Raceplast’ın Türkiye fabrikası Ankara’da kuruldu
Mühendislik plastiklerinde projeye özel, modern ve yenilikçi çözümler sunarak fark yaratan, Almanya’da sektörün lider firmaları arasında yer alan Raceplast’ın Türkiye fabrikası Ankara’da kuruldu. Türkiye fabrikasındaki makine siparişleri için İtalyan makine üreticisi SCM firması ile el sıkışan Raceplast üretim parkurunu güçlü bir altyapı ile hazırladı. Üretim tesisinde kullanılacak makineler 24 saat çalışabilecek kapasite ve donanımlara sahip olması ile dikkat çekiyor. Şirket yönetimi tarafından aktarılan bilgilere göre, makinelerin işletim sistemi ve programlama noktasında da Almanya fabrikası ile aynı standartta bir çalışma prensibi benimseniyor.
Savunma sanayisi gibi yüksek dayanıklılık gerektiren alanlarda özel malzemeleri tercih eden şirket, 2021 yılında Alman savunma sanayisinde kullanılmak üzere yapımına başlanan deniz altı gemisi için yüklenici özel bir firmanın mühendislik plastikleri ihtiyacının tedarikçi rolünü üstlenmişti. Maliyet avantajı ve verimlilik konusunda müşterilerine değer kattıklarını belirten Raceplast Kurucusu ve CEO’su Süleyman Ceyran şunları söyledi; “Alman savunma sanayisi için üretilmekte olan deniz altı gemisinde kullanılacak olan mühendislik plastikleri siparişimiz ile kalitemizi, ileriye dönük son derece inovatif ve güvenilir bir partner olduğumuzu ispatlamış olduk.”
Sözlerine Türkiye’de yatırım yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirterek devam eden Ceyran şunları kaydetti; “Raceplast olarak, sürekli ve doğru araştırma, tasarım, üretim ve testlerin yanı sıra tüm dünyada kullanıcı dostu ve çok güvenilir olan yüksek kaliteli mühendislik plastiklerini ülkemiz sanayisinin hizmetine sunmaya hazırlanıyoruz. Ankara merkezli olarak lokasyonunu belirlediğimiz ve halen kurulumunu gerçekleştirmekte olduğumuz yeni fabrikamızın ülkemiz sanayisine katkı sağlamasını ümit ediyoruz.”
Ravago Petrokimya büyümeye hız kesmeden devam ediyor
Türkiye’de 1998 senesinden beri yaptığı yatırımlarla plastik sektörünün önemli oyuncularından biri haline gelen Ravago, bugün 300 bin tonluk üretim kapasitesi ile polimer ham maddede Türkiye’nin 2’nci büyük plastik üreticisi konumunda. 2013 yılında bünyesinde bulunan Türkiye’deki tüm plastik üretim firmalarını Ravago Petrokimya AŞ. çatısı altında toplayan şirket, TAYSAD Kocaeli ve Aliağa İzmir olmak üzere iki üretim tesisinde toplam 255 bin m2 alan üzerinde faaliyet gösteriyor. Ravago Petrokimya, bugün bu 4 ana iş biriminde faaliyet gösterirken, EPS üretiminde 200 bin ton, Termoplastik elastomer ve Mühendislik plastikleri üretiminde 80 bin ton, Termoplastik poliüretan üretiminde 10 bin ton ve Poliüretan sistemlerinde 35 bin tonluk üretim kapasiteleri ile sektörünün öncüleri arasında yer alıyor.
Termoplastiklerin otomotiv sektöründen elektrik & elektronik sektörüne, beyaz eşya grubundan sağlık hizmetlerine, paketleme sektöründen boru üretimine kadar birçok sanayide geniş kullanım alanları bulunuyor ve her geçen sene termoplastik malzemelere olan talep artarak devam ediyor. Geliştirdikleri özellikli polimer malzeme çözümleri ile plastik işletmecilerinin artmakta olan malzeme taleplerine yardımcı olduklarını belirten Ravago Türkiye Mühendislik Plastikleri İş Birimi Direktörü Elçin Oğuzhan şirketleri hakkında şu bilgileri paylaşıyor.
“Ravago yalnız ham madde üretmekle kalmamakta; gelişen dünya beklentilerini ve yeni gelişmeleri takip ederek, Ar-Ge alt yapısı ile sürekli ürün geliştirme çalışmaları da yapmaktadır. Burada öncelikli olarak, ana marketin ihtiyaç duyabileceği ve müşterilerin gelişimlerini destekleyici çözümler hedef alınmaktadır. Gelişen dünyada yeni beklentilerin neler olabileceği, müşterilere ne gibi kolaylıklar sağlanabileceği araştırılarak yeni ürünlerin geliştirilmesi üzerine çalışmalar yapılmaktadır.”
2023 yılında iç piyasa ile birlikte ihracatta da tempolarını hızla arttıracaklarını belirterek şirketlerinin önümüzdeki dönem fuar katılımları ile ilgili de açıklamalarda bulunan Elçin Oğuzhan; “Düseldorf’da düzenlenen geleneksel K’2022 fuarı da dahil olmak üzere birçok önemli fuarda plastik malzeme çözümlerimizi sunacağız. Fuar ziyaretçileri K’2022 fuarında yer alacağımız Hall 7.1 C12 numaralı standımızda ürün ve çözümlerimiz hakkında Ar-Ge müdürümüz Dr. Mehmet Ali Oral ve teknik ekibi ile görüşebilecek, yeni işbirliği imkanları oluşturabilecekler. Ayrıca 23-26 Kasım 2022 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan Plast Eurasia fuarında 7. Salon 716 numaralı standımızda da yurtiçi ve Ortadoğu’dan gelecek partnerlerimiz ile güncel gelişmeler paylaşılıp, yeni başarı hikayeleri için fırsatlar yaratılacaktır” diyerek sözlerine son veriyor.
Ambalaj endüstrisinin büyük buluşması 12 Ekim’de başlıyor
Büyükçekmece, İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde 27. kez düzenlenen Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı, 12-15 Ekim 2022 tarihleri arasında kapılarını açıyor! Reed Tüyap Fuarcılık A.Ş. ve Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) iş birliğinde; Ambalaj Makinecileri Derneği (AMD), Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği (FASD), Etiket Sanayicileri Derneği (ESD), Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD), Metal Ambalaj Sanayicileri Derneği (MASD), Oluklu Mukavva Sanayicileri Derneği (OMÜD) ve Sert Plastik Ambalaj Sanayicileri Derneği (SEPA) destekleri ile düzenlenen fuara ambalaj endüstrisinin her alanında 1100’ün üzerinde yerli ve yabancı firma ve firma temsilcisi katılım gösteriyor.
2021 yılında 12.131’i yurt dışından olmak üzere toplam 70.334 ziyaretçinin geldiği fuar ambalaj endüstri tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştı. 2022’de bu sayının artarak dünya genelinden 15 bin üzerinde yabancı ziyaretçinin, toplamda ise 80 bin sektör profesyonelinin fuarı ziyaret etmesi bekleniyor.
Mavi Nefes Projesi ile Marmara Denizi’nden 9 ayda yaklaşık 53 ton atık toplandı
İklim kriziyle mücadele ve sürdürülebilir bir dünya için çalışan Garanti BBVA’nın, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA iş birliğiyle deniz kirliliğini önlemek adına Marmara Denizi’nde atık yüzey temizliği ve bölge illerinde deniz temizliği konusunda farkındalık eğitimleri gerçekleştirmek amacıyla başlattığı “Mavi Nefes Projesi” nin 9 aylık raporu açıklandı.
Rapora göre 21 Eylül 2021-Haziran 2022 tarihleri arasında deniz süpürgeleri, 52.590 kilogram, yani yaklaşık 53 ton atık topladı ve geri dönüşüme kazandırdı. Deniz süpürgeleriyle toplanan atıklar, yaklaşık 46 bin kişinin günlük ürettiği atığa eşit.
Marmara Denizi’ni en çok plastikler kirletiyor
Proje kapsamında deniz süpürgelerinin topladığı yaklaşık 53 ton atığın üçte biri, yani 17 tonu poşet, pet şişe vb. plastik atıklardan oluşuyor. Temizlik kapsamında Marmara Denizi’nden 4.8 ton giyim ve tekstil malzemesi, 4.4 ton metal, 4 ton balık ağı gibi balıkçılık atıklarıyla 11 ton deniz salyası ve deniz çöpü toplandı.
Denizlerin oksijen kaynağı olması konusunda bilgi seviyesi %99’a yükseldi
Projenin farkındalık yaratma ayağında ortaokul seviyesinde gerçekleştirilen çevrimiçi eğitimlerle, “Küresel İklim Değişikliği, Denizlerimiz, Deniz Salyası (Müsilaj), Kirlilik Kaynakları, Sıfır Atık Hareketi, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Karbon Salımı” konuları ele alınıyor. Eğitimlerin verimliliğinin ölçülmesi ve geliştirilmesi hedefiyle öğrencilere “Bilgi Testi” de uygulanıyor. Testlerin sonuçları değerlendirildiğinde Mavi Nefes Projesi’nde eğitimlere katılan öğrencilerin farkındalık seviyelerinde büyük oranlarda değişim göze çarpıyor. Yapılan testlerde, öğrencilerin denizlerin oksijen kaynağı olması konusundaki bilgi seviyelerinin %68,5’den %99’e, kıyı ekosistemlerinde depolanan karbonu ifade eden “Mavi Karbon” kavramının bilinirliğinin de %56’den %94,3’e yükseldiği görüldü. Okullarda halihazırda yürütülmekte olan “Sıfır Atık Projesi” ile ilgili farkındalığın ise %64,5’dan %86,3’e çıktığı, atık oluşumunun önlenmesi ve geri dönüşüm konularına hassasiyetin de arttığı gözlemlendi. Ayrıca fitoplanktonun oksijen üretmesinin bilinirliği %47,7’den %99,2’ye yükseldiği görüldü.
Marmara Denizi’nden sonra Antalya Adrasan’da da deniz temizliği başladı
Garanti BBVA ve TURMEPA “Mavi Nefes Projesi”ni Antalya Adrasan’a da taşıdı. Proje kapsamında Temmuz ayından itibaren deniz turizminin yoğun olduğu Adrasan bölgesinde faaliyete başlayan deniz süpürgesi, bölgede 4 ay boyunca hem katı hem de sıvı atık toplayarak deniz temizliği için çalışacak.
Yapay zekâ kullanılarak yaratılan ambalaj tasarımı
Yakın gelecekte çoğu ürün yapay zekâlar tarafından tasarlanacak. Bir insanın, bir departmanın, bir şirketin işleyebileceği verinin binlerce katını işleyebilen yapay zekâlar, insanlar için hiç olmadığı kadar optimize edilmiş ürünleri ve markaları tasarlayacak. Markalama konusunda uzman bir ajans olan Tasarist tarafından yapılan açıklamaya göre, ajans bu vizyon doğrultusunda insanlık tarihinin yapay zekâ ile tasarlanmış ilk markasını hayata geçirdi.
Tasarist’in bir süredir devam eden, yapay zekâ ile bir marka yaratma çalışmaları sonucunda %90’ı yapay zekâ tarafından oluşturulan ve metaverse’ün endemik kokularını tüketicinin beğenisine sunan kolonya markası Endemic Verse, isimleri yapay zekâ tarafından oluşturulan Dreaming Red Petals, Purple Sky Dream, Dreams in Blue olmak üzere üç farklı ürünle raflardaki yerini alıyor. Kokusundan rengine, logosundan ismine kadar tüm detayları yapay zekâ kullanılarak tasarlanan markanın, alanında dünyada bir ilk olma özelliğini taşıdığı belirtiliyor.
Tasarist Yaratıcı Direktörü Musa Çelik, “Kolonya gibi ‘tozlu’ bir kategoriyi yapay zekâ ile tekrar ele almamızın nedeni, eski ve yeniyi bir araya getirip tasarımın gücünü ortaya koymak. Endemic Verse ile Z kuşağı için pek de anlamı olmayan bir ürünü yeniden tanımlıyoruz” şeklinde konuştu. Gelecekte pek çok markanın yapay zekâ ile tasarlanacağını da ekleyen Çelik, ajans olarak bu alanda öncü olmanın haklı gururunu yaşadıklarını belirtti.
Ürün görsellerini tasarlarken Mid Journey, marka adı, çeşit adları ve pazarlama metinlerinde ise Rytr isimli yapay zekâ botlarının kullanıldığı marka oluşturma sürecinde insan müdahalesi yalnızca gramer düzeltmelerinde oldu. Musa Çelik’e göre, yapay zekâ teknolojilerinin geldiği nokta, marka ve tüketici ilişkilerini geri döndürülemez bir şekilde değiştirmek üzere.
Yapay zekâ ile yaratılan bitkiler NFT’ye dönüştü
3 farklı varyantta kullanılan ve yapay zekâ tarafından yaratılan birbirinden farklı 999 çiçek görseli NFT haline getirildi. Toplamda 999 Endemic Verse ürünü ile eşleştirilen bu NFT’ler, ürün satın aldığınızda sizin oluyor. Satın aldığınız bu NFT’yi tişörtten profil fotoğrafına kadar birçok farklı şekilde kullanabilmeniz mümkün.
“2 yıldır yapay zekâ teknolojilerini işimizde kullanıyoruz”
“Tasarist olarak, yaptığımız tasarımların tüketici testi aşamalarında son 2 yıldır yapay zekâdan faydalanıyoruz. Eskiden ‘Eye Tracking’ dediğimiz ‘Görsel Dikkat’ testleri binlerce euro ve günlerce zaman harcamamıza neden olurdu. Artık milyonlarca gerçek ‘Eye Tracking’ verisi üzerine inşa edilmiş bir yapay zekâ kullanıyoruz, bize zaman ve maliyet avantajı sağlıyor. Üstelik gerçek ‘Eye Tracking’ testlerine göre daha güvenilir” diyen Çelik, yapay zekânın aslında hayatımıza çok daha uzun süre önce girdiğini ve çoğu alanda günlük hayatın bir parçası haline geldiğini söylüyor.
Yapay zekâ yaratıcılığı daha fazla ortaya çıkaracak
Gelişen yapay zekâ teknolojileri, işin operatörlük ve kaba tabirle “angarya” olarak nitelendirilen kısımlarını üstleniyor. Günümüzde aklınıza gelen bir fikri veya görseli ortaya çıkartmak için günler, hatta haftalar süren mesailer yapmak gerekiyor. Maliyeti ise bu işin cabası. Fakat yapay zekâ ile istediğiniz görseli elde etmek için dakikalar yetiyor. İhtiyaç duyduğunuz pazarlama metnini dakikalar içerisinde alternatifleriyle birlikte oluşturabiliyor. Bu sayede yaratıcılar zamanlarını saf yaratıcılık için harcayabiliyor.
PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: “Sanayi kuruluşlarımız bizi gururlandırmaya devam ediyor”
İSO İstanbul Sanayi Odası’nın, Türkiye’nin 2021 yılı İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasının sonuçlarını açıklamasının ardından değerlendirmelerde bulunan Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: “Sanayimiz ve tüm sektörlerimiz için gurur verici olan bu tablonun gelecek senelerde de devam edeceğinden şüphem yok. Sanayimiz işlediği sürece üretimimiz devam edecek, ihracatımız artacak ve kuruluşlarımız bizi daha da gururlandırmaya devam edecektir” dedi.
Sektörün büyümeye devam etmesi için üretim ve ihracat önemli
Sektör verilerine bakıldığında geçen senelere kıyasla ihracatın ciddi bir şekilde arttığının önemine vurgu yapan Ömer Karadeniz, “Özellikle 2021 yılının ikinci yarısı ve son döneminde döviz kurunda yaşanan ciddi dalgalanmalara rağmen işletmelerimiz üretmeye devam etmiş, ihracata odaklanarak kur riskini bertaraf etmeye yönelmiştir. Dolar bazında ciro kaybına uğrayan işletmeler ihracat sayesinde ayakta durmuş, bu da sektörün büyümeye devam etmesi için üretimin ve ihracatın ne derece önemli olduğunu göstermiştir. İSO İkinci 500’ün üretimden net satışlarının değerlendirmesine baktığımızda, 2019 yılındaki yüzde 14,2 iken pandeminin yaşandığı 2020 yılında bu oran yüzde 21,7 olarak artış göstermiş, 2021 yılında iç ve dış talepteki toparlanmayla birlikte enflasyon ve döviz kurlarındaki artışların da etkisiyle İSO İkinci 500’ün üretimden satışları yüzde 77,5’lik artış göstermiştir. Bugün İSO ikinci 500’de yer alan plastik sektörü işletmeleri döviz kurunda yaşanan bu olumsuz gelişmelere rağmen son derece özverili bir şekilde üretmeye ve çalışmaya devam etmektedir” dedi.
İşletmelerimiz İkinci 500’de ağırlığını daha da arttıracak
Pandeminin etkisini kaybetmesiyle, işletmelerin gece gündüz demeden tamamen üretime odaklandığını vurgulayan Ömer Karadeniz, “Salgın dönemi üretimimizi etkilese de insan sağlığına daha ciddi darbeler vurdu. İşletmelerimiz ve üretimimiz için insan sağlığı yani çalışanlarımızın sağlığı bizler için çok önemli. Zorlu pandemi sürecinde, kısıtlı şartlarda ve zamanlarda çalışan fedakar emekçilerimizin işletmelerimize, sektörümüze verdiği destek çok değerli. Bugün her ne kadar pandemiyi atlattık desek de, virüs etkisini ciddi bir şekilde göstermeye devam ediyor. Bizler de, sektörde üretimimizde büyük pay sahibi olan çalışanlarımıza sağlıklı çalışma koşulları imkanı sağlamaya devam ederek, daha çok çalışıp daha da üreteceğiz. Plastik sektörümüzün bu denli ciddi şekilde çalışmasını sürdürmesi halinde, gelecek dönemlerde işletmelerimizin İkinci 500’de ağırlığını daha da arttıracağından şüphem yok” dedi.
Ülkemize önemli katkılar sağlayan işletmelerimizi desteklemeliyiz
Çatı kuruluş PLASFED Plastik Sanayicileri Federasyonu olarak sektördeki ülkemize önemli katkılar sağlayan işletmelerimizin desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Ömer Karadeniz, “2021 yılında İSO İkinci 500’ün üretimden net satışları yüzde 77,5 oranında artarak 191,1 milyar TL’den 339,2 milyar TL’ye yükseldi. Bu rakamlar işletmelerimizin ne denli ciddi çalıştığını gösteriyor. İkinci 500’ün, İSO tarafından oluşturulmuş olan 10’lu sektör gruplandırılmasına göre yapılan dağılıma bakıldığında, yüzde 60’ından fazlasının 4 sektör grubunda toplandığını görüyoruz. Bu firmalar sektörümüzle bağlantılı olup, 91’i gıda ürünleri sanayi, 81 firmayla tekstil ürünleri sanayi, 71 firmayla ana metaller ve makine imalat sanayi ve 68 firmayla kimyasal ürünler, plastik ve kauçuk ürünler sanayisidir. 2021 yılı verilerine göre bu dört sektör, üretimden net satışların yüzde 60’ından fazlasını gerçekleştiriyor. İSO birinci 500 ve ikinci 500 olmak üzere tüm sektörümüzü ve sanayimizi aydınlatan bu değerli bilgilerini bizlerle paylaşan İSO Yönetim Kuruluna da teşekkürlerimizi sunmak istiyorum. Sonuç olarak katma değer yaratarak ülkemize ekonomi ve istihdam anlamında önemli katkılar sağlayan işletmelerimizin başarılarını kutluyor ve bu başarılarının devamının uzun yıllar boyu sürmesini temenni ediyorum” diyerek sözlerine son verdi.
PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün: “Döviz cinsinden çeklere olanak sağlanmalı”
Yapılan son TL ödemesi zorunluluğu düzenlemesine bağlı olarak döviz cinsinden çeklerin kullanımının imkânsız hale geldiğini dile getiren Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Ülkemiz ticaret hayatında anlaşmazlık ve huzursuzluklara yol açan bu durumun ödeme gününde güncel kurla TL ödeme yapılmasına müsaade edilen döviz cinsinden çeklere imkân sağlanması ile kolay bir şekilde düzelebileceğini düşünüyoruz” dedi.
Ticarette anlaşmazlıkları arttırıyor
Uygulamanın bilhassa plastik sektörü gibi ithal ham madde kullanımının yoğun olduğu sektörlerde ticari anlaşmazlıklara yol açtığının altını çizen Selçuk Gülsün, “Bilindiği üzere ülkemiz ithalatının yaklaşık %90’ı ham madde ve yatırım mallarından oluşmaktadır. Yani üretimin devam etmesi için ihtiyaç duyulan girdilerin önemli bir kısmı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Bu kapsamda yurtiçinde üretimi ve ticareti yapılan ürünler dahi bir noktada döviz ile ilişkili hale gelmektedir. 19 Nisan 2022 tarihinde yapılan düzenlemeyle işletmelere TL ödeme zorunluluğu getirilmişti. Söz konusu düzenleme her ne kadar işletmelerin operasyonel ihtiyaçlarını arttırmış olsa da iş dünyası bir şekilde bu duruma adapte oldu. Lakin bahse konu düzenlemenin döviz cinsinden çeklerin kullanımının imkânsız hale gelmesi gibi istenmeyen bir çıktısı daha oldu. Bu durum çeklerin ödeme tarihlerinde işletmelerin karşı karşıya gelmesi durumunu doğurmakta. Ayrıca söz konusu durumdan kaynaklı güven kaybı ya da kur kaynaklı farkın tahsil edilemeyeceği kaygısı sebebiyle ham madde tedarikçileri vadeleri ya çok kısmakta ya da tamamen vadesiz satışa yönelmektedir ki bu durum mamul üreticilerinin işletme sermayesi ihtiyaçlarında hızlı bir tırmanışa neden olmaktadır. Bu sebeple ödeme gününde güncel TCMB efektif satış kuru üzerinden ödemesi yapılmak üzere döviz cinsinden çek düzenlenmesine imkân verilirse ticari anlaşmazlıkların önüne geçilebilecek ve başta sektörümüz olmak üzere yoğun olarak ithal girdi kullanmak zorunda kalan sanayi kollarımızda da bir nebze rahatlama sağlanacaktır” dedi.
Üretim ve ihracata odaklanmalıyız
Son dönemde hızlı mevzuat değişikliklerinin de etkisiyle işletmelerin operasyonel süreçlere odaklanmak zorunda kaldığını belirten Gülsün, “Oysa ki dünyada yaşanmakta olan sorunlar ülkemiz için fırsatlara da gebe. Bu dönemde sanayi işletmelerinin ticari bir getirisi olmayan süreçlerle vakit kaybetmek yerine üretim ve ihracata odaklanmasını sağlayabilirsek pandemi dönemi boyunca dış ticarette elde ettiğimiz kazanımlarımızın kalıcı hale getirilmesi ve bunlara yenilerinin eklenmesi mümkün olacaktır. Bu sebeple sanayinin genel işleyişini bozacak mevzuat düzenlemelerinden imtina edilmesi ve işletmelerin gerek yatırım gerek işletme sermayesi ihtiyaçları için finansmana erişiminin kolaylaştırılması yolunda atılacak adımlar ülkemizde kalıcı büyümenin anahtarı konumunda olan sanayinin hızlı büyümesi için önem taşımaktadır” dedi.
Mevzuat değişiklikleri öncesi tüm paydaşların görüşü alınmalı
Hayata geçirilen mevzuat değişikliklerinin hazırlık süreçlerinin daha içerici hale getirilmesi gerektiğini dile getiren Gülsün, “Aksi halde mevzuatların uygulanmasında öngörülemeyen hususlar olması kaçınılmaz hale geliyor. Oysa ki konunun tüm paydaşlarının hazırlık süreçlerine dahil edilmesi durumunda bu noktaları daha öncesinde tespit etmek mümkün olacaktır. Bir diğer husus ise mevzuatların yayımlanma tarihleri ile uygulama tarihleri arasında ilgili taraflara adaptasyon için en ufak bir zaman tanınmamasıdır. Bu sebeple her düzenleme yayımlandığında iş dünyasında küçük çaplı krizler yaşanmasına ve uygulama net olarak anlaşılıncaya kadar geçen sürede iş gücü kayıplarına sebep olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi mevzuat yayımlanma tarihleri ile uygulama tarihleri arasında makul bir zaman bırakılması bu tarz sorunların yaşanmasının önüne geçecektir” dedi.
PR için Ar-Ge protokolü imzalandı
Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi ile Optimak STU A.Ş. arasında sanayinin ihtiyaç duyduğu “iletişim, tanıtım ve PR” uygulamalarında Ar-Ge yapılması için protokol imzalandı. Protokolle İletişim Fakültesinde okuyan gençlere “sanayi” alanında bilgi, beceri ve donanım kazandırılması, iletişim ve tanıtım ürün ve hizmetlerinin endüstriyel içeriklerle hazırlanması hedefleniyor.
İletişim fakültesi dekanı Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, iletişim ve tanıtımda içerik, tasarım, yapım, yayın ve etkinlik gibi tüm uygulamaların “Ar-Ge”sini yapacak bu protokolle sanayicinin markalaşma sürecinin geliştirileceğini belirtti. Optimak STU yönetim kurulu başkanı Tansel Cavit Kulak ise, firmamızda yapılacak ilk pilot çalışma sonrasında OSB ve fabrikalarda yeni nesil tanıtım çalışmalarına yön verileceğini vurguladı.
OPTİMAK STU etki girişimcisi İbrahim VELİ ve SAÜ İletişim Fakültesi araştırma görevlisi Burak ATKAN’ın koordinatör olarak belirlendiği iş birliği protokolü çerçevesinde yapılacak çalışmalara sektörel kurumlar, Kalkınma Ajansları, odalar ve medya kuruluşları dahil edilerek “PR-GE” konseptiyle yeni yol haritaları oluşturulacak.
Samsung Ar-Ge ekibi yapay kas aktüatörü geliştirdi
Sadece 0,22 gram ağırlığındaki yapay kas aktüatörü, kullanıcıların sanal dünyada çok daha sürükleyici deneyimler yaşamasını sağlayacak.
Samsung Electronics tarafından yapılan açıklamaya göre, Samsung Ar-Ge ekibinden Dr. Bongsu Shin’in yazarlarından biri olduğu “Actuating Compact Wearable Augmented Reality Devices by Multifunctional Artificial Muscle” (“Çok Fonksiyonlu Yapay Kas ile Kompakt ve Giyilebilir Artırılmış Gerçeklik Cihazlarının Uygulanması”) başlıklı makale, dünyaca ünlü ‘Nature Communications’ dergisinde yayınladı.
Proje, Kore’deki Ajou Üniversitesi’nin Prof. Dr. Je-Sung Koh başkanlığındaki Makine Mühendisliği ekibi ile ortaklaşa yürütüldü. Ortak araştırma ekibi, proje kapsamında artırılmış gerçeklik (AR) gözlüklerine uygulanabilen ve dokunsal (haptik) eldivenlere doğal bir biçimde uyum sağlayan yapay bir kas aktüatörü (motoru) geliştirmeyi başardı. Araştırma ekibi, güçlendirilmiş SMA aktüatörü (CASA) olarak adlandırılan, hafif ancak yüksek güce sahip bir yapay kas aktüatörü tasarladı.
Sadece 0,22 gram ağırlığında ancak 800 katı ağırlığındaki nesneleri kaldırabiliyor
Günümüzün trend kavramlarından Metaverse’ün artan popülerliğiyle birlikte, aktüatör ve sensör teknolojilerinde hızlı bir ilerleme gerçekleşiyor. Bu teknolojiler, sanal dünyada çok daha sürükleyici deneyimler sunabiliyor. Giyilebilir cihazlara entegre edilen bu aktüatörler ve sensörlerin, kullanıcılar tarafından üzerlerine giyilerek kullanıldığı için hassas ve hafif olmaları önem taşıyor. Geleneksel aktüatörler ise, hafif, ince bir form ve yüksek güç sağlayamadıklarından, daha gelişmiş işlevlerin hayata geçirilmesini engelliyordu. Projede yer alan araştırma ekibi, elektromanyetik aktüatörler gibi geleneksel tiplerle sınırlı olan pratik mühendislikteki zorlukları çözen yapay bir kas aktüatörü geliştirerek, önemli bir ilerleme elde etti.
Yapay kas aktüatörü, çok odaklı AR gözlükleri ve sensörlü eldivenler gibi giyilebilir cihazların geliştirilmesinde önemli bir rol üstlenebilecek. Yeni geliştirilen bu versiyon sadece 0,22 gr ağırlığında olmasına karşın kendisinin 800 katı ağırlığındaki nesneleri kaldırabilecek dayanıklılığa sahip.
Basınç yoluyla nesnenin hareketi tetiklemesini sağlıyor
Titreşimsiz mekanik-dokunsal teknolojiler ise cilt üzerindeki dokunma hissinin doğal ve sezgisel biçimde elde edilmesi açısından büyük önem taşıyor. Daha yüksek bir hissiyat oluşturmak amacıyla, dokunsal cihazlar yüksek bir kuvvet-ağırlık oranına ve geniş uzanıma sahip aktüatörler gerektiriyor. Projede geliştirilen CASA adlı aktüatör, basınç yoluyla nesnenin hareketi tetiklemesini ölçebiliyor. CASA ile donatılmış dokunsal eldiven prototipi, dokunsal yazı sisteminin oluşturduğu ifadeleri tanıyabiliyor ve bunları elektrik sinyallerine dönüştüren tele-dokunsal özellikli cihazlarda uygulanma potansiyeline sahip bulunuyor.
Samsung Ar-Ge Ekibinden Dr. Bongsu Shin, heyecan verici gelişme ilgili şunları söyledi: “Önerdiğimiz bu yeni aktüatör hafif, kompakt üstelik kuvvet-ağırlık oranı açısından oldukça güçlü. Yeni aktüatör, geleneksel aktüatörlerin kısıtlı yönlerini aşarken, robotikten giyilebilir cihazlara uzanan uygulamalar için de bir potansiyel ortaya koyuyor. Yeni araştırmamızın sonucunun, gelecek nesil için daha sürükleyici ve etkileşimli bir deneyim için temel donanım teknolojisi haline geleceğini öngörüyoruz."
PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu: “İran’ın kaçak ürünleri yerli üreticiyi vurdu”
Yerli üretici, İran’dan Türkiye’ye yarı mamul olarak getirilen ürünler nedeniyle zora girdi. Bir kısmı tarife saptırma yöntemi bir kısmı ise kaçak olarak yurda sokulan poşet, streç film gibi ürünler bobin halinde getiriliyor. İç piyasayı istila eden söz konusu ürünlerin haksız rekabete yol açtığına dikkat çeken PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, yerli üreticiyi korumak gerektiğine vurgu yaparak; gözetim, denetim gibi tedbirlerin acil olarak devreye alınması gerektiğini savundu. İstanbul’dan Gaziantep’e kadar ülkenin değişik şehirlerinde üretim yapan pek çok yerli üreticinin söz konusu haksız rekabete maruz kaldığı için makine kapatmaya doğru sürüklendiğinin altını çizen Eroğlu, “plastik poşet, streç film gibi ürünleri üreten yerli firmalarımız, İran’dan yarı mamul şeklinde gelen malların yarattığı haksız rekabetten şikâyetçi. Nitekim bobin şeklinde yarı mamul olarak getirilen mallar, basit kesim ve yapıştırma işlemiyle poşete dönüştürülüp, iç piyasada satılıyor. Ham madde üreticisi olan İran, kendi firmalarına avantaj sağlamak için çok ucuz ham madde imkânı sunuyor ve bu ham maddeler işlenip yarı mamul olarak ülkemize sokuluyor. Türkiye’ye tarife saptırma hilesiyle sokulan ürünler, basit kesim işleminin ardından satılıyor. Neredeyse yerli üreticimizin ham madde fiyatına, bitmiş ürünler geliyor ve haliyle rekabet mümkün olmuyor. Bu malzemelerin yüzde 90’lık kısmı ağırlıklı olarak Doğu Bayazıt Gürbulak Sınır Kapısı’ndan giriyor ve Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde faturasız satılıyor” dedi. Yerli yatırımın, üretimin ve istihdamın yara aldığına vurgu yapan Eroğlu, kayıt dışı ekonomi nedeniyle devletin de vergi kaybına uğradığını hatırlattı. Yerli üreticinin, haksız rekabete yol açan bu sorunla ilgili çözüm beklediğini dile getiren Eroğlu, sorunun çözümü için gümrük sınırlarında gerekli tedbirlerin alınması, gözetim tedbiri ve iç piyasadaki denetimlerin ivedilikle yapılması çağrısında bulundu.
İşletmeler makine kapattı
İran’dan hazır bobin şeklinde getirilen ürün miktarının hızla arttığını söyleyen PAGEV Poşet Üreticileri Komite Başkanı Rüknet Yeşilyurt, “PAGEV Poşet Üreticileri Komitesi olarak ülkemizdeki poşet ve streç film üreticilerini temsil ediyoruz. Kendim de poşet üreticisi firmalardan biriyim. Meslektaşlarımız gibi biz de makinelerimizi kapatmak zorunda kaldık. İşin ilginç yanı Türkiye’de poşetin ücretli hale gelmesinden sonra hem çevre hem üretim açısından poşet konusu daha dengeli hale gelmişken İran olayı her şeyi bozdu. İran’dan gelen kaçak mallar nedeniyle yerli üretici zarar görürken diğer yandan Bakanlığın ücretli poşet uygulaması delinmiş oldu. Özetle bu sorunun çözümü hem yerli üreticimizin hem çevrenin korunması adına oldukça önemli” şeklinde konuştu.
PAGEV Poşet Komitesi’nin düzenlediği toplantıda konuşan AKD Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akdoğan ise İran ürünlerinin, yerli üretici için giderek artan bir tehlike arz ettiğini savunarak, “Menşei ve Tarife Saptırma” yoluyla Türkiye’ye sokulan İran malları, yerli üretimi bitirme noktasına sürüklüyor diyerek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gaziantep’te streç film üretimi yapan firma olarak, İran’dan gelen ve haksız rekabete yol açan ürünler nedeniyle pek çok yerli firma gibi bizler de aylık 1500 ton streç film üretme kapasitesine sahip makinemizi kapatmak zorunda kaldık. Ağırlıklı olarak kaçak gelen malların oluşturduğu tahribata baktığımızda maalesef streç film üretimimizde yaklaşık yüzde 80’lik üretim kaybı yaşadık. Yerli yatırım ve üretimde yaşanan bu daralma sektörümüzde istihdam ve ihracatta da kayıplara yol açacaktır. İran’dan gelen malların engellenmesine yönelik sektör olarak acil çözüm bulunmasını talep ediyoruz.”
Poşet üreticisi Özgünen Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Özer de tehlikenin sadece poşet veya streç üretimiyle ilgili olmadığını, yerli üretim ve istihdamın korunmaması halinde poşet, streç film gibi ürünlerin dışında diğer bazı ürünlerle ilgili de bu tür haksız rekabet ortamının oluşabileceği uyarısında bulundu.