Thursday, Nov 21st

Last updateWed, 13 Nov 2024 8am

Buradasınız: Home Teknoloji

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

Dahili gaz basıncı enjeksiyon teknolojisi

Ekonomik, esnek ve sürdürülebilir

Airmould, enjeksiyon kalıplama çalışmalarında içi boşluklu bir parça oluşturmak için kaviteye gaz enjekte edilmesi teknolojisidir. Bu yöntem, enjeksiyon kalıplama prosesinde kalıp gözüne (kaviteye) kısmen dolum veya tamamen dolum aşamalarından herhangi birinde kalıp kavitesini dolduran plastik materyalin içinde boşluk oluşturmak için Nitrojen gazının enjekte edilmesi prosesini tanımlar. Yöntemin avantajları arasında, yüksek yüzey kalitesi elde edilmesi (özellikle çökmelerin eleminasyonu) ve bununla birlikte çok ciddi miktarda ham madde tasarrufu sağlanması gösterilebilir ve CO2 emisyonuna pozitif katkı söz konusudur. Nitrojen gazı, ütüleme basıncının sağladığına benzer bir etkiyi, tamamen ters yönde üreterek, parçanın içinde oluşturduğu boşluktan kalıp cidarına doğru bir ters basınç üretir. Bu sayede parçanın içe çökmesi veya büzülmesinin önüne geçer ve böylece son derece kalın cidarlı parçaların dahi yüzeylerinde yer alan çukurlaşma, çökme veya çarpılmaların önüne geçer.

Tipik uygulama konseptinde Airmould teknolojisinin verimliliği parça geometrisi ile ilişkilidir, bir tarafından dar ve diğer kenarından uzun ‘’oblong veya dikdörtgenimsi’’ geometriye sahip parçaların imalatında hafiflik ve maliyet verimliliği bağlamında faydalıdır, realize edilmiş örnek olarak, motorlu araçlarda kulplar ve kapı kolları, spor malzemeleri, içecek kasaları gösterilebilirken aynı zamanda küçük ebatlı borular ve enerji besleme hatları da uygulama örnekleri arasında yer almaktadır. Airmould teknolojisi aynı zamanda küçük parçalarda da işlevseldir ve uygulanması ile bu tip parçaların imalatı realize edilebilir olmaktadır. 

WITTMANN Grup verimlilik ve sürdürülebilirlik temasıyla, 14-16 Mayıs tarihleri arasında Almanya'da düzenlenecek Kuteno 24 fuarında ilgili teknolojiyi sergileyeceğini duyurdu. WITTMANN tarafından geliştirilen Airmould üniteleri çok çeşitli enjeksiyon kalıplama makinesi marka ve modelleri ile uyumlu çalışabiliyor. Şirket, bunun için gerekli olan tek şeyin sahip olunan enjeksiyon kalıplama makinesinde Euromap 62 haberleşme arayüzünün gerektiğini belirtiyor.

Sergilenecek ürünlerin, yenilikçi bir tasarıma sahip polipropilen materyalden imal edilen elbise mandalları olduğunu bildiren şirket, Airmould kullanılarak geleneksel enjeksiyon kalıplamaya kıyasla yüzde 26,3 oranında ağırlık azalma ile materyal tasarrufu sağlandığını vurguluyor.

Sistem tüm marka enjeksiyon makineleriyle çalışıyor 

Airmould'un geliştirilmesinde, gaz besleme ve gaz enjeksiyon ünitelerinin kolay çalıştırılmasına, kompakt tasarımına ve esnek kullanımına özel önem verildiği bildiriliyor. Öte yandan, Airmould sistemi modüler bir tasarıma sahip ve çok çeşitli enjeksiyon kalıplama makinesi modelleri ve markalarına düşük alan gereksinimleriyle entegre edilebiliyor.

Airmould sistem bileşenleri, bağlantı noktası olarak merkezi bir ünite, gazın kalıba enjekte edileceği noktaya yakın konumlu pozisyonlanmış basınç kontrol modülü ve tüm sistemin kontrol ve kumandası için bir manuel kontrol ünitesinden oluşuyor.

Merkezi ünite EUROMAP 62 haberleşme arayüzü ile donatılmış. WITTMANN enjeksiyon kalıplama makinesiyle birlikte Airmould, makinelerin kontrol arayüzü UNILOG B8X makine kontrol sistemine entegre edilmiş ve ayrı bir kontrol ünitesi gerektirmeksizin UNILOG B8X kontrol sistemi üzerinde standartlaştırılmış bir arayüz ile çalıştırılabiliyor.

WITTMANN, Airmould teknolojisi için optimize edilmiş parça tasarımına yönelik ilk simülasyonlardan nihai çalışacak sisteme kadar genişletilmiş hizmet paketleri ve danışmanlık hizmetleri yoluyla sahip olduğu know-how’ı müşterilerine aktarmaya hazır bir alt yapıya sahip olduğunu iletmekte.

Üretim sırasında nitrojen gazının ucuz ve sürdürülebilir bir biçimde sağlanabilmesi WITTMANN tarafından geliştirilmiş N2easy gaz jeneratörü ile sistemin kurulu bulunduğu ortamın havasının işlenmesi sayesinde elde ediliyor. Nitrojen gazının işlenmesinde Nitrojen Jeneratörü ve üretilen gazın prosese uygun şekilde kullanımı için sıkıştırılması ise Basınç Jeneratörü ile sağlanıyor, her iki jeneratör entegre bir kompakt yapı oluşturacak şekilde birleştirilebilir şekilde üretiliyor.

Proseste kullanım aşamasında nitrojen jeneratörünün ortam havasından üretip sağladığı nitrojen gazı basınç jeneratörü ile sıkıştırılarak enjeksiyon kalıplama makinesine besleme sağlayabilmekte. Sistem birden fazla makineye gaz tedariği sağlanması gerekmesi halinde ise değişken boyutlarda ve farklı kapasitelerde merkezi bir gaz besleme hattı olarak ta tasarlanıp çalıştırılabilir şekilde sağlanabiliyor. 

Nitrojen gazının tüplerle veya sıvılaştırılmış gaz tankları ile sağlanması halinde yalnızca basınç jeneratörü kullanılarak sistemin çalıştırılması mümkün, fakat bu tipte bir gaz tedariğinin önemli ölçüde yüksek maliyetleri olacağından şirket daha sürdürülebilir, daha verimli ve daha ekonomik çözümün nitrojen gazının havadan üretilmesi olduğunu belirtiliyor.

N2easy ile nitrojen üretimi yalnızca küçük miktarlarda enerji gerektirir ve lojistik masraflardan tamamıyla muaf olur. Diğer bir avantaj ise kompakt, ses yalıtımlı mobil cihazların hareketli olması ve dolayısıyla kullanımda esnek olmasıdır. N2easy yalnızca standart bir takılabilir elektrik prizine ihtiyaç duyuyor. N2easy ile kurum içi nitrojen üretimi, günlük gaz tüpü tüketiminin 1 adeti aşması halinde çok kısa sürede yatırım maliyetlerini amorti edebiliyor.

Karanlık fabrika konseptiyle uyumlu robot sistemi

Türkiye talaşlı imalat sanayinin yurt dışındaki rekabeti ve yüksek ihracatı için teknoloji yatırımlarını Ar-Ge çalışmalarıyla destekleyen Tezmaksan, geliştirdiği çözümler arasına bir yenisini eklediğini duyurdu. Karanlık fabrika konseptine uyumlu olarak “metal yakalı çalışan” anlayışıyla tasarlanan yeni CubeBOX-AMR robot sisteminin, işletmelere birçok fay da sağlayacağı belirtiliyor.

CubeBOX-AMR ile üretim verimliliğinde yeni dönem başlıyor

Endüstriyel otomasyon ve imalat süreçlerinde yaygın olarak kullanılan makine üreten makineler prensibi ile çıktıkları yolda Ar-Ge çalışmalarıyla önemli bir yol kat ettiklerini ifade eden Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, “Amacımız, üretim verimliliğini artırırken aynı zamanda üretim sürecini de optimize etmek. Bunun için CubeBOX yelpazesindeki robotik çözümleri ve FMS (esnek üretim sistemleri) yazılımları ile ve üç eksen CNC tornaların ardından bu sene piyasaya sunacağımız CubeBOX-AMR çözümümüzü geliştirmede sona geldik. Sistemlerimiz ile amacımız, işletmelerin ihtiyaçları doğrultusunda, darboğaz yaşadıkları, yüksek maliyetleri ve operasyonel giderleri olan stoklama ve lojistik süreçle rinde yalınlık, uçtan uca planlama, ERP entegrasyonu ve insansız çalışma gibi birçok fayda sağlayabilmek. Bu ve yanında getireceği birçok faydaların sonucu olarak işletmeler üretimde önemli bir verimlilik artışı sağlayacak. Sistemimizin otomasyonda yaratacağı artış sayesinde malzeme taşıma ve lojistik işlemleri otomatikleşecek. Bu, insan müdahalesi gerektiren manuel taşıma işlemlerini azaltıp veya ortadan kaldırırken insan kaynaklı hataları da minimize edecek. Bunun yanında sağlayacağı ‘esneklik ve ölçeklenebilirlik’ ile birlikte işletmelerin üretim taleplerine hızlı bir şekilde yanıt vermek için kolayca yeniden yapılandırılabilecek. ‘Daha iyi planlanmış üretim akışı’ zamanında teslimatları ve işletme verimliliğini artıracak, ‘hızlı ve hassas taşıma’ hassasiyetiyle birlikte üretim hattında malzeme akışının hızlanmasına ve süreçlerin daha verimli bir şekilde yönetilmesine olanak tanıyacak. ‘Güvenlik altyapısı’ özelliği ile çevresel engelleri algılayıp çarpışmalardan kaçınan sistemimiz, ‘verimlilik ve maliyet tasarrufunu' mümkün kılan yapısıyla da üretim verimliliğini artırıp işletme maliyetlerini düşürecek” diye konuştu.

CubeBOX-AMR sisteminin lojistik ve malzeme taşıma işlemlerinin yoğun olduğu sektörlere faydalı olacağını belirten Aydoğdu, sözlerine şu şekilde devam etti: “Tezmaksan olarak farkımız, sahip olduğumuz 43 se nelik bilgi birikimi ve mevcut CubeBOX ürün yelpazesi ile CubeBOX-AMR ürünümüzü eşlenik çalıştırmak. Bu sayede G2R (Goods To Robot) konseptinde, iş parça larının stoklandığı alanlardan direkt robotlu CubeBOX sistemlerimize oradan da CNC makinelerine, işleme prosesinden sonra da bitmiş iş parçasının el değme den tekrar stok alanına yönlendirilmesine kadar olan tüm süreci karanlık fabrika konseptinde insansız yürütmüş olacağız. Sahip olduğumuz ve sürekli geliştirdiğimiz dört kıtadaki bayilik ağımız ve sunduğumuz 7/24 servis kabiliyetimiz vasıtası ile ihracat bu üründe özellikle ilk hedefimiz.”

Hız, hassasiyet, kolay entegrasyon ve güvenlik bir arada

Müşterilerine enerji yönetimi alanında ve IoT tabanlı akıllı yeşil çözümler sunan Delta, Hannover Messe 2024'te iş birlikçi endüstriyel robotlar (cobot) olan D-Bot serisinin lansmanını gerçekleştirdi.

Portföy; 6’dan 30 kg’a kadar yük kapasiteleri sunan altı farklı modeli içeriyor. Altı eksenli bu modeller, saniyede 200 dereceye kadar hız ve ±0.02mm içinde doğruluk sunabiliyor. Erişim mesafeleri 800'den 1800 mm'ye kadar değişen cobotlar, çeşitli operasyonel taleplere de uyum sağlayabiliyor. Şirket, 24-bit kodlayıcıların entegrasyonunun ise hassasiyeti artırarak tutarlı performans sunduğunu vurguluyor.

IP66 koruması ve gelişmiş güvenlik protokolleri ile tasarlanan seri, şirkete göre güvenli ve verimli bir çalışma alanı sunuyor. EtherCAT, Modbus ve CODESYS gibi arayüzlerini destekleyen bu cobotlar, özellikle yerleştirme, kaynak yapma ve paletleme uygulamalarındaki görevlerde kullanılabiliyor. Ayrıca, "Plug & Play" kurulumu ve kullanıcı dostu bir arayüz aracılığıyla sezgisel programlama ile D-Bot serisi, tüm yetenek seviyelerindeki operatörler için erişilebilir hale getirilerek; otomotiv, lojistik ve elektronik gibi sektörlerde insan-robot iş birliğini teşvik ediyor.

Delta'nın D-Bot serisi, özel programlama becerileri gerektirmeyen ve hızlı bir şekilde devreye alınabilen bir tasarıma sahip, bu sayede çok kısa sürede kullanıma hazır hale geliyor. "Plug & Play" özelliği sayesinde, hareketlerin ve komutların uygulanması için çaba gerektirmiyor. Ayrıca, sistem Python, ROS 1 veya C++ üzerinden sürükleyip bırakarak öğretimi kolaylaştırıyor, böylece basit ve esnek bir kullanım sağlıyor. Modern grafik kullanıcı arayüzü (GUI), 3D görselleştirme ile tüm kullanıcı seviyelerinin hızlıca programlamasına olanak tanıyor. Pakete dahil edilen HMI panelinin ise, kontrol için ek cihaz veya araç gereksinimini ortadan kaldırarak kullanımı daha da basitleştirildiği belirtiliyor.

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Delta EMEA Endüstriyel Otomasyon İş Grubu Kıdemli Direktörü Michael Mayer-Rosa, "Makine mühendisliği ve otomasyon teknolojisi alanında iş birlikçi robotlar, en hızlı büyüyen sektörlerden biridir. Interact Analysis'ten pazar araştırmacıları, 2032 yılına kadar yıllık %20 civarında bir büyüme oranı öngörüyor. D-Bot serisi cobotlarımızla bu talebi karşılamayı ve böylece müşterilerimizin üretim süreçlerini optimize etmeye, üretim verimliliğini artırmalarına ve birçok endüstride iş gücü kıtlığını hafifletmelerine yardımcı oluyoruz. Yıllardır robotik ve otomasyon teknolojisi bileşenleri sağlayıcısı olarak başarılı olduk, bu alanda da önemli başarılara imza atmayı hedefliyoruz” diyor.

Yenilenmiş fotoelektrik ürün ailesi ile paketleme segmentine yüksek katma değer sağlıyor

Telemecanique Sensors üretim süreçlerini daha verimli ve akıllı hale getirecek geliştirilmiş fotoelektrik sensörlerini pazara sundu

Sensör alanında 90 yıllık tecrübeye sahip olan Telemecanique Sensors, uzun yıllardır paketleme makinelerinin otomasyon gereksinimlerine yanıt vermek için cisim algılama sensörleri geliştiriyor. Yeni nesil fotoelektrik sensörleriyle paketleme süreçlerini optimize edecek ürün ailesi sayesinde sektörde fark yaratmaya hazırlanan şirket, işletmelerin üretim süreçlerini daha verimli, güvenilir ve akıllı hale getiriyor.

Makine verimliliği, paketleme makineleri için gün geçtikçe daha da önemli bir hale geliyor. İleri teknolojilerle daha hızlı hale gelen makineler, otomasyon mimarisinin üretim hızına uyum sağlamaya başlıyor. Sensörler alanında bir asra yaklaşan tecrübesiyle dünya çapında tanınmış bir uzman olan Telemecanique Sensors, saniyede en az 4 bin kez bir ürün veya ambalaj varlığını algılayabilen sensörler üreterek bu pazardaki en önemli oyunculardan biri olmayı başarıyor. Şirketin yenilenmiş fotoelektrik sensör ürün ailesi ise endüstriyel uygulamalarda daha yüksek hassasiyet ve performans sunuyor. Bu yeni nesil sensörler, gelişmiş algılama teknolojisi sayesinde her türlü malzeme ve ortamda güvenilir sonuçlar elde edilmesine katkı sağlıyor. Mevcut ürün portföyünü geliştirerek yüksek performans ve erişilebilirliği bir araya getiren şirket, yenilenen minyatür ve silindir gövde fotoelektrik sensörleri ile küçük boyutlarına rağmen önemli bir algılama mesafesi sunarak pazarın en iyi performans gösteren kompakt sensörleri arasında yerini almaya hazırlanıyor. 

Paketleme makinelerinde daha fazla malzeme türünü algılayabiliyor

Verimliliğin artması ve makine yatırım maliyetlerinin azaltılmasının makine üreticilerini ‘ikisi bir arada’ olarak tabir edilen makine modellerine yönlendirdiğini belirten Telemecanique Sensors Pazarlama Müdürü Melisa Altuntaş Karanlık; “Bu sistem makine dönüşümünü teşvik ediyor. Örneğin, makine bir sıvıyı doldururken aynı zamanda ambalajı kapatabiliyor. Sıvı seviyesinin, ilgili ürün varlığının, kapağın konumunun ve bir şişenin kapağının varlığının algılanması şirketimizin kapasitif ve fotoelektrik sensörleri ile kolaylıkla çözülebiliyor. Proses alanına monte edildiğinde her iki sensör de IP67'ye kadar ulaşan yüksek bir koruma seviyesi sunuyor. Sektörümüzde son zamanlarda giderek popülaritesi artan sürdürülebilir ambalajlar için de çözüm sunuyoruz. Sürdürülebilir ESG trendlerini takip eden bu ambalajlar, çevreye daha saygılı yeni malzemeler seçmek için tercih ediliyor. Bu noktada da yeni fotoelektrik sensörlerimiz devreye giriyor ve çok yönlü teknolojisiyle paketleme makinelerinde daha fazla malzeme türünü algılayabiliyor” dedi. 

Özellikleriyle inovasyon piramidinin ilk sıralarında yer alıyor

Geliştirilmiş ürün ailesinin beş farklı algılama teknolojisi sunacağının altını çizen Melisa Altuntaş Karanlık; “Bu beş algılama teknolojisi; beyaz ışık, RGB (Kırmızı/Yeşil/Mavi) ışık, lüminesans ve lazer sensörlerinden meydana geliyor. Kontrastı algılamak için siyah beyaz sensör kullanılırken, kırmızı, yeşil ve mavi LED sensörleri renkli malzeme algılamayı iyileştirmek için öneriyoruz. Koyu cisimlerin ve yüksek ışık emen cisimlerin algılanması için kullanılan mavi ışık teknolojisini ise yenilenmiş fotoelektrik sensör ürün ailemiz ile birlikte pazara sunuyoruz. İyileştirilmiş algılama hızını, makinenin ihtiyaç duyduğu verimlilikle uyumlu hale getirdik. Bu noktada saniyede 25 bin algılamaya imkân tanıyoruz. Bunlara ek olarak silindir, minyatür ve sub minyatür olmak üzere toplamda üç farklı gövde tipiyle pazara sunulan sensörlerimiz, uygulamalara çok yönlü adaptasyon için yüksek IP koruma sınıfına sahip. Lazer sensör ailesinde ise yapılan değişikliklerle algılama mesafelerini yükselttik. Yeni ürün ailesindeki sensörlerin çoğu, makinenin esnekliğini artırmak için sensörlerin otomatik olarak tanınmasını ve parametrelendirilmesini sağlayan yeni IO-Link master ailesi ile IO-Link bağlantı seçeneği sunuyor. Özetle Telemecanique Sensors olarak, makinelerin gelişmesiyle birlikte daha yüksek düzeyde hassasiyet, hız ve bağlantı ihtiyaçlarına yanıt verebilmek adına inovasyon piramidinin tepesinde yer almayı başarıyoruz” şeklinde konuştu.

Telemecanique Sensors Hakkında 

Telemecanique Sensors, sensörler alanında 90 yıllık tecrübeye sahip ve dünya çapında tanınmış bir uzmandır. Elektromekanikten elektronik ürünlere, algılamadan tanımlama ve mesafe ölçümüne kadar geniş bir ürün gamına sahip olan şirket, 9 farklı ürün grubuyla 20’den fazla ülkede faaliyetlerini sürdürüyor. Sensör pazarında global bir uzman olarak konumlanan şirket, müşterilerine makinelerinin gerekli performans ve güvenilirliğe ulaşması için en iyi ürün ve teknolojiyi seçmelerinde yardımcı oluyor. Çalışmalarında sadelik, yakınlık ve uzmanlık konularına odaklanan şirket bu kapsamda; uzman olarak teknoloji seçimini kolay hale getirirken, hızlı çözüm ve servis sunan geniş uzman bayi ağı sayesinde de müşterileriyle her zaman yakın kalarak güvenilir çözümler sunuyor. 

ROBODRILL α-DiB Plus ile üretim izleme ve veri analizi çok daha hassas

FANUC’un yeni nesil dikey işleme merkezi ROBODRILL’i müşteri ihtiyaçları doğrultusunda geliştirerek ürün gamına eklediği modeli α-DiB Plus, son teknolojiyle donatılan çalışma prensibiyle enerji tasarrufunu mümkün kılıyor. Daha yüksek mil torku, akıllı besleme kontrolü ve “punch tapping” desteği gibi geliştirmelerle güçlendiren α-DiB Plus, işletmelerin iş süreçlerine fonksiyonellik katıyor. 

Tork değerinde artış algılandığı anda besleme hızı otomatik olarak düşüyor 

Kompakt yapısı ve yeni yüksek torklu mili sayesinde standart mile göre 100Nm’ye kadar yüzde 70 daha fazla tork sağlayan ROBODRILL α-DiB Plus, sınıfında öncü kesme verileri sunuyor. Son teknolojiyle donatılan çalışma prensibine sahip işleme merkezinde, makine bileşeninin belirli bir yerindeki artan kesme derinliği nedeniyle tork değerinde artış algılandığı anda besleme hızı otomatik olarak düşüyor. Sistemin yeni “punch tapping” fonksiyonu ve Emuge Punch Tap™ takımının inovatif şekli çok daha fazla dönüşte diş açarak enerji tasarrufunu mümkün kılıyor. Bunun yanı sıra diş açma süresini geleneksel diş açma, şekil verme ve frezelemeye göre yüzde 75’e kadar kısaltıyor.

Standart ve gelişmiş model seçenekleriyle her işlem için doğru tercih

Kolay programlama ve ayar için kullanıcı dostu bir arayüzü bulunan FANUC 31i-B Plus kontrole sahip α-DiB Plus; çok eksenli ve yollu ile yüksek hızlı ve hassasiyetli işlem yapmaya imkân tanıyor. Gerçek zamanlı üretim izleme ve veri analizinin sağlayabileceği birçok avantajdan yararlanmaya yardımcı olan model, tüm ana endüstriyel haberleşme protokollerini destekliyor. Daha hızlı programlama, kontrol ve çevrim sürelerine sahip model, daha az güç tüketimi gerçekleştirmenin yanı sıra yalnızca gerektiği zaman elektrik tüketiyor. Parti miktarları ne olursa olsun tüm üreticiler için uygun olan α-DiB Plus’ın standart ve gelişmiş olmak üzere iki versiyonu bulunurken standart model tıbbi ürünler, saat üretimi, elektrikli ulaşım ve genel fason üretim dâhil birçok pazar için ideal olurken gelişmiş model ise genellikle yüksek hacimli taleplerde kullanılıyor. 

ABB, modüler büyük robot portföyünü genişletiyor

ABB Robotik, yeni IRB 7710 ve IRB 7720'nin piyasaya sürülmesiyle modüler büyük robot portföyünü genişletmeye devam ediyor. Yeni robotlar, yakın zamanda piyasaya sürülen IRB 5710-IRB 5720 ve IRB 6710-IRB 6740 ile birlikte, müşterilere operasyonlarında yeni bir esneklik düzeyi, daha fazla seçenek ve performans sunabilmek için, 70 kg ile 620 kg arasındaki yükleri taşıyabilen farklı varyantlarıyla toplam 46 robot sunuyor.

Portföy, çeşitli endüstrilerdeki uygulamaları desteklemek için ideal olan 16 yeni varyant sunuyor. Operatörler, elektrikli araçlar (EA), hibrit ve geleneksel otomobil üretimine yönelik pres otomasyonu, gövde kaynak, EA batarya ve son montaj üretimini kapsayan çeşitli uygulamaları ele alacak ideal modele sahip olduklarından emin olmak için şirketin geniş robot yelpazesi arasından seçim yapabiliyor. Bu robotlar, devasa döküm, yüksek hızlı pres besleme ve paletleme gibi yüksek taşıma kapasiteli montajların yanı sıra işleme ve sürtünme karıştırma kaynağı gibi yüksek hassasiyetli temas uygulamaları için de kullanılabiliyor.

OmniCoreTM tarafından desteklenen yeni robotlar, birden fazla robotun 1600 mm/s'ye varan yüksek hızlarda çalıştığı ve 620 kg'a varan yükleri hareket ettirdiği durumlarda bile 0,6 mm'ye kadar yol doğruluğuyla sınıfında yüksek hareket kontrolü elde ediyor. Müşteriler ayrıca çevrim sürelerinde %25'e kadar azalmadan1 faydalanarak verimliliği ve kaliteyi daha da artırabiliyorlar. Otomotiv endüstrisinde, en yeni OmniCore kontrol ünitesine sahip tamamen yeni IRB 7710, robotik pres hatlarının üretim çıktısını dakikada 12 vuruştan 15 vuruşa çıkararak saatte 900 parça üretebiliyor. 

--------------

1 – IRB 7710, önceki kontrol ünitesi IRC5'te aynı 500 kg'lık yük kapasitesinde çalışan önceki IRB 7600 ile karşılaştırıldı.

Nitelikli iş gücünün yerini “robotlar” ve “akıllı sistemler” alacak

Gelişimi ve etki ettiği alanları son dönemde büyük bir hızla artan yapay zekânın küresel ekonomi ve iş gücü piyasasında yeni bir devrim yaratacağı tahmin ediliyor. Türkiye’de talaşlı imalat sanayinin üretim ve rekabet gücünü yenilikçi çözümleriyle geliştiren Tezmaksan’ın Genel Müdürü Hakan Aydoğdu, yapay zekânın sektöre yönelik mevcut durumunu değerlendirerek bu noktada atılması gereken adımlara dair görüşlerini paylaştı.  

Talaşlı imalatın Endüstri 4.0’a en hazır sektör olduğunu söyleyen Hakan Aydoğdu, “Bilgisayar kontrollü makineler ile makine yapan makineler sektörü, yapay zekâyı ilk kullanan sanayi alanı konumunda. Günümüzde kurumsal firmalar ölçek ekonomisine uygun üretim yapmak zorunda olduklarından dolayı bunun gibi yatırımlara ciddi bütçe ayırıyorlar. Ancak başta otomotiv, savunma ve havacılık, beyaz eşya, kalıp ve makine sanayisinin yan sanayilerinin yüzde 90’ı KOBİ düzeyinde. Bu hem ülkemizde hem de dünya sanayisinde geçerli. Yan sanayiler maalesef bütçe ve gelecek öngörüsü sebepleri ile yapay zekâya uzak kalmayı tercih ediyorlar. Fakat imalat sanayisi için yapay zekâ konusu bir tercih olmayıp zorunluluktur. Maalesef algı konusunda Türkiye; Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu’dan çok geride kaldı. Artık KOBİ olarak nitelenen firmaların da düşük bütçelerle ulaşabileceği yapay zekâ platformları mevcut. Ancak klasik üretim yöntemini terk etmek birçok firma için konfor alanını terk etmek anlamına geldiği için otomasyona yatırım yapmayı erteliyor. Tezmaksan inovasyonuyla geliştirdiğimiz robotlu otomasyon sistemini CubeBOX’ı bir yılda 40 ülkeye ihraç eder duruma getirdik. Çünkü ara eleman tüm dünyanın sorunu. Elinden cep telefonunu bırakmak istemeyen bir nesil geldi. Onlar da elle yapılan işleri bu yüzden tercih etmiyorlar. Kol gücü gerektiren sektörlerde penetrasyon çok fazla ve hızlı bir dönüşüm olacak. Buna yazılım entegrasyonu sektörünü de ekleyebiliriz” şeklinde konuştu.

Türkiye’de teşvik veren ve alan kısmında söylemden öteye gitmeyen bir politikanın izlendiğini belirten Aydoğdu, bu konuda yapılması gerekenlere dair şunları paylaştı: “Otomasyon ve yapay zekaya dair teşvikler mevcut fakat bunun devlet politikası olarak ele alınıp eğitim sistemi de devreye sokularak toplumsal bir dönüşüme geçmesi gerekli. Finansmana ulaşmakta yaşanan sıkıntılar tabii ki önemli bir sorun, ancak daha önemlisi teknolojik devrim, katma değerli üretim ve buna bağlı ihracat devlet politikası haline gelmeli. Bunun da temeli eğitim sisteminde başlıyor. Dünya hızla değişiyor. Bizim ülke olarak bu treni kaçırmamamız gerekiyor. Ülke ekonomisinde her 8-10 yılda bir yaşanan krizler maalesef bizi geri atıyor. Özel sektörün belirsizliklerden uzak bir ortamda enerjisini teknolojiye vermesi ve bunun için de devletin gerekli ortamı hazırlaması gerekir. Çok yakın gelecekte otomasyon her alanda olmasa olmazımız olacak. Nitelikli iş gücü deyimi artık hayatımızdan çıkacak, yerlerini robotlar ve akıllı sistemler alacak. Üretimin coğrafyasının öneminin olmadığı bir dünya şekilleniyor. Markalaşmak şart ve organizasyonlar start-up’ların yerini alacak. Doğru kurgulanmış organizasyonların başarılı olacağı bir çağdayız.  Yeni nesli iyi anlayarak kendimizi dünyadaki değişime hazırlamalıyız.”

Kollmorgen, yeni servo sürücünün çok yönlülüğünü artırıyor

Güncellenen AKD2G servo sürücü, üçüncü taraf kontrolörlerle daha kolay entegrasyonu destekleyen yeni iletişim protokollerine sahip.

Hareket kontrol sistemlerinde faaliyet gösteren Kollmorgen, AKD2G servo sürücüsünün en son güncellemesini duyurdu. Bu yeni özelliklerin sunulmasıyla şirket, CANopen®*, EtherCAT®* ve FSoE zaman senkronize iletişim protokollerinin yanı sıra CIP Sync ile PROFINET IRT ve Ethernet/IP'yi de destekleyecek şekilde tekliflerini genişletti. Her protokol çeşitli hareket kontrol cihazlarıyla titizlikle test edildi ve endüstri standartları kuruluşları tarafından onaylandı.

AKD2G servo sürücü güncellemesi, çok çeşitli kontrol mimarileri kullanan birden fazla sürücü arasında senkronize hareket sağlayabiliyor. Esnekliği ve yüksek performansı sayesinde, birden fazla hareket ekseninde son derece hassas koordinasyon gerektiren uygulamalarda kullanım için ideal performans sergiliyor.

Sürücünün kompakt bir pakette sunulan bir ve iki eksenli varyantları ile montajının kolay olması sayesinde mühendisler, tek kablolu Akıllı Geri Besleme Cihazı (SFD) veya HIPERFACE®* DSL bağlantılarından yararlanabiliyor veya çok çeşitli diğer geri besleme cihazları arasından seçim yapabiliyor. 

Son olarak, sürücü, fonksiyonel güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak ve daha geniş bir uygulama yelpazesi sağlamak için SIL3/PLe güvenlik seviyesine sahip isteğe bağlı bir SafeMotion®™ Monitor (SMM) ürün yazılımına da sahip.

AKM2G motorlarla eşleştirilmiş AKD2G, en üst düzeyde kurulum kolaylığı ve daha yüksek performans için birlikte çalışmak üzere tasarlanmış bir hareket ürünleri paketi olan 2G Hareket Sisteminin bir parçası. Mühendisler ayrıca sürücünün daha geniş bir kontrolör ve geri besleme cihazı yelpazesiyle ya da gerektiğinde diğer motorlarla uyumluluğundan faydalanabiliyor.

Kollmorgen Kıdemli Başkan Yardımcısı/GM James Davison, "AKD2G servo sürücü, tasarımlarını aktif olarak optimize eden otomasyon tasarımcıları ve OEM'ler için ideal bir seçenektir - daha yüksek performans, daha küçük bir ayak izi ve daha fazla tasarım esnekliği sunar. Otomasyon mühendisliğini daha kolay, daha verimli ve daha güçlü hale getirmek için müşterilerimiz düşünülerek tasarlanmış bir sistem” açıklamalarında bulunuyor.

Tamamen elektrikli plastik enjeksiyon makinesi ile enerji verimliliğinde yeni bir dönem

FANUC, tamamen ve sadece gerektiğinde elektrikle çalışma kabiliyetine sahip plastik enjeksiyon makinesi ROBOSHOT ile işletmelere enerji tasarruf etmelerine yardımcı oluyor.

Tüm ürün gamında uygulanabilir sürekli iyileştirmeler yapmayı sürdüren Japonya merkezli FANUC, günümüzde önemi daha da artan enerji tasarrufunu ve sürdürülebilirliği üretim süreçlerini verimli hale getiren çözümleriyle yukarı taşıyor. Bu kapsamda imalattaki enerji verimliliğini ve sürdürülebilirliği daha yukarıya taşıma özelliği bulunan ROBOSHOT plastik enjeksiyon makinesi, yüksek hassasiyet ve düşük çevrim süresi ile tutarlı ve en üst kalitede parçaları büyük miktarlarda üretmeyi mümkün kılıyor. Sarf malzemeleri için yapılan yıllık 200 euro altı harcamayla potansiyel olarak piyasadaki en düşük maliyete sahip ROBOSHOT, FANUC güvencesiyle 15-20 yıl süresince yüksek verimliliğini koruyor.  

Hava soğutmalı motorlar ile sıfır hidrolik yağ kullanımı, minimum su tüketimi

Tamamen elektrikle çalışan plastik enjeksiyon makinesi, aynı boyuttaki bir hidrolik makineyle kıyaslandığında bu makinelerin soğutma gereksinimleri hesaba bile katılmadan yüzde 70’e kadar daha az elektrik tüketiyor. Elektrik tüketimini yalnızca gerektiği zaman gerçekleştiren plastik enjeksiyon makinesi, bunun yanında yeniden elektrik üretme kabiliyetine de sahip. Sistemde bir eksen yavaşlamaya geçtiğinde kullanılan enerji, güç kaynağına geri dönerek tasarruf sağlıyor. ROBOSHOT’ın hava soğutmalı motorları, su tüketimini minimuma indirmesinin yanı sıra hidrolik yağ kullanımını ortadan kaldırarak sürdürülebilirliğe katkı veriyor.

Sınırsız bakım hizmetiyle her daim verimli

Farklı fonksiyonların yerine getirilmesi için motorları eş zamanlı olarak çalışabilen paralel harekete sahip ROBOSHOT, bu özelliği sayesinde üretkenliği artırıyor. İlk günkü verimini koruyarak 15-20 yıl sorunsuz şekilde çalışan makine, aynı zamanda 20 yıl sonra ihtiyaç duyulduğunda FANUC’un geniş servis ağı, rakipsiz parça bulunurluğu ve sınırsız bakım hizmetiyle çalışma verimini kaybetmiyor.

Canon, Drupa 2024'te “Dönüşümün Gücünü” gözler önüne serecek

Canon, Drupa 2024’teki 4.600 metrekarelik sergi alanı ‘The Core’da; baskının duygusal etkisini, görüntüleme deneyimlerinin yaşamları ve işletmeleri nasıl zenginleştirebileceğini, sürükleyici ve birçok duyuya hitap eden özel sunumuyla ziyaretçilerine tanıtacak. Şirket; ‘The Core’ ile fuar katılımcılarını, Canon’u farklı bir açıdan tanımaya ve baskının nasıl bir dönüştürücü güce sahip olduğunu deneyimlemeye davet ediyor. 

‘The Core’u çevreleyen Canon teknolojileri; Ticari Baskı, Yayıncılık, Promosyon İletişimi, Etiket ve Ambalaj, İç Mekân Dekorasyonu, Şirket İçi ve CAD baskı gibi endüstri segmentlerine göre düzenlenecek. Stant genelinde, bu segmentlerdeki müşterilere işlerindeki uygulama, malzeme ve işlem çeşitliliğini yansıtan birçok farklı canlı uygulama sunulacak. Canon uzmanları; her tür ve büyüklükte baskı işletmesine, operasyonlarını, üretim hacimlerini, müşteri profillerini ve büyüme hedeflerini göz önünde bulundurarak en iyi dijital baskı teknolojisi, iş akışı ve baskı medyası seçenekleri konusunda rehberlik edecek.

Şirket Drupa 2024’te; tabaka beslemeli, mürekkep püskürtmeli ve tonerli baskı makineleri, yüksek hızlı kesintisiz mürekkep püskürtmeli üretim hatları, düz yataklı ve rulodan ruloya geniş formatlı yazıcılar ve dijital etiket yazıcıları dahil olmak üzere çok çeşitli bir ürün gamıyla yer alacak. Canon ayrıca, fuarda ilk kez; farklı etiket, oluklu ve katlanır karton uygulamalarının canlı üretimini göstererek, etiket ve paketleme pazarlarının önemli ve güvenilir bir iş ortağı olma yolundaki kararlılığını ortaya koyacak.

Yalnızca 6 ay içerisinde amortisman

WITTMANN'ın S-Max 2 model kırma makinesi, birim maliyetleri azaltarak rekabet gücünü artırıyor

Ham madde ve enerji fiyatlarının dalgalanan hali ile ortaya çıkan mevcut zorluklar; sürdürülebilirliğin sağlanması ve döngüsel bir ekonominin yaratılması için, yollukların ve ıskarta malzemelerin geri dönüşümünü kritik önem seviyesinde tutuyor. Hangi ürün veya parçaların yeniden öğütülebileceğini kontrol etmek işe yarayacaktır. Tanınmış bir elektronik komponent üreticisi, şirket içi geri dönüşüm sayesinde enjeksiyon kalıplama üretiminde birim maliyetleri azaltmayı başardı. WITTMANN'ın yeni S-Max 2 kırma makinesi modeli, satın alma fiyatlarını yalnızca altı ay içinde geri ödedi.

Söz konusu işleme şirketi, 15 ila 120 ton arasında değişen kitleme tonajlarına sahip 15 enjeksiyon kalıplama makinesinde gelişmiş elektronik bileşenler üretmektedir. Bunlar, teknik ve endüstriyel uygulamalara yönelik birçok farklı fiş ve konnektörü içerir.

Enjeksiyon kalıplama departmanı müdürü; ‘’Ürünlerimizin çoğunu burada kendimiz kullanıyoruz. Örneğin, enjeksiyon kalıplama makinelerinde ve robotlarda. Bu, kesinlikle tedarikçilerimizi seçerken karar verme faktörüdür” diye açıklıyor. Ayrıca şirketin üretim alanına en son alınan makineler (iki servo-hidrolik SmartPower modeli) WITTMANN'dan tedarik edildi. WITTMANN enjeksiyon kalıplama teknolojisinin enerji verimliliği, bu makinelerin tercih edilmesinde dikkate alınan diğer bir faktördü.

Yüzde 25'e kadar yeniden öğütülmüş malzeme ile karıştırma WITTMANN ile işbirliği uzun yıllardan beri mevcut, çünkü işleme malzemelerinin kullanımında Avusturya'nın çözümlerine güveniliyor. WITTMANN, her projeyi kapsamlı bilgi birikimi, danışmanlık ve müşterinin ihtiyaçlarına tam olarak uyacak şekilde tasarlanmış çözümlerle destekliyor.

Her yeni projede pazar detaylı bir şekilde analiz ediliyor ve birçok farklı tedarikçinin ürünleri kontrol edilip değerlendiriliyor. En son bu, iki yıl önce şirketin, yolluk ve ıskarta malzemeleri kendi bünyesinde geri dönüştürmeye ve bunları enjeksiyon kalıplama prosesine geri kazandırmaya karar vermesiyle gerçekleştirildi.

Uzun süre boyunca müşterilerin kendi parçalarında belirli bir oranda geri dönüştürülmüş malzeme kabul etmesinin imkânsız olduğu düşünülüyordu. Ancak döngüsel ekonomiye yönelik mevcut talep, sektörü bu noktayı yeniden düşünmeye sevk etti. Enjeksiyon kalıplama departmanı müdürü, "Geri dönüştürülmüş malzemelerle çok sayıda test gerçekleştirdik ve üretilen parçaların kalitesini kapsamlı bir şekilde analiz ettik. Birçok fişin ince cidarlı alanlara sahip tel işlemeli yapıları vardır. Geri dönüştürülmüş malzemeyle de boşlukları tamamen doldurabildiğimizden ve gerekli ürün özelliklerini koruyabildiğimizden emin olmamız gerekiyordu” diye açıklıyor.

Testler başarılı oldu. Orjinal malzemeyle karıştırılabilecek yeniden öğütülmüş (kırma) malzeme yüzdesi her bir ürün için tanımlandı. Şirketin tesisinde üretilen parçalar için yüzde 25'e kadar bir oran mümkün kılındı.

En gelişmiş derin öğrenme inovasyonu

TOMRA, gıdaya uygun yeni plastik ayıklama çözümüyle dünya genelinde sektörde bir ilke imza attı

TOMRA'nın, AUTOSORT™ ünitelerinde derin öğrenmeye dayalı ayıklama eklentisi olan GAIN için yaptığı kesintisiz yatırımlar sayesinde, PET, PP ve HDPE uygulamalarında gıdaya uygun plastikleri, gıdada kullanılamayan plastiklerden büyük hacimlerde hızlı ve verimli bir şekilde ayırmak ilk kez mümkün oluyor.

Gıdaya uygun ve gıdaya uygun olmayan ambalajlar, genellikle aynı malzemeden yapıldığı ve görsel olarak çok benzediği için bugün piyasada bulunan herhangi bir ayıklama sisteminin farkı algılaması ve ayıklaması güç oluyor. Bu nedenle gıdaya uygun ayıklama uygulamaları, şimdiye kadar sektörde büyük bir zorluk yaratıyordu. Ayrıca hijyen endişeleri ve her geçen gün daha büyük baskı yaratan yönetmelikler, geri dönüşümde gıda atıklarının işlenmesini daha da zorlu hale getiriyor. 

Bununla birlikte, TOMRA'nın GAIN teknolojisi (ürün, önemli bir inovasyon olması nedeniyle GAINnext™ olarak yeniden markalaştırılmıştır) şirketin AUTOSORT™ ünitelerinin ayıklama performansını daha da geliştirerek tüm bu zorluklara çözüm getiriyor. Böylece üniteler şirkete göre, zorlu ve hatta bazı durumlarda geleneksel optik atık sensörlerini kullanarak sınıflandırmanın imkânsız olduğu nesneleri tanımlayabiliyor.   

OTX, Kurutma Devrimi

Plastik sektörü köklü bir değişim süreciyle karşı karşıya ve sektörün geleceğini şekillendiren etkenler arasında geri dönüşüm de yer alıyor. Ham maddeleri en verimli şekilde ve dünyamızın kaynaklarını tüketmeden kullanmaya yönelik artan ilgi, plastik ham madde işleyicilerini yalnızca işlenmemiş orjinal malzemelerle değil, aynı zamanda yüksek oranda geri dönüştürülmüş malzemelerle de çalışabilen gelişmiş ekipmanlar aramaya yöneltiyor.

Sektördeki bu yeni ilgi, nihai müşterinin taleplerinin yanı sıra, iyi bir ürün kalitesini daha az kaynak ve daha az enerji kullanımıyla birleştirmek isteyen endüstri oyuncularının talepleriyle de ilgilidir. Plastiğin doğru ve verimli işlenmesi için çok önemli bir unsur da kurutma haznesinin yapısıdır. Bu nedenle Moretto, nem alma işleminde ve hazne tasarımında devrim yaratan; enerji ile nem arasında gerçek bir ısı eşanjörü görevi sağlayan yüksek enerji verimliliğine sahip OTX (Original Thermal eXchanger) ünitesini geliştirdi.

Moretto bünyesinde bulunan, saniyede 22 trilyon işlem gerçekleştirebilme kabiliyeti ile Leonardo Supercomputer bilgisayar sayesinde OTX; geometri, akışkanlar dinamiği, termodinamik ve malzeme akışı kavramlarını yeniden gözden geçirilmesine olanak tanıyan çalışmaların ve gelişmiş matematiksel simülasyonların bir sonucu olarak tanımlanıyor. Yenilikçi geometrisi sayesinde OTX, plastik kurutma operasyonunda, enerji değişiminin nasıl optimize edileceğini, granüllerin düzgün bir şekilde akışının sağlanarak işlenen her bir granülün nasıl doğru şekilde kuruması gerektiğini temin edebiliyor.

Geleneksel haznelerle karşılaştırıldığında rekabet avantajını temsil eden sonuçlar ortaya çıkaran yeni ünitede; kuruma süresi ve aynı kurutma kapasitesi için hazne hacmi %40 oranında azaltıldı. Ayrıca özel geliştirilen iç geometrik yapısına ve detaylara gösterilen maksimum özen sayesinde enerji verimliliği %66 oranında artırılarak, nem alma gibi enerji yoğun bir prosesin maliyetleri önemli ölçüde azaltıldı. 

Her kurutma haznesi, malzemenin kuruma durumunu ve sıcaklık bilgisini gösteren bir kontrol ünitesi ile donatıldı, böylece kurutma sisteminin çalışma durumu her an takip edilebiliyor. Moretto'nun OTX tipi kurutma haznesi, teknik polimerlerin nem almasında şirkete göre devrim yaratan, 7 patentle korunan özel bir ürün olarak tanımlanıyor. Kullanıcı firmaya enerji verimliliği, rekabet gücü ve yüksek kaliteli performans sunması ise öne çıkan diğer özellikleri olarak ayrıca belirtiliyor. 

Yapay zekâ, kaynak makineleri kullanımında da devrede

Sanayi kuruluşlarına kaynak teknolojileri konusunda hizmet veren Vega Makina, Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği MILLER kaynak makineleri ile sektörü yapay zekâ ile tanıştırdı. Amerikan menşeli MILLER ürünleri, yapay zekânın da etkisiyle en zorlu uygulamalarda iş süreçlerini kolaylaştırıyor. Ortalama 20 yıl kullanım ömrüne sahip kaynak makine ve ekipmanları ile Türkiye’de pazarın yüzde 15’ine hakim olduklarını belirten Vega Makina Genel Müdürü Serdar Selim Zengin, MILLER’ın yeni jenerasyon kaynak makinelerinde hem üretimde kullanılan parametrelerin toplanıp verimlilik raporlarına dönüştürülmesi hem de üretilen parçanın izlenebilirliği konusunda yapay zekâ uygulaması olan Insight core ve Center point isimli çözümler ile süreci yürüttüklerini bildirerek şunları söyledi: “Yapay zekâ, kaynak makinelerindeki veri analizi, tahminleme ve otomatikleştirme gibi bir dizi önemli görevi gerçekleştirmeye yardımcı oluyor. Sensörler aracılığıyla elde edilen veriler, yapay zekâ algoritmaları tarafından işlenerek, makinenin durumunu izlemek, bakım gereksinimlerini tahmin etmek ve üretim süreçlerini optimize etmek için kullanılabilir. Bu, makinenin verimliliğini artırırken aynı zamanda arızaların önlenmesine ve işletme maliyetlerinin azaltılmasına yardımcı oluyor. Ayrıca, yapay zekâ destekli kaynak makineleri, karmaşık iş parçalarının üretimini ciddi şekilde kolaylaştırıyor. Yapay zekâ algoritmaları, iş parçasının tasarımını analiz ederek, optimum işleme yöntemlerini belirleyip, kesme veya kaynak işlemlerini optimize edebiliyor. Bu da üretim süreçlerindeki verimliliği artırırken kaliteyi de yükseltiyor.”

Kaynak makineleri için iyileştirmeler planlıyor

Insight core ve Center point fonksiyonları sayesinde kaynak verimliliğinin ölçülerek, her kaynakçının kaynak yaptığı süre, kullanılan kaynak koruma gazı ve kaynak teli miktarının takip edilebildiğini ve bu doğrultuda stoklama maliyetlerinin düşürülebildiğini ifade eden Zengin, “Bu sayede kaynak maliyetlerini hesaplayarak iyileştirmeler planlayabilirsiniz. MILLER’daki bu çözümlerin en büyük avantajı çok kolay kurulabilmesi, web’e bağlı herhangi bir cihazdan online olarak görüntülenebiliyor olması. Ayrıca anlaşılması kolay raporlar oluşturarak, üretimdeki genel eğilimleri izleyebilirsiniz. Ancak, yapay zekâ destekli kaynak makinelerinin yaygın benimsenmesi bazı zorlukları da beraberinde getirebilir. Bu makinelerin karmaşıklığı, operatörlerin eğitim ihtiyacını artırırken yeni becerilerin öğrenilmesini de gerektirebilir. Ayrıca, veri güvenliği ve gizliliği gibi endişeler de göz önünde bulundurulmalı. Yapay zekâ destekli sistemler, büyük miktarda veriye dayandığı için, bu verilerin güvenliğinin sağlanması önem kazanıyor. MILLER, Insight core modülü ile veri saklama ve depolama işini kullanıcıya bırakırken Center point modülü ile de yüksek güvenlikli kendi serverlarında bu verileri muhafaza ediyor” dedi.

Woven çuval atıklarından nasıl geri dönüşüm polipropilen granül elde edilir?

PP Çuval (Polipropilen woven çuval) güçlü, dayanıklı ve hafif olma özelliği nedeniyle hayvan yem çuvalı, gölgeleme tülü, lamineli çuval, bigbag, PP file çuval vb. uygulamalar başta olmak üzere tarım, hayvancılık ve endüstriyel ambalaj alanlarında sıklıkla kullanılır. Tüketici sonrası hurda PP çuval atıklarının ve fabrika firesi PP çuval üretim atıklarının geri dönüştürülmesi, atıkları azaltmanın, kaynakları korumanın ve çeşitli maliyetlerden tasarruf etmenin önemli bir yoludur. 

POLYSTAR Satış ve Pazarlama Sorumlusu Resul Gökpınar, yüksek oranda yeniden kullanılabilir geri dönüşüm PP granül üretmek için her iki tür hurda PP çuval atığının nasıl verimli bir şekilde geri dönüştürüleceğinden ve uygun plastik granül makineleri ile ilgili çözümleri hakkında bilgiler paylaşıyor.

PP çuval geri dönüşümünün faydaları

•Atıkları ve çevre kirliliği azaltır

•Geri dönüşüm PP plastik üreterek kaynakları korur

•İşlenmemiş polimerlerin üretimine kıyasla enerji tasarrufu sağlar

•Plastikleri yeniden kullanarak döngüsel bir ekonomi yaratır

 

Özelleştirilebilir robot el sistemi geliştiriliyor

NSK ile Alman Havacılık ve Uzay Merkezi, özellikle hizmet sektöründe manuel görevleri otomatikleştirmeye yardımcı olacak bir robot el sistemi geliştiriyor. Konsept, sektörde bir ilk olduğu düşünülen, her biri ayrı olarak yapılandırılabilir parmak modüllerinden oluşan özelleştirilebilir bir robot ele odaklanıyor. Bu yenilikçi ürün, çok yönlü kullanımla birlikte aynı zamanda uygun maliyeti sayesinde çok çeşitli nesneleri kavramayı içeren manuel işlerin otomasyonuna katkıda bulunmayı hedefliyor.

Bazı Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki birçok ülke, çeşitli önemli sektörlerde ciddi işgücü kıtlığıyla karşı karşıya. Manuel işleri gerçekleştirme kabiliyetine sahip robotlar, giderek yaygınlaşan bu durumun üstesinden gelmenin iyi bir yolunu temsil ediyor. Bununla birlikte, robotların devreye alındığı uygulamalar, perakende, restoran ve bazı üretim sektörlerinde yüksek derecede el becerisi gerektiren görevlerde henüz yeterince ilerleme kaydetmemiştir. Burada önemli bir faktör fiyattır. Sadece belirli bir tür veya boyutta nesneleri kavrayabilen robot ellerin fiyatı düşük olsa da, çok çeşitli nesneleri kavrayabilen robot eller son derece pahalıdır.

Bu bağlamda, NSK ile Alman Havacılık ve Uzay Merkezi, her kullanım durumuna göre kolaylıkla yeniden yapılandırma olanağı sunan parmak modüllerine sahip bir robot el sistemi geliştirmek için birlikte çalışıyor. Parmak modüllerinden her biri, müşteri ihtiyaçlarını karşılamak için gereken minimum konfigürasyona sahip robot ellerin oluşturulmasını sağlıyor; başka bir deyişle, yalnızca standart ürünleri veya çeşitli nesneleri kavrayan bir robot el oluşturmak mümkün.

NSK, özellikle üretimi tek parmak modülleriyle sınırlı tutarak, seri üretim yoluyla düşük bir birim maliyet elde etmeyi amaçlıyor. Şirkete göre bu durum, hassas parmak hareketi, kolay düzen değişiklikleri ve optimize edilmiş parmak modülü yerleşimi gerektiren hedef uygulamaları olan şirketler için son derece ilgi çekici olabilir.

NSK'nın kendi bünyesinde geliştirdiği sökülebilir manyetik mekanizması, modülleri gerektiği şekilde takmak veya ayırmak için bir kolu çekerek parmak modüllerinin düzenini hızlı ve kolay bir şekilde değiştirmeyi mümkün kılarken, Alman Havacılık ve Uzay Merkezi tarafından geliştirilen kablolu tahrik teknolojisi ise çeşitli nesnelerin hassas hareketini ve nazikçe kavranmasını sağlıyor. Parmak modülü yerleşimi açısından ise bu görevi nesne boyutuna ve şekline göre optimize eden bir algoritmanın geliştirilmesi NSK'nın dijital ikiz teknolojisiyle mümkün oldu.

Gıda hizmeti, perakende, üretim, lojistik ve tarım dahil olmak üzere çok çeşitli sektörlerde mekanizasyona ve otomasyona katkıda bulunmak için NSK, mevcut robot ve ekipmanlarıyla robotik sistem entegratörlerine ve müşterilere çözüm önerileri sunma sürecinde bulunuyor. Saha testlerinin ise çok yakında başlayacağı belirtiliyor.

FANUC’un geri dönüşümde kullandığı yapay zekâda iş ortağı Recycleye

Atıkların sebep olduğu kirlilik günümüzün en ciddi çevre sorunlarından biri olurken geri dönüşümün gerekliliği her geçen gün artıyor. Her yıl milyonlarca ton atığın geri dönüştürülmesi adına insan gücünün yetersiz kaldığı noktalarda ise bu işi otonom olarak yapabilecek robotların varlığı, süreci daha hızlı ve hatasız sonuca ulaştırıyor. Dünya piyasalarında nümerik kontrol sistemlerinin önde gelen markası FANUC’un akıllı atık yönetimi start-up’ı Recycleye ile yaptığı iş birliği sonucunda geliştirdiği 6 eksenli robotu LR Mate 200 iD/4SC, atık yönetimine yeni bir soluk getiriyor. FANUC'un otomasyon alanındaki 60 yılı aşkın deneyiminin Recycleye Robotics’in yapay zekâ desteğiyle buluştuğu robotik atık toplama sistemi, geri dönüştürülebilir maddeleri plastik, alüminyum, kağıt ve karton gibi farklı malzeme sınıflarına otomatik olarak kusursuza yakın şekilde ayırıyor.

Yapay zekâ görüş teknolojisiyle geri dönüşümde yeni bir çağ

Geri dönüşümde geleneksel ayıklama yönteminin günümüz dünyasında nitelik ve nicelik anlamında beklentileri karşılamaktan uzak kaldığını belirten FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Alper Yiğit, “Recycleye Robotics, karmaşık atık akışlarındaki her bir öğeyi tanımlamak için yapay zekâ destekli bilgisayar görüşünü kullanıyor. Sistemin merkezinde yer alan FANUC robotu LR Mate 200 iD/4SC ise daha sonra bu geri dönüştürülebilir maddeleri plastik, alüminyum, kağıt ve karton gibi farklı malzeme sınıflarına otomatik olarak ayırıyor. Bugün dünya çapında mevcut olan en doğru ve verimli yapay zekâlı robotik toplama çözümü olan bu sistem, 7/24 çalışarak 10 saatlik bir vardiyada robot başına 33 bin adede kadar ürün toplayabilme kabiliyetine sahip. Kompakt, kısa kollu, mini bir robot olarak dar alanlara entegre edilmesi kolay olan LR Mate 200 iD/4SC’nin Recycleye Robotics tarafından entegre edilen yapay zeka görüş teknolojisi ise iş sürecine hız katıyor. Buna ek olarak robotun gelişmiş sensörleri boşa hareketi ortadan kaldırırken sekiz yıl boyunca 7/24 çalışıp yine de hareket etmesi söylenen aynı milimetre noktasına geri dönebiliyor” dedi.

2028 yılına kadar geri dönüşüm sektöründe 89 bin boş pozisyon oluşması bekleniyor

Geri dönüşüm tesisleri için Recycleye’nin geliştirdiği yapay zekâ teknolojisinin bir önemli faydasını da iş gücü krizine çözüm sunduğunu ifade eden Yiğit, sözlerine şöyle devam etti: “CIWM tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapor, ankete katılanların yüzde 60’ının geçtiğimiz yıl çalışan bulmakta zorlandığını ortaya koyarken, 2028 yılına kadar atık ve geri dönüşüm sektöründe 89 bin boş pozisyon olacağı tahmininde bulundu. LR Mate 200 iD/4SC robotu ise bir çalışan kadar doğru toplama yapıp insan gözü kadar hassas üstün görüş sistemiyle fark yaratıyor. En önemlisi de robotların mola vermemesi, yavaşlamaması, yorulmaması ve işi bırakmaması da süreç içindeki kesintileri ortadan kaldırıyor.  Bu çok önemli çünkü atık toplama için çalışan bulmak çok zor olabiliyor. Ayrıca geri dönüşüm tesislerinde çalışanları yaralayabilecek tehlikeli maddelerle kolayca başa çıkabilmesi, robotun en büyük avantajlarından.”

INEOS Styrolution'ın ABS çözümü Arburg Teknoloji Günleri’nde yer aldı

Plastik işleme makinelerinin önde gelen global üreticisi Arburg, Almanya'nın Lossburg kentinde 13-16 Mart tarihlerinde düzenlenen Teknoloji Günleri 2024'te, en yeni nesil ALLROUNDER enjeksiyon kalıplama makinelerinin yeteneklerini göstermek için INEOS Styrolution'ın sürdürülebilir ABS Terluran® ECO GP35 BC100 malzemesini seçti.

Etkinlik sırasında INEOS Styrolution'ın malzemeleri Arburg'un iki enjeksiyon makinesi ALLROUNDER 520 H ve 1300 T’de işlendi. ALLROUNDER 520 H, artan üretim verimliliği ile birlikte maliyet ve kaynak tasarrufu avantajları sunuyor, geleneksel makinelerle karşılaştırıldığında enerji ihtiyacını da %50'ye kadar azaltabiliyor. Buna ek olarak, gerekli soğutma suyu çıkışı %70'e kadar, kurutma süresi de yaklaşık %40 oranında azaltılabiliyor.

ALLROUNDER 1300 T ise otomatik bir üretim hattına entegre edilebiliyor. Makine, örneğin bir sebze dilimleyicideki metal bıçak gibi plastik olmayan bileşenlerle birlikte kalıplama yapılmasına olanak sağlıyor.

Tüm gıdayla temas yönetmeliklerine (AB, FDA, Çin, Japonya) uygun olan Terluran® ECO GP35 BC100, ISCC sertifikası kütle dengesi yaklaşımıyla uyumlu, yenilenebilir ham madde kullanan dünyanın ilk tamamen biyolojik atfedilen ABS çözümü olarak tanımlanıyor. Yeni ISCC sertifikalı yenilenebilir ham madde, ABS'deki her üç bileşenin (akrilonitril, bütadien ve stiren monomeri) tümü için geleneksel ham maddenin yerine kullanılabileceği belirtiliyor. Bu yaklaşım, malzemedeki yenilenebilir ham maddeyi maksimuma çıkarırken CO2 ayak izini de en aza indiriyor ve bu yüksek performanslı ürün için negatif bir karbon ayak izine yol açıyor.

Arburg Uygulama Müdürü Christian Homp şunları söylüyor: “INEOS Styrolution malzemesinin kolay kullanım özelliği, yenilikçi enjeksiyon kalıplama makinelerimizle birleştiğinde müşterilere ikna edici, uygun maliyetli, sürdürülebilir bir çözüm sunuyor.”

INEOS Styrolution EMEA Teknik Servis Müdürü Christian Dietlein ise şunları ekliyor: "Arburg Teknoloji Günleri, hem Arburg'un yeni verimli makinelerini hem de en düşük CO2 ayak izine sahip ABS malzememizi deneyimlemek için mükemmel bir ortamdı."

Sesotec’den bir tesis daha

REKIS Hırvatistan'da, Sesotec'in çok sensörlü ayıklama sistemleri kullanılıyor.

Hırvatistan'ın Avrupa Birliği'ne katılımı, diğer konuların yanı sıra geri dönüşüm konusunda ülkeye önemli bir ivme kazandırdı. O zamandan bu yana amaç, AB'nin atık direktiflerini ve mevcut hedeflerini uygulamak ve her şeyden önce döngüsel ekonomiyi ulusal düzeyde ilerletmek oldu. AB'nin 2035 yılına kadar üretilen belediye atıklarının yüzde 65'inden fazlasını geri dönüştürme hedefi, sürdürülebilir bir döngüsel ekonominin yolunu açtı. 

Döngüsel ekonominin aktif bir parçası olarak plastik ambalaj üreticileri

Plastik ambalaj alanından bir örnek, özellikle bu tür ambalajların distribütörlerinin ve üreticilerinin döngüsel ekonomiye ve dolayısıyla çevrenin ve kaynakların korunmasına katkıda bulunmayı bir görev olarak gördüklerini göstermektedir. Amaç, PET içecek ambalajı üretiminde geri dönüştürülmüş PET malzeme kullanmak ve payını sürekli artırmaktır. Geri dönüştürülmüş PET kullanırken saflık belirleyici faktördür. Çok çeşitli yeni ürünler ve özellikle içecek ambalajları için yalnızca saf ve yüksek kaliteli geri dönüştürülmüş PET kullanılabilir.

Endüstriyel robot kullanımı, üretimde verimliliğin anahtarı

Endüstriyel otomasyon, teknolojik gelişmelerin iş dünyasına yansıdığı ve verimliliği artırmak için önemli bir alan olarak 2023 yılında da büyümeye devam etti. Bu kapsamda özellikle, endüstriyel robotların kullanımı gözle görülür bir artış gösterdi. 2023 yılında dünya genelindeki endüstriyel robot kullanımlarının önceki yıllara göre büyük bir artış göstermesinde, robotların üretim süreçlerindeki maliyetleri düşürmesi, verimliliği artırması ve iş gücü verimliliğini yükseltme potansiyeli büyük rol oynadı. Endüstriyel robotların üretim süreçlerinde kesintileri azaltarak şirketlere rekabet avantajı sağladığını söyleyen Universal Robots Türkiye ve MEA Ülke Müdürü Kandan Özgür Gök, sektörün geldiği noktaya ilişkin değerlendirmede bulundu.

Endüstriyel robot kullanımının firmalara birçok avantaj sağladığını söyleyen Kandan Özgür Gök, “Öncelikle, bu robotlar sayesinde üretim süreçlerindeki verimlilik artıyor. Robotların hassas ve sürekli çalışma yetenekleri, insan gücüyle karşılaştırıldığında daha az hata yapılmasını sağlıyor ve üretim kalitesini yükseltiyor. Ayrıca, robotlar tekrarlayıcı işleri üstlenerek çalışanların yükünü hafifleterek, daha yaratıcı, analitik veya yönetimsel görevlere odaklanılmasına olanak tanıyor. Bu da iş gücünün verimliliğini artırırken aynı zamanda iş tatmini ve çalışanların becerilerini geliştirmesine olanak sağlıyor. Bununla birlikte yüksek güvenlik önlemleriyle donatılan endüstriyel robotlar, iş kazalarını azaltmaya ve üretim ortamlarını daha güvenli hale getirmeye yardımcı oluyor. Bu sayede, endüstriyel robotların kullanımındaki artış hem işletme hem de çalışanlar açısından çeşitli avantajları beraberinde getiriyor” dedi.

“Endüstriyel otomasyon 2024’te de hız kesmeyecek”

Endüstriyel otomasyonunun teknolojik gelişmelerle birlikte sürekli bir dönüşüm içinde olduğuna dikkat çeken Kandan Özgür Gök, “Yapay zekâ, robotik sistemler ve otomasyon teknolojilerindeki ilerlemeler, endüstriyel süreçleri daha verimli, esnek ve maliyet etkin hale getiriyor. Bu kapsamda 2024 yılında da endüstriyel otomasyonun daha fazla sektöre yayılması ve bu teknolojilerin daha erişilebilir hale gelmesini bekliyoruz. Robotik teknolojilerin daha geniş bir alana yayılması, iş dünyasının daha rekabetçi, verimli ve geleceğe daha iyi hazırlanmış bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunacak” ifadelerini kullandı.

Universal Robots olarak, otomasyon süreçlerinin önemli bir parçası olan cobot üretimiyle endüstriyel süreçlerdeki değişime öncülük ettiklerinin altını çizen Kandan Özgür Gök, açıklamalarına şu şekilde devam etti. “Gün geçtikçe daha fazla şirket cobot otomasyonuna doğru ilerlerken, birçoğu da ağır yüklerle nasıl baş edileceğini düşünüyor. Yakın zamanda daha yüksek taşıma kapasiteli cobot'ların kullanıma sunulduğunu gördük. 2024'te bunlar imalat sanayisinin bir kısmını dönüştürmeye devam ederek birçok çalışanın çalışma hayatını iyileştirecek. Bu yıl Universal Robots olarak, tamamı hafif, az yer kaplayan bir sistem içinde daha ağır yük, daha yüksek hız ve üstün hareket kontrolü için üretilmiş yeni bir cobot olan UR30'u piyasaya sunduk. Cobot kompakt boyutuna rağmen yüksek bir kaldırma kapasitesi sunarak, üstün hareket kontrolü büyük yüklerin en iyi şekilde yerleştirebilmesini sağlıyor. Makine besleme uygulamalarında yüksek taşıma kapasitesi, cobot’un aynı anda birden fazla tutucu kullanabilmesine olanak tanıyor. Daha fazla malzemenin tek seferde yüklenmesine olanak tanıyan UR30, değişim sürelerini kısaltarak üretkenliği maksimum seviyeye çıkarmaya yardımcı oluyor. Sadece 63,5 kiloluk kompakt boyutu sayesinde neredeyse tüm çalışma alanlarına sığabilmesi ise, iş hücreleri arasında kolayca taşınabilir hale getiriyor.”

Tanrıkulu, PET şişeden şişeye pazarına giriyor

Genel merkezi Kocaeli’nde bulunan plastik geri dönüşüm şirketi Tanrıkulu, Starlinger recoSTAR PET 215 iV+ şişeden şişeye geri dönüşüm sistemini 2023'ün son çeyreğinde devreye aldı. Yeni PET şişeden şişeye hattı, şirketin kurduğu Starlinger markalı ikinci plastik geri dönüşüm sistemi oldu. 

Tanrıkulu şirketinin Sakarya Akyazı’daki tüketici atığı PET’leri işleme tesisinde devreye alınan yeni geri dönüşüm hattı, PET şişe parçalarını saatte 2,4 ton üretim kapasitesi ile işleyebiliyor. Şirket, yeni PET şişelerde kullanılabilen rPET granüllerini Türkiye ve yurt dışındaki müşterilerine tedarik ediyor.

Üretim firesini azaltan özel bir kartuş filtresi ile donatılan recoSTAR PET 215 iV+ geri dönüşüm hattı, bu sayede üretim verimini artırarak yüksek düzeyde saflaştırılmış eriyik elde edilmesine olanak sağlıyor. DPC 4000 olarak adlandırılan geri yıkama eriyik filtre sistemi, iki adet göz taşıyan piston ve dört eriyik gözü ile sürekli olarak çalışabiliyor. Yaklaşık toplam 4000 cm²'lik filtrasyon alanı, standart filtrelere göre 2,4 kat daha büyük ve 56 μm seviyesinde eriyik filtrelenebiliyor. Diğer başka bir avantaj da, süzgeç değişimi ve geri yıkama sırasında filtrasyon prosesinde filtrasyon alanının %75'i kullanılabilir olduğundan yüksek proses dengesi görülüyor. DPC 4000 kartuş filtresi, geri yıkama sırasında eriyik kaybını ciddi seviyede azaltarak, sistem performansını da iyileştiriyor.

Tanrıkulu Şirketler Grubu Genel Müdürü İzzet Tanrıkulu konu ile ilgili olarak, “PET geri dönüşümü ile ilgili devam eden bu yatırımlarımız ile gelecek nesiller için ambalaj döngüsünü kısaltarak sosyal, kültürel ve doğal ortamımızı korumayı hedefliyoruz. Atılan her PET şişesi tekrar yeni bir PET şişesi olmalıdır. Starlinger, PET şişeden şişeye geri dönüşüm alanında öncü teknoloji tedarikçilerinden birisidir. Şirketin geri dönüşüm prosesi, gıda ve meşrubat sektöründeki uluslararası marka sahipleri ve ayrıca FDA ve EFSA gibi önemli resmî makamlar tarafından onaylanmıştır. Geri dönüşüm alanındaki derin tecrübemizi en yeni geri dönüşüm teknolojisi ile bir araya getirerek, plastik atığı ve kaynak tüketimini azaltarak plastik ambalajın çevreye verdiği etkiyi düşürmeye çalışıyoruz" açıklamalarında bulunuyor.

Reklam Alanı

Reklam Alanı

Reklam Alanı