Monday, Dec 23rd

Last updateFri, 13 Dec 2024 12pm

You are here: Home Article Haberler Ambalajın görünmeyen yüzü

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

Ambalajın görünmeyen yüzü

Türkiye’de 20 milyar dolar sınırına dayanan ambalaj sektörü pazarında, yerli sanayicileri dernek çatısı altında buluşturan, sektörün sağlıklı ve sürdürülebilir büyümesi için faaliyet gösteren Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD), kültürel ve sosyal hayata da katkı yapıyor. 

ASD, ambalajın görünmeyen yüzü ve etkisini anlatan iki akademik çalışmayı kitap haline getirip, yazın hayatına kazandırdı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Ömer Durmaz’ın “Hızlı Tüketim Ürünlerinin Ambalaj Tasarımında Çağrışımsal Öğrenme ile Renk Kararları” başlıklı yüksek lisans tezi ile tasarımcı Orhan Irmak’ın “1945’ten günümüze Türkiye’de Ambalaj Tasarımının Gelişme Dinamikleri” başlıklı doktora tezi, ASD’nin ‘Akademik Yayın Dizisi’ kategorisinde basıldı. Uzun ve titiz araştırma süreçleri sonucu kaleme alınan iki çalışma da ambalajın bilinmeyen yönleri, tarihi, gelişimi hakkında ilginç, detaylı, her tüketicinin ilgisini çekecek bilgiler aktarıyor. 

Ömer Durmaz’ın araştırmasında, dünyadaki siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel değişimlerin tasarımı nasıl etkilediğine dair ipuçları yer alıyor.  Kitapta, ambalajın iletişim işlevlerinden hareketle çağrışımsal öğrenmeye, tasarımcı ve tüketicinin renk kararlarının nasıl şekillendiğine akademik çerçeveden bakmak mümkün.

Durmaz’a göre renk, bir ürünün karakterini çağrıştırır. Çağrışımlar her kültürde, renkler ve anlamları arasında bağlantı kuran bireyler tarafından öğrenilir. Örneğin Batı’da yeşil umutlu olma, beyaz saflık, siyah yas, kırmızı aşk/devrim, sarı nefretle özdeşleştirilir. Japonya’da ise sarı güvende olmayı simgeler, beyaz ise keder ve ölüm demektir. Siyah Hint kültüründe aptallık ve durgunluk ifade eder. Renk, bir ürünün özelliklerini çağrışımlar aracılığı ile kurduğu ilişkilendirmelerle tüketicilerin bilinçaltına aktarılmasını sağlar. 

Renklerle ilgili bildiğiniz/bilmediğiniz birçok şeyi anlattıktan sonra Ömer Durmaz, araştırmasında şu temel mesajları veriyor:

 Renk bir markayı tanımlayabilir

 Renk, eğlence, zerafet, hareketlilik veya sıcaklık gibi bir ruh hali yaratmaya yarar

 Renk ambalajın içindeki ürünün rengini belirtmeye yarar

 Renk, ürünleri, ürün çeşitlerini ve tatlarını ayırmayı sağlar

 Renk, psikolojik bir araca dönüşerek algıyı yönetebilir, fiziksel bir araca dönüşerek ürünü koruyabilir, reklam aracına dönüşerek ürünü destekleyebilir.

Cumhuriyet tarihinden üç sanayi devi

Orhan Irmak’ın araştırması ise Türkiye’de ambalaj tasarımının 70 yıllık gelişimini anlatıyor. Tasarımın bilinçli şekilde marka iletişiminin stratejik unsuru olarak kullanılması sürecine ışık tutan ve Türkiye’nin önemli şirketlerinden üst düzey yöneticilerle yapılan söyleşilerle zenginleştirilen araştırmanın satırlarında şaşırtıcı, renkli, gün ışığına çıkmamış, unutulmuş bilgilere rastlamak mümkün. 

Ekonomiyi temelden etkileyen İkinci Dünya Savaşı yıllarından, ihtilal dönemlerine, tek partili-koalisyonlu siyasi süreçlere uzanan çok yönlü araştırmanın satır aralarında,  genç Türkiye Cumhuriyeti’nde sanayileşmenin tarihi aktarılıyor. Evyap, Ülker ve Tekel’in örnek olay seçildiği çalışmada, şirket yöneticileriyle yapılan söyleşiler yer alıyor. Kitapta; 

 Global ölçekte gıda devi olan, ürünleriyle olduğu kadar tasarımlarıyla da konuşulan Ülker’de pazartesi günleri ‘ambalaj toplantısı’ yapıldığına, 

 1927’de Erzurum’da atölyede sabun üreterek yola çıkan Evyap’ın, dünyaya çizgili sabunu armağan eden bir dev olduğuna, 

 SSCB’de komünizmin çökmesinden sonra  sık sık isyana başlayan maden işçilerinin temizlik ihtiyacı için Moskova yönetiminin açtığı ihaleyi kazanan Evyap’ın böylece Rusya pazarına girdiğine ve bu Rusya coğrafyasında 60 milyon dolarlık ciroyla bir numaraya oturduğuna,

 Mey İçki’ye satılarak özelleşen Tekel’in kurulmasıyla ihtiyaçtan şeker sanayiinin, SEKA’nın ve Paşabahçe’nin de temelleri atıldığına dair bilgiler bulunuyor.