Monday, Dec 30th

Last updateFri, 13 Dec 2024 12pm

You are here: Home Article

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

Otomotiv Endüstrisinde Plastikler

Geçmiş, Bugün ve Geleceğe Bakış

Plastikler, son yarım asırdır otomotiv dünyasının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bir otomobilin toplam ağırlığının %20’sinden fazlasını oluşturan plastikler, içten yanmalı motorlardan elektrikli araçlara kadar her dönemde otomobillerin tasarımını ve performansını şekillendirmiştir. Araçların güvenliği, estetiği, maliyetleri ve çevresel etkileri üzerinde önemli bir rol oynayan bu malzemeler, otomotiv endüstrisinin sürdürülebilirliğe yönelik ilerleyişinde de kritik bir konumdadır.

Bu yazıda, plastiklerin otomotiv endüstrisindeki tarihsel gelişimi, modern kullanımları ve gelecekteki potansiyel etkilerini derinlemesine inceleyerek, bu materyallerin otomotiv dünyasını nasıl dönüştürdüğüne yakından bakacağız.

Plastiklerin Tarihsel Gelişimi: İlk Kullanımlardan Modern Döneme

1970’ler: İç mekânlarda ilk plastik uygulamaları

Plastiklerin otomotiv sektöründe ilk geniş çaplı kullanımı, 1970’lerde iç mekân elemanlarıyla başladı. O dönem, deri ve ahşap kaplamaların yerini alan plastikler, daha dayanıklı, ekonomik ve estetik çözümler sunuyordu. Araçların gösterge panelleri, kapı iç kaplamaları ve tavan döşemeleri plastikle kaplanmaya başladı. Plastiklerin, dayanıklılığı ve düşük maliyeti, onları otomobil iç mekânlarında vazgeçilmez kıldı.

Plastiklerin Dönüşüm Yolculuğu: Ekonomik ve Çevresel Fırsatlar

Plastiklerin keşfi, sanayi devriminden bu yana pek çok alanda devrim yaratmıştır. Gıdaları ambalajlamaktan, otomobillerin hafifletilmesine, tıbbi cihazlardan teknoloji ürünlerine kadar geniş bir yelpazede plastik kullanıyoruz. Ancak plastik, çevre kirliliği ve atık yönetimi sorunları nedeniyle toplumda yoğun bir eleştiriye de maruz kalıyor. Bugün, doğru yönetildiğinde plastiklerin çevreye zarar vermek yerine bir çözüm sunabileceği bir geleceğe bakıyoruz. Bu yazıda, plastiklerin endüstri, geri dönüşüm ve döngüsel ekonomi içerisindeki rolüne derinlemesine bakacağız. Ayrıca geri dönüşümün inovatif yöntemleri ve sektörler arasında sürdürülebilir plastik kullanımına dair örnekler vereceğiz.

1. Plastiklerin Sanayideki Gücü

Plastikler, çeşitli endüstrilerde devrim yaratarak üretimi daha verimli, ürünleri daha hafif ve dayanıklı hale getirdi.

Hafiflik ve Dayanıklılık: Plastiklerin metal ve cam gibi geleneksel malzemelere göre avantajı hafif olmalarıdır. Bu, otomotiv sektöründen havacılık endüstrisine kadar geniş bir kullanım alanı sağlar. Örneğin, Boeing 787 Dreamliner uçağı, daha fazla plastik esaslı kompozit malzeme içerdiği için %20 daha az yakıt tüketiyor. Bu, sadece maliyet avantajı değil, aynı zamanda karbon salınımını da azaltma açısından büyük bir kazançtır.

Ambalajda Verimlilik: Plastikler, hafif oldukları için taşınan ürünlerin ağırlığını azaltır, bu da daha az enerji ve daha düşük nakliye maliyeti anlamına gelir. Örneğin, cam şişelere kıyasla plastik şişeler, taşınan toplam ağırlığın azalmasına ve dolayısıyla karbon emisyonlarının düşmesine yardımcı olur. Coca-Cola, plastik ambalajların hafifletilmesi sayesinde lojistik maliyetlerini düşürüp çevresel etkisini azaltmayı başarmıştır.

Gıda İsrafını Önleme: Plastik ambalajların gıda sektöründeki en önemli faydalarından biri, gıdaların tazeliğini koruyarak israfı azaltmasıdır. Örneğin, vakumlu plastik ambalajlar sayesinde et ve süt ürünleri daha uzun süre dayanır, bu da hem gıda atığını azaltır hem de tüketiciye maliyet avantajı sağlar. Küresel olarak her yıl 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor ve plastik ambalajlar bu sorunu çözmek için önemli bir rol oynuyor.

Gıda Ambalajına Yönelik Biyoplastikler Sürdürülebilirlik ve Güncel Eğilimler

Özet

Gıda kalitesini ve güvenliğini korumak, gıda kayıplarını ve çevresel karbon ayak izini azaltmak için biyoplastikler gibi yenilikçi ve sürdürülebilir ambalaj materyallerinin kullanılması gereklidir. Son yıllardaki yoğun araştırmalar, Poli(laktik)asit (PLA), poli(hidroksi alkanoatlar) (PHA'lar), polivinil alkol (PVA), polibütilen süksinat (PBS) ve termoplastik nişasta (TPS) gibi endüstriyel öneme sahip çeşitli biyoplastiklerin ticarileştirilmesiyle sonuçlandı. Günümüzde biyoplastiklerin pazar alanının gelişmesini engelleyen maliyet, düşük bariyer ve mekaniksel özellikleri gibi belirli teknik sorunların aşılması gerekmektedir. Hızla gelişen teknoloji, devam eden araştırma ve geliştirme, biyoplastikleri ticari uygulamalar için giderek daha uygun bir seçenek haline getirmektedir.

1-Giriş

Artan dünya nüfusu, kentleşme ve küreselleşme, küresel gıda güvenliği ve gıda depolama stabilitesi konusundaki zorlukları artırmıştır. Gıdaların uygun ambalaj malzemeleriyle muhafaza edilmesi gerekmektedir. Ambalajlama, temel olarak dış atmosferle kütle transferini kontrol ederek, depolamada gıda kalitesinin korunmasına katkıda bulunarak ve gıda güvenliği sorunlarını önlenmesinde merkezi bir unsurdur. Uygun ambalaj malzemeleri kullanılarak, gıda depolama stabilitesinin artırılmasıyla gıda israfının azaltılması oldukça önemli hale gelmiştir. Günümüzün gıda ambalajı dünyasında çok hızlı gelişmeler yaşanmaktadır (Aydın ve ark., 2024.; Caner, 2024). Gıda ambalajlarında plastik, kağıt, metal, cam gibi çok çeşitli ambalaj malzemeleri kullanılmaktadır. Plastikler, bulunabilirlikleri, esneklikleri, dayanıklılıkları, çok yönlülüğü, ısıyla kapatılabilirliği, hafiflikleri, gazların transferine karşı bariyer, iyi mekaniksel özellikler ve ekonomik uygulanabilirlikleri nedeniyle diğer geleneksel ambalaj (kağıt, cam ve metaller) malzemelerinden fazla kullanılmaktadır (González-López ve ark., 2023; Caner, 2024). Son 60 yılda plastikler, olağanüstü özellikleri nedeniyle, biyolojik olarak parçalanmamalarına rağmen (yüksek yoğunluklu polietilen, düşük yoğunluklu polietilen,  polietilen tereftalat, polivinil klorür, polistiren, ve polipropilen) ambalaj sektöründe en fazla kullanılan malzemelerdir (Caner, 2024).

Polimerler ile Güçlendirilen Yeşil Enerji

Avrupa Komisyonu, yenilenebilir enerji hedefini 2030 yılına kadar %40’a çıkarmayı önerdi. Bu hedef, rüzgâr, su ve güneş enerjisi gibi yeşil enerji kaynaklarının daha da geliştirilmesini içeriyor. Birçok şirket, bu hedeflere ulaşmak için polimer teknolojilerinden faydalanıyor.

Güneş enerjisi ve polimerler

Yenilenebilir enerjiler, doğanın sunduğu ve hızla yenilenen enerji kaynaklarıdır. Bu enerjiler, güneş ışınları (güneş enerjisi), rüzgâr, şelaleler ve gelgitler (rüzgâr ve su türbini enerjisi), yerin ısısı (jeotermal enerji) ve bitkilerin kimyasal dönüşümü (biyokütle) gibi doğal ve sürekli fenomenlerden gelir. Avrupa’da, 2020’de ilk kez, elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı fosil yakıtların payını geçti. Güneş, hidro ve rüzgâr enerjisi, AB-27 ülkelerinde toplam enerji karışımının %38’ini oluştururken, fosil yakıtlar %37’lik bir paya sahipti.

Plastik Gıda Ambalajlama ve Sürdürülebilirlik

Özet 

Bu makalede, çevreye duyarlı ambalajlamanın önemini, plastik gıda ambalajları ve sürdürülebilirlik derinlemesine incelenmiştir. Sürdürülebilir gıda ambalajı sadece görünüm veya işlevsellikten daha fazlasıdır; gezegenimizin sınırlı kaynaklarını korumaya yönelik önemli bir adımdır. Atıkların en aza indirilmesi, değerli kaynakların korunması, çevreye zararın en aza indirilmesi (CO2 emisyonunu azaltması) ve tüketicinin bilinçlenmesini desteklemek için gerekenler derlenmiştir.

1.Giriş

Plastikler, düşük maliyetleri ve çok yönlü teknik özellikleri (hafiflik, uygun maliyet, iyi mekanik ve bariyer performansları, çoğu kimyasalla direnç, işleme kolaylığı ve çok yönlü yüksek performansları) nedeniyle giderek diğer ambalaj malzemelerinin yerini alan ve önümüzdeki 20 yıl içinde üretimini iki kat artırması beklenen ambalaj materyalidir. Küresel olarak üretilen petrol bazlı plastiğin %42'den fazlası, yılda yaklaşık 141 milyon tona karşılık gelen, gıda ambalajında petrol bazlı polimerler (yaygın olarak polipropilen (PP), polistiren (PS), polivinilklorür (PVC), polietilen (PE) ve polietilen tereftalat (PET)) kullanılmaktadır ve bu da kullanım sonrası büyük miktarda plastik atığın oluşmasına yol açmaktadır (Ncube ve ark 2021).  

Gıda ambalajının yaygın algısı yalnızca birincil ambalaja odaklanırken, taşımayı kolaylaştırmak olan ikincil ambalaj  (birkaç birincil üniteyi tek bir set halinde birleştiren) ve üçüncül ambalajların (birkaç ikincil paketi birleştiren, depolamayı ve taşımayı kolaylaştıran) sıklıkla unutulan varlığı, bu ürünlerin gerçek çevresel ayak izini daha da artırmaktadır. Ambalajın sürdürülebilir gıda tüketimindeki rolüne rağmen, özellikle plastik ambalajla ilgili çeşitli çevresel kaygılar bulunmaktadır (Jagoda ve ark 2023).

Plastik Ekstrüzyon Üretiminde Proses Parametrelerinin Optimizasyonu

Özet

1900’lü yılların başında başlayan plastik ekstrüzyon üretimi günümüze kadar otomasyon teknolojisinin gelişmesi gerekse kimya alanında keşfedilen yeni malzemeler sayesinde oldukça gelişmiş ve gelişmeye devam eden bir sektör profiline sahiptir. Birçok sektörün ana tedarikçisi konumunda olan plastik ekstrüzyon üretim sektöründe, maliyetli ve kaliteli ürün en önemli husustur. Makine bileşenleri ve proses parametrelerinde yapılacak olan değişiklikler üretim kalitesini ve enerji maliyetini doğrudan etkilemektedir. Bu araştırmanın amacı; plastik ekstrüzyon üretiminde proses parametrelerinin diğer bileşenlere ve ürün kalitesine olan etkisini araştırmak ve incelemektir.

Anahtar kelimeler: Plastik, Ekstrüzyon, Ekstrüder 

1.Giriş

Plastik ekstrüzyon prosesi, bir veya birden çok plastik malzemenin ısı ile eritilerek belirli bir basınç altında kalıptan geçirilmesi ve sürekli bir profil halinde istenilen şekil ve boyuta getirilmesi işlemidir. Bu işlemde kullanılan makineler, ekstrüder makineleri olarak adlandırılır. Ekstrüder makinesi, temel olarak plastik malzemeyi kovanların içindeki ısıtıcılar sayesinde eritir, ardından kovan içindeki vida ile homojen bir şekilde karıştırır ve belirli bir basınç altında kalıptan geçirerek istenilen şekli almasını sağlar.

Dijitalleşen ambalaj tasarımları, akılda kalıcı bir kullanıcı deneyimi sunuyor

Günümüz tüketicileri teknolojiyi ve dijital araçları günlük yaşamlarına giderek daha fazla dâhil ediyor. Geçtiğimiz sene yapılan bir araştırmaya göre tüketicilerin %64'ü satın alma sırasında ileri teknolojiyle entegre olan ürünleri aradıklarını söylüyor. Tüketiciye ulaşmanın en etkili yollarından olan ambalaj tasarımı endüstrisi de bu inovasyonu hızla yakalıyor. 

Dijitalleşme, çok yönlülük, kişiselleştirme seçenekleri ve sürdürülebilirlik avantajlarıyla endüstri standartlarını yeniden tanımlıyor. ABD merkezli pazar araştırma şirketi Smithers, dijitalleşmenin 2027'ye kadar ambalaj sektörü için en hızlı büyüyen teknoloji olacağını söylüyor. Bir diğer taraftan günümüz tüketicilerinin büyük çoğunluğunu Z kuşağının oluşturması da bu veriyi destekler nitelikte. Geçtiğimiz senelerde yapılan bir başka araştırmaya göre tüketicilerin %64'ünün satın alma sırasında ileri teknolojiyle harmanlanan ürünlere yöneldiklerini gösteriyor. Birbiriyle bağlantılı bu iki istatistik, teknolojinin ambalaj tasarımının geleceğini şekillendirecek dönüştürücü bir güç olacağına işaret ediyor. Ambalaj tasarımında dijital araçların kullanımı, daha az maliyetle zaman tasarrufu sağlarken tasarım ve üretim noktasında da esneklik sunuyor. Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, ambalajın teknolojiyle harmanlanmasının marka ve müşteriye eş zamanlı fayda sağladığını belirtiyor. 

Tüketiciler, kişisel yaşamlarını kolaylaştırmak ve satın alma deneyimlerini artırmak için teknolojik ürün ve hizmetleri tercih ediyor. Bu sebeple teknolojiyle desteklenen araçları müşterilerin uğrak noktalarına ve onların ilgisini çekecek tasarımlarda konumlandırmak önem taşıyor. Ürünü temsil eden ambalajın, müşterinin ilk bakışta dikkat ettiği unsur olmasından ve hemen her yerde bulunmasından dolayı dijital araçlarla donatılması çeşitli avantajlar sağlıyor. Ambalaj üzerine yerleştirilmiş hızlı yanıt (QR) kodları, radyo frekansı tanımlama (RFID) ve yakın alan iletişim (NFC) etiketleri gibi akıllı paketleme çözümleri, marka ve müşteri arasında bir köprü oluşturuyor. Bu sayede müşteriler ürünleri sanal olarak deneyimleyebiliyor ve ürünün değeri daha iyi anlaşılarak satın alma olasılığı artıyor. Sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları, çok boyutlu metin, grafik, video ve animasyon oluşturarak ambalajı canlandırmaya, tüketicilerle benzersiz ve akılda kalıcı bir etkileşim kurulmasına imkân tanıyor. Bu teknoloji ilerlemeye devam ettikçe, sürdürülebilir ambalaj çözümlerinde küresel çapta büyük ilerlemeler kaçınılmaz hale gelecek.

Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, “Dijitalleşme her alanda olduğu gibi ambalaj endüstrisinde de rekabete yol açıyor.  Ambalaj tasarımcıları tüketicilere güvenli ve yaratıcı bir kullanıcı deneyimi sunmak için teknolojiden yararlanıyor. Bilgiyi parmaklarının ucunda bulmak isteyen yeni nesil tüketici, satın alacağı ürünle bütünleşik bir bağ kurmak istiyor. Ambalajın üzerine yerleştirilmiş dijital araçlar, markanın şeffaflığını gözler önüne sererken müşterinin ürün hakkında kapsamlı bilgi sahibi olmasını sağlıyor. Gün geçtikçe gelişmeye devam eden bu akıllı ambalaj çözümleri tüketicilerin beklentilerini daha dinamik ve gerçek zamanlı şekilde karşılamaya olanak tanıyor” açıklamalarında bulunuyor.

Tribolojik özelliklerin iyileştirilmesinde mikrokapsül uygulamalarının yeri

Özet

Mühendislik termoplastikleri alanında sıkça karşımıza çıkan triboloji uygulamaları; sürtünme, aşınma ve yağlama konularını odağına alır.  Sürtünme; enerji kayıplarına, ısı ve ses gibi nihai ürünün kalitesinin bozulmasına sebep olurken aşınma; fonksiyon ve malzeme kayıplarına neden olmaktadır. Sürtünme katsayısı ve aşınma oranını azaltmak için genel olarak karışımlarda yağlayıcılar kullanılır. Tercih edilen yağlayıcı ve yağlama metodu; yüzey parlaklığı, kalıptan kolay ayırma ve proses ekipmanlarının verimliliği için de önemlidir. Bu çalışmada son yıllarda ilgi gören ve yağlama amacıyla kullanılan mikrokapsülleme tekniğinin uygulamaları araştırılmış, polimerik kompozitlere etkileri incelenmiştir. 

1.Giriş

Dünya üzerindeki enerji kayıplarının önemli bir bölümünün sürtünme sonucunda oluştuğu ve meydana gelen aşınmaların ekonomik kayıplara yol açtığı bilinmektedir. Triboloji dalı; göreceli hareket halinde olan iki parçanın teması halindeki sürtünme, yağlama ve aşınma konularını ile ilgilenir. Mühendislik plastikleri alanında gelişmekte olan polimerlerin tribolojik uygulamalarda kullanımları dikkat çekmektedir. Bilindiği gibi polimerler kolay işlenebilirlikleri, ekonomik olmaları ve korozyon dirençleri ile tribolojik uygulamalarda oldukça fazla tercih edilmektedir. Bununla birlikte polimerik malzemelerin zayıf aşınma ve sürtünme dirençleri de endüstriyel uygulamalarda kullanılabilirliklerini sınırlamaktadır. Polimerik kompozit malzemelerin tribolojik özelliklerini iyileştirmek için sıklıkla iki farklı yağlama yöntemine başvurulur.  Bunlar iç yağlama ve dış yağlama yöntemleridir. İç yağlama işlemi, matris olarak mühendislik termoplastiklerinin kullanıldığı kompozitlerde belirli malzemelerin kaygan polimerler/lamelli katkı malzemeleri, lifler gibi katkıların bileşime katılmasıyla gerçekleşir. Kayganlaştırıcı polimerik katkı maddeleri arasında; poli(üre-formaldehit) (PUF), polisülfon (PSF), melamin-formaldehit reçinesi (MF) ve poliüretan reçinesi (PU), yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE), termoplastik poliüretan (TPU), Politetrafloroetilen (PTFE) gibi çeşitli katkı maddeleri kullanılmış ve pek çok araştırmacı tarafından etkileri incelenmiştir.  

Ambalaj Üretiminde Dijitalleşme – 2

Dijitalleşme Sürecinin Ambalaj Üretiminde Kalite Süreçlerini ve Verimliliği Yeniden Şekillendirilmesi

Özet

Ambalaj üretiminde, üretim ve kalite süreçlerinde verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak ve proses kontrollerinin kayıt altına alınmasını sağlamak amacı ile ekstrüder makinelerine adapte edilen sensör, switch ve fotosel gibi devre elemanları ile anlık üretimde 0 -1 bitlik düzeyde dijital veriler alarak, alarm sistemi ve veri toplama kayıt sistemi ile dijital dönüşümü gerçekleştirmek amaçlanmıştır. Projenin amaçları, gereklilikleri, ihtiyaçları, gerçekleşmesi ve değerlendirilmesi proje kapsamında anlatılmaya çalışılmıştır.

Önsöz

Endüstri 4.0 ile endüstriyel sektörlerin dijitalleşmesi yaygınlaşmıştır. Plastik ambalaj sektörü de bu doğrultuda dijital verilerin alınması, okunması, büyük veri ile veri yönetimi ve analizleri ile verimlilik ve maliyetleri azaltmada fayda sağlayacaktır. 

Bu çalışmada büyük veri ve analitiğinin farkındalığını artırmak ve ülkemizde ambalaj sektöründeki üretim ve kalite uygulamalarının dijitalleşmesi amaçlanmıştır. Söz konusu dijitalleşmenin etkin bir şekilde uygulanması sayesinde, üretim ve kalite yönetiminde verimlilik artışının, ekonomik büyümede bir katalizör görevi göreceği, bu dönüşümü gerçekleştirmekte başarısız olan veya geç kalan işletmelerin ise küresel ekonomi ile rekabet etmesinin güçleşeceği ön görülmektedir. 

Bil Plastik Ambalaj ve Plastik AŞ. olarak üretim prosesi ve kalite süreçlerinde 50 yıllık bilgi birikimine dijitalleşme sürecini dahil ederek maliyetlerini azaltmak, sektöre yön vermek ve rakipleri ile rekabet boyutunda güçlü olmaya devam etmeyi amaçlamaktadır.

Ambalaj Üretiminde Dijitalleşme

Dijitalleşme Sürecinin Ambalaj Üretiminde Kalite Süreçlerini ve Verimliliği Yeniden Şekillendirilmesi

Özet

Ambalaj üretiminde, üretim ve kalite süreçlerinde verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak ve proses kontrollerinin kayıt altına alınmasını sağlamak amacı ile ekstrüder makinelerine adapte edilen sensör, switch ve fotosel gibi devre elemanları ile anlık üretimde 0 -1 bitlik düzeyde dijital veriler alarak, alarm sistemi ve veri toplama kayıt sistemi ile dijital dönüşümü gerçekleştirmek amaçlanmıştır. Projenin amaçları, gereklilikleri, ihtiyaçları, gerçekleşmesi ve değerlendirilmesi proje kapsamında anlatılmaya çalışılmıştır.

Önsöz

Endüstri 4.0 ile endüstriyel sektörlerin dijitalleşmesi yaygınlaşmıştır. Plastik ambalaj sektörü de bu doğrultuda dijital verilerin alınması, okunması, büyük veri ile veri yönetimi ve analizleri ile verimlilik ve maliyetleri azaltmada fayda sağlayacaktır. 

Bu çalışmada büyük veri ve analitiğinin farkındalığını artırmak ve ülkemizde ambalaj sektöründeki üretim ve kalite uygulamalarının dijitalleşmesi amaçlanmıştır. Söz konusu dijitalleşmenin etkin bir şekilde uygulanması sayesinde, üretim ve kalite yönetiminde verimlilik artışının, ekonomik büyümede bir katalizör görevi göreceği, bu dönüşümü gerçekleştirmekte başarısız olan veya geç kalan işletmelerin ise küresel ekonomi ile rekabet etmesinin güçleşeceği ön görülmektedir. 

Bil Plastik Ambalaj ve Plastik AŞ. olarak üretim prosesi ve kalite süreçlerinde 50 yıllık bilgi birikimine dijitalleşme sürecini dahil ederek maliyetlerini azaltmak, sektöre yön vermek ve rakipleri ile rekabet boyutunda güçlü olmaya devam etmeyi amaçlamaktadır.

 

Otomotiv Endüstrisinde Polimerler ve Polimer Matrisli Kompozit Malzemelerdeki Gelişmeler -1-

Özet

Otomotiv endüstrisi her geçen gün kullanıcılar tarafından artan taleplerle karşı karşıya kalmaktadır. Sürücülerde, daha yüksek performans beklentisi, üstün bir güvenlik ve güvenirlik, konfor ve daha az yakıt sarfiyatı, estetik ve daha düşük fiyat beklentisi istenirken, diğer taraftan çevrenin korunması konusunda toplumsal baskılar artmaktadır. Polimer ve polimer matrisli kompozit malzemeler bu isteklerin büyük bir çoğunluğunu karşılaması bakımından tercih edilmektedir. Son on yılda bir aracın toplam ağırlığı içinde çelik ve çelik dışı metallerin payı % 0.6 azalırken, plastiğin ve kauçuğun toplam payı %2.6 oranında artış göstermiştir. Yeni geliştirilen polimer ve kompozit türleri taşıtların büyük bir kısmında hafif metallerden daha iyi özellikler göstererek yerini almaya başlamıştır. Yapılan çalışmada son zamanlarda geliştirilen mikro hücresel köpük polimerler, karbon elyaf katkılı jantlar vs. malzemeler hakkında genel bilgilerin yanı sıra yeni gelişmeler hakkında araştırmalar da sunulacaktır. Araştırmada otomotiv endüstrisindeki kullanım yerleri, türü ve oranları verilerek yeni malzeme türlerinin özellikleri ve kullanım yerleri hakkındaki teknolojik gelişmeler literatür bazında irdelenmiştir.  

Anahtar Kelimeler: Otomotiv endüstrisi, Polimer kompozitler, Polimerler, Gelişmeler

 

Buğulanmanın Nedenleri ve Önleme Stratejileri

Biyo-Bazlı Akfog Serisi ile Buğulanma Kontrolü

1. Giriş

Gıda ambalaj filmlerinde meydana gelen buğulanma, tüketicilerin memnuniyetsizlik yaşamasına, ambalaj içindeki ürünün bozulmasına ve nihayetinde ürünün satışına olumsuz etki etmesine neden olabilir. Bu sorunu gidermek için bir dizi çözüm bulunmaktadır.  

Taze gıdaların üretimi ve hazırlığı büyük bir özen gerektirir, ancak ne yazık ki bu çabaların bir kısmı israf olabilir. Genel olarak endüstri uzmanları, dünya genelinde üretilen gıdanın yaklaşık %40-50'sinin tüketilmeden önce israf edildiğini belirtmektedir. Gıda ambalajı, gıdayı koruma gibi önemli bir görev yanında ambalaj tasarımıyla çekiciliği artırarak tercih edilme olasılığını yükseltir.

Esnek termoplastik film üreticileri genellikle gıda koruma ve etkili pazarlama ihtiyaçlarını karşılamada başarılı olmaktadır. Bu başarıya rağmen, buğulanmanın azaltılması konusunda bazı zorluklar yaşanabilir ve bu durum tüketicileri satın alma anında veya depolama aşamasında memnun etmeyebilir. Bu makalede, buğulanmanın nedenleri, buğu önleyici katkıların çalışma mekanizmaları ve aynı zamanda biyo-bazlı kaynaklar kullanılarak üretilen sürdürülebilir ürünler ele alınmaktadır.

Antibakteriyel Nanopartikül Katkılı Polivinil Klorür (PVC) Kompozit Filmlerin Özelliklerinin İncelenmesi

ÖZET

Günümüzde ambalaj pazarı içinde en büyük kapasiteyi gıda ambalajı oluşturmaktadır. Sürekli artan inovasyona ve bilimsel ilerlemeye yol açmakta olan bu pazar aynı zamanda çevresel, ekonomik ve sağlıkla ilgili hususlara ilişkin önemli kaygıları da beraberinde getirmektedir. Geleneksel ambalajlama; gıdaları belirli düzeyde sadece dış etkenlerden koruyabilme özelliğine sahiptir. Yenilikçi ambalajlama ise; gıda kalitesinin korunması ve raf ömürlerinin uzatılması için uygun ambalaj malzemelerinin ve ambalajlama tekniklerinin kullanılması anlamına gelmektedir. Yenilikçi gıda ambalajı araştırmalarının temel amacı, çevre dostu malzemeler kullanırken, gıdanın daha sağlıklı, kullanışlı ve daha uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlamaktır. Son zamanlarda çeşitli yenilikçi ambalaj malzemeleri geliştirilmiştir. Bunlar aktif ve akıllı ambalaj ile paketleme olarak sınıflandırılmaktadır. Aktif paketleme, geleneksel ambalajlamayla karşılaştırıldığında çabuk bozulan ürünün raf ömrünü iki katına çıkarabilir; akıllı paketler ise 'son kullanma tarihi' etiketleri kullanılmadan ürünün durumu hakkında net bilgiler, sinyaller verebilme kabiliyetindedirler. Özellikle meyve, sebze, et, balık gibi çabuk bozulan farklı gıdalar için, ambalaj malzemesinin oksijen geçirgenliği, kütle transferi ve ısı transferini sınırlama yeteneğine sahip olması gerekmektedir. Ayrıca mikrobiyal kontamine gıdaların hızla bozulduğu, sağlık ve ekonomi açısından yüksek risk oluşturduğu iyi bilindiği için son yıllarda biyolojik kontaminasyon özellikle dikkate alınmış ve antibakteriyel işlevlere sahip nanopartikül (NP) katkılı ambalaj malzemeleri gıda ambalaj sektöründe dikkat çekici hale gelmiştir. Antibakteriyel işlevlere sahip NP katkılı ambalaj malzemeleri, gıdanın korunmasını, güvenliğini, kalitesini artırarak ve gıda raf ömrünü uzatarak gıda ambalaj sektörünü etkileme potansiyeline sahiptir. Bu çalışma gıda endüstrisindeki aktif ve yenilikçi gıda paketleme yaklaşımlarına ilişkin güncel ve ilgi çekici bilgileri bir araya getirmekle birlikte, nanopartiküllerin antibakteriyel aktivitesini ve bunların polivinil klorür (PVC) filmlerdeki uygulamalarını rapor etmektedir. Literatür kapsamında incelenen tüm çalışmalar sonucunda nano katkıların bakterilere karşı davranışları bu çalışmada aktarılmıştır. 

Anahtar kelimeler: Polivinil klorür (PVC), nano katkı, antibakteriyel, gıda paketleme

Dondurulmuş Gıdaya Uygun Esnek Ambalaj Tasarımı

1. Giriş

Dondurulmuş gıda tüketimi günümüzde artan iş yoğunluğu ve değişen yaşam tarzlarına bağlı olarak yükselen bir ivme göstermektedir. Tüketim kolaylığı ve zamandan tasarruf sağlaması bakımından tüketiciler için vazgeçilmez ürünlerdendir. Hızlı ve kolay pişirilmesi, daha uzun süre saklanabilmesi gibi etmenler dondurulmuş gıdaya olan bağlılığı arttırmaktadır. Ambalaj da bu tür ürünlerin tazeliğinin korunması için gerekli olan en önemli unsurdur. Dondurulmuş gıda ambalajları; meyve ve sebzeler, balık, karides, midye gibi dondurulmuş deniz ürünleri, hazır pizza, lahmacun, börek, patates kızartması gibi dondurulmuş fast food ürünlerinde soğutma işlemi uygulamasıyla kullanılır. Fakat ürünün tazeliğinin korunması konusunda doğru şekilde dondurma işleminin yanında en önemli görev ürün ambalajına düşmektedir.  

2. Dondurulmuş Gıda Ambalajları

Dondurma işlemi, gıdaların kalite, tat, koku ve besin değerinin en iyi korunduğu gıda saklama yöntemi olarak kabul edilmektedir. -40 °C’de gıdanın hızla dondurulması sayesinde gıdaların içerdikleri su, buz kristallerine dönüşerek bozulmaya yol açan mikroorganizmaların yaşamasını engellemekte, kimyasal ve biyokimyasal değişmeler asgariye indirilerek gıdaların en doğal haliyle korunması sağlanmaktadır. Donma işlemi sayesinde ürün içerisinde kalan nem buza çevrilerek ürün daha uzun süre saklanmakta ve tazeliğini korumaktadır.

Tüketim kolaylığı sağlaması açısından, meyve-sebze ve deniz ürünleri dondurularak ambalajlanmaktadır. Bu sayede tüketiciye hem kullanım kolaylığı sağlamakta hem de bozulmadan uzun süre düşük sıcaklıklarda saklanabilmektedir. Diğer ürünlere göre daha hassas saklama koşulları gerektiren sahip olduğu uzun süreli raf ömrünü de bu şekilde koruyan dondurulmuş gıdalar uygun ambalajlama ve muhafaza koşulları ile piyasaya sunulmaktadırlar. Dondurulmuş gıdalar bozulmaya ve olası kokulara karşı daha savunmasızdır. Bu noktada ambalaj yapısının da fiziksel etmenlere karşı dayanaklı olması beklenmektedir. Ürünler dondurulduktan sonra sıcaklık değişimlerinin olmaması, ambalaj bütünlüğünün korunarak ambalaj içerisine oksijen geçişinin engellenmesi gerekmektedir. Ancak bu sayede ürünler tazeliğini koruyabilmektedir. Tüm bunları başarabilmek için de doğru ambalaj tasarımı oldukça önem taşımaktadır.

İyi ve doğru bir şekilde paketlenmiş gıdalarda kalite kaybı, lezzet ve besin değeri kaybı, oksidatif değişimler, raf ömründe azalma, mikrobiyal kontaminasyon, enzimatik, kimyasal ve tekstürel değişimler gözlenmesi beklenmez. Ön hazırlık işlemi tamamlanan ürünler -40°C’de IQF (Individual Quick Frozen) yöntemiyle şoklanarak merkez sıcaklığı -18°C olacak şekilde dondurulur. Besin değerini kaybetmeden paketlenir. Paketlenen ürünler soğuk zincirin kırılmaması için -20°C’deki soğuk hava depolarına alınıp sevkiyatı gerçekleşene kadar soğuk hava depolarında korunur. Genel olarak sektörde kullanılan dondurma yöntemleri Soğuk Hava ile Dondurma, İndirekt Kontak Metoduyla Dondurma, Daldırarak Dondurma ve Kriyojenik Sıvılarla Dondurma olarak listelenebilir (1).

Yapılan literatür araştırmasına göre, dondurulmuş gıdalarda en çok kullanılan film yapıları polietilen (PE), etilen vinil asetat (EVA) kopolimeri, polipropilen (PP), polivinil klorür (PVC), poliviniliden klorür (PVDC), polietilen tereftalat (PET), polistiren (PS) ve poliamid (PA)’tir. Daha uzun raf ömrü sağlamak için lamine malzemeler PP/ PE, PET/PA/PP ve PP/PE veya PET/ PE'nin PVDC ile kaplanmış lamine versiyonu tercih edilmektedir.

Ambalaj yapısı tasarlanırken, sadece filmlerin değil, baskı ve laminasyon aşamasında kullanılan diğer ham maddelerin (mürekkep, lak, tutkal) de düşük sıcaklığa dayanımının göz önüne alınması gerekmektedir. Sağlıklı dondurma işleminin gerçekleşmesi için ideal sıcaklık -18 °C iken bazı dondurucularda -22 °C’ye kadar düştüğü gözlenmektedir (2). Kullanılan likitlerin de (mürekkep, lak) nem tutma özelliği ve renk değişimi ambalaj kalitesini etkileyecek potansiyel etmenlerdir. Mürekkebin nem tutmasından kaynaklı çok katlı ambalajlarda yaşanan delaminasyon problemleri ve soğuk zincire uygun olmayan tutkal kullanımı sonucu delaminasyon ve kırılma problemleri potansiyeli yüksek karşılaşılabilecek sorunlardır. Bu problemlerle karşılaşmamak adına her bir ham maddenin ürün ve dondurulma koşullarına uygun tasarlanması gerekmektedir.

Ambalaj geliştirme aşamasında değerlendirilmesi gereken bir diğer parametre de paketlendikten sonra ambalaj bütünlüğünün korunmasıdır. Ambalajın düşük sıcaklıklara dayanımının yanında bir diğer önemli nokta da delinme mukavemetinin yüksek olmasıdır. Dondurulan ürünler, dondurulmadan önceki halleri düşünüldüğünde daha keskin ve sert yapıda olmaktadırlar. Bu durum, ambalajın delinmesine/ yırtılmasına sebep olabilmektedir. Bunun önüne geçebilmek için ambalaj yapısının dondurulmuş gıdalara uygun delinme mukavemetine sahip olması beklenmektedir. Ürün oksijen ile herhangi bir temasta bulunduğunda donmuş yapısını kaybedecek ve ürünün bozulmasına sebep olacaktır. Herhangi bir bozulmaya, doku ve tat kaybına zemin oluşturmaması için uygun ambalajlama oldukça önemlidir. Dondurulmuş gıdaların ambalajlama işleminde soğuk ortam dayanımı arttırılmalı ve hava geçirgenliği yok edilmelidir. Bu sayede sahip olduğu tat ve doku dengesini içerisinde hapsederek, dış ortamdan gelen nem ve organizmalara karşı dayanıklı olmaktadır.

Delinme mukavemetinin yanında, plastik şeffaf yapıdaki ambalaj tiplerinde kullanılan filmlerin antifog (buğu önleyici) özellikte olması, 0 °C’nin altındaki sıcaklıklarda oluşan su buharını engelleyerek ambalaj yüzeyinin şeffaflık ve parlaklığının korunmasını sağlayacaktır (2).

Oda sıcaklığında ve normal koşullarda çoğu plastiğin benzer esneklik ve kırılmaya karşı direnç davranışı gösterdiği bilinirken sıcaklıktaki ciddi düşüş, polimer zincirlerinde değişikliğe ve sonuçta plastiğin kırılma direncinde azalmaya neden olmaktadır. Yüksek sıcaklığın aksine düşük sıcaklıklar plastikler üzerinde daha ciddi zararlara sebep olmaktadır. Rijitlik (deformasyona karşı direnç) malzemenin kırılmadan önce dayanabileceği nihai gerilim yükünü temsil eder (3). Çoğu polimerdeki uzun zincirler oda koşulu sıcaklıklarında birbiri üzerinde kayabilir ve malzeme bu durumdan dolayı esneklik kazanır ve kırılmaz. Sıcaklık düştükçe çoğu polimer sertleşmeye başlar ve 'camsı geçiş' (Tg) olarak bilinen eşikten geçerek “camsı katılar” haline gelir. Bu aşamada sert ve aynı zamanda çok kırılgan hale gelirler. Polimer camsı özellikler sergilerken, camsı geçiş sıcaklığında ve üzerinde daha yumuşak, viskoelastik davranış sergiler. Yani Tg’nin altında kırılgan, üstünde ise elastik olur (3). Polimerlerin daha kırılgan olması, dondurulmuş ürün ambalajında bariyer zafiyetlerine sebep olacağından direkt olarak ürün raf ömrünü etkileyecektir. Bu anlamda ambalaj tasarımı yapılırken polimerlerin camsı geçiş sıcaklıkları da dikkate alınmalıdır. Tabloda bazı polimerlerin camsı geçiş sıcaklıkları verilmiştir.

Tablo 1 Plastiklerin Camsı Geçiş ve Ergime Sıcaklıkları (4) 

Polymer

Tg (°C)

Tm (°C)

Low-density polyethylene (LDPE)

− 100

110

High-density polyethylene (HDPE)

− 100

130

Polypropylene (PP)

− 25

170

Acrylonitrile butadiene styrene (ABS)

100

125

Polycarbonate (PC)

149

149

Nylon 6,6

49

250

Polyethylene Terephthalate (PET)

70

240

Polyphenylene oxide (PPO)

200

300

Polystyrene (PS)

95

240

3. Sonuç

Dondurulmuş gıdalar; tüketim kolaylığı ve zamandan tasarruf sağlaması bakımından tüketiciler için vazgeçilmez ürünler olup kullanımı giderek artış göstermektedir. Dondurulmuş gıdalar bozulmaya ve olası kokulara karşı daha savunmasızdır. Bu noktada muhafaza edildiği ambalaj yapısının da fiziksel etmenlere karşı dayanaklı olması beklenmektedir. Dondurucu şartlarına uygun, içerisine giren gıda ürününün raf ömrünü ve diğer özelliklerini koruyan ambalaj yapısı geliştirilmesi oldukça önem taşımaktadır. Doğru bir yapıda iyi bir şekilde paketlenmiş gıdalarda kalite kaybı, lezzet ve besin değeri kaybı, oksidatif değişimler, raf ömrü azalması, mikrobiyal kontaminasyon, enzimatik, kimyasal ve tekstürel değişimler gözlenmemektedir.

Dondurucu şartlarına uygun bir ambalaj için düşük sıcaklıklara dayanıklı ve fiziksel etmenlere karşı mekanik dayanımı yüksek bir ambalaj filmi kullanılması gerekmektedir. Ambalaj malzemesi seçerken dikkat edilmesi gereken parametrelerden bazıları; camsı geçiş sıcaklığı (Tg), ısıl yapışma sıcaklığı, yapışma kuvveti, delinme mukavemeti, çekme gerdirme ve esneklik dayanımlarıdır. Bununla birlikte mürekkep, tutkal gibi bir ambalaj sisteminde bulunan diğer malzemelerin de filmler ile uyumlu olması ve düşük sıcaklıklara dayanımının yüksek olması; delaminasyon, mürekkebin çizilmesi gibi problemlere sebebiyet vermeyecek şekilde fiziksel etmenlere dayanıklı olması gerekmektedir.

Günümüz şartları ve sektör ihtiyaçları göz önüne alındığında, dondurulmuş gıdalar için plastik ambalaj sadece gıdanın ihtiyaçları düşünülerek değil, aynı zamanda doğal kaynaklar, enerji tasarrufu ve en önemlisi geri dönüştürülebilirlik açısından çevre de düşünülerek tasarlanmalıdır. Bu kapsamda geri dönüştürülebilir mono poliolefin yapılar, nanokompozit biyopolimer filmler gibi yeni ambalaj malzemeleri konusunda her geçen gün geliştirmeler yapılmaktadır.

4. Kaynaklar

1.Çurkan, Tamer, Çopur, 2012, Dondurulmuş Meyve-Sebze İhracatının Analizi. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 26 1 73–82.

2.Sun, 2006, Handbook of frozen food processing and packaging. Chapter

3. doi.org/10.1201/ b11204 3.DHolliday, 1975, The stiffness of polymers in relation to their structure. Structure and Properties of Oriented Polymers, 242–263.

4.Greene, 2021, Design aspects in Automotive Plastics and Composites. Automotive Plastics and Composites, 301–324.

BAK AMBALAJ AR-GE MERKEZİ Zeliha Sevdiroğlu (Bak Ambalaj Arge Müdürü) süpervizörlüğünde; 

Nazlı Ulutaş Bak Ambalaj Analitik Ar-Ge Uzman Mühendisi

Esen Uslu Bak Ambalaj Proses Ar-Ge Uzman Mühendisi

Erdal Aydın Bak Ambalaj Proses Ar-Ge Uzmanı

Mine Kulalı Bak Ambalaj Proses Ar-Ge Uzman Mühendisi

Özge Tekin Bak Ambalaj Analitik Ar-Ge Mühendisi

Burçin Yalçın Özkan Bak Ambalaj Analitik ve Proses Ar-Ge Takım Lideri 

PLA/SEBS Karışımları

Özet

Poli(laktik asit) (PLA), en çok kullanılan biyopolimerlerdendir ve biyolojik olarak parçalanabilirliği sayesinde ambalajdan tekstil endüstrisine kadar birçok alan için sürdürülebilir, bir hammaddedir. Geniş uygulama alanlarının olması PLA’nın işlenebilirliğinden kaynaklanmaktadır. PLA filmler ekstrüzyon film şişirme, ekstrüzyon film dökme yöntemleriyle üretilebilmektedir. PLA rijit bir polimer olduğu için, esnekliği düşüktür ve kopma uzama değerleri genellikle düşüktür ve bu durum PLA esaslı ürünlerin en önemli problemlerinden birisidir. PLA’nın kopma dayanımı ve elastik modül gibi mekanik özellikleri ve filmin kat izi oluşturması elastik ambalaj uygulamalarındaki kullanımını sınırlandırmaktadır. PLA’nın ısıl, morfolojik ve mekanik özelliklerinin modifiye edilmesi için farklı polimerlerle karışımları yapılmaktadır. Endüstriyel uygulamalarda yaygın bir şekilde kullanılan poli(stiren-b-(etilen-ko-bütilen)-b-stiren) (SEBS), hem elastomerik hem de termoplastik özellikler göstermesi açısından önemli bir polimerdir.  Stiren ve etilen bütilen bloklarından oluşan blok kopolimer yapısındaki SEBS, yüksek rezilyans değerlerine ve yüksek kopma uzamasına sahiptir.  Bu çalışmada, PLA’nın özelliklerinin değiştirilmesi amacıyla SEBS polimeri ile yapılan karışım çalışmaları derleme şeklinde sunulmuştur. 

 

Araştırmacılar, spirulina bazlı plastikler geliştiriyor

UW malzeme bilimi ve mühendisliği doktora öğrencisi Mallory Parker burada spirulinadan yapılmış bir biyoplastik küpü tutuyor.  Mark Stone/ University of WashingtonWashington Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yönetilen bir ekip, spirulina olarak da bilinen toz haline getirilmiş mavi-yeşil siyanobakteri hücrelerinden yapılan yeni biyoplastikler geliştirdi.

Plastikleri hayatımızın neredeyse her alanında kullanıyoruz. Sorun, plastik bir şeyi kullanmayı bitirdiğimizde ortaya çıkıyor - çevrede yıllarca kalabiliyor. Zamanla plastik, önemli çevre-sağlık sorunları oluşturabilecek mikroplastik adı verilen daha küçük parçalara ayrılıyor. En iyi çözüm, bunun yerine biyolojik olarak bozunan biyo-bazlı plastiklerin kullanılmasıdır. Ancak bu biyoplastiklerin çoğu arka bahçe kompostlama koşullarında bozunacak şekilde tasarlanmamıştır ve ticari kompostlama tesislerinde işlenmeleri gerekir. Washington Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yönetilen bir ekip, bir kompost kutusundaki muz kabuğuyla aynı zaman ölçeğinde bozunan yeni biyoplastikler geliştirdi. Bu biyoplastikler spirulina olarak bilinen tamamen toz haline getirilmiş mavi-yeşil siyanobakteri hücrelerinden üretildi. Ekip, spirulina tonu çeşitli şekillerde oluşturmak için geleneksel plastiklerin yapımında kullanılan işleme tekniğinin aynısı olan ısı ve basınç kullandı. UW ekibinin biyoplastikleri, tek kullanımlık, petrol türevi plastiklerle karşılaştırılabilir mekanik özelliklere sahip. Ekip bu bulguları 20 Haziran'da Advanced Functional Materials'da yayınladı.

Biyopolimer Esaslı Ambalaj Malzemelerinin Özellikleri ve Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme

Giriş

Biyopolimerler, canlı organizmalar tarafından üretilen ve doğal yapıda olan biyomateryallerdir. Biyopolimerler, biyolojik olarak parçalanabilir yapıları ve uygun fizyolojik nitelikleri sayesinde geleneksel plastik ambalajların yerine iyi bir alternatif olarak görülmektedir (Aider, 2010). Bu inceleme, biyolojik olarak güvenli yeşil filmler, kaplamalar ve ambalaj uygulamaları geliştirmek için geleneksel petrol bazlı ambalaj malzemeleri yerine biyopolimer bazlı biyomalzemelerin kullanımını vurgulamaktadır. Ambalaj malzemelerinin biyolojik ve fizyolojik özelliklerine değinilmiştir. Farklı sınıflardaki biyobazlı polimerlerin ambalaj uygulamaları için yapı ve özellik ilişkileri kısaca özetlenmiştir.

Selüloz

Selüloz, odun hücre duvarının %40-60'ını oluşturur ve aynı zamanda keten, bambu, pamuk ve diğer bitki materyallerinin yapısında bulunur. En zengin polimerlerden biri bitkilerden gelen selülozdur. Dünyadaki en bol, çevre dostu, geri dönüştürülebilir ve biyolojik olarak parçalanabilir maddedir (Pan vd., 2016). Selülozun yapısı moleküller arası hidrojen bağları içerdiğinden, parçalanması sıklıkla zordur. Fiber mukavemeti bu şekilde oluşturulur. Yapısal olarak çok fazla su emme yeteneğine sahip olmasına rağmen, su onu çözemez. Hidroksil yapılarının ve kristalli mikrofibrillerin varlığı nedeniyle liflerde güçlü hidrojen bağları üretilir. Yapısı gereği karton veya kağıt gibi ambalajlarda sıklıkla kullanılmaktadır (Yuvaraj vd., 2021). Moleküler zincirlerdeki birçok hidroksil grubu nedeniyle selüloz filmlerin değiştirilmesi de kolaydır (Gao vd., 2022). Esnek, yarı saydam ambalaj ürünlerinde yaygın olarak rejenere selülozdan üretilen selofan kullanılır. Kimyasal olarak işlenmiş lifler içeren selülozdan yapılmış bir malzemeye selofan denir (Dunn, 2014). Yarı saydam olması ve iyi boyutsal kararlılığa sahip olması, temel nitelikleridir. Tatlılar, çikolata ve peynir gibi ürünlerde genellikle arzu edilirler (Guerra vd., 2005). Fotoelektrik cihazlar için plastiklerin yerine, olağanüstü mekanik, optik ve fonksiyonel özelliklere sahip biyolojik olarak parçalanabilir selüloz filmler umut vaat etmektedir (Hou vd.,  2022). 

PVC kompozitlerinin özelliklerinin geliştirilmesi için inorganik dolgu maddelerine uygulanan yüzey modifikasyon yöntemleri

Özet

PVC,  birçok üstün özelliği dolayısıyla geniş uygulama alanı bulan en yaygın kullanılan sentetik polimerlerden biridir. Bununla birlikte, saf PVC’nin düşük ısıl kararlılığı nedeniyle işlenmesi sınırlıdır. Malzeme üretim süreci ve hizmet ömrü boyunca uğradığı ısıl işlemler nedeniyle bozulmaya uğrar. Plastikleştiricilerin dahil edilmesi, PVC'nin içsel kırılganlığını azaltıp esnek uygulamalarda kullanımına yardımcı olsa da, PVC'nin mekanik mukavemetini azaltır. Bu nedenle, PVC'nin hem mekanik özelliklerini hem de ısıl kararlılığını iyileştirmenin yolu dolgu maddelerinin eklenmesidir. Ancak, kompozit malzemenin organik bileşeni polimer ve inorganik dolgu arasındaki benzemezlik, polimer-dolgu arasındaki yapışmanın zayıf olmasına yol açar. Dolgu maddeleri organik maddeler ile modifiye edilerek yüzey enerjileri azaltıldığında polimer matris ile iyi bir yapışma sağlar. Organik katyonlar, polimer ve silikat arasındaki iç yüzey bağlarının güçlenmesini sağlar.  İyi bir ara yüzey adezyonu matris ve dolgu maddeleri arasında verimli bir gerilim transferine izin verir ve bu da kompozitlerin daha fazla enerji emmesine ve mekanik özelliklerini iyileştirmesine yardımcı olur. Bu nedenle, dolgu maddesinin yüzey modifikasyonu kompozitin mekanik dayanımı için önemlidir. Dolgu maddesinin yüzey modifikasyonu için bağlama maddesi kullanımı gibi kimyasal işlemler, yerinde aşılama polimerizasyonu veya sürfaktan ilavesi gibi birçok yöntem mevcuttur. Bu çalışmada konu ile ilgili yapılmış çalışmalar ile beraber bu yöntemlere değinilmiştir.

Deprem sonrası yıkılan binaların enkazlarından çıkan PVC esaslı atıklarda bulunan ftalat ve kurşun türevlerinin yaratacağı çevresel ve sağlık açısından risklerin değerlendirilmesi

Dünyada en çok kullanılan plastik türlerinden olan poli(vinil klorür) (PVC), vinil klorür monomerinin basınç, sıcaklık ve katalizörlerin etkisi altında polimerizasyonundan elde edilen toz halinde bir polimerdir. İnşaat ve otomobil sektörü PVC’nin yaygın kullanım alanlarındandır. PVC’nin içeriğinde yer alan klor atomlarının alev geciktirici özelliği nedeniyle elektrik yalıtımının sağlandığı uygulamalarda ve elektrik kablolarında, dayanıklı olması ve çeşitli hava koşullarına uyumu sebebiyle yapı sektöründe, ucuz maliyet ve çeşitli formları nedeniyle de otomotiv sektöründe kullanılmaktadır. Ayrıca pencere profili, kredi kartları, kanalizasyon ve su boruları, oluklar, yer kaplamaları, paketleme, suni deri ve kaplama kumaşlarda, medikal ürünlerde de PVC kullanılmakta olup seralar, kan torbaları, serum hortumları, can yelekleri, önlük, bebek giysileri, oyuncaklar, spor malzemeleri PVC’den elde edilen malzemelerdendir. Suya, yangına ve aleve dayanıklı olup geri dönüştürülebilirdir. 

PVC ürünleri yumuşak (plastikleştirilmiş (p-PVC)) ve sert (plastikleştirilmemiş (u-PVC)) olmak üzere ikiye ayrılır. Sert PVC dayanıklı ve işlemesi güç, neme ve kimyasallara direnci yüksek olup boru ve profil üretiminde kullanılır. Kablo kılıflarında, hortumlarda, damar yolu aletlerinde, yağmurluklarda, duş perdelerinde, film ve folyo gibi malzemelerin üretiminde kullanılmak için sert PVC içerisine katkı maddeleri eklenerek esnek, yumuşak PVC ürünler elde edilir. Termoplastik ürünlerin yapımında kullanılmak istenilen karışımların elde edilmesi için toz halindeki PVC, gerekli katkı maddeleri ile karıştırılmaktadır. 

Ürün yaşam döngüsü yönetiminin gelişimi

1.Giriş

Kurumsal iş bilgi teknolojisi (BT) alanları dört ana yönetim yaklaşımını içerir [1].

Bu yaklaşımlar aşağıdaki gibi sıralanır.

●Ürün yaşam döngüsü yönetimi (PLM)

●Kurumsal kaynak planlaması (ERP)

●Müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) 

●Tedarik zinciri yönetimi (SCM)

ERP hedefi, en iyi kurumsal kaynak kullanımına ulaşmaktır. Bu sistem, şirketlerin üretim süreçlerini planlamalarını ve envanter, satın alma, süreç planlama, depolama ve teslimat, insan kaynakları, finans vb. dahil olmak üzere üretimin tüm yönlerini kontrol etmelerini sağlar. SCM sistemi tedarik zincirine odaklanır. Ana hedefleri depolama ve dağıtım ile ilgili tüm yönlerin tasarımı, planlanması, yürütülmesi, kontrol edilmesi ve izlenmesidir. Müşteri ilişkileri yönetimi (CRM), bir şirketin mevcut ve potansiyel müşterilerle etkileşimini yönetmeye yönelik bir yaklaşımdır [3].

PLM, ürünlerin tüm yaşam döngüsünü yönetmek için bir iş stratejisidir. Bu strateji, ürünlerin konsept, tasarım, tasarım doğrulama ve simülasyon, prototip oluşturma, üretim, kalite kontrol, kullanım, bakım ve imha aşamalarının yönetimini içerir. PLM, dijital bilgisayarlar, dijital bilgi ve dijital iletişim ile yönetilen ürünler olan dijital bir paradigmadır [4]. Şirketlerde bir PLM sistemi uygulamasının ana faydaları, daha hızlı pazara sunma süresi, gelişmiş üretkenlik ve işbirliği, daha iyi ürün kalitesi, yeni ürün tanıtım maliyetinin azalması, azaltılmış prototip oluşturma maliyetleri, iyileştirilmiş tasarım inceleme ve onay süreçleri, potansiyel satış fırsatlarını ve gelir katkılarını belirleme, tedarik zinciri işbirliğini en üst düzeye çıkarma ve ürün ömrünün sonunda çevresel etkileri azaltmaktır.

Solar ışınlarını absorplama özellikli çok cidarlı polikarbonat levhalar ve kullanım alanları

Şekil 1. Elektromanyetik Spektrum [4]1. Giriş

Hayatımızın vazgeçilmezlerinden olan ve hayatı kolaylaştıran polimerler artık her alanda karşımıza çıkmaktadır. Medikal alandan, savunma sanayine, mühendislik projelerine, yapı malzemelerinden ev aletlerine, tekstil ürünlerine ve daha pek çok alanda geniş kullanım alanına sahiptir. Doğal polimerlerin yanı sıra sentetik polimerlerde sayısız türdedir. 1838 yılında Regnault’un vinilden klorürü güneş ışığı kullanarak polimerleştirmesi ile başlayan serüven günümüzde yeni tür polimerin sentezlenerek devam etmesinde öncü olmuştur. Polimer tarihinde bu gelişmelerin en önemlisi 1920 yılında Staudinger isimli kimyacının “küçük moleküller kovalent bağlarla bağlanarak büyük molekülleri oluştururlar” tezidir [1].

Polimerler fiziksel özelliklerine göre plastikler, elastomerler ve elyaflar olarak sınıflandırılabilir. Plastiklerde işleme şekillerine göre kendi içinde termoplastikler ve termosetler olarak sınıflandırılmaktadır. Ticari olarak yüksek oranda pazar payını, ısı ile yeniden şekillendirilme özelliği ile geri kazanım avantajına sahip termoplastikler almıştır.

Günümüzde oldukça sık kullanım alanına sahip polimerlerin çevre kirliliği oluşturarak dengeleri bozacak düzeye çıkması muhtemeldir. Ancak ekolojik dengenin korunabilmesi doğal kaynakların korunması ile yakından ilişkilidir. Doğal kaynakların tüketim hızındaki artışın sebebinde karşımıza çıkan temel faktör insan figürüdür. İnsan faaliyetlerinin kontrol altında tutulması ve tüketim konusunda bilinçlendirilmesi doğal enerji kaynaklarına geçiş ile birlikte tehlikenin azaltılması yönünde yapılması gereken temel adımlardan biridir.

Anahtar kelimeler: Termoplastik polimer,Polikarbonat, Plastik levha, Cidarlı levha