Friday, Mar 29th

Last updateThu, 28 Mar 2024 9am

You are here: Home Interview Haberler

Henkel, İstanbul Tuzla’daki fabrikasını karbon nötr hale getirdi

Henkel'in İstanbul Tuzla’daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikası; Hindistan, Orta Doğu ve Afrika (IMEA) bölgesinde karbon nötr ilk iki Henkel tesisinden biri oldu.

Bu kilometre taşı, şirketin 2030 yılına kadar global operasyonlarının iklim pozitif olmasına yönelik hedefi için önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. Henkel’in İstanbul Tuzla’daki ve Hindistan'ın Chennai kentindeki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikaları; şirketin Hindistan, Orta Doğu ve Afrika (IMEA) bölgesinde karbon nötr hale gelen tesislerinden ilk ikisi oldu.

Henkel’in Tuzla Fabrikası’nın sıfır karbon salınımı ayak izine geçişi; LED aydınlatma kullanımı, akıllı hareket sensörleri ve doğal aydınlatma gibi enerji verimli çözümlerin yanı sıra, tesis içi ve dışında ihtiyaç duyulan elektrik enerjisinin de yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edilmeye başlanması sayesinde gerçekleştirildi. Tuzla’daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikasını  karbon nötr hale getiren şirket, dünyanın en yaygın kullanılan sera gazı hesaplama standartları olan Sera Gazı (GhG) Protokolü’ne ait kapsam 1 ve 2'yi karşılıyor.

Henkel, 2030 yılına kadar Türkiye'deki tüm üretim tesislerini karbon nötr tesislere dönüştürmeyi, enerjisinin yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı ve gelişmiş teknolojilerle fosil enerji kaynaklarının kullanımını azaltmayı hedefliyor.

IMEA Bölgesi Operasyonlar ve Tedarik Zinciri’nden Sorumlu Başkan Yardımcısı Simon Ulmann konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle ifade etti: “Tuzla'daki Yapıştırıcı Teknolojileri fabrikamızda karbon nötrlüğe ulaşarak, global sürdürülebilirlik hedeflerimize yönelik açık ve somut bir kararlılığı ortaya koymuş olduk. Çevresel etkinin azaltılmasına yönelik acil ihtiyacın farkındayız ve daha sürdürülebilir bir geleceğe ulaşma yolunda önemli adımlar atıyoruz. Henkel’de 2030+ Sürdürülebilirlik Hedefleri Çerçevemiz; gezegenimizin yenilenmesine destek olmak, toplulukların gelişmesine yardım etmek ve güvenilir ortaklık gibi uzun vadeli üç temel hedefimizi ortaya koyuyor. Hedeflerimize doğru yolculuğumuzda, Tuzla ve Chennai'daki fabrikalarımızı karbon nötr hale getirmek, önemli bir kilometre taşını oluşturuyor. Bu fabrikalarımızın, IMEA bölgesinde karbon nötrlüğe ulaşan ilk iki Henkel tesisi olmaları, özellikle büyük bir başarı. Bu sayede müşterilerimize, ortaklarımıza ve paydaşlarımıza da karbon salınımını ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltma çabalarımızda bize katılmaları yolunda ilham kaynağı olmayı umuyoruz.”

Henkel’in Tuzla Fabrikası’nda, fosil yakıtlı ısıtıcı yerine elektrikli sıcaklık kontrol ünitesi kullanılmaya başlandı. Geleneksel kazan ise geliştirilmiş elektrikli bir versiyon ile değiştirildi. Tesis içi Fotovoltaik (PV) Çatı Güneş Enerjisi Sistemi kurularak, Enerji Satın Alma Anlaşmaları (PPA) ve IREC'ler* ile fabrikaya yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik sağlanmaya başlandı.

Türk Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Başkanı ve Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Operasyonlar Direktörü Mehmet Yılmaz, "Tuzla'da kayda değer bir ilerleme sağladık ve bölgede karbon nötrlüğe ulaşan ilk tesislerden biri olmaktan gurur duyuyoruz. Elde ettiğimiz başarı, Henkel'in tüm iş alanlarında sürdürülebilir gelişme yönünde ilerlemek konusunda hissettiği global kararlılığı yansıtıyor” şeklinde konuştu.

Henkel, sürdürülebilir yarınlara yönelik global stratejisinin bir parçası olarak, 2030 yılına kadar üretim süreçlerini iklim pozitif hale getirme hedefinde iddialı. Şirket, 2025 yılına kadar dünya genelindeki üretim tesislerinde, karbon ayak izini 2010 baz yılına kıyasla, ürün tonu başına yüzde 65 oranında azaltmayı hedefliyor. Bugüne kadar ise, karbon ayak izini ürün tonu başına yüzde 55 oranında azaltmayı gerçekleştirmiş durumda. Şirket, 2030 yılına kadar elektrik ihtiyacının yüzde 100'ünü yenilenebilir kaynaklardan karşılamak için çalışmalarına devam ediyor. Halihazırda Henkel'de kullanılan yenilenebilir elektriğin payı yüzde 68’dir. Ayrıca şirket, üretimde kullanmakta olduğu son kalan fosil yakıtları da biyogaz gibi yenilenebilir alternatiflerle değiştirmeyi amaçlıyor. Şirket, kendi kullanımı için gerekli olmayan karbondioksit nötr enerji fazlasını da iklim pozitif olma hedefi çerçevesinde üçüncü partilere tedarik edecek.

SOCAR Türkiye, Kalite Yönetim Sistemi Standartları’nın tasarlanmasında aktif rol oynuyor

İş Süreçleri ve Kalite Yönetim Sistemleri alanlarında vizyonlarını “Standartları takip eden değil, standartları tasarlayan ekip” olmak yönünde belirleyen SOCAR Türkiye, belirledikleri vizyon doğrultusunda ISO’nun dünyada ilk kez oluşturmaya başladığı İnovasyon Yönetim Standardı hazırlama çalışmalarında aktif rol aldı.

Standardın yayınlanmasının ardından Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile iş birliği yaparak SOCAR Türkiye Ar-Ge ve İnovasyon Şirketi’nde endüstride dünyada ilk ISO 56002 İnovasyon Belgelendirmesi’ni gerçekleştirdiklerini belirten SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi İş Mükemmelliği Başkan Yardımcısı İbrahim Kadıoğlu, “Sürdürülebilirlik stratejimiz doğrultusunda 2022 yılında, sürdürülebilir ham maddeler ve bu ham maddelerle üretilen ürünlerin tedarik zinciri boyunca şeffaf bir şekilde izlenebilirliğini ortaya koyan, paydaşlarımıza ürünlerin sürdürülebilirlik gereksinimlerini karşıladığını garanti eden bir sertifika olan ISCC (International Sustainability Carbon Certification) sertifikasını ilk kez aldık. Şirket varlıklarının maliyetlerini, risklerini, fırsat ve performanslarını doğru yaklaşım, planlama ve uygulamalar ile analiz edip onlardan maksimum fayda sağlamayı amaçlayan ISO 55001 Varlık Yönetim Sistemi’ni, Petkim ve STAR Rafineri kapsamında belgelendirdik. Bu derece büyük bir kapsamda Türkiye’de bir ilki daha gerçekleştirmiş olduk” dedi.

İş süreci yönetimi kurumun çevikliğine katkı sağlar

Kalite faaliyetleri kapsamında Türkiye’de birçok dernek, sivil toplum örgütü veya şirketlerle bilgi alışverişi gerçekleştirdiklerini belirten İbrahim Kadıoğlu, şunları söyledi: “Kalite Yönetim Sistemi Çalışmaları ile eş zamanlı iş süreç çalışmalarına da devam ediyoruz. Günümüzün değişken iş ortamı, yüksek etkili teknolojilerin artan karmaşıklığı ve yaygınlığı, kuruluşların işlerini yürütmesinde zorluklar oluşturuyor. Tüm sektörlerdeki ve coğrafyalardaki şirketler, bunları ele almak için İş Süreci Yönetimi’ne daha fazla odaklanıyor. İş süreçlerini modellemek; analiz etmek, ölçmek, iyileştirmek, optimize etmek, çevikliğini artırmak ve dijitalleştirmek için çeşitli yöntemlerin kullanıldığı stratejik bir yaklaşımdır. Ayrıca; analitik yaklaşım, sürekli izleme ve karar yönetimi ile hedeflenen iş sonuçlarına ulaşmak için kişileri, sistemleri, bilgi ve materyalleri koordine eden sistem bütünüdür. Birçok kuruluşta ‘iş akış şemalarının’ çizimi, iş süreçlerinin yönetimi olarak algılansa da aslında doğru bir yaklaşımı ifade etmiyor. Yalın, anlaşılabilir, kurum stratejisi ile uyumlu, uçtan uca tasarlanmış bir iş süreçleri yönetimi kurumun değişikliklere uyumunu, çevikliğini, katma değerli çıktılar elde edilmesini ve verimliliğini artırarak sürekli iyileştirmeye katkı sağlıyor.”

26 adet yönetim sistemi sertifikası bulunuyor

Süreçlerin yaşayan bir sistem olması sebebiyle süreç değişikliklerinin yönetimi ve sürekli iyileştirme çalışmalarının devam ettiğini kaydeden Kadıoğlu, “Değer odaklı iş süreçleri yönetimi yaklaşımı ile stratejik değişiklikleri, iş süreçlerini etkileyen büyük projeleri, yeni geliştirilen işleri, süreçlerin işleyişini etkileyen darboğazların çözümü kaynaklı ihtiyaçları sürekli analiz ediyor ve süreç iyileştirme çalışmalarını yürütüyoruz. Kalite yönetim sistemlerimizin kapsam genişliği ve çeşitliliği ile ilgili sayılara değinirsem, mevcutta Petkim’de 8 adet, STAR Rafineri’de 7 adet ve SOCAR Depolama’da 4 adet farklı ISO Yönetim Sistemi Standardı uygulanıyor. Şirketlerimizde sürdürülen yönetim sistemi sertifikalarımızın sayısı, liman faaliyetlerimizin sistem sertifikaları ile birlikte 26’ya ulaştı. Bu sistemler; ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi, ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi, ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetim Sistemi, ISO 55001 Varlık Yönetim Sistemi, ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi, ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemleri” diye konuştu.

Sistem kontrolleri 98 farklı noktada yapılıyor

Faaliyetlerinin ilgili yönetim sistem standartlarına uygunluğunu her yıl gerçekleştirdikleri iç tetkiklerle doğruladıklarını ifade eden Kadıoğlu, bu yıl Rafineri ve Petrokimya İş Birimi’ndeki şirketlerde 98 farklı tetkik noktasında, farklı uzmanlıklara sahip 20 baş tetkikçi, 65 iç tetkikçiden oluşan 20 tetkik ekibi ile iç tetkikleri entegre olarak planladıklarını söyledi. Kadıoğlu, ayrıca iş biriminin tüm noktalarına temas eden bir uygunluk değerlendirme çalışması olmasının iyileştirme fırsatlarının tespit edilmesine zemin hazırladığını ve sürekli iyileştirmeye önemli bir girdi sağladığını belirtti.

GF Hakan Plastik “İyi Süpürme Hareketi” ile plastiklerin doğaya salınımını engelliyor

GF Hakan Plastik şirket vizyonunda vurguladığı “Çevreye Duyarlı” olma ve politikasında taahhüt ettiği “Çevresel Kirlenmeye Karşı Önlem Alma” konusunda sürdürdüğü çalışmalarına bir yenisini ekleyerek PAGEV ile yürüttüğü iş birliği ile Operation Clean Sweep / İyi Süpürme Hareketi sertifikası aldı. 

Dünyada, çevresel kirliliği azaltmak amacıyla geliştirilen global çalışmalardan biri olan Operation Celan Sweep (OCS) Türkiye'de PAGEV tarafından yürütülüyor. OCS / İyi Süpürme Hareketi, plastik üretimindeki granüllerin üretimi, nakliyeleri ve üretilmesi esnasında tesislerde meydana gelen kayıp ve sızmalarının engellenmesi, küresel bir çevresel sorun olan deniz kirliliğinin ve karada bulunan plastik ham maddelerin denizlere karışmasının önlenmesi amacını taşıyor. 

GF Hakan Plastik, ilk olarak Çerkezköy tesisinde başlattığı ve yaklaşık 4 ay süren; üretim, bakım, çevre, kalite ve idari işler birimlerinin yoğun katılımları ile tamamladığı program sonucunda denetimden geçerek yapılan çalışmaların uygunluğunu belgelendirdi. Şirketin Şanlıurfa tesisi için de hazırlanan yol haritası üzerinde başlatılan çalışmaların 2023 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

 

Petrokimya sektörüne TOGG yatırım modeli önerisi

İKMİB tarafından düzenlenen Plastik Sektörü Değerlendirme Toplantısı’nda petrokimya sektörü masaya yatırıldı. Sektör, ithalat bağımlılığına çözüm olarak TOGG yatırımının örnek alınmasını öneriyor.

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından düzenlenen Plastik Sektörü Değerlendirme Toplantısı’nda sektörün sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Toplantıya İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün ile İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki Plastik sektörü temsilcileri katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Ege Plastik Sanayicileri Derneği (EGEPLASDER) Yönetim Kurulu Başkanı ve Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkan Yardımcısı Şener Gençer, Türkiye’nin yerli petrokimyasal üretimindeki sorununun, 40 yılı aşkın süredir çözümsüz kaldığını vurguladı. Gençer, “Bu durumun devam etmesi halinde, global petrokimya üreticilerinin ithalat cennetine çevirdikleri ülkemiz, bu kez ithalatçıların istedikleri gibi fiyat dayatacakları bir ülke haline gelecektir. Bunu önlemenin yolu yerli ve milli otomobilimiz TOGG örneğinde olduğu gibi devletin oyun kurucu ve yatırımcı olarak sektörde yeniden yer almasından geçmektedir” dedi.

Türkiye’nin yerli petrokimya üreticisi Petkim’in 15 yıldır özel sektörün yönetiminde olmasına rağmen, üretiminde dikkat çekici bir artış yaşanmadığına dikkat çeken Şener Gençer, buna karşılık sektörün talepteki artış oranının, Türkiye’nin büyüme hızının çok üzerinde olduğunu ve yerli üretimin payının son 15 yılda yüzde 20’den yüzde 12’ye kadar düştüğü bilgisini verdi.

“Yatırımlar heyecan verici, hızlandırılmalı”

SASA ve Rönesans Grubu gibi şirketlerin Adana’da devam eden Polipropilen ve PTA yatırımlarından büyük heyecan duyduklarını kaydeden Şener Gençer, “Bu yatırımların bir an önce devreye alınmasını elbette heyecanla bekliyoruz. Ancak bu ürünlerin dışında Türkiye’nin net ithalatçı olduğu onlarca ürün bulunuyor. Bu veriler ışığında sektörümüz ve kamuoyumuzla paylaşacağımız radikal önerimiz şudur: Devletimizin dünyadaki gelişmeleri ve sektörel trendleri doğru okuyarak, ölçek ekonomisini gözeterek yeniden petrokimya sektörüne yatırımcı olarak girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özel sektörün mevcut ve planlanan yatırımlarını engellemeden ve onlara rakip olmadan devletin de petrokimyaya yatırım yapabileceğine inanıyoruz. Yerli otomobil projemiz TOGG’da nasıl devlet ve babayiğitler olarak gösterilen özel sektör şirketleri el ele vererek muhteşem bir başarı hikâyesi yazdıysa, petrokimyada da benzer strateji uygulayabiliriz. Devlet, Petkim’in ve diğer şirketlerimizin ürettikleri ürünleri değil; ülkemizde üretilmeyen ya da çok yüksek oranda ithalata bağımlı olduğumuz katı ve sıvı petrokimyasalları üretebilir. Türkiye’de petrokimyada sektöründe kim hangi üretimi yaparsa yapsın, bir başkasına rakip olamaz. Bu yatırım aynı zamanda Türkiye’nin dış ticaret açığı ve cari açığına pozitif yönde etki edecektir” dedi.

“İthalat bağımlılığı, acımasızca istismar ediliyor”

Türkiye’nin petrokimyasal ürünlerdeki ithalat bağımlılığının kabul edilebilir sınırların çok üzerinde olduğuna işaret eden Gençer, Türkiye’ye ürün satan şirketler tarafından bu durumun acımasızca istismar edildiğini hatırlattı. “Çünkü herkes biliyor ki, biz üretmek için o ham maddeyi ithal etmek durumundayız. Aksi halde dünyanın 7’inci Avrupa’nın 2’inci büyük üretim gücüne sahip plastik sektörümüzü çalıştıramayız” diyen Gençer; otomotivden tekstile, inşaattan tıbbi malzemelere, kimyadan boyaya kadar en temel ihracatçı sektörlerin bu ürünleri üretimlerinde kullanmak zorunda olduğunu sözlerine ekledi.

Türk Prysmian Kablo, Eurasia Rail 2023 Fuarı’nda yenilikçi ürünlerini tanıttı

Enerji ve telekomünikasyon kabloları sektörüne öncülük eden Türk Prysmian Kablo, 21-23 Haziran 2023 tarihleri arasında IFM, İstanbul Fuar Merkezi’nde bu yıl 10’uncusu düzenlenen Uluslararası Demiryolu, Hafif Raylı Sistemler, Altyapı ve Lojistik Fuarı’nda demiryolu ve demiryolu araç kabloları alanındaki yeni ürün ve teknolojilerini sergiledi. 

Eurasia Rail fuarının açılış törenine katılan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türk Prysmian Kablo CEO’su Ülkü Özcan’dan grup içerisinde “Demiryolu Kabloları Mükemmeliyet Merkezi” olarak konumlandırılan Mudanya fabrikası, şirketin Türkiye’deki faaliyetleri ve yatırımları hakkında bilgi aldı.

Türkiye’nin tek, dünyanın en büyük üçüncü demiryolu ve hafif raylı sistemler fuarı olan ve 2011 yılından bu yana demiryolu, lojistik ve raylı sistemler sektörünün temsilcilerini bir araya getiren Eurasia Rail’in ikinci gününde Türk Prysmian Kablo, fuara uzun soluklu ve istikrarlı katılımı ve katkılarından dolayı 10. Yıl Sadakat Ödülü’ne layık görüldü.

Büyümelerinin arkasında yer alan en büyük gücün Ar-Ge yatırımları olduğunu belirten Türk Prysmian Kablo CEO’su Ülkü Özcan, “Türk Prysmian Kablo olarak, 10 yıldır Eurasia Rail’de sektörün öncü firmalarıyla bir arada olmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Bugün aldığımız ödül ile paydaşlarımız yararına kazanç sağlamanın ve toplum için değer yaratmanın önemini bir kez daha vurgulamış olduk. Sektöre öncülük eden bir marka olarak, üretim yaptığımız her alanda odağımızda sürdürülebilirlik bakış açımız yer alıyor. Sektörde fark yaratan uygulamalarımızda ve başarımızda fabrikamız, grubumuzun Demiryolu Kabloları Mükemmeliyet Merkezi olarak konumlandırılıyor. Demiryolu endüstrisindeki teknolojik değişimleri, fırsatları ve potansiyeli takip eden Türk Prysmian Kablo bu yatırımlar sayesinde Türkiye'de pazar lideri konumuna geldi. Türk Prysmian Kablo olarak dijitalleşme ve yenilikçi teknolojilere odaklanmaya ve ‘Türkiye’yi Sürdürülebilir Yarınlara Bağlıyoruz’ vizyonumuzla sektöre yol gösteren faaliyetlerimize devam edeceğiz” dedi.

Türk Prysmian Kablo, fuar kapsamında metro ve raylı sistem araçları için özel olarak ürettiği kablolarla birlikte demiryolları uygulamalarında ihtiyaç duyulan enerji, sinyalizasyon ve fiber optik kablolarını sektör temsilcileriyle paylaştı.

Tüketicilerin yüzde 77’si camı sağlık nedeniyle tercih ediyor

Cam, ambalaj malzemeleri içerisinde tüketiciler nezdinde sağlıklı bir malzeme olarak her zaman öne çıkıyor. 2015 yılından bu yana Gürok Grubu bünyesinde faaliyetlerini sürdüren ve Türkiye’nin cam ambalaj sektörünün öncülerinden olan GCA’nın Mayıs 2023 tarihli Cam Ambalaj Kullanım Araştırması da bu yaklaşımı destekliyor. Araştırma sonuçlarında cam ambalaj kullanımında temel motivasyonu sağlık ve güven algısı belirliyor. Kullanıcılar cam ambalajı en çok; içindeki ürüne koku ve tat vermemesi, raf ömrünü uzatması gibi sebeplerle tercih ediyor. Söz konusu istatistikler, camın gelecekte de en sık kullanılacak ambalaj ürünü olacağını gözler önüne seriyor.

“Cam, tüketiciler tarafından en iyi malzeme olarak görülüyor”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, “GCA olarak, farklı inovatif müşteri ilişkileri yaklaşımı ve yönetimini odağımıza alarak müşterilerimizi iş ortaklarımız olarak görüyor, ihtiyaçlarını kendi işimiz gibi analiz ederek çözmeye gayret gösteriyoruz. Müşteri deneyimini merkezimize alarak, geleneksel ölçüm yöntemleri ile değil modern yöntemlerle müşterilerimizin sesini dinliyor, verdikleri geribildirimleri iş modelimize yansıtıyoruz. Bu vizyonla yaptığımız son araştırmamızdan çıkan sonuçlara göre de cam, tüketiciler tarafından insanları ve gezegeni koruyan en iyi malzeme olarak görülüyor. Su ve maden suyu tüketicileri için cam ambalajın en önemli avantajları; yüzde 77 sağlıklı olması, yüzde 49 gıda maddelerine tat ve koku vermemesi, yüzde 48 güvenilir olması, yüzde 32 daha uzun raf ömrü olarak ifade ediliyor. Camın raftaki dayanıklı nitelikleri, insanların en sevdikleri ürünleri daha uzun süre koruyarak gıda atıklarını da azaltmalarına olanak tanıyor” şeklinde konuştu.

“Tüm süreçleri otomasyon vasıtasıyla yürütüyoruz”

Tüketicinin en önemli beklentisi olan ürün güvenliği ve hijyenini merkeze koyduklarını ve GCA tesislerinde full otomasyon sistemine yatırım yapmayı sürdürdüklerini kaydeden Abdullah Gayret, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Cam damlasının oluşmasından depolama sürecine kadar tüm süreçleri otomasyon vasıtası ile manuel işlem olmadan yürütüyoruz. Her proses noktasında faydalandığımız özel takip sistemleri ve sensörler vasıtası ile hem üretim sürecinin verimliliğini arttırmak hem de kaliteyi maksimize etmek için her türlü veri ve istatistiksel analiz yeteneklerine sahibiz. Fabrikamızın kuruluşundan bu yana en gelişmiş ERP sistemini kullanıyoruz. BT ve depo ekibimiz her yıl yazılım üzerinde geliştirmeler yapıyor. Böylece hem süreçleri hızlandırıyor hem de dijital çağı yakından takip ederek entegrasyonu sağlıyoruz.”

VAT Enerji, elektrik üretim sistemi projesi ile yeni bir devir açıyor

Türkiye’nin enerji ve sürdürülebilirlik alanında öncü şirketlerinden VAT Enerji, kimya sektörünün lider firmalarından olan bir işletmede  elektrik üretim sistemi kurmaya hazırlanıyor. Haziran  ayında yapılan sözleşme ile 620 kwh kapasiteli sistemin çalışmalarına başlandı.

Şirket, Türkiye temsilcisi olduğu HELIEX STEAM  EXPANDER sistemi ile, buharın basınç düşümünden  elektrik üreten bu özel teknolojiyi işletmelere çözüm  olarak sunmakta. Sistem, yüksek basınçta buhar kullanan ve buharın basıncını basınç düşürücü vana ile  düşüren işletmelerde verimliliği önemli ölçüde artıran yeni nesil bir teknoloji ürünü olarak VAT Enerji ile  Türkiye pazarına giriş yaptı. 

“Bu sistemimizi birçok tesise kurmaya başlayacağız”

Proje hakkında değerlendirmelerde bulunan VAT Enerji Genel Müdür Yardımcısı Gökay Çomoğlu şu ifadelerde bulundu, “Bizler için oldukça heyecanlı ve keyif verici bir süreç. Enerji ve verimlilik alanında yaptığımız yüzlerce özel projeye bir yenisini daha ekledik. HELIEX, VAT Enerji olarak temsilciliği yaptığımız özel bir sistem. Özellikle yüksek basınçta buhar kullanan ve buhar basıncını proses ihtiyacına göre düşüren işletmelerde oldukça başarılı sonuçlar ortaya çıkarmakta. Bu projede, ülkemizde faaliyet gösteren büyük bir kimya tesisinde çalışmamıza başlayacağız. 620 kwh elektrik üreten sistem için geri ödeme süresi yılın altında. İlerleyen dönemlerde bu sistemimizi ülkemizde birçok tesise kurmaya başlayacağız. Emekleri ve destekleri için tüm işletme yetkililerimize de teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

İKMİB’den Sapro’ya “İhracat Yıldızı Ödülü”

Sapro, “2022 İKMİB İhracatın Yıldızları Ödülleri”nde “Islak Temizleme Mendilleri” kategorisinde birincilik ödülünü aldı.

1997 yılında, ıslak mendil üretimi gerçekleştirmek üzere Türkiye’de kurulan Sapro A.Ş, kurulduğu günden bu yana, aynı özveriyle çalışmalarını sürdürüyor. Ürünlerini 65 ülkeye ihraç eden ve özel markalı ıslak mendil üretiminde Avrupa’nın en büyük dört üreticisinden biri olan şirket, üretiminin yüzde 75’ini ihraç ediyor. 2017’den bu yana ihracat lideri konumunda olan marka, bu yıl 8'inci kez düzenlenen ve İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından organize edilen İhracatın Yıldızları Ödül Töreni’nde ihracat şampiyonu ödülüne layık görüldü.  

Şirketlerinin ihracattaki öncü kimliğini çevreye duyarlı üretim konusunda da devam ettirdiklerini vurgulayan Sapro Genel Müdürü Murat Gönül, sürdürülebilirliğin Sapro’nun öncelikleri arasında yer aldığının altını çizerek sözlerine şöyle devam etti: 2017’den beri “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” listesinde yer alan ve Türkiye’nin ıslak mendil kategorisinde ‘İhracat Şampiyonu’ olan markamız, sadece Türkiye'de değil, bölgesel ve küresel pazarlarda da istikrarlı bir büyüme sergiliyor. 2021’de faaliyete başlayan Bulgaristan üretim fabrikamız, Avrupa ve Amerika’daki satış temsilciliklerimiz ve 7 farklı ülkede 9 depo yatırımı ile 65'e yakın ülkeye ihracat yapan Sapro, alanında dünya lideri olma yolunda emin adımlarla ilerlemeyi sürdürüyor. Sektöre sunduğumuz inovasyonlarla ve yaptığımız yatırımlarla hem yeni müşteriler edinmeyi hem de mevcut müşterilerimizin iş hacmini büyütmeyi hedefliyoruz. 2021’de Bulgaristan’daki fabrikamızı faaliyete geçirdik. Burası, bizim “Avrupa’ya açılan kapımız” oldu. 2022 yılında, Lotus kumaş üretiminde kapasitemizi %100 artıran hat yatırımı, ıslak mendil üretiminde kapasitemizi %40 arttıran hat yatırımı, son teknoloji ile tasarlanmış akıllı depo yatırımı ve yine üst düzey hijyen seviyesinde arıtma sağlayan, Türkiye’nin sayılı endüstriyel hijyenik su arıtma tesislerinden birini kurarak, planladığımız tüm yatırımları hayata geçirdik. 2023 ve 2024 için hedefimiz, bu yatırımlarımızın sağladığı kapasite artışını %100 kullanacak üretim faaliyetini gerçekleştirmek üzerine olacak. Diğer taraftan, tüm dünyada ve özellikle Avrupa’da sürdürülebilir ürün ve hizmetlere gösterilen talep artmaya devam ediyor. Sürdürülebilir ürünler giderek daha fazla ilgi çekerken çevresel ve sosyal açıdan sorumlu ürünler için insanların büyük bir bölümü fazladan ödeme yapmaya istekli, bu da pazarın büyümesini destekliyor. Sürdürülebilir çevre dostu ürünler geliştirmek adına büyük bir yatırıma imza atarak bir ilk olan Yeni Nesil Viskon Kumaş Newipe’ı pazara sunduk. Newipe®; doğada biyolojik olarak parçalanabiliyor ve plastik içermiyor. Diğer viskon kumaşlarla kıyaslandığında Newipe®, sadece karbondioksit emisyonlarını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda jenerik viskona göre daha yumuşak ve daha hızlı doğaya dönebiliyor. %100 doğada çözünebilen çevre dostu kumaş, %100 geri dönüştürülebilen ambalaj ve %100 doğal içeriklerle hazırladığımız inovasyonel çevre dostu ürünlerimiz ile hedef pazarlarımız olan Amerika ve Avrupa’da büyümeyi hedefliyoruz.”

Epson, akıllı kumaş üretimi için yatırım yaptı

Japon girişim şirketi AI Silk’in yüksek performanslı özel kaplama tekstil ürünü ‘LEAD SKIN’, herhangi bir kumaşı iletken hale getiriyor

Seiko Epson Corporation (Epson) ve yan kuruluşu Epson X Investment Corporation, EP-GB Yatırım Ortaklığı adlı ortak bir fon aracılığıyla Japon girişim şirketi AI Silk Corporation'a yatırım yaptığını duyurdu. Tohoku Üniversitesi'nden çıkan bir girişim olan AI Silk, ‘LEAD SKIN’ adında yüksek performanslı bir iletken tekstil ürünü geliştirip üretiyor.

İletken tekstiller, biyolojik ölçüm ve elektriksel kas uyarımı (EMS) gibi uygulamalar, otomotiv parçaları ve giyilebilir cihazlar için malzeme olarak kullanılıyor. Ancak bu alanlarda birkaç sorun ortaya çıkıyor. İletken direnç iletkenlik hassasiyetini etkileyebiliyor. Dokunma hissi ve özelliklerdeki değişiklikler (paslanma) konforu ve güvenliği etkiliyor. Ayrıca, üretim maliyeti ve dayanıklılık konularında da sorunlar yaşanabiliyor.

AI Silk tarafından geliştirilen ve üretilen yüksek performanslı iletken tekstil olan LEAD SKIN, bu sorunları çözüyor. AI Silk, ipek, polyester, dokunmamış kumaşlar ve süet gibi çeşitli malzemeleri iletken hale getirmeyi başarıyor. Bu başarı, Tohoku Üniversitesi'nde icat edilen özel bir iletken polimer kaplama teknolojisini benimseyerek üretim sürecini önemli ölçüde iyileştirerek elde edildi. Bu teknoloji, ileten direnci azaltarak hassasiyeti artırıyor. Aynı zamanda tekstilin dokunsal hissini, dokusunu, konforunu ve dayanıklılığını iyileştirirken üretim maliyetini de düşürüyor.

Tıpta genişleyecek

AI Silk, bu hisse senedi tahsisatını kullanarak LEAD SKIN’in hacimli üretimini genişletmeyi hedefliyor. Şirket, Japonya'nın ötesine geçmeyi ve EMS ürünleri gibi otomotiv parçaları ve giyilebilir cihazlar için LEAD SILK'i bir malzeme olarak satmayı planlıyor. Ayrıca, tıp alanına da genişlemeyi hedefliyor.

Kimpur, Düzce'de üretim faaliyetlerine başladı

Şirket, Pekintaş AŞ. ile ortaklaşa kurulan bu modern tesiste yıllık 65 bin ton kapasiteyle çalışmayı hedefliyor

Türkiye'nin önde gelen kimya sanayi şirketlerinden biri olan Kimpur, sürdürülebilir büyümesine devam ediyor. Gümüşova Organize Sanayi Bölgesinde (OSB) gerçekleştirilen yatırımla şirket, yeni üretim tesisine modern bir başlangıç yaparak sektördeki konumunu pekiştirmeyi hedefliyor. Toplam maliyeti yaklaşık 400 milyon TL seviyesinde olan yatırımda; ilk faz olarak yaklaşık 30 bin ton poliüretan sistemleri üretiminin yapılmasını mümkün kılan alt yapı çalışmaları tamamlandı ve üretim bu tesisten başlatıldı.

Kimpur, Gebze’deki mevcut üretim tesisinin büyüme planlarına artık cevap veremeyecek olması nedeni ile Düzce'de Türkiye’deki ikinci üretim tesisini kurma kararı aldı ve bu önemli projede Pekintaş AŞ ile iş birliği içinde çalıştı. Yıllık 65 bin ton kapasiteye ulaşması hedeflenen yeni yatırım, 50 bin tonluk mevcut ürün grubu olan poliüretan sistemleri, 5 bin tonluk yeşil ürün gamı kapsamında PET artıklarından sentezlenerek üretilen polyester poliol için geri dönüşüm tesisini ve 10 bin tonluk ek ‘eva granül ham madde’ kapasitesini kapsıyor. Hedef, bu kapasitelere 2022-2024 döneminde ulaşmak.

Şirket ayrıca, güneş enerjisi sistemleri yatırımıyla üretimde enerji maliyetlerini azaltmayı ve ihracat ile iç pazarlarda rekabetçi bir yapı oluşturma hedeflerine odaklanıyor. Bu yeni yatırım, toplam elektrik tüketiminin yaklaşık yüzde 55'ini karşılamayı ve yılda yaklaşık 679 ton karbondioksit salınımını azaltmayı amaçlıyor.

"Sürdürülebilir büyüme ve hedeflerimiz"

Yönetim Kurulu Başkanı Leon Mizrahi, poliüretan sektöründe öncü bir şirket olarak sürdürülebilir büyümeye ve çevre dostu çözümlere olan önemlerini vurguladı. ISO 500'de 314. sırada yer almanın yanı sıra Türkiye’nin ‘İlk 1000 İhracatçısı’ listesinde de ilk 500 içinde yer aldıklarını belirten Mizrahi, Türkiye ve dünya genelinde üst sıralara yükselmeyi hedeflediklerini belirtti. Hedeflerine ulaşmak için mevcut kapasitelerini yurt dışı ve Düzce yatırımlarıyla 200 bin tona çıkarmayı ve dünya sıralamasında ilk 10'a girmeyi planladıklarını ifade etti. Kimpur olarak Türkiye'nin geleceğine güvenle yatırımlara devam edeceklerine ve Düzce için önemli bir sanayi kuruluşu olacaklarına inandıklarını belirten Mizrahi, gelecek hedeflerini de paylaştı.

"Kapasite artışı ve ihracat üssü hedefi"

Kimpur CEO’su Cavidan Karaca ise Türkiye'deki ikinci üretim tesislerini Düzce'de hayata geçirerek, kapasite kullanım oranlarını artırmayı ve çevreci ürün gamını genişletmeyi amaçladıklarını belirtti. Karaca ayrıca, üretime başlamalarıyla birlikte iç pazara destek sağlamanın yanı sıra ihracat pazarları için de önemli bir üretim üssü olacaklarını ifade etti.

ISRA VISION yeni bir kurumsal tasarım ile karşımıza geliyor

Yapay Görme Sistemleri konusunda dünyanın önde gelen firmalarından biri olan ISRA VISION GmbH, yeniden tasarlanmış bir kurumsal kimlik yapısını hayata geçiriyor. Yeni Kurumsal Tasarım ile ISRA VISION, şirketin sürekli gelişimi ve Atlas Copco Grubu ile her geçen gün yoğunlaşan entegrasyonu için bir örnek oluşturuyor. Şirket, ilerleyen dönemde Yapay Görme Çözümleri bölümünün kapsayıcı markası olarak hareket etmeyi hedefliyor. Perceptron, QUISS, Parsytec ve GP Solar gibi markaların ise grup bünyesinde ürün markaları olarak kalmaya devam edeceği bilgisi veriliyor.

Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan ISRA VISION GmbH Genel Müdürü Tomas Lundin açıklamasında şu ifadelere yer veriyor; "35 yılı aşkın bir süre önce, Almanya/Darmstadt Teknik Üniversitesi bünyesinde kurulan ISRA VISION, kuruluşundan bugüne, yapay görme sistemleri alanında sürekli gelişerek konusunda lider bir noktaya ulaşmıştır. Yeni Kurumsal Tasarım ile Atlas Copco Grubu’nun doğrudan bir parçası olmamızın, açık ve yapıcı kurum kültürümüzün ve teknolojik bilgi birikimimizi sürekli geliştirme iddiamızın altını çiziyoruz." 

Yeni Kurumsal Tasarım, şirkete göre müşteriler ve çalışanlar için benzersiz faydaları vurguluyor. Bu vesile ile müşteriler, Atlas Copco Grubu'nun geniş küresel ağından faydalanırken, çalışanların ise, grup içinde çok çeşitli gelişim fırsatlarına sahip olabileceği belirtiliyor. Yeni Kurumsal Tasarımın bir parçası olarak ISRA VISION, ayrıca yeni bir kurumsal web sitesini de hayata geçirmiş bulunuyor.

WIN EURASIA’ya yoğun ilgi

Hannover Fairs Turkey Fuarcılık A.Ş. tarafından düzenlenen dünyanın en önemli endüstriyel ticaret fuarlarından biri olan HANNOVER MESSE’nin bölge pazarındaki temsilcisi olan WIN EURASIA Fuarı, “Endüstri gelecekle buluşuyor” mottosuyla 7-10 Haziran tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 29’ncu kez gerçekleşti. 500’ün üzerinde firmanın katılımıyla 55.000 m2 brüt sergileme alanına ulaşan fuarda, 102 ülkeden 38.586 satın almacı ağırlandı. Almanya, Tayvan, Çin ve Kore pavilyonlarının katılımıyla uluslararası kimliğini pekiştiren fuarda imalat sanayinin bugünü ve geleceği için ihtiyaç duyulabilecek tüm ürün, teknoloji ve çözümler tek çatı altında sunuldu.

Organizatör tarafından verilen bilgiye göre, Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) ve Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) iş birliği ile düzenlenen Alım Heyeti Programı kapsamında 20 ülkeden satın almacı fuarda yüz yüze görüşmelere katılarak milyonlarca avroluk yeni ticari işbirliklerine imza attı. 

Ambalaj endüstrisi İstanbul’da buluşmaya hazırlanıyor

Geleceğin çözüm odaklı firmaları, yaratıcı ambalaj çözümlerini ve en son teknolojilerini 28. Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı’nda sergilemek üzere 11-14 Ekim 2023 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde bir araya gelecek. 2022 yılında Türkiye dahil 122 ülkeden olmak üzere toplamda 72 bin 652 ziyaretçiyi ağırlayan fuar, 2023 yılında yerli üreticileri sadece Türkiye’den değil, dünya genelinden 120’nin üzerinde ülkeden gelen alıcılarla yeniden buluşturmak için gün saymaya başladı. Sektörün gücünü, yenilikçi yönünü ve sürdürülebilirliğe bakışını yerli ve yabancı ziyaretçilere gösteren etkin bir ticaret platformu olan fuar, ambalaj endüstrisinin 2030 yılına yönelik 50 milyar dolarlık sektör büyüklüğü hedefine ve 20 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmasına önemli bir katkı sağlıyor.

Fuar her geçen yıl daha da büyüyor

28. Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı, RX Tüyap tarafından Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) iş birliğinde, Ambalaj Makinecileri Derneği (AMD), Etiket Sanayicileri Derneği (ESD), Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği (FASD), Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD), Metal Ambalaj Sanayicileri Derneği (MASD), Oluklu Mukavva Sanayicileri Derneği (OMÜD) ve Sert Plastik Ambalaj Sanayicileri Derneği’nin (SEPA) destekleriyle düzenleniyor. Avrasya coğrafyasında her yıl düzenlenen en kapsamlı ve en büyük ticaret platformu olan fuar, ilk düzenlendiği yıldan bugüne kadar büyümesini ve gelişmesini sürdürüyor. Ekim ayındaki fuar toplam 14 salonda 120.000 metrekare alanda 1200’ün üzerinde firma ve firma temsilciliğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 

İzocam’ın, çevreyi korumak için attığı 8 önemli adım!

Doğadan ilham alarak doğal olanı destekleyen İzocam, “5 Haziran Dünya Çevre Günü”nde çevreyi korumak için gerçekleştirdiği faaliyetlere dikkat çekiyor. İzocam’ın çevreyi korumak hedefiyle attığı 8 önemli adım şu şekilde sıralanıyor;

1-Karbon nötr olma hedefiyle karbon ayak izini azaltıyor: 

Kurulduğu günden bu yana ürettiği yalıtım ürünleriyle 650 milyon ton CO₂’in atmosfere salımını önleyen İzocam, 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefiyle seragazı emisyonlarının azaltılması, su tüketimlerinin ve atıksu oluşumlarının sınırlandırılması, alternatif ham madde kaynaklarının üretim süreçlerine adapte edilmesi ve döngüsel ekonomiye katkı sağlayacak birçok projeyi hayata geçirmeye başladı. Taşyünü ve camyünü üretim tesislerinde enerji izleme sistemleri kurarak geri kazanım, verimlilik projeleri uygulayan şirket, yine enerji kullanım azaltımı hedefiyle tüm tesislerinde aydınlatma tiplerini çevreci uygulamalarla yeniledi. Özellikle fırın üreticileri için tasarladığı iğneli tip camyünü ürünlerindeki geliştirmelerle emisyon seviyelerini de Avrupa standartlarının çok altına indirdi.

Daha temiz bir geleceğe yönelik inovasyonlar

Samsung, çamaşır yıkama kaynaklı mikroplastik emisyonunu yüzde 98 oranında azaltan yeni bir teknoloji geliştirdi. Less Microfiber™ Filtre adını verdiği bu yeni teknoloji sayesinde okyanusları kirleten plastik atıklarla mücadeleyi günlük yaşamın bir parçası haline getiriyor.

Samsung Electronics, çamaşır yıkama işlemlerinden kaynaklanan plastik mikrofiber emisyonunu önemli ölçüde azaltma hedefiyle geliştirdiği yeni Less Microfiber™ Filtre'yi tanıttı. Filtre, giyim markası Patagonia'dan ilham alınarak ve global okyanus koruma organizasyonu Ocean Wise'ın uzmanlığından yararlanılarak tasarlandı. Geçtiğimiz yıl tanıtılan Less Microfiber™ Yıkama Programı’nın başarısını temel alan ürün, mikroplastikleri büyük ölçüde azaltırken sürdürülebilir bir çamaşır yıkama deneyimi sunmayı hedefliyor. Şu an Kore ve İngiltere'de kullanımda olan yeni filtre, yılsonuna doğru Türkiye’de de satışa sunulacak. 

Plastik kirliliğini yenme vakti geldi

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) öncülüğünde 1973’ten bu yana düzenlenen 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün 50. yılında Fildişi Sahili ev sahipliğinde Hollanda desteğinde plastik kirliliği çözümüne odaklı “Plastik Kirliliğini Yenelim” diyerek çevre kirliliği, biyoçeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği temel sorunlarımız için eylemleri hızlandırma gereği ile atık plastiğin döngüsel ekonomideki yerine odaklanıyoruz bilgisini veren İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu plastik kirliliğini yenme vaktinin geldiğini bildirdi. Ulusal servetimiz atık plastikle istihdam ve gelir yaratalım. Atmayalım, yakmayalım, ayrı toplayalım çağrısı yaptı.

Ulusal servet atık plastiğin dönüşümü

Prof. Dr. Karaosmanoğlu “Faydalı kullanım ömrünü tamamlayan plastiklere, atık plastiklere kıymetli yerli ham madde olarak bakmalıyız. Çünkü plastikler ithal petrol ve doğal gazdan üretilirken atık plastik çıktığında yerli ham maddemiz, ulusal servetimiz olur. Atık önceliklemesinde En Az Atık Çıkarma; Yeniden Kullanım; Geri Dönüşüm/İleri Dönüşüm; Enerji ve Malzeme Geri Kazanımı ve Bertaraf sırası mühim. Atık plastik döngüsel ekonomide dönüşerek değer kazanırken endüstrinin döngüsel ekonomiye geçişinde de sistematik dönüşüm ve eylemleri hızlandırma gerekiyor konusuna dikkat çekerek ülkemiz bu gidişatın dışında kalmamalı. Bu değişim için dönüşüm şart” dedi. 

Ultra polimerlerle 3 boyutlu baskı

3dörtgen, miniFactory markasının Türkiye’deki yetkili satış ve servis distribütörlüğü konusunda iki firma arasında anlaşma sağlandığını duyurdu. 

Finlandiya merkezli 3D yazıcı üreticisi olan miniFactory’nin FormNext 2022 fuarında ilk defa sergilediği yeni Ultra 2 cihazı ile PEEK, ULTEM, PPSU veya TPI gibi ultra polimerlerle 3 boyutlu baskı yapılabiliyor.

Firma geliştirdiği endüstriyel üç boyutlu yazıcı ile metal kadar sağlam, daha uzun ömürlü ve hafif ürünleri konvansiyonel üretim yöntemlerinden bir adım ileri götürerek kullanıcıların eklemeli imalat ile tasarımda özgürlüğün tadını çıkarmasına imkan sağlıyor. Bu malzemeleri miniFactory firmasının en son ürünü olan Ultra 2 ile ürettiğinizde birçok kimyasal veya zorlu koşullardaki korozyona karşı dayanıklılık ile yüksek güç ve ısı dayanımı elde edilebileceği iddia ediliyor. Ultra 2 ile basılan ürünler ısıya karşı dayanıklılık, havacılık veya gıda temas gibi birçok uluslararası standartlara uygunluk gösteriyor. Ayrıca kendinden yağlama yapabilen ve elektrik yalıtımı veya tekrar eden sterilizasyon işlemlerine karşı dayanıklı malzemelerle de üretim yapabileceği belirtiliyor.

Aynı zamanda firmanın geliştirmiş olduğu Aarni teknolojisi ile üretilmek istenen parçanın baskısı esnasında baskı kabini, baskı tablası, filament kabini ve baskı uçlarının sıcaklıklarındaki katmanlar arası değişimler raporlanabiliyor ve parçaların kalite kontrolü için beraberinde muhafaza edilebiliyor. Bununla beraber 500C dereceye kadar dayanıklı baskı ucu ile üretilen parçalar baskı sonrası kontrollü soğutma veya yarı kristalize malzemelerle baskı yapıldığında tavlama gibi işlemleri otomatize bir şekilde tamamlanabileceği verilen bilgiler arasında yer alıyor.

3dörtgen Kurucu Ortağı M. Vehbi Yavuz bu yeni gelişmeyle ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor: “Firmamız yıllardır müşterilerine satış öncesi ve satış sonrası müşteri memnuniyetini temel ilke olarak benimsemiş ve Türkiye’de 3 boyutlu yazıcı ve tarayıcı ürünleri denince ilk akla gelen firması olmuştur. Şirketimiz şimdiye kadar UltiMaker, Raise3D, Shining3D ve BCN3D markaları gibi profesyonel segmentteki ürünleri Türkiye’de üretimden mimariye veya eğitimden medikale varan birçok sektöre ulaşılabilir hale getirmiştir. Ürün çeşitliliğimizi bir adım daha ilerleterek müşterilerimizin endüstriyel ihtiyaçlarını da karşılamak maksadıyla özellikle yüksek performanslı ultra polimer baskısı konusunda en iyi üreticilerden olan miniFactory ürünlerini de çözümlerimiz arasına eklediğimizi duyurmak istiyoruz. miniFactory’nin üstün kalite, güvenilirlik ve performans açısından çok güçlü olan Ultra2 cihazını İstanbul-Kısıklı’daki deneyim merkezimize kurduk ve müşterilerimizin özelleştirilmiş ihtiyaçlarını karşılamak için hizmete başladık.”

miniFactory Güney ve Doğu Avrupa Satış Müdürü Ilian Ivanov ise açıklamasında: “miniFactory olarak 3dörtgen Türkiye ile yeni stratejik ortaklığımızı duyurmaktan mutluluk duyarız. 3dörtgen, sektördeki 10 yılı aşkın deneyimiyle katmanlı üretim alanında güvenilir ve kendini işine adamış şirketlerden biridir. Ortak hedefler doğrultusunda 3dörtgen, değerli fikirler üzerinde çalışmak ve gelecekteki bilişsel iş birliği teklifleri aracılığıyla müşteriler için yenilikçi çözümler sunmak için çaba gösterecektir. miniFactory ailesine hoş geldin 3dörtgen” ifadelerine yer verdi.

Doğtaş’tan geri dönüşüme katkı

5 Haziran Dünya Çevre gününü kutlayan Doğtaş, geri dönüşümlü kumaşları sayesinde doğaya katkı sağlamaya devam ediyor.

Gelecek nesillere temiz bir dünya bırakabilmek ve sürdürülebilir kaynaklar elde edebilmek için geri dönüşüme özen gösterilmesi gerekiyor. Tüketimi en aza indirerek malzemelerin tekrar kullanılabilir hale getirilmesi doğada denge oluşturmak için oldukça önemli. 

Doğtaş, sürdürülebilirlik alanında çalışmalar yaparak toprak ve suda mikroplastik kirliliğine neden olan plastiklerin geri dönüşümüne katkı sağlıyor. Recycle koltuklar sayesinde çevreye duyarlı üretim yapan şirket, bir koltukta kullanılan 25 metre kumaş için 1000 adet Pet şişeyi geri dönüştürüyor. 

Koltuk kumaşları geri dönüştürülmüş şişelerden oluşuyor

Sosyal sorumluluk bilinci ve çevreye olan duyarlılığı ile ön plana çıkan Doğtaş, dönüşümlü malzemeleri ürünlerinde kullanmaya devam ediyor. Dönüşüm alanlarının sadece kumaşla sınırlı kalmayacaklarını belirten Doğtaş Marka ve Ürün Direktörü Çağrı Öztürk, ‘’Doğanın kendini yenileme süreci, insanın tüketme ve kirletme hızına yetişemiyor. Doğanın dönüştürmekte zorlandığı, yüzlerce yıl doğada kalabilen plastik maddeler için en etkili yol geri dönüşüm. Böylelikle çevrenin kirlenmesinin önüne geçmek, ham maddeyi korumak ve enerji ihtiyacını azaltmak mümkün. Sadece koltuk kumaşıyla kalmayıp koltuklarda mobilya sektörü için yetiştirilen ormanlardaki ağaçlardan elde edilen ahşapları kullanıyoruz. İlerleyen süreçte ev aksesuarları gibi daha küçük objelerde farklı materyalleri dönüştürerek üretim yapma hedeflerimiz mevcut’’ dedi.

Farklı materyallerden de geri dönüşüm sağlanıyor

Gelişen teknoloji ile birlikte tasarımlarında farklı ürünleri kullanmaya ve Ar-Ge çalışmalarına devam edeceklerini vurgulayan Çağrı Öztürk, “İlk etapta bu koleksiyonumuz köşe gruplarında, ardından tüm oturma gruplarımızda kullanılmaya başlayacak. Sosyal sorumluluk projelerinin yanı sıra doğaya ve çevreye de duyarlı olan şirketimiz, sürdürülebilirlik çalışmalarına devam edecek’’ diyerek sözlerini noktaladı.

LG, üretimlerinde devrimci yenilikleri kullanıyor

Şirketin herkes için daha iyi bir yaşam gerçekleştirme hedefini yansıtan ürünler, tescilli cam malzemelerle hijyen avantajları sağlamanın yanı sıra, deniz ekosisteminin eski haline getirilmesine yardımcı oluyor

LG Electronics (LG), geliştirilmiş bir antimikrobiyal cam tozu ve deniz camı kullanarak gelişmiş geri dönüştürülmüş ham madde işini destekliyor. Antimikrobiyal cam tozu, önemli ölçüde hijyen avantajı sunarken camın karakteristik kimyasal ve termal kararlılığına, dayanıklılığına ve renk solmasına karşı direncine sahip olmasıyla tanınıyor. Şirketin ESG yönetimi taahhüdünü gösteren deniz camı, deniz ekosistemlerinin eski haline getirilmesine yardımcı olmada önemli bir rol oynama potansiyeline sahip. Her iki ürünün de LG'nin yeni gelişmiş geri dönüştürülmüş ham madde işi için büyüme fırsatlarını güvence altına alması bekleniyor.* 

LG, antimikrobiyal cam tozunu 2022'den beri buzdolapları, çamaşır makineleri ve klimalar dahil olmak üzere birçok farklı ev aleti serisinde kullanıyor. Ürün kullanımını daha hijyenik hale getirmeye yardımcı olan antimikrobiyal cam tozu, buzdolabı ve bulaşık makinesi kulpları gibi insan derisi ile sık temas eden plastik parçaların üretiminde kullanılıyor.

Epson uzay işçisi robotlara ek yatırım yapıyor

Epson ve iştiraki Epson X Investment Corporation, genel amaçlı uzay robotları geliştiren bir girişim olan GITAI Japan Inc.'e ek yatırım yaptı. Yatırımla, iç ve dış uzay istasyonları, dünyanın yörüngesi, Ay ve Mars üzerindeki görevler için çok yönlü uzay robotları geliştirilecek.

Seiko Epson Corporation (Epson) ve iştiraki Epson X Investment Corporation, genel amaçlı uzay robotları geliştiren bir girişim şirketi olan GITAI Japan Inc.'e ilk kez 2021 yılında yatırım yapmıştı. Yeni yatırım, EP-GB Investment Limited Ortaklığı aracılığıyla gerçekleştirildi. 

Tehlikeli işler için robot üretiyor

Japonya kökenli bir girişim olan GITAI, uzayda güvenli ve ekonomik iş gücü sağlamayı hedefliyor. Ay kaynaklarının geliştirilmesi, Mars keşfi ve Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (ISS) ticarileştirilmesi gibi uzay gelişimi hızlanırken, yeni uzay istasyonlarının, Ay ve Mars üslerinin inşası gibi çeşitli uzay çalışmalarında hızlı bir artış bekleniyor. Bu çalışmalar potansiyel olarak tehlike taşırken şu anda astronotlar tarafından gerçekleştiriliyor ve büyük maliyetlerle eğitim veriliyor. 

Uzay keşfi güvenli hale gelecek

GITAI, astronotların yükünü ve riski önemli ölçüde azaltacak genel amaçlı robotlar geliştiriyor. Aynı zamanda uzay iş gücü ile ilgili taşıma ve eğitimle ilgili genel maliyeti de dramatik bir şekilde düşürmesi planlanıyor. Böylelikle, uzay keşfini ve geliştirmeyi hem güvenli hem de ekonomik hale getirmeyi amaçlıyor. GITAI, 2021'den bu yana, Ay çalışma robotları ve uzay yürüyüşü robotları geliştirerek ve ISS'deki gösterim modelleri üzerinde başarıyla deneyler yaparak güçlü bir başarı geçmişi oluşturdu.

İkinci yatırımını yaptı

Epson, ‘Epson 25 Renewed’ kurumsal vizyonunda belirtildiği gibi çevresel etkileri azaltan esnek, yüksek verimli üretim sistemlerini oluşturuyor. GITAI'nin uzay robotu teknolojisi, Epson'un robotik işinde potansiyel uygulamalara sahip rekabetçi bir kurum olduğunu kanıtlıyor. Elde ettiği önemli teknolojik ilerlemeleri dikkate alan Epson, 2021'deki ilk yatırımdan sonra GITAI’ye ek yatırım yapmaya karar verdi. Gelecekte de Epson, özgün teknolojiler, ürün ve hizmetlere dayanarak çeşitli ortaklıklar ve sinerjiler oluşturarak sürdürülebilir bir toplumun sağlanmasına yardımcı olacak.

Kimya sektörünün beş aylık ihracatı 12 milyar doları aştı

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı Mayıs ayında geçen yıl aynı döneme göre yüzde 14 artışla 21,7 milyar dolar oldu. Mayıs ayında 2,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren kimya sektörü ise en çok ihracat yapan ikinci sektör oldu. Sektörün bu yıl ilk beş aylık ihracatı 12,3 milyar dolar oldu. Kimya sektörü Mayıs ayında ülke ihracatından yüzde 11,3 pay aldı.

Kimya sektörünün Mayıs ayı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Sektörümüz mayıs ayında 2,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. İlk beş aylık ihracatımız 12 milyar doları aştı. Son on iki aylık sektör ihracatımız yüzde 8,8 artışla 32 milyar dolara ulaştı. Enflasyon ve faiz baskısı ile küresel durgunluğun yaşandığı zor bir süreçten geçiyoruz. Almanya’nın resesyona girmesi ile birlikte AB ülkelerindeki ekonomik durgunluğun boyutunu görmüş olduk. Bu durgunluğun önümüzdeki dönemde yerini canlanmaya bırakmasını bekliyoruz. Nitekim yurt dışı pazarı hakkında öncü göstergelerden ihracat iklimi endeksi ve ülkemiz için öncü ekonomik göstergelerden imalat sanayi kapasite kullanım oranı ve imalat sanayi PMI rakamlarından da hafif de olsa yeniden canlanmanın başladığını görebiliyoruz. Mayıs ayında kapasite kullanım oranı hem sektörümüzde hem genel imalat sanayinde artış gösterdi. Kimya sektörümüzün ortalama kapasite oranı Mayıs ayında yüzde 78’in üzerine çıkarak, 5 aylık dönemdeki en yüksek kapasite oranına ulaşırken aynı zamanda geçen yıl mayıs ayına göre de 0,13 puan artış gösterdi. Bunlar olumlu gelişmeler elbette ancak bir yandan finansmana ulaşımdaki sıkıntılar, enflasyon, kur ve faiz dengesi gibi çözülmesini beklediğimiz sorunlarımız var. İnşallah yeni dönemde uygulanacak yeni ekonomik politikalarla bu sorunların bertaraf edileceğine inanıyoruz. Kimya sektörü olarak daha güçlü bir büyüme ve ihracat için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Mayıs ayında en çok “plastikler ve mamulleri” ihracatı gerçekleştirildi

Mayıs ayında kimyevi maddeler ve mamulleri ürün gruplarında plastikler ve mamulleri ihracatı, 795 milyon 423 bin dolarla kimya ihracatında ilk sırada yer aldı. İkinci sırada 497 milyon 952 bin dolarlık ihracatla mineral yakıtlar ve ürünler yer alırken, anorganik kimyasallar ihracatı 271 milyon 212 bin dolarla üçüncü sırada yer aldı. ‘Anorganik kimyasallar’ı takiben ilk onda yer alan diğer sektörler ise; ‘uçucu yağlar, kozmetikler ve sabun’, ‘kauçuk, kauçuk eşya’, ‘boya, vernik, mürekkep ve müstahzarları’, ‘eczacılık ürünleri’, ‘muhtelif kimyasal maddeler’, ‘yıkama müstahzarları’ ve ‘organik kimyasallar’ oldu. 

Mayıs ayında ilk onda yer alan ülkeler ise Rusya, Belçika, Almanya, Hollanda, Romanya, Irak, İspanya, İtalya, İngiltere ve Bulgaristan oldu. 

2023 yılı Ocak-Mayıs döneminde en çok kimya ihracatı yapılan ülkeler ise sırasıyla Rusya, Hollanda, İtalya, Almanya, İspanya, Romanya, Irak, ABD, İngiltere ve Lübnan olarak ilk onda yer aldı.