AYPE/Kitosan Polimerik Kompozitlerin Antimikrobiyal Gıda Ambalajı Uygulamaları
Özet
Günümüzde, özellikle gıda maddelerini korumak için antimikrobiyal ambalaj uygulanmaları giderek yaygınlaşmaktadır. Yeni nesil gıda ambalajlarının antimikrobiyal özelliğe sahip olması, patojenik riski azaltması ve koruduğu gıda maddelerinin raf ömrünü uzatması istenmektedir. Ülkemizde gıda ambalajı sektöründe en sık kullanılan polimerlerden biri Alçak Yoğunluk Polietilen (AYPE, L) olup antimikrobiyal özelliğe sahip değildir. Bu çalışmada mevcut teknolojiye uyumlu olarak AYPE ambalaj filmlerine antimikrobiyal özellik kazandırmak amaçlanmıştır. Bu amaç için AYPE kompozit filmine eklenecek katkı maddeleri olarak organo nano kil (montmorrilonite, Cloisite 30B, C) ve kitosan (K) seçilmiştir. Kitosan antimikrobiyal ve iyi adsorpsiyon özelliklerine sahip bir biyopolimerdir. Su tutma kapasitesi nedeniyle ambalaj uygulamalarında hem ürünün kalitesi ve raf ömrünü arttırmakta, hem de biyobozunur özellik taşımaktadır. Antimikrobiyal gıda ambalajı filmleri için, AYPE/C/K kompozit filmleri hazırlanmıştır. Bu çalışmanın amacı, AYPE, Kil ve Kitosan ile hazırlanan kompozit filmlerin karakterizasyonu ve antimikrobiyal gıda ambalajı filmi olarak ürün özelliklerinin belirlenmesidir.
Yenilebilir Ambalajlar
Özet
Gıda ambalajlamada farklı türlerde ambalajlama materyalleri kullanılmaktadır. Gıda endüstrisinde kullanılmaya başlanan yenilebilir ambalajlar endüstri ve tüketiciler için yeni bir ambalajlama çözümüdür. Bu sistemde kullanılan biyobozunur materyaller gıda maddesini dış tehlikelerden koruduğu gibi kalite kaybını da minimize etmektedir. Gıda maddelerinin kaplanmasında daha yeni teknolojiler kullanılarak ve ambalajlanan gıda maddesi çeşitliliği artırılarak, son tüketiciye ulaştırılan gıdanın uzun depolama süreleri boyunca bozulması engellenmekte veya azaltılabilmektedir.
Plastik enjeksiyon makinelerinde soğutma teknikleri
Özet
Plastik enjeksiyon makinelerinde kalıp soğutması ve yağ soğutması olmak üzere iki farklı soğutma işlemine gereksinim duyulmaktadır. Özellikle kalıp soğutmasının etkin ve hızlı olması gerekmektedir. Etkin bir soğutma yapabilmek için soğutma suyu (chiller) sıcaklığı önemli bir parametredir. Ayrıca kalıp içinde ve etrafında oluşturulan soğutma suyu kanallarının malzemeye yakınlığı, dolaşım suyu hızı ve kalıp içinde homojen dağılımı da etkinliği artıran diğer parametrelerdir. Hidrolik yağ soğutması ise yağın fiziksel özelliklerine bağlı olarak daha yüksek sıcaklıklarda gerçekleşmektedir. Dolayısıyla iki farklı sıcaklıkta soğutma ihtiyacı bulunmaktadır. Mevsimsel değişimler de göz önüne alındığında, cebri soğutma ve doğal yöntemlerle soğutma olmak üzere iki farklı yöntemin uygulanması ve elde hazır olması, enerjiyi etkin kullanabilmek için önemli bir araç olarak görünmektedir. Doğal soğutma, dış hava kullanılarak veya diğer dış soğutma kaynakları kullanılarak doğrudan veya evaporatif soğutma yöntemleriyle yapılabilmektedir. Kalıp soğutması ise mevsimsel duruma göre genellikle su soğutma (chiller) gruplarında soğutulan suyla yapılmaktadır. Ancak mevsimsel sıcaklıkların veya kaynak sıcaklıklarının uygun olması durumunda soğutma kulesi vb. kullanımlar da mümkündür.
Biyobozunur Gıda Ambalajı olarak AYPE/Polikaprolakton Polimerik Kompozit Filmler
Özet
Biyobozunur olmayan konvansiyonel polietilen ürünleri toprakta yüzlerce yıl kalabilmektedir. Plastik atıkların geri dönüşümü bu sorun için çok daha iyi bir çözüm olmakla birlikte uygulamada kültürel alışkanlıklar ve ekonomik sorunlar yaşanmaktadır. Bu çalışmada, çevre ile uyumlu ve çevre dostu biyobozunur ambalaj malzemeleri geliştirmek amaçlanmaktadır. Çevre sorunları, ürün kalitesi ve raf ömrü karşısında artan bilinç nedeniyle, biyolojik olarak bozunabilen polimerik ambalaj malzemeleri üretimi çok önemlidir. Biyobozunurluğun birincil çalışmaları, katkı maddelerinin ilavesi ile bozunur olmayan polimerlerin biyolojik olarak bozunabilir bir polimere dönüştürülmesini esas almaktadır. Bu katkı maddelerinden biri polikaprolakton olarak seçilmiştir. Polikaprolakton, biyobozunur bir poliester, birçok malzeme ile uyumlu (PCL), ve uygulamaları son yıllarda artmış bir polimerdir. Bu projenin amacı biyobozunurluğa sahip olmayan alçak yoğunluk polietilene (AYPE) polikaprolakton (PCL) katkısı ile biyobozunur ambalaj filmleri üretmektir. Bu amaçla AYPE temel alınarak, biyobozunurluk özelliği kazandırmak için ağırlıkça %5, 10, 20 ve 30 olarak değişen polikaprolakton (PCL) katkısı, inorganik katkı olarak organo nanokil, montmorrilonit ağırlıkça %0,4; maleik anhidrit %2 ve dikümil peroksit ağırlıkça % 0,5 olarak eklenen polimerik kompozitler elde edilmiştir. Plastikleştirici olarak gliserol monooleat (GMO) veya oleik asit (OA) ağırlıkça %10 olarak kullanılmıştır. Seçilen kompozit filmlere TGA ve DSC analizleri uygulanmış, ısıl bozunma, 1. ve 2. erime ve kristallenme sıcaklıkları ve entalpileri hesaplanmıştır. Fourier InfraRed (FTIR) analizi kompozit filmlerin fonksiyonel gruplarını takip etmek için yapılmıştır. ASTM-D882 standardına göre filmlerin mekanik özellikleri ve katkı miktarının artışına bağlı olarak mekanik özelliklerdeki değişim incelenmiştir. Biyobozunurluk için filmler literatürde tanımlanan simüle toprağa gömülmüş, yüzde ağırlık ve kalınlık değişimleri incelenmiştir.
Birincil enerji kaynağı dönüştürücü sistemler
Özet
Enerji kaynaklarının neler olduğu ve bu kaynakların birincil olarak faydalı biçim ve hareketlere nasıl dönüştürdükleri önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada birincil enerji kaynakları verilirken, kaynak tarzına göre enerji dönüşüm metotları ve bazı önemli yöntemlerin temelleri verilecek ve sınıflandırılması yapılacaktır. Ayrıca dönüşüm metotlarında kullanılan sistem ve ekipmanlar tanıtılacaktır.
Endüstri 4.0 ve küresel kimya stratejisinde öncelikler
Bugün içinden geçmekte olduğumuz 4. Sanayi Devrimi’de aslında bizim için nanoteknoloji, yapay zekâ, nesnelerin interneti ve 3D baskılarından çok daha fazla anlam ifade ediyor. Bilginin sınırlarının kalktığı bu yeni dönemle birlikte; bilimin, rekabetin, gücün, uyumun, direncin, güvenliğin, adaletin ve eğitimin kuralları yeniden belirleniyor.
PET şişelerden suya geçebilecek maddeler üzerine bir değerlendirme
Özet
Polietilen terefıtalat (PET), içme suyu ve meşrubat şişelemede yaygın olarak kullanılan bir termoplastiktir. Ticari PET yaygın olarak antimon trioksit katalizör kullanılan, iki aşamalı bir kimyasal süreç ile üretilmektedir. PET şişe üretiminde kullanılan temel maddeler, katalizör, katkı maddeleri ve bozunma ürünlerinin gıda ürünlerine geçişi bilimsel çalışmalarla incelenmiştir. Şişelerin bekleme sıcaklığı, bekleme süresi ve güneş altında kaldığı süre gibi farklı etkenlerin zararlı maddelerin geçişi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Söz konusu çalışmalarda ortak olarak bu şişelerin içerdiği sağlığa zararlı madde miktarlarının belirlenen güvenlik limitlerinin çok altında olduğu saptanmıştır.
Ekstrüzyon koşullarının son ürüne etkisi üzerine bir uygulama
Özet
Bu çalışmada gıda endüstrisinde kullanılan çift vidalı ekstrüder ile mısır nişastasından cips üretilmiştir. Proses parametrelerinden vida dönme hızı, besleme hızı ve hammaddenin içerdiği su miktarının ürün özelliklerine etkisi ürüne verilen özgül mekanik enerji (ÖME) ile ilişkilendirilerek son ürünün su soğurma indisi, genleşme oranı ve gözenekliliği araştırılmıştır. Analiz sürecinde etken-yanıt fonksiyonu ilişkisi yüzey yanıt tasarım yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Cips hamurunun parçalanması mekanik enerji ile sağlanır. Verilen mekanik enerji arttıkça nişasta zincirleri kısalarak çözünmesi kolaylaşır. ÖME vida dönme hızı ile artarken besleme hızının artması ile azalır.
Bu çalışma ekstrüzyon parametrelerini değiştirerek en uygun özellikleri taşıyan ürünün istatiksel bir yöntemle elde edilmesi açısından önem taşımaktadır.
Anahtar kelimeler: Ekstrüzyon, özgül mekanik enerji, vida dönme hızı, besleme hızı, öğütülmüş mısır, yüzey yanıt tasarımı
ENDÜSTRİ 4.0: Büyüme ve verimlilik için dijitalleşme
Özet
Avrupa’nın ileri sıçrama adımı olduğu düşünülen ve daha sonra Endüstri 4.0 adını alan yeni endüstriyel evrimin başında olduğuna inanılmaktadır. Sensörlerin yaygın kullanımı, kablosuz iletişimin ve ağların yayılması, akıllı robotların ve makinelerin yayılması Avrupa’da üretimi artırdı. Bu yeni, dijital endüstri evrimi, üretimde esnekliği, müşteriye dayalı üretimi arttırır, üretim hızını arttırır, daha iyi kaliteli ve verimli üretimi sağlamaktadır. Ancak, bütün bu olumlu etkilerinin yanı sıra, işletmelerin ekipman, bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım yapmaları gerekmektedir. Avrupa Birliği, onun endüstriyel politikası ve araştırma ve altyapı kanalıyla endüstriyel değişimi desteklemektedir. Üye devletler, Almanya’da “Industrie 4.0”, Fransa ve İtalya’da “the Factory of the Future” ve Birleşmiş Milletlerde “Catapult Centres” gibi ulusal girişimler ile de desteklenmektedir. Ancak, karşılaşılan zorluklar devam etmektedir. Yatırım ihtiyacı, değişen iş modelleri, veri sorunları, sorumluluk ve entelektüel özelliklerin yasal soruları, standartlar, yetenek uyumsuzlukları bu zorluklardan bazılarıdır. Bu zorlukların da üstesinden gelindikten sonra, Endüstri 4.0 endüstrileşmede meydana gelen azalmayı tersine çevirebileceği ve 2020 yılına kadar toplam katma değeri arttıracağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelime: Endüstri 4.0; verimlilik, internet, swot analizi
UV sistemlerde 4 renk yerine özel renk
Yüksek mürekkep film kalınlığı, sadece baskı maliyetini etkileyen bir faktör olmayıp, aynı zamanda baskı performansını da olumsuz etkileyebilecek bir unsurdur. Her ne kadar ofset sistemi kendi doğası gereği düşük film kalınlığına sahip bir baskı olsa da, bazen yüksek renk şiddetine erişmek için CMYK baskı sisteminde renkleri daha yüksek turla basmayı gerektiren durumlar olabilmektedir. Bu gibi durumlarda istenilen renk değerlerine erişilirken, üst üste daha çok katmanlı bir baskı olacağı için, toplam film kalınlığı da artmaktadır. Her renk ünitesi arasında kurutucu UV lambaların olduğu sistemler yok denecek kadar azdır. Renk aralarında 1 adet UV lambanın bulunduğu sistemler çoğunluktadır. Hatta sadece mürekkep baskı çıkışında lamba bulunan sistemler bile mevcuttur. Özellikle bunlar gibi kurutma yeterliliği sınırda olan sistemlerde mürekkeplerin toplam film kalınlığı çok önem taşımaktadır. UV lak çıkışındaki lambaların enerjinin büyük bir çoğunluğu UV lak tarafından kullanıldığı için, toplam film kalınlığının yüksek olduğu bazı baskılarda; ortama, baskı altının özelliğine ve baskı sonrasındaki işlemlere göre kritik bir durum oluşabilmekte ve teknik bir problem ile karşılaşılabilmektedir. Sürtünme direncinin zayıf olması, baskı altına iyi tutunmama (emici olmayan baskı altlarında) bu sorunlardan en çok bilinenleridir. Ancak sıcak varak yaldız uygulamasında da yaşanabilecek, varak baskısının iyi transfer olmaması gibi bir sorun nadir olarak da olsa görülebilmekte ve kaynağı zor tespit edilebilmektedir.