Atık maddelerin değerlendirilmesi
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
İnsan nüfusunun giderek artması, dünyada bulunan kaynakların tükenmeye başlaması, çevre kirliliklerinin artması endüstri sahiplerini ve girişimcileri maliyeti azaltan hammadde, yan ürün, enerji kaynağı kullanımı gibi fikirlere yöneltmiştir. Bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için atıkların geri kazanılması ve sürdürülebilir yeni kaynakların kullanımı konularına yönelik araştırmalar yoğunlaşmış ve bazı çalışma sonuçlarından umut verici gelişmeler elde edilmiştir. Bu makalede atık maddelerin değerlendirilmesi ile ilgili son yıllarda yapılan dikkat çekici çalışmalar derlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Atık, Sürdürülebilir, Ekonomik, Endüstri, Teknolojik
1. Giriş
Uygun olmayan atık yönetimi sadece insanlara ve çevreye zarar verilmesine neden olmayıp aynı zamanda iklimin daha kötü bir hal almasına da sebep olmaktadır. Çevreye ve insan sağlığına verilen zararların önlenmesi atık maddelerin geri dönüştürülmesi veya atıklardaki insan sağlığına zarar vermeyen maddelerin başka amaçlarla kullanılmasına bağlıdır. Atık maddelerin yeniden kullanımı endüstrilerde döngüsel ekonominin oluşturulabilmesi için de büyük önem taşımaktadır. Döngüsel ekonomilerde geri dönüştürme ve yeniden kullanım, ürünlerin tasarımında ve optimizasyonunda en önemli ilkedir. Bununla birlikte günümüze kadar yapılan çalışmalarda organik katı atıkların genellikle organik gübreye çevrildiği ya da direkt olarak depolama alanlarına ve yakma tesislerine taşındığı görülmüştür. Ancak son yıllarda atık maddelerin değerlendirilmesi ile ilgili ortaya çıkan gelişmeler endüstri sahiplerinin ve girişimcilerin üretim maliyetini azaltma konusunda arzularını arttırmış ve birçok ülkede çalışan saygın bilim adamlarının bu konu üzerine araştırmalarını yoğunlaştırmalarına yol açmıştır.
2. Atık maddelerin değerlendirilmesi ile ilgili yapılan çalışmalar
Atık maddelerin değerlendirilmesi ile ilgili son yıllarda birçok farklı çalışma yapılmıştır.
2.1. Biyokütle atıktan türetilen doğal katı katalizör kullanarak biyodizel sentezi
Biyodizeller yenilenebilir kaynaklardan üretilen ve daha düşük kirletici emisyon oluşturan maddelerdir. Günümüzdeki biyodizel üretimleri katalizörlerin geri kazanılamaması, pahalı ayırım aşamaları ve yüksek atık su üretimi gibi sorunlara sahiplerdir. Biyodizellerin küresel ölçekte yaygınlaşma sebeplerinden birisi dizel motorların herhangi bir modifikasyona ihtiyaç duymamasıdır. Ayrıca fosil bazlı dizellerin aksine biyolojik olarak parçalanabilen ve toksik olmayan maddelerdir. Aromatik grupları içermezler ve çok düşük bir oranda sülfür içerirler. Sera gazı emisyonları fosil dizellere oranla daha azdır. Seyreltme, termal çatlama, mikroemülsifikasyon, süperkritik proses, mikrodalga tekniği, ultrasonik reaktör ve lipaz yardımlı enzimatik metot biyodizel sentezinde kullanılan çeşitli yöntemlerdir. Bu yöntemlerin haricinde trans esterifikasyon yöntemi bu metotlar içerisinde en fazla popüler olan metottur. Hayvansal yağlar, yemekte kullanılan bitkisel yağlar yada genellikle metanol ve etanol gibi düşük moleküler ağırlıklı alkollü olan yosun yağlarının reaksiyonu sonucu metot gerçekleştirilmektedir (Chua et al., 2020).
2.2. Tavukların yumurta kabuğundan üretilen kalsiyum oksit kullanarak atık yemeklik yağdan güneş ışıması yardımıyla biyodizel sentezi
Transesterifikasyondaki temel yaklaşımlar tekno-ekonomik ve sürdürülebilirlik açısından pek çok zorluklara sahiptirler. Bu yüzden atık kaynakların kullanımı ve yenilenebilir enerji kaynakları çok büyük çekiciliğe sahiptir. Bitkisel yağlar, hayvansal yağlar ve diğer yenilenebilir kaynaklardan elde edilen biyodizeller petrol dizeline alternatif bir yakıttır. Ayrıca %20’ye kadar petrol dizeli ile karışımları dizel motorda herhangi bir modifikasyona gerek duyulmadan kullanım sağlamaktadır. Bununla birlikte biyodizeller partikül maddelerinin, hidrokarbonların ve sülfürün emisyonunun azalmasına yol açmaktadır. Soya fasulyesi, kanola, palmiye, ayçiçeği ve hindistan cevizi gibi yenilebilir yağlardan elde edilen biyodizel yağ ithalatına bağımlı ülkeler için ekonomik olarak uygun kabul edilmemektedir. Ayrıca katalizör seçimi ve üretim tesisi için enerji gereksinimi biyodizel üretim maliyetini etkileyen diğer önemli etmenlerdir. Termal enerji gereksinimi, uzun vadede maliyet tasarrufu ve sera gazı dengesi için güneş ışımasından faydalanılmıştır.
Yüksek katalitik aktivitesi ve metanoldeki düşük çözünürlüğünden dolayı kalsiyum oksit biyodizel üretimi için heyecan verici bir katalizör olarak düşünülmektedir. Ticari kaynaklardan elde edilen kalsiyum oksitlerin daha pahalı olmasından dolayı yumurtadan elde edilen kalsiyum oksitin bu maddelerin yerini alması beklenmektedir. Kalsiyum oksitin katalizör olarak kullanılmasının bir diğer sebebi uzun ömürlü olması ve daha yumuşak reaksiyon koşullarına gereksinim duymasıdır.
Transesterifikasyon işleminde reaktant olarak kullanılan metanol ve yağ zayıf karışabilirler ve bu durum kütle transferi uygulamalarında sınırlamalara neden olmaktadır. Sıcaklık artışı ile çözünürlüğün arttırılması ise prosesin enerji dengesinin olumsuz etkilenmesine sebep olmaktadır. Bu yüzden metanol ve yağın karışabilirliğini arttırmak için etil asetat, dietil eter, tetrahidrofuran ve aseton gibi yardımcı çözücüler transesterifikasyon işleminde kullanılmaktadır. Ayrıca bu maddeler işlemin daha düşük sıcaklıkta ve daha kısa reaksiyon zamanında gerçekleşmesini sağlamaktadırlar (Bhartia et al., 2020).
2.3. Aerobik ve anaerobik sindirim teknolojileri kullanarak organik katı atıklardan kaynak geri kazanımı ve döngüsel ekonomi
2.3.1. Biyogaz üretimi
Anaerobik işlemler ortamda oksijen eksikliğinden meydana gelen ve işlemin sonunda genellikle biyogaz oluşumunun sağlandığı 4 aşamalı işlemlerdir. Bu işlemlerden önce lignoselüloz gibi zor yapıların biyolojik bozulmaya uğraması için biyolojik, fiziksel veya kimyasal olarak ön işlemler uygulanır (Saratale et al., 2020).
İlk aşamada hidrolitik mikroplar tarafından amilaz, lipaz ve proteaz gibi enzimlerin yardımıyla kompleks makromoleküller basit monomerIere dönüştürülür.
İkinci aşamada asidik mikroplar tarafından ilk aşamada elde edilen çözünür ürünler alkoller, uçucu yağ asitleri, hidrojen ve karbondioksit gibi biyomoleküllere çevrilmektedir.
Üçüncü aşamada ikinci aşamada elde edilen maddeler substrat olarak kullanılır ve asidojenler tarafından genellikle asetik asit sentezlenir.
Son aşama en hassas olan aşamadır. Bu aşamanın başarısı metanojenlerin asetik asit, hidrojen ve karbondioksiti biyogaza çevirdiği önceki reaksiyonların başarısına bağlıdır. Metanojenler, asetik asitten ve hidrojen ile karbondioksit arasındaki reaksiyondan metan üretimi için asetotrofik ve Wood Lyundahl yollarını takip ederler.
2.3.2. Hidrojen üretimi
Katı atıklardan enerji geri kazanımı karanlık fermantasyon işlemi yoluyla sağlanabilmektedir. Metanın buharla ıslah edilmesi ve fosil yakıtların katalitik olmayan kısmi oksidasyonu gibi geleneksel üretim yolları ile kıyaslandığında hidrojen üretimi sadece petrol kaynaklarına bağlılığı azaltmakla kalmamakta aynı zamanda metan ile kıyaslandığında daha yüksek ısıtma değerine sahip olması ve temiz enerji kaynağı olması özellikle taşıma endüstrisi için büyük önem arz etmektedir.
Karanlık fermantasyon hidrojenin serbest bırakıldığı anaerobik sindirme işlemi için arabulucudur. Böylece ilgili parametreler hidrojenin biyosentezi için uygun olmaktadır. İdeal hidrojen üretimi için bazı önemli parametreler pH seviyesi, sıcaklık ve biyoreaktör tasarımıdır.
2.3.3. Çözünür biyokimyasalların üretimi
2.3.3.1. Uçucu yağ asitleri
Uçucu yağ asitleri metanogenez aşamasından önce anaerobik sindirim sırasında aracı olarak oluşturulan kısa zincirli alifatik karboksilik asitlerdir. Petrol kaynakları günümüzde bu yağ asitlerinin endüstriyel sentezi için kullanılmaktadır ve petrol kaynakları ile katı atıkların yer değişiminin sağlanması döngüsel ekonominin oluşmasını sağlayacaktır. Anaerobik sindirim reaktörlerinde asitleştirme başarısı pH, sıcaklık, organik yükleme oranı ve hidrolik alıkoyma zamanı gibi çalışma parametrelerinin optimizasyonuna bağlıdır (Ferreira et al., 2019).
Bu asitlerin endüstriyel proseslerde geniş bir kullanım aralığı vardır. Asetik asitlerin ilaç endüstrisinde, propiyonik asitlerin boya üretiminde, bütirik asitlerin parfüm üretiminde ve kapiroik asitin gıda katkı maddelerinin hazırlanması için kullanımı bu asitlerin kullanım aralıklarına örnek olarak gösterilebilir (Santiago et al., 2020).
Uçucu yağ asitlerinin karışımından oluşan çözeltileri biyobozunabilir plastiklerin üretimi, karışık alkollerin biyosentezi, fosfor ve nitrojenin biyolojik olarak uzaklaştırılması için atık su arıtma tesislerinde önemli uygulamalarda görev almaktadırlar. Bununla birlikte bu yağ asitleri, biyodizellerin biyoproseslerinde karbon kaynağı olarak faydalanılmasının yansıra mikrobiyal yakıt hücrelerinde elektrik üretmek için de kullanılmaktadırlar.
2.3.3.2. Laktik asit
Laktik asit market değeri yüksek olan ve akrilik asit, biyobozunabilir polimerlerin, pirüvik asidin ve diğer asitlerin üretiminde kullanılan bir karboksilattır. Global endüstriyel üretiminin önemli bir kısmı fermantasyondan karşılanmaktadır. Asidojenik faz sırasında Lactobacilli gibi mikroorganizmalar kullanılarak çeşitli katı atıkların organik fraksiyonları ve gıda atıkları laktik aside dönüştürülebilmektedir. Buna karşın uygun ürün ayırma ve saflaştırma metotları daha saf laktik asit elde edilmesi için gereklidir. Hücrelerin uzaklaştırılması için mikrofiltrasyon, protein uzaklaştırılması için ultrafiltrasyon, yüksek saflıkta laktik asit konsantre etmek için ters ozmozdan oluşan membran yardımlı laktik asit geri kazanım metodu yapılması mümkün yöntemlerden birisidir.
2.3.3.3. Süksinik asit
Anaerobik reaksiyonlar sonucu oluşan metabolitlerden birisi süksinik asittir. Mürekkeplerin, polimerlerin ve ilaçların üretiminde çok önemli bir yere sahiptir. Trikarboksilik asit döngüsü yoluyla biyosentezi yapılır. Saf Antinobacillus succinogenes ve tasarlanmış Escherichia coli suşunun gıda atık hidrolizatını süksinik asite verimli bir şekilde dönüştürebildiği görülmüştür (Wainaina et al., 2020).
2.4. Hermetia İllucens larvalarını kullanarak organik atık işlemi ve kıymetlendirme için kapsayıcı bir yaklaşım
Katı atık yönetimi ve stabilizasyonu çok karışık ve zorlayıcı bir iştir, gelişmiş toplama ve işlem stratejileri gerektirir. Hermetia İllucens larvalarının kullanımı yeni bir yöntem olup çevre kirliliğini azaltması açısından muazzam bir potansiyele sahiptir. Bu yöntem yüksek miktarda kaynak geri kazanımı sağladığı ve katma değerli ürünlerin üretimini arttırma yönünde önemli bir potansiyele sahip olduğu için gelişen ülkelerdeki endüstri sektörlerinin ve girişimcilerinin dikkatini çekmeyi başarmış sürdürülebilir uygun maliyetli bir yöntemdir.
Hermetia İllucens larvaları yüksek protein ve besin değerine sahiptir bu yüzden hayvanların beslenmesi için mükemmel bir kaynak olarak görülmektedir. Hermetia İllucens larvaları mutfak atığı, kümes hayvanı atıkları, mandıra gübresi ve insan dışkısı gibi atıklarla beslenebilmektedirler. Böylece katı atık yönetimi açısından meydana gelen problemleri hafifletebilirler. Ayrıca bu larvalar biyoyakıt üretimi gibi diğer takviyelerin üretimi için önemli bir potansiyele sahiptirler.
Bu türler sadece larva dönemlerinde çürüyen bitkilerle ve çürüyen meyveler, sebzeler, gıda ürünleri, inek yığınları, tavuk gübresi, insan atıkları ve hayvan atıklarıyla beslenirler.
Bu türler için üzerinde durulan bir diğer önemli nokta ise ligninoselülozik biyokütleyi değerli ürünlere çevirme potansiyelidir ki daha ucuz hammaddelerden biyodizel üretmek için kesin çözümler sunmaktadır (Singh and Kumari, 2019).
2.5. Katı atık biyokütle kullanarak biyohidrojen üretimi indüklenmiş nanomateryallerdeki ilerlemeler
Biyoetanol, biyobütanol, biyodizel, biyoyağ, biyogaz, biyometan, biyoetan, biyobütan ve biyohidrojen sıvı ve gaz haldeki bazı biyo yakıtlara örnek olarak verilebilir. Bu yakıtlar arasında biyohidrojenler birçok avantajından dolayı dikkat çekmektedir. Su formunda kirlilik içemeyen yan ürün oluşturmaları, yüksek enerji içerikleri, çok geniş bir besin aralığından üretilebilmeleri ve farklı doğal ortamlarda bakterilerin çok kolaylıkla bulunabilmesi gibi birçok avantajından dolayı geniş bir sıcaklık ve basınç aralığında çalışılabilen ürünlerdir (Mahato et al., 2020).
Biyohidrojenler; biyofotoliz, mikrobiyal elektroliz, koyu ve foto fermantasyon gibi çeşitli biyolojik yollarla üretilebilmektedir. Bu yöntemlerde lignoselülozik biyokütleler; yüksek selüloz içeriği, yenilenebilir kaynak olduğu, geniş ölçeklerde uygulanabildiği ve yüksek elde edilebilirliğe sahip oldukları için biyolojik hidrojen üretiminde en fazla kullanılan çok yönlü maddeler olarak dikkat çekmektedirler.
Biyofotoliz yöntemi yeşil algler ve siyano bakterilerin kullanıldığı fotonik güdümlü bir biyohidrojen üretim metodudur. Bitkilerin fotosentez mekanizmasına benzer bir mekanizma ile çalışır. Aralarındaki en büyük fark biyofotolizde üretim hidrojen üretimi için uyarlanırken fotosentezde üretim biyokütle içeren karbon üretimi için uyarlanır.
Biyofotoliz metodu direkt ve dolaylı olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Direk fotoliz hem mikroalgler hem de siyanobakteriler tarafından hem heterosistoz olan hamide heterosistoz olmayan suşlar ile nitrojenaz ve/ya da çift yönlü hidrojenaz enzimi kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Dolaylı metot ise yeşil algler ve siyano bakterilerin hücrelerinde bulunan fotosistemler tarafından absorplanan ışık enerjisi kullanılarak su molekülleri hidrojen ve oksijen moleküllerine ayrılır.
Karanlık fermantatif hidrojen üretimi yöntemi; yüksek hidrojen üretim oranı, fizibilite, lignoselülozik biyokütle gibi çok yönlü substratların kullanılabilmesi ve düşük enerji ile ortam koşullarında çalışılabilmesi özelliklerinden dolayı biyohidrojen üretiminde en çok kullanılan yöntemdir. Buna karşın mikroorganizmaların asidik metabolitler üretmesinden dolayı düşük substrat tüketimi ve düşük verim bu metotta karşılaşılan en önemli problemlerdir. Clostridium Thermoanaerobacterium, Lactobacillus, Rhodopseudomonas, Enterobacter ya da Citrobacter gibi çok yönlü mikroorganizmalar bu metotta kullanılabilmektedir. Hidrojenaz enzimi bu yöntemde hidrojen üretimi için sorumlu olan enzimdir. Karanlık fermantatif bakteriler glikoliz yoluyla piruvat üretmek için şekerce zengin organik substrat üzerinde gelişirler ve daha sonra ferrodoksinin indirgenmesi ile asetil CoA’ya oksitlenirler ve işlemin sonunda ATP ve asetat meydana gelir. Daha sonra indirgenmiş ferrodoksin hidrojenaz enzimi tarafından biyohidrojen üretmek için okside edilir.
Karanlık fermantasyon sırasında üretilen organik asitler ve uçucu yağ asitleri foto fermantatif biyohidrojen üretiminde foto fermantatif bakteriler olarak bilinen bakteri grubu için doğal bir substrat olarak kullanılırlar. Bu bakteriler tarafından nitrojen olmayan koşullar altında ışık enerjisi kullanılarak nitrojenaz enzimi yardımı ile biyohidrojen üretimi gerçekleştirilmektedir. Rhodopseudomonas türleri, Rhodobacter türleri, Rhodovulum türleri, Dunaliellasalina, Chlorella ve Anabaena türleri yaygın olarak kullanılan foto fermantatif bakteri türlerinden bazılarıdır. Bu mikroorganizmalar organik atıklar ile beslenirler ve nitrojenaz enzimi yardımıyla bu organik atıklar karbondioksit ve hidrojen gibi daha basit bileşiklere anaerobik koşullar altında ATP kullanılarak parçalanırlar.
Hibrit sistemler biyohidrojen verimini performansını arttırmak için karanlık ve foto fermantasyonlar üzerine yapılan yeni bir yöntemdir. Bu yeni yöntemde fotosentetik olmayan bakterilerle önce karanlık ortamda çalışılır daha sonra fotosentetik bakterilerden faydalanılarak biyo hidrojen üretimi gerçekleştirilir. Böylece üretim oranı, toplam verim ve işlem verimi arttırılır. İlk aşamada oluşan asetik asit, laktik asit, bütirik asit ve diğer organik asitler ortam pH’sının düşmesine ve bakteri aktivitesini olumsuz etkileyerek hidrojen veriminin azalmasına sebep olurlar. Ancak ilk aşamada üretilen organik asitler ikinci aşamada fotootrofik mikroorganizmalar tarafından karbon kaynağı olarak kullanır ve ışık varlığında fotosentez sonucunda hidrojen ve karbondioksit bu mikroorganizmalar tarafından sentezlenir (Srivastavaa et al., 2020).
2.6. Mikrobiyal elektrosentez sistemlerinde atık materyallerden biyoelektrosentezlenen katma değerli ürünlerin incelenmesi
Mikrobiyal elektrosentez sistemler atıklarda veya atık sularda kaynak ve enerji geri kazanımı açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Bu sistemler sayesinde birçok katı materyal elektrokimyasal itici güç ve mikrobiyal kataliz yöntemleri kullanılarak katma değeri yüksek materyallere dönüştürülmektedir.
Mikrobiyal elektrokimyasal teknoloji son yıllarda ortaya çıkan araştırma alanlarından bir tanesidir. Bu sistemlerde, anotta elektrokimyasal olarak aktif bakteriler tarafından organik maddeler proton ve elektron üretmek için bozunurlar. Ardından elektronlar katota dış devre yoluyla transfer edilir ve membran yoluyla protonlar katota taşınırlar. En sonunda elektronlar ve protonlar katotta bir elektron alıcısının indirgenmesini sağlamak için kombine edilirler. Biyoelektrokimyasal sistemler olarak bilinen mikrobiyal elektrokimyasal teknoloji; elektrik üretimi için mikrobiyal yakıt hücresi, biyoelektroelektrosentez için mikrobiyal elektroliz hücresi, atık veya atık sular için biyoelektrokimyasal reaktör ve deniz suyunu tuzdan arındırmak için mikrobiyal tuzdan arındırma hücresi gibi çeşitli konfigürasyonlarda kullanılmaktadır.
Son yıllarda kaynak geri kazanımı üzerine yapılan çalışmalar göz önüne alındığında bu sistemler katma değerli ürünlerin sürdürülebilir biyoelektrosentezi için yaratıcı bir seçenek olarak atık biyorafineri platformlarında dikkat çekmektedir. Ayrıca bu sistemler ile sadece enerji tasarrufu sağlamakla ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmakla kalınmamakta aynı zamanda atık su, katı atık ve atık gazdan elektrokimyasal aktif bakteriler elektrokatalizör olarak kullanılarak geniş aralıkta biyoelektrosentezlenmiş ürün elde edilmektedir.
Bu teknikle atık maddelerden katma değerli ürünlerin üretimi üzerine son yıllarda yapılan çalışmalar hidrojen, metan, formik asit, asetik asit, bütirik asit, etanol, hidrojen peroksit, metaller, nitrojen, fosfor ve sülfür gibi organik ve inorganik kimyasalların üretiminin veya geri kazanımının herhangi bir çevresel kirliliğe sebep olmadan düzenli bir şekilde arttığını göstermiştir (Kong et al., 2020).
2.7. Atık maddelerin değerlendirilmesi ile ilgili yapılan diğer çalışmalar
Polihidroksibütirat üretimi ve karakterizasyon için buğday atığı biyokütlenin sakkarifikasyonunu zenginleştirmek için ultrason destekli kimyasal ön işlemlerin geliştirilmesi üzerine bir araştırma yapılmış ve bu çalışmada buğday atığı biyokütlenin alkali ve ultrasonla birlikte muamele edilerek monomerik şekerler içerisine buğday atığı biyokütlesinin enzimatik sakkarifikasyonunu arttırmak amaçlanmıştır. Araştırmanın sonucunda buğday atığı biyokütlenin sürdürülebilir biyopolimer üretimi için alternatif yenilenebilir kaynak olarak kullanılabileceği saptanmıştır (Saratale et al., 2020).
Bir diğer çalışmada ise kazan cinsi çelikte asidik ortamda korozyon önleyici olarak katı atık ekstraktının yeni kullanım alanı üzerine bir çalışma yapılmış ve çalışma sonunda gıda endüstrinde meydana gelen yan ürünlerin kullanımına ilişkin bir diğer örnek olan üzüm ezmesi yardımı ile keratinositlerin ve fibroblastların oksidatif ortama karşı korunduğu görülmüştür (Pal and Das, 2020).
3. Sonuç
Atık maddelerin değerlendirilmesi üzerine son yıllarda birçok umut vadeden çalışma yapılmıştır. Ancak yine de yeni bilgilerin elde edilmesi için yeni araştırmalara ihtiyaç vardır. Bazı metotların insan sağlığına zarar verip vermeyeceği üzerine daha fazla araştırmaların yapılması gerekli olup, bazı metotların ise verimliliğinin arttırılmasına ihtiyaç vardır. Organik atıkların geri kazanımı çok cazip bir konu olmasına rağmen bu atıkların gübre dönüşümü için kullanılması daha verimli kullanılmasını engellemekte bununla birlikte yakıt döşümü için kullanılmaları ise başka alanlarda kullanılmaları fikrini gölgelemektedir. Tüm bu veriler ışığında çok önemli bir potansiyel barındırmasından dolayı ekonomik açıdan gelişmiş ya da gelişmeyi hedefleyen ülkelerin üzerinde durması gereken bir alan olduğu ise kaçınılmaz gerçektir.
Kaynaklar
•Bhartia R., et al. 2020. Solar irradiation assisted synthesis of biodiesel from waste cooking oil using calcium oxide derived from chicken eggshell. Fuel, 273: 1-8.
•Chua S. Y., et al. 2020. Biodiesel synthesis using natural solid catalyst derived from biomass waste — A review. Journal of Industrial and Engineering Chemistry, 81: 41–60.
•Ferreira G.F., et al. 2019. A review on lipid production from microalgae: Association between cultivation using waste streams and fatty acid profiles. Renewable and Sustainable Energy Reviews, 109: 448-466.
•Kong F., et al. 2020. Overview of value-added products bioelectrosynthesized from waste materials in microbial electro synthesis systems. Renewable and Sustainable Energy Reviews, 125: 1-17.
•Mahato N., et al. 2020. Bio-sorbents, industrially important chemicals and novel materials from citrus processing waste as a sustainable and renewable bio resource: A review. Journal of Advanced Research, 23: 61–82.
•Pal A. and Das C. 2020. A novel use of solid waste extract from tea factory as corrosion inhibitor in acidic media on boiler quality steel. Industrial Crops & Products, 151: 1-16.
•Santiago B., et al. 2020. Production of flavonol quercetin and fructooligosaccharides from onion (Allium cepa L.) waste: An environmental life cycle approach. Chemical Engineering Journal, 392: 1-11.
•Saratale G.D., et al. 2020. Development of ultrasound aided chemical pretreatment methods to enrich saccharification of wheat waste biomass for polyhydroxybutyrate production and its characterization. Industrial Crops & Products, 150: 1-13.
•Singh A. and Kumari K. 2019. An inclusive approach for organic waste treatment and valorisation using Black Soldier Fly larvae: A review. Journal of Environmental Management, 251: 1-13.
•Srivastavaa N., et al. 2020. Advances in nanomaterials induced bio hydrogen production using waste biomass. Bioresource Technology, 307: 1-13.
•Wainaina, S., et al. 2020. Resource recovery and circular economy from organic solid waste using aerobic and anaerobic digestion technologies. Bioresource Technology, 301: 1-14.
Prof. Dr. Semih Ötleş, Tarık Çam
Ege Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü