Friday, Mar 29th

Last updateThu, 28 Mar 2024 9am

You are here: Home Article Yeni sürdürülebilirlik yaklaşımı kapımızda

Yeni sürdürülebilirlik yaklaşımı kapımızda

Dönüşüm rüzgârı Dünya’yı kasıp kavuruyor. Markalar dijital çağa ayak uydurmak için yarışırken adını ilk kez duyduğumuz yeni nesil teknolojiler giderek artan bir hızla hayatımıza giriyor. Peki, “Sürdürülebilirlik” bu dönüşümden nasıl etkileniyor? Dönüşen sürdürülebilirlik hayatımızı nasıl etkileyecek? Orbis Danışmanlık kapımıza dayanan yeni sürdürülebilirlik yaklaşımı ile ilgili tüm soruları cevaplıyor.

2018 yılını dönüşüm yılı ilan eden markalar, dijital çağda bayrak yarışını önde tamamlamak için organizasyonel yapılarını değiştirerek tüm yetkinliklerini artıracak yeni iş yapış şekillerine odaklandılar. AB Komisyonu’nun 2030 İklim ve Çevre Hedefleri’ni açıklaması ile yeniden dikkatleri üzerine toplayan Sürdürülebilirlik konusu da markaları derinden etkileyecek bir dönüşüme başladı. 

50 yıldır İş Dünyası’nın öncelikli konusu

Geçtiğimiz yıllarda, birçok şirket, toplumun refahı ve Dünya için sürdürülebilir değer yaratmaya kararlı olduklarını açıkladı. Sürdürülebilir iş uygulamalarına yönelik çalışmalar, şirketlerin markaları ve bu markalarla etkileşim halinde olan insanlar arasındaki bağı güçlendirmelerine yardımcı olduğu artık tartışılamaz bir gerçek. Bu gerçek, sürdürülebilir büyümelerinin devam edebilmesi için toplumun yaşam kalitesinin de gelişmesi gerektiğinin bilincinde olan şirketler için, önemli bir temel oluşturuyor. Bu amaçla, pek çok marka toplum, çevre ve büyümelerinin sürdürülebilir gelişimi için yüksek kaliteli ürünler ve hizmetler sağlamak amacıyla iş hedefleriyle yakından bağlantılı bir dizi öncelik belirliyor.

Sera gazı emisyonları, geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı, yenilikçi ve sorumlu üretim çözümlerine yapılan yatırımlar, doğal kaynakların korunması için özel programlar oluşturulması ve toplumların yaşam kalitesinin yükseltilmesi için özel KSS projeleri gerçekleştirilmesi… Yarım yüzyılı aşkın süredir bu ifadeler markaların sürdürülebilirlik iletişimlerinde kullandıkları kilit ve odak alanlar.

Sürdürülebilirlik de dönüşüyor

Bir ürünün kalitesi artık sadece ürünün kalitesi anlamına gelmiyor. Bugün ürün kalitesi, ürünün geri dönüştürülebilirliğini, yeniden kullanılabilirliğini, geri dönüştürülmüş malzemelerin oranını ve bu ürünü üretmek için tüketilen doğal kaynakları da kapsamaktadır. Ama bu hala yeterli değil. Sürdürülebilir ürün tanımının geleceği daha akıllı, daha işlevsel, daha çok amaca hizmet eden ve pazara daha hızlı uyum sağlayabilen ürünleri işaret etmektedir. 

Günümüzde, pazara sunulan ürünlerin kalitesi, toplumların daha kaliteli yaşamlara erişmelerine yardımcı olmalı. Artık sürdürülebilirlik, ürününüzün insanların hayatlarını daha sorumlu ve verimli bir şekilde sürdürebilmelerini sağlayan yöntemlerle ilgilidir. Bu yaklaşım, bir markanın sürdürülebilirlik taahhüdünün ne kadar “sürdürülebilir” ve “gerçekçi” olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Sürdürülebilirliğin bu yaklaşımla tanımlanması, aynı zamanda, şirketlerin toplum için daha güçlü bir kaldıraç oluşturmasına da yardımcı olacaktır.

“Neo-Eko Sürdürülebilirlik” yaklaşımı kapımızda

Sürdürülebilirlik, tüketici ile marka arasında güçlü ve duygusal bir bağ oluşturdukça, sürdürülebilirliği hedefleyen yeni ürün ve hizmetlerin pazara sunumu da hızlandı. Konu inovasyona geldiğinde, Neo-Eko yaklaşımı sürdürülebilirlik için inovasyonun nasıl ele alındığının gelecekteki adı olacak gibi duruyor. 

Neo-Eko inovasyon yaklaşımı, tüketicilere hayatlarını daha çevre dostu bir şekilde yönetme yeteneğini sunan ve bu yeteneği güçlendiren yeni ürünler geliştirmek anlamına geliyor. Neo-Eko konsepti, aynı zamanda,  sürdürülebilirliği şirketler için farklı ama daha baskın bir yönüyle de ele alıyor. Daha sürdürülebilir olmak, sadece pazarlama avantajı sağlayan bir söylem olmaktan çıkıp, aynı zamanda finansal ve fonksiyonel faydalar sağlayan bir güç haline geliyor. Sürdürülebilirliğin sürdürebilmesinin tek yolu da bu.

Neo-Eko Sürdürülebilirlik akımı geleceğimizi dönüştürüyor

Coca-Cola, Nestle ve P&G gibi hızlı tüketimin dev markalarını ellerinde bulunduran şirketler, biryandan üretim maliyetlerini düşürmek ve çevresel ayak izini en aza indirmek için yenilikçi yollar ararken, Ar-Ge ve pazarlama ekiplerini de ürünlerinin yeniden kullanılabilirliğini, geri dönüştürülebilirliğini ve işlevselliğini arttırmak için teşvik ediyor. Sürdürülebilir tasarımın anlamı artık klişelerden uzaklaşarak daha işlevsel, teknolojik, çok amaca hizmet eden ve pazara hızlı adapte olan daha akıllı ürünlere odaklanıyor. 

Tüketiciler, yeni sürdürülebilirlik yaklaşımıyla daha fazla ilgilenmeye başladıkça, sektörlerine stratejik trendler ve yeni nesil ürünler açısından liderlik eden markalar, sürdürülebilirliğin pragmatik, sürdürülebilir ve gerçekçi uygulamalarına daha fazla odaklanacak. Sonuç olarak, yeni nesil sürdürülebilirlik yaklaşımı, tüketicileri ve şirketleri finansal, çevresel ve işlevsel olarak daha akıllı çıktılarla ürün ve hizmetlere yönlendirecek.

Orbis Danışmanlık

Ece Sancak