Sunday, Nov 24th

Last updateWed, 13 Nov 2024 8am

You are here: Home Technology Haberler

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

Bonfilet ürünlerinde dünyada trend olan ambalajlama teknolojilerini kullanıyor

Kırmızı et, mikrobiyolojik olarak çabuk bozulabilen bir gıda ürünü. Özellikle yaz aylarında artan hava sıcaklıkları, kırmızı etin saklama koşullarını daha da zorlaştırıyor. Bu anlamda el değmeden üretilen paketlenmiş et ürünleri tüketiciye daha çok güven veriyor. Geleneksel kasaplık anlayışını inovasyonla birleştiren ve Türkiye’yi paketlenmiş kırmızı et ürünleri ile tanıştıran Bonfilet’in COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş, kırmızı etin yaz aylarında da gönül rahatlığıyla tüketilmesi için tüm ürünlerinde titizlikle uyguladıkları ambalajlama teknolojilerini tüketiciyle paylaşıyor.

Türkiye’nin AB normlarındaki et üretim tesisine sahip olan Bonfilet, otomasyona dayalı kapsamlı üretim modeliyle güvenli kırmızı eti tüketicisiyle buluşturuyor. Üretim süreçlerinin tamamının, alanında uzman veteriner hekimler ve gıda mühendisleri tarafından sürekli denetim altında tutulan Bonfilet ürünlerinin, üretim aşamasından raflarda yerini alana kadar geçen sürede tüm detaylarıyla dikkatlice ele alındığı belirtiliyor. Yaz aylarında kırmızı et tüketiminde özellikle hassas olunması gerektiğini vurgulayan Bonfilet’in COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş “Türkiye’nin AB normlarındaki ilk et üretim tesisi olan Bonfilet Et Üretim Tesisleri’nde; Spiral Freezer, MAP, Vakum ve SkinPack gibi dünyada trend olan son ambalajlama teknoloji sistemlerini kullanıyoruz. Ürünlerimizin hammadde evresinden paketlenmesine, ambalajlanıp soğuk zincirin korunduğu lojistik sevkiyatına kadar tüm aşamalarında teknolojiden yüksek oranda faydalanıyoruz” ifadelerinde bulunuyor.

Polinas Sıfır Atık Belgesi almaya hak kazandı

Yıldız Holding bünyesinde faaliyet gösteren ambalaj sektörünün öncü şirketi Polinas, üretim yaptığı üç farklı lokasyondaki tüm tesisleri için ‘Sıfır Atık Belgesi’ almayı başardı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, kendi tesislerinde sıfır atık yönetim sistemini kuran ve işleten firmalara verdiği Sıfır Atık belgesi; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesini veya minimize edilmesini, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanması süreçlerini kapsıyor. Sürdürülebilirlik konusunda önemli çalışmalara imza atan Polinas, 190 bin m2 alanda kurulu üç ayrı lokasyonunda yer alan tüm tesisleri için almaya hak kazandığı Sıfır Atık Belgesi ile çevreye duyarlı üretim konusunda ambalaj sektöründe önemli bir farkındalık oluşmasına da katkı sağlayacak. 

Önaldı: “Çevreye saygılı bir anlayışla büyüyoruz” 

‘İsrafsız şirket’ olma hedefi doğrultusunda, sürdürülebilirlik projelerine büyük önem verdiklerini söyleyen Polinas CEO’su Faik Önaldı, “Faaliyetlerimizin her aşamasında çevreye saygılı bir üretim anlayışını benimsiyoruz. Son yıllarda Polinas’ta tesislerimizden çıkan toplam atıklarımızın azaltılması amacıyla geliştirdiğimiz projelerle geri dönüşüme önemli katkılar sağladık. Şimdi de üç ayrı lokasyondaki tesislerimiz için Sıfır Atık Belgesi almaya hak kazanarak, sürdürülebilirlik konusundaki projelerimize aralıksız devam ediyoruz” dedi. 

Esnek üretim, yapay zekâ ve cobot’larla sağlanabilir

Covid-19 pandemisiyle birlikte üretimde esneklik ve sürdürülebilirlik her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Bunu fark eden üreticiler insandan bağımsız, kesintisiz üretimin çıkış kapısı yapay zekâ ve otomasyona yöneliyor. Yapay zekâ ve otomasyon temelinin cobot’lara dayandırılması gerektiğini vurgulayan Universal Robots Türkiye ve MEA Ülke Müdürü Kandan Özgür Gök, yapay zekâ ve nesnelerin internetine entegre olabilen cobot’ların önemine değinerek, kesintisiz ve verimli bir üretim için atılması gereken adımları açıkladı. 

Pandemi döneminde üretimin kesintiler yaşadığını ya da tümüyle durduğunu belirten Gök, cobot’ların bugün birçok sektörde insanlarla yan yana çalışarak kesintisiz üretimde yer aldığını, yapay zekâ ve otomasyon temelli gelecek üretimin de cobot’lara dayandırılması gerektiğini söyledi.

“Yüzde 500’e varan verim artışı sağlanabilir”

Üretimde esnekliğin, yapay zekâ ve otomasyonla sağlanabileceğini savunan Gök, “Dünyanın birçok ülkesinde tamamen insana dayalı üretim modeli yerini robot ve yapay zekâlı üretime bırakıyor. Hammaddenin fabrikaya gelişinden son ürüne kadar tüm süreçler yine otomasyonla sürdürülüyor. Böylece üretimde insan hatası ya da duygularına bağlı aksamaların da önüne geçiliyor. Endüstri 4.0’ın da temeli olan modelde; yapay zekâ ve otomasyon sistemleriyle entegre olabilen, kamera, sensör ve özel yazılımlarla üretim ya da sürece özel eklentiler yapılabilen cobot’ları da dahil ederek üretimde yeni bir döneme geçebiliriz. Her zaman yüksek hassasiyet ve kalitede çalışan cobot’larla üretimde yüzde 500’e varan verim artışları sağlayabiliriz” diye konuştu.        

“Üretiminin Endüstri 4.0’a geçişindeki en önemli koz olabilir”

Cobot’ların son derece kolay kurulduğunu ve yeni bir görev için kolayca programlanabildiğini de aktaran Gök, “Cobot’lar geleneksel endüstriyel robotların aksine son derece az bir alanda çalışabiliyor, birçok yeni teknoloji ve entegrasyona izin veriyor. Bu da yeni taleplerin yeni bir yatırıma gerek kalmaksızın tüm süreçlerin yönetilmesine imkân tanıyor. Yine geleneksel robotlara kıyasla yapay zekâ, nesnelerin interneti ve otomasyona hızlı bir geçişe zemin hazırlıyor. Tüm bu özellikleriyle cobot’lar, ülkemiz üretiminin Endüstri 4.0’a geçişindeki en önemli koz olabilir. Bu kozu kritik sektör ve sanayilerde kullanarak Türkiye’yi üretimde merkez üssüne dönüştürebiliriz” dedi. 

Üretim ve hizmet alanında da çalışabiliyor

Cobot’lar üretim ya da hizmet fark etmeksizin tüm sektörlerde yüksek hassasiyet ve titizlikle çalışabiliyor. Salgınla artan hijyen hassasiyetinde de büyük katkılar sağlıyor. Gıda, sağlık ve ilaç sanayisi gibi hijyenin son derece kritik olduğu sektörlerde bulaş riskini sıfırlıyor. Tak çalıştır üretime başla konseptiyle üretimde kurulum kesintilerini de en aza indiren cobot’lar, 15 ve 17 güvenlik seviyesiyle insanlarla yan yana ve güvenle çalışabiliyor.

Uras Holding’ten 15 Milyon Euro’luk yatırım hamlesi

Uras Holding, Türk kimya sanayinin teknoloji tedarikçilerinden olan GEA Türkiye’nin teknolojik alt yapı desteğiyle Tekirdağ Ergene’de toz polimer üretim tesisi yatırımı gerçekleştiriyor. Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulacak tesis yaklaşık 17.000 m2’lik bir alanda üretim yapacak. Tesiste ağırlıklı olarak yapı kimyasalları sektöründe kullanılan ve önemli ithalat kalemlerinden biri olan toz polimer üretimi gerçekleştirilecek.

Uras Holding, 20 yılı aşkın süredir bünyesindeki şirketler aracılığıyla kimya sektörü ve tekstil boyaları/kimyasalları sektöründe üretim gerçekleştiriyor. Dünyanın önde gelen tekstil üreticileriyle çalışan Holding kendi boyalarını, hammaddelerini ve bağlayıcılarını üreten az sayıdaki üreticiden biri.  

Uras Holding, proje alt yapısı GEA Türkiye tarafından hayata geçirilecek toz polimer tesisi için yaklaşık 15 Milyon Euro tutarında bir yatırım öngörüyor. Özellikle inşaat sektörü yapı kimyasalları sektöründe önemli bir girdi olan toz polimer üretimine yapılacak bu yatırımla birlikte, ithal ürünlere alternatif yüksek kaliteli yerli üretim alternatifi sunulacak. Dışa bağımlılık azaltılarak orta vadede ihracata geçilmesi hedefleniyor.

Tesisin altyapı çalışmalarının başlaması nedeniyle Uras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özavşar ve GEA Türkiye Sıvı ve Toz Teknolojileri Bölüm Başkanı Burak Pabuçcuoğlu’nun katılımıyla bir imza töreni düzenlendi. Törende konuşan Uras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özavşar, GEA Türkiye’nin teknolojik alt yapı desteğiyle, toz polimer gibi özellikle inşaat sektörü açısından kritik önem taşıyan bir malzemenin yerli ve üstün kaliteli üretimini gerçekleştirecek bir tesisi hayata geçirmenin gururunu yaşadıklarını belirtti. Özavşar, Uras Holding’in büyümesine önemli bir katkı sağlamanın yanı sıra yakın gelecekte önemli bir ihracat kalemine dönüşmesini de hedefledikleri toz polimer tesisi yatırımının açılacak istihdam olanaklarıyla da ekonomiye katkıda bulunacağını belirtti.

GEA Türkiye Sıvı ve Toz Teknolojileri Bölüm Başkanı Burak Pabuççuoğlu, Uras Kimya ile yeni bir “Spray Dryer” püskürtmeli kurutucu tesisi kurulum anlaşması yapmaktan çok memnun olduklarını belirtti. 

GEA Niro dizaynı püskürtmeli kurutucu tesisleri, teknolojik üstünlükleri nedeni ile kimya sanayinde özellikle tercih ediliyor. 

Haziran 2021’de inşaatına başlanacak tesisin Haziran 2022’de tamamlanması planlanıyor.

Atık ithalatını 3-4 yıl içerisinde sıfıra indirmeliyiz

Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, son günlerde gündeme gelen atık ithalatı ile ilgili net bir değerlendirmede bulundu: “Tıpkı Çin’in yaptığı gibi atıkların ithalatını kademeli olarak azaltıp, 3-4 yıl içinde sıfıra indirmeliyiz.”

Türkiye’nin atık ithalatında Avrupa’nın ilk sırasında yer alması gündemdeki yerini koruyor. Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD), konuyla ilgili bir açıklamada bulundu. ASD Başkanı Zeki Sarıbekir’e göre geri dönüşüm sektörünün geliştirilmesi için bu konuda herkesin bilinçlenmesi gerekiyor. Atıklar kaynağında ayrı biriktirilerek ve yerel yönetimler tarafından ayrı ayrı toplanarak kaliteli geri dönüşüm sağlanabilir.

“Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, döngüsel ekonomi ve yeşil mutabakat ana gündemimiz”

Atıkların yerel yönetimler denetiminde ayrı ayrı toplanması gerektiğini ifade eden ASD Başkanı Zeki Sarıbekir konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, döngüsel ekonomi ve yeşil mutabakat konuları ana gündemimiz olmalı. Türkiye’nin itibarı için bu konular büyük önem taşıyor. Sürdürebilir kalkınma hedefleri kapsamında bizim için en önemli olan nokta ‘Sorumlu tüketim ve üretim’ konusu. Ülke olarak üretim ve tüketim döngüsünde bu çerçevede yol almalıyız. Türkiye, AB ülkelerin atıklarını en fazla ithal eden ülke olamaz, olmamalı. Karbon ayak izi, döngüsel ekonomi ve yeşil mutabakat yenidünya düzeninde belirleyici unsurlar olacak. İhracat, üretim ve istihdam odaklı çalışan ambalaj sektörü olarak bu duruma şiddetle karşı çıkıyoruz. Bu durum, Türkiye’nin toplam ihracatını da olumsuz etkileyebilir” ifadelerini kullandı. 

Avrupa’ya ihracatta kilit nokta: Yeşil Mutabakat

Ambalaj üretiminde 'Sürdürülebilirlik' ve 'Çevre' faktörlerinin belirleyici olduğunun altını çizen Zeki Sarıbekir şu ifadelerde bulundu: “Ülke ekonomisine ve çevreye katkıda bulunmak için ambalajın geri dönüşümü oldukça önemli. Ambalajlar çöp değildir, aksine ekonomi yaratan malzemelerdir. Üretimimizde girdi olan geri dönüştürülmüş plastiği de ithal ediyoruz. Ülkemizin geri dönüşüm altyapısını kuvvetlendirerek söz konusu ithalatı zaman içerisinde sıfıra indirmeliyiz.  Kendi atıklarımızın dönüştürülmesi ekonomimize büyük katkı sağlar. Diğer yandan sürdürülebilir bir çevre için Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal), Döngüsel Ekonomi ve Geri Dönüşüm vizyonunu gündemimizde tutuyoruz. Avrupa Birliği de 2050’de iklim nötr hedefi çerçevesinde Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı kademeli olarak hayata geçirmeyi hedefliyor. ASD olarak bizler de karbonsuz ekonomiye geçiş sürecini yakından takip edecek, üzerimize düşenleri yerine getirerek elimizden gelen desteği önümüzdeki dönemde de sektörümüze sunmayı sürdüreceğiz.”

Clariant, otomotiv endüstrisinde renk trendi öngörülerini açıkladı

Clariant dünyanın ilk sanal Otomobil Renk Yapılandırıcısını tanıttı. Yenilik, Otomotiv Tasarım Tonları 2025 Trend Kitapçığı eşliğinde duyuruldu.

İki yılda bir yayınlanan Trend Kitapçığı’nın bu sene ilk kez interaktif dijital bir versiyonunun da mevcut olduğu belirtildi. Küreselleşme sayesinde 20 yıl öncesine nazaran renk tercihlerinin dünya çapında tek tip bir hal aldığını gözler önüne seren Trend Kitapçığı, kesintisiz 10 yıldır göz bebeği olan beyaz renginin 2020 yılında da ‘en çok tercih edilen renk’ unvanını koruduğunu ortaya koydu. Kitapçıktaki bir başka veriye göre ise COVID-19 etkisiyle insanlar daha çok neşe, güzellik ve kültürel paylaşım gibi temaları hatırlatan renklere yönelmeye başladı. 

Clariant Otomotiv Boya Bölümü Teknik Müdürü Bernhard Stengel-Rutkowski konu ile ilgili şunları söyledi: “’Renk kültürle buluşuyor’ temasına odaklanan 2025 Trend Kitapçığı, renklerin hayatımıza getirdiği ilhamı ve duyguyu keşfetmemize yardımcı oluyor. Çok çeşitli renk gruplarında parlak tonların ve metal efektlerin öne çıkacağını öngörüyoruz.” 

Clariant, öne çıkacak olan bu renk gruplarını ise şu şekilde sıraladı; iş yolculuğu sırasında keyif verecek tonların bulunduğu Her Gün Yenilen, gezegende barışçıl ve sürdürülebilir bir ortak var oluş için nazik renkler içeren Değer-odaklı Kültür, açık görüşlülüğü ve özgüveni ifade eden tonlar içeren Hızlı ve Meraklı, ve çığır açan, kurallara uymayı reddeden cesur renkler içeren Gökkuşağı Köprüsü.

Geleneksel formül bilgisinin sınırlarını zorlayan Clariant'ın organik pigmentleri, yeni teknolojilerin beraberinde getirdiği boya formüllerinde yaşanan güçlüklerden bazılarını çözmeye yardımcı oluyor. 

Bu güçlükler arasında metalik efektli pigmentlerle renkli organik pigmentlerle birleştirildiğinde parlak tonların ortaya çıkması ya da kızılötesi yansımalar kullanılarak koyu renkli araçların otonom araçlarıda bulunan LIDAR güvenlik teknolojisi tarafından nasıl daha iyi algılanabilir hale getirilebileceği gibi başlıklar yer alıyor.

Renkler parmaklarınızın ucunda 

Clariant Trend Kitapçığı’nın sanal versiyonu ile birlikte ilk kez yepyeni online ve interaktif Otomobil Renk Yapılandırıcısı’nı da piyasaya sürüyor. Bu sayede müşterilere otomobil boyama amaçlı 28 yeni trend renk tonundan oluşan bir koleksiyon sunuluyor. 

Konuyla ilgili açıklama yapan Stengel-Rutkowski, “Trend renkler sanal ortamda seçilerek spor otomobillerden aile boyu panelvanlara kadar farklı otomobil modellerine uygulanabiliyor. Ayrıca bunları nötr manzara, gün batımı, kent manzarası veya kızılötesi görüş gibi çok farklı ortam şartlarında da görüntülenebiliyor. Bu görüntülemeyi mümkün kılmak için Clariant olarak boyalı bir paneli taradıktan sonra buradan elde edilen verileri görselleştirme yazılımına uygun olacak bir formata çevirdik. Otomobil Renk Yapılandırıcısı ayrıca, kullanıcıların kişisel verilerini paylaşmalarına gerek olmadan, en sevdikleri renkleri kişisel bir broşürde toplamalarına olanak sağlıyor.” 

Otomobil Renk Yapılandırıcısı’nı kullanıma sunan Clariant pigment ve renk formülleri alanındaki uzmanlığını kullanıp trendlerin peşine düşerek elde ettiği tonları dijital ortama taşıdı. Clariant’ın organik Otomotiv Boyası pigmentleri serisini, özellikle de öne çıkan Hostaperm® Kahverengi HFR 01, Hostaperm Mavi BT-729-D ve Hostaperm Mavi BT-728-D tonlarının yeni altın rengi, turuncu, kırmızı ve siyah efekt pigmentleriyle nasıl sinerji oluşturduğunu dijital ortamda mümkün. 

FANUC’tan İTÜ öğrencilerine yönelik vaka çalışması etkinliği

Etkinlikte FANUC robotlu üretim hatlarına yönelik 5 farklı problem, gruplar halindeki öğrencilerin çözümüne sunuldu.

Dünya genelinde 650 bini aşkın endüstriyel robot ve 25 milyonun üzerinde toplam ürün kurulumuyla sektörün önemli otomasyon üreticilerinden olan FANUC, 2 Mayıs 2021 tarihinde İTÜ OTOKON (Kontrol ve Otomasyon) Kulübü ile bir vaka çalışması gerçekleştirdi. Etkinliğe başvuran öğrenciler arasından 30 kişinin katıldığı çalışmada FANUC Türkiye Uygulama Mühendisi Emre Bekler, FANUC teknolojileri hakkında bir sunum yaptı. Ardından FANUC robotlu üretim hatlarına yönelik 5 ayrı problem, gruplar halindeki öğrencilere sunuldu. Sonrasında önceden hazırlanan bir ROBOGUIDE simülasyon hücresi ve uygulama videoları ile var olan robotlu üretim hattını iyileştirme konusunda çalışmalar talep edildi. İyileştirmelere örnek olarak da robot modeli seçimi, yerleşimi, kapasite seçimi, cycle time, makine besleme uygulamaları gibi konular yer aldı. Sorunun çözümü için en başarılı yöntemi uygulayan öğrenci grubu 1350€ değerinde FANUC Akademi sertifikalı robot programlama eğitimine hak kazandı.

“Sahada karşılaşılan konuları öğrencilerle buluşturmayı hedefliyoruz”

İTÜ OTOKON Kulübü’nün düzenlediği etkinlikleri yakından takip ettiklerini belirten FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Alper Yiğit, beyin fırtınası gerçekleştirilebilen vaka çalışmalarının öğrencilere faydalı olduğunu söyledi. Yiğit, sözlerine şöyle devam etti: “Öğrenciler problemlere cevap bulmak için çalışırken, bir yandan da sahadaki gerçek sorunlara şimdiden çözüm üretme fırsatı yakaladı. Bu etkinliğin bir diğer önemli noktası ise uyum içerisinde birden fazla probleme yönelik çözüm üretmek, hemfikir olmak ve bunu da bir sunuma dökerek ekip sözcüsü aracılığıyla profesyonellere anlatmak. Bu mini yarışma sonucunda kısa sürede en iyi çözümü getiren ekip, FANUC’un temel seviye robot programlama eğitimi ile hem kendini geliştirme imkanı bulacak hem de bu eğitimin sertifikasını özgeçmişine dahil edecek. FANUC olarak endüstriyel robot uygulamaları alanında mühendislerin sahada sık karşılaştığı ve çözüm getirmek üzere projeler ürettiği konuları öğrencilerle buluşturmaya devam etmeyi hedefliyoruz.”

Abdioğulları İSO 500’de 52 basamak yükseldi

Şirket plastik dokumadan tarımsal ve endüstriyel ambalajlamaya, teknik tarımdan teknik tekstile kadar uzanan geniş bir yelpazede birden fazla sektöre hitap ediyor.

Türkiye’nin en büyük dokunmuş ve örülmüş plastik ambalaj üreticileri arasında yer alan Abdioğulları Plastik ve Ambalaj Sanayi A.Ş, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2020" listesinde 297’nci sırada yerini aldı.

İSO'nun, şirketlerin üretim ve satışlarını dikkate alarak açıkladığı ilk 500 sanayi kuruluşu listesinde 2016'da 448'nci, 2017'de 25 basamak yükselerek 423'ncü, 2018'de 40 basamak yükselerek 383'ncü, 2019'da 34 basamak yükselerek 349’ncu olan şirket bu kez 52 basamak birden yükseldi.

Temelleri 1963 yılında Abdi Sütcü tarafından atılan, her yıl yeni yatırımlarla bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlayan Abdioğulları A.Ş. plastik dokumadan tarımsal ve endüstriyel ambalajlamaya, teknik tarımdan teknik tekstile kadar uzanan geniş bir yelpazede birden fazla sektöre hitap ediyor. Yarım asrı aşan tecrübe ve bilgi birikimini, geleceğe dönük adımlarla büyüyerek devam ettiren şirket günümüzde 4 kardeş tarafından yönetiliyor.

Arburg, 2021 Teknoloji Günlerini iptal etti

Arburg, 7-12 Haziran 2021 tarihleri arasında gerçekleştirmeyi planladığı Teknoloji Günleri etkinliğini iptal etti. Resmi kurumlarla yapılan istişareler ve küresel koronavirüs salgınının hala açıkça görülen olumsuz etkilerinin dikkate alınması gerekliliği iptal kararının alınmasına neden oldu. Alman hükümeti tarafından uygulanan ve “Federal Acil Durum Freni” olarak adlandırılan önlemler, bu karar üzerinde belirleyici bir etkiye sahip oldu. 

Arburg Pazarlamadan Sorumlu Yönetici Ortağı Juliane Hehl, “Etkinliği iptal etmekten büyük üzüntü duyuyoruz, ancak hüküm süren koşullar nedeniyle bu adımı atmaya mecbur kaldık. Son ana kadar, Teknoloji Günleri etkinliğimizi nihayet fiziksel bir ticaret fuarı şeklinde gerçekleştireceğimizi umuyorduk ve bu bağlamda yoğun çalışmalar yürüttük. Etkinliğimizin kendisi başlı başına bir markadır ve tüm plastik dünyasında en büyük kurum içi etkinlik olarak dikkat çekmektedir - dolayısıyla müşterilerimize nihayet kişisel ve fiziksel bir etkinlik deneyimini sağlayabilmek adına gerçekten mümkün olan her şeyi denedik” diye açıklıyor.

Ziyaretçilerin ve çalışanların güvenliği

Bu etkinliği gerçekleştirebilmek için, geleneksel tarihi olan Mart ayından Haziran ayına alınması, süresinin dört günden altı güne uzatılması, oluşturulan Covid uyumlu davet ve ziyaretçi yönetim sistemi, hassaslıkla planlanmış bir hijyen ve virüs test konsepti - tüm bu önlemlerle birlikte, ziyaretçilerin ve çalışanların güvenliği, bu bağlamdaki karar verme sürecinde ön planda yer aldı.

Teknoloji Günleri 2022’yi şimdiden heyecanla bekliyoruz

Juliane Hehl, “Ne yazık ki bu kez böyle oldu. Şu anki durum ne kadar talihsiz olsa da, tüm dünyanın normal etkinliklere ve ticaret fuarlarına yeniden kavuşacağı inancımıza sadık kalıyoruz. Teknoloji Günleri, tüm sektörümüz için bir işaret görevi üstlenebilirdi, dolayısıyla etkinliği organize etmek ve gerçekleştirmek adına her türlü çabayı göstermiş olmamız önemliydi. Bu nedenle tüm plastik dünyasını, Mart 2022 tarihinde Lossburg’da düzenleyeceğimiz etkinliğimize içtenlikle davet ediyoruz!” diyerek sözlerine son verdi.

Hindistan’daki Nissei ASB Eğitim Enstitüsü tescillendi

Nissei ASB Machine Co., Ltd. Japonya merkez ofis Başkanı Junichi Miyasaka, Hindistan’daki üretim alt kuruluşunun (ASB International Pvt. Ltd., “ASBI”) eğitim enstitüsünün Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından “Japon Tarzı Üretim Enstitüsü (JIM)” olarak tescillendiğini, sertifika töreninin 23 Nisan 2021 tarihinde gerçekleştirildiğini duyurdu.

Hint hükümeti tarafından teşvik edilen “Hindistan’da Üret” politikasına katkıda bulunmak, Hindistan’daki Japon şirketleri için vasıflı insan kaynağını güvenceye almak ve geliştirmek amacıyla; Japon Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, Japon Tarzı Üretim Enstitülerinin (Japonya – Hindistan Üretim Enstitüsü – JIM) kuruluşunu destekliyor. Dünya kalite standartları için hedeflerinin bu amaç doğrultusunda şekillendiğini belirtilen ASB bu nedenle Aralık 2019’da Hindistan’da “ASBI-JIM” olarak bir üretim tesisi kurdu. 

Endüstiyel Eğitim Enstitüsü’nden seçilen 40 üst seviye öğrencinin, ASBI-JIM’e kayıtları yapıldı. Bu enstitüde, başka birçok kazanımın yanı sıra, öğrenciler ASB tarzı üretim teknolojilerini öğrenecek ve uygulama tecrübesi kazanacaklar.

Kurumsal ilkelerinden biri “Yüksek teknoloji ve servis sunarak şirket büyümesinin devamlılığı” olan ASB; güvenli, çevre dostu şişe ve kavanoz kalıplamanın yanı sıra, uluslararası üretici ve sürdürülebilirlik yönetim anlayışının bir temsilcisi olarak, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SHK) gibi sosyal konuların çözümüne katkıda bulunmaya devam etmeyi hedefliyor.

Lufthansa Group ve BASF, köpekbalığı derisi teknolojisini piyasaya sürüyor

Lufthansa Cargo, 2022'den itibaren tüm Boeing 777 tipi kargo uçaklarını AeroSHARK ile donatacak 

Bir uçağın havada sürtünme direnci ne kadar düşükse yakıt tüketimi de o kadar düşük olur. Havacılık sektörü, doğayı rol model alarak aerodinamik sürüklenmeyi azaltmanın yollarını uzun yıllardır yoğun bir şekilde araştırıyor. Lufthansa Technik ve BASF artık ortak bir projenin parçası olarak bu konuda bir atılım gerçekleştirmeyi başardı. Köpekbalığı derisinin cildinin ince yapısını taklit eden bir yüzey filmi olan AeroSHARK, Lufthansa Cargo’nun tüm kargo uçağı filosunda 2022 başından itibaren kullanıma geçerek uçağı daha ekonomik hale getirmeyi ve emisyonları azaltmayı hedefliyor.

Yaklaşık 50 mikrometre çapında ribletlerden oluşan yüzey yapısı, köpekbalığı derisinin özelliklerini taklit ederek uçağın akışla ilgili parçalarındaki aerodinamiği optimize ediyor. Bu da genel olarak daha az yakıta ihtiyaç olduğu anlamına geliyor. Lufthansa Cargo’nun Boeing 777F tipi kargo uçakları için Lufthansa Technik’in tahminine göre sürüklenme oranı yüzde 1’den fazla. On uçaktan oluşan tüm filo için bu, yılda yaklaşık 3.700 ton kerosen ve 11.700 tondan az CO2 salınımı tasarrufu anlamına geliyor. Bu, Frankfurt’tan Şanghay’a yapılan 48 adet taşımacılık uçuşuna eşdeğer.

Polietilen atık ithalatı yasaklandı

Ticaret Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de 18 Mayıs tarihinde yayımlanan “Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların İthalat Denetimi Tebliği’nde yapılan değişiklik uyarınca, etilen polimer atık ithalatı “ithalatı uygunluk denetimine tabi atıklar” listesinden çıkartılarak, “ithalatı yasak diğer atıklar” listesine dâhil edildi.

Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce çıkış ülkesinde ihraç amacıyla taşıma belgesi düzenlenmiş veya gümrük mevzuatı uyarınca gümrük idarelerine sunulmuş 3915.10.00.00.00 GTİP’li atıkların ithali, 45 gün süreyle tebliğin eski haline göre sonuçlandırılacak.

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün ve Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz polietilen hurdası ithalat yasağının sektöre yansıyacak olumsuz sonuçları ile ilgili değerlendirmelerde bulundular.

Tayvan şirketleri ürünlerini online tanıttı

Tayvan Dış Ticaret Bürosu (BOFT) ve Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA) öncülüğünde Tayvan Plastik ve Kauçuk Makineleri Online Konferansı 2021 etkinliğinde Tayvan’ın önde gelen 5 plastik ve kauçuk makine üreticisi bir araya gelerek ürünlerini çevrimiçi tanıttı.

Mordor Intelligence'a göre, küresel plastik işleme makineleri pazarının, 2021-2026 tahmin döneminde gerçekleşecek % 5,24 CAGR (bileşik yıllık büyüme oranı) ile 2026 yılına kadar 42,44 milyar ABD Doları değerine ulaşması bekleniyor. Her ne kadar küresel çevre bilinci artıyor olsa da, plastik ürünlere olan talep de büyümeye devam ediyor.

Uluslararası plastik ve kauçuk ürünleri üreticilerinin makinelerini verimli bir şekilde iyileştirmesine ve geri dönüşüm ekipmanlarının kullanımına destek olmak amacıyla 6 Mayıs 2021 Perşembe günü, Tayvan Dış Ticaret Bürosu (BOFT) ve Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA) tarafından, "Tayvan Plastik ve Kauçuk Makineleri Online Konferansı 2021" düzenlendi. Allen Plastic, ChumPower, Fu Chun Shin, Multiplas ve Polystar gibi Tayvan’ın önde gelen plastik ve kauçuk makine şirketleri, paketleme makineleri, şişirme makineleri, enjeksiyon kalıplama makinelerinden geri dönüşüm makinelerine kadar uzanan son teknoloji ürünlerini sergilediler.

TAMI Tayvan Makine Endüstrisi Derneği - Plastik ve Kauçuk Komitesi Başkan Yardımcısı Sn. Bush Hsieh yaptığı açılış konuşmasında Tayvan Plastik ve Kauçuk endüstrisi hakkında bilgi verdi. Uluslararası üne sahip olan Tayvan'ın plastik ve kauçuk makine endüstrisi Global Trade Atlas’a gore 2020 yılında 899,53 milyon ABD doları ihracat değerine ulaştı ve bu da Tayvan’ı dünyanın altıncı en büyük ihracatçısı konumuna getiriyor.

Toplantıda ürünlerinin tanıtan 5 Tayvanlı firma;

Allen Plastic, Shrink ambalaj malzemeleri üretiminde uzmanlaşmış bir firmadır. "Yatay Shrink Kılıf Makinası / AHL-1000" ürünü, etiketin sete hatasız sığmasını sağlayan otomatik algılama fonksiyonu içeren PLC paneli ve HMI dokunmatik kontrol sistemleriyle donatılmıştır. Aynı zamanda, sadece 0,5 saniyede konumlandırılabilen son derece hassas bir döner konumlandırma sistemine sahiptir. Makine dakikada maksimum 250 şişeye ulaşabilir ve ruj, kaş kalemi, hızlı yapıştırıcı, pil ve benzeri minimum 8 mm – maksimum 30 mm çaplı ürünlerin paketlenmesi için uygundur.

ChumPower; Tayvan'da PET şişirme makinelerinin önde gelen üreticisidir. "Yüksek hızlı streç şişirme makinesi" ürünü, bir şişirme-doldurma-kapak üretim hattı oluşturmak için dolum makinelerine bağlanabilir. Saatte 2.250 şişelik üretim kapasitesiyle, saatte 1.800-2.000 şişelik kapasiteye sahip rakiplerinden çok öndedir ve dünyanın en hızlı şişirme makinelerinden biri olma özelliğine sahiptir. Makine, farklı şişe türleri üreten çeşitli pazarlar için uygundur ve maden suyu, çay, meyve suyu, yemeklik yağ, ilaç şişeleri, baharat, CSD ve kozmetik ürünlerine uygulanabilir. PEPSI, Kao, LOTTE gibi küresel markalar PET şişelerini üretmek için ChumPower makinelerini kullanıyor.

Fu Chun Shin; Tayvanlı plastik enjeksiyon kalıplama makinelerinin önde gelen üreticisidir ve online konferansta "Akıllı ve gelişmiş servo hidrolik IMM / FA Serisi" ve "Akıllı Üretim / iMF4.0" modellerini tanıttı. "Akıllı ve gelişmiş servo hidrolik IMM / FA Serisi"nin, enerji tasarrufu sağlayan servo hidrolik geçiş sistemi ile benzersiz bir verimlilik sunduğu belirtiliyor. Üst düzey elektronik kontrol sistemlerinin avantajlarını entegre ediyor ve FCS iMF 4.0 sistemi ile tamamen entegre edilebiliyor. "Akıllı Üretim Fabrikası / iMF4.0", ürün verimini artırmak ve üretim israfını azaltmak için akıllı algılama modüllerine sahip akıllı üretim fabrikası sistemidir. Döngü süresi yönetimine dayanır ve genel ekipman verimliliği bilgilerinin ve anormal mesaj istatistiklerinin anında görüntülenmesini sağlamak için kalıp yönetimi, makine yönetimi ve malzeme yönetimi ile OPC uluslararası iletişim protokolü kavramlarını entegre eder.

Multiplas; bir endüstriyel çözüm sağlayıcısı olup, çok yönlü kalıplama çözümleri, yenilikçi tasarım ve üretim sistemleri ile birlikte, tüketici elektroniği, elektrik, otomotiv, medikal / optik gibi sektörlerden müşterilere kapsamlı teknik destek hizmetleri sunuyor. "Tam Otomatik Üretim Hücresi İnsansız Tornavida Üretim Hattı", tam otomatik üretim sağlayan parçaların paketlenmesini tamamlamak için 6 eksenli bir robotla donatılmıştır.

Polystar; geri dönüşüm makinelerinin tedarikçisidir ve dünya çapındaki plastik üreticilerinin, ambalaj filmi (üfleme ve döküm), rafya dokuma ve dokumasız, enjeksiyon kalıpları ve boru ekstrüzyon malzemeleri dahil olmak üzere post-endüstriyel atıkları yeniden yüksek kaliteli peletlere dönüştürmesine yardımcı olur. "Repro-Flex Geri Dönüşüm Makinası", mükemmel motorlar, dişli kutuları, invertörler, egzoz ve filtrasyon sistemleri ile donatılmıştır. Etkin üretim kapasitesini % 20'ye kadar arttırır ve enerji tüketimini % 10'a kadar azaltır. Esas olarak PE (HDPE, LDPE, LLDPE) ve PP film ambalaj malzemelerini geri dönüştürmek için kullanılır.

Taiwan Excellence, BOFT ve TAITRA Hakkında

1.Taiwan Excellence 

Tayvan Excellence Ödülleri, ilk kez 1993 yılında Tayvan Ekonomik İşler Bakanlığı (MOEA) tarafından verilmeye başlanmıştır. Bu sembolü taşıyan tüm ürünler, titiz bir değerlendirmeyle Ar-Ge, tasarım, kalite ve pazarlamadaki mükemmelliklerine belirlenmektedir. Taiwan Excellence sembolü, ticari bir marka olup 106 ülkede tanıtılmakta, dünya çapında bilinmektedir. 

2.Tayvan Dış Ticaret Bürosu, MOEA (BOFT)

Tayvan Ekonomik İşler Bakanlığı'na (MOEA) bağlı Tayvan Dış Ticaret Bürosu (BOFT), dış ticaret, ekonomik işbirliği ve yabancı yatırımlarla ilgili politika ve düzenlemelerin uygulanmasından sorumludur. BOFT, hem uluslararası hem de yurt içinde çok sayıda ticareti teşvik projesi ve faaliyeti konusunda Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA) ile birlikte hareket etmektedir.

3.Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA) 

Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA), Tayvan'ın en önde gelen kâr amacı gütmeyen, ticareti teşvik amacıyla hareket eden yarı-devlet kuruluşudur. TAITRA, hükümet, endüstri dernekleri ve çeşitli ticari kuruluşlar tarafından ortaklaşa desteklenmektedir. TAITRA, Tayvanlı işletmelere uluslararası rekabet kapasitelerini güçlendirme ve dış pazarlarda karşılaştıkları zorluklarla başa çıkma konusunda yardımcı olur. Kardeş kuruluşlar olan Tayvan Ticaret Merkezi (TTC) ve Taipei Dünya Ticaret Merkezi (TWTC) ile birlikte TAITRA, etkili tanıtım stratejileri aracılığıyla çok sayıda ticaret fırsatı yaratmıştır.

İklim değişikliğine karşı ÇEVKO-EGD iş birliği

ÇEVKO Vakfı, 30. Yıl Söyleşileri projesiyle Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde iklim değişikliği konusunu tüm yönleriyle masaya yatırıyor.

ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme) Vakfı, öncülüğünü yaptığı sürdürülebilir geri dönüşüm sisteminin gelişimi ve ambalaj atıklarını kaynağında ayrı toplamanın artırılması hedefiyle yaptığı çalışmaları 30 yıldır artan bir ivmeyle sürdürüyor. Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO Vakfı, sahip olduğu bilgi birikimi, yurt içi ve yurt dışı ilişkileri, deneyimli insan kaynağı, özel sektör - kamu ve yerel yönetimler - akademik kurumlar ve toplumsal iş birliklerinin sinerjisiyle, İklim Değişikliği ve Döngüsel Ekonomi konularında da düşünsel önderlik yapan kuruluşlar arasında yer alıyor.

ÇEVKO Vakfı, 30. Yıl Söyleşileri projesiyle Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde iklim değişikliği konusunu tüm yönleriyle masaya yatırıyor. Sürdürülebilirlik konusunda öncü çalışmalar gerçekleştiren 12 sanayi kuruluşunu bir ayara getiren ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun, EGD Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı ve dijital ortamda gerçekleştirilen söyleşiler, 2021 yılı boyunca sürecek. Son dönemde üzerinde en çok konuşulan gündem maddeleri arasında yer alan AB Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye ve Türk iş dünyası açısından anlamı ele alındı.

Yeşil Mutabakat, AB’nin 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması, ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi ve kimsenin, hiçbir bölgenin geride bırakılmaması temel hedeflerini içeren yeni bir büyüme stratejisi olarak tanımlanıyor. Bu büyüme stratejisinde ana politikalar; temiz enerji, sürdürülebilir sanayi, inşaat ve renovasyon, tarladan sofraya, kirliliğin ortadan kaldırılması, sürdürülebilir hareketlilik ve biyoçeşitlilik olarak kurgulanmış durumda. Yeşil Mutabakat, Türk şirketlerinin ihracat bağlantıları ve küresel iş ayak izi açısından hayati önem arz ediyor.

Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımı ile düzenlenen “ÇEVKO Vakfı 30. Yıl Söyleşileri: Yeşil Mutabakat Ne Anlama Geliyor” konulu online toplantının konuğu, Hedefler İçin İş Dünyası Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk oldu. 

Yeşil Mutabakat hakkında genel bilgiler veren Şükrü Ünlütürk, konuşmasında iş dünyası için en yakın tehlike ne, ne yapmalı, nasıl önlem almalı yeni sanayi stratejisinin istihdam üzerindeki etkileri gibi başlıkları ele aldı. 

ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun, EGD Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı ve dijital ortamda gerçekleştirilecek ÇEVKO Vakfı 30. Yıl Söyleşilerinin programı şu şekilde açıklandı:

•28 Haziran 2021: Yerel Yönetimlerin İklim Değişikliğine Bakışı

•23 Ağustos 2021: İklim Değişikliği ile Mücadelede Ülkemizdeki Durum ve Sürdürülebilirlik Çözümleri

•25 Ekim 2021: İklim Krizine Karşı Tüketicilerin Sorumluluğu

•27 Aralık 2021: Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları

Online toplantı katılım linkleri, her bir toplantı öncesinde ÇEVKO Vakfı ve Ekonomi Gazetecileri Derneği tarafından duyurulacak.

Hayalet ağlar geri dönüştürülerek beyaz eşya üretilecek

Deniz yaşamının en büyük tehdit unsurlarından “Hayalet Ağlar”, plastik makinaları sektöründe faaliyet gösteren Şenmak Makina sponsorluğunda geri dönüştürülerek ikincil hammadde olarak ülke ekonomisine kazandırılacak.

Marmara Adaları Hayalet Ağlar Projesi ile Balıkesir Marmara Adaları Bölgesinde 25 lokasyondan çıkarılacak 95 basketbol sahası büyüklüğündeki 40 bin metrekare hayalet ağ ile sucul ekosisteme önemli katkı sağlanması hedefleniyor. Çıkarılacak ağlar geri dönüştürülerek ikincil plastik hammadde olarak ülke ekonomisine kazandırılacak.

Şenmak Makina Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Semerci’nin girişimleri ile Temmuz 2020’de başlayan Marmara Adaları Hayalet Ağlar Projesi, dalgıçlar eşliğinde yapılan ön çalışmalar neticesinde tespit edilen 25 lokasyonda gerçekleşiyor.

Çalışmaların tüm parametreleri, Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyeleri ile Balıkesir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü personeli 

tarafından değerlendirilirken, Doç. Dr. Dilek Türker, Su Ürünleri Mühendisi Abdulkadir Ünal, Dr. Ahmet Öztener, Uzman Biyolog Kadriye Zengin tarafından hazırlanan proje raporu ise Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan uygunluk onayı aldı.

Çıkarılacak ağların bertaraf tesislerinde imha edilmesi yerine, ikincil hammadde olarak sanayide kullanılmasını, ekonomiye kazandırılmasının hedeflendiği projede, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da “plastik nitelikli olan atıkların atık kodlarına uygun olarak ekonomiye tekrar kazandırılması” için onay verdi. Marmara Adaları Hayalet Ağlar Projesi kapsamında çıkarılacak olan hayalet ağlar, geri dönüşüm firmalarında dönüştürülerek beyaz eşya üretiminde kullanılacak.

Her yıl 640 bin ton hayalet ağ denizlere terk ediliyor

Balıkçıların, avlanırken ağlarını deniz dibindeki kayalıklara takması sonucu denize bırakmak zorunda kaldığı hayalet ağlar uzun bir mesafe boyunca, yıllarca akıntıyla sürüklenerek ve önüne gelen her şeyi tam bir katil gibi avlayarak hareket ediyor. Küçük balıkları yakalayıp onların avcılarını da bölgeye çeken ağlar, köpek balıkları, deniz kuşları gibi her yıl milyonlarca hayvanı öldürmekten sorumlular. Hayalet ağlar, canlı mercanları dolaştırarak, resifleri boğarak ve resif ortamlarına parazitleri ve istilacı türleri çekerek daha fazla hasara neden oluyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre; her yıl 640 bin ton hayalet ağ denizlere giriyor ve 100 metrelik hayalet ağ, en az 300 deniz canlısının ölümüne sebep oluyor.

Sucul ekosistem tehdit altında

Sağlamlıkları ile öne çıkan ağların üretiminde kullanılan plastiklerin insan hayatının önemli bir parçası olduğuna dikkat çeken Şenmak Makina Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Semerci, üstün özellikleri sebebiyle insan hayatına değer katan plastiklerin yanlış ve bilinçsiz kullanılması sonucu çözünüp kaybolmasının uzun yıllar alabildiğine dikkat çekerken, bu durumda yapılması gerekenin, plastiğin çöp olmasının önüne geçmek olduğunu söylüyor.

Her geçen gün fakirleşen sualtı yaşama ve balıkçılık faaliyetlerine katkı sağlamak için yola çıktıklarını belirten Semerci: “Balıkesir’in Marmara Adalar Bölgesindeki 25 noktadan hayalet ağları çıkararak sucul ekosisteme katkıda bulunacağız. Çıkarılacak ağ atıklarını atık olmaktan kurtarmak için geri dönüştürerek yeniden kullanımını sağlayacağız. Projemizle hem denize borcumuzu ödeyelim hem de örnek olalım istiyoruz. Marmara Adaları Yapay Resif Projemiz ile çıkaracağımız yaklaşık 40 bin metrekare ağ, bir geri dönüşüm tesisinde proses edilecek ve bir beyaz eşya üreticisinde işlenerek günlük yaşamımızın ayrılmaz parçaları olan beyaz eşyaya dönüşecek” açıklamasında bulundu.

Semerci: “Proje Marmara Denizi’nden başlayarak ülke geneline yayılmalı”

Ülke nüfusunun yüzde 30’undan fazlasına ev sahipliği yapan Marmara Bölgesi ve Marmara Denizi’nde çok büyük bir kentsel baskı ve ulaşım trafiği olduğuna dikkat çeken Semerci, hayalet ağların deniz tabanını örterek fauna ve floraya ciddi zararlar verdiğini belirtirken sözlerini şöyle sürdürdü: “Son yıllarda azalan balık popülasyonuyla, bunun çok vahim bir konu olduğunu artık sadece bilmekle yetinmiyor, yaşıyoruz da. Projemiz ile kamuoyunda Marmara Bölgesi’nden başlayarak ulusal bir farkındalık yaratmak istiyoruz. Denizlerimizde yıllarca sürüklenerek önüne gelen tüm canlıları katleden hayalet ağlar, denizlerimiz ve türlerin popülasyonu için ciddi tehdit oluşturuyor, bu sorunun kaynağı biziz, biz çözmeliyiz.”

Marmara Adaları Hayalet Ağlar Projesi; Marmara Adası Gündoğdu Köyü Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği’nin desteği ile, Şenmak Makina’nın sponsorluğunda, Balıkesir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülüyor.

ABD’ye uygulanan ek mali yükümlülükler sanayimize zarar veriyor!

PAGDER Plastik Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Belirli plastik hammadde gruplarında fiyat artışının önüne geçmek adına ABD'den plastik hammadde ithalatına uygulanan ek mali yükümlülükler uygulamadan kaldırılabilir" dedi.

Küresel boyutta yaşanan arz şokuna bağlı olarak yüksek seyreden plastik hammadde fiyatlarının sektöre etkisini değerlendiren PAGDER Plastik Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Mart ayı itibariyle Avrupa’da kurulu petrokimya tesislerinden 38’inin üretimlerini kısması ya da tamamen durdurması bu ülkelerden yapılan ithalatın yavaşlamasına sebep olmuştur. Bunun yanı sıra uzun süredir devam eden tedarik zincirinin bozulmasına bağlı olarak Uzak Doğu ülkelerinden yapılan ithalat bedellerinin konteyner başına 8.000-10.000 dolar bandına çıkmış olması bu bölgeden ithal edilen hammaddelerin de rekabetçi bir fiyata sahip olmasını engellemektedir. Bu sorunlar sebebiyle kar marjı hızla eriyen ve işletme maliyetleri artan sektörümüzün hammaddeye ve finansmana erişimini kolaylaştıracak adımların atılması gerekiyor” dedi.

Ülkemiz plastik sanayisinin ihtiyaç duyduğu hammaddenin yaklaşık olarak %15’inin yurtiçinde üretildiğini kalan %85’lik kısmın ise ithalat kanalıyla temin edildiğini belirten Gülsün, “İdeal durum hammadde talebimizin tamamının yerli kaynaklarla karşılanarak arz güvenliğimizin tam olarak sağlanması olsa da kısa vadede bu büyüklükte tesislerin kurulması mümkün olmadığı için sanayimizin ihtiyaç duyduğu hammaddeye erişimini kolaylaştıracak adımlar atılması gerekiyor. AB ile yaptığımız gümrük birliği anlaşması sebebiyle üçüncü ülkelerden yapılan hammadde ithalatına uyguladığımız gümrük vergilerini sıfırlanma şansımız ne yazık ki yok. Benzer şekilde Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) sürecinden geçerek onaylanmış olan anti-damping önlemlerinin de askıya alınması çok mümkün gözükmemektedir. Öte yandan, ABD’nin Türk çeliğine uyguladığı ilave gümrük vergisine mütekabiliyet çerçevesinde uygulamaya koyduğumuz ek mali yükümlülükler hızla uygulamadan kaldırılabilir. Söz konusu ek mali yükümlülüklerin kaldırılması tüm ürün gruplarında bir rahatlama sağlamayacak olsa da özellikle fiyatı en fazla artan ürünlerin başında gelen polivinil klorür (PVC) grubu fiyatlarında %25 oranında bir gevşeme sağlayacaktır. Bundan sonraki süreçlerde de önümüze gelebilecek olası ek mali yükümlülük uygulamalarında sanayi tesislerimiz tarafından kullanılan hammaddelerin uygulamaya dahil edilmemesine özen gösterilmelidir” dedi.

Finansmana erişim kolaylaştırılmalı

Sözlerine devam eden Selçuk Gülsün, “Plastik sanayindeki en önemli maliyet kalemi olan hammadde de meydana gelen bu hızlı artış işletmelerin kar marjlarının hızla erimesine neden olmuştur zira üretici maliyet artışını fiyatlara yansıtamamaktadır. Son 6 aylık dönemde ÜFE ile TÜFE arasındaki makasın hızla açılarak %15 seviyesine gelmiş olması da bu durumu teyit eder niteliktedir. Özellikle plastik sektörü gibi 30’dan fazla sektöre ara girdi sağlayan stratejik önemi haiz sektörlerde meydana gelen maliyet artışları tüm imalat sanayinin olumsuz etkilenmesine sebep olmaktadır. Kar marjlarının erimesinin yanı sıra işletmelerin karşılaştığı bir diğer önemli sorun ise hızla artmış olan işletme sermayesi ihtiyacının karşılanmasıdır. Bu süreçte sektörümüzün finansman kaynaklarına erişiminin kolaylaştırılması olası üretim kayıplarının yaşanmasının önüne geçecektir” dedi.

Orta ve uzun vadeli hedefler göz ardı edilmemeli

Kısa vadede sektörün nefes almasını sağlayacak her türlü adımı desteklediklerinin altını çizen Gülsün, “Öte yandan, sektörümüzün yapısal sorunlarını ortadan kaldıracak orta ve uzun vadeli hedefler konusunda da kararlı adımlar atılmalı. Bu kapsamda çalışmaları devam eden petrokimya tesislerinin tamamlanması ve bunlara yenilerinin eklenmesi, gerek hammadde ithalatı gerekse ihracat maliyetlerini azaltacak lojistik hatların kurulması ve sektörümüzün sermaye ve insan kaynağı yapısını geliştirecek stratejiler geliştirilmesi sektörümüze ve ülkemize büyük fayda sağlayacaktır” dedi.

Tetra Pak ve Rockwell Automation güçlerini birleştirdi

İş birliğinden doğan yetkinlikler kalite tutarlığını ve verimi artırıp değişkenliği en aza indirerek, sektörün performans kriterlerini yeniden belirleyecek.

Tetra Pak ve Rockwell Automation Inc. (NYSE: ROK) peynir ve toz gıda çözümleri özelinde stratejik iş birliği yaptı. İki şirketin uzmanlığının bir araya gelmesi ile talebe dayalı üretim tesislerinde değişkenliğin azalacağı, kalite tutarlılığının yükselteceği belirtiliyor. Bitmiş ürünlerin daha sürdürülebilir ve düşük maliyetlerle üretilmesini sağlayacak iş birliğinin, veri ve yeni teknolojilerin gelişimine de destek olması hedefleniyor.

Evaporatör ve sprey kurutucu ile başlayan iş birliği sonucu Tetra Pak, yeni Powder Plant Booster™ çözümü geliştirildi ve ambalajlama; Rockwell Automation’ın Model Kestirimci Kontrol’ü (MPC), Pavilion8® ve PlantPAx® MPC teknolojisiyle gerçekleştirildi.

İşbirliği ile ilgili yapılan açıklamada Tetra Pak’ın gıda uygulamalarındaki uzmanlığı ile Rockwell Automation’ın öncü dijital teknolojilerinin bir araya gelmesi, üreticilerin değişken talebe dayalı üretimde çok daha hızlı ve uygun maliyetli şekilde adapte olmalarını sağladığı belirtildi. Rockwell Automation tarafından yapılan incelemelerde, Pavilion8 kullanılan uygulamalarda ürün kalite sapmalarında yüzde 60’a varan düşüşler, spek-dışı ürün miktarında yüzde 75’e varan düşüş, toplam üretim hacminde yüzde 9’a varan artış, ürün başına enerji tüketiminde yüzde 9’a varan düşüşler görüldüğü ifade edildi. Bu verimlilik ve tasarruf rakamları üreticilerin, operasyonlarını tamamen optimize etmelerini ve değişken pazar taleplerine adapte olurken rekabet edebilmelerine imkân verecek.

Rockwell Automation Başkan Yardımcısı, Sistemler & Çözümler Genel Müdürü Matthew Fordenwalt iş birliğiyle ilgili yaptığı açıklamasında: “Rockwell Automation olarak müşteriyi ve üretimleri için en iyi olasılıkları derinlemesine anlayabilme yaklaşımımızı paylaşan Tetra Pak ile 35 yıllık ilişkimiz üzerine bu iş birliğini inşa edebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Ortak müşteri içgörülerimiz, teknoloji ve sektör uzmanlıklarımızla birleşerek sektöre özel katma değer yaratan sonuçlar sunacak” dedi.

Tetra Pak Peynir & Toz Gıda Sistemlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Fred Griemsmann ise konuya ilişkin olarak: “Gıda ve içecek sektöründe üreticilerin artık her zamankinden daha atik olması gerekiyor. Bunun anlamı; müşterilerimize hem esnek hem de kesin olan gelişmiş proses kontrol teknolojileri sunmamızı gerektiriyor. Müşteriler gıda uygulama uzmanlığımızın gücünden faydalanarak üretim verisine gerçek zamanlı erişim sağlayarak kalitede, verimde veya üretim hacminde bir kayba uğramadan proses değişkenlerine uyum sağlayabiliyor. Rockwell Automation ile gerçekleştirdiğimiz bu işbirliği ise bu yeni yetkinliğin temellerini oluşturuyor. Bu iş birliği, farklı şirketlerin uzmanlıklarının bir araya gelmesinin müşterinin önemli iş hedeflerine küresel ölçekte ulaşabilmelerine nasıl yardımcı olunabileceğine çok güzel bir örnek. Tetra Pak artık Evaporatör ve Sprey Kurutucu müşterilerine sektörde ve tüm dünyada kendini kanıtlamış Gelişmiş Proses Kontrolü ve Model Kestirimci Kontrol çözümlerini sunabilecek” dedi.

Powder Plant Booster™ çözümü, tamamlayıcı Pavilion8 yazılımıyla birlikte, bir proses modelleme, gelişmiş kontrol ve optimizasyon platformudur. Platform kesintisiz şekilde gerçek zamanlı içgörü, teşhis ve gelişmiş kontrol sağlayabilmek amacıyla her tür kontrol sistemiyle entegre edilebiliyor. Bunu da çeşitli şirket hedeflerine göre tesisi yönlendiren dahili performans ölçütleri sayesinde, temel otomasyon sistemleri üzerine bir zekâ katmanı sağlayarak gerçekleştiriliyor.

Özgörkey Holding şirketleri Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza attı

Özgörkey Holding bünyesinde faaliyet gösteren Etapak Ambalaj ve Etap Enjeksiyon Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne (UN Global Compact) imza atarak girişimin bir parçası oldu.

Dünyanın önde gelen kurumsal sürdürülebilirlik inisiyatifi UN Global Compact'e dahil olan Etapak Ambalaj ve Etap Enjeksiyon insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarını ele alan On İlke’ye uyacağını taahhüt etti. Sürdürülebilirlik stratejilerini sektörel faaliyetlerindeki tüm süreçlerine entegre eden Özgörkey Holding şirketleri, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakma hedefi için çalışmalarını sürdürmeye devam etme sözü veriyor.

Özgörkey Holding bünyesinde 1997 yılında kurulan Etapak Baskı Ambalaj San. ve Tic. A.Ş., üretim faaliyetlerini ambalaj sektöründe İzmir’de sürdürüyor. İstanbul’daki yönetim ofisi ve İzmir fabrikasındaki satış organizasyonu ile Türkiye ve yurt dışında bulunan müşterilerine hizmet veriyor. Etapak Ambalaj, hedeflerine ulaşma yolunda topluma karşı duyarlı olma, iş ahlakına ve disiplinine uygun davranma, ortak hedeflere ulaşma çabasında çalışanlarının emeğini ve başarılarını takdir etme eylemlerini titizlikle sürdürüyor.

Etapak Ambalaj, belirlemiş olduğu ana iş hedeflerini sürdürülebilirliğin ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlardaki üç yönüne entegre ediyor. Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından düzenlenen 2016 yılı Çevre Ödüllerinde, çevre açısından en başarılı sanayi kuruluşları kategorisinde üçüncülüğe layık görülen Etapak Ambalaj, çözümün bir parçası olma hedefinde ilerlerken birçok başarılı projeye imza atmaya devam ediyor.

1997 yılından beri Özgörkey Holding bünyesinde Türkiye ve yurtdışındaki müşterilerine Etap Plastik markasının gücüyle "üstün müşteri memnuniyeti ve çözümün bir parçası olma" anlayışı ile İzmir’deki fabrikasında üretim ve merkez satış organizasyonuyla, Bursa ve Akdeniz Bölge satış ofisleri ile Etap Enjeksiyon Plastik San. Tic. A.Ş. olarak faaliyetlerine devam eden Etap Enjeksiyon Plastik, faaliyetlerini Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda sürekli geliştirmeyi paydaşlarına taahhüt ediyor.

İnsan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanlarını ele alan UN Global Compact’in 10 İlkesi ise şöyle:

•İş dünyası, ilan edilmiş insan haklarını desteklemeli ve haklara saygı duymalı. 

•İş dünyası, insan hakları ihlallerinin suç ortağı olmamalı. 

•İş dünyası, çalışanların sendikalaşma ve toplu müzakere özgürlüğünü desteklemeli. 

•Zorla ve zorunlu işçi çalıştırma uygulamasına son verilmeli. 

•Her türlü çocuk işçi çalıştırılmasına son verilmeli. 

•İşe alım ve işe yerleştirmede ayrımcılığa son verilmeli.

•İş dünyası, çevre sorunlarına karşı ihtiyati yaklaşımları desteklemeli. 

•Çevresel sorumluluğu artıracak her türlü faaliyete ve oluşuma destek vermeli. 

•Çevre dostu teknolojilerin gelişmesini ve yaygınlaşmasını desteklemeli. 

•İş dünyası, rüşvet ve haraç dahil her türlü yolsuzlukla savaşmalı.

Nestlé Pure Life’tan çevre dostu şişe

Sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla faaliyet gösteren Nestlé Pure Life, %50’si geri dönüştürülmüş malzemeden ürettiği 1 litrelik yeni şişesini tüketicilerinin beğenisine sunuyor.

Nestlé Waters Türkiye, tüm markalarını şirketin bugünün ve gelecek nesillerin yaşam kalitesini artırma vizyonu doğrultusunda yönetmeye ve sürdürülebilirlik konularını bir bütün olarak ele alarak çözüm üretmeye devam ediyor. Şirket, bu kapsamda Nestlé Pure Life markası ile %50’si geri dönüştürülmüş şişeden üretilmiş çevre dostu şişelerini tüketicisine sunuyor. 1 litrelik Nestlé Pure Life ambalajları 2021 yılı itibariyle kademeli olarak tüm satış noktalarında yaygınlaştırılacak. Sürdürülebilir bir gelecek için önemli bir adım olan geri dönüştürülmüş şişeden üretilen çevre dostu şişelerin, 2025 yılına kadar Nestlé Pure Life portföyünün tamamında yerini alması hedefleniyor. 

Nestlé Waters Türkiye Pazarlama Direktörü Can Emci, çevre dostu Nestlé Pure Life şişeleri ve Nestlé Waters Türkiye’nin sürdürülebilirlik vizyonu ile ilgili olarak: “Dünya genelinde nüfus artışı ve ekonomik büyüme, doğal kaynaklarımız üzerindeki baskıyı her geçen gün daha da artırıyor. Nestlé Waters Türkiye olarak sürdürülebilirliği çalışmalarımızın merkezine koyuyoruz. Her adımımızı topluma, dünyaya ve çevreye karşı sorumluluklarımızı gözeterek atıyoruz. Küresel sürdürülebilirlik hedeflerimiz kapsamında, döngüsel ekonomi ve plastik atıkları azaltma konularına odaklanıyoruz. Faaliyetlerimizden kaynaklanabilecek etkileri en aza indirmek için yeni ve yenilenen ürünlerimizin tasarımının çevresel etkilerini sistemli olarak değerlendiriyor ve iyileştiriyoruz. Ülkemizde, bir yandan Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın Sıfır Atık Projesi’ne destek olacak işbirliklerinin ve yöntemlerinin hayata geçirilmesine destek oluyor, diğer yandan portföyümüzde yer alan markalarımızın bütünsel çevre bakışı ile yapılandırılmasını hedefliyoruz. Buna ilk olarak Nestlé Pure Life markamızın 1 litrelik ambalajlarını, teknolojinin elverdiği ölçüde %50’si geri dönüştürülmüş malzemeden üretilen şişelerle değiştirerek başladık. Amacımız, geri dönüştürülmüş şişeden üretilen şişeleri tüm portföyümüzde kullanarak, gelecek için verdiğimiz taahhütlerimizi 2025 yılına kadar yerine getirmek olacak’’ dedi.

Son yılların trendi inert UV sistemler

30 yıldır Uv teknolojileri sektöründe hizmet veren UVtek Mühendislik; gıda, medikal, paketleme ve sıvı paketleme alanlarında son yıllarda trend olan, inert UV sistemlerini Türkiye pazarına sunuyor.

Şirket; foto başlatıcılarda %50’ye varan azalma sebebiyle mürekkep maliyetlerinde azalma, koku ve sararmada azalma, kimyasalların ambalajdan dolgu malzemesine geçişinde azalma gibi avantajlarının yanı sıra, üretim hızında artış, daha az güç gerektiğinden alt tabakanın daha az ısınması, %50’ye varan enerji tasarrufu, kürlemenin gerçekleştiği inert odada neredeyse hiç oksijen bulunmadığından daha az ozon jenerasyonu gibi sebeplerden tercih edilen ve gittikçe yaygınlaşan Inert UV sistemlerini, her müşterinin gereksinimlerine göre özel tasarlıyor. 

UVtek sistemlerinde inert gazı olarak genellikle azot tercih ediyor, ancak gerekirse başka gazların da kullanılabileceği ifade ediliyor. Şirket tarafından yapılan açıklamada, şu bilgilere veriliyor:

“Inert UV sistemlerimiz, inert kabini ile birlikte UV sistemin müşterimizin uygulama alanına göre tasarlanmasının yanında her işin gerektirdiği ölçüde oksijen seviyesinin belirlenmesi ve analizör ile limitleri aşmayacak kontrol altında tutulması, gerekli durumlarda UV sensörler ile UV enerjisinin sürekli izlenmesi gibi özelliklerle donatılmaktadır. 

Bunların dışında son teknoloji ile geliştirilmiş UVtek UV sistemlerinin %20-100 arasında kademesiz güç ayarının yapılması, kullanım alanına göre sulu veya hava soğutmalı alternatifleri, geliştirilmiş reflektör özellikleri, kullanıcı dostu dokunmatik ekran gibi alışılageldik özellikleri ile inert ortamın sağladığı avantajlar pekiştirilmektedir.” 

GCA tasarımlarına dört ödül birden!

GCA tasarımları Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) tarafından bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Ay Yıldızları Yarışması’nda dört ödüle birden layık görüldü.

Yaratıcı bakış açısı, yenilikçi vizyonu, uzman tasarım ekibi ile müşterilerine en iyi ve en kaliteli ürünü sunmayı hedefleyen GCA, her yıl aldığı ulusal ve uluslararası ödüllere bir altın iki bronz ve bir de yetkinlik ödülü ekledi. Üretim kalitesinden çevre duyarlılığına, tasarımda özgünlükten maliyet ekonomisine kadar 13 kategoride 11 farklı kriterle değerlendirilen yarışmada 278 ambalaj yarıştı. GCA’nın müşterileriyle birlikte geliştirdiği Pürsu su şişesi, Abant su şişesi, Taşkesti su şişesi ve Serel tahin pekmez kavanozu ambalaj ürünleri ise gıda ve içecek alanında özgün yapıları ile öne çıkmayı başardı. Altın ödülü alan Pürsu su şişesi her biri birbirinden farklı kar tanelerinin şişe üzerindeki benzersiz kullanımı ve modern ve minimal formu ile göz doldurdu. GCA Abant su şişesi ve Taşkesti su şişesi ile bronz ödülün, Serel tahin pekmez kavanozu ile yetkinlik ödülünün sahibi oldu.

Ay Yıldızları Yarışması, WPO-World Packaging Organization (Dünya Ambalaj Örgütü) ve APF-Asian Packaging Federation (Asya Ambalaj Federasyonu) tarafından akredite edilmiş uluslararası arenada yetkinliğe ve geçerliliğe sahip Türkiye’deki tek ambalaj yarışmasıdır.