ENOSAD 10. yılını “Uluslararası İleri Endüstriyel Otomasyon Kongre ve Sergisi” ile kutladı!
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD)’nin, 10. kuruluş yılı nedeniyle gerçekleştirdiği, “Uluslararası İleri Endüstriyel Otomasyon Kongre ve Sergisi” 4-5 Aralık 2014 tarihlerinde İstanbul’da The Green Park Pendik Otel’de gerçekleştirildi. İki gün süren kongrede 3 panel ve 76 oturum ve 6 mesleki eğitim kursu düzenledi. Kongre, ilk defa yapılmasına rağmen yoğun ilgi gördü.
Teknoloji konusunda dünyaya lider olabiliriz
Kongrenin başında, “Uluslararası İleri Endüstriyel Otomasyon Kongre ve Sergisi”nin açılış konuşmasını yapan Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) Başkanı Sedat Sami Ömeroğlu, ENOSAD’ın kuruluş amacını anlattı.
Ömeroğlu, ENOSAD’ın Türkiye’deki en önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olduğunu belirterek, “Aslında biz teknolojiyle uğraşan, geleceği düşünen, şekillendirmeye çalışan bir platformuz. Problemlerimizin farkında olur ve bunları halledebilirsek biz teknoloji konusunda dünyaya lider olabiliriz. Özellikle bu konuda en büyük desteğin Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan geleceğini umuyoruz, düşünüyoruz ve diliyoruz. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bundan önceki zamanlarda daha önemli ve gelecekle ilgili bizim yanımızda olacağına inancımız tamdır” dedi.
Kongre’ye yerel ve küresel anlamda birçok firmanın katıldığını belirten Ömeroğlu, “Bütün bunlara baktığımızda aslında biz teknoloji gücüyüz, teknoloji deviyiz. Ama biz kendi gücümüzün farkında değiliz gibi gözüküyor. O nedenle bu platform, aslında kimin ne yaptığını neler yapabileceğini göstermesi açısından önemli bir gösterge olacaktır. Birlikteliği ön plana çıkaran çalışmalarımızla geçmişte olduğu gibi gelecekte de ciddi şekilde var olacağımıza ben gerçekten inanıyorum. Bunu inanarak söylüyorum” şeklinde konuştu.
ENOSAD, büyük özveriyle ortaya çıkmış bir kurumdur
Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) kurucu üyesi ve ilk başkanı Dr. Emin Olcay ise yaptığı konuşmada kongreye katılmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Olcay, “Uzun zor bir dönemden sonra aranızdayım. Buraya özellikle şunu göstermek için geldim. ENOSAD’ın herhangi bir üyesi olarak beyaz bayrak sallanmayacağını göstermek için karşınızdayım. Hayatım boyunca bir şeyler ortaya çıkarmak üzere gayret ettim. Ama geçmişe baktığım zaman, zamanı istediğim verimlilikte kullanamadığımın üzüntüsü içerisindeyim. Bunu özellikle vurguluyorum ki; genç arkadaşlarımız zamanı, verimli kullanmayı öğrensinler. Gerçekten teknoloji olarak katma değeri yüksek olan ürünler ortaya çıkarsın. ENOSAD, her üyesinin ortaya koyduğu büyük özveriyle ortaya çıkmış bir kurumdur. Türkiye için bir kazançtır. Türkiye için yatırım yapılabilecek bir kurumdur. Kurduğumuz yıllarda şöyle bir düşüm vardı. ENOSAD, bu memlekete teknolojik değeri olan, katma değeri yüksek bir takım ürünleri üretmekte, teknolojinin ileri safhalarına geçmekte mutlak surette katkıda bulunacaktır. Bu düşü hâlâ muhafaza ediyorum. Sayın bakana, bu düşe özellikle katkıda bulunmalarını rica ediyorum” diye konuştu.
ENOSAD’ın bir sinerji olduğunu ifade eden Olcay, “Bu sinerjide temel olarak üç kaynak vardır. Sanayi, üniversite ve siyasi erk, ben şu ana kadar siyasi erkin yapması gereken hamleleri henüz yapmadığı düşüncesindeyim. Şu andan itibaren umudum, bu sinerjiyi yaratmak üzere siyasi erkin bu katkıyı yapabileceği düşüncesindeyim. Sayın bakana inanıyor ve güveniyorum” dedi.
Son 500 yüzyılda bize ait bir şey yok
Makine Tanıtım Grubu (MTG) Başkanı Adnan Dalgakıran ise konuşmasında, Türkiye’de gerçek manada bir sanayi olmadığını ve yaptığımız ihracatın tamamen ucuz işgücüne dayalı bir rekabet unsuruyla yapıldığına dikkat çekerek “Biz ülke olarak ne yapmak istiyoruz? Değerlendirmelerimizi hedefler üzerinden yapmalıyız. Dünyada 200’e yakın ülke var. Bu ülkeler içerisinde “Türkiye nerede?” diye baktığınız zaman ortalarda bir yerde. Ne zamandan beri? Uzun yıllardan beridir ortanın alt kısmındaydı. Şimdi biraz daha üstünde. Türkiye’de 3 işçi bir Alman’ın ürettiğini üretiyor. Bir Türk dünyaya bedel diyoruz ama iş verimliliğe geldiğinde, üçümüz ancak bir Alman ediyoruz. Bazıları işçilerimizin verimsiz çalıştığını ileri sürer ama onu çalıştıran kim? Onu çalıştıran yönetici, girişimci sanayici hangi nitelikte, hangi beceride, hangi kabiliyette?” şeklinde konuştu.
Dalgakıran sözlerini şöyle sürdürdü: “Sistemi yönetenler ne yapıyor? Sistemi yönetenler adil bir ortam yaratıyor mu? İmalat sanayinin GSMH’deki payı yüzde 22-23’lerden yüzde 15’lere düştü. Yani Türkiye’nin büyümesinde bizim payımız, üretenlerin payı, sanayicilerin payı yüzde 15. Türkiye büyüyor. Hatta biz kalkarsak belki daha mı iyi büyür bilemiyorum. Çeşitli toplantılarda, sinevizyon gösterilerinde Türkiye’yi anlatırken Kapadokya, deniz, Ayasofya ve Sultanahmet Camisi, tarihi eserler, turizm, yardımsever insanlarımız gösteriliyor. Son 500 yüzyılda bize ait bir şey yok. Onun için hep atalarımızın kemiklerini anlatıyoruz. Biz bir şey yaratamadıkça geçmişe bakıyoruz. Bak yapmışlar diyoruz.”
Sadece yüzde 3’ümüz yüksek teknoloji kullanıyor
Konuşmasında özeleştiri de yapan Makine Tanıtım Grubu (MTG) Başkanı Adnan Dalgakıran, “Samimi olarak biz kendi özeleştirimizden başlayalım. Türkiye’de gerçek mânada bir sanayi yok. Neyle ihracat yapıyoruz? Yaptığımız ihracat tamamen ucuz işgücüne dayalı bir rekabet unsuruyla yapılıyor. Üretimimizin, sanayimizin yüzde 75’i orta düşük ve düşük teknolojiyle yapılıyoruz. Sadece yüzde 3’ü yüksek teknoloji kullanıyor” dedi.
Japonya ve Güney Kore’nin yüksek teknoloji ihracatı ile ilgili rakamlar veren Dalgakıran, “Kendimize gaz vermekten sıyrılıp da şöyle rakamlara bir bakabiliyor muyuz? Hangi strateji ile nereye gidiyoruz. Dünya büyüdükçe Türkiye büyüyecek. Geri gitmeyecek. Hedefimiz vasat bir ülke ise kendimizi hiç yormayalım. Zaten bu kervan böyle gidecek. Almanya’da 6 bin işletme, 400 milyar dolardan fazla üretim yapıyor. Biz ise, 11 bin işletme ile 30 bin dolar yapıyoruz. Otomasyonu bilmeyen, otomasyonu vurgulamayan bir sektör buralara gelemez. Kayıt içindeki firmaları kayıt dışına sömürttüren bir mekanizma bunun önemli suç ortaklarından biridir. Bu kayıt dışı, çok ciddi şekilde Türkiye’nin başına beladır. Para kolay yere kaçar. Sanayideki sermaye hızla başka alanlara kaçıyor. Çünkü Türkiye politika olarak rant alanında ekonomisini geliştiriyor. Bunun sonuna geldiğini görüyoruz. Geldiği zaman bizde takat kalmıyor” şeklinde konuştu.
Kız istemek için mühendis olunan bir ülkeyiz
Dalgakıran “Biz organize sanayilerini tamamen rant alanına çevirdik. 10 liraya alıp bize bin liraya satanlar var. Biz o adamlar için çalışıyoruz. Dünyada böyle bir yer yok. İnsan kaynağı yok ama ülke üniversite kaynıyor. Adeta kız istemek için mühendis olunan bir ülkeyiz. Makine mühendislerinin sadece yüzde 1,5’u endüstride çalışıyor. İçinde bulunduğumuz kültür ve düşünce yapısı bizi vasatlığın dışına çıkarmıyor. Türkiye’nin önündeki yatırım ikliminin önünü açmak siyasilerin elinde.”
Yatırım teşviklerinin kökünden değişmesi gerektiğini dile getiren Dalgakıran “Kongrenizin hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye için otomasyon çok çok önemli. Sadece bu kongre ile değil bütün makine sektörü, diğer bütün sanayiye otomasyonu yaymak için ne tür çalışmalar yapmak gerekirse, benim içinde bulunduğum kurumların ne tür destek vermesi gerekiyorsa her türlü şekilde yanınızda emrinizde olduğumuzu söylüyoruz” dedi.
Denklemleri değiştirmedikçe hiçbir şey değişmez
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu da konuşmasında bilim, teknoloji ve otomasyonun önemine değindi.
Otomatik kontrol konusunda çok sayıda master ve doktora öğrencisi mezun ettiğini belirten Kavranoğlu, “Sanayici olmak, girişimci olmak bu memleketin DNA’sına aykırıdır. Bu memlekette sanayicinin dostu yok. Sanayici, kendi parasıyla rezil olan insan maalesef. Bu sisteme diferansiyel bir denklem olarak bakarsak denklemlerimizin çözümü tarım, düşük teknoloji, soba borusu, musluk yapmak sonucu veriyor. Türkiye’de sistemi düzeltmedikçe istediğiniz kadar teşvik paketi açıklayın, istediğiniz kadar Ar-Ge desteği açıklayın, istediğiniz kadar yüksek hayaller kurunuz. Bunların hiç biri olmaz. Çünkü bunların hepsi bir sistem meselesidir. Sistemin performansını arttırmak onun girdilerini değiştirmekle olmaz. Denklemleri değiştirmedikçe hiçbir şey değişmez” şeklinde konuştu.
Parayı verecek kaliteli proje bulamıyoruz
“Bizim Ar-Ge’ye para ayırma problemimiz yok. Biz, Ar-Ge’ye ayırdığımız parayı verecek kaliteli proje bulamıyoruz. 180 üniversitemiz var. Bu kadar üniversite bir yılda desteğe layık 500 proje üretemiyor. Demek ki bu üniversite sistemi doğru değil. Yani böyle bir üniversite sistemi olan bir ülkede, siz sanayide çalıştıracak kaliteli mühendisi nereden bulacaksınız? Nasıl proje gerçekleştireceksiniz? Nasıl kalkınmış bir Türkiye’ye ulaşacaksınız?” diyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, “Ama bizim hükümet olarak bunu değiştirmek için ciddi niyetlerimiz var. Teşvik paketine bir ilave yapıldı. Artık Türkiye’nin cari açık verdiği, kan kaybettiği, yüksek teknolojiye dair konularda nerede yatırım yaparsanız yapın 5. bölgedeymiş gibi teşvik alacaksınız. Bu yeni açıklanan bir paket. Türkiye’de sistemi değişmedikçe istediğimiz kadar Ar-Ge desteği verelim istediğimiz kadar teşvik paketi verelim bir yere varamayız. Söylediklerimizin hepsinin toplamının teknik tanımı şu: Türkiye’nin artık bilgi ekonomisine geçmesi gerekiyor” diye konuştu.
Biz, bilgi ekonomisine geçersek bir yere varabiliriz
Özelleştirmelerden örnekler veren Kavranoğlu, “Devlet, bilim ve teknoloji konusunda özel sektöre değil, kendi eliyle büyüttüğü şirketlere güveniyor. Devlet burada girişimcinin önünü açmıyor. Bunu konuşuyoruz. Sistemimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bunu da üniversitelerden başlatmak gerek. Bu üniversite sistemiyle insan kalitesinden bahsedemeyiz. Sistemi değiştirecek olan da biz siyasetçileriz. Hükümetin artık bilim-teknoloji politikalarını bürokrasiye bırakmaması gerekiyor. Devletin artık bilim teknolojide oyuncu olmaktan çıkması lazım. Devletin, gölge yaptığı sektör büyüyemez. Sanayicinin, yatırımcının, girişimcinin devlette artık bir muhatabının olması lazım. Biz, bilgi ekonomisine geçersek bir yere varabiliriz.”
Konuşmaların ardından Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) Başkanı Sedat Sami Ömeroğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu’na plaketini takdim etti. Ardından da katılımcılarla birlikte kongre ve serginin açılışı yapıldı.
Dünyayı hedef almalıyız
Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) Başkanı Sedat Sami Ömeroğlu ilk günün son panelinde şunları dile getirdi: “Bu topraklarda El-Cezeri‘nin açtığı yolda bayrağı Türkler taşıyacak. Endüstride 4.0 teknolojisine hazırız; hatta 5.0’ı bile başlatırız. Öncelikle üniversitelerde buna uygun eğitimler verilmeli. Devlet, üniversiteleri ve fabrika sahiplerini buna teşvik etmeli. Ayrıca birbirimize güvenmeliyiz. Bizim en büyük hatamız burada. Hep küçük küçük şirketlerimiz var. Çünkü güven problemimiz var. Bilgiyi aktarayım diyorsunuz; sonra bakıyorsunuz başkası tarafından yapılmış ve karşınızda. Aktarmayınca da küçük kalıyorsunuz. Bunu aşmalı, bir araya gelmeli, bir arada kalınmalı ve dünyayı hedef almalıyız. Pek çok sanayicinin hedefi teknoloji üretmekte küreselleşme noktasında olmalıdır.”
Ömeroğlu, “Endüstride 4.0 nedir? Ve neler olacak?” sorusuna da şu cevabı verdi; “Endüstri 4.0, hisseden robotlar ve akıllı makinelerin devridir. Robotların insan beyninden gelen radyo dalgalarıyla komut alacakları günlere doğru giden bir teknolojik gelişmenin arifesindeyiz. 4.0 teknolojisinde, endüstri ve sanayide geleneksel standart işçilik yerini uzman üretim mühendislerine bırakmaya başlayacak. Artık üretimde bir makine bir adam ve bir fabrika dönemi olacak. Görebilen, ses tanıyan, temasla algılayan, hareket eden, insandan hızlı karar veren algılayıcılar, birbiriyle haberleşen bileşenler ve çok eksenli hibrit üretim robotlarıyla donatılmış sofistike yapısına karşı tek bir kişi tarafından denetlenebilecek; ‘Siber Fizik Sistemler’ devreye girecek.”
İlk kongreye yoğun ilgi
İki gün süren etkinlikte İleri Endüstriyel Otomasyonun İmalat Sanayinde Rekabet Gücüne Etkisi, Siber Fizik Sistemleri / Endüstri 4.0 ve Üründe KALİTE ve Üretimde VERİMLİLİK Temelinde Otomasyonun Rolü başlıklarında 3 panel düzenlendi.
Makine Tanıtım Grubu ana sponsorluğunda, BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI himayesinde ve sektöre yön veren firmalardan ABB, Mitsubishi Electric, Siemens, Schneider Electric firmalarının platin, FESTO, KUKA, SICK altın, ELİAR gümüş sponsorluğunda, Bilko, E3TAM, Ege Kontrol, Eksen Medya Grup, Elimko, EFM Motor, EMİKON, EMKO, ENTEK, ENTEK Teknik, HALICI Elektronik, HKTM, İFM, JUMO, Pilz, Pınar Mühendislik, SERVO Kontrol, TORK, STAUBLI ve TURCK firmalarının bronz, ELİMKO ile E3TAM firmalarının promosyon ve sektör dergilerimizin basın sponsorluğunda sergi katılımları ile gerçekleşti.
İki günlük kogrede 3 panel 76 oturum ve 6 mesleki eğitim kursu
Uluslararası İleri Endüstriyel Otomasyon Kongre ve Sergisi’nde; Endüstri 4.0 (Siber Fizik Sistemler) ve küresel hedefleri, Endüstri – Üniversite işbirliği çerçevesinde Teknoparklar, Transfer ofisleri konusunda beklentiler, üniversitelerde lisans projelerinin ortaklaştırılması konusu, Hassas Makine imalatında ulusal ve uluslararası ölçekte son durum analizi, Endüstriyel Otomasyon uygulamalarında PC Tabanlı Test, Ölçüm, Veri analizinin önemi, PLC & PAC & COBAC (Bilgisayar Tabanlı Otomasyon Kontrolü),İleri endüstriyel projelerde yazılım ve donanım maliyetlendirmesi, Endüstriyel işletme ve makinelerde ‘’emniyet’’, Endüstriyel otomasyonun üretimde rekabet gücüne etkileri, Proje destekleri (TÜBİTAK, KOSGEB, SANTEZ, BST Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, OAIB, İMMİB), Hareket kontrol teknolojilerindeki gelişmeler, İleri Endüstriyel Otomasyonda akıllı kontrol teknolojileri (2D ya da 3D yapay görme, temassız ölçüm ), Bugün ve yakın gelecekte ROBOTİK (Robot Telepatisi), Akıllı şebekeler (Smart Grid), Akıllı sensörler, Enerji verimliliğinde ileri endüstriyel otomasyonun etkileri, İleri endüstriyel otomasyon uygulamalarında veri haberleşme teknolojilerinde gelişmeler (Internet of Things – IoT), Üretimde RFID & 2D,ümeleşme yöntemi mikro ölçekli şirketlerin birleştirilmesi – İLTEK Projesi, Endüstriyel Otomasyon projelerinde zaman yönetimi ve dokümantasyon hazırlama standartları (Project Management),Mühendis ve teknisyen istihdamında yaşanan olumsuzluklara çözüm önerileri, İleri endüstriyel otomasyonda meslek edindirme standartlarının irdelenmesi, Endüstriyel otomasyonda sözleşmeler, şartnameler ve hukuk, ulusal ve uluslararası rekabet temelinde gümrük mevzuatında iyileştirme önerileri ve ÖTV konusu, Ölçme ve Kontrol, Otomasyon Uygulamaları ile ilgili Standartlar ve Normlar, Türkiye’de uygulamalar, Savunma Sanayii Stratejilerinde yerli üretim ve Yeni nesil motorlarda enerji verimliliği konulu 76 oturum düzenlendi. Düzenlenen oturum ve panellere yurt dışından da 13 uzman panelist katıldı.
Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) Başkanı Sedat Sami Ömeroğlu ilk günün son panelinde şunları dile getirdi; Bu topraklarda El-Cezeri‘nin açtığı yolda bayrağı Türkler taşıyacak. “Endüstride 4.0 teknolojisine hazırız. Hatta 5.0’ı bile başlatırız. Öncelikle üniversitelerde buna uygun eğitimler verilmeli. Devlet, üniversiteleri ve fabrika sahiplerini buna teşvik etmeli. Ayrıca birbirimize güvenmeliyiz. Bizim en büyük hatamız burada. Hep küçük küçük şirketlerimiz var. Çünkü güven problemimiz var. Bilgiyi aktarayım diyorsunuz sonra bakıyorsunuz başkası tarafından yapılmış ve karşınızda. Aktarmayınca da küçük kalıyorsunuz. Bunu aşmalı, bir araya gelmeli, bir arada kalınmalı ve dünyayı hedef almalıyız. Pek çok sanayicinin hedefi teknoloji üretmekte küreselleşme noktasında olmalıdır.”
Ömeroğlu, “Endüstride 4.0 nedir? Ve neler olacak?” sorusuna da şu cevabı verdi; “4.0 hisseden robotlar ve akıllı makinelerin devridir. Robotların insan beyninden gelen radyo dalgalarıyla komut alacakları günlere doğru giden bir teknolojik gelişmenin arifesindeyiz. 4.0 teknolojisinde endüstri ve sanayide geleneksel standart işçilik yerini uzman üretim mühendislerine bırakmaya başlayacak. Artık üretimde bir makine bir adam ve bir fabrika dönemi olacak. Görebilen, ses tanıyan, temasla algılayan, hareket eden, insandan hızlı karar veren algılayıcılar, birbiriyle haberleşen bileşenler ve çok eksenli hibrit üretim robotlarıyla donatılmış sofistike yapısına karşı tek bir kişi tarafından denetlenebilecek ‘Siber Fizik Sistemler’ devreye girecek.”