Taşımacılık sektöründe yeni nesil paketleme çözümleri
Henüz çok yeni, kurumsal, bireysel müşterilere ve tüketicilere paketleme, nakliye ve sigortalama hizmetlerini bir arada sunan, Türkiye çapında “bayilik” sistemi ile hizmet veren bir franchising ağı olan PSC International Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Cem Tezer ile yeni nesil paketleme sistemlerini konuştuk. Türkiye’de alışılmışın dışında garantili paketleme yapıp gönderen tek firma olduklarını belirten Tezer, “Her şeyi paketler, her yere göndeririz” sloganıyla yola çıktıklarını ve bu alanda hızla büyüdüklerini açıkladı. Sizleri Türkiye için bu yeni oluşumun detaylarıyla baş başa bırakıyoruz.
Firmanız hakkında bilgi alabilir miyiz, firma ne zaman kuruldu?
PSC International genç bir firmadır. Resmi olarak 2010 yılında 6 iş adamı biraraya gelmiş ve şirket kurulmuştur. Ortakların beşi yabancı olmakla birlikte tek Türk olarak kurucu ortaklar arasında yer alıyorum. Tunus, Suudi Arabistan, İngiltere, İsviçre ve Fransa olmak üzere dünyanın dört bir yanından ortaklarların biraraya gelmesi ile 2010 yılında İstanbul merkezli bir şirket olarak kurulduk. 2010 yılından beri faaliyetlerimize her geçen gün güçlenerek devam ediyoruz.
Ne tür bir ihtiyaçtan yola çıkarak böyle bir şirket kurma gereği duydunuz?
Aslında bu firmanın kuruluş hikâyesi oldukça enteresan. Şirket kurucu ortaklarımızdan Andrew Smith’in tamamen kişisel bir ihtiyacından yola çıkmıştır. Andrew Simith’in 2004 yılında İstanbul’dan İzmir’e elektronik müzik seti gönderi yapma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yaklaşık 9 ay bu elektronik müzik setini bir arkadaşının deposunda bekletmek zorunda kalmış. Çünkü lojistik sektöründe paketleme, koruma, gönderi ve sigortalama ihtiyacını giderecek hiçbir model, şirket mevcut değil. 9 ayın ardından bir arkadaşının arabasının bagajında bu elektronik müzik seti İstanbul’dan İzmir’e gitmiş. Ardından Ortadoğu’daki görevleri esnasında uluslararası ülkelere giderken, bir uçak seyahatinde, koruyucu paketleme, gönderi ve sigortalama ile ilgili modellerin dünyada var olduğunu ve bunu yaklaşık 30 yılı aşkın bir süredir başarıyla uyguladığını anlatan bir şirket reklâmından esinlenerek bu model hakkında düşünmeye başlamış. Avrupa, Uzakdoğu, Amerika gibi bölgelerde bu model farklı versiyonlarda uygulanıyorken, Ortadoğu, Eski Türkî Cumhuriyetleri, Rusya eksenindeki bölgelerde böyle bir modelin var olmadığını görmüş. Türkiye’de bu modeli uygulayabilir miyiz diye düşünüp araştırmalar yapmaya başlamış. Sonra Andrew’le bir araya gelip beraberce bir şey yapabilir miyiz konusunu düşünüp araştırmaya başladık. Türkiye’de bir müşteri araştırmaları yaptırdık. Müşteri araştırmaları sonucunda üç temel sonuç ortaya çıktı. Birincisi kargo, kurye lojistik sektöründe paketleme sorumluluğu kimse tarafından alınmıyor. Kimse paketleme yapmıyor. Paketlenmiş ürünlerin taşıması yapılıyor. İkinci çıktı, ürünlerin sigortalanması konusunda müşteriler tarafından çok ciddi tereddütler mevcut. Taşınma esnasında hasar gören ürünlerin taşıyıcı şirketler tarafından bir geri dönüş, hasarını karşılama gibi bir sorumluluklarının olmadığını, daha doğrusu hasarını karşılayacak bir muhatap bulamadıklarını öğrendik. Üçüncüsü ise koruyucu paketleme hizmetine müşterilerin ekstra bir ücret ödemeye hazıroldukları idi.
Aslında kişisel bir ihtiyaçtan yola çıkıp yıllar sonra Türkiye’de bu ihtiyaç nedir diye bir araştırma yaptığımızda ciddi bir koruyucu paketleme ihiyacı olduğu ortaya çıktı.
Türkiye’de verdiğiniz hizmetin başka bir örneği var mı?
Türkiye’de bu anlamda hizmet veren tek firmayız. Başka bir örneğimiz yok ancak az önce de bahsettiğim gibi Avrupa ülkelerinde, Amerika ve Uzakdoğu’da örnekleri mevcut.
Sunduğunuz hizmetler nelerdir?
Biz lojistik sektörüne baktığımızda tek ve ilk şirket olarak paketleme sorumluluğunu da alan bir şirketiz. Bunun sorumluluğu alırken de hem gönderisini, hem sigortasını da yapma kabiliyetine sahibiz. Bu model müşteriye hasar risklerine karşı koli içi koruyucu paketlemeyi sunuyor. Müşterinin göndereceği ürünün hızına, önemine ve maliyetine göre değişik gönderi alternatiflerini sunabiliyoruz. Değerli bir ürün ise de sigortalamasını yapıyoruz. Özel sigortalama sistemimiz müşterilerimizin talebine bağlı. Sigortalama yapmasa bile belli bir limite kadar ürünlerimiz %100 korumalı olarak taşınıyor. Yine bunu sektörde hiç kimse bu şekilde uygulamıyor. Bildiğimiz kargo şirketlerinin sadece taşıma sürecini kapsayan sigortalama sistemleri var. Biz müşteriden ürünü teslim aldıktan itibaren korumayı ve sigortayı %100 sağlamaya başlıyoruz.
Çözüm ortaklarınız kimlerden ve hangi sektör firmalarından oluşuyor?
Koruyucu paketleme özel bir ihtisas alanıdır. Bu alanda dünyada rüştünü ispatlamış global şirketler var. STOROpack bu firmalardan biri. Dünya liginde ilk ikide yer alıyor. Avrupa’da birinci dünyada ikinci sırada yer alan bir Alman şirketi. Biz STOROPack’in tek yetkili Türkiye ve Ortadoğu distribütörüyüz. STOROpack’in ürettiği paketleme sistemleri ve teknolojilerini hem şubelerimizde hem de müşterilerimizin üretim ve dağıtım tesislerinde makinelerin kiralanması ve kullanılmasını sağlıyoruz. STOROpack bize havayastığı, köpük ve kağıt teknolojilerini sunuyor.
Soğuk zincir konusunda da Deisko ile işbirliği içersindeyiz.
Yine elektronik, telekomünikasyon sektöründe koruyucu paketleme konusunda uzman kilitli karton koli segmentinde EmbaProtec ve HANS KOLB firmalarıyla iş ortaklıklarımız var. Her iki firma da Alman firması olup global ölçekte hizmet veren firmalardır. Onların da Türkiye temsilciliğini yapıyoruz.
Türkiye pazarına bakacak olursak da Dekolit, Desi, Rekorpack gibi yine özellikli ürün üreten iş ortaklarımızla çalışıyoruz.
Satış öncesi ve satış sonrası hizmet ağınızdan bahseder misiniz?
Aslında müşteriyi biz buluyoruz. Sektörü incelediğimiz zaman öncelikli sektörlerimiz var. Bunlar aydınlatma, seramik, tarihi eser, antika, otomotiv, otomotiv yedek parça, telekomünikasyon gibi hasar riski yüksek olan sektörlerdir. Bu sektörlerdeki önde gelen şirketleri direk olarak ziyaret ediyoruz. İlk ziyaretimiz esnasında satış ekibimizle firmalara özel detaylı bir ihtiyaç analizi yapıyoruz. Bu ihtiyaç analizinden yola çıkarak bir maliyet analiz formatımızla müşteriden aldığımız verileri hesaplıyoruz. Sonunda müşterimize uygun hangi paketleme teknolojisini kullanacağımıza birkaç alternatifle birlikte çözüm sunumunu yapıyor ve müşterimizin karar vermesini sağlıyoruz. Buradaki temel nokta mevcut maliyetlerin azaltılmasıdır. Çünkü paketlemenin sadece bir malzeme maliyeti değil personel, stoklama, sevkıyat gibi maliyetleri de mevcut. Yani koli içi, koli dışı gibi kolinin etrafında dönen gizli maliyet kalemleri var. Bu maliyetleri en aza indirecek çözüm önerisini opsiyonlu olarak müşterilerimize sunuyoruz. Yani kâğıt teknolojisi, köpük teknolojisi gibi seçenekler sunarak müşteriyi bilgilendiriyoruz. Bunu da tamamen nümerik rakamlara dayalı gerçekten bilimsel bir analizin sonucunda müşterilerimize sunuyoruz.
Satış sonrasında ise müşterilerimizi rutin olarak ziyaret ediyoruz. Paketleme süreçlerinde kurduğumuz sistemlerin gerçek anlamda müşteriye ne gibi avantajlar sağladığını aylık olarak kontrol ediyoruz. Müşterilerimizle aylık değerlendirme toplantıları yapıyoruz. Burada da gerçekten fayda sağlandı mı bunun ölçümlemesini yapıyoruz. Bakım onarım süreçlerimiz zaten standart. Eğer müşteri için bir makine kurmamız gerektiyse aylık olarak rutin bakım ve onarım servislerimizi sağlıyoruz.
Yılda kaç adet gönderi yapıyorsunuz? Şu anda mevcut kaç şubeniz var?
Şuanda mevcut Türkiye’de 30’a yakın ilde 62 şubemiz var. Üç yıl gibi kısa bir sürede bu yüksek gelişimi gösterdik. Şuanda günlük ortalama 500 adet gönderimiz mevcut. Yıllık olarak ifade edecek olursak ortalama 180 binin üzerinde bir gönderimiz oluyor.
2013 yılı sonuna kadar kaç adet şube ve cari büyüklüğe ulaşmayı hedefliyorsunuz?
Dördüncü yıl dönemimizin sonunda 100 civarında bir şube sayısına ulaşmayı hedefliyoruz. Cirosal büyüklük olarak 11.2 milyon TL ciro hedefimiz var.
Franchise şartlarınız nelerdir?
Frenchise bedelimiz 75.000 + KDV’dir. Onun dışında frenchising bir sistem, bir paket, sistemin içinde dahil olmak için 5 haftalık çok ciddi bir eğitim sürecinden geçiliyor. Bayilerimize kurumsal kimlik ve tasarım konusunda destek veriyoruz. Eğitimlerimiz hem sınıf içi hem de saha da müşteri ziyaretleri sırasında uygulamalı olarak gerçekleştiriliyor. Bayilerimiz ilk 16 haftada 5 haftalık bir eğitim sürecinden geçiyor. Bunun %70’i müşteri ziyaretlerinden oluşuyor. Müşteride sunum yapmak, ihtiyaç belirleme analizleri, maliyet analizlerini yapıp çalıştırmak, çözüm sunumunu gerçekleştirmek ve tüm bunların müşteriye sunulması konusunda eğitmenlerimiz tarafından sürekli koçluk veriyoruz. Bunun dışında satış ekibimizin şube başına bir takım müşteri hedefleri var. İki Marmara, bir Ankara, bir İzmir bir de Adana’da olmak üzere Türkiye genelinde 5 bölgede çalışan satış müdürümüz bulunuyor. Bu arkadaşlarımız bölgesel olarak satış hedefi koyarlar ve her şubeye ayda en az iki müşteri kazandıracak şekilde hedefleme yaparlar. Yani bayilerimize bir de böyle bir destek sağlıyoruz.
Türkiye pazarının büyüklüğü hangi aşamadadır. Siz PSC International olarak piyasadaki konumunuzu nasıl buluyorsunuz? Pazar geliştirme faaliyetleriniz nelerdir?
Yaptığımız pazar araştırması ve hesaplamalarımıza göre yılda taşımacılıktan kaynaklanan hasar bedeli 100 milyon Euro. Buna geri dönen ürünlerin tekrar üretilmesini, kalite sürecince yaşanan aksamaları ve müşteri memnuniyetsizliği gibi katsayılarla hesaplarsanız 300–350 milyon Euro’luk bir hasar maliyeti ortaya çıkıyor. Bizim hedefimiz bu pazardır. PSC International olarak iddiamız koruyucu paketleme ve uygun gönderi ile bu hasarları minimize etmek hatta yok etmektir. Yani Türkiye pazarının tamamı hedef kitlemiz içindedir diyebiliriz.
Piyasadaki konumumuza gelecek olursak yeni nesil paketleme sistemleri ve çözüm önerileri ile Türkiye’de klasik anlamda paketleme malzemelerini ön planda tutmuyoruz. Bu tür paketleme sistemlerine yeni nesil paketleme çözümleri diyoruz çünkü bu bir ambalaj malzemesi değildir, koruyucu paketleme sağlar. Yani ürünü, hasarlanmalara, titreşime ve darbelere karşı korur.
Sözünü ettiğiniz bu pazarın ne kadarına ulaştınız?
Henüz pazarın tamamına ulaşmış değiliz ancak bizim en büyük gücümüz şubelerimiz aracılığıyla da pazarın neredeyse tamamına rahatlıkla ulaşabilme kabiliyetimizin olmasıdır. Örneğin dünyadaki teknolojileri Türkiye’ye getiren toptancılar gibi yeni rakiplerimiz oluşuyor. Ancak hiçbirinin bu şekilde bir bayi ağı bulunmuyor. PSC International olarak en büyük gücümüz bayi ağımızdır ve Türkiye’nin her yerine bu bütünleşik hizmeti verebilme kabiliyetimizdir. Biz o yüzden ulusal bazda kurumsal olan bankalara, yine ulusal ve uluslar arası anlamda kendini kanıtlamış elektronik ve beyaz eşya firmalarına da hizmet verebiliyoruz. Örneğin Vestel’in 300 civarındaki toplama merkezlerinden ürünlerini toplayıp paketleyip depolarına gönderme kabiliyetimiz var. Başka bir şirketin böyle bir kabiliyeti yok. Genellikle çalışmalarını yaptığımız projelerin de ürünlerini sıfır hasarla istenilen bölgelere transferini sağlıyoruz. Bu tip bütünleşik hizmetlerimizi tüm Türkiye’de uygulama ve yönetme imkânına sahibiz. Pazardaki en büyük avantajımız budur. Pazar geliştirme faaliyetlerimizin başında daha çok müşteriyle birebir görüşmeler geliyor. Bir database oluşturuyoruz. Tabiî ki sektörel dernek ve kuruluşlar, ticaret odalarıyla da işbirliği içersindeyiz. Bunların yanı sıra fuar ziyaretleri ve katılımları yaparak fuarlardan datalar topluyoruz.
Güvenli paketleme dendiği zaman ilk önce insanın aklına daha çok elektronik aletler geliyor. Öncelikli gönderi yaptığınız ürünler hangileridir?
Kendi kişisel ihtiyaçlarınızdan düşünün her insanın evinde en az bir parça değerli, kırılabilir, paketlenmesi zor, biçimsiz eşyası olabilir. Eski bir radyo, antika değeri taşıyan bir vazo, televizyon, cam eşyalar gibi hayatımızın her alanında kullanabileceğimiz kırılabilecek eşyalar potansiyel olarak tamamını kapsar. İlk olarak elektronik malzemelerin akla gelmesi doğal ve zaten pazarın çoğunluğunu da elektronik kapsıyor çünkü elektronikte daha çok hasar riski yüksek. Aydınlatma, otomotiv yedek parça, telekomünikasyon, antika eşyalarda da oldukça fazla talep oluyor. Özellikle antikalar taşıması özel bir uzmanlık gerektiriyor. Antika eşya taşımacılığında konusunda yaptığımız birçok proje var.
Bireysel olarak da gönderi yapıyor musunuz yoksa yalnızca bu şekilde kurumlara mı çalışıyorsunuz?
Elbette bireysel olarak da gönderi yapabiliyoruz. İster evden teslim alarak, ister şubeye getirerek müşterilerimiz nasıl iletmek isterlerse o şekilde teslim alabiliyoruz. Ürünü evden teslim aldığımız zamanlarda şubeye kadar ürünlerin hasar görmemesi için özel donanımlı araçlar kullanıyoruz. Teslim alınan yerde ara paketleme yapıp, bunu büyük bir titizlikle koruma altında şubeye kadar getiriyoruz. Malzemeler şubede koruma paketlemesi yapılarak gönderime çıkıyor.
Önümüzdeki 5 yıl içinde gelmeyi hedeflediğiniz nokta nedir?
2013 yılından yola çıkıp 2017-2018’e doğru gidecek olursak, Türkiye’de yaklaşık 300’e yakın şube öngörüyoruz. Stratejik olarak bölgesel bir model olma hedefimiz var. Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türkî Cumhuriyetleri ve Rusya’da faal olan bir model haline gelmeyi hedefliyoruz.
Ambalaj konusunda PSC International firmasını diğer firmalardan ayıran özellikler nelerdir?
Biz yeni nesil koruyucu paketleme teknolojilerini getiriyoruz. Dünya genelinde global olarak isim yapmış dünyanın hemen hemen her ülkesinde var olan teknoloji sistemlerini paketleme teknolojilerini Türkiye’ye getiriyoruz. İş ve çözüm ortaklıklarımız hep bu yönde gelişiyor.
Ürünleri paketlerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Her ürünün farklı paketleme teknolojisi var. Farklı paketleme ve korunma özelliği var. Yani bir cam ya da döküm yedek parçayı aynı yöntemle paketlemiyoruz. Köpük sistemleri, kağıt sistemleri ve hava yastığı sistemlerini her ürünün özelliğine göre kullanma kabiliyetine sahibiz.
Yurt dışı gönderileriniz toplam gönderilerinizin ne kadarını kapsıyor?
Toplam satışımızda yurt dışı gönderilerimizin payı %60’dır. Bu da yine ihracata dayalı bir büyümenin gerçekleştiğinin göstergesidir. İhracata giden ürünlerde koruyucu paketleme yöntemlerini çok daha sıklıkla kullanıyoruz. Avrupa ülkelerinin özellikle uluslar arası firmaların belirli bir paketleme sistemleri mevcut. Özellikle geri dönüşümlü ürünler anlamında kağıt ve hava yastıkları doğada çözünür ve geri dönüşümlü ürünler olarak Avrupa ve dünya standartlarına uygun ürünler olarak öne çıkıyor. Yine kimyasal köpükler de doğada çözünür ve geri dönüşümlü bir üründür.
Yaptığınız taşımayla ilgili kalite belgesi ya da sertifikalarınız mevcut mu?
İSO 9001 sertifikasyonu için çalışmalarımıza başladık. PSC International olarak sertifikasyon alma hedefimiz var. 2014 yılında bu sertifikasyonu alacağız. Ancak global şirketlerle çalıştığımız için onların zaten kalite ve ürün sertifikasyonları mevcut.
Sizce Türkiye’de sektörle ilgili ne türlü çalışmalar yapılmalı? Siz firma olarak bu süreç için neler yapıyorsunuz?
Biz özellikle ihracata dayalı büyümeyi öngören Türkiye’de 2023 Türkiye’sinde 500 milyar dolar ihracat hedefi olan koruyucu paketlemenin, ürünü koruyarak, hasarsız göndermenin özellikle ihracat bazlı büyümeyi hedefleyen bir ülkede bir katma değer olacağına inanıyoruz. Bunun gelişerek devam edeceğini düşünüyoruz. Çünkü dünya pazarlarına ürün gönderirken tek parça halinde hasarsız göndermek durumundasınız. Artık hiçbir global şirket hata kabul etmiyor. Hataların bedelleri de oldukça yüksek oluyor. Bunları minimize etme, hatta yok etme anlamında katma değerli hizmet ve servislerimizi geliştirerek sunmaya devam edeceğiz.
Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Hasarlanmanın çok yoğun yaşandığı Türkiye’deki taşıma sektöründe katma değerli hizmet ve servislerimizle bu hasarları minimize etme, yok etme amacındayız. Kişisel veya kurumsal değerli, kırılabilir, biçimsiz, paketlenmesi zor her türlü ürününüzü PSC modeliyle koruma altına alıp güvenle dünyanın her yerine gönderebilirsiniz.
Sloganımız da söylediğimiz gibi “Her Şeyi PAKETLER, Her Yere GÖNDERİRİZ”
Cem Tezer
PSC International Yönetim Kurulu Üyesi