Türkiye’de in-house üretim modeliyle lojistik maliyetleri azaltan, r-PET ile sürdürülebilirliği güçlendiren ve yeni fabrika yatırımlarıyla üretim kapasitesini büyüten Özpet, sektörde örnek gösterilen kurumsal bir yapı haline geliyor. Yönetim Kurulu Başkanı Selim Özsoy ile yakınlık odaklı üretim modeli, çevreci yaklaşımlar ve teknolojik dönüşümle çözüm ortaklığına evrilen ambalaj vizyonlarını konuştuk.
Selim Bey, öncelikle Özpet Plastik’in kuruluş sürecini ve bugün geldiği noktayı sizden dinleyebilir miyiz?
Dördüncü kuşak temsilcisi olduğum ailem 70 yılı aşkın sanayi deneyimine sahip. Bu deneyim bize her zaman yeni alanlara yatırım gücü verdi. Ülkemiz 1980’li yıllarda Polietilen Tereftalat (PET) ile tanıştı. PET esas itibarıyla şeffaf, hafif ve geri dönüştürülebilir bir plastik olup gıda ambalajı olarak yoğun şekilde kullanılmaktadır. Türkiye'de 1990’ların başında yaygınlaşmaya başlamış, özellikle içecek ve gıda sektöründe hızla benimsenmiştir. Bizler de 1986 yılında Özsoy ailesi olarak PET’i ana iş kolu olarak seçtik ve Özpet Plastik Global A.Ş.’nin (Özpet) temellerini attık. Bu kapsamda 20.07.1990 tarihinde Özpet’in kuruluşunu gerçekleştirdik. Kurulduğumuzda bu alanda var olan ilk 10 şirketten biriydik. Günümüzde sektörde tespit edilebilen 110’dan fazla üretici bulunuyor. Kalite ve müşteri memnuniyetini temel alan bakış açımız sayesinde bugün sektörümüzün öncü üreticilerinden biriyiz.
Özpet bugün hangi ürün gruplarında faaliyet gösteriyor? Öne çıkan ürün ve hizmetleriniz nelerdir?
PET ambalaj üretim sektöründe uluslararası geçerliliği ve saygınlığı olan Uluslararası Gıda Güvenliği Sistem Belgesi’ne (FSSC) sahip olan Özpet, gıda sektöründe faaliyet gösteren özellikle zeytinyağı, ayçiçek yağı ve turşu gibi ürünlerin üretimini yapan şirketlerin PE (Polietilen) ambalaj ve PET ambalaj ihtiyaçlarını üretmekte olduğu kavanoz ve şişeler ile karşılıyor. Ayrıca üretim ve satışını gerçekleştirdiğimiz kavanoz ve şişeler için kapak üretiminde de bulunuyoruz.
Özpet’in ürünlerini aslında yıllardır hepimiz evlerimizde kullanıyoruz. Marketlerden aldığımız birçok ulusal markanın ayçiçek yağı, zeytin, zeytinyağı, turşu gibi gıda ürününün ambalajlanmasında bizim ürettiğimiz şişe ve kavanozlar kullanılıyor. Lider markaların altında imzamızın olması bizler için gurur kaynağı diyebilirim.
Müşterilerimize üretim tesisimizde üretimini gerçekleştirdiğimiz ürünlerin yanı sıra geri dönüştürülmüş PET (r-PET) kullanılarak üretilen ürünlerin tedariki, yerinde üretim (In-house Hizmeti) modeli ve r-inhouse hizmeti kapsamında hizmet sunulmaktadır.
Gıda sektörüne yönelik sunduğunuz ambalaj çözümlerinde ne tür yenilikler ve avantajlar sunuyorsunuz? Sizin için “katma değerli ürün” kavramı ne ifade ediyor, bu alanda nasıl farklılaşıyorsunuz?
Ürünlerin raflarda ya da online platformlarda nasıl göründüğünü, nasıl korunduğunu ve müşteriyi nasıl bilgilendirdiğini anlatan ambalaj çeşitleri, küresel ölçekte belli bir hızla değişiyor ve gelişiyor. Zira paketleme malzemeleri, ürünlerin depolama, lojistik ve satışa yönelik kısımlarının her birinde görev alıyor. Özpet olarak şirketlerin kurumsal kimliklerine uygun biçimde tasarlanan ambalajlar ile hedefledikleri müşteri kitlesine ve müşterilerimizin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasında katkıda bulunuyoruz. Bununla beraber şirketlerin, ülkelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşabilmesi adına attığı adımlar son yıllarda hızlandı. Ayrıca ülkelerin attığı adımlar ile paralel olarak PET ambalaj sektöründe de çevre dostu ve biyobozunur hammaddelerin kullanımları öne çıkacak. Biz de r-PET ürün isteyen müşterilerimiz için gıdaya uygun r-PET granülleri ile üretim gerçekleştirerek sürdürülebilirlik eğilimine senkronize bir şekilde ürünlerimizi çeşitlendiriyoruz. Önümüzdeki dönemde de üretimimizdeki r-PET kullanımının ağırlığını artırmayı amaçlıyoruz.
In-house üretim modeliniz sektörde dikkat çeken bir uygulama. Bu modeli biraz daha detaylandırabilir misiniz? Ne gibi avantajlar sağlıyor? Ayrıca, r-in-house sisteminizin işletmelere sağladığı katkılardan da bahsedebilir misiniz?
Özpet olarak inovasyona oldukça önem veriyoruz. In-house Hizmeti modelimiz de yenilikçi bakış açımızın en büyük örneklerinden biri. Lojistik, hem maliyet hem de karbon salınımı açısından şirketimiz için önemli bir başlık. Maliyetlerimizi düşürmek hem de karbon ayak izimizi azaltmak için yeni bir üretim süreci planlarken in-house modelini ortaya çıkardık. Bu model aynı zamanda müşterilerimize daha yakın bir hizmet sağlayarak taleplerine hızlı ve etkin çözümler üretmemize de yardımcı oluyor. Böylece müşteri memnuniyetini de en üst seviyede tutuyor ve bulunduğumuz sektördeki rekabet açısından avantaj elde ediyoruz.
Basitçe anlatmak gerekirse in-house modelinde müşterilerimizin tesislerine şişe ve kavanoz üretimi için hat kuruyoruz. Yarı mamul olarak Afyonkarahisar'daki üretim tesislerimizde ürettiğimiz ürünleri, müşterilerimizin fabrikalarında, onların talepleri doğrultusunda nihai hale getiriyoruz.
Bu model pet şişe ve kavanoz ihtiyacı olan markalar tarafından oldukça ilgi görüyor. Yaklaşık 12 yıldır uyguladığımız in-house modelini daha da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Bu amaçla müşteri ihtiyaçlarını karşılayacak makine ve cihaz yatırımları yapmayı planlıyoruz. Türkiye'de başarıyla uyguladığımız modeli yurt dışına taşımak da öncelikli hedeflerimiz arasında yer alıyor.
Firmanızın üretim yapılanması hakkında bilgi alabilir miyiz? Ana fabrikanız ve diğer üretim noktalarınızda ne tür faaliyetler yürütüyorsunuz? Bu tesislerdeki üretim kapasiteniz hakkında da bilgi verebilir misiniz?
Afyonkarahisar’da ana fabrikamız bulunmakla beraber Adana, Ayvalık ve Tekirdağ Çorlu’da müşterilerimizin tesislerinde In-house Hizmeti sunuyoruz. Afyonkarahisar’da yarı mamul olarak ürettiğimiz ürünlerimizi, müşterilerimizin fabrikalarında nihai hale getiriyoruz. Ayrıca daha önce Gaziantep’de bir müşterimiz nezdinde uyguladığımız r-in-house modeliyle de işletmelerimize in-house üretim sistemi kuruyor, daha sonra sistemi devrederek kendi üretim süreçlerini yönetmelerini sağlıyoruz. Müşterilerimize sonraki süreçte yarı mamul tedariği sağlayarak sürdürülebilir üretim çözümleri sunuyoruz.
Yaklaşık 2 yıl önce üretim kapasitemizi artırmak ve ürün yelpazemizi genişletmek için yeni fabrika yatırımımıza başlamıştık. Yaklaşık 700 milyon TL yatırım değerine sahip olan fabrikamızı 23 bin 389 metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 31 bin 434 metrekare alanda hayata geçirdik. Yeni fabrikamız ile üretim kapasitemizi yıllık 26 bin tona çıkarıyoruz. Türkiye ve Avrupa'nın en büyük plastik kavanoz üretim hattına sahip fabrikalarından biriyiz. En modern teknolojilerle donattığımız fabrikamız çevreye duyarlı yapısıyla da örnek teşkil ediyor. Akıllı bina sistemleriyle hayata geçirdiğimiz fabrikamızın çatısında da güneş enerjisi santrali “GES” kurmayı hedefliyoruz. Böylece tüm enerji ihtiyacımızı kendi ürettiğimiz yenilenebilir enerjiden karşılamayı planlıyoruz.
Üretiminizin coğrafi dağılımı oldukça geniş. Türkiye’nin farklı bölgelerinde sürdürdüğünüz faaliyetlerin avantajları nelerdir? Bu yapılanmanın lojistik, müşteri memnuniyeti ve operasyonel verimlilik açısından katkıları neler?
Afyonkarahisar’da ana fabrikamızın yanı sıra Adana, Balıkesir ve Tekirdağ’da paydaşlarımızla beraber uyguladığımız in-house modeli birkaç açıdan avantaj sunuyor. Lojistik, zaman, stok maliyeti ve ürünlerin tedariki için kullanılan ambalajların giderlerini düşürüp daha hızlı ve efektif bir üretim imkânı sağlıyor. Bu sistem sayesinde müşterilerimize daha yakın bir hizmet sağlayarak taleplerine hızlı ve etkin çözümler üretiyoruz. Ayrıca nakliye kaynaklı karbon salınımını azaltarak çevreye olan duyarlılığımızı ve sorumluluğumuzu ortaya koyuyoruz. Bu model, Türkiye’nin lider şirketleriyle iş birliği kapısını açarken, ihracatta da bize ışık tuttu.
Özpet’in ihracat faaliyetlerinden de söz edebilir misiniz? Hangi pazarlarda aktifsiniz, küresel hedefleriniz neler?
2021 yılında 300 ton olan ihracatımız 2023 yılında 600 tona, 2024 yılında 800 tona yükseldi. Şirket gelirinin yaklaşık %5’ini ihraç ettiğimiz ürünlerden elde ediyoruz. Bu kapsamda; ABD, Fas, Kanada, Romanya, Ukrayna, Irak, Azerbaycan, Tunus olmak üzere 8 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Gelirlerimiz içerisinde ihracat oranının artırılması şirketimizin öncelikli hedefleri arasında yer alıyor. Bu doğrultuda yurt dışında görüşmelerimiz sürüyor.
Sürdürülebilirlik, günümüzde ambalaj sektörünün en önemli gündemlerinden biri. Bu alanda ne tür adımlar atıyorsunuz?
Sektörümüzün sürdürülebilirlik kapsamındaki gelişmeleri doğrultusunda döngüsel plastik sistemine uyum sağlaması en önemli başlıkların başında geliyor. Sadece Avrupa Birliği değil, dünyanın birçok yerinde ürünlerde geri dönüştürülmüş plastik kullanımı ön plana çıkıyor.
Özpet olarak biz de sürdürülebilirliği her zaman ön planda tutuyoruz. r-PET dediğimiz geri dönüştürülmüş PET, plastik atıkların toplanarak belli işlemlerden sonra granül hale getirilmesi ve bunun sonucunda elde edilen hammadde ile PET ambalajın üretilmesiyle ortaya çıkıyor. Ancak bu noktada gıdaya temas eden petlerde süreç daha da hassaslaşıyor. Geri dönüşüm sürecinde plastikler gıda güvenliği standartlarına uygun şekilde ekstra işlemlerden geçerek gıdaya uygun r-PET granülleri haline getiriliyor. Biz de r-PET ürün isteyen müşterilerimiz için gıdaya uygun r-PET granülleri ile üretim gerçekleştiriyoruz. Doğadan atıkların toplanmasına katkı sağlarken, atık oluşumunu azaltıyor ve karbon ayak izimizi de azaltıyoruz. Sürdürülebilirlik hedeflerimiz doğrultusunda granül hammadde yerine giderek artan oranda r-PET kullanımına ağırlık verecek uygulamaları hayata geçirmeyi amaçlıyoruz.
Sürdürülebilirliği iş modelimizin merkezine alarak, çevre dostu üretim anlayışımızla Afyonkarahisar ilinin Emirdağ ilçesinde kurduğumuz 7,2 MW’lık lisanssız GES projemiz sayesinde enerji ihtiyacımızın tamamını yenilenebilir kaynaklarla karşılıyoruz. Ayrıca, Özpet’in planlanan halka arzı kapsamında gerekli iş ve işlemleri hayata geçirmeye başladık, halka arz sonucunda elde edilen fonun bir kısmının yeni fabrikamızın üzerine 2,2 MW’lik çatı GES’in kurulumu için kullanılması planlanmaktadır.
Üretim süreçlerinizde teknoloji kullanımınızdan bahsedebilir misiniz? Otomasyon, dijitalleşme ve Ar-Ge faaliyetleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Yeni fabrikamız hayata geçirirken teknolojik dönüşümü de göz önüne alarak şekillendirdik. Teknolojiyi, verimliliğimizi maksimum oranda artıracak şekilde kullandık ve modern üretim bantları oluşturduk. Full otomasyon ile çalışan üretim hatlarının sonunda, ürünler otomatik paketleme sistemi ile sevke hazır hale geliyor. Önümüzdeki dönemde otomasyonu artırmak için uçtan uca tüm süreçlerini kapsayacak bir kurumsal kaynak planlama yazılımı yatırımını hayata geçirmeyi planlıyoruz.
Müşteri memnuniyeti ve iş birliği süreçlerinizde nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? Uzun soluklu iş ortaklıkları kurmak için nelere öncelik veriyorsunuz?
Özpet olarak kendimizi müşterilerimizin çözüm ortağı olarak konumlandırıyoruz. Bu nedenle şeffaf iletişim, birlikte büyüme hedefi ve sürekli iyileştirme yaklaşımıyla ilerliyoruz. Başarıya birlikte ulaşmanın, sürdürülebilir büyümenin en sağlam yolu olduğuna inanıyoruz.
Müşterilerimizin ihtiyaçlarını en doğru şekilde anlamaya ve her projeye özel çözümler geliştirmeye büyük önem veriyoruz. Ar-Ge ve üretim süreçlerimizi sürekli geliştirerek hem kaliteyi artırmayı hem de çevresel sürdürülebilirliği desteklemeyi hedefliyoruz. In-house modelimiz de bu yaklaşımımız sonucu ortaya çıkan bir model. Uzun soluklu iş ortaklıkları kurarken karşılıklı güvene dayalı bir ilişki kurmak bizim için vazgeçilmez. Teslimat sürekliliği, kalite standartlarına sadakat ve satış sonrası destek gibi konulara gösterdiğimiz özen, müşterilerimizle yıllara dayanan güçlü bağlar kurmamızı sağladı.
Son olarak, yakın dönem planlarınız ve hedefleriniz nelerdir? Hem iç pazarda hem de ihracat tarafında 2025 ve sonrasına nasıl bir vizyonla hazırlanıyorsunuz?
Özpet olarak Türkiye’deki konumumuzu daha üst sıralara taşırken, global ölçekteki payımızı artırmayı hedefliyoruz. Yeni fabrika yatırımımız bu hedefimize ulaşmada bize önemli bir ivme kazandıracak. Bu yolculuğumuzu destekleyecek bir diğer önemli gelişme ise bahsetmiş olduğum planlanan halka arzımız. Kurumsallığımızı daha da artırmak, başarı hikâyemizi uluslararası pazarlara taşımak ve şirketimizi yatırımcılara tanıtmak ve prestijimizi yükseltmek amacıyla halka arz başvurumuzu gerçekleştirmiştik. Halka arzdan elde edeceğimiz fonu kullanarak uluslararası pazarlarda güçlü bir oyuncu olma yolunda emin adımlarla ilerlemeyi hedefliyoruz.
Bununla beraber şirketimize değer katacak yatırımlarımıza devam edeceğiz. Yeni fabrikamızla ürün kapasitemizi artırırken, ürün yelpazemizi de genişleteceğiz. Uzmanlaştığımız üretim alanları olan yağ ve turşu gibi ürünlerin kavanoz ile şişelerinin yanı sıra yeni üretim alanlarında da uzmanlaşarak ürün yelpazemiz ve bünyemize katmayı hedefliyoruz. Şu anda odaklandığımız alanların başında da su sektörü geliyor. Bu yıl içerisinde su sektörüne yönelik ürünlerin üretimine başlamayı hedefliyoruz. Ürettiğimiz ürünlerin kapaklarını da kendi bünyemizde üretiyoruz ancak her yeni ürünün üretimi için yeni kalıpların satın alınması gerekiyor. Biz çok daha az maliyetle kalıpları kendi bünyemizde üreterek üretim maliyetlerimizi minimize etmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda da fabrikamızda bir kalıp atölyesi kurmayı planlıyoruz.
Sektörde çalışacak işgücünün kalifikasyonunu artırabilmek, yerinde eğitim ve öğretim üstünlüğünü kullanabilmek ve mevcut çalışma arkadaşlarımızın da verimliliğini artırabilmek amacıyla 50 kişilik sürekli bir eğitim merkezi kurmayı hedefliyoruz.