Paraya mı yoksa ilişkilere mi yatırım yapıyorsunuz?
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Günümüz dünyasında kişilerarası iletişim yaşamsal bir boyut kazanmıştır. Sosyallik göstergesi olan iletişim becerisi, kişilerin toplum ve kurumlar içerisinde diğerleriyle bir arada yaşamalarını kolaylaştıran ve güçlendiren bir olgudur.
Ayrıca, anlamlı ilişkiler kurarak kişiyi gitmek istediği yöne taşıyacak bir araçtır. Yeni ekonomide bağlantılar güçlü dövizdir. Büyük başarınızda, zenginliğinizde ve mutluluğunuzda ilişkilerinizin gizli bir önemi vardır. Güçlü dostluklar, ilişkiler ağınız sizin kıymetli varlığınızdır. Rekabetçi avantajının yanı sıra işbirliklerine mahkûm olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.
Seminerlerde tanıştığım bazı yeni üniversite mezunlarının bizim tanıdığımız yok bu yüzden işe giremiyoruz diye çoğu zaman yakındıklarına tanık olmuşumdur. Bu arkadaşlar, başarısızlıklarına kendi dışında günah keçisi ararlar. Biraz da haklılar. Ailede yapısı gereği çoğunlukla demokrasi olmaz. Kontrolcü anneler, babalar çocukları hakkında bütün kararları kendileri verirlerse, genç arkadaşım da benim bir suçum yok. Şimdiye kadar yönlendirmeleri onlar yaptığına göre demek ki benim böyle olmamda hep annem babam suçlu diyecektir. Oysa yaşamda kaliteli, düzgün insanlarla (eğitimde, uçakta, tatilde, muhitinizde vb.) kaç kez çok güzel tanışma fırsatları çıkmıştır. İşadamlarından, öğretim üyelerinden danışmanlara kadar piyasayla içli dışlı olan değerli birçok kişiyle aynı ortamları paylaşmışızdır. Ama biz toplumu aşağılar gibi iki kulaklığı takıp müzik dinlemişsek, saksı gibi oturmuşsak, yarın referans olarak özgeçmişimize kimi yazacağız, kim bana iş konusunda yardımcı olabilir diye düşünmemişsek sorun bizde demektir. Kim olursak olalım, üst düzey yönetici yemeklerinde de sık sık gözlemlediğim gibi büyük dağları ben yarattım havasıyla çevremizle ilgilenmemişsek tabii ki kaybeden biz olacağız. Bir tatlı sözden, güler yüzden, yapabileceğiniz ince bir jestten incileriniz dökülmez. Kötü beden dilimizle bile düşman kazanmak çok kolaydır Ama dost kazanmak zordur. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
İnsanoğlu oluşturduğu şemalarla elinde, avucunda üç kuruş bile olsa bu paramı nasıl değerlendiririm diye düşünür? Ancak yeni tanıştığımız (karizmatik, çok güzel veya yakışıklı değilse) şu kaliteli insanla nasıl ilişkilerimi geliştiririm, muhabbetimi artırırım diye zor düşünür. İçimizden birileri ben düşünürüm diyecek. Bir karşılaştırma yaparsak ekonominin en iyi olduğu dönemlerde bile paranın getirisi bir gerçek dostun bize vereceklerini veremez. Aslında kandırılmak istemiyorsak paramıza yatırım yapmamız için bile (standart kişiler için ) bu işin uzmanı dostlara ihtiyacımız var. Çünkü istisnalar kuralı bozmazsa, herkes öncelikle kendi kurumunu dolayısıyla kendi çıkarını düşünür. Hele bu çağda. Ancak güvendiğimiz, bilgisine inandığımız kişilerin bizi yanıltma olasılıkları düşüktür. Atalarımız bile bu sinerjiyi görmüş “Bir elin nesi var iki elin sesi var”, “Bir el bir eli yıkar”, “Veren el alan elden üstündür” demiş. İşbirliğinin ve yardımlaşmanın önemini vurgulamışlardır.
Hepimizin zihninde, gönlünde iz bırakan unutulmaz değerli insanlar vardır. Kıymetli olmak, empati duymanın ötesinde elimizden gelenin en iyisini yapabilmektir. Büyüklüğümüz: talep edilmeden gücümüz oranında çevremize destek verme inceliğimizle ilgilidir. Hepimiz en azından birileri için tutunacak bir dal olabiliriz. Aslında kaliteli, duyarlı kişilerden oluşan bir network sizin servetinizdir. Gezegeninizi, yaşamınızı değerli, anlamlı kılar, yaşama sevinci ve gücünüzü artırır. Hedeflerinize daha kolay ulaştırır, mutluluğunuza renk katar. Bizans, Çin entrikalarına taş çıkartan ve gittikçe tatsızlaşan iş yaşamınızı daha çekici hale getirip, birçok zorluğun üstesinden gelmenizi sağlar.
İlişkide iletişimde bulunan iki tarafın hissi sermayesinin bulunduğu bir varlık gibidir. Davranışlarımızla, algılarımızla, sempatimizle bir ortamda doğar, bir çiçek gibi filizlenir, beslenir. Ortak konular, hassasiyetlerimize ilgi, beklentilerimizin karşılanması durumlarında büyür, sağlamlaşır. İlişkiye nasıl baktığımız da çok önemlidir. Şizoidler gibi çekingen ve sağlıksız bakıyorsak ilişkinin gelişmesi zordur. Ya da aykırı kişilerin birkaç salağın arkadaşlığına niçin ihtiyaç duyayım diyenler için çok kişiyle ilişkinin bir anlamı yoktur. Bazen, bazı kişilere ve kurumlara uzak veya mesafeli durmak itibar yönetimi açısından akıllıca olabilir.
Ancak, söylentileri araştırmadan, durup dururken öküz altında buzağı aramakta bizi yanlış adreslere götürür. Organik olarak ilişkinin yürüyeceğine inanırsak kendimizi iyi hissederiz. İlişki bize güvence veriyorsa bağlılığı da artırır. İlişkilere bakım yapmak; biraz zamanı, ilgiyi, bütçeyi, duvarları yıkmayı, ortak konularda birlikte hareket etmeyi gerektirir. Bunun için karşıdaki kişiyi önemseyin ve ilişkiye değer katın.İlişkinizin kurumasını, solmasını engelleyin. Günümüzde ilişki kurabilen, özellikle geliştirebilenlerin çok başarılı olduğunu görüyor, duyuyoruz. İnsanlar kendilerine güven veren, mutlu hissettiren, beklentilerini karşılayan insanlara bağlanırlar. İş ile sosyallik arasında ilişkilerimizi dengeleyerek çevremizde kendimize bir rekabet üstünlüğü sağlayabiliriz. İlişki monotonlaştığında anlamını yitirir. Bu durumda ilişkiyi canlandırmak, hareketlendirmek, renklendirmek gerekir. İlişki kurabilmek de sevgi ister, anlamlı katkılar sunacak girişim ister. Herkes kaliteli iletişim kuramaz, kurduğunu düşünür. Ya da iş çevresini, makamını kendini her kötü durumdan koruyacağı bir zırh zanneder. Bu tür yüksek unvanlı bazı insanların yaşamlarını izlemişimdir. Öyle ya da böyle, şutlanarak veya emekli olarak iş hayatı dışına çıktıklarında, onları kimsenin aramadığını, sormadığını gözlemişimdir. Kendilerini yalıttıkları dünyada profesyonel yalnızlarına devam ederler. Neden? Çünkü onlar kendileri için yaşamışlardır. Etraflarına bakmamışlardır. Menfaat çevreleri, kendi ligleri ve mecburiyetleri dışında ilişkilerini geliştirmemişlerdir. Bu tür insanlar için acıtıcı sonlar kaçınılmazdır. Ama bu kişiler iş dünyasında oldukları gibi hep böyle yüksekten uçarak yaşamlarını devam ettireceklerini zannederler. Sonra burun üstü kötü çakılırlar. Çokluk, varlık, makam vb sanal şeylerle övünenlerin acıklı sonlarına sık sık tanık oluyoruz, olacağız da. Çapımıza göre hepimiz sınavdan geçiyoruz. Yaşlılardan bize aktarılan bir deyiş vardır; “Ev sahibi, mülk sahibi hani bunun ilk sahibi, ev de yalan mülk de yalan var bir zaman sen oyalan”. Kısacası insanoğlu kefenin cebinin olmadığını düşünürse işkolikle sosyalliğin arasındaki hassas dengeyi otomatik olarak ayarlar. İşimizi iyi yapalım ama sanal rızk sağlayıcılarına fazla anlam yükleyerek kutsallaştırmayalım. Hangi birikimlerin daha değerli olduğunun bilincine varalım.
Bu arada, beni kendine yakın görenlere de yazımın promosyonu, son armağanı olarak dostane bir önerim, uyarım olsun. Network oluştururken aman dikkat! Çok hırslı, güçlü egolu kişilerden ziyade dostlarıyla ilgilenen, paylaşımcı, işbirliğine açık, yaşam felsefesi olan kaliteli insanları tercih ediniz. Aksi takdirde olurda bir gün makamınızı, işinizi kaybederseniz yüzünüze bakan, telefonunuza çıkan olmaz.
Benim gibi umurumda değil diyenlerdenseniz, eyvallah. Gerçeği içinize sindirebilir, düş kırıklığına uğramazsınız. Böylece, dedenizin hebaya (boşa) gitti bunca emekler, halime ağlar melekler şarkısını söylemezsiniz.
Hatırlatmakta fayda var. Sıfatlar, unvanlar insanları yükseltmez. İnsanlar sıfatları yükseltir.
Bağlantılarınızı maddi ve manevi zenginliğe dönüştürmeniz için (komplekslere kapılmadan) dost adaylarınıza kapınızı açmanız, gelemeyene gitmeniz, insani ilişkilerinize güzellikler katmanız dileklerimle.