FANUC’un karanlık fabrikasında robotların üreticisi robotlar
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Şirket, yaklaşık 2 milyon m2’yi kaplayan tesislerinde uygulamaya koyduğu bu konsept sayesinde 4 bin 600’ü aşkın robotuyla insan müdahalesinin olmadığı bir üretim gerçekleştiriyor.
Fabrika otomasyonu geliştikçe yenilikçi metotlar ve bu alanda ortaya çıkan teknolojiler birçok sektörün üretimini değiştiriyor. Tamamen otomatik sistemlerle donatılmış karanlık fabrikalar her geçen gün üretimde daha fazla söz sahibi oluyor. İnsan gücüne ihtiyaç duymayan karanlık fabrika uygulaması bu yönüyle verimliliği artırarak yüksek vasıflı çalışanların teknik bilgi ve becerilerini daha yetkin işlerde kullanmasına olanak tanıyor.
Ham maddenin fabrikaya girişinden ürünün fabrikadan çıkışına kadar olan sürede yok denecek kadar az olan insan müdahalesi, otomasyon teknolojilerine yönelik yatırımlarını artıran FANUC’un Japonya’daki fabrikasında da üretim sürecini şekillendiriyor. 4 bin 600’ün üzerinde robotuyla karanlık fabrika konseptini sürdüren ve artan verimlilikle rekabet avantajını yakalayan şirket, bu sayede geleceğin robot üretiminin temellerini bugünden atıyor.
Karanlık fabrika konseptinde başarı, bütçeyi doğru yönetmekle mümkün
Karanlık fabrika konseptinde tanımı doğru yapmanın ve amacı da tanıma uygun hale getirmenin önemli olduğuna değinen FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Alper Yiğit, “Şu an ne Türkiye’de ne de globalde bir fabrikanın yüzde 100 otomatize olduğu bir örnekle karşılaşmamız mümkün değil. Bu yüzden de bu konu özelinde somut veriden çok da kolay söz edilemiyor şu an için. Ancak bu yolda ilerleyen, üretimin kritik alanlarını tamamen otomasyona geçirmeyi başarmış ve bunun bir sonraki aşaması olan üretimden tedarik zincirine, tedarik zincirinden satışa uçtan uca dijitalleşme yolunda ilerleyen belli başlı örnekler var. Bu aksiyonların ortaya çıkardığı en büyük faydayı ise hatasız, esnek ve verimli üretim olarak belirtebiliriz. Burada unutulmaması gereken bir nokta daha var: Karanlık fabrika konseptinde başarılı olmanız, ne kadar paranız olduğuna ya da ne kadar para harcadığınıza değil, bütçenizi doğru ve ihtiyaç duyulan alanda harcamanıza bağlı. Dolayısıyla şirketler mevcut süreçlerini iyileştirebilmeleri için robotlu otomasyon, makine otomasyonu ve yapay zekâ teknolojilerini içeren sistemleri verimli bir şekilde kurmak ve bu alanda neye ihtiyaç duyduklarını belirlemek zorunda” dedi.
Otomasyon ve dijitalleşme Türkiye’yi global rekabette öne çıkaracak iki güç
Türkiye’nin otomasyon ve dijitalleşme noktasında halen daha bakir ve gelişen bir pazar olduğuna dikkat çeken Yiğit, sözlerine şöyle devam etti: “Eğer zamanında ve doğru aksiyonları alabilirsek bu durum global rekabette Türkiye’yi öne taşıyacak önemli bir fırsat olacaktır. Bu noktada karanlık fabrika konseptini yaygınlaştırmak için şirketler bu yöndeki ihtiyaçları doğru belirlemeli, ihtiyaca uygun stratejiler oluşturmalı ve belki de ön önemlisi bu stratejiyi planlayacak ve uygulayacak vizyoner iş gücünü konumlandırmalı. Burada atlamamamız gereken en önemli nokta, teknoloji ne hızla ilerlerse ilerlesin, bu sistemleri kuran, kurgulayan ve yeri geldiğinde değiştiren bizler halen daha sistemin en önemli parçasını oluşturuyoruz.”