PRS Pooling, palet paylaşım ağını genişletiyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
1 Ocak 2026’dan itibaren Güneydoğu Avrupa dahil olmak üzere tüm Avrupa’yı kapsayacak
Petrokimya endüstrisine yönelik palet paylaşım sistemleri sunan PRS Pooling, ağını büyük ölçüde genişlettiğini duyurdu. Şirket, 1 Ocak 2026 itibarıyla palet paylaşım ve toplama hizmetlerini Güneydoğu Avrupa bölgesine resmen genişletecek. Yeni kapsama alanında Bulgaristan, Sırbistan, Bosna-Hersek ve Hırvatistan gibi ülkeler yer alacak.
Bu genişleme, PRS Pooling’in Avrupa genelinde tam kapsama hedefine ulaşmasındaki son adımı oluşturuyor. Müşteriler hâlihazırda bu ülkelere palet gönderebiliyor, ancak Ocak ayından itibaren bu bölgeler PRS paylaşım ağına tam olarak entegre olacak. Bu sayede paletlerin toplanması, onarılması ve yeniden kullanılması süreçleri etkin biçimde yürütülerek tedarik zinciri genelinde verimlilik artışısağlanacak. Şirket, bu adımla müşterilerine daha fazla esneklik, sürdürülebilirlik ve maliyet avantajı sunmayı hedefliyor.
PRS Pooling Operasyon Direktörü Reinier Hillebrink, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Yeni bölgeye genişleyerek, müşterilerimiz için Avrupa genelinde döngüyü tamamlıyoruz. Bu genişleme, petrokimya endüstrisinde gerçekten döngüsel, verimli ve sürdürülebilir bir palet paylaşım sistemi oluşturma taahhüdümüzü güçlendiriyor.”
PRS Pooling Hakkında
Faber Group bünyesinde faaliyet gösteren PRS Pooling, petrokimya sektöründe yeniden kullanılabilir paletler için Avrupa’nın en köklü döngüsel ekonomi sistemlerinden birini işletiyor. Şirket; sürdürülebilirlik, verimlilik ve iş birliği ilkeleri üzerine kurulu yapısıyla müşterilerinin atık miktarını azaltmalarına, karbon emisyonlarını düşürmelerine ve çevresel hedeflerine ulaşmalarına katkı sağlıyor.
PRS, kapsamlı Avrupa ağı, sertifikalı ahşap tedariki ve güçlü geri kazanım ile yeniden kullanım modeli sayesinde kıta genelinde güvenilir palet dolaşımı sağlıyor. Güneydoğu Avrupa’daki genişleme ile birlikte, şirket Avrupa’daki palet paylaşım sektöründe standart belirleyici konumunu pekiştiriyor.
AIMPLAS’tan araç içi kokuları azaltan yenilikçi proje
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
H₂ODOR projesi, kontaminant içermeyen geri dönüştürülmüş malzemelerle araç iç mekânlarında kullanılan termoplastiklerin kokusunu azaltmayı hedefliyor.
Birçok kişi "yeni araba kokusunu" çekici bulsa da, gerçek şu ki bu aroma, hem sağlık hem de çevre üzerinde zararlı etkileri olabilen kimyasal bir karışım olan uçucu organik bileşiklerin (VOC'ler) salınımından kaynaklanıyor. Bu soruna yanıt olarak AIMPLAS Plastikler Teknoloji Merkezi öncülüğünde H₂ODOR projesi başlatıldı. Projenin iki ana hedefi bulunuyor: araç içindeki bu tür kokuları azaltmak ve otomotiv sektöründe geri dönüştürülmüş malzeme kullanımını teşvik etmek.
IVACE+i ve Avrupa Kalkınma Fonu (ERDF) tarafından finanse edilen H₂ODOR projesi, tüketici sonrası geri dönüştürülmüş poliolefin bazlı, kontaminantlardan arınmış ve kokusuz, özellikle araç iç mekânlarında kullanılmak üzere tasarlanmış yeni termoplastik malzemelerin geliştirilmesine odaklanıyor. Bu malzemeler, sektörün katı teknik gereksinimlerini (ısıl direnç ve UV radyasyon davranışı gibi) karşılamanın yanı sıra, sürdürülebilir, maliyet etkin ve son kullanıcı için de konforlu olmalıdır.
Proje kapsamında araç içindeki uçucu bileşiklerin varlığı önemli ölçüde azaltılacak; bunun için gelişmiş su bazlı dekontaminasyon ve koku giderme teknolojileriyle geri dönüştürülmüş plastiğin ön işlemi optimize edilecek.
Hamburger ekmekleri biyobazlı tepsilere dönüşüyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Sürdürülebilir İş Ödülleri, 2014 yılından bu yana şirketlerin, girişimlerin ve kurumların sürdürülebilirlik vizyonunu ödüllendiren bir organizasyon olarak öne çıkıyor. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDG) çerçevesinde iş dünyasının dönüşümüne ışık tutan bu ödüller, her yıl yüzlerce proje arasından seçilen en başarılı uygulamaları görünür kılıyor.
Sürdürülebilir İş Ödülleri yarışmasının “Sürdürülebilirlik ve Çevresel Etki” kategorisinde bu yıl, SEM Plastik öncülüğünde ve özellikle AR-GE sürecinde ve biyobazlı malzeme inovasyonunun hayata geçirilmesinde kritik katkılar sunan Plasticmove firmasının kurucusu genç girişimci Büşra Köksal’ın iş birliğiyle geliştirilen, 'Tepsiye Dönüşen Hamburgerler / Mc Tray' projesi finale yükseldi. McDonald’s Türkiye iş birliğine ilham veren bu proje, atık hamburger ekmeklerinin biyobazlı plastiğe dönüştürülerek uzun ömürlü, yıkanabilir ve tekrar kullanılabilir tepsiler haline getirilmesini sağlıyor. Bu sayede plastik atık miktarı azaltılırken, gıda israfı önleniyor, döngüsel ekonomi ilkeleri hayata geçiriliyor ve yerli üretim sayesinde ekonomik ve çevresel değer yaratılıyor.
Hedef her yıl 100 bin biyobazlı tepsi üretmek
Projenin yalnızca sektör için değil, tüm toplum için ilham verici bir adım olduğunu belirten SEM Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, 2025 yılı pilot uygulaması kapsamında aylık ortalama 2 ton atık ekmeği geri dönüştürerek 15 bin adet biyobazlı tepsi üretmeyi hedeflediklerini kaydetti. İlk yıl sonunda ise toplam 30.000 tepsi ile yaklaşık 1 ton fosil bazlı plastik kullanımının önüne geçilmesi planlanıyor.
Eroğlu, "Önümüzdeki dönemde hedefimiz, her yıl 100 bin biyobazlı tepsi üretmek, biyobazlı içerik oranını yüzde 30 seviyelerine çıkarmak ve karbon salımını daha da azaltmak. Projemizin ölçeklenebilir yapısıyla hem Türkiye’de hem de uluslararası pazarda örnek bir model olacağına inanıyoruz. Bu finalistlik, yalnızca bir proje başarısı değil, aynı zamanda McDonald’s Türkiye’nin sürdürülebilirlik vizyonuna ve sektörün yenilikçi dönüşümüne güçlü bir katkı sunuyor. Atıkları kaynağında çözüme dönüştüren yaklaşım, gelecekte gıda ve plastik endüstrisinin ortak sürdürülebilirlik yolculuğuna da ışık tutacak. Bu başarıyı, genç girişimcilerimizin yaratıcılığının ve iş dünyasının dönüşüm iradesinin en somut göstergesi olarak değerlendiriyoruz" ifadelerini kullandı.
SEM Plastik geçmiş yıllarda da sürdürülebilirlikle ilgili yaptığı inovasyonlarla 3 kez finale kalmış ve 2 kez birincilik ödülünü almıştı.
Kimpur’dan yenilikçi üretim
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Şirket, geri dönüştürülmüş PET şişelerden polyester poliol üretimine başladı
Kimpur, kaynakların verimli kullanımına yönelik üretim yaklaşımında önemli bir adım daha atarak yenilikçi bir geri dönüşüm sürecini hayata geçirdi. Şirket, Düzce üretim tesisinde, tüketici sonrası PET (polietilen tereftalat) şişe atıklarını kimyasal olarak geri dönüştürerek geri dönüştürülmüş içerikli polyester poliol üretimine başladı. Bu süreçte kullanılan depolimerizasyon teknolojisi sayesinde, geleneksel fosil bazlı ham maddelerin bir kısmı geri dönüştürülmüş hammaddelerle ikame edilebiliyor. Böylece hem plastik atıkların çevresel etkisi azaltılıyor hem de kaynakların daha verimli kullanılması hedefleniyor.
Yeni geliştirilen bu poliol çözümü, ilk etapta sandviç panel üretiminde kullanılan sert poliüretan köpük uygulamaları için tasarlandı. Yapılan ilk denemeler, geri dönüştürülmüş içerik içeren bu çözümün, standart sistemlerle karşılaştırıldığında performanstan ödün vermeden üretim süreçlerine entegre edilebildiğini gösteriyor.
Sürdürülebilir rPP ile endüstride yenilik
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Dünyada ilk kez üretilen geri dönüştürülmüş polipropilen, Avrupa pazarı için gıda güvenliği standartlarını karşılıyor.
Prevented Ocean Plastic, sektörün önde gelen paydaşlarıyla birlikte, Avrupa gıda güvenliği standartlarını karşılayan ilk geri dönüştürülmüş polipropilen (rPP) çözümünü duyurdu. Bardak, şişe, kapak ve esnek ambalaj filmlerinde yaygın olarak kullanılan PP, okyanus kirliliğinin başlıca kaynaklarından biri olmasına rağmen, küresel geri dönüşüm oranı yalnızca %1 seviyesinde bulunuyor. Bu yenilik, PP atıklarının ölçekli biçimde geri dönüştürülmesini mümkün kılarken, yüksek kaliteli gıda ambalajlarına dönüştürülmesini sağlayarak çevresel etkiyi azaltmayı hedefliyor.
Bu başarı, Danone ve Prevented Ocean Plastic iş birliğiyle Endonezya’nın Doğu Borneo bölgesinde kurulan toplama merkezinde toplanan PP bardakların işlenmesiyle mümkün oldu. Yeni sistemin ilk yılında 500 milyon plastik bardağın okyanusa karışması önlenecek; bu miktar, Dünya’nın çevresini 1.25 kez saracak kadar fazla.
ALPLA 70.yılı: Çamaşır odası girişiminden küresel bir oyuncuya
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Plastic is Fantastic: ALPLA bunu 70 yıldır kanıtlıyor. 1955 yılında Avusturya’nın Konstanz Gölü kıyısındaki Hard kasabasında, küçük bir çamaşır odasında kurulan aile şirketi, bugün 46 ülkede 200 tesisiyle küresel bir oyuncuya dönüştü. “Öncüler Ailesi” olarak anılan 24.000’den fazla çalışan, müşterilerine yakın bir anlayışla güvenli, uygun maliyetli ve sürdürülebilir ambalaj çözümleri geliştiriyor, üretiyor ve geri dönüştürüyor.
ALPLA ambalajları, her gün milyarlarca insanın yaşamına dokunuyor. Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Afrika ve Asya’da uygun maliyetli tüketimi mümkün kılıyor ve tüketim malları için güvenli çözümlerle çok sayıda sektöre destek veriyor. Bu başarının arkasında 24.000’den fazla çalışan bulunuyor. Şirket 1955 yılında Alwin ve Helmuth Lehner kardeşler tarafından kurulduğunda, küresel bir oyuncuya dönüşeceği öngörülemiyordu – ancak bu kesinlikle tesadüf değildi.
Teknolojiye olan tutku, öncü ruh ve güçlü ekip çalışmasıyla şirket, küçük bir aile işletmesinden sert plastik ambalaj alanında küresel bir teknoloji pazar liderine dönüştü. Sayısız yenilik, vizyoner konseptler, cesur açılımlar ve aile bütünlüğü son 70 yılı şekillendirdi. Önemli dönüm noktaları arasında efsanevi Alplamat ekstrüzyon şişirme makinesi (1958), doğrudan müşteri sahasında kurulan ilk şirket içi tesis (1985), dünyanın ilk iki aşamalı PET şişesi (1985) ve tüketici sonrası geri dönüştürülmüş malzemenin erken kullanımı (1990) yer alıyor. Daha yakın dönemde ise biyobazlı kâğıt şişelerin ve biyolojik olarak parçalanabilen kahve kapsüllerinin endüstriyelleşmesi öne çıkan gelişmeler arasında bulunuyor.
Şişecam’ın Global Genç Yetenek Programı “Together” için başvurular başlıyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Şişecam, genç yetenekleri iş dünyasına kazandırmayı ve kendi deneyimini onların yenilikçi bakış açılarıyla buluşturmayı hedeflediği Global Genç Yetenek Programı Together’ın 9. dönem başvuru sürecini başlattı. Üniversitelerin son sınıf öğrencileri ile yüksek lisans ve doktora öğrencileri, 2–28 Eylül 2025 tarihleri arasında programa başvuru yapabilecek.
Adaylar; genel yetenek sınavı, vaka analizi, video mülakat ve İngilizce değerlendirmelerinden oluşan süreçten geçecek. Seçilen genç yetenekler Aralık ayında stajlarına başlayacak ve Şişecam Genel Merkezi, üretim tesisleri ile Şişecam Bilim, Teknoloji ve Tasarım Merkezi’nde 7 ay boyunca part-time görev alacak. Katılımcılar bu süre içinde gerçek projelerde deneyim kazanacak, stajlarını başarıyla tamamlayanlar ise Şişecam’da kariyer fırsatı elde edecek.
2017 yılında başlatılan Together programı, bugün Şişecam’ın yeni mezun aday işe alımlarında önemli bir kaynak konumunda. Sekiz yılda programa katılan 1.497 genç yetenekten 587’si, stajlarını tamamladıktan sonra Şişecam’da profesyonel iş yaşamına adım attı. 2025 yılı özelinde ise Türkiye’de 96, global lokasyonlarda 53 genç staj yapma fırsatı yakaladı; 45 stajyer ise işe alım sürecini başarıyla tamamlayarak şirkette çalışmaya başladı.
Global Genç Yetenek Programı Together’a başvurular, Eylül ayında Şişecam’ın LinkedIn sayfasında yayımlanacak ilan üzerinden yapılabilecek.
Yapay zekâ destekli yeni yatırım
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Çağdaş Cam, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde, yapay zekâ destekli ve tam otomatize yeni üretim hattıyla stratejik kapasite artırımına hazırlanıyor.
Yaklaşık yarım asırlık geçmişe sahip, global tedarik zincirinin bir parçası olan Çağdaş Cam, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesisinde hayata geçireceği yeni yatırımla teknolojik dönüşümünü bir adım öteye taşıyor. Endüstri 4.0 uyumlu ve yapay zekâ destekli yeni üretim bandı tam otomasyonla çalışacak. Yeni üretim bandıyla dünya standartlarında ve “el değmeden” üretim yapılacak.
“Yerli üretimi güçlendireceğiz”
Manisa OSB, Aydın Kuyucak ve Nazilli OSB’de yer alan tesislerinde işlediği camları, dört kıtadaki ulusal ve uluslararası müşterileriyle buluşturan Çağdaş Cam CEO'su Serdar Raşit Pirinç, bu yatırımlarıyla birlikte yerli üretimi güçlendireceklerini dile getirdi. Pirinç, “Türkiye’de bugüne kadar üretilmeyen, teknik nitelik açısından katma değeri yüksek bir ürünün de yerli üretimini başlatacağız. Çalışmalarımıza 2025 yılının Ekim ayında başlayacağız ve tesisimizin 2026 yılının dördüncü çeyreğinde devreye girmesini öngörüyoruz. Bu yatırımın, şirketimize yıllık 22 milyon doların üzerinde ilave ciro kazandırmasını bekliyoruz. Bunun yaklaşık yüzde 40’ının ihracattan gelmesini hedefliyoruz” dedi.
Sürdürülebilir ambalajda Türkiye’ye uluslararası teknoloji transferi
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Recyloop Sürdürülebilir Ambalaj A.Ş., ABD merkezli parti ve kahve ürünleri perakendecisi PARTYCITY’nin yüksek hızlı ve ileri otomasyon sistemleriyle donatılmış kağıt bardak üretim hatlarını Türkiye’ye taşıdı.
Amerika’da 2,5 milyar dolarlık ciroya sahip olan PARTYCITY, 1947’den bu yana faaliyet gösteren New York’taki üretim tesisinde operasyonlarını durdurma kararı aldı. Bu süreçte Recyloop A.Ş., firmanın yüksek hızlı ve ileri otomasyonlu 7 özel kağıt bardak üretim hattını Türkiye’ye taşıyarak teknoloji ve bilgi transferi gerçekleştirdi.
Şirketin İstanbul Silivri’de kurduğu yeni nesil tesiste, geri dönüştürülebilir kağıt bazlı ambalaj üretimine odaklanılacak. Üretim hatları, su ve enerji tüketimini minimize edecek şekilde tasarlandı ve görsel kalite kontrolü yapay zeka sistemleriyle gerçekleştirilecek.
Recyloop Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Erhan Eroğlu, yatırımın üretim özelliklerine de dikkat çekerek, “Yeni tesisimizde çevreye duyarlı, geri dönüştürülebilir ve biyobozunur özelliklere sahip bardaklar üretebileceğiz. Ayrıca su ve enerji tüketimini azaltan sistemlerle kağıt bardak kalitesini uluslararası standartların üzerine taşımayı hedefliyoruz” dedi.
Lubecafill İlaç’ta verimli soğutma sistemi devrede
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Tamamen Alman sermayesiyle Velimeşe OSB’de kurulan Lubecafill İlaç tesisi, iklimlendirme çözümlerinde Form Endüstri Ürünleri tarafından sağlanan frekans invertörlü yüksek verimli soğutma gruplarını tercih etti. Türkiye’nin ilaç dolum hizmetlerindeki eksikliklerini kapatmayı hedefleyen tesis, aynı zamanda Avrupa’daki müşterilere de hizmet sunmayı planlıyor.
Alman normlarına uygun şekilde tasarlanan HVAC sistemleri, yüksek verimlilik ve operasyonel konforu bir arada sunacak şekilde devreye alındı. Projede Form Endüstri Ürünleri tarafından temin edilen üç adet Dunham-Bush marka frekans invertörlü hava soğutmalı su soğutma grubu kullanıldı. 4500 kW toplam kapasiteye sahip sistem, enerji tasarrufu ve esneklik avantajlarıyla öne çıkıyor.
Yüksek verimli soğutma sistemiyle kalite ve sürdürülebilirlik hedefleniyor
Frekans invertörlü sistemler, yük durumuna göre cihazlara modülasyon yaparak enerji verimliliğini artırıyor. Çevre dostu yapısı sayesinde sürdürülebilir üretim hedeflerine de katkı sağlıyor. Alman kalite standartlarına uygun olarak projelendirilen sistem, üretim alanlarında istikrarlı sıcaklık kontrolüyle ürün güvenliğine katkı sağlıyor.
Tamamen dış kaynaklı yatırım ile kurulan tesisin hem Türkiye iç piyasasına hem de Avrupa pazarına hizmet verecek olması; seçilen iklimlendirme sistemlerinde sürdürülebilirlik, verimlilik ve güvenilirlik gibi kriterlerin öncelikli olarak değerlendirildiğini ortaya koyuyor.
PMI düşüyor, üretim gücü risk altında
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, Temmuz 2025 Türkiye İmalat PMI verilerini yorumlayarak üretim sektöründeki mevcut zorluklara dikkat çekti. Açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:
İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı Temmuz 2025 Türkiye İmalat PMI ve Sektörel PMI verileri, üretim sektöründeki zorlu tabloyu net şekilde ortaya koyuyor. Üst üste üçüncü ay gerileyerek 45,9 seviyesine inen PMI, Ekim 2024’ten bu yana en belirgin yavaşlamaya işaret ediyor. Faaliyet koşullarındaki bozulma böylece 16’ncı aya ulaştı.
Yeni siparişlerin üst üste 25 aydır daralması ve temmuzdaki düşüşün son dört ayın en serti olması, iç ve dış talepteki kalıcı sorunların açık göstergesidir. Sanayici bu koşullarda üretimi, istihdamı ve satın alma faaliyetlerini azaltmak zorunda kalırken, stoklarını da eritmeye çalışıyor.
Sektörel veriler de tabloyu teyit ediyor. Kur kaynaklı maliyet artışları satış fiyatlarını yukarı çekerken, talep yetersizliği bu artışların sınırlı kalmasına neden oluyor. Bu durum hem kârlılığı hem de fiyat istikrarını olumsuz etkileyen çift yönlü bir baskı yaratıyor.
KKDİK’te kritik tarihler
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
İKMİB Başkanı Adil Pelister: “Kimyasalların üretim ve ithalatını etkileyen KKDİK kapsamında lider firmalar yıl sonu gelmeden belirlenmeli”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen KKDİK Yönetmeliği uygulamasının kolaylaştırılması ve hızlandırılması amacıyla yayımlanan “KKDİK Yönetmeliğinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar”, 12 Ağustos 2025 itibarıyla yürürlüğe girdi.
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, usul ve esasların yürürlüğe girmesiyle sürecin hızlandığını vurgulayarak şunları söyledi:
“31 Ekim 2025 tarihine kadar ön kayıt (MBDF) bilgileri Bakanlığa iletilmeli, yıl sonuna kadar Lider Firmalar belirlenmeli.”
Pelister, KKDİK’e uyum sağlamanın ülke kalkınması, yabancı sermayenin güvenceye alınması, gümrük birliği çerçevesinde rekabet gücünün artırılması ve üretim/ihracat kapasitesinin geliştirilmesi açısından kritik olduğunu belirtti.
KKDİK ve kapsamı
Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlanması (KKDİK), Türkiye’de yıllık 1 ton ve üzeri miktarda üretilen veya ithal edilen tüm kimyasal maddeleri kapsıyor. Kimya, plastik, otomotiv, tekstil, boya gibi birçok sektör bu kapsamda bulunuyor.
Kimya sektöründen temmuz ayında tarihi rekor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı temmuz ayında bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaşarak 25 milyar dolar olarak gerçekleşti. Kimya sektörü ise temmuz ayında gösterdiği güçlü performansla 3,4 milyar dolarlık ihracata imza atarak aylık bazda Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Sektör, ihracatta ikinci sırada yer alırken, ocak-temmuz dönemindeki ihracatı 19 milyar doları aşarak ülke ekonomisine önemli katkı sağladı.
Kimya sektörünün temmuz ayı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Kimya sektörümüz temmuz ayında gerçekleştirdiği 3,4 milyar dolarlık ihracat ile aylık bazda Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rekorunu kırdı. Temmuz ayı itibariyle 850 milyon dolarlık değer artışı sağlayan kimya sektörümüz bu yönüyle tüm sektörler arasında en çok değer artışı gösteren birinci sektör oldu. Geçen yıl temmuz ayına göre ihracatımız yaklaşık yüzde 33 arttı. Ocak-Temmuz dönemi ihracatımız ise yüzde 4,5 artışla 19 milyar doları aştı. Türkiye’nin en çok ihracat yapan ikinci sektörü olarak ülke ekonomimize katkı sağlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Temmuz ayında hem genel ihracatımızın hem de sektörümüzün aylık bazda kırdığı bu tarihi rekor bize gelecek dönem için de umut veriyor. Böylesine zorlu bir dönemde bu başarıya imza atan, emeği geçen tüm ihracatçılarımızı tebrik ediyorum. Ayrıca kimya sektöründe ihracat başarılarıyla ülkemizin gücüne güç katan tüm firmalarımızı tek tek kutluyor, sürdürülebilir başarılarının devamını diliyorum. Kimya sektörü olarak yılın geri kalanında aynı istikrar ve başarıyı sürdürmek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
Rehau Artevo Terra’ya Red Dot Ödülü
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
REHAU Window Solutions’ın sürdürülebilir pencere sistemi ARTEVO TERRA, 2025 Red Dot Tasarım Ödülleri kapsamında “Sürdürülebilir Ürün Tasarımı” kategorisinde ödüle layık görüldü.
REHAU Window Solutions CEO’su Carsten Heuer, ödül hakkında, “Essen’deki ödül, ürün ve hizmetlerimizin yalnızca günümüzün ihtiyaçlarına yanıt vermekle kalmayıp, gelecekteki yasal ve teknolojik gereklilikleri de dikkate aldığını gösteriyor. Tasarım ve sürdürülebilirliğin birleşimi, mimarlar, iş ortakları ve müşteriler tarafından takdir ediliyor” dedi.
CTO Frank Zimmermann ise, “ARTEVO TERRA, yüzde 78’e varan geri dönüştürülmüş içerik ve cam elyaf takviyesi gibi yenilikçi malzemelerle üretiliyor. Essen’de alınan ödül, ürünün teknolojik ve sürdürülebilir mühendislik yaklaşımının global ölçekte onaylandığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Red Dot Ödülleri kapsamında bu yıl ilk kez yer alan “Sürdürülebilir Tasarım” kategorisi, ürünlerin kaynak verimliliği, uzun ömürlülük ve döngüsel ekonomi ilkelerine göre değerlendirilmesini amaçladı. ARTEVO TERRA, bu kriterlerdeki üstünlüğü ile öne çıkarak, iF ve Alman Tasarım Ödülleri’nin ardından üçüncü uluslararası ödülünü almış oldu.
CMO Peter Kotzur, ödülün önemine dikkat çekerek, “ARTEVO TERRA’nın çevresel, ekonomik ve işlevsel açıdan katma değer sunduğunu gösteren bu ödül, REHAU’nun güvenilir ve yenilikçi bir iş ortağı olduğunu dünyaya duyurması açısından değerli” dedi.
Sakarya Üniversitesi’nden yeni entübasyon tüpü
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Sakarya Üniversitesi, “Perkütan Dilatasyonel Trakeostomi Açılması Sırasında Kullanılan ve Ultrasonografi (USG) ile İzlenebilen Yeni Bir Entübasyon Tüpü” patent başvurusunun tescil edildiğini duyurdu. Başvuru numarası 2024/006986 olan buluş, Doç. Dr. Havva Kocayiğit, Prof. Dr. Akın Akıncı ve Doç. Dr. İbrahim Kocayiğit tarafından geliştirildi ve Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü adına Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillendi.
Buluş, trakeostomi işlemleri sırasında hem hastanın havayolu güvenliğini sağlayan hem de işlem sırasında oluşabilecek yemek borusu ve trakea hasarlarını önlemeye yardımcı olan özel bir entübasyon tüpünü kapsıyor. Ultrasonografi ile izlenebilir şekilde tasarlanan tüp, işlem sırasında doğru konumlandırmayı kolaylaştırıyor ve komplikasyon riski azaltıyor.
İç yapısında kalsiyum karbonat (CaCO₃) ve antibakteriyel katkılı kompozit malzemeler kullanılan tüp, ultrason görünürlüğünü artırırken enfeksiyon riskini azaltıyor. Ayrıca, bronkoskop cihazının rahat geçebileceği genişlikte tasarlanması, işlemi güvenli ve konforlu hâle getiriyor.
Bu yenilikçi entübasyon tüpü, trakeostomi işlemlerinin daha güvenli, kolay ve etkili bir şekilde uygulanmasına önemli bir katkı sağlıyor.
Kakao ve kahve atıklarından üniversite-sanayi iş birliğiyle sürdürülebilir biyoplastikler
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Küresel kakao ve kahve çekirdeği endüstrisinin önemli merkezlerinden biri haline gelen Türkiye, kakao çekirdeği ithalatında dünya sıralamasında 8. sırada yer alıyor. Ancak bu yüksek hacimli ithalatın ardından ortaya çıkan kakao çekirdeği kabukları henüz etkin bir şekilde değerlendirilemiyor ve büyük ölçüde atık olarak çevreye karışıyor.
Bu noktada, endüstriyel tasarımcı Sevda Kaya tarafından geliştirilen doğa dostu ve yenilikçi bir çözüm dikkat çekiyor: Kakao ve kahve kabuklarından üretilen yeni nesil biyoplastik malzeme.
Üniversite destekli araştırma
Özyeğin Üniversitesinde Gastronomi ve Tasarım alanlarını bir araya getiren yüksek lisans tezi kapsamında, danışman hocası Dr. Öğretim Üyesi Aslı Zuluğ ile birlikte çalışan Sevda Kaya, 2022 yılında tamamladığı “Kakao Çekirdeği Kabuğunun Değerlendirilmesi” başlıklı tezinde, gıda atıklarının sürdürülebilir malzeme üretiminde değerlendirilmesine yönelik tasarım odaklı bir yaklaşım geliştirdi. Çalışma sonucunda tamamen doğal, yenilebilir ve doğada çözünebilen bileşenlerden oluşan bir biyoplastik malzeme ortaya çıktı.
Bu biyoplastik malzeme yalnızca gıda atıklarının çevreye zarar vermeden değerlendirilmesini sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda yerli üreticilere katkı sunuyor, sürdürülebilir üretimi destekliyor ve ekonomik katma değer yaratma potansiyeli taşıyor.
Generatif tasarımın yeni yorumu: Ta.Tamu
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Dassault Systèmes ve Fransız tasarımcı Patrick Jouin, bugün “Ta.Tamu” adlı hafif, 3D baskı ile üretilmiş işlevsel sandalyeyi tanıttı. Bulut tabanlı 3DEXPERIENCE platformu kullanılarak birlikte tasarlanan sandalye, yapay zekâ destekli sanal ikizler ile malzeme kullanımında tutumlu yaklaşımı bir araya getiren, yeni nesil generatif tasarım süreçlerine dair bir kavram kanıtı niteliği taşıyor.
Ta.Tamu, Patrick Jouin’in özgün tasarım yaklaşımı Dassault Systèmes’in 3DEXPERIENCE platformu arasında dört yıl süren yaratıcı bir diyaloğun sonucunda ortaya çıktı. Tasarımcılar ve mühendisler, bir sandalyenin nasıl tasarlanabileceğine dair alışılmış kalıpları sorgulayarak geleneksel yöntemleri yeniden tanımladı, biçimsel ve yapısal sınırları zorladı, malzeme kullanımını en aza indirecek yenilikçi çözümler geliştirdi.
Geliştirilmiş fikir üretimi, konsept geliştirme süreci ve tasarımın erken aşamalarına entegre edilen yaşam döngüsü değerlendirmesi sayesinde ortaya çıkan sandalyenin öncü estetiği, doğadan ilham alan tasarım yaklaşımı (biyomimikri) ile insan vücudunun yapısal mantığından örneğin kemik yoğunluğu ve eklem hareketliliğinden esinlendi. Hafif ama sağlam kafes yapısıyla yalnızca 3,9 kg (8,6 pound) ağırlığında olan sandalye, 100 kg (220 pound) taşıma kapasitesine sahip. Ayrıca, düz ve katlanmış bir pozisyonda 3D baskı ile üretilebiliyor ve montaj gerektirmiyor.
Ambalaj sektörü gücünü koruyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Sektörün dış ticaret fazlası geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 22 artışla 1 milyar 405 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Ambalaj sektörünün 2025 yılı ilk 6 aylık dış ticaret verileri açıklandı. 2024 yılının ilk 6 ayında 1 milyon 534 bin 845 ton olan ambalaj ihracatı 2025 yılının ilk 6 ayında 1 milyon 636 bin 869 ton olarak gerçekleşti. Değer olarak 2024'ün ilk yarısında 3 milyar 322 milyon dolar olan ihracat, 2025'in aynı döneminde 3 milyar 525 milyon dolara yükseldi. Ambalaj sektörünün 2025 ilk 6 aylık ihracatı bir önceki yılın aynı dönemine göre miktar olarak yüzde 7 artarken, değer olarak yüzde 6 artış gösterdi.
Ambalaj türüne göre genel ihracat toplamlarına bakıldığında plastik ambalajlar yüzde 64’lik payla ilk sırada yer alırken, onu yüzde 24 ile kağıt/karton ambalajlar ve yüzde 8 pay ile metal ambalajlar takip etti. Türkiye 2 milyar 265 milyon dolarlık plastik ambalaj ihraç ederken, kağıt/karton ambalaj 827,5, metal ambalaj da 297,1 milyon dolar oldu. İlk 6 ayda en çok ihracat yapılan ülkeler ise Birleşik Krallık, Almanya, ABD, İtalya ve Irak olarak sıralandı.
İthalat yüzde 10 azaldı
2024 yılının ilk 6 ayında 1 milyon 25 bin ton olan ambalaj ithalatı 2025 yılının ilk 6 ayında 922 bin 650 ton olarak gerçekleşti. Değer bazında ise rakamlar sırasıyla 2 milyar 170 milyon dolar ve 2 milyar 120 milyon dolar olarak hesaplandı. Ambalaj sektörünün toplam ithalatı bir önceki yıla göre miktar olarak yüzde 10, değer olarak yüzde 2 azaldı.
Plastic in a Cycle. Connecting to the Future
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Kore’nin önde gelen plastik enjeksiyon makinesi markası Woojin Plaimm, “Plastic in a Cycle. Connecting to the Future” temasıyla 8–15 Ekim 2025 tarihlerinde Almanya Düsseldorf’ta düzenlenecek K 2025 Fuarı’na katılacak.
Şirket, fuardaki standında dört yenilikçi modelini sergileyecek. Tanıtılacak makinelerin başlıca performans ve kullanım özellikleri şöyle sıralanıyor:
TL300A5-2K-2 (Clean-Foam): Woojin’in düşük basınçlıfiziksel köpük enjeksiyon markası. Çoklu kalıp ve otomasyon sistemlerini destekliyor; çift renkli enjeksiyon ve geri dönüştürülmüş ham madde kullanımına olanak sağlıyor. Kolonsuz kilitleme sistemi sayesinde kozmetik ürünler ve günlük ihtiyaç ürünleri üretimi için ideal.
TE250NC: Bağımsız servo kontrolü ile paralel hareketleri mümkün kılıyor, çift renkli enjeksiyonu destekliyor, daha hızlı çevrim süreleri ve yüksek verimlilik sunuyor.
SFV2400: Fiziksel köpük gazı ve eriyik ham madde oranının hassas ayarlanmasını sağlıyor. %70~85 oranında köpürtme ile ultra hafif ürünler üretiyor; enerji tüketimini ve bakım maliyetlerini azaltıyor.
VH100RA5: Kendi ağırlığıyla çalışan kilitleme sistemi ve enerji tasarrufu sağlayan servo pompa ile donatılan model, otomotiv ve beyaz eşya gibi büyük ölçekli parçalar için tasarlandı.
Bu modeller, otomotiv, beyaz eşya, kozmetik ve elektronik gibi sektörler için optimize edilmiş çözümler sunarak üretkenliği artırmayı, geri dönüştürülmüş ham madde kullanımını desteklemeyi ve enerji verimliliğini sağlamayı hedefliyor.
Woojin Plaimm, 485.867 m²’lik tesisinde sac işleme, döküm, işleme, boyama, vida ve kovan üretimi ile montaj süreçlerini kapsayan entegre bir üretim sistemi kurdu. Şirket, enerji verimliliği, üretkenlik ve çevre dostu değerleri artıran düşük basınçlı fiziksel köpük teknolojileri “Super-Foam” ve “Clean-Foam” üzerinde geliştirme çalışmalarına devam ederek küresel pazardaki rekabet gücünü artırıyor.
Buna ek olarak, yapay zekâ tabanlı akıllı fabrika çözümü PLAIMM-X; ağırlık ve viskozite kontrolü, enerji izleme, kilitleme kuvveti optimizasyonu ve önleyici bakım gibi sekiz temel işlev sunuyor. Sistem, ürün kalitesi ve üretim verimliliğini artırmayı amaçlıyor. Woojin Plaimm, PLAIMM-X’in ana özelliklerini fuarda canlı olarak sergileyerek ziyaretçilere akıllı yapay zekâ destekli teknolojiyi gerçek zamanlı deneyimleme imkânı sağlayacak.
Ziyaretçiler, K 2025 Fuarı’nda Salon 15 / D-58 standında Woojin Plaimm’in akıllı ve sürdürülebilir üretim çözümlerini yakından inceleme fırsatı bulacak.
Kaynak verimli çözümle operasyonel güçlenme
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
BASF ile Mauser Packaging Solutions arasında geliştirilen iş birliği kapsamında kurulan tesis, endüstriyel ambalaj döngüselliğine katkı sağlıyor.
Mauser Packaging Solutions, İspanya'nın Tarragona kentinde yer alan BASF tesisinde yeni bir yenileme ve geri dönüşüm tesisi açarak ülkedeki faaliyetlerini genişlettiğini duyurdu. Bu yatırım, iki şirket arasındaki iş birliğini güçlendirerek ekonomik ve çevresel tasarruflar sağlayan daha verimli bir ambalaj tedarik zinciri oluşturmayı hedefliyor.
Kaynak verimliliği yüksek, son teknoloji ekipmanlarla donatılan tesiste, kullanım ömrünü tamamlamış endüstriyel plastik ambalajlar temizlenip yenilenerek yeniden kullanılabilir Orta Hacimli Konteynerlere (IBC) dönüştürülüyor. Aynı zamanda bu ambalajlardan yüksek kaliteli tüketici sonrası geri dönüştürülmüş reçine (PCR) üretiliyor. Tesisin doğrudan BASF sahasında faaliyet göstermesi, iki şirket için de lojistik ve operasyonel verimliliği artırıyor; karbon emisyonlarını azaltıyor ve üretim süreçlerinde sinerji yaratıyor.
“Bu yeni tesis, sürdürülebilirlik ve hizmet kalitesi konusundaki kararlılığımızda önemli bir adımı temsil ediyor,” diyen Mauser International Packaging Solutions Başkanı Michael Steubing, “BASF ile olan iş birliğimiz sayesinde inovasyonu teşvik ediyor, pazara erişim süresini kısaltıyor ve geri kazanılmış ambalajların toplanması ve yeniden kullanımı konusunda bölgesel desteğimizi artırıyoruz” şeklinde konuştu.
Yenilenmiş IBC’ler yalnızca BASF tarafından değil, aynı zamanda bölgedeki diğer müşteriler tarafından da kullanılabilecek. Böylece daha sürdürülebilir bir ambalaj çözümü sunulmuş olacak. Ayrıca tesis, Alman Federal Malzeme Araştırma ve Test Enstitüsü (BAM) tarafından verilen BAM 11027 (yenileme) ve BAM 14817 (iç tank değişimi – cross-bottling) sertifikalarına sahip olup, tehlikeli maddelerin güvenli taşınması ve elleçlenmesine yönelik standartları karşıladığını belgeliyor.
Mauser International SHEQ Direktörü Frank Burger ise, “Müşteri sahalarında faaliyet göstererek, en yüksek kalite ve güvenlik standartlarını sağlayabiliyor; ileri düzey su arıtma ve yeşil enerji gibi sinerjilerden faydalanabiliyoruz” dedi.
Esnek ambalajda yeni biyoplastik çözümler
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Biyoplastiklerin ambalaj uygulamalarında kullanımı, fosil kaynaklardan elde edilen geleneksel, biyolojik olarak parçalanamayan plastiklere kıyasla daha sürdürülebilir bir alternatif olarak öne çıkıyor. Ancak, biyolojik olarak parçalanabilir ve/veya kompostlanabilir plastiklerin, ambalajlı ürünlerin raf ömrünü koruyup uzatacak performans düzeyine ulaşabilmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.
Bu doğrultuda, Plastik Teknolojisi Merkezi (AIMPLAS) liderliğinde yürütülen BIOPROCESS projesi, gıda, kozmetik, kişisel bakım, deterjan ve temizlik gibi sektörlerde kullanılmak üzere, biyoplastiklerin mekanik ve bariyer özelliklerini geliştirerek yüksek performanslı esnek ambalaj filmleri üretmeyi hedefliyor. Proje ortakları arasında, yenilenebilir kaynaklardan biyoplastikler geliştiren Potato Bioplastics ve esnek film üreticisi Gaviplas yer alıyor.
AIMPLAS Ambalaj Araştırmacısı Alicia Naderpour, projeyle ilgili şunları aktardı: “BIOPROCESS kapsamında doğal polimerlerden film üretiminde tek adımlı bir yöntem tercih ettik. Bu yaklaşım; verimlilik, sürdürülebilirlik, ürün kalitesi ve hammaddelerin doğal özelliklerinin korunması açısından önemli avantajlar sağlıyor. Ayrıca, polimer zincirlerini yönlendirerek biyoplastiklerin ambalaj uygulamalarına uygun özelliklerini geliştirmeyi hedefliyoruz. Bunu yaparken biyolojik olarak parçalanabilirlik ya da kompostlanabilirlik özelliklerinden ödün vermemeye dikkat ediyoruz.”
Diğer Makaleler...
- Malzeme biliminde sürdürülebilirlik odaklı satın alma
- Plastik palet çözümüyle ödül
- Ensinger, ikinci TECAPOWDER üretim tesisi için yatırım yapıyor
- Ambalaj Tasarımı Ulusal Öğrenci Yarışması’nda 18 finalist belli oldu
- Kimya sektörü Haziran’da ihracatını yüzde 18 artırdı
- FANUC Türkiye’den üretim dünyasına güçlü bir zirve
- ALPLA, kapak uzmanı KM Packaging’i satın aldı
- Bareks Polietilen, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme yolculuğuna devam ediyor
- Ambalajda 30 yıllık yolculuk
- İmalat sanayi WIN EURASIA’da buluştu
Haberler





