıoğlu, ayrıca iş biriminin tüm noktalarına temas eden bir uygunluk değerlendirme çalışması olmasının iyileştirme fırsatlarının tespit edilmesine zemin hazırladığını ve sürekli iyileştirmeye önemli bir girdi sağladığını belirtti.

GF Hakan Plastik “İyi Süpürme Hareketi” ile plastiklerin doğaya salınımını engelliyor

GF Hakan Plastik şirket vizyonunda vurguladığı “Çevreye Duyarlı” olma ve politikasında taahhüt ettiği “Çevresel Kirlenmeye Karşı Önlem Alma” konusunda sürdürdüğü çalışmalarına bir yenisini ekleyerek PAGEV ile yürüttüğü iş birliği ile Operation Clean Sweep / İyi Süpürme Hareketi sertifikası aldı. 

Dünyada, çevresel kirliliği azaltmak amacıyla geliştirilen global çalışmalardan biri olan Operation Celan Sweep (OCS) Türkiye'de PAGEV tarafından yürütülüyor. OCS / İyi Süpürme Hareketi, plastik üretimindeki granüllerin üretimi, nakliyeleri ve üretilmesi esnasında tesislerde meydana gelen kayıp ve sızmalarının engellenmesi, küresel bir çevresel sorun olan deniz kirliliğinin ve karada bulunan plastik ham maddelerin denizlere karışmasının önlenmesi amacını taşıyor. 

GF Hakan Plastik, ilk olarak Çerkezköy tesisinde başlattığı ve yaklaşık 4 ay süren; üretim, bakım, çevre, kalite ve idari işler birimlerinin yoğun katılımları ile tamamladığı program sonucunda denetimden geçerek yapılan çalışmaların uygunluğunu belgelendirdi. Şirketin Şanlıurfa tesisi için de hazırlanan yol haritası üzerinde başlatılan çalışmaların 2023 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

 

Petrokimya sektörüne TOGG yatırım modeli önerisi

İKMİB tarafından düzenlenen Plastik Sektörü Değerlendirme Toplantısı’nda petrokimya sektörü masaya yatırıldı. Sektör, ithalat bağımlılığına çözüm olarak TOGG yatırımının örnek alınmasını öneriyor.

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından düzenlenen Plastik Sektörü Değerlendirme Toplantısı’nda sektörün sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Toplantıya İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün ile İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki Plastik sektörü temsilcileri katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Ege Plastik Sanayicileri Derneği (EGEPLASDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkan Yardımcısı Şener Gençer, Türkiye’nin yerli petrokimyasal üretimindeki sorununun, 40 yılı aşkın süredir çözümsüz kaldığını vurguladı. Gençer, “Bu durumun devam etmesi halinde, global petrokimya üreticilerinin ithalat cennetine çevirdikleri ülkemiz, bu kez ithalatçıların istedikleri gibi fiyat dayatacakları bir ülke haline gelecektir. Bunu önlemenin yolu yerli ve milli otomobilimiz TOGG örneğinde olduğu gibi devletin oyun kurucu ve yatırımcı olarak sektörde yeniden yer almasından geçmektedir” dedi.

Türkiye’nin yerli petrokimya üreticisi Petkim’in 15 yıldır özel sektörün yönetiminde olmasına rağmen, üretiminde dikkat çekici bir artış yaşanmadığına dikkat çeken Şener Gençer, buna karşılık sektörün talepteki artış oranının, Türkiye’nin büyüme hızının çok üzerinde olduğunu ve yerli üretimin payının son 15 yılda yüzde 20’den yüzde 12’ye kadar düştüğü bilgisini verdi.

“Yatırımlar heyecan verici, hızlandırılmalı”

SASA ve Rönesans Grubu gibi şirketlerin Adana’da devam eden Polipropilen ve PTA yatırımlarından büyük heyecan duyduklarını kaydeden Şener Gençer, “Bu yatırımların bir an önce devreye alınmasını elbette heyecanla bekliyoruz. Ancak bu ürünlerin dışında Türkiye’nin net ithalatçı olduğu onlarca ürün bulunuyor. Bu veriler ışığında sektörümüz ve kamuoyumuzla paylaşacağımız radikal önerimiz şudur: Devletimizin dünyadaki gelişmeleri ve sektörel trendleri doğru okuyarak, ölçek ekonomisini gözeterek yeniden petrokimya sektörüne yatırımcı olarak girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özel sektörün mevcut ve planlanan yatırımlarını engellemeden ve onlara rakip olmadan devletin de petrokimyaya yatırım yapabileceğine inanıyoruz. Yerli otomobil projemiz TOGG’da nasıl devlet ve babayiğitler olarak gösterilen özel sektör şirketleri el ele vererek muhteşem bir başarı hikâyesi yazdıysa, petrokimyada da benzer strateji uygulayabiliriz. Devlet, Petkim’in ve diğer şirketlerimizin ürettikleri ürünleri değil; ülkemizde üretilmeyen ya da çok yüksek oranda ithalata bağımlı olduğumuz katı ve sıvı petrokimyasalları üretebilir. Türkiye’de petrokimyada sektöründe kim hangi üretimi yaparsa yapsın, bir başkasına rakip olamaz. Bu yatırım aynı zamanda Türkiye’nin dış ticaret açığı ve cari açığına pozitif yönde etki edecektir” dedi.

“İthalat bağımlılığı, acımasızca istismar ediliyor”

Türkiye’nin petrokimyasal ürünlerdeki ithalat bağımlılığının kabul edilebilir sınırların çok üzerinde olduğuna işaret eden Gençer, Türkiye’ye ürün satan şirketler tarafından bu durumun acımasızca istismar edildiğini hatırlattı. “Çünkü herkes biliyor ki, biz üretmek için o ham maddeyi ithal etmek durumundayız. Aksi halde dünyanın 7’inci Avrupa’nın 2’inci büyük üretim gücüne sahip plastik sektörümüzü çalıştıramayız” diyen Gençer; otomotivden tekstile, inşaattan tıbbi malzemelere, kimyadan boyaya kadar en temel ihracatçı sektörlerin bu ürünleri üretimlerinde kullanmak zorunda olduğunu sözlerine ekledi.

Türk Prysmian Kablo, Eurasia Rail 2023 Fuarı’nda yenilikçi ürünlerini tanıttı

Enerji ve telekomünikasyon kabloları sektörüne öncülük eden Türk Prysmian Kablo, 21-23 Haziran 2023 tarihleri arasında IFM, İstanbul Fuar Merkezi’nde bu yıl 10’uncusu düzenlenen Uluslararası Demiryolu, Hafif Raylı Sistemler, Altyapı ve Lojistik Fuarı’nda demiryolu ve demiryolu araç kabloları alanındaki yeni ürün ve teknolojilerini sergiledi. 

Eurasia Rail fuarının açılış törenine katılan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türk Prysmian Kablo CEO’su Ülkü Özcan’dan grup içerisinde “Demiryolu Kabloları Mükemmeliyet Merkezi” olarak konumlandırılan Mudanya fabrikası, şirketin Türkiye’deki faaliyetleri ve yatırımları hakkında bilgi aldı.

Türkiye’nin tek, dünyanın en büyük üçüncü demiryolu ve hafif raylı sistemler fuarı olan ve 2011 yılından bu yana demiryolu, lojistik ve raylı sistemler sektörünün temsilcilerini bir araya getiren Eurasia Rail’in ikinci gününde Türk Prysmian Kablo, fuara uzun soluklu ve istikrarlı katılımı ve katkılarından dolayı 10. Yıl Sadakat Ödülü’ne layık görüldü.

Büyümelerinin arkasında yer alan en büyük gücün Ar-Ge yatırımları olduğunu belirten Türk Prysmian Kablo CEO’su Ülkü Özcan, “Türk Prysmian Kablo olarak, 10 yıldır Eurasia Rail’de sektörün öncü firmalarıyla bir arada olmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Bugün aldığımız ödül ile paydaşlarımız yararına kazanç sağlamanın ve toplum için değer yaratmanın önemini bir kez daha vurgulamış olduk. Sektöre öncülük eden bir marka olarak, üretim yaptığımız her alanda odağımızda sürdürülebilirlik bakış açımız yer alıyor. Sektörde fark yaratan uygulamalarımızda ve başarımızda fabrikamız, grubumuzun Demiryolu Kabloları Mükemmeliyet Merkezi olarak konumlandırılıyor. Demiryolu endüstrisindeki teknolojik değişimleri, fırsatları ve potansiyeli takip eden Türk Prysmian Kablo bu yatırımlar sayesinde Türkiye'de pazar lideri konumuna geldi. Türk Prysmian Kablo olarak dijitalleşme ve yenilikçi teknolojilere odaklanmaya ve ‘Türkiye’yi Sürdürülebilir Yarınlara Bağlıyoruz’ vizyonumuzla sektöre yol gösteren faaliyetlerimize devam edeceğiz” dedi.

Türk Prysmian Kablo, fuar kapsamında metro ve raylı sistem araçları için özel olarak ürettiği kablolarla birlikte demiryolları uygulamalarında ihtiyaç duyulan enerji, sinyalizasyon ve fiber optik kablolarını sektör temsilcileriyle paylaştı.

Tüketicilerin yüzde 77’si camı sağlık nedeniyle tercih ediyor

Cam, ambalaj malzemeleri içerisinde tüketiciler nezdinde sağlıklı bir malzeme olarak her zaman öne çıkıyor. 2015 yılından bu yana Gürok Grubu bünyesinde faaliyetlerini sürdüren ve Türkiye’nin cam ambalaj sektörünün öncülerinden olan GCA’nın Mayıs 2023 tarihli Cam Ambalaj Kullanım Araştırması da bu yaklaşımı destekliyor. Araştırma sonuçlarında cam ambalaj kullanımında temel motivasyonu sağlık ve güven algısı belirliyor. Kullanıcılar cam ambalajı en çok; içindeki ürüne koku ve tat vermemesi, raf ömrünü uzatması gibi sebeplerle tercih ediyor. Söz konusu istatistikler, camın gelecekte de en sık kullanılacak ambalaj ürünü olacağını gözler önüne seriyor.

“Cam, tüketiciler tarafından en iyi malzeme olarak görülüyor”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, “GCA olarak, farklı inovatif müşteri ilişkileri yaklaşımı ve yönetimini odağımıza alarak müşterilerimizi iş ortaklarımız olarak görüyor, ihtiyaçlarını kendi işimiz gibi analiz ederek çözmeye gayret gösteriyoruz. Müşteri deneyimini merkezimize alarak, geleneksel ölçüm yöntemleri ile değil modern yöntemlerle müşterilerimizin sesini dinliyor, verdikleri geribildirimleri iş modelimize yansıtıyoruz. Bu vizyonla yaptığımız son araştırmamızdan çıkan sonuçlara göre de cam, tüketiciler tarafından insanları ve gezegeni koruyan en iyi malzeme olarak görülüyor. Su ve maden suyu tüketicileri için cam ambalajın en önemli avantajları; yüzde 77 sağlıklı olması, yüzde 49 gıda maddelerine tat ve koku vermemesi, yüzde 48 güvenilir olması, yüzde 32 daha uzun raf ömrü olarak ifade ediliyor. Camın raftaki dayanıklı nitelikleri, insanların en sevdikleri ürünleri daha uzun süre koruyarak gıda atıklarını da azaltmalarına olanak tanıyor” şeklinde konuştu.

“Tüm süreçleri otomasyon vasıtasıyla yürütüyoruz”

Tüketicinin en önemli beklentisi olan ürün güvenliği ve hijyenini merkeze koyduklarını ve GCA tesislerinde full otomasyon sistemine yatırım yapmayı sürdürdüklerini kaydeden Abdullah Gayret, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Cam damlasının oluşmasından depolama sürecine kadar tüm süreçleri otomasyon vasıtası ile manuel işlem olmadan yürütüyoruz. Her proses noktasında faydalandığımız özel takip sistemleri ve sensörler vasıtası ile hem üretim sürecinin verimliliğini arttırmak hem de kaliteyi maksimize etmek için her türlü veri ve istatistiksel analiz yeteneklerine sahibiz. Fabrikamızın kuruluşundan bu yana en gelişmiş ERP sistemini kullanıyoruz. BT ve depo ekibimiz her yıl yazılım üzerinde geliştirmeler yapıyor. Böylece hem süreçleri hızlandırıyor hem de dijital çağı yakından takip ederek entegrasyonu sağlıyoruz.”