Sunday, Nov 10th

Last updateFri, 08 Nov 2024 8am

Buradasınız: Home Teknoloji Haberler Türkiye Polimer Konferansı’nda tehditler ve fırsatlar konuşuldu!

Türkiye Polimer Konferansı’nda tehditler ve fırsatlar konuşuldu!

Ekonomideki gelişmelerin paralelinde Türkiye plastik sektöründe her geçen yıl ihtiyacı daha fazla artan ve sektör için önemli bir hammadde olan polimer konusu ile sektörü tehdit eden önemli sorunların fırsatlara nasıl dönüştürülebileceği, “Uluslararası PLASFED-ICIS Türkiye Polimer Konferansı”nda tartışıldı!

Türkiye’deki mevcut ve gelecekteki plastik ürün talebinin değerlendirilmesi ve bölgenin polimer dönüşüm sektörüne etkilerinin anlaşılması ve sektörün öncü uzmanlarından esas pazar hakkında yorumlarının yer aldığı konferans; Türkiye polimer sektöründen yerli ve yabancı sektör liderlerinin buluştuğu, network oluşturulduğu ve yeni iş imkanlarının kurulması için de önemli bir fırsatlar yarattı.

Türkiye plastik sektörünün çatı kurumu PLASFED ve dünyanın en önemli petrokimya araştırma ve konferans firmalarından - ICIS işbirliği ile İstanbul InterContinental’de, 27 – 28 Ekim tarihlerinde düzenlenen konferans, yüzde 25’i yurt dışından olmak üzere 100 civarında katılım ile gerçekleşti. 

Türkiye’nin küresel polimer pazarındaki konumunu güçlendirmek için kazanma stratejilerinin de ele alındığı; 12 konuşmacının sunumları ile yer aldığı konferansta global ve Türkiye polimer sektöründeki gelişmelerin tartışıldığı bir panel de yapıldı.

Sektörün ihtiyaçları doğrultusunda konferanslar devam edecek!

PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Aksoy tarafından açılan, Farmamak Genel Müdürü ve PLASFED Yönetim Kurulu Üyesi Kurt Kuruç tarafından yönetilen konferansta konuşma yapan Selçuk Aksoy, hızlı bir artış trendi ile gelişen Türkiye plastik sektöründe PLASFED’in sektörü temsil eden önemli bir şemsiye kurum olduğunu ve kuruluşunun üçüncü yılını kutladıklarını belirtti. 

Selçuk Aksoy, hızla büyüyen Türkiye plastik sektöründeki yeni fırsatlara ışık tutmak amacıyla düzenledikleri bu konferans ile başlattıkları adımı sürdüreceklerini, önümüzdeki dönemde de sektörün ihtiyaçları paralelinde yeni konuların tartışılacağı konferanslar düzenlenmesine devam edileceğini söyledi.

Tehditler ve fırsatlar paneli!

“Uluslararası PLASFED-ICIS Türkiye Polimer Konferansı”nda düzenlenen panelde, ana sorunlar ele alınıp çözüm önerileri ve tehditlerin nasıl fırsata dönüştürülebileceği ele alındı.

 Türkiye plastik sektörünün hızla gelişimine paralel önemli bir hammadde olan polimere de ihtiyacın hızla artması, yerel üretimdeki kısıtlılığın sektör için önemli tehditler içerdiği vurgulandı. Başta ambalaj ve inşaat sektörleri olmak üzere, sanayideki büyümeye bağlı olarak devam eden plastik maddelerdeki ithal bağımlılığının her geçen yıl daha fazla arttığı belirtildi. Tehditlere rağmen fırsatlara da dönüşebilecek bu durumun, Türkiye’nin mevcut ve muhtemel petrokimya tesis yatırımları için de çok cazip bir yatırım alanına dönüşeceği vurgulandı.

 PE, PP, PVC and PET polimer sektörlerindeki son gelişmeler de değerlendirildi.  Türkiye ve diğer bölgeler arasındaki tedarik zorluklarının üstesinden nasıl gelinebileceği, nereden ithalat yapılabileceği; hem Türkiye’de hem de çevre bölgelerdeki politik kararsızlık devam ettiği için büyüme sağlanıp sağlanamayacağı; yeni ticari fırsatların neler olabileceği, mevcut ve gelecekteki plastik ürün taleplerinin değerlendirerek bölgenin polimer işleme sektöründeki yatırım potansiyelinin nasıl ortaya çıkarılması gerektiği gibi konular da masaya yatırıldı.

 Türkiye plastik sektöründe spot alımların azalıp distribütörlüğün artması ve bu şekilde üreticiler açısından kısa dönemli alışverişin yerini uzun vadeli alım satım ilişkilerin alması; shall gazın uzun dönemde dünya plastik sektöründe aşırı kapasitenin doğmasına neden olacağı ve dünyada hali hazırda süren ve planlanan yatırımlar nedeni ile aşırı kapasite doğacağı; dolayısıyla ayakta kalmak gelişmek için firmaların niş pazarlara yönelerek katma değeri büyük mamullerin üretimine geçilmesi gerektiği tehditlere karşı sunulan fırsatlardı.

 Türkiye plastik sektörünün çok çekici bir pazar olduğu, ancak firmaların uzun vadede büyümesi ve sektörde kalabilmesi için değer yaratması ve bu nedenle en önemli konunun maliyet yönetimi olduğu; dolayısıyla sektörde uzun vadeli stratejinin belirlenmesi ve trend analizlerinin yapılabilmesi için doğru veri toplanmasının çok önemli olduğu ele alındı. 

Ana konuşmacılar ve önemli başlıklar:

PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Aksoy tarafından açılan, Farmamak Genel Müdürü ve PLASFED Yönetim Kurulu Üyesi Kurt tarafından yönetilen konferansta yer alan sunumlarda ve panelde, verilen teknik ayrıntıların dışında genel olarak sektöre yönelik tehditler ve fırsatlar tartışıldı. 

Katma değerli ürünlere yatırım, know-how transferi!

Konferansa katılan NEPA Başkanı Cemal Pamuk, Türkiye’nin özellikle plastik açısından doğu ile batının buluştuğu önemli bir merkezi oluşturduğunu aktardı. 

Ülkemizde dinamik bir spot pazarı bulunduğunu; sektörde birçok mamulde çok üretici aşırı kapasite olduğunu söyleyen Pamuk, “Plastik mamul ihraç fiyatları 20 ihracatçı ülkenin ortalamasının % 51’i düzeyinde… Türkiye plastik sektörü, birim yatırım tutarı küçük ve krizlere karşı bağışıklık kazanmış bir sanayi kolu; ancak firmaların işletme sermayeleri küçük ve borç oranı yüksek. Tüm polimerlerde yüksek ithalat bağımlılığı ve talebin hızla artması Türkiye’de yatırım potansiyelini arttırıyor. Ancak, Türkiye’nin petrol ülkesi olmaması nedeniyle plastik hammaddesi üretmek yerine ihtiyacını ithalatla karşılaması daha uygun görülüyor. Bunun yanı sıra gümrüklü depoların yapılması, anti damping vergilerin kaldırılması, plastik işleyicilerinin rehabilitasyonu yapılacak yatırımları arasında yer alıyor. Katma değerli ürünlere yatırım, know – how transferi, örneğin İran’da ortak sermaye yatırımları yapılabilir…” dedi.

Türkiye plastik hammadde de yüzde 85 dışa bağımlı!

PLASFED Genel Sekreteri Barbaros Demirci de “Türkiye’nin polimer piyasasını keşfi” başlıklı yaptığı sunumda, Türkiye plastik sektörünün 2002 – 2013 yılları arasındaki gelişimi, 2013 yılında ulaştığı profili sektörün Türkiye ekonomisi içindeki yeri ve dünya plastik üretimi, ihracatı ve ithalatından aldığı payı aktararak, “Üretim açısından global plastik üretiminden % 2,8 pay alarak dünya yedincisi ve AB ikincisi olduğu halde, ihracatından % 1’in altında pay almasının, ihracat fiyatlarının 3 dolar / kg ile dünya plastik ihracatını yönlendiren 20 ülkenin ihracat fiyatının % 70’i düzeyinde olmasından ve yeterli düzeyde katma değer yaratamadığını vurguladı.

Plastik hammaddelerde Türkiye’nin ortalama % 86 ithalat bağımlısı olduğu ve PE, PP, PVC’de dünyanın en büyük ithalatçıları içinde yer aldığını belirten Barbaros Demirci, “Türkiye İhracat Strateji belgesinde 2023 yılında kendisine verilen hedefi yerine getirmesi için sektörün standart mamuller yerine katma değeri büyük mamulleri üretip ihraç etmesi gerekiyor” dedi.

PETKİM, PP üretimi talebinin ancak % 9’unu karşılayabiliyor!

PETKİM- PETROKİMYA Satış Grup Müdürü Kerem Kocaoğlu, dünya PP pazarının 2013 yılında 56 milyon tona çıkarak toplam polimer pazarının % 25’ini oluşturduğunu; bu PP pazarının % 47’sini Asya ülkeleri oluştururken Türkiye’de fert başı PP tüketimi 23 kg / kişi ile dünya ortalamasının 3 katına çıktığını aktardı.

Dünyada en yüksek PP uygulamasının % 25 ile enjeksiyon kalıplamada görüldüğünü söyleyen Kocaoğlu, “En büyük ihracatçıları, ABD, G.Kore, Belçika, Hollanda ve Singapur, en büyük ithalatçıları ise Çin, İtalya, Türkiye, Meksika ve İngiltere oluşturuyor. Global pazarda en büyük ikinci net ithalatçı konumunda olan Türkiye’de polimer pazarı 2000 yılından bu yana yılda ortalama % 8,5 büyüdü; 2020 yılına kadar % 5,5 büyüme göstermesi bekleniyor. Her iki dönemdeki büyüme hızı dünya ortalamasını ikiye katlıyor” dedi.

PETKİM’in tek üretici olduğu Türkiye’de yerli PP üretimi talebinin ancak % 9’unun karşılanabildiğini söyleyen Kocaoğlu,  “PP, talebi en fazla artan polimer durumunda… ÜlkemizdeGaziantep dünyada en çok PP kullanan şehir olarak dikkat çekiyor” dedi. Türkiye’de PP’nin beklenen büyüme hızının % 5,7 olduğunu aktaran Kocaoğlu, “Üretimde enerji ve hammadde maliyeti olarak Türkiye diğer ülkelere kıyasla dezavantajlı olsa da, pazar büyüklüğü ile Türkiye PP üretimi için ideal ülke konumunda…” dedi.

Türkiye plastik sektörünün görünümü ile ilgili bilgi veren BAYEGAN Petrokimya ve İthalat Direktörü Rüştü Barkay da,“Türkiye PE piyasasında etkili olan faktörleri inceleme” başlıklı konuşmasında, Orta Doğu ve ABD’deki plastik etilen yatırımları ile bu yatırımların Türkiye plastik sektörüne muhtemel etkilerini anlattı.

Türkiye PVC pazarında da ithal bağımlısı!

VESTOLIT Satış Müdürü Sabine Malzkorn, “Türkiye PVC piyasasını anlama” başlıklı konuşmasında, Türkiye’nin fert başına PVC tüketimiyle dünyanın önde gelen ülkeleri arasında olduğunu ve PETKİM’in iç pazar talebinin ancak % 14’ünü karşılayabildiğini; ithalatın payının ise % 86 olduğunu söyledi. 

Malzkorn, “Türkiye’de PVC kullanımında % 40 ile profiller, % 26 ile boru önde geliyor, dünyada ise boru sektörü PVC kullanımında önde geliyor; dünyada da Türkiye’de de PVC kullanımı inşaat sektörü tarafından yönlendiriliyor” dedi. Küresel PVC talebi % 4 artış hızı ile artarken Türkiye’nin PVC pazarında da ithal bağımlısı olduğunu söyleyen Malzkorn, “Global pazarda aşırı kapasite var ancak Türkiye’de yeni bir PVC yatırımı yok” dedi.

Poliolefin tedariki için İran önemli bir bölge!

Konferansa İran’dan katılan MATCO International Trading&Consulting Başkanı Dr. S.M. Hosseini de, İran Petrokimya sektörü ve İran-Türkiye plastik sektörü ilişkileri üzerinde durduğu, “İran: Poliolefin tedariki için önemli bir bölge” başlıklı konuşmasında İran’ın önemli bir polyolefin merkezi olduğunu belirtti. Hosseini, İran ve Türkiye’nin lojistik konusunda da stratejik ortak olduğunu, İran’ın Türkiye’ye en çok PP ve PE ihraç ettiğini, bu ticarettin yüksek kalite rekabetçi fiyatlar ve kısa sürekli teslimat avantajına sahip olduğunu vurguladı

İran’ın doğal gaz, petrol rezervleri ve petrokimya sektör avantajları hakkında bilgi veren Hosseini, İran’ın dünya petrol rezervlerinin % 9’una, doğal gaz rezervlerinin ise % 18’ine sahip olduğunu, fiyat avantajı ve coğrafi konumu ile üretimde avantajlı olduğunu vurguladı. İran’ın plastik hammaddelerde dünya ve Orta Doğu’daki önemli paylarının yanı sıra 59 milyon tonluk petrokimya üretim kapasitesi ile dünyanın önemli bir plastik hammadde üreticisi olduğunu aktaran Hosseini, “2020 yılında İran, 120 milyon ton petrokimya üretim kapasitesine ulaşacak.  7,5 milyon tonluk methanol (dünya üretiminin % 18 ‘i) 12 milyon ton etilen ve 10 milyon tonluk polimer üretim kapasitesi de İran’da bulunuyor ve bu kapasite artışı için 50 milyar dolarlık yatırım yapılacak” dedi.

Türkiye PET pazarı büyüyecek ancak karlılık oranları ithalat  baskısı ve rekabetin büyümesi nedeniyle artmayacak!

INDORAMA VENTURES-ADANA PET Genel Müdürü Orhun Kutevu da, ”PET piyasasındaki hızlı büyümenin açıklanması” başlıklı konuşmasında, Türkiye PET ve PET hammaddeleri ile ilgili arz – talep dengesi hakkında bilgiler verdi. Türkiye’de PET ‘de kapasite fazlası nedeniyle üretici firmalarda yeniden yapılanma yaşanacağını belirten Kutevu, PTA ve MEG konusunda Türkiye’nin net ithalatçı durumda olduğunu ve yurtiçi PET pazarında ideal kapasiteler oluşunca net ihracatçı olacağını belirtti. Orhun Kutevu, “Koruyucu önlemlere rağmen ithalat pazar için hala tehlike arz ediyor” dedi. 

Dolaylı ve dolaysız enerji maliyetlerinde artış beklendiğini ve bu artışların karlılık oranlarını düşüreceğini vurgulayan Kutevu, enerji tasarrufu sağlayacak teknolojik gelişmelerin rekabet olanaklarını arttıracağını söyledi. Lojistik avantajların rekabet için elzem olduğunu aktaran Kutevu, yılda 200 bin tonun altında üretim yapan firmaların ekonomik olmayacağına dikkat çekti. RPET ve BioPETR’in kısa sürede hayatımıza gireceğini söyleyen Orhan Kutevu, “Türkiye PET pazarı yeterli oranlarda büyüyecek ancak karlılık oranları ithalat baskısı ile rekabetin büyümesi nedeniyle yeterince artmayacak” dedi.

Türkiye 2020 hedefi, AB’ de olduğu gibi % 60, ağaç ambalajda ise % 15 olarak belirlendi!

ÇEVKO Genel Sekreteri Mete İmer de “R-PET’i Türkiye’ye tanıtma: Gelişim Sağlayacak mı?” başlığı altında yaptığı konuşmada, Türkiye’de ambalaj geri dönüşümünde uygulanan mevzuatla ilgili bilgiler aktardı. Ambalaj geri dönüşümünde, “Genişletilmiş Üretici Kurtarma Sorumluluğu (EPR)  olarak ÇEVKO modeli”ni katılımcılarla paylaşan İmer, Toplama ve Ayırma; PET Geri Dönüşüm konularının da önemli detaylarını paylaştı. İmer, “Türkiye’de cam, metali kağıt ve plastik ambalajlarda 2020 hedefi AB’ de olduğu gibi % 60, ağaç ambalajda ise % 15 olarak belirlendi” dedi. Türkiye’de PET ambalaj atıklarının değişik amaçlarla kullanıldığını söyleyen İmer, “Kullanımın yoğunlaştığı sektör, tekstil olarak görülüyor” dedi.

Konferans katılımcılarından önemli başlıklar:

Konferansta ayrıca, Türkiye bağlamında küresel tedarik ve talep eğilimlerini konusu ele alındı. Bayegan Petrokimya ve İthalat Direktörü Rüştü Barkay, TRICON ENERGY EMEA & CIS için Polietilen Ürün Müdürü Cem Doğanca,  AT KEARNEY Müdürü Wim Van Asch, SIBUR INTERNATIONAL ISTANBUL Müdürü Sergey Grebenev, PLASTICSEUROPE Müdürü Karl Foerster, IKEA TÜRKİYE’den Nasif Akın, FLEKSİBL AMBALAJ ÜRETİCİLERİ DERNEĞİ Başkanı Enver Bakioğlu ile T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Proje direktörü Mustafa Erdönmez de konuşmacı olarak katıldı.

Dünya ve Avrupa plastik sektörünün 2006-2013 yılları arasındaki gelişimini anlatan Karl H. Foerster,  

2013 yılında, 250 milyon ton olan plastik üretiminden Çin’in % 25, Avrupa ülkelerinin ise % 20 pay aldığını, Çin ile birlikte Asya’nın payının % 46’ya ulaştığını, Avrupa ve Nafta ülkelerinin payında son 5 yılda herhangi bir değişimin olmadığını vurguladı. Dünyanın en büyük plastik üreticisi olan Çin dışında tüm ülkelerin toplam dünya üretimi içindeki payının gerilediğini söyleyen Foerster, “Avrupa’da plastik üretimi ekonomik gelişime paralel bir trend gösterirken, plastik işleme makinalarında dalgalanma daha bariz olarak ortaya çıkıyor. 2009 yılında ekonomik kriz nedeniyle hızla gerileyen üretim daha sonra tekrar artış trendine girmiş olmakla birlikte 2012 ve 2013 yılında tekrar gerileme gösterdi” dedi.

AB’de plastik talebinin sektörler bazında dağılımında ambalaj % 40 ve inşaat % 20 ile öne çıkarken son yıllarda otomotiv sektörünün payının % 4 artış gösterdiğini aktaran Foerster, AB ülkelerinin toplam plastik tüketiminden aldığı payda % 25 ile Almanya, % 14 ile İtalya ve % 10 ile Fransa’nın önde geldiği bilgisini katılımcılarla paylaştı. AB ülkelerinin plastik ihracatında Çin’in birinci, Türkiye’nin ise ikinci sırada yer aldığını, Hong Kong, Rusya ve İsviçre’nin bu sıralamayı takip ettiğini söyleyen Foerster “AB’nin plastik ithalatı yaptığı başlıca ülkeleri ise  S. Arabistan, ABD, G.Kore, Norveç ve İsviçre oluşturuyor” dedi.

Esnek ambalaj sektörü hızla büyüyor!

Enver Bakioğlu ise, Türkiye esnek ambalaj üretiminin 1,3 milyar Euro olduğunu ve bunun % 38’inin ihraç edildiğini, 25 milyon Euro’luk ithalatla tüketimin 635 milyon Euro civarında gerçekleştiğini vurguladı. Türkiye esnek ambalaj sektörünün hem hacim hem de teknik kabiliyet olarak hızla büyüdüğünü ve ihracata dönük bir sektör haline geldiğini söyleyen Bakioğlu, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa ve Romanya’nın ilk 5 büyük ihraç pazarı olduğunu belirtti.

Dünya esnek ambalaj sektöründe ürün ve teknoloji ve proses teknolojilerinde hızlı gelişimi işaret eden Enver Bakioğlu, dünya ambalaj sektörünün esnek ambalaj lehine geliştiğini, gelişimin arkasında ekonomik gelişmelerin, demografik gelişmelerin ve yaşam standartlarındaki değişimin önemli rol oynadığını söyledi.

Türkiye önemli bir enerji terminali!

Türkiye makro ekonomik görünümü, Türkiye petrokimya sektörünün mevcut durum analizi ve Türkiye petrokimya endüstrisine neden yatırım yapılması gerektiği konularında bilgi veren Mustafa Erdönmez de, yaptığı konuşmada dünya ekonomileri içinde GSMH bazında 17 nci büyük ekonomi olan Türkiye’in 10,700 dolar olan fert başı milli gelirin 2023 yılında 25 bin dolara, GSMH’nın ise 2 trilyon dolara çıkacağını söyledi. Türkiye’nin demografik yapısının ve coğrafi konumunun büyük avantaj olduğunu belirtti ve bu nedenle global firmaların idari merkezi haline geldiğini aktaran Erdönmez, 20 ülke ile serbest ticaret anlaşması olan Türkiye’nin son 10 yılda 137 milyar dolarlık yabancı sermaye yatırımı çektiğini ve yabancı sermaye şirket sayısının 38 bin 700’e ulaştığını belirtti. 

Türkiye’nin önümüzdeki 5 yılda tarım, otomotiv, tekstil ve inşşat sektörlerinde çok hızlı büyüme trendleri göstereceğini ve petrokimya yatırımları için büyük bir potansiyel oluşturacağını belirten Mustafa Erdönmez, “Türkiye önemli bir enerji terminali ve işçilik, enerji maliyetleri bazında diğer birçok rakip ülkeye kıyasla avantajlı durumdadır” dedi.

Reklam Alanı

Reklam Alanı

Reklam Alanı