Thursday, Dec 12th

Last updateTue, 10 Dec 2024 1pm

Buradasınız: Home Röportaj Haberler

FU CHUN SHIN (FCS) - PLASTİK ENJEKSİYON MAKİNELERİ

Fersan’ın tüm ambalajları %100 geri dönüştürülebilir olacak

Fersan Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Gürhan Güven, insan, doğa ve bölgesellik temelinde ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda yürüttükleri sürdürülebilirlik çalışmalarını gerçekleştirdiklerini ifade etti ve “Dünya 1984 yılında Ozon tabakasında bulunan delik ile tanıştığından beri sera gazı emisyonlarının somut olumsuz etkilerini gördü. Günden güne sıcaklık değişikliklerinin gözle görülür hale gelmesi de iklim değişikliğinin bir sorun olarak ortaya çıktığını gözler önüne serdi. Buradan hareketle üstümüze düşen sorumluluğu alıyor ve tüm operasyonel faaliyetlerimizden kaynaklanan ya da kaynaklanabilecek etkilerimizi gözeterek dünyayı daha sürdürülebilir bir hale getirmek için çalışmalarımızı yürütüyoruz” dedi.

İklim değişikliğiyle ilgili harekete geçiyoruz

Güven, “2019’da Sürdürülebilirlik birimimiz oluşturuldu. Sürdürülebilirlik vizyon ve misyon belirleme çalışmaları başlatıldı. Herkes iklim değişikliğini vurguluyor, biz ise harekete geçiyoruz. Bu doğrultuda Fersan ambalajlarının çevreye olan etkisini azaltmak için sürekli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Etkimizi sıfırlamamız mümkün değil fakat şirket olarak olumsuz etkimizi azaltma gayreti içindeyiz. Ambalajlarımızın sorumluluğunu üstlenerek 2025 yılına kadar tüm ambalajlarımızın %100’ünün geri dönüştürülebilir olması için çalışmalar yürütüyoruz. “Dönüşüm kaynağında başlar” diyerek ürünlerimizin tasarım aşamasında sürdürülebilirlik bilincimizle hareket ediyoruz. Bu çerçevede 2021 yılında piyasaya sürdüğümüz sirkeli içeceklerimizi geri dönüştürülebilen metal kutularda tüketicilerimize sunduk. Sürdürülebilirliğe giden yolda, ambalajımızı sürekli olarak daha çevre dostu hale getirme konusunda kendimize apaçık bir hedef belirledik. Hala % 100 çevre dostu "mükemmel" bir paketleme çözümü olmadığının farkındayız, ancak küçük adımlar da çevreyi rahatlatmaya yardımcı oluyor. CO2 emisyonlarını nerede önleyebileceğimizi ve azaltabileceğimizi belirlemek için 2019'dan beri değer zincirindeki her adımı analiz ediyoruz. Bu sayede tüm üretim süreçlerimizde hangi üretim adımlarında ne kadar CO2 üretildiğini belirleme çalışmalarımız da devam etmektedir. 

Sadece birkaç küçük değişiklikle büyük bir fark yaratılabilir

Tamamen CO2 emisyonu olmadan ürünlerimizi tarladan üretime süpermarkete getirmemiz mümkün değil. Ortaya çıkan emisyonların sorumluluğunu üstlenmekten ve onları iklim koruma projeleri ile dengelemekten mutluluk duyuyoruz. Öte yandan sadece birkaç küçük değişiklikle büyük bir fark yaratabilir ve iklimin korunmasına katkıda bulunabiliriz” şeklinde konuştu.

GCA, ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu’na katıldı

Gürok Grubu bünyesinde çevreye saygılı ve sürdürülebilir üretim anlayışı ile faaliyet gösteren GCA, 30’uncu kuruluş yılını kutlayan ÇEVKO Vakfı’nın Yönetim Kurulu’na katıldı. 

Öncülüğünü yaptığı sürdürülebilir geri dönüşüm sisteminin gelişimi hedefiyle, uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme) Vakfı’nın Yönetim Kurulu ve üyeleri, farklı endüstrilerden sürdürülebilirlik odaklı markaları bir araya getiriyor.

Türkiye’de 25 yıldır cam üretimindeki uzmanlığını tüketicilerle ve iş ortakları ile buluşturan Gürok Grubu bünyesinde faaliyet gösteren GCA, kalite ve güvenlik standartları çerçevesinde üretim aşamalarının tamamında sürdürülebilirliği, çevreye ve insana saygıyı daima ön planda tutan bir kuruluş olma özelliği taşıyor. Şirketin çevreye saygılı ve sürdürülebilir üretim anlayışı ile her geçen gün başarılarına bir yenisini daha eklediğini ifade eden GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, “GCA, tüm üretim süreçlerini global kalite ve güvenlik standartları çerçevesinde yöneten, inovatif düşünce, yenilikçi tasarım ve sürdürülebilir kalite yaklaşımlarıyla sektöründe öncü olma tutkusunu, çevreye ve insana olan saygısıyla birleştirmektedir. Küresel rekabet arenasında başarılarıyla adından söz ettiren markamızın, ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu’nda temsil edilecek olmasından gurur duyuyoruz. GCA ailesi adına, sürdürülebilir büyümeye, hayata değer katarak üretmeye, çalışan ve müşteri memnuniyetine verdiğimiz önemin altını bir kez daha çizmek isterim” dedi.

1991 yılında ambalaj atıklarının geri dönüşümüyle, çevrenin korunması, toplumsal gelişim ve ekonomiye katkı sağlamak amacıyla kurulan ÇEVKO Vakfı’nın, çalışmalarını 30 yıldır artan bir ivmeyle sürdürdüğünü ifade eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer de, “Sürdürülebilirlik konusuna önem veren GCA’nın, Vakfımız Yönetim Kurulu’na katılmasından mutluluk duyduk.  ÇEVKO Vakfı olarak, son yıllarda özellikle iklim kriziyle savaşım ve döngüsel ekonomiye geçişe odaklanıyoruz. Döngüsel ekonominin en önemli süreçlerinden birisi ise üst dönüşüm. GCA’nın birikiminin, cam ambalaj atıklarının toplanarak geri dönüşümünün gerçekleştirilmesinin, sürdürebilirlik ve iklim kriziyle savaşımda geliştirdiğimiz açılımlara büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Şirketler plastik kirliliğine karşı harekete geçiyor

Plastik kirliliğini önleme hedefiyle hayata geçirilen İş Dünyası Plastik Girişimi (İPG) kapsamında 34 şirket plastik taahhüdünde bulundu.

Yarınlara temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakmak, okyanus ve denizlerin temiz kalmasını sağlamak için plastik kirliliğinin önüne geçmek büyük önem taşıyor. Ancak Ellen MacArthur Vakfı’nın 2016 yılında yayınladığı raporda plastik kirliliğinin hızını kesmeden artacağı tahmin ediliyor. Bununla beraber tüketimde öngörülen büyüme göz önüne alındığında 2050 yılı itibariyle denizlerin balıktan daha fazla plastik (ağırlıkça) içereceği öngörüsü ciddi bir durumla karşı karşıya geldiğimizi gösteriyor. Bugüne kadar yapılmış çalışmalarda ekosistemdeki tüm canlılarını birbirine bağlayan su, hava ve topraktan herhangi birinde olan kirlenmenin hızlıca diğerlerine hareket ederek tüm sistemi etkilediğini görüyoruz.  

34 şirket plastik kirliliği ile mücadeleye yönelik taahhütlerini açıkladı

Global Compact Türkiye, SKD Türkiye ve TÜSİAD iş birliğiyle hayata geçirilen İş Dünyası Plastik Girişimi (İPG) plastik meselesinin ortak çözümünde iş dünyasını harekete geçirmek amacıyla 2019 yılının sonunda kuruldu. İPG kapsamında 2021 yılı plastik taahhütlerini açıklayacaklarını beyan eden şirketler, bir yılı aşkın süredir etkinlikler, eğitimler ve iyi uygulama paylaşım toplantıları sayesinde taahhüt verme sürecini tamamladılar ve Haziran ayında plastik taahhütlerini kamuoyuyla paylaştılar. Buna göre plastik meselesinin çözümüne katkı sağlamak amacıyla taahhüt verme niyet beyanında bulunan ambalaj, ambalajlı tüketim malları, perakende ve hizmet sektörleri ile dayanıklı tüketim malları ve ham madde üretimi alanlarında faaliyet gösteren 34 şirket, İPGTool veri tabanı üzerinden plastik ayak izlerini ölçerek 2023 yılı için somut hedeflerini belirledi. 

Plastik taahhütlerini İPG çatısı altında paylaşan şirketler; 2023 yılına kadar taahhütlerine ilişkin bir ilerleme raporunu yıllık olarak yayınlayacak, küresel ve ulusal savunuculuk ve farkındalık çalışmalarına katkı sağlayacak ve iyi uygulamaların yaygınlaşması için İPG’nin bağlantıda olduğu ağlardan yararlanma fırsatı yakalayacak.

Sektör Avrupa Yeşil Mutabakatına hazırlanmalı!

Türkiye plastik sektörünün en önemli ihracat pazarı olan Avrupa’da uygulanacak olan Yeşil Mutabakatın sektörde dengeleri değiştirebileceğini belirten Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: “Sektörümüz şimdiden bu geçiş için hazırlıklarını yapmazsa orta vadede pazar kayıpları ile karşı karşıya kalabilir” dedi.

Ülkemizin plastik ihracatının yaklaşık %50’sini gerçekleştirdiği Avrupa’nın hayata geçireceği Yeşil Mutabakat’ın gerek ülkemiz gerek sanayimiz açısından önemli meydan okumalar barındırdığının altını çizen Ömer Karadeniz, “Sanayicimiz bu süreci doğru okuyamaz ve adapte olamaz ise geleneksel ihracat pazarlarımızın başında gelen, toplam ihracatımızın %50’sini gerçekleştirdiğimiz Avrupa pazarında kayıplarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu kapsamda orta vadede en önemli önceliklerimizden biri de sanayimizin sürdürülebilirlik konusunda bilgi düzeyinin ve adaptasyon yeteneğinin geliştirilmesi olacaktır. İşletmelerin bu geçiş sürecinde takip etmeleri gereken yol haritalarının belirlenmesi, karbon ayak izi analizlerinin gerçekleştirilmesi ve orta vade stratejilerinin belirlenmesi sektör açısından hayati öneme sahiptir” dedi.

Atığa bakış değişmeli!

Çöp kavramının lineer ekonomiye ait bir kavram olduğunu, günümüzde hızla gelişen döngüsel ekonomi çerçevesinde ise bir karşılığı olmadığını belirten Karadeniz, “Son dönemde basında yoğun olarak yer alan plastik atık ithalatı gibi konulara da bakış açımızın değişmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Döngüsel ekonomi perspektifi ile bakılırsa çöp kavramının ne kadar anlamsız olduğu da görülecektir. Plastik, kâğıt, cam ve metal malzemeler geri dönüştürülerek tekrar kullanılabilirken, organik atıklar ise kompostlanarak gübre elde edilebilmektedir. Yani aslında çöp diye bir şey yoktur bu sadece bakış açısı ile alakalı bir konudur. Tüm dünyada hızla yayılan bu değişimi okuyamayarak geri dönüşümde denetimi arttırmak yerine atık ithalatını yasaklamanın gerçek bedelini ise önümüzdeki yıllarda daha net bir şekilde göreceğiz. Umarız bu yanlıştan bir an önce dönülerek yoğun denetime tabi bir ithalat kanalı açılır ve böylece ülkemiz bu akımın dışında bırakılmaz” dedi.

Çözüm etkin denetim!

AB Yeşil Mutabakatında konan iddialı geri dönüşüm hedeflerinin yakalanabilmesi adına geri dönüşüm sektörünün hızla gelişeceğini dile getiren Ömer Karadeniz: “Açıkçası ülkemizde bu konuda önemli bir gelişme gösteren geri dönüşüm sektörünün son düzenlemelerle darbe aldığını üzülerek görüyoruz. Çevre hepimizin birinci önceliği lakin az sayıda kötü örnekten yola çıkarak zamanın ruhunu anlayamayan düzenlemelerle ülkemizin geleceğini olumsuz etkileyecek adımlar atmaktan da imtina edilmesi gerekiyor. İnanıyoruz ki atık ithalatını fiilen yasaklayan ve geri dönüşüm sektörümüzün kapısına kilit vurulması anlamına gelecek olan düzenlemelerden vazgeçilecek ve etkin denetim sistemleri ile çevre sorunlarının önüne geçilirken ülkemizin bu paradigma değişikliğinin de dışında kalmaması sağlanacaktır” dedi.

Axia Plastics, Epsan’ın resmi distribütörü oldu

Epsan, DACH bölgesindeki (Almanya, Avusturya ve İsviçre) yeni resmi distribütörünün Axia Plastics olduğunu duyurdu. Bu anlaşma ile Axia Plastics, Epsan’ın ağırlıklı olarak otomotiv, E&E ve ev aletleri sektörlerinde kullanılan PA6, PA66, PBT, PPA kompaundlarının yanı sıra PBT/PET, PA/ABS, PBT/ ASA ve PA/PP polimer karışımlarını da satacak.

Bir Vinmar şirketi olan Axia Plastics’in Genel Müdürü Jan Mulderink konu ile ilgili olarak, “Epsan’ın mühendislik kompaundları ile ürün portföyümüzü Alman pazarına (DACH) doğru genişletiyoruz. Portföyümüze Epsan’ın yüksek kaliteli mühendislik kompaundlarının eklenmesi müşterilerimize daha fazla değer katacaktır. Şirketimiz aynı zamanda ExxonMobil’in resmi dağıtım ortağıdır ve hazır yerel envanter, sunduğu üstün teknik destek ile yüksek kaliteli ürünlere ve hizmete odaklanmaktadır” dedi.

Epsan Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Arda Efe ise, “Kompaund kapasitemizi yıllık 55.000 tona çıkarmadan hemen önce bu kadar deneyimli bir firma ile anlaşma yapmak bizim için çok önemli. Özellikle Alman pazarında güçlü bir ortağa sahip olmak hem müşterilerimize hem de Epsan’a daha fazla değer katacak” ifadeleri ile açıkladı.

Geri dönüşüm sektörü son dönemeçte!

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün: “Plastik atık ithalatının fiilen yasaklanması üzerinden 1 ayı aşkın bir süre geçti. Tebliğde belirtilen 45 günlük süre sonra ererken geri dönüşüm sektörünün hammadde ihtiyacını karşılayacak bir çözüme ulaşılamamış olması sektörü endişelendiriyor” dedi.

Küresel markaların geri dönüştürülmüş ürünlerle müşterilerinin karşısına çıkmak için adeta bir yarış içerisine girmiş olduğunun altını çizen Gülsün: “Geri dönüştürülmüş hammaddeden elde edilen ürünlere yönelik olarak artan talep ülkemizde de bu sektörde hızlı bir yatırım atağının yaşanmasını sağladı. Kamunun da bölgesel teşvik sistemi ile desteklediği geri dönüşüm yatırımları ülkemizin dört bir yanında hızla faaliyete geçerken yerelde istihdam yaratılması gibi dışsal faydaları da beraberinde getirdiler. Bugün ülkemizin neredeyse her ilinde plastik geri dönüşümü yapan bir tesis olduğunu görüyoruz. Ülkemizde kaynağında ayrıştırma sisteminin kurulmamış olması sebebiyle bu işletmeler üretim için ihtiyaç duydukları plastik atığın önemli bir kısmını ithalat yoluyla karşılıyor. İşletmelerin atık ithalatı yapmasının en önemli gerekçelerinden biri ise ülkemizde kurulu mevcut kapasitenin, toplama ve ayrıştırma tesislerinden çıkan plastik atık miktarının 3 katına ulaşmış olması. Yani sektör ülkemizde çıkan tüm plastik atığı geri dönüştürdüğünde kapasitesinin ancak 3’te 1’ini kullanmış oluyor. Zira son yıllarda geri dönüşüm alanında hızla yatırımlar çoğalırken, etkin bir ayrıştırma sistemi kurulması adına gerekli adımlar atılmadı. 18 Mayıs 2021 tarihinde yayımlanan tebliğ ve genelge ile ise plastik atık ithalatı fiilen yasaklanmış durumda. Bu durum sektörün ihtiyaç duyduğu hammaddeye erişememesi ve üretimini durdurması anlamına geliyor. Tebliğde belirtilen 45 günlük süre sona ererken sorunun hala bir çözüme kavuşturulamamış olması ise endişe verici” dedi.

Habasit Türkiye, 13 yılda 6 kat büyüme gösterdi

İsviçre merkezli Habasit AG’ye bağlı olan Habasit Türkiye; konveyör kayışlar, plastik modüler bantlar, plastik zincirler, dişli kayışlar ve mühendislik plastikleri gibi ürünlerin Türkiye’de terzi usulü uyarlamasını ve satışını gerçekleştiriyor.

Toplam 2 bin çeşit ürün arasından Türkiye’de stoklarında bulunan yaklaşık 400-450 kalem ürünleri olduğunu aktaran Habasit Türkiye Satış Müdürü Tolga Kaynak, yapılanmaları ve geniş ürün yelpazeleriyle her sektöre hizmet sunabildiklerini vurguluyor.

Tekstil, gıda, otomotiv ve lastik ile malzeme taşıma sektörlerinin firmalarının odaklandığı dört ana sektör olarak öne çıktığını kaydeden Kaynak, buna karşın hemen hemen her sektörde ürünleriyle var olduklarını ifade ediyor.

İKMİB, 2020 yılında en çok ihracat yapanları ödüllendirdi

İKMİB İhracatın Yıldızları Ödül Töreni’nde 35 kategoride 175 ödül sahiplerini buldu

Pandemi sürecinde hayati önemi bir kez daha anlaşılan kimya sektörü, 27 sektöre girdi sağlayarak ülke ekonomisi için büyük bir katma değer oluşturuyor. 2020 yılında dünya ekonomisi ve küresel ticaret pandemi gölgesinde zorlu bir süreç geçirirken, Türk kimya sektörü 18,3 milyar dolarlık ihracat ile Türkiye’nin en fazla ihracat gerçekleştiren ikinci sektörü oldu. Pandemi etkisiyle 2020 yılında küresel kimya sektör ihracatı yüzde 12 daralırken, Türk kimya sektör ihracatı ise yüzde 11 dolayında daraldı. Sektör ihracatı dünyadaki yüzde 0,6’lık payını ise korudu. Plastikten kozmetiğe, ilaçtan kauçuğa, medikalden boyaya kadar pek çok farklı alt sektörden 7 bin üzerinde aktif ihracatçı firmayı temsil eden İKMİB, Türkiye’nin toplam kimya ihracatının yüzde 59’dan fazlasını gerçekleştirdi. 

İKMİB’in üye firmalarını başarılı ihracatlarından dolayı onurlandırmak ve teşvik etmek amacıyla bu yıl altıncısı düzenlenen 2020 İKMİB İhracatın Yıldızları Ödül Töreni, 18 Haziran 2021 tarihinde hibrit olarak gerçekleştirildi. İKMİB’in youtube kanalından da canlı olarak yayınlanan törene TC. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister ve ödül alan firma temsilcileri katıldı. Ödül Töreni’nde kimyanın alt sektör ve ürün gruplarında toplam 35 kategoride ilk 5’e giren 175 firma ödül almaya hak kazandı. 

Zeki Sarıbekir ASD’ye yeniden başkan seçildi

Geçen yıl 5,1 milyar dolar ihracat gerçekleştiren ambalaj sektörünün çatı kuruluşu Ambalaj Sanayicileri Derneği, 13. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi. Derneğin Genel Kurulu’nda tek aday olan mevcut başkan Zeki Sarıbekir oyların tamamını alarak yeniden başkan seçildi.

Genel kurul sonrası yaptığı açıklamada Zeki Sarıbekir, “ASD’nin yeni dönemde de başkanı seçilmekten dolayı son derece gururluyum. Yeni Yönetim ve Denetleme Kurullarımızdaki arkadaşlarımızla sektörümüz için çalışmaya devam edeceğiz. Ambalaj sektörü olarak ülke ihracatımıza hiç durmadan katkı sunmaya devam ediyoruz. 2020 yılında 5 milyar 147 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirip bir önceki yıla göre miktar olarak yüzde 12, değer olarak ise yüzde 9 artış yakaladık. Ayrıca ambalaj sektörü olarak geleceğe ve yeniliklere hızlı bir şekilde adapte olarak kendimizi sürekli geliştiriyoruz.

Pandemiyle birlikte dünyadan Türkiye’ye doğru bir talep oluştu. Bizlerin çalışmalarını sürdürmesi; gıda, ilaç ve temizlik ürünleri sektörleri başta olmak üzere tüm sektörler için ambalaj tedariğini aksatmadan devam ettirdi. Bunu sürdürülebilir kılmalı, pazar sayımızı artırarak daha çok ülkeye ambalaj satmalıyız. Türkiye ambalaj sektörü güçlü bir altyapıya ve dünyadaki şirketlerle yarışacak yetkinliğe sahip. Ar-Ge ve inovasyona sürekli yatırım yaparak, hızlı, ekonomik ve sürdürülebilir şekilde üretim yapmamız, rekabetin yoğun olduğu dünya pazarlarından aldığımız payı artırmamız gerekiyor. Hem üretim hacminin yükseltilmesi hem de katma değerli ürün imalatının mümkün olan en ekonomik biçimde gerçekleştirilebilmesi için üretimde otomasyon sağlanmalı” diye konuştu.

Bonfilet ürünlerinde dünyada trend olan ambalajlama teknolojilerini kullanıyor

Kırmızı et, mikrobiyolojik olarak çabuk bozulabilen bir gıda ürünü. Özellikle yaz aylarında artan hava sıcaklıkları, kırmızı etin saklama koşullarını daha da zorlaştırıyor. Bu anlamda el değmeden üretilen paketlenmiş et ürünleri tüketiciye daha çok güven veriyor. Geleneksel kasaplık anlayışını inovasyonla birleştiren ve Türkiye’yi paketlenmiş kırmızı et ürünleri ile tanıştıran Bonfilet’in COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş, kırmızı etin yaz aylarında da gönül rahatlığıyla tüketilmesi için tüm ürünlerinde titizlikle uyguladıkları ambalajlama teknolojilerini tüketiciyle paylaşıyor.

Türkiye’nin AB normlarındaki et üretim tesisine sahip olan Bonfilet, otomasyona dayalı kapsamlı üretim modeliyle güvenli kırmızı eti tüketicisiyle buluşturuyor. Üretim süreçlerinin tamamının, alanında uzman veteriner hekimler ve gıda mühendisleri tarafından sürekli denetim altında tutulan Bonfilet ürünlerinin, üretim aşamasından raflarda yerini alana kadar geçen sürede tüm detaylarıyla dikkatlice ele alındığı belirtiliyor. Yaz aylarında kırmızı et tüketiminde özellikle hassas olunması gerektiğini vurgulayan Bonfilet’in COO’su ve Gıda Mühendisi Kemal Bozkuş “Türkiye’nin AB normlarındaki ilk et üretim tesisi olan Bonfilet Et Üretim Tesisleri’nde; Spiral Freezer, MAP, Vakum ve SkinPack gibi dünyada trend olan son ambalajlama teknoloji sistemlerini kullanıyoruz. Ürünlerimizin hammadde evresinden paketlenmesine, ambalajlanıp soğuk zincirin korunduğu lojistik sevkiyatına kadar tüm aşamalarında teknolojiden yüksek oranda faydalanıyoruz” ifadelerinde bulunuyor.

Polinas Sıfır Atık Belgesi almaya hak kazandı

Yıldız Holding bünyesinde faaliyet gösteren ambalaj sektörünün öncü şirketi Polinas, üretim yaptığı üç farklı lokasyondaki tüm tesisleri için ‘Sıfır Atık Belgesi’ almayı başardı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, kendi tesislerinde sıfır atık yönetim sistemini kuran ve işleten firmalara verdiği Sıfır Atık belgesi; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesini veya minimize edilmesini, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanması süreçlerini kapsıyor. Sürdürülebilirlik konusunda önemli çalışmalara imza atan Polinas, 190 bin m2 alanda kurulu üç ayrı lokasyonunda yer alan tüm tesisleri için almaya hak kazandığı Sıfır Atık Belgesi ile çevreye duyarlı üretim konusunda ambalaj sektöründe önemli bir farkındalık oluşmasına da katkı sağlayacak. 

Önaldı: “Çevreye saygılı bir anlayışla büyüyoruz” 

‘İsrafsız şirket’ olma hedefi doğrultusunda, sürdürülebilirlik projelerine büyük önem verdiklerini söyleyen Polinas CEO’su Faik Önaldı, “Faaliyetlerimizin her aşamasında çevreye saygılı bir üretim anlayışını benimsiyoruz. Son yıllarda Polinas’ta tesislerimizden çıkan toplam atıklarımızın azaltılması amacıyla geliştirdiğimiz projelerle geri dönüşüme önemli katkılar sağladık. Şimdi de üç ayrı lokasyondaki tesislerimiz için Sıfır Atık Belgesi almaya hak kazanarak, sürdürülebilirlik konusundaki projelerimize aralıksız devam ediyoruz” dedi. 

Esnek üretim, yapay zekâ ve cobot’larla sağlanabilir

Covid-19 pandemisiyle birlikte üretimde esneklik ve sürdürülebilirlik her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Bunu fark eden üreticiler insandan bağımsız, kesintisiz üretimin çıkış kapısı yapay zekâ ve otomasyona yöneliyor. Yapay zekâ ve otomasyon temelinin cobot’lara dayandırılması gerektiğini vurgulayan Universal Robots Türkiye ve MEA Ülke Müdürü Kandan Özgür Gök, yapay zekâ ve nesnelerin internetine entegre olabilen cobot’ların önemine değinerek, kesintisiz ve verimli bir üretim için atılması gereken adımları açıkladı. 

Pandemi döneminde üretimin kesintiler yaşadığını ya da tümüyle durduğunu belirten Gök, cobot’ların bugün birçok sektörde insanlarla yan yana çalışarak kesintisiz üretimde yer aldığını, yapay zekâ ve otomasyon temelli gelecek üretimin de cobot’lara dayandırılması gerektiğini söyledi.

“Yüzde 500’e varan verim artışı sağlanabilir”

Üretimde esnekliğin, yapay zekâ ve otomasyonla sağlanabileceğini savunan Gök, “Dünyanın birçok ülkesinde tamamen insana dayalı üretim modeli yerini robot ve yapay zekâlı üretime bırakıyor. Hammaddenin fabrikaya gelişinden son ürüne kadar tüm süreçler yine otomasyonla sürdürülüyor. Böylece üretimde insan hatası ya da duygularına bağlı aksamaların da önüne geçiliyor. Endüstri 4.0’ın da temeli olan modelde; yapay zekâ ve otomasyon sistemleriyle entegre olabilen, kamera, sensör ve özel yazılımlarla üretim ya da sürece özel eklentiler yapılabilen cobot’ları da dahil ederek üretimde yeni bir döneme geçebiliriz. Her zaman yüksek hassasiyet ve kalitede çalışan cobot’larla üretimde yüzde 500’e varan verim artışları sağlayabiliriz” diye konuştu.        

“Üretiminin Endüstri 4.0’a geçişindeki en önemli koz olabilir”

Cobot’ların son derece kolay kurulduğunu ve yeni bir görev için kolayca programlanabildiğini de aktaran Gök, “Cobot’lar geleneksel endüstriyel robotların aksine son derece az bir alanda çalışabiliyor, birçok yeni teknoloji ve entegrasyona izin veriyor. Bu da yeni taleplerin yeni bir yatırıma gerek kalmaksızın tüm süreçlerin yönetilmesine imkân tanıyor. Yine geleneksel robotlara kıyasla yapay zekâ, nesnelerin interneti ve otomasyona hızlı bir geçişe zemin hazırlıyor. Tüm bu özellikleriyle cobot’lar, ülkemiz üretiminin Endüstri 4.0’a geçişindeki en önemli koz olabilir. Bu kozu kritik sektör ve sanayilerde kullanarak Türkiye’yi üretimde merkez üssüne dönüştürebiliriz” dedi. 

Üretim ve hizmet alanında da çalışabiliyor

Cobot’lar üretim ya da hizmet fark etmeksizin tüm sektörlerde yüksek hassasiyet ve titizlikle çalışabiliyor. Salgınla artan hijyen hassasiyetinde de büyük katkılar sağlıyor. Gıda, sağlık ve ilaç sanayisi gibi hijyenin son derece kritik olduğu sektörlerde bulaş riskini sıfırlıyor. Tak çalıştır üretime başla konseptiyle üretimde kurulum kesintilerini de en aza indiren cobot’lar, 15 ve 17 güvenlik seviyesiyle insanlarla yan yana ve güvenle çalışabiliyor.

Uras Holding’ten 15 Milyon Euro’luk yatırım hamlesi

Uras Holding, Türk kimya sanayinin teknoloji tedarikçilerinden olan GEA Türkiye’nin teknolojik alt yapı desteğiyle Tekirdağ Ergene’de toz polimer üretim tesisi yatırımı gerçekleştiriyor. Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulacak tesis yaklaşık 17.000 m2’lik bir alanda üretim yapacak. Tesiste ağırlıklı olarak yapı kimyasalları sektöründe kullanılan ve önemli ithalat kalemlerinden biri olan toz polimer üretimi gerçekleştirilecek.

Uras Holding, 20 yılı aşkın süredir bünyesindeki şirketler aracılığıyla kimya sektörü ve tekstil boyaları/kimyasalları sektöründe üretim gerçekleştiriyor. Dünyanın önde gelen tekstil üreticileriyle çalışan Holding kendi boyalarını, hammaddelerini ve bağlayıcılarını üreten az sayıdaki üreticiden biri.  

Uras Holding, proje alt yapısı GEA Türkiye tarafından hayata geçirilecek toz polimer tesisi için yaklaşık 15 Milyon Euro tutarında bir yatırım öngörüyor. Özellikle inşaat sektörü yapı kimyasalları sektöründe önemli bir girdi olan toz polimer üretimine yapılacak bu yatırımla birlikte, ithal ürünlere alternatif yüksek kaliteli yerli üretim alternatifi sunulacak. Dışa bağımlılık azaltılarak orta vadede ihracata geçilmesi hedefleniyor.

Tesisin altyapı çalışmalarının başlaması nedeniyle Uras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özavşar ve GEA Türkiye Sıvı ve Toz Teknolojileri Bölüm Başkanı Burak Pabuçcuoğlu’nun katılımıyla bir imza töreni düzenlendi. Törende konuşan Uras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özavşar, GEA Türkiye’nin teknolojik alt yapı desteğiyle, toz polimer gibi özellikle inşaat sektörü açısından kritik önem taşıyan bir malzemenin yerli ve üstün kaliteli üretimini gerçekleştirecek bir tesisi hayata geçirmenin gururunu yaşadıklarını belirtti. Özavşar, Uras Holding’in büyümesine önemli bir katkı sağlamanın yanı sıra yakın gelecekte önemli bir ihracat kalemine dönüşmesini de hedefledikleri toz polimer tesisi yatırımının açılacak istihdam olanaklarıyla da ekonomiye katkıda bulunacağını belirtti.

GEA Türkiye Sıvı ve Toz Teknolojileri Bölüm Başkanı Burak Pabuççuoğlu, Uras Kimya ile yeni bir “Spray Dryer” püskürtmeli kurutucu tesisi kurulum anlaşması yapmaktan çok memnun olduklarını belirtti. 

GEA Niro dizaynı püskürtmeli kurutucu tesisleri, teknolojik üstünlükleri nedeni ile kimya sanayinde özellikle tercih ediliyor. 

Haziran 2021’de inşaatına başlanacak tesisin Haziran 2022’de tamamlanması planlanıyor.

Atık ithalatını 3-4 yıl içerisinde sıfıra indirmeliyiz

Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, son günlerde gündeme gelen atık ithalatı ile ilgili net bir değerlendirmede bulundu: “Tıpkı Çin’in yaptığı gibi atıkların ithalatını kademeli olarak azaltıp, 3-4 yıl içinde sıfıra indirmeliyiz.”

Türkiye’nin atık ithalatında Avrupa’nın ilk sırasında yer alması gündemdeki yerini koruyor. Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD), konuyla ilgili bir açıklamada bulundu. ASD Başkanı Zeki Sarıbekir’e göre geri dönüşüm sektörünün geliştirilmesi için bu konuda herkesin bilinçlenmesi gerekiyor. Atıklar kaynağında ayrı biriktirilerek ve yerel yönetimler tarafından ayrı ayrı toplanarak kaliteli geri dönüşüm sağlanabilir.

“Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, döngüsel ekonomi ve yeşil mutabakat ana gündemimiz”

Atıkların yerel yönetimler denetiminde ayrı ayrı toplanması gerektiğini ifade eden ASD Başkanı Zeki Sarıbekir konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, döngüsel ekonomi ve yeşil mutabakat konuları ana gündemimiz olmalı. Türkiye’nin itibarı için bu konular büyük önem taşıyor. Sürdürebilir kalkınma hedefleri kapsamında bizim için en önemli olan nokta ‘Sorumlu tüketim ve üretim’ konusu. Ülke olarak üretim ve tüketim döngüsünde bu çerçevede yol almalıyız. Türkiye, AB ülkelerin atıklarını en fazla ithal eden ülke olamaz, olmamalı. Karbon ayak izi, döngüsel ekonomi ve yeşil mutabakat yenidünya düzeninde belirleyici unsurlar olacak. İhracat, üretim ve istihdam odaklı çalışan ambalaj sektörü olarak bu duruma şiddetle karşı çıkıyoruz. Bu durum, Türkiye’nin toplam ihracatını da olumsuz etkileyebilir” ifadelerini kullandı. 

Avrupa’ya ihracatta kilit nokta: Yeşil Mutabakat

Ambalaj üretiminde 'Sürdürülebilirlik' ve 'Çevre' faktörlerinin belirleyici olduğunun altını çizen Zeki Sarıbekir şu ifadelerde bulundu: “Ülke ekonomisine ve çevreye katkıda bulunmak için ambalajın geri dönüşümü oldukça önemli. Ambalajlar çöp değildir, aksine ekonomi yaratan malzemelerdir. Üretimimizde girdi olan geri dönüştürülmüş plastiği de ithal ediyoruz. Ülkemizin geri dönüşüm altyapısını kuvvetlendirerek söz konusu ithalatı zaman içerisinde sıfıra indirmeliyiz.  Kendi atıklarımızın dönüştürülmesi ekonomimize büyük katkı sağlar. Diğer yandan sürdürülebilir bir çevre için Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal), Döngüsel Ekonomi ve Geri Dönüşüm vizyonunu gündemimizde tutuyoruz. Avrupa Birliği de 2050’de iklim nötr hedefi çerçevesinde Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı kademeli olarak hayata geçirmeyi hedefliyor. ASD olarak bizler de karbonsuz ekonomiye geçiş sürecini yakından takip edecek, üzerimize düşenleri yerine getirerek elimizden gelen desteği önümüzdeki dönemde de sektörümüze sunmayı sürdüreceğiz.”

Clariant, otomotiv endüstrisinde renk trendi öngörülerini açıkladı

Clariant dünyanın ilk sanal Otomobil Renk Yapılandırıcısını tanıttı. Yenilik, Otomotiv Tasarım Tonları 2025 Trend Kitapçığı eşliğinde duyuruldu.

İki yılda bir yayınlanan Trend Kitapçığı’nın bu sene ilk kez interaktif dijital bir versiyonunun da mevcut olduğu belirtildi. Küreselleşme sayesinde 20 yıl öncesine nazaran renk tercihlerinin dünya çapında tek tip bir hal aldığını gözler önüne seren Trend Kitapçığı, kesintisiz 10 yıldır göz bebeği olan beyaz renginin 2020 yılında da ‘en çok tercih edilen renk’ unvanını koruduğunu ortaya koydu. Kitapçıktaki bir başka veriye göre ise COVID-19 etkisiyle insanlar daha çok neşe, güzellik ve kültürel paylaşım gibi temaları hatırlatan renklere yönelmeye başladı. 

Clariant Otomotiv Boya Bölümü Teknik Müdürü Bernhard Stengel-Rutkowski konu ile ilgili şunları söyledi: “’Renk kültürle buluşuyor’ temasına odaklanan 2025 Trend Kitapçığı, renklerin hayatımıza getirdiği ilhamı ve duyguyu keşfetmemize yardımcı oluyor. Çok çeşitli renk gruplarında parlak tonların ve metal efektlerin öne çıkacağını öngörüyoruz.” 

Clariant, öne çıkacak olan bu renk gruplarını ise şu şekilde sıraladı; iş yolculuğu sırasında keyif verecek tonların bulunduğu Her Gün Yenilen, gezegende barışçıl ve sürdürülebilir bir ortak var oluş için nazik renkler içeren Değer-odaklı Kültür, açık görüşlülüğü ve özgüveni ifade eden tonlar içeren Hızlı ve Meraklı, ve çığır açan, kurallara uymayı reddeden cesur renkler içeren Gökkuşağı Köprüsü.

Geleneksel formül bilgisinin sınırlarını zorlayan Clariant'ın organik pigmentleri, yeni teknolojilerin beraberinde getirdiği boya formüllerinde yaşanan güçlüklerden bazılarını çözmeye yardımcı oluyor. 

Bu güçlükler arasında metalik efektli pigmentlerle renkli organik pigmentlerle birleştirildiğinde parlak tonların ortaya çıkması ya da kızılötesi yansımalar kullanılarak koyu renkli araçların otonom araçlarıda bulunan LIDAR güvenlik teknolojisi tarafından nasıl daha iyi algılanabilir hale getirilebileceği gibi başlıklar yer alıyor.

Renkler parmaklarınızın ucunda 

Clariant Trend Kitapçığı’nın sanal versiyonu ile birlikte ilk kez yepyeni online ve interaktif Otomobil Renk Yapılandırıcısı’nı da piyasaya sürüyor. Bu sayede müşterilere otomobil boyama amaçlı 28 yeni trend renk tonundan oluşan bir koleksiyon sunuluyor. 

Konuyla ilgili açıklama yapan Stengel-Rutkowski, “Trend renkler sanal ortamda seçilerek spor otomobillerden aile boyu panelvanlara kadar farklı otomobil modellerine uygulanabiliyor. Ayrıca bunları nötr manzara, gün batımı, kent manzarası veya kızılötesi görüş gibi çok farklı ortam şartlarında da görüntülenebiliyor. Bu görüntülemeyi mümkün kılmak için Clariant olarak boyalı bir paneli taradıktan sonra buradan elde edilen verileri görselleştirme yazılımına uygun olacak bir formata çevirdik. Otomobil Renk Yapılandırıcısı ayrıca, kullanıcıların kişisel verilerini paylaşmalarına gerek olmadan, en sevdikleri renkleri kişisel bir broşürde toplamalarına olanak sağlıyor.” 

Otomobil Renk Yapılandırıcısı’nı kullanıma sunan Clariant pigment ve renk formülleri alanındaki uzmanlığını kullanıp trendlerin peşine düşerek elde ettiği tonları dijital ortama taşıdı. Clariant’ın organik Otomotiv Boyası pigmentleri serisini, özellikle de öne çıkan Hostaperm® Kahverengi HFR 01, Hostaperm Mavi BT-729-D ve Hostaperm Mavi BT-728-D tonlarının yeni altın rengi, turuncu, kırmızı ve siyah efekt pigmentleriyle nasıl sinerji oluşturduğunu dijital ortamda mümkün. 

FANUC’tan İTÜ öğrencilerine yönelik vaka çalışması etkinliği

Etkinlikte FANUC robotlu üretim hatlarına yönelik 5 farklı problem, gruplar halindeki öğrencilerin çözümüne sunuldu.

Dünya genelinde 650 bini aşkın endüstriyel robot ve 25 milyonun üzerinde toplam ürün kurulumuyla sektörün önemli otomasyon üreticilerinden olan FANUC, 2 Mayıs 2021 tarihinde İTÜ OTOKON (Kontrol ve Otomasyon) Kulübü ile bir vaka çalışması gerçekleştirdi. Etkinliğe başvuran öğrenciler arasından 30 kişinin katıldığı çalışmada FANUC Türkiye Uygulama Mühendisi Emre Bekler, FANUC teknolojileri hakkında bir sunum yaptı. Ardından FANUC robotlu üretim hatlarına yönelik 5 ayrı problem, gruplar halindeki öğrencilere sunuldu. Sonrasında önceden hazırlanan bir ROBOGUIDE simülasyon hücresi ve uygulama videoları ile var olan robotlu üretim hattını iyileştirme konusunda çalışmalar talep edildi. İyileştirmelere örnek olarak da robot modeli seçimi, yerleşimi, kapasite seçimi, cycle time, makine besleme uygulamaları gibi konular yer aldı. Sorunun çözümü için en başarılı yöntemi uygulayan öğrenci grubu 1350€ değerinde FANUC Akademi sertifikalı robot programlama eğitimine hak kazandı.

“Sahada karşılaşılan konuları öğrencilerle buluşturmayı hedefliyoruz”

İTÜ OTOKON Kulübü’nün düzenlediği etkinlikleri yakından takip ettiklerini belirten FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Alper Yiğit, beyin fırtınası gerçekleştirilebilen vaka çalışmalarının öğrencilere faydalı olduğunu söyledi. Yiğit, sözlerine şöyle devam etti: “Öğrenciler problemlere cevap bulmak için çalışırken, bir yandan da sahadaki gerçek sorunlara şimdiden çözüm üretme fırsatı yakaladı. Bu etkinliğin bir diğer önemli noktası ise uyum içerisinde birden fazla probleme yönelik çözüm üretmek, hemfikir olmak ve bunu da bir sunuma dökerek ekip sözcüsü aracılığıyla profesyonellere anlatmak. Bu mini yarışma sonucunda kısa sürede en iyi çözümü getiren ekip, FANUC’un temel seviye robot programlama eğitimi ile hem kendini geliştirme imkanı bulacak hem de bu eğitimin sertifikasını özgeçmişine dahil edecek. FANUC olarak endüstriyel robot uygulamaları alanında mühendislerin sahada sık karşılaştığı ve çözüm getirmek üzere projeler ürettiği konuları öğrencilerle buluşturmaya devam etmeyi hedefliyoruz.”

Abdioğulları İSO 500’de 52 basamak yükseldi

Şirket plastik dokumadan tarımsal ve endüstriyel ambalajlamaya, teknik tarımdan teknik tekstile kadar uzanan geniş bir yelpazede birden fazla sektöre hitap ediyor.

Türkiye’nin en büyük dokunmuş ve örülmüş plastik ambalaj üreticileri arasında yer alan Abdioğulları Plastik ve Ambalaj Sanayi A.Ş, İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2020" listesinde 297’nci sırada yerini aldı.

İSO'nun, şirketlerin üretim ve satışlarını dikkate alarak açıkladığı ilk 500 sanayi kuruluşu listesinde 2016'da 448'nci, 2017'de 25 basamak yükselerek 423'ncü, 2018'de 40 basamak yükselerek 383'ncü, 2019'da 34 basamak yükselerek 349’ncu olan şirket bu kez 52 basamak birden yükseldi.

Temelleri 1963 yılında Abdi Sütcü tarafından atılan, her yıl yeni yatırımlarla bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlayan Abdioğulları A.Ş. plastik dokumadan tarımsal ve endüstriyel ambalajlamaya, teknik tarımdan teknik tekstile kadar uzanan geniş bir yelpazede birden fazla sektöre hitap ediyor. Yarım asrı aşan tecrübe ve bilgi birikimini, geleceğe dönük adımlarla büyüyerek devam ettiren şirket günümüzde 4 kardeş tarafından yönetiliyor.

Arburg, 2021 Teknoloji Günlerini iptal etti

Arburg, 7-12 Haziran 2021 tarihleri arasında gerçekleştirmeyi planladığı Teknoloji Günleri etkinliğini iptal etti. Resmi kurumlarla yapılan istişareler ve küresel koronavirüs salgınının hala açıkça görülen olumsuz etkilerinin dikkate alınması gerekliliği iptal kararının alınmasına neden oldu. Alman hükümeti tarafından uygulanan ve “Federal Acil Durum Freni” olarak adlandırılan önlemler, bu karar üzerinde belirleyici bir etkiye sahip oldu. 

Arburg Pazarlamadan Sorumlu Yönetici Ortağı Juliane Hehl, “Etkinliği iptal etmekten büyük üzüntü duyuyoruz, ancak hüküm süren koşullar nedeniyle bu adımı atmaya mecbur kaldık. Son ana kadar, Teknoloji Günleri etkinliğimizi nihayet fiziksel bir ticaret fuarı şeklinde gerçekleştireceğimizi umuyorduk ve bu bağlamda yoğun çalışmalar yürüttük. Etkinliğimizin kendisi başlı başına bir markadır ve tüm plastik dünyasında en büyük kurum içi etkinlik olarak dikkat çekmektedir - dolayısıyla müşterilerimize nihayet kişisel ve fiziksel bir etkinlik deneyimini sağlayabilmek adına gerçekten mümkün olan her şeyi denedik” diye açıklıyor.

Ziyaretçilerin ve çalışanların güvenliği

Bu etkinliği gerçekleştirebilmek için, geleneksel tarihi olan Mart ayından Haziran ayına alınması, süresinin dört günden altı güne uzatılması, oluşturulan Covid uyumlu davet ve ziyaretçi yönetim sistemi, hassaslıkla planlanmış bir hijyen ve virüs test konsepti - tüm bu önlemlerle birlikte, ziyaretçilerin ve çalışanların güvenliği, bu bağlamdaki karar verme sürecinde ön planda yer aldı.

Teknoloji Günleri 2022’yi şimdiden heyecanla bekliyoruz

Juliane Hehl, “Ne yazık ki bu kez böyle oldu. Şu anki durum ne kadar talihsiz olsa da, tüm dünyanın normal etkinliklere ve ticaret fuarlarına yeniden kavuşacağı inancımıza sadık kalıyoruz. Teknoloji Günleri, tüm sektörümüz için bir işaret görevi üstlenebilirdi, dolayısıyla etkinliği organize etmek ve gerçekleştirmek adına her türlü çabayı göstermiş olmamız önemliydi. Bu nedenle tüm plastik dünyasını, Mart 2022 tarihinde Lossburg’da düzenleyeceğimiz etkinliğimize içtenlikle davet ediyoruz!” diyerek sözlerine son verdi.

Hindistan’daki Nissei ASB Eğitim Enstitüsü tescillendi

Nissei ASB Machine Co., Ltd. Japonya merkez ofis Başkanı Junichi Miyasaka, Hindistan’daki üretim alt kuruluşunun (ASB International Pvt. Ltd., “ASBI”) eğitim enstitüsünün Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı tarafından “Japon Tarzı Üretim Enstitüsü (JIM)” olarak tescillendiğini, sertifika töreninin 23 Nisan 2021 tarihinde gerçekleştirildiğini duyurdu.

Hint hükümeti tarafından teşvik edilen “Hindistan’da Üret” politikasına katkıda bulunmak, Hindistan’daki Japon şirketleri için vasıflı insan kaynağını güvenceye almak ve geliştirmek amacıyla; Japon Ekonomi, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, Japon Tarzı Üretim Enstitülerinin (Japonya – Hindistan Üretim Enstitüsü – JIM) kuruluşunu destekliyor. Dünya kalite standartları için hedeflerinin bu amaç doğrultusunda şekillendiğini belirtilen ASB bu nedenle Aralık 2019’da Hindistan’da “ASBI-JIM” olarak bir üretim tesisi kurdu. 

Endüstiyel Eğitim Enstitüsü’nden seçilen 40 üst seviye öğrencinin, ASBI-JIM’e kayıtları yapıldı. Bu enstitüde, başka birçok kazanımın yanı sıra, öğrenciler ASB tarzı üretim teknolojilerini öğrenecek ve uygulama tecrübesi kazanacaklar.

Kurumsal ilkelerinden biri “Yüksek teknoloji ve servis sunarak şirket büyümesinin devamlılığı” olan ASB; güvenli, çevre dostu şişe ve kavanoz kalıplamanın yanı sıra, uluslararası üretici ve sürdürülebilirlik yönetim anlayışının bir temsilcisi olarak, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SHK) gibi sosyal konuların çözümüne katkıda bulunmaya devam etmeyi hedefliyor.

Lufthansa Group ve BASF, köpekbalığı derisi teknolojisini piyasaya sürüyor

Lufthansa Cargo, 2022'den itibaren tüm Boeing 777 tipi kargo uçaklarını AeroSHARK ile donatacak 

Bir uçağın havada sürtünme direnci ne kadar düşükse yakıt tüketimi de o kadar düşük olur. Havacılık sektörü, doğayı rol model alarak aerodinamik sürüklenmeyi azaltmanın yollarını uzun yıllardır yoğun bir şekilde araştırıyor. Lufthansa Technik ve BASF artık ortak bir projenin parçası olarak bu konuda bir atılım gerçekleştirmeyi başardı. Köpekbalığı derisinin cildinin ince yapısını taklit eden bir yüzey filmi olan AeroSHARK, Lufthansa Cargo’nun tüm kargo uçağı filosunda 2022 başından itibaren kullanıma geçerek uçağı daha ekonomik hale getirmeyi ve emisyonları azaltmayı hedefliyor.

Yaklaşık 50 mikrometre çapında ribletlerden oluşan yüzey yapısı, köpekbalığı derisinin özelliklerini taklit ederek uçağın akışla ilgili parçalarındaki aerodinamiği optimize ediyor. Bu da genel olarak daha az yakıta ihtiyaç olduğu anlamına geliyor. Lufthansa Cargo’nun Boeing 777F tipi kargo uçakları için Lufthansa Technik’in tahminine göre sürüklenme oranı yüzde 1’den fazla. On uçaktan oluşan tüm filo için bu, yılda yaklaşık 3.700 ton kerosen ve 11.700 tondan az CO2 salınımı tasarrufu anlamına geliyor. Bu, Frankfurt’tan Şanghay’a yapılan 48 adet taşımacılık uçuşuna eşdeğer.

Polietilen atık ithalatı yasaklandı

Ticaret Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de 18 Mayıs tarihinde yayımlanan “Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların İthalat Denetimi Tebliği’nde yapılan değişiklik uyarınca, etilen polimer atık ithalatı “ithalatı uygunluk denetimine tabi atıklar” listesinden çıkartılarak, “ithalatı yasak diğer atıklar” listesine dâhil edildi.

Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce çıkış ülkesinde ihraç amacıyla taşıma belgesi düzenlenmiş veya gümrük mevzuatı uyarınca gümrük idarelerine sunulmuş 3915.10.00.00.00 GTİP’li atıkların ithali, 45 gün süreyle tebliğin eski haline göre sonuçlandırılacak.

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün ve Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz polietilen hurdası ithalat yasağının sektöre yansıyacak olumsuz sonuçları ile ilgili değerlendirmelerde bulundular.

Reklam Alanı

Reklam Alanı

Reklam Alanı