Tuesday, Mar 19th

Last updateThu, 14 Mar 2024 8am

You are here: Home Article Endüstri 4.0 ile birlikte değişen yönetim paradigmaları

Endüstri 4.0 ile birlikte değişen yönetim paradigmaları

Giriş

Endüstri 4.0’ı sanayide yeni bir dönüşüm olarak nitelendirebiliriz. Bu dönüşüm ile birlikte örgütlerde nesnelerin birbirine ağ ile bağlanmasının yanında örgütlerin başka örgütlerle bağlanması gibi gelişmeler beklenmektedir. Bu durumda organizasyonların formel ve inormel kuralları değişecek. Bununla birlikte yöneticiler ile çalışanlar arasındaki yapının da değişmesi ile birlikte endüstri 4.0’a yönetim odaklı bakış açısı geliştirmeyi gerektirmiştir. Bu dönüşümü anlayabilmek için daha önce yaşanan dönüşüm ve bunları tetikleyen temel teknolojileri de bilmek gerekir.

İlk dönüşüm 18. yüzyılın sonlarında su ve buhar teknolojilerinin üretimde kullanılması ile başlıyor. Mekanik üretim ile dönemin önemli sektörlerinden tekstilde dokuma tezgâhları karşımıza çıkıyor.

20. Yüzyılın başlarında elektrik enerjisinin mümkün kıldığı montaj hatları ile iş bölümü ve seri üretim kavramları ile tanışıyoruz. Bu dönemi Ford dönemi olarak da nitelendirebiliriz. 1970 sonlarına geldiğimizde elektronik ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde imalatta otomasyon kavramı ile tanışıyoruz, sanayi robotlarının ilk kullanımları da bu döneme rastlıyor (Drath & Horch, 2014, s. 56). 

Şimdi 21. yüzyıla geldiğimizde siber-fiziksel sistemlerden bahsediyoruz. Siber-fiziksel dediğimiz aslında dijital ile fiziksel sistemlerin birleşimi. 4. Devrim dediğimiz aslında endüstrinin dijitalleşmesi olarak tanımlanabilir.

Endüstrideki dijital dönüşüm BT’deki gelişim ile doğrudan etkileşimli olarak gelişmiştir. Son 50 yılda bu alanda 2 önemli dalga yaşandı. Önce sipariş süreci, üretim kaynak planlama, finans, muhasebe vb. temel iş süreçleri dijital ortama aktarılarak yönetilmeye başlandı. Bu dönüşüm süreçlerin standartlaşmasını, verilerin toplanıp, analiz edilebilmesini ve verimlilik artışını sağladı (Wolter, Mönnig, & Hummel, 2015, s. 10). 

İkinci dalgada, İnternetin yükselişi ile birlikte dünyanın farklı yerlerindeki müşteriler, tedarikçiler ve değişik kanallar ile koordinasyon ve entegrasyon mümkün kılındı. 

Üçüncü dalgada dijital dünya, ürün ile birleşti. Sensörler, işlemciler, yazılımlar ve kablosuz bağlantılar, ürün ile bir bütün oluşturdu. Bu da yeni süreçlerin ve yeni iş modellerinin doğmasını sağladı. Bugün dijital dediğimiz olgu, makinelerin, ürünlerin, malzemelerin, ekipmanların hatta onları taşıyan araçların içinde ve tüm bu öğeler birbirleri ile bağlantı kurabiliyorlar (Üstündağlı, 2016).

Endüstri 4.0 devrimi 

İnternetin ve mobil bilgisayarların ortaya çıkmasıyla beraber günümüzde özellikle yüksek teknoloji ürünlerinin üretim süreci de yavaş yavaş değişmeye başladı. Bir yandan ürünler daha “akıllı” ve müşterilerin belirli ihtiyaçlarına göre daha özelleştirilmiş bir şekilde üretilirken, diğer yandan da müşteri gereksinimleri gittikçe çeşitlenerek artmaya, bunun sonucunda da artan rekabetle birlikte ürünlerin yaşam döngüleri kısalmaya başladı. 

Bu kapsamda 4. Endüstri Devrimi kavramı ilk olarak 2011’de Hannover Fuarı’nda (Almanya) kullanıldı. Uzmanların burada kendilerine sordukları soru esasında çok basitti: “Hemen hemen tüm bilgisayarların birbirine bağlı olduğu günümüzde, üretim sırasında ve sonrasında özellikle fabrikalar gibi büyük üretim tesislerindeki makineler ile diğer üretim araç ve gereçlerinin hem birbirleriyle hem de ürettikleri ürünler ile bağlantıda olması gibi sonuçlar üzerinde duruluyor” 4. Endüstri Devrimi’nin ana konseptine göre üretim sürecinde fabrikalardaki makineler, bilgisayarlar, sensörler ve diğer entegre bilgisayar sistemleri birbirleriyle bilgi alışverişinde bulunacak, insanlardan neredeyse tamamen bağımsız olarak kendi kendilerini koordine ve optimize ederek üretim yapabilecek (Ege, 2014, s. 27). 

Optimizasyonun sağladığı avantajlar sonucunda üretim süresi, maliyetler ve üretim için ihtiyaç duyulan enerji miktarı düşerken üretim miktarı ve kalitesi artacak. Günümüzün modern sistemlerinden farklı olarak, üretilen her bir ürün benzersiz bir seri numarasına dolayısıyla bir kimliğe sahip olacak, ayrıca belleklerinde sadece bazı temel bilgileri değil kendi geçmişlerini de tutacaklar (Ege, 2014, s. 27). 

Tüm bunların yanı sıra bu ürünler, tıpkı üretildikleri makineler gibi sürekli internete bağlı olacak (dolayısıyla konumları ve durumları her an kolaylıkla belirlenebilecek), sensörleri sayesinde bulundukları çevreyi inceleyip gerektiğinde yine kendi yetenekleri ölçüsünde fiziksel tepki verebilecek ve bunu yaparken de tüm dünya genelinde internete bağlı diğer cihazlarla gerçek zamanlı olarak bilgi alışverişinde bulunabilecekler. Bu yeni üretim tekniğinin beraberinde getirdiği esneklik sayesinde müşteriye özel ürünlerin üretimi de çok kısa bir süre içinde mümkün olabilecek. Üstelik tüm bu üretim sürecinin, gerektiğinde birbirinden binlerce kilometre uzaktaki çok az sayıda insanın katılımıyla gerçekleşebilecek olması da 4. Endüstri Devrimi’nin diğer özelliklerinden biri. Kısaca, 4. Endüstri Devrimi hayata geçirildiğinde üretim sürecindeki değişikliklerden sadece fabrikalar değil, tüm bireyler ve toplumlar etkilenecek. Yakından incelediğimizde 4. Endüstri Devrimi’nin ana bileşenleri olarak özellikle yeni nesil donanım, yazılımlar ve cihaz tabanlı internet öne çıkıyor (Ege, 2014, s. 27).

Endüstri 4.0’ın özellikleri

Endüstri 4.0’ın temel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz (Üstündağlı, 2016);

  • Değer zincirini oluşturan tüm öğeler (insan, makine, malzeme, ürün, araç, ekipman vb.) arasında entegre iletişimin sağlanabilmesi
  • Alt sistemlerin optimizasyonundan, entegre veri ve ürün akışının olduğu sınırlar ötesi büyük sistemlerin optimizasyonuna geçiş
  •  Yüksek otomasyon, az nitelikli insan gücüne ihtiyacın azalması ve yüksek nitelikli insan gücüne ihtiyacın artması
  •  Bağlantılı sistemler, makine-makine, makine-insan etkileşimi ile özelleştirilmiş ürün üretimi
  •  Yüksek verimlilik artışı, teknoloji yatırımı ile birlikte gelen birim ürün üretim maliyetlerinin azalması

Teknolojik ilerlemenin dokuz ayağı:

Endüsti 4.0, kendi içinde farklı teknoloji komponentleri ve kavramları içermektedir. Sanayi ve hizmet kuruluşlarımızın bu dönüşüm içinde yer alabilmesi için tüm bu kavram ve teknolojileri anlaması ve ilgili uygulamaları incelemesi gerekmektedir. Bunlar kavramları The Boston Consulting Group’un çalışmasına göre ele aldığımızda şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Büyük veri analitiği: Günümüzde yarı iletken teknolojilerindeki gelişmeler, işlemci hızlarındaki artış, ileri seviye yapay zekâ algoritmaları, yeni nesil bilgisayarlara, büyük veri yığınlarını işleme ve yüksek hesaplama hızlarına ulaşabilme yeteneği kazandırdı. Bağlantılı sistemler ile farklı veri kaynaklarından veriye ulaşılabilmekte, bunlar kolaylıkla bütünleştirilip işlenebilmektedir. Örneğin bir üretim sürecini ele alalım, tüm malzeme, ürün, makina, çalışan, taşıma ekipmanları ve araçlar gerçek zamanlı olarak izlenebilir hale getirilmiş olsun, bu veriyi toplamaya başladığınız zaman sisteminizi geliştirmek ve yönetmek için büyük bir fırsata sahip oluyorsunuz. Ürününüzde oluşan kısmi hata ve kalitesizlik sebepleri bu veriler içinde gizli, makinalarınızın arızalanmaya, üretim hattınızın durmaya ne kadar yakın olduğu bu veriler içinde bulunmakta. Her bir birim ürün ve müşteri siparişi için oluşan gerçek maliyet bu veriler içinde yer alıyor. RFID, sensör vb. diğer temel teknolojiler ile veriyi gerçek zamanlı olarak toplamayı başardığınız zaman, doğru veri analitiği yöntemleri ile sisteminizi iyileştirmek için gerekli tüm bilgiye ulaşabilirsiniz. Sisteminiz içinde kullandığınız akıllı algoritmalar ile gerçek zamanlı karar verme yapıları oluşturabilirsiniz. Günümüzde uzak bir lokasyonda müşteri siparişinde yapılan ürün değişikliği, dijital ortamda üretim sistemine hızlıca aktarılabilmekte, kimlik bilgisi ile tanımlandırılmış olan ürün otomatik olarak farklı üretim sürecine dâhil edilerek uygun değişiklik yapılabilmektedir (Rüßmann, Lorenz, & Gerbert, 2015, s. 5).        

2-Akıllı robotlar: İmalatta robotların kullanımı, 1970 yıllarına dayanıyor. Ancak gelişmiş sensör, aktüatör teknolojileri ve yapay zekâ algoritmaları sayesinde her ortama uyum sağlayabilen adaptif, esnek robotlar üretilmeye başlandı. Eskiden üretim hattı robota göre ayarlanıp düzenlenirken, şimdi robotlar mevcut üretim sistemlerine uyum sağlıyorlar. Robotlar, gelişmiş sanal görüş yetenekleri ile parçaları tanıyıp her ürün için farklı operasyon gerçekleştirebiliyorlar. Esnek yapıları sayesinde insanlarla yan yana çalışabilme özelliği taşıyorlar. Yapılan araştırma çalışmaları esnek çalışabilen adaptif robotlar ile üretim işlem sürelerinde %25 azalma, hat bekleme sürelerinde %17 azalma sağlanabileceğini gösteriyor (Rüßmann, Lorenz, & Gerbert, 2015, s. 5).

3-Simülasyon: Fiziksel dünyanın sanal gerçekliğe dönüştürüldüğü ortam olarak tanımlanabilir. Uyguladığınız simülasyonlar ile üretim hattında makina parametrelerini belirlemeden önce testler gerçekleştirilebilir, değişen koşullar ve farklı senaryolar için gözlem yapabilirsiniz. Simülasyon çalışmaları, optimum parametreleri belirleme, doğru kararlar alma konusunda yardımcı olabilmektedir (Industry 4.0 and the U.S. Manufacturing Renaissance, 2015, s. 5).

4-Nesnelerin interneti: Aslında bu kavram, Endüstri 4.0’ın ana omurgasını oluşturuyor. Nesnelerin interneti, nesnelerin mikroişlemciler, gömülü yazılımlar, veri depolama birimleri ve kablosuz bağlantı özellikleri ile akıllı hale getirilmesini ifade ediyor. Birbirleri ile iletişim kurabilen bu akıllı ve bağlantılı nesneler, iş süreçlerinin yeniden ele alınmasına, farklılaşmasına sebebiyet veriyor. 

Üretim hattınızdaki bir makinanın akıllı ve bağlantılı hale gelmesi ona 4 temel yetenek kazandırabilir. Bunlarda birincisi “izleme”. Makina sahip olduğu sensör ve ulaştığı dış veri kaynakları sayesinde, kendisi ile ilgili durumu, çevre faktörleri ve kullanımı ile ilgili bilgileri gözlemleyip kayıt altına alabiliyor. Önemli bir durum değişikliğinde uyarı ve bildirim verebiliyor. İkinci önemli yetenek “kontrol”. Makina üzerinde veya bulut üzerinde yer alan yazılım sayesinde, makina ile ilgili fonksiyonlar yönetilebiliyor, sürece ve duruma bağlı özelleştirme yapılabiliyor. 

Üçüncü önemli yetenek “optimizasyon”. İzleme ve kontrol yeteneklerinin yanı sıra, makina performansının geliştirilmesi, öngörücü teşhisler yapılabilmesi, onarıma izin verilmesi için makina işletimini ve kullanımını optimize eden algoritmalar kullanılıyor. Dördüncü önemli yetenek “otonomi”. Makinanın, izleme, kontrol ve optimizasyon yeteneklerine sahip olması, onun otonom faaliyetler yürütebilmesini sağlıyor. 

Diğer makina, ürün ve sistemler ile kendilerini koordine edebilmelerine, otonom ürün geliştirme ve kişiselleştirebilme işlemlerine, kendi kendini teşhis edip onarabilmelerini sağlıyor. Örneğin üretim hattında bir makina düşünün ki, önüne hangi ürünün geldiğini anlıyor, ona hangi özel işlemi yapması gerektiğini biliyor, üründe kalitesizlik durumunu fark ettiyse başka bir işlem için yönlendiriyor. Bu makina kendi durumunu izleyip arızalanabilme olasılığına karşı yazılımını güncelliyor ya da kendini durduruyor. Bu makinaların birbirleri ile iletişim kurup, üretim sürecini değiştirebileceğini düşünün. Bu şekilde sistemlerin, merkezi karar verme yapılarından dağıtık karar verme yapılarına geçeceğini anlayabiliriz (Üstündağlı, 2016).

5- Siber güvenlik: Birbirlerine bağlı makinalar, cihazlar, ürünlerden bahsettiğimiz Endüstri 4.0 olgusu içinde veri iletişim güvenliği de çok büyük önem taşımaktadır. Verilerin sanal sunucularda saklandığı, kablolu ve kablosuz ağlar üzerinden aktarıldığı bütünsel sistem içinde veri iletişim güvenliği için yenilikçi yöntem ve tekniklerin kullanılması ve altyapıların hazırlanması gerekmektedir. Endüstri 4.0, yeni kimlik doğrulama süreçlerini, ürün verilerinin güvenli depolanmasını, erişim ayrıcalıklarının tanımlanmasını ve denetlenmesini gerektirmektedir (Rüßmann, Lorenz, & Gerbert, 2015, s. 6).

6-Bulut bilişim: Verileri, bunu işleyen yazılımların bulut üzerinde taşınması ile sistemler daha etkin yürütülebilecek, her noktadan bilgi ulaşılabilir olacaktır. Değer zinciri içindeki tüm taraflar, tedarikçi, üretici ve müşteri veriye istediği zaman ulaşabilir olmaktadır. Farklı kaynaklardan gelen verinin düzenlenebilmesi, yönetilebilmesi çok daha kolay olmaktadır. Ürün ya da makinalar üzerine yerleştirilemeyen sofistike algoritmalar, bulut üzerinde çalışabilmekte ve ürün veya makinayı bu şekilde yönetilebilmektedir (Rüßmann, Lorenz, & Gerbert, 2015, s. 5).

7-Üç boyutlu yazıcılar: 3 boyutlu yazıcılar, Endüstri 4.0 konsepti içinde en önemli teknolojilerden biridir. Bu teknoloji geometrik kompleksiteye sahip bazı alt parça ve ürünlerin üretilmesine, az sayıda üretim hacminden dolayı yüksek maliyete sahip ekipman ve aletlerin üretilebilmesine imkan vermektedir. İlerleyen zamanda, spesifik üretim süreçlerinde bazı montaj adımlarının ortadan kalkacağı, stok maliyetlerinin düşeceği beklenmektedir. Tasarım, prototipleme ve üretim aşamalarının hızlanması ile pazara çıkış süreleri de azalacaktır. Tedarik zinciri ağları farklılaşacak, lojistik maliyetleri azalacaktır. Üç boyutlu yazıcıların gelişime ihtiyacı olan alanları, bakım, düşük hız, yüksek yatırım maliyeti, sınırlı ürün büyüklükleri ve malzeme çeşitleri, ölçekli üretim olarak sıralanabilir (Üstündağlı, 2016).

8-Arttırılmış gerçeklik: Artırılmış gerçeklik dediğimiz sanal ve fiziksel görüntünün birleştirildiği, giyilebilir teknolojiler endüstriyel ortamda yerini alacaktır. Akıllı gözlükler sayesinde, depolama süreçlerinde ürün yerleştirme ve sipariş toplama süreçleri hızlanacak, hata oranları düşecektir. Artırılmış gerçeklik, kalite kontrol, parça bakım ve tamir süreçlerinde kullanılacak uzman gereksinimi azalacaktır.

Yukarıda tanımladığımız tüm bu kavram ve teknolojiler şirketlerin operasyonel verimliliğinin arttırmasında rol oynayacak, iş süreçlerini ve organizasyonel yapılarını değiştirecektir (Rüßmann, Lorenz, & Gerbert, 2015, s. 7).

9- Dikey ve yatay sistem entegrasyonu: Bu ayak özellikle yönetimsel açıdan ele aldığında örgütsel yapı açısından oldukça önem kazanmaktadır. Dikey entegrasyon şirket içi iş birimi ve departmanlar arasındaki veri iletişimi ve bütünleşmeyi açıklarken, yatay entegrasyon müşteri, tedarikçi gibi dış öğeler ile veri iletişimi ve entegrasyonu açıklamaktadır. Birbiri ile bağlantılı, gerçek zamanlı veri paylaşımına sahip birimler, uyumlu ve planlı çalışma yeteneğine sahip olur. Örneğin bir perakende zincirinde tedarikçi, ürünlerini raflarda ve depolarda gerçek zamanlı izleyebilir hale geldiğinde, doğru zamanda üretim siparişi verebilecek, üretim emirleri oluşturabilecektir. Yatay ve dikey entegrasyon, kaynakların daha etkin kullanılmasını, doğru planlama yapılabilmesini sağlamakta ve maliyetlerin düşmesine sebebiyet vermektedir (Industry 4.0 and the U.S. Manufacturing Renaissance, 2015, s. 5).    

Burada gerçekleştirilecek teknolojik değişiklikler sürekli olarak kendini yenileyebilir olmalı, teknolojinin kullanıcısı konumundaki insanın ve aynı zamanda organizasyonun düşünsel, fiziksel ve kültürel alanlardaki değişimi önemlidir. Endüstri 4.0’ın ortaya çıkışı bilgi teknolojileri ile paralel olduğu düşünüldüğünde Örgütsel değişimler teknolojik değişimler ile eşzamanlı olması gerektiği söylenebilir. Bu sayede işletmelerde değişime bağlı radikal dönüşümler gerçekleştirilebilir ve “değişimin kurumsallaşması” sağlanabilir (Soyuer & Ventura, 2006, s. 390).

Endüstri 4.0’da nitelikli çalışanlar

Sanayi devrimine ilişkin bir diğer önemli konu ise çalışanların ve “işçilerin/mavi yakalıların” nitelikleridir. Gelecekte çalışanların üretim şirketlerine çok daha yüksek nitelikler sunmaları gerekecektir.  Akıllı ve modern bilişim sistemlerinin üretim tesislerine entegre edilmesiyle özellikle üretim planlaması, endüstri mühendisliği, kalite güvencesi, tedarik zinciri yönetimi alanlarında ve üretim “işçileri/mavi yakalıları” olarak yeni iş gereklilikleri ve profilleri geliştirilecektir. 

Yeni iş modelleri ve süreçleriyle bağlantılı olarak yenilikçi cihazların, akıllı teknolojilerin ve bilişim sistemlerinin kullanımı ve dijitalleşmenin artması, yarının “işçileri/mavi yakaları” için çok daha yüksek kalitede bir eğitim gerektirecektir (Taghizadeh & Keser, 2015).

Bilgi çalışanları

Iot’de bilginin örgüt içerisinde en belirleyici unsur olması ile birlikte ovalleşen örgüt yapılarında katılımcı yönetim anlayışının yaşama geçirilmesiyle, örgütteki ast ve yönetici sayısında azalma olurken, bilgi işçileri (uzmanlar) daha ön plana çıkmakta ve sayısı artmaktadır. 

Endüstri 4,0’da örgütlerin en önemli fonksiyonu bilgi olmakta ve çalışanları da “Bilgi çalışanları” olarak nitelendirilebilmektedir. Bu çerçevede piramit yapılı geleneksel örgüt ve oval yapılı yeni örgüt yapıları Şekil 1’de olduğu gibi gösterilebilir. Kendi kendini değerleme yeteneğine sahip, uyum kabiliyeti yüksek ve çatışmaları çözebilen örgütler kurmak, hayatta kalabilmenin ön şartı haline gelirken onların iç ve dış sınırları yöneticilerin karşısına önemli bir sorun olarak çıkmaya başlamıştır (Bedük, s. 698-700). 

Örgütlerin geleneksel hiyerarşik yapısı, yeni düşünceler ve uygulamalar için yetersiz kalmakta ve örgütün hareket kabiliyetini sınırlamaktadır. Dolayısıyla dikey hiyerarşik yapı, yatay network’la; geleneksel fonksiyonlar, fonksiyonlar arası takımlarla; birbirleriyle bağımlı birimler, bağımsız stratejik iş birimleriyle; iyi yetişmiş görev elemanları, yenilikçi ve yaratıcı uzmanlarla yer değiştirmeye başlamıştır. Bu mesafeyi azaltmakta ve çalışma ilişkilerinde kesin olarak belirlenmiş kurallar yerine, daha kurumsal yapılar gerektirmektedir.

Formel örgüt yapısının oluşturulması 

Örgüt yalnızca kendi içinde ağ ile bağlanmayacağı ve diğer örgütlerin siber fiziksel sistemleri ile bağlantı olacağı düşünüldüğünde bu kadar açık bir sistemde formel yapıyı korumak zorluk oluşturacaktır. Başka örgütlerle işbirliği içinde çalışmak için temel sorumluluklar önceden belirlenir resmi olarak ilan edilir.

Endüstri 4.0 ile birlikte örgütler teknoloji stratejisi ve planlaması, teknolojiyi erken algılama, teknoloji gelişimi, teknoloji koruma gibi alanları kontrol edecek yöneticiler atamalıdır. Bu yöneticiler işbirliği içinde olunan organizasyonlar arası koordinasyonu sağlamalıdır. İşletmede yeni teknolojik süreçlerin devreye girmesi organizasyonlarda çalışanlar ile yöneticiler arasında çatışmaların doğmasına sebep olabilir (Reischauer, 2015, s. 277-278). 

İşletmelerin yüksek performans beklentileri ile çalışanlar üzerinde kontrolü arttırmaları özellikle bilgi işçileri üzerinde sorun kaynağı oluşturabilmektedir. Endüstri 4.0 ile birlikte işletmeler pek çok “internet”in içine girmekte ve “bigdata” kullanmaktadır. Bu durum örgüt içinde çatışmaları körüklemektedir. Burada kullanılan elektronik veriler bir çalışanın performansını belirliyor ve elektronik veriler ile çalışanların performansındaki şeffaflık, yöneticilerin çalışanlar üzerindeki artan kontrolünü sağladığından işçiler üzerinde stres yaratmaktadır. Burada çalışanların özellikle bilgi işçileri olduğu düşünüldüğünde önlerine harfiyen uygulamaları gereken bir kurallar dizisi konulduğunda, çalışanların yeteneklerini sınırlayabilir ve bu durum yöneticilerle çatışmayı doğurabilir (Reischauer, 2015, s. 273)

Endüstri 4.0 istihdam

Endüstri 4.0 uygulaması hakkındaki tüm tartışmalar, üretim süreçleri makinalar tarafından otomatik olarak gerçekleştirilmeye başladığında fabrikalarda çok sayıda insana gerek duyulup duyulmayacağına odaklanıyor. Ancak Endüstri 4.0 dünyasında da insanlar, gerekli süreç ve prosedürleri planlamak, makinalara bu süreç ve prosedürleri kendi tasarlayıp geliştirdikleri algoritma ve yazılımlar temelinde uygulamayı öğretmek üzere zekasını kullanan yaratıcı liderler ve düşünürler olarak vazgeçilmez konumda bulunmaya devam edeceklerdir. Çünkü makinalar ancak bu sayede insanların istedikleri şekilde çalışabilir.(A. Ersoy, 2016)

Hâlihazırda, makina ve sistemlerin bütünsel bir gelişim yaşadığı bir dönemden geçiyoruz ve elbette bu, insan becerilerinin de aynı şekilde gelişmesini gerektiriyor.  Üretim süreçlerine sağladığımız tüm özerkliğe rağmen, makinaların fonksiyonlarını hala insanlar belirliyor. Üretim sistemlerinin çalışacağı kural ve parametreleri mühendislerin belirlemesi gerekiyor (Ersoy, 2016).

Sonuç

Endüstri 4.0, sanayide rekabet gücünün artmasını sağlayacak temel bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Akıllı ve bağlantılı sistemler, iş süreçlerinde değişimi beraberinde getirecek, yeni ürün ve iş modellerini ortaya çıkaracaktır. Üretilen ürünün başka sistem ve ürünler ile bağlantıda olması yeni hizmet alanlarını ortaya çıkaracak bu da ürün kapsamını genişletecektir.

Akıllı ve bağlantılı sistemler, nitelikli yeni insan kaynağına ihtiyacı ortaya çıkaracaktır. Daha yüksek otomasyon seviyesi, vasıfsız iş gücünü ihtiyacını da azaltacaktır. Yeni iş alanları ve meslek tanımları ortaya çıkacaktır. Veri analistleri, yazılım geliştirme, gömülü sistem uzmanları, tasarım mühendisleri şirketlerde önemli pozisyonlar içinde yer alacaktır.

Endüstri 4.0 dönüşümünün ortaya çıkaracağı farklı nitelikteki insan kaynağını yetiştirmek eğitim kurumlarına düşüyor. Üniversiteler burada önemli bir role sahip olacaktır, hazırlanacak disiplinler arası programlar ile çalışanlara yeni yetkinlikler kazandırılabilir. İhtiyaçlara göre revize edilmiş lisans ve lisansüstü programlar, sanayiye yetişmiş insan gücünü sağlayacak altyapıyı oluşturacaktır.

Endüstri 4.0 sadece üretim süreçlerini ilgilendiren bir konu değil. Akıllı ve bağlantılı nesneler tüm hayatımızı yeniden şekillendirecek, farklı tüketici ihtiyaçları ortaya çıkaracaktır. Bu bağlamda düşünüldüğünde şirketler, yeni ürün ve iş modelleri hazırlamalı, buna bağlı temel kaynak ihtiyaçlarını yeniden belirlemeli, organizasyonel ve süreç bazlı dönüşümünü tamamlamalıdır.

Kaynakça

1. Bedük, A. (tarih yok). Bilgi Çağı, Örgütlerde Bilginin Önemi ve Bilgi Teknolojilerinin Örgütlere Sundukları Değişim ve Olanaklar. 695-706.

2. Dombrowski, U., & Wagner, T. (2014). Mental strain as field of action in the 4th industrial revolution. Institute for Advanced Industrial Management (IFU), s. 100-105.

3. Drath, R., & Horch, A. (2014, Haziran). Industrie 4.0: Hit or Hype? IEEE industrial electronics magazine, s. 56-58.

4. Ege, B. (2014, Mayıs ). 4. Endüstri Devrimi Kapıda mı? Bilim ve Teknik, s. 26-29.

5. Ersoy, A. R. (2016). Siemens’in Endüstri 4.0 Yaklaşımı. Mayıs 2016 tarihinde Makinatek: http://www.makinatek.com.tr/arsiv/yazi/135-siemensin-endustri-40-yaklasimi-yasam-icin-uretim-gelecek-icin-teknoloji#sthash.ASoXP5yf.dpuf adresinden alındı

6. Industry 4.0 and the U.S. Manufacturing Renaissance. (2015, Haziran). TRENDS E-MAGAZINE, s. 4-11.

7. Reischauer, G. (2015, Nisan). Industrie 4.0 organisieren. ZFO, s. 217-277.

8. Rüßmann, M., Lorenz, M., & Gerbert, P. (2015, Nisan). Industry 4.0 The Future Of Productivity and Growth in Manufacturing Industries. The Boston Consulting Group, s. 1-20.

9. Soyuer, H., & Ventura, K. (2006, Nisan 14-15). Aile İşletmelerinde Dijital Kurumsallaşma:İzmir İli’nde Bir Aile İşletmesi Örneği. 2. Aile İşletmeleri Kongresi, s. 390-398.

10. Taghizadeh, K., & Keser, G. (2015). Dördüncü sanayi devrimi. Yarının fabrikaları neye benziyor? KPMG.

11. Üstündağlı, A. (2016, Nisan 29). Endüstri 4.0 ve Akıllı Sistemler. 29 Nisan 2016 tarihinde Dünya Gazetesi için verdiğim Endüstri 4.0 konulu röportaj.

12. Wolter, M. I., Mönnig, A., & Hummel, M. (2015, Haziran). Industrie 4.0 und die Folgen für Arbeitsmarkt und Wirtschaft. IAB Forschungsbericht, s. 1-69.

Semih DERELİOĞLU

Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü